Bugun...



AKP yeni bir seçimden zayıflayarak çıkabilir Graham E. Fuller

AKP yeni bir seçimden zayıflayarak çıkabilir Graham E. Fuller Gerçek şu ki şu an için bir Esad yönetimi, iç savaşın sürüp gitmesinden ve Esad’a karşı savaşan ılımlı İslamcı muhalefet güçlerini sonunda tasfiye etmek için ideal konumda bulunan IŞİD ile el Kaide’nin aşırılıkçı cihatçı güçlerinin kuvvetlenmeye devam etmesinden daha iyi bir seçenek.

facebook-paylas
Tarih: 29-07-2015 17:37

AKP yeni bir seçimden zayıflayarak   çıkabilir   Graham E. Fuller

AKP yeni bir seçimden zayıflayarak

çıkabilir

 Graham E. Fuller

Gerçek şu ki şu an için bir Esad yönetimi, iç savaşın sürüp gitmesinden ve Esad’a karşı savaşan ılımlı İslamcı muhalefet güçlerini sonunda tasfiye etmek için ideal konumda bulunan IŞİD ile el Kaide’nin aşırılıkçı cihatçı güçlerinin kuvvetlenmeye devam etmesinden daha iyi bir seçenek.

 

AKP’yi (çoğulluğuyla birlikte), merkez-sol CHP’yi ve ek olarak yeni liberal Kürt partisini içerecek bir potansiyel Türk koalisyon hükümeti bu son derece sorunlu ve karışık zamanlarda Türk dış politikasını gözetecek en sağlıklı karışımmış gibi gözüküyor. Erdoğan’ın aşırı heveslerini ve muhakeme yeteneğiyle devlet adamlığı vasıflarını gitgide daha da yitirmesinin etkilerini en iyi böyle bir koalisyon etkisiz kılabilir.

Türkiye’nin Orta Doğu politikası son haftalar, hatta aylar boyunca uçlar arasında denetimsizce salınmakta. Ankara nihayet gönülsüzce de olsa ABD ile işbirliği içinde IŞİD’e karşı askerî harekâta girişti. Ama aynı anda eski Kürt müzakere ortaklarına karşı da hava saldırıları başlattı. Peki ne oluyor? Ortada tutarlı bir strateji bulunmayabilir; ama olup bitenler bana politikayı yöneten temel sorunları temsil ediyormuş gibi gözüküyor.

Listenin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onun siyasal kurtuluş arayışı var. İktidardaki AKP’nin Haziran seçimlerinde yediği ve meclis çoğunluğunu yitirmesine yol açan tokadın ardından, Erdoğan artık çaresizce yeniden toparlanmaya, bir koalisyon hükümeti için güvenilir bir ortak bulmaya, o da olmazsa, çoğunluğu yeniden sağlama umuduyla gelecek ay içinde bir erken seçime gidilmesini zorlamaya çabalıyor. Türk hükümetinin üst düzeylerinin tutarlılığını giderek yitirmekte olduğu izleniminin giderek güçlendiği göz önünde tutulduğunda, AKP’nin gelecek ay daha iyi bir seçim sonucu tutturabilmesi bir çeşit kumar. Aslına bakılırsa AKP bir erken seçimden daha da zayıflamış olarak çıkabilir.

“Erdoğan PKK ile müzakerelere sorumsuzca sırtını döndü”

AKP’nin koalisyon için en iyi şansının PKK (silahlı Kürt milliyetçi hareketi) ile müzakerelere ve PKK’nin Suriye’deki müttefiki PYD ile her türlü işbirliğine karşı çıkan milliyetçi MHP olduğu söyleniyor. AKP, on yıl önce PKK ile tarihî ve cesaret verici müzakereler başlatmıştı; gözlemciler Türkiye’yi neredeyse kuruluşundan beri bizar eden bu etnik meselenin çözümünde büyük bir ilerleme sağlanacağını umut etmek için bütün sebeplerin bulunduğunu söylemekteydiler. Ne var ki iç politika işe karıştı ve Erdoğan, muhtemelen her türlü uzlaşma umuduna bir süreliğine daha son verecek şekilde,  müzakerelere sırtını dönmekle kalmayıp PKK’ye karşı askerî operasyonlara bile yeniden başladı. Bu saldırgan adımlar, artık kilit önemde bir potansiyel koalisyon ortağı olarak görülen MHP’deki milliyetçileri keyiflendiriyor. Kısacası, AKP’nin kısa vâdeli ve dar görüşlü seçim politikaları hayatî önemdeki ulusal uzlaşmaya dair umutları berhava ediyor.

Erdoğan’ın Kürtlerle uzlaşma yolundaki kendi öncü çabalarını kendi eliyle baltalamak için iyi bir sebebi daha var: Son birkaç yılda siyasal iklimin iyileşmesi sayesinde, ilk defa bir Kürt partisi, yani Halkların Demokratik Partisi basit Kürt milliyetçiliğinin ötesine geçerek gerçek bir liberal parti[1] olarak ulusal bir statü kazandı. Son seçimlerde AKP’den can alıcı oylar alan ve Erdoğan’ın gözünün kan bürümesine sebep olan bu partiydi.

İkinci temel etmen, Ankara’nın düştüğü felâketli Suriye açmazı. Erdoğan’ın son zamanlarda kapıldığı Suriye’de Esad rejimini devirme saplantısı, iki ülke arasında on yıllık sıcak ve kardeşçe ilişkilerde ani bir ters-yüz oluşu temsil ediyordu. AKP’nin dış politikadaki uğradığı başarısızlıklardan hiçbiri Suriye kadar büyük değildir: [Bu politika] Suriye’deki vahşi iç çatışmada kasaplığı tırmandırdı, [Türkiye’nin] Irak ve İran ile hayatî ilişkilerini bozdu, ülkeye milyonlarca Suriyeli sığınmacının dolmasında etkili oldu, ülke içinde huzursuzluk yarattı, ekonomiye zarar verdi ve Erdoğan’ı Esad’a karşı Suudi Arabistan ile tatsız bir şekilde kucaklaşmaya zorladı.

“Erdoğan’ın Kürtler ile bağlantıları her yerde risk altında:
Türkiye’de, Irak’ta ve Suriye’de”

Erdoğan, böyle yapmakla, IŞİD’in kendisi de dâhil, Suriye’de Esad’a karşı faaliyet gösteren İslamcı güçlerin aşırılıklarına daima göz yummak zorunda kalmıştır. Erdoğan, her ne kadar IŞİD’e karşı gerçek bir sempati beslemese de yine de hoşgörü gösterdi. Sonunda da, Türkiye’nin – gelecek için bölgedeki doğal ortakları olan – Kürtlerle bağlarını derinleştirmektense, Şam’a karşı IŞİD’i güçlendirmeyi seçti.

Türkiye’nin bu politikası, özellikle Suriye’dekiler olmak üzere birçok Kürdü gücendirdi. Erdoğan’ın Kürtler ile bağlantıları her yerde risk altında: Türkiye’de, Irak’ta, Suriye’de. Ancak birkaç gün önce Türk topraklarındaki (çoğunlukla Kürtleri hedef alan) ciddî IŞİD terör eylemidir ki Erdoğan’ı bu ilişkiyi yeniden gözden geçirmeye zorladı. Bunun bir sonucu olarak Erdoğan IŞİD’e karşı daha sert tutum alması için ABD’nin baskılarına gönülsüzce boyun eğdi. Türkiye’de küçük bir radikal kökten dinci azınlık dışında aslında IŞİD’i seven yok. Burada da, Erdoğan bu stratejik konularda kendisine yol gösterecek bir kavramsal pusuladan hâlâ yoksunmuş gibi gözüküyor.

Üçüncü bir politika yönlendiricisi de ABD’nin İran ile vardığı nükleer anlaşma. Bu önemli anlaşma Orta Doğu jeopolitiğinin görünümünü değiştirecek. Bu anlaşma, artık İran’ı görmezden gelmesinin kendisi için kötü olacağını göstererek, Türkiye’nin elini zorladı. Gene de bu Türkiye için ciddî bir sorun oluşturmayabilir: AKP iktidarının ilk on yılı Tahran ile iyi ve işleyen ilişkilere tanık olmuştu ve Türkiye mezhep mücadelelerinde Orta Doğu Sünnilerinin ideolojik şampiyonluğuna soyunmaktan açıkça kaçınmıştı. Erdoğan’ın Suriye’ye karşı Riyad ile giriştiği süflî ittifakın kendisini Türkiye’nin İran ile ilişkileri de dâhil neredeyse bütün ulusal çıkarlarına ters düşen tehlikeli bir mezhepçi yöne sürüklediği nokta burasıdır. Ankara’nın IŞİD’e karşı yürüttüğü son hava saldırıları, bu korkunç stratejik hatadan artık geri dönmekte olduğuna ilişkin bazı işaretler veriyor ki bizzat Riyad’ın kendisi de IŞİD’i daha fazla beslemekten korkar hâle gelmiş bulunuyor.

“Gerçek şu ki, şu an için bir Esad yönetimi, iç savaşın sürüp gitmesinden ve IŞİD ile el Kaide’nin aşırılıkçı cihatçı güçlerinin kuvvetlenmeye devam etmesinden daha iyi bir seçenek”

Kısacası, başta iç politik nedenlerle ama aynı zamanda ABD, İran ve Irak’tan gelen dış baskılar sebebiyle de Ankara artık stratejik istikametlerinde bocalamakta. Suriye’de Esad’ın en sonunda istifasına gidecek ama mevcut rejimi yıkmayacak bir siyasal çözüm için artık muhtemelen ABD’nin de desteklediği, İran, Rusya, Çin ve Umman tarafından yürütülen çabalara katılırsa akıllılık eder.

Ne var ki, Obama’nın Ankara ile vardığı anlaşmanın akla getirdiği, Türkiye sınırı boyunca Suriye’de bir tampon bölge kurulması ihtimali rahatsız edici; böyle bir tampon bölge ABD’nin yerel kara savaşlarına ve Türkiye’nin kötü politikalarına daha fazla saplanıp kalmasına yol açabilir. Gerçek şu ki şu an için bir Esad yönetimi iç savaşın sürüp gitmesinden ve Esad’a karşı savaşan ılımlı İslamcı muhalefet güçlerini sonunda tasfiye etmek için ideal konumda bulunan IŞİD ile el Kaide’nin aşırılıkçı cihatçı güçlerinin kuvvetlenmeye devam etmesinden daha iyi bir seçenek.

AKP’yi (çoğulluğuyla birlikte), merkez-sol CHP’yi ve ek olarak yeni liberal Kürt partisini içerecek bir potansiyel Türk koalisyon hükümeti bu son derece sorunlu ve karışık zamanlarda Türk dış politikasını gözetecek en sağlıklı karışımmış gibi gözüküyor. Erdoğan’ın aşırı heveslerini ve muhakeme yeteneğiyle devlet adamlığı vasıflarını gitgide daha da yitirmesinin sonuçlarını en iyi böyle bir koalisyon etkisiz kılabilir. Kürt meselesinin çevresini saran duygusallığa rağmen, yeni nesil Türk seçmenlerinin, özellikle kendi heveslerine âlet etmek üzere, bölgede daha fazla çatışma isteyen bir siyasetçiye meyletmesi pek olası görünmüyor.

1 Terime son yıllarda Türkiye’de kazandırılan anlam açısından belirtmek gerekebilir: Yazar “liberal” sıfatını pejoratif (küçültücü, aşağılayıcı) anlamda kullanmıyor. “Liberal” sıfatı ABD siyaset jargonunda Avrupa’daki “sosyal demokrat” terimine yakın bir anlamda kullanılır, “iktidar yaltakçısı”, “faşizm aklayıcı”, “omurga engelli” vb. gibi yan anlam ve çağrışım yükü taşımaz. (ç.n.)

[The Huffington Post internet medyasındaki İngilizce orijinalinden A. Ercüment Özkaya tarafından Sendika.org için çevrildi]

* Graham E. Fuller, ABD istihbarat servisi CIA’nın üst düzey yöneticiliğinin yanı sıra aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok Ortadoğu ülkesinden diplomatik görevlerde bulunmuştur.

 




Kaynak: A. Ercüment Özkaya tarafından Sendika.org için çevrildi

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1087 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI