Bugun...



Barış İçin Kadın Girişiminin Cizre İzlenmleri

Barış İçin Kadın Girişimi bugün yaptığı basın toplantısında Cizre ve Silopi’ye giden 150 kadının gördüklerini, dinlediklerini, şahit olduklarını ve izlenimlerini anlattı Başlayan savaş sürecinde Cizre ve Silopi’de büyük bir yaşama ve yaşatma mücadelesi veren halkla dayanışmaya gittiklerini ve orada tanık olduklarını anlatmak için kadınlara söz verdiklerini belirten kadınlar, ‘‘Kadınların sözünü de içeren onurlu bir barış için ses çıkarıyoruz!’’ dedi

facebook-paylas
Tarih: 30-09-2015 05:44

Barış İçin Kadın Girişiminin Cizre İzlenmleri

Barış İçin Kadın Girişiminin Cizre İzlenmleri

  • Barış İçin Kadın Girişimi bugün yaptığı basın toplantısında Cizre ve Silopi’ye giden 150 kadının gördüklerini, dinlediklerini, şahit olduklarını ve izlenimlerini anlattı

Başlayan savaş sürecinde Cizre ve Silopi’de büyük bir yaşama ve yaşatma mücadelesi veren halkla dayanışmaya gittiklerini ve orada tanık olduklarını anlatmak için kadınlara söz verdiklerini belirten kadınlar,  ‘‘Kadınların sözünü de içeren onurlu bir barış için ses çıkarıyoruz!’’ dedi

Ablukanın kalkmasının ardından İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere bir çok ilden 21 sivilin katledildiği Cizre ve Silopi’ye giderek 19 -22 Eylül tarihlerinde giden Barış için Kadın Girişimi üyeleri, gözlemlerini ve tanıklıklarını paylaştı.

Taksim Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan basın toplantısına HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, İstanbul İl Eşbaşkanı Ayşe Erdem, Barış Bloku Eş Sözcüsü Gencay Gürsoy da katıldı.

Daha önce Cizre’ye Barış İçin Kadın Dayanışma Grubu’yla giden CHP PM üyesi Gülseren Onanç, barış için devlete daha fazla baskı yapılması gerektiğini belirtirken, HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise ilçe ziyareti sırasında bir polisin “Bu savaşı durdurun” dediğini aktardı.

Basın açıklamasından önce kadınların Cizre ve Silopi’de çektiği görüntülerden hazırlanan sinevizyon gösterildi.

Ardından Barış İçin Kadın Girişimi adına Feride Eralp, açıklama yaptı. Kadınlar olarak, son savaş süreci başladığından beri sokaklarda barış için ses çıkardıklarını belirten Eralp, savaşın, yaşamı ve yaşamı öteleyen kadınları bir başka türlü hedef aldığını bildiklerini söyledi.

150 kadınla birlikte kadınların ve halkın yaşadıklarını yakından görmek ve dokunmak için Cizre ve Silopi’ye gittiklerini söyleyen Eralp, devlet katliamlarına, saldırılarına rağmen büyük bir yaşama ve yaşatma mücadelesi veren tüm halkın, yaşadıkları acılara, kırgınlığa ve ablukanın yarattığı zorlu koşullara rağmen kendilerine bağırlarına bastıklarını, yaşadıklarını paylaştıklarını söyledi, bunun için teşekkür etti.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Cizre’ye gitmeden medyanın kısıtlı anlatılarına rağmen bazı şeyleri biliyorduk: Ölenlerin büyük bir çoğunluğu keskin nişancılar tarafından öldürüldü. Cizre’ye giden tüm insan hakları örgütleri ölenlerin devlet güçleri tarafından hedef alınarak göğsünden ya da kafasından vurularak öldürüldüğünü belgelediler. Bu ölülerin bir kısmı morglarda, sokaklarda kaldı. Kokmasınlar diye buzdolabında bekletildi, kolonyalarla ovuldu. Anneleri babaları kurşunlar arasında ölülerini bekledi.

Buna rağmen, tüm bu yaşananlara rağmen, Cizre’de müthiş bir kararlılıkla karşılaştık. Yılların deneyiminin tortulanmış bilgisi ile eskisinden de daha kararlı, yaşama ve mücadeleye daha da sarılmış insanlar bize bir kez daha insan olmanın, onuruna sahip çıkmak ve kimliğinden vazgeçmemek olduğunu hatırlattılar. Çünkü onur, yani insanın kendine kim olduğunu hatırlatması, ancak bu onura ciddi bir saldırı karşısında vazgeçilmeyecek bir şey olduğunu dayatır. Ve 9 gün boyunca kadın, erkek çoluk çocuk daracık mekanlarda, kurşunların bombaların altında, susuz yemeksiz bırakılmak tam da böyle bir saldırı.

Cizre, biz batıda yaşayanlardan farklı olarak, barış sürecinde kanın akmadığı, silahların sustuğu bir yer olmamış hiç. Tam tersine çözüm süreci ile birlikte özellikle gençlerin üzerindeki baskılar artmış, tutuklamalar çoğalmış, her bir gösteriden sonra öldürülenler olmuş. Gençlerin bir kısmı Rojava’ya savaşmaya gitmiş, bir kısmı gerillaya katılmış. Cizre’de son üç yıldır taziye evinden her gün cenazeler kalkmış. Türkiye devletinin Rojava’yı tanımayan, ablukaya alan, yalnızlaştıran politikaları Rojava kadar, çocukları orada IŞİD’e karşı savaşan Cizre halkını da yalnızlaştırmış, dışlamış, ablukaya almış.

Buradan Cizre’ye giderken Cizre’deki kadınların bizlere kırgın olacağını biliyorduk. Geç kalmıştık. Ölenler ölmüştü. Acılar çekilmişti. Ancak kırgınlıklar bir dokunuşla geride kaldı, karşılıklı birbirimizi avuttuk. Biz Cizre’de ve Silopi’de şunu öğrendik. Cizre’nin ve Silopi’nin, Cizre ve Silopi halkları ve kadınlarının özgür olmamaya bir dakika bile tahammülleri kalmamış. Çünkü onlar için özgür olmak ve hayatta kalmak aynı şeyler. Devlet orada yalnızca tankıyla, keskin nişancısıyla, katliamıyla, baskısıyla var. Bunu tanımıyoruz demek, katledilmeyi kabul etmiyoruz demek. “Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Niye bize bunu yapıyor devlet?” diye soruyor konuştuğumuz birçok kadın. Yani esas olarak devletin onları hiçbir zaman vatandaş olarak görmemiş olduğunu, bu yüzden sadece şiddetiyle, sadece işgal eder gibi başlarında durduğunu anlatıyorlar bize. Dolayısıyla, özsavunma ve özyönetimin – yani merkezi devletin onların nasıl var olacaklarına, hatta hayatta kalıp kalamayacaklarına karar verip, onlara zarar vermesini engelleyecek araçlara sahip olmalarının – onlar için özgürlüğün tek yolu olduğunu ifade ediyorlar. Kadınlar için bu özellikle önemli, çünkü kendi hayatlarına, kendi sözlerine sahip çıkmak için bir araç da olabiliyor bu karar verme mekanizmaları. Cizre açlığa, susuzluğa, saldırılara sokak komünleriyle, sokak ve mahalle meclisleriyle karşı koyarken işte bu yüzden en çok kadınlar işe koşuyor, en çok kadınlar çalışmaların parçası oluyor. Ve her yerde, her komünde, her mecliste en az %50 oranında var oluyorlar. Yani biz orada gördük ki kadınlar, aslında kendilerini, yani kadınları dışında bırakan bir yönetime de artık hayır diyorlar.

Bizler de şimdi bir kez daha buradan kadınların sözünü de içeren onurlu bir barış için ses çıkarıyoruz. Tüm Türkiyeli kadınlara ve siz basın mensuplarına sesleniyoruz. Lütfen hep beraber hakikatin peşinde olalım. Bizleri birbirimizden yalanlarla ayırmalarına izin vermeyelim. Yaşayalım ve yaşatalım. Yaşayan ve yaşatanların yanında olalım.

Bir kez daha bu yeniden başlayan savaş süresince ölen tüm sivil, asker ve gerilla yakınlarına taziyelerimizi bildiriyoruz. Kolombiya’da üç sene sonunda gelinen aşama hepimize örnek olsun diyoruz. Hepimizin barışa ihtiyacı var diyoruz. Bismil’den, Diyarbakır’ın mahallelerinden saldırı, çatışma haberleri gelirken, biz kadınlar onurlu bir barış için daha fazla geç kalmadan masaya oturulması için sesimizi çıkarıyoruz.

‘‘Hiçbirimiz gittiğimiz gibi geri dönmedik’’

Açıklamanın ardından Gülseren Onanç, Barış İçin Kadın Girişimi’yle giden Nefes Polat ve Dilek Hattatoğlu söz aldı. Kadınlar Cizre’den orada yaşananları herkese anlatma sözü vererek döndüklerini anlattı.

Gülseren Onanç, kürt halkına yönelik başlatılan savaşa ilişkin, “Biz batılı kadınlar olarak oraya giderek acıları paylaşmalıydık. Biz de bunu yaptık. Biz orda devletin ceberrut yüzünü gördük. Evlerin nasıl havan topları ile kurşunlarla delik deşik edildiğini gördük” dedi.

Onanç, “Oradaki kadınların hepsinde yalnızlık hissi, endişe ve korku hakimdi ama hepsinin içinde de direnişin verdiği güç ve hala barış isteğini ayakta tutma hali vardı ki, bazen biz daha umutsuzduk, sanki onlar bizi teselli ediyordu. Hiçbirimiz gittiğimiz gibi geri dönmedik, hepimiz değişmiştik. Şimdi tüm partiler üzerine baskı kurmamız, barışı nasıl sağlayacaklarını sormamız gerekiyor” diye konuştu.

‘Savaşa karşı refleks verelim’

Gidişi öncesinde çevresinin ‘Oraya gitme savaş var’ uyarısıyla karşılaşmasına rağmen Cizre’ye gittiğini belirten BİGK’den Nefes Polat da “Reflekslerimizi devam ettirelim. Savaş olmasına rağmen, bir kadın ‘Bu dünya hepimize yeter’ diyordu. Bunu da ellinde silah tutan bir adama söylüyordu. Ben oraya giderken kendimiz için gittiğimizi anladım” diye konuştu.

Siyasi bir geçmişi olmadığını, BİKG ile Cizre’ye gitme çağrıları aracılığıyla söyleyen Polat, onu Cizre’ye gitmek için harekete geçirenin, elinde silahlı kolluk kuvvetlerine “Bu dünya hepimize yeter” diye bağıran Cizreli bir kadının görüntüleri olduğunu anlattı.

BİKG üyesi Dilek Hattatoğlu ise “Cizre’de bir kadın, bana ‘Git o Erdoğan’a söyle, beni parçalasa da oyumu HDP’ye vereceğim’ dedi. Ben de kendisine Erdoğan’la görüşmediğimi, aramın iyi olmadığını söyledim. Şimdi onun bu mesajını iletiyorum” diye konuştu.

Polis ‘savaşı durdurun’ dedi

Cizre’de yaşanan katliama gözünü ve kulağını kapatan basına seslenen HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu da şunları söyledi: “Artık ünlü insanlar değil, ünsüz insanları da haber yapın, dinleyin. Yoksa hepimiz yuvarlanacağız. Biz oraya gittiğimizde, bir polis, ‘Bu savaşı durdurun’ dedi. Devlet ise dinlemiyor, saldırıyor. Silahların karşılıklı olarak susması lazım. Sivil insanların ne yaşadıklarının da dinlenmesi lazım.”

İzlenimlerin anlatılması sonrası toplantı katılımcıların yönelttiği soruların yanıtlanması ile son buldu.

 




Kaynak: Sendika.Org

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1097 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Kadın Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI