Bugun...



Ankara'da ki Askeri Araca Yönelik saldırıya Toplumsal Muhalefet den Açıklamalar

Ankara’da dün (17 Şubat) Genelkurmay Başkanlığı’nın arkasındaki lojmanlar bölgesinde üç askeri servis aracı ile bir özel araçtan oluşan askeri konvoya bombalı araçla saldırı düzenlenmesiyle ilgili toplumsal muhalefetten açıklamalar gelmeye başladı. Açıklamalar şöyle:

facebook-paylas
Tarih: 18-02-2016 14:50

Ankara'da ki Askeri Araca Yönelik saldırıya Toplumsal Muhalefet den Açıklamalar

Ankara'da ki Askeri Araca Yönelik saldırıya Toplumsal Muhalefet den Açıklamalar

Ankara’da dün (17 Şubat) Genelkurmay Başkanlığı’nın arkasındaki lojmanlar bölgesinde üç askeri servis aracı ile bir özel araçtan oluşan askeri konvoya bombalı araçla saldırı düzenlenmesiyle ilgili toplumsal muhalefetten açıklamalar gelmeye başladı. Açıklamalar şöyle:

:

“AKP’nin içerde ve dışarıda savaş politikaları bu ülke topraklarını cephe haline getirmiştir”

Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy’un yaptığı açıklama şöyle:

17 Şubat 2016 günü Ankara’da bomba yüklü bir araçla gerçekleştirilen saldırıda en az 28 insanımız hayatını kaybetti, 61 kişi yaralandı. Hayatını kaybeden insanlarımızın ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Bu ülkenin başkentinde, Ankara’nın en merkezinde, Meclis’in dibinde, askeri kurumların ve lojmanların bulunduğu en güvenli yerinde nasıl böyle bir saldırının gerçekleşmiş olduğu sorusunun tatmin edici bir yanıtı bulunmamaktadır. Saldırı, AKP’nin hem savaş siyasetini tırmandırarak ağır bir krize yol açtığı Kürt sorununda hem de Suriye politikalarında sıkıştığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Savaş politikalarının krizi daha da derinleştirdiği, daha derin çatışmaları doğuracağı bir kez daha görülmüştür.

AKP’nin içerde ve dışarıda savaş politikaları bu ülke topraklarını aynı anda pek çok uluslararası ve bölgesel çatışmanın cephesi haline getirmiştir. Artık bu ülke halklarının can güvenliği tehdit altındadır.

“Kaos mu, istikrar mı?” diyerek tehditle iktidar olan AKP, bizzat sorumlusu olduğu savaş, şiddet ve provokasyon ortamının içinden bu ülkeyi yönetmektedir.Her krizi kendi iktidarının devamı için bir fırsata çevirmeye çalışmaktadır. Ankara saldırısının ardından Davutoğlu’nun saldırıyı PYD’nin yaptığını açıklaması Suriye savaşında bahanelerini artırma çabasından ibarettir.

Tayyip Erdoğan, yaşananların ardından “Bu şunu göstermiştir… opeasyonlarımız ciddi manada neticesini vermektedir” diyebilmektedir.

İktidarın en iyi bildiği şey ise her katliam, her patlama sonrasında gerçeklerin üzerini örtmenin bir aracı olarak “yayın yasakları” getirmek halkın haber alma hakkına engel olmak.

Topladıkları güvenlik zirvelerinden bu ülke halklarına daha fazla baskı daha fazla yasak kararları çıkıyor.

İzlediği savaş politikalarıyla, faşizmle, can güvenliğimizi asıl tehdit eden AKP iktidarının kendisidir. Bu ülkede yaşayan halkların can güvenliğinin sağlanması ancak AKP’den kurtulmakla mümkündür.

Her geçen gün daha da tehlikeli hale gelen savaş politikalarını durdurmak ülkemiz ve Ortadoğu halkları açısından mecburiyettir. Çağrımız savaş politikalarına karşı barış mücadelesini büyütme çağrısıdır. Çağrımız eşitlik, kardeşlik, barış için AKP / Saray düzenine karşı ayağa kalkma çağrısıdır!

EMEP: ‘Savaş politikasına son verilmeli; içeride barış, dışarıda barış’

Ankara, 10 Ekim saldırısı bütün boyutlarıyla henüz aydınlatılmadan yeni bir patlamayla sarsılmıştır. Sivil ve askeri personel taşıyan araçlara yapılan bombalı saldırı sonucu 28 kişi yaşamını yitirirken 61 kişide yaralanmıştır.

Öncelikle bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz.

Bununla birlikte saldırının boyutu ne olursa olsun yayın yasağı getirilerek yurttaşlarımızın gerçekleri öğrenmesinin önüne set çekilmesi kabul edilemezdir. Yayın yasağı sürerken Başbakan Davutoğlu alelacele saldırının PKK/PYD-YPG bağlantılı olarak gerçekleştiğini açıklamıştır. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ise Davutoğlu’nun sözlerini reddederek, bunun Türkiye’nin Rojava’ya yönelik müdahalede bulunabilmesi için öne sürülmüş bir argüman olarak nitelendirmiştir.

10 Ekim saldırısının üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen saldırının gerçek failleriyle ilgili somut bir bilgi ortaya koy(a)mayan  hükümetin olayın üzerinden henüz saatler geçmişken bu açıklamayı yapması oldukça dikkat çekicidir. Hükümet bu olayın yarattığı dehşet ikliminden Suriye ve Kürt sorununa ilişkin politikalarını güçlendirecek bir gerekçe çıkarmaya yönelmiştir. Fakat gelinen yerde tetikçinin kim olduğunun önemli olduğu aşama geçilmiş, ülkeyi kan gölüne çeviren politikaların sorgulanması gereken aşamaya çoktan gelinmiştir.

Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır, 10 Ekim, 17 Şubat Ankara örneğinde olduğu gibi ülkeyi terörist saldırı ve çatışmaların ortasına sürükleyen etkenlerin başında AKP Hükümeti ve Saray’ın içeride ve dışarıda savaş politikasında ısrarı gelmektedir. Öte yandan Suriye başta olmak üzere Ortadoğu ABD, AB ülkeleri ve Rusya’nın yeniden paylaşım mücadelesinin sahası haline gelmiştir ve Türkiye bu sürecin içine çekilmekte, Hükümet de izlediği politikalarla buna cevaz vermektedir. Türkiye’nin bu savaşa dahil olması bu coğrafyada yaşayan halklar için yıkım anlamına gelecektir.

Bundan uzak durulmalı, Suriye sınırlarına yönelik tacizlerden vazgeçilmelidir.

Ülkenin içine itildiği kaos ve belirsizliklerden kurtulması için hükümet bir an önce savaş politikasındaki ısrarından ve kışkırtıcılıktan vazgeçmelidir. Suriye başta olmak üzere bölge ülkelerinin iç işlerine saygı temelinde bir ilişkiyi (politikayı) öne alırken, içeride de Kürt sorununun eşit haklar temelinde demokratik bir çözüme kavuşturulması için gerekli adımları bir an önce atmalıdır.

DİSK: ‘Bu topraklar kana ve gözyaşına doydu’

Türkiye bir kez daha bombalarla sarsıldı. En az 28 kişinin öldüğü, 62 kişinin yaralandığı açıklanan saldırı, daha önce benzeri bir saldırının hedefi olan bizleri derinden üzmüş, acılarımızın üstüne yeni acılar eklenmesine neden olmuştur. Öncelikle Ankara’daki saldırıyı şiddetle kınıyor, ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

Ancak bizler bu ülkenin yurttaşları olarak, saldırıları kınamak ve lanetlemek ile yetinemeyiz. Ülkemiz topraklarının neden her gün kanla yıkandığını, gözyaşlarının neden dinmediğini bizleri yönetenlere sormak gibi bir yurttaşlık görevimiz bulunmaktadır.

“İstikrar” vaadi ile yönetime gelen bir iktidarın, “istikrar” adına attığı her adımın Türkiye’yi daha da istikrarsızlaştırdığını sorgulamak zorundayız.

Tekrar tekrar aynı filmi izlemek, aynı acılarla karşı karşıya kalmak istemiyorsak, tekrar tekrar sormalıyız.

Ortadoğu’daki savaşlara neden taraf oldunuz?

Neden “komşularla sıfır sorun” politikasından vazgeçip, böylesi bir eylemi düzenleme olasılığından bahsedilen çok sayıda “düşman” edinecek bir politikaya döndünüz?

Bu ülkenin kurucu ilkelerinden olan “yurtta barış, dünyada barış” diyenleri neden “hain” ilan ettiniz?

Ankara’da devletin en önemli kurumlarının vurulabilmesi göstermektedir ki, bu soruları sormadığımız müddetçe bu ülkede hiç birimizin can güvenliği yoktur.

30 Temmuz 2015 tarihli DİSK Başkanlar Kurulu sonuç bildirgesindeki ifadeleri tekrar hatırlatmak isteriz:

“Başta Suriye olmak üzere halkların ve insanlığın düşmanı emperyalist güçlerin Ortadoğu’da ki Arap, Kürt, Türk halklarını sürükledikleri etnik-mezhepsel temelli bir savaş, iddiaların aksine bir tarafın zaferiyle bitmemiştir. Sadece kan ve ölüm getiren bu politikaların başarısızlığını kabul etmek bir yana, bu politikaları Türkiye’ye taşımaya çalışmak tüm yurttaşların hayatını ve geleceğini tehdit eden bir çılgınlıktır. Bu çılgınlığa derhal bir son verilmelidir.”

Evet bir kez daha tekrar ediyoruz: Tüm yurttaşların hayatını ve geleceğini tehdit eden bu çılgınlığa derhal son verilmelidir!

Saldırıyı bir kez daha lanetliyor, kana ve gözyaşına doyan bu topraklarda acıların artık son bulmasını diliyoruz.

DTK: “Hükümet Türkiye’yi bir savaş ve şiddet sarmalına dönüştüren politikalarından vazgeçmelidir.”

Bilindiği üzere 17.02.2016 tarihinde Ankara’da  askerleri taşıyan servis araçlarına yönelik bombalı bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Saldırıda yirminin üzerinde asker ve sivil yaşamını kaybetmiş, onlarcası da yaralanmıştır. Bu saldırıyı  kınıyor, saldırıda yaşamını yitirenlere  allahtan rahmet, ailelerine ve halklarımıza başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

Bütün  bu saldırılara potansiyel zemin hazırlayanın Hükümetin  Kürt, Rojava ve ortadoğu politikaları olduğu  gerçeğinin altını çizmek istiyoruz. Türkiye’nin ve halklarımızın barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşamasını sağlayacak yegane yolun hükumetin bütün Türkiye’yi bir savaş ve şiddet sarmalına dönüştüren bu politikalardan bir an önce vazgeçmesi, halklarımızın gerçek manada kardeşliğini ve birliğini esas alan politikalara yönelmesi gerekmektedir.

Cizre, Silopi,Sur, şimdi de İdil’de  gerçekleştirilen katliamlara, Rojava’ya yönelik yapılan saldırılara bir an önce son verilmeli, Kürt halkını düşman gören  politikalar terk edilmeli, Ortadoğu’ya yönelik şiddet politikalarından bir an önce vazgeçilmelidir. Bu politika Türkiye’ye ve halklarımıza kazandıracak esas politikadır, bu ve benzeri saldırıların zeminini kökten kurutacak olan da budur.

TMMOB: ‘Katliamı kınıyoruz ve lanetliyoruz’

Ülkemiz 17 Şubat 2016 Çarşamba günü Ankara’daki bombalı terör saldırısı ile yeni bir acı daha yaşamıştır. Yaşanan katliamda hayatını kaybeden yurttaşlarımızın ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.

Artık yeter, ülkemiz bombaların ardı ardına patladığı bir katliamlar ülkesi haline dönüştürüldü. Ülke yangın yeri.

Son yedi ay içerisinde meydana gelen saldırı, katliam ve hayatını kaybeden, ağır yaralanan, sakat kalan insanlarımızın sayısı yoruma gerek duymayacak ölçüde durumu izah ediyor. Suruç’tan Sultanahmet’e, Diyarbakır’dan Ankara’ya uzanan katliamlar zincirine her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor.

İçerde yakılmış, yıkılmış ve boşaltılmış kentler yaratan iktidar politikası, dışarıda da üçüncü dünya savaşının fitilini ateşlemek üzere dizginsiz bir vaziyette ilerliyor.

AKP’nin topluma armağan ettiği Türkiye; sınırları kevgire çevrilmiş, uluslararası cihatçı terör örgütlerinin yatağı haline getirilmiş, Akdeniz ve Ege kıyıları mülteci mezarlığına dönüşmüş, dört bir yanında savaş koşullarının hüküm sürdüğü bir ülkedir.

İçerisinde bulunduğumuz baskıcı, otoriter, diktatöryal gidişatın, savaşın, ölümün, kanın ve gözyaşının sorumlusu bu ortamı yaratanlardır. Artık yeter, ölmek, yaralanmak ve sakat kalmak istemiyoruz. Artık yeter, her yeni güne başlarken nerede bomba patlayacağını düşünmek istemiyoruz. Artık yeter, baskıcı, otoriter, diktatöryal gidişatın boğuculuğunda yok olmak istemiyoruz. Bir kez daha katliamda hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısını yüreğimizde hissederek ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz

 




Kaynak: Sendika.Org

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 867 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER T. Muhalefet Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI