Bugun...


Meksika seçimleri: Yeni bir sol dalganın başlangıcı mı?
Tarih: 05-07-2018 01:47:37 Güncelleme: 05-07-2018 01:47:37 + -


Obrador, Meksika’da kitlelerin değişim isteğinin güçlü rüzgarını arkasına almış görünüyor ve özellikle toplumsal hareketleri ve güçlenen muhalif damarı da sürece katarak gerçekleştireceği müdahaleler, yerleşik oligarşiyi geriletmek açısından kayda değer sonuçlar doğurabilir

facebook-paylas
Tarih: 05-07-2018 01:47

Meksika seçimleri: Yeni bir sol dalganın başlangıcı mı?

Meksika seçimleri: Yeni bir sol dalganın başlangıcı mı?

Soner Torlak

 

Obrador, Meksika’da kitlelerin değişim isteğinin güçlü rüzgarını arkasına almış görünüyor ve özellikle toplumsal hareketleri ve güçlenen muhalif damarı da sürece katarak gerçekleştireceği müdahaleler, yerleşik oligarşiyi geriletmek açısından kayda değer sonuçlar doğurabilir

Meksika’da 1 Temmuz günü gerçekleştirilen genel seçimlerde, sosyal demokrat Andrés Manuel López Obrador %53 oy alarak devlet başkanı seçildi. Obrador’a karşı yarışan adaylar, Milli Eylem Partisi’nden (PAN) Ricardo Anaya %22 alırken, Meksika’yı yüz yıla yakın yöneten parti-devlet Kurumsal Devrimci Parti adayı José Antonio Meade ise %16’da kaldı.

6 soruda Meksika'da seçim: Değişenler ve değişmeyecekler

 

Meksika Devrimci Halk Cephesi (FPR) Lideri Florentino López, Meksika'daki seçim süreci ve sonuçlarını Evrensel'e değerlendirdi.

İlk olarak “Andrés Manuel López Obrador kimdir ve Meksiya siyasetinde ve toplumsal hayatında kimi ve neyi temsil etmektedir?” ile başlıyoruz.

Lopez, Obrador’un iktidardaki Devrimci Kurumsal Parti (PRI) ile siyasete başladığını ve 30 yıl önce kadar bu partiden ayrıldığını hatırlatıyor: “Bu süre boyunca da farklı partilerin militanlığını yapmış Meksikalı bir siyasetçi. 2012 yılında kendi partisi MORENA’yı kurdu, cumhuriyetin devlet başkanlığı için üç kez aday oldu. Obrador, Meksika’da ‘2. burjuvazi’ dediğimiz, ulusalcı, tüketim malları üreticisi burjuvaziyi temsil ediyor. Bu nedenle önceki iki seçim kampanyasında mali oligarşinin eleştirisine, ve oligarşinin ülkenin içinde bulunduğu kötü durumun sorumlusu olduğuna odaklı kampanyalar yürütmüştü, ancak bu kez devlet başkanlığını garantiye almak için mali oligarşiyle ve daha önce ‘iktidardaki mafyalar’ olarak nitelendirdiği bazı siyasi partilerle de çeşitli anlaşmalar yaptı”

Devamı için(Tıklayınız)

 

Obrador’un devlet başkanı olması, 1929’dan 2000 yılına kadar aralıksız sağcı Kurumsal Devrimci Parti tarafından yönetilen ve çok partili demokrasiye geçilen 2000 yılından bugüne yine sırasıyla Milli Eylem Partisi ve Kurumsal Devrimci Parti’nin iktidarda olduğu Meksika açısından neredeyse devrim niteliğinde bir olay. Obrador 2006 ve 2012 yıllarındaki önceki başkanlık seçimlerinde de aday olmuş, son seçimde kıl payı bir farkla başkanlığı kaçırmıştı.

Obrador’un Meksika için anlamı

Obrador’un devlet başkanı olmasının hem Latin Amerika kıtası hem de özelde Meksika açısından önemi büyük. İkincisinden başlayalım: Neoliberalizmin at koşturduğu, kamusal kaynakların devletleşmiş sağ tarafından aşırı yolsuzluklarla yağmalandığı, yargının neredeyse işlemediği, uyuşturucu kartelleriyle mücadele adı altında özellikle kırsal bölgelerde yerlilerin muhalefetinin bastırıldığı, sokaklarda günde onlarca kişinin öldürüldüğü ve yoksulluğun kitlesel biçimde yaşandığı bir ülke olarak Meksika’da halk, yüzünü -reformist de olsa- sola döndü ve merkezinden radikaline sağcı alternatiflerin tamamını sandığa gömdü.

Obrador’un kampanyası üç başlık üzerine kurulmuştu: Yolsuzluğa son vermek, şiddeti en az düzeye indirmek ve yoksulluk ile mücadele. Obrador, kampanyası süresince, yoksullara dönük sosyal yardımların ve programların hayata geçirileceği ve bu programların yolsuzluk ile el konulan paralar ile finanse edileceği temasını işledi. Obrador’un en önemli vaadi ise sağcı statükoya son vermek oldu. Ulusalcı reformist solcu olarak tarif edebileceğimiz Obrador seçime üç partinin ortak adayı olarak girdi: Ulusalcı solcu MORENA, sosyalistlerle sosyal demokratların ortak partisi İşçi Partisi ve ekolojist-sosyalist ES. Toplumsal hareketler, yerli hareketleri ve radikal sol için ise Obrador bir tür ehveni şerdi.

Programına ve söylemlerine bakıldığında ise, Obrador’un bir tür sınıf uzlaşması modeli dahilinde sosyal reformcu bir ekonomi programını hayata geçirmeye çalışacağı tahmin edilebilir. Meksika ekonomisinin yerleşik oligarşik yapısı ve ABD ile olan aşırı organik ilişkisi düşünüldüğünde ise, yerli oligarklar ve ABD ile kavga etmeden Obrador’un kafasındaki ılımlı ekonomi politikasını hayata geçirebilmesi zor görünüyor.

Yine şiddeti azaltmak da en az bunun kadar zorlu bir başlık. ABD ile birlikte sürdürülen ortak askeri ve polisiye programlara son vermeksizin, güvenlik aygıtları içinde şiddetli bir tasfiyeye girişmeksizin ve yoksul mahallelerdeki gençlere alternatif geçim imkanları sunmaksızın Meksika’da şiddeti düşürmek olası değil.

Yolsuzluğu sona erdirmek ise yine yüz yıllık bir parti-devletin genetiğini değiştirecek kadar güçlü yasal ve polisiye müdahalelerde bulunmayı gerektiriyor. Bu anlamda, kitlelerin desteği ne kadar güçlü olursa olsun, Obrador devlet içindeki bürokratik fraksiyonların en azından bir kısmını yanına almaksızın bu tür müdahaleleri gerçekleştiremeyebilir.

Fakat enseyi epey kararttıktan sonra şunları da söylemek gerekiyor: Obrador, Meksika’da kitlelerin değişim isteğinin güçlü rüzgarını arkasına almış görünüyor ve özellikle toplumsal hareketleri ve güçlenen muhalif damarı da sürece katarak gerçekleştireceği müdahaleler, yerleşik oligarşiyi geriletmek açısından kayda değer sonuçlar doğurabilir.

Obrador’un Latin Amerika için anlamı

Obrador’un seçilmesi, son yıllarda sağın hem meclis düzeyinde hem de ideolojik olarak güç kazandığı Latin Amerika açısından da hayli anlamlı ve önemli. Kıtanın son beş yılı, ABD’nin kendisini solda tarif eden hükümetlere karşı -Venezüella’da şiddetli uzlaşmazlık sergileyen muhalefet ile, Brezilya’da Lula’yı bir kumpas davasıyla hapse atarak, Arjantin’de ulus-ötesi sermayedarları bir blok halinde örgütleyerek vb.- verdiği yıpratma savaşıyla geçti. Meksika’da bir sol alternatifin iktidara gelmesi, bu anlamda, ABD’nin hesaplarını altüst edebilecek bir gelişme.

Meksika’daki sola dönüşün, çok ciddi bir ekonomik krizin ortasında gerçekleşiyor olması da önemli. Halkların geleceğe dair güvence arayışında bir oy verme davranışı olarak yüzünü muhafazakar sağdan reformist sola dönmesi, Latin Amerika’da 1998’de Chavez ile başlayan yeni -bu sefer daha ılımlı- bir sola dönüş dalgasının başlangıcı da olabilir.

Nihayet, Obrador’un ve Meksika halkının önünde, ABD’nin ve oligarşinin komplolarıyla, uyuşturucu kartellerinin şiddetiyle ve şiddetini artıran ekonomik krizle geçecek yıllar var. Fakat Obrador’un radikal bir programla ve toplumsal muhalefetin kitleselliğinden meşruluk devşirerek adım adım bir restorasyon örgütlemesi de olası. Meksika’yı izlemeye devam etmek gerekiyor.




Kaynak: Sendika.org

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1132 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI