Bugun...



Baro seçimlerine doğru, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu : “Eşitlik, özgürlük, adalet için artık değişim

Baro seçimlerine doğru... OHAL Gölgesinde Baro seçimleri yapılacak olması ülkenin önemli bir utancı.Önümüzdeki günlerde yapılacak üç büyük ildeki Baro seçimlerinde;“Eşitlik, özgürlük, adalet için artık değişim zamanı” diyen Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu (ÖÇAV) ile kah siyasi iktidarın karşısında "eyvalah emrin olur" diyen,bazen şovmenlik yapan avukatlar grubu arasında adil,eşit olmayan koşullarda seçim gerçekleşeçek.

facebook-paylas
Güncelleme: 15-10-2016 04:20:46 Tarih: 14-10-2016 13:29

Baro seçimlerine doğru, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu : “Eşitlik, özgürlük, adalet için artık değişim

Baro seçimlerine doğru...

OHAL Gölgesinde Baro  seçimleri yapılacak olması ülkenin önemli bir utancı.Önümüzdeki günlerde yapılacak üç büyük ildeki Baro seçimlerinde;“Eşitlik, özgürlük, adalet için artık değişim" zamanı” diyen Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu (ÖÇAV)  ile kah siyasi iktidarın karşısında "eyvalah emrin olur" diyen,bazen şovmenlik yapan avukatlar grubu arasında adil,eşit olmayan koşullarda  seçim gerçekleşeçek.

İstanbul,Ankara,İzmir'deki Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu (ÖÇAV) adaylarının söyleşi ve açıklamaları:

İstanbul Barosu seçimlerinin tek kadın adayı Several Ballıkaya:

Eşitlik, özgürlük, adalet için artık değişim zamanı

 

Ankara,İzmir Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu’nun açıklamaları

Ankara Barosu’nda OHAL gölgesinde seçim

Özgürlükçü Çağdaş Grup’tan TBB Başkan Metin Feyzioğlu tepkisi...

Ankara Barosu’nun Pazar günü yapılacak 64. Olağan Genel Kurulu ilginç bir yarışa sahne olacak. Ankara Barosu’nun 64. Genel Kurulu, 15 – 16 Ekim tarihlerinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yapılacak. Genel Kurul’da Demokratik Sol Avukatlar Grubu adına mevcut başkan Hakan Canduran, Baroda Birlik Grubu adına Cem Şahin, Milliyetçi Avukatlar Grubu adına Fazıl Çağrı Kuş, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu'ndan Nuray Özdoğan, Savunma Hareketi adına Gökçe Bolat, Baroda Reform Hareketi adına Ali Selek ve Önce İlke Grubu adına Erol Aras, Ankara Barosu’nun yeni başkanı olabilmek için yarışacak.

 

Şahin’in oğlundan bilboardlı seçim

 

Genel Kurul’da Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun destek verdiği iddiaları ile eski Adalet Bakanı AKP’li Mehmet Ali Şahin’in oğlu Cem Şahin’in adaylığı ve seçim kampanyasını yürütme biçimi öne çıkmış durumda. Toplumsal davalarda öne çıkan avukatların bir araya gelerek oluşturduğu Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu’nun da sürpriz yapabileceği belirtiliyor. Mehmet Ali Şahin’in oğlu Cem Şahin’in bilboardlara taşınan seçim kampanyası baroda önemli bir tartışma konusu oldu. Şahin’in seçim bürosu tutması ve kentin değişik yerlerinde kampanya için masa açarak seçimi baro sınırları dışına taşıması da eleştiri konusu oldu.

Baro başkanı Canduran’ın, TBB Başkanı Feyzioğlu’nun desteğiyle seçime girdiğini belirten Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu (ÖÇAV) adayı Özdoğan, yargının iktidarla vesayet ilişkisi altına girdiği bir dönem yaşandığını belirterek “Baro yönetimleri de ne yazık ki hem iktidar hem Türkiye Barolar Birliği ile aynı vesayet ilişkisini güçlendirmiştir. Metin Feyzioğlu savaşı ve askeri operasyonlari destekleyen açıklamalarına en son kollukta işkence iddialarının gerçek olmadığına dair bir açıklamayı ekledi. Hukuk örgütleri savaş siyasetinin parçası olamaz. Mevcut Ankara Barosu yönetimi Hakan Canduran başkanlığında

 

Feyzioğlu’nun desteği ile hareket etmektedir. Avukatların gözaltı sırasında ve cezaevinde müvekkilleri ile görüş hakları ciddi anlamda kısıtlanmıştır. 30 gün gözaltı süresi ve bu sürenin ilk 5 gününde keyfi biçimde avukat görüşü yaptırılmamaktadır. Ankara Barosu yönetimi bu süreçte sessizliğini korumuştur” dedi.

 

Özdoğan, kendi listelerini tanımlarken de "Özgürlükçü hukukçular grubu, çağdaş avukatlar grubu, ekolojist avukatlar, çevre ve kent davaları yürütücüsü avukatlar, kadın dayanışma ağlarında yer alan kadın avukatlar” olarak bir araya geldiklerini belirterek "Bizler savunma hakkına ve avukatlara yönelik saldırılar, işkence, yargısız infaz ve gözaltında ölüm, kadın cinayetleri, LGBTİ'lere yönelik nefret suçları gibi temel hak ihlallerinin konu olduğu davalarda, direnme hakkının kullanıldığı süreçlerde, Soma katliamı benzeri olaylarda, Ensar Vakfı yurtlarında kalan çocukların uğradığı cinsel istismarı gibi çocuklara yönelik şiddet davalarında, doğa katliamına karşı duran tüm dava ve olaylarda emekçilerin, kadınların, LGBTİ'lerin, ekolojistlerin ve halkın hak mücadelesine ve adalet arayışına müdahil avukatlarız" dedi.

 

Özdoğan, adaylarının yarısının kadın olduğunu da belirterek “Seçim aday listelerimizde yüzde 50 kota uygulaması sembolik bir uygulama değildir. Özgürlükçü, eşitlik, çağdaş adalet talebini ön sıraya koyan yönetim kadroları oluşmadıkça meslek örgütündeki eril anlayışın yıkılması mümkün değildir” dedi.

‘Çağdaş İzmir’in çağdaş barosu için' Cemal Nedret Erdem'le söyleşi

 

Baro seçimlerine ‘Çağdaş İzmir’in çağdaş barosu için’ sloganıyla hazırlanan Çağdaş Avukatlar Grubu’nun Başkan Adayı Avukat Cemal Nedret Erdem’le konuştuk. Erdem, mesleki sorunların çözümünün yanı sıra hukuk devleti, adil yargılanma, yargı bağımsızlığı için mücadele edeceklerini vurguladı. 

İlk olarak Çağdaş Avukatlar Grubu, “Nasıl bir baro” sorusunu nasıl yanıtlıyor 
Barolar, 1969 yılında çıkartılan Avukatlık Kanunu’na göre yönetiliyor ancak avukat sayısının artışı ile birlikte bu durum bazı yapısal sorunlar açığa çıkardı. Örneğin 7 bin 151 üyesi ile İzmir Barosu, orta ölçekli bir baro ile aynı sayıdaki yönetim kurulu ile yönetilmekte. Tabii kanunu değiştirmek TBMM’nin işi ancak sorunların çözümü aciliyet bekliyor. Çözüm ise belli, katılımcılık, çoğulculuk ve demokrasi.
Baro yönetimi, yönetim faaliyetinde katılımcı bir mekanizmayı harekete geçirmeli. Bu yönde bir çaba olmayınca meslektaşlarla etkileşim azalıyor ve baro birkaç kişi tarafından yönetilen hantal bir yapıya dönüşüyor.

AVUKATLARIN MESLEKİ SORUNLARI ÇEŞİTLENDİ VE ÇOĞALDI

Avukatların mesleki sorunları nelerdir? Gökdelen yapmakla bu sorunlar çözülür mü?
Avukatların mesleki sorunları zaman içinde çeşitlendi, çoğaldı. Bunda yüksek öğrenim politikasının da olumsuz bir etkisi oldu. Avukat sayısı artmasına rağmen meslek tekelinde bir genişleme söz konusu değil, bir yandan avukatlık asgari ücret tarifelerinde budanmalar yapılırken, öteki tarafta Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında alınan görevlerde ücretler, tarifenin çok çok altında belirleniyor. Yine Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamındaki zorunlu müdafiilik/vekillik dediğimiz görevlerin kapsamı dar tutuluyor. Bir tarafta da “işçi avukat” olarak tanımladığımız, bir iş sözleşmesine bağlı olarak başka bir avukat yanında çalışan avukatların sorunları var. Bunun yanında mesleğin yapısal sorunları bütün avukatlar açısından bir sorun. Onun dışında daha lokal ancak mesleğin yürütülmesini zorlaştıran birçok uygulama da sorun olarak karşımıza çıkıyor. Tabii OHAL döneminde avukatlık yapmanın daha zor hale geldiği başka bir gerçek.
Gökdelen sorunuzun nedenini de anlıyorum. TBB’nin, İzmir’de bir bina inşa edeceği ve binanın belli bir kısmını İzmir Barosunun kullanımına tahsis edileceği iddia ediliyor. İddia diyorum çünkü resmi bir açıklama yok. Bu yapı için kullanılacak bütçe ise vekaletnamelere yapıştırılan baro pulu. Bu pullardan oluşan bütçeye en büyük katkıyı yapan üçüncü baro İzmir Barosu. Doğru olan, bu bütçenin kullanımında da İzmir Barosunun söz sahibi olmasıdır. Bu bina, mesleki sorunların ancak fiziki mekan ihtiyacını gidermek için faydalı olabilir. Baroya yeni bir bina yapıldı diye yukarıda belirttiğim sorunların çözülmesi mümkün değil. Kurumlarda devamlılık esastır, dolayısıyla İzmir Barosu yönetimi değişse de TBB ile bu kapsamdaki iletişimin sürdürüleceğinden şüphe yok. Ancak çevre, kent estetiği, şehir planlaması gibi konular bizim hassas olduğumuz bir konulardır.

Yönetime geldiğinizde ne tür projeleriniz olacak?
Söylemsel olarak ifade etmek gerekirse, “projelerimiz” yok, mesleğe ilişkin hedeflerimiz var. Bu hedeflerin bir kısmı yasa değişikliği gerektiriyor. Avukatlık ücretinden KDV alınmaması, mesleğe yeni başlayan meslektaşlardan ilk 5 sene için aidat alınmaması, SGK primi indirimi ve gelir vergisi istisna tutarı belirlenmesi, öteki tarafta staj kredisinin geri ödeme koşullarının kolaylaştırılması ve staj bursu kurumunun getirilmesi, zorunlu sözleşmeli avukatlık CMK kapsamındaki zorunlu müdafiilik/vekillik kapsamının genişletilmesi gibi hedeflerimiz var. Tabii uzun yıllardır avukatlara yeşil pasaport verilmesini savunmaktayız. Öteki tarafta, yasa değişikliği gerektirmeyen bazı adımları atacağız. 

OHAL OTORİTER REJİMİN KILIFI OLDU

Çağdaş Avukatlar Grubu olarak, ülkenin içinde bulunduğu OHAL ve KHK kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siyasi iktidar, Türkiye’yi din referanslı bir otoriter anlayışla yönetmek konusunda her türlü hukuksuzluğu gerçekleştiriyordu zaten. Henüz ortada OHAL ilan edilmemişken HSYK aracılığı ile Adalet Bakanı yargıya doğrudan müdahale ediyor, hakim teminatı yok sayılıyordu. Anayasa’ya aykırılığı tartışmasız olan bir yasa ile bir gecede birçok hakimin yüksek yargı üyeliğine son verildi. Gene, gazetecilik faaliyeti nedeniyle Can Dündar tutuklandı, tutuklamanın insan haklarına aykırı olduğunu belirten Anayasa Mahkemesi kararının yok sayılması çağrısı yapıldı. Mahkemelere açık talimatlar verildi. Özellikle HSYK’cae alınan karar ile kürsüde dini simge taşıyan hakimlerin görev yapabileceğine ilişkin karar, iktidarın gerçek niyetini gizleme ihtiyacı bile duymadığı bir duruma ışık tuttu. OHAL bu koşullarda ilan edildi. Hükümet darbe girişimini OHAL ilanının gerekçesi olarak sundu. Çok geçmeden bu gerekçe ile ilan edilen OHAL’in hem olağanüstü hal rejimi konusunda uluslararası hukukun karşılanmasını istediği geçicilik, tedbir niteliği gibi unsurlar karşılanmadı, hem de KHK’ler Meclis ve Anayasa Mahkemesi denetiminden kaçırılmaya çalışıldı ve kısmen başarılı oldu. Bu süreçte, darbe girişiminin başlıca faili FETÖ Cemaati ile ilgisi olmadığı çok açık olan birçok muhalif kesim, bu Cemaate dönük olarak çıkartıldığı söylenen KHK’lerle kamudan ihraç edildi, açığa alındı. Bugün Türkiye’de OHAL, siyasi iktidarın otoriter anlayışını sürdürmesi için fırsat olarak değerlendirilen bir hukuki kılıftan ibaret değildir. Ancak mızrak çuvala sığmıyor. Siyasi iktidar ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bu hukuka aykırılıklar onu yaratanların karşısına elbette çıkacak.

SİYASİ İKTİDARIN ‘MAKUL’ BAROSU OLAMAYACAĞIZ

Baronun, emek, demokrasi, barış, kadın, kent ve doğa mücadelesindeki yeri ne olmalı?
İzmir Barosu, çok uzun bir geleneğin sahibidir. Ve bu geleneğin oluşumunda Çağdaş Avukatlar Grubunu görürsünüz. Çok değil, bundan yaklaşık üç yıl önce Gezi Parkı eylemleri sürecinde İzmir Barosunun toplumsal muhalefetle ilişkisinin ne düzeyde olması gerektiğini bütün somutluğuyla ortaya koyduk. Demokrasi, zaten Avukatlık Kanunu’nda vurgulanan bir husustur. Baroların hukukun üstünlüğünden ve insan haklarından yana olan kanuni niteliği onun barıştan yana olmasını bir görev olarak yükler. Emek konusu da böyledir. Keza erkek egemen sistemin dayattığı bütün normatif düzenlemelere karşı barolar kadın haklarının yanında olmak zorundadır. Neyse ki artık bugün bulunduğumuz nokta bu taraf olma halinin nasıl daha da geliştirilebileceği üzerine bir tartışmayı getirdi. Doğa mücadelesinin asli bir parçası barolar olmak durumundadır. Bildirgemizde de ifade ettiğimiz gibi doğaya karşı ranttan, özgürlüğe karşı baskıdan, emeğe karşı sömürüden, çağdaşlığa ve laikliğe karşı post-modern dinsel bir sistemden yana olduğunu gizlemeyen siyasi iktidarın “makul” bir avukat ve baro profili özlemi çektiğini iyi biliyoruz. Biz, siyasi iktidara göre değil; tarihimize, bin yıllara dayanan meslek geçmişimize ve insanlığın evrensel kazanımlarına göre makul olanı, yani çağdaşlıktan ve demokratik hukuk devletinden kısacası demokrasiden yana olanı dile getirmeye ve savunmaya devam edeceğiz.

İstanbul Barosu seçimlerinin tek kadın adayı, “Eşitlik, özgürlük, adalet için artık değişim zamanı” siyen

 Several Ballıkaya ile İstanbul Barosu’nu, Baro’nun önemi ve hedefleri konuşuldu

22–23 Ekim tarihlerinde Türkiye’nin en büyük ve en eski barosu olan İstanbul Barosu’nun seçimleri var.

 

1878 yılından bugüne Baronun başkanları hep erkek olmuş. Several Ballıkaya önümüzdeki seçimdeki tek kadın başkan adayı. Kendisi yıllardır Çağdaş Hukukçular Derneği’nde (ÇHD) emek veriyor; özellikle insan hakları ihlallerinin olduğu davalar üstlendiklerinin içinde önemli bir yer kaplıyor.

Ballıkaya’ya niye ve nasıl aday olduğunu, yapmak istediklerini, baronun geleceğine ilişkin planlarını, umutlarını soruldu.

Kendiniz tanıtır mısınız? Kaç yıldır avukatlık yapıyorsunuz?

1989 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum ve avukatlığa başladım. Yaklaşık 27 yıldır İstanbul Bakırköy’de serbest avukat olarak çalışıyorum. ÇHD kurucu üyesi, ÇHD İstanbul Şubesi yönetim kurulu üyeliği, şube sekreterliği, şube başkanlığı yaptım.

İstanbul Barosunda İnsan Hakları Merkezinde görev aldım. İnsan hakları hukuku, ceza hukuku alanında çalışmalarda bulundum. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve çözüm önerileri konusunda raporlar yazdım. Bu konularla ilgili birçok sempozyum, panel ve çalıştaya katıldım.

Avukatlığa başladığım günden beri mesleğimi yaparken yaşanan hak ihlallerini, yaşam hakkı ihlallerini, işkenceye karşı mücadeleyi temel aldım. Halen bu davalara aktif olarak katılmaya devam ediyorum.

Adaylık sürecinizle ilgili bilgi verir misiniz? Nasıl karar verdiniz?

Bir süredir ayrı ayrı listeler halinde seçime giren Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu ile Çağdaş Avukatlar grubunun ortak aday olarak genel kurulda beni başkan adayı önermeleri üzerine aday oldum.

Bu teklifi son derece önemli ve çok değerli görüyorum.  Belirttiğim değer benim başkan adayı olarak gösterilmem ile ilgili değil. Tabii ki bu şekilde bir uzlaşma benim açımdan son derece onur verici bir durum. Ama bence asıl önemli olan insan hakları ve hukuk mücadelesini birlikte yürüten grupların Baro seçimlerinde ayrı ayrı tutum almak yerine bir arada durmayı ve birlikte mücadele etmeyi seçmesidir.

Aynı bakış açısının Baro organlarına aday olan ve seçim çalışmalarında yer alan arkadaşlarımız için de geçerli olduğunu söyleyebilirim. Benim ve tüm arkadaşlarımızın aday olmak konusundaki esas kaygısı budur. Bu moral ve motivasyonla Baro seçimlerine katılıyoruz ve seçim sonucu ne olursa olsun geleceğe dair büyük kazançlarla seçimden çıkacağımıza inanıyoruz.

Baronun hukuksal açıdan işlevi nedir? Yaptırımı söz konusu mu?

Barolar avukatların mesleki faaliyet yürütmek için üye olması gereken zorunlu kurumlar. Avukatlık yasasına göre barolar mesleki dayanışma, mesleğin gelişimini sağlamak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak gibi mesleki sorumluluklarla görevli kılınmış.

Ancak baroların görevi bununla sınırlı değil. Barolar aynı zamanda “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak” ile görevli kuruluşlar.

Yasadaki bu tanımlama ile barolar salt mesleki faaliyet yürütecek kurumlar değil,  aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerine uygun bir hukuk sisteminin yerleşmesi ve gelişmesi için mücadele etmekle yükümlü bulunan kurumlardır. Sahip olduğu üye sayısıyla dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu, bu konumu itibariyle sadece ülke içinde değil dünya ölçeğinde önemli bir kurumdur.

Dolayısıyla mevcut yasal sistemin de ihlali ile temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması girişimlerine karşı demokratik bir hukuk sisteminin kurulması ve işletilmesi yasa yapım süreci da dâhil olmak üzere etkileme, belirleyici olma potansiyeli mevcuttur. Sahip olduğu ekonomik olanaklar ve üyelerinin aynı zamanda hukuk mücadelesinin bir parçası olması sayesinde Baro, hukuk politikasının geliştirilmesi için her türlü çalışmayı yapacak güce ve olanağa da sahiptir. Mevcut  baro yönetimi belirttiğimiz yönetim anlayışının  çok uzağında bir anlayışla baroyu yönettiği için İstanbul Barosu, hukuksal işlevinden çok uzak bir noktadır.

İstanbul Barosu üyelerinin ne kadarı kadın? Seçimlerde kota uygulanıyor mu?

İstanbul Barosunun üye sayısı 36 bin 411. Baroya üye kadın avukatların sayısı ise 16 bin 874. Yani neredeyse üyelerin yarısı kadın. Ancak kadınların seçimde ve baro yönetimine görünürlüğü son derece sınırlı.

Şu ana kadar adaylığını açıklayan bütün baro başkanları erkek. Yönetim kurulları ağırlıklı olarak erkek. Yönetim kurullarında idari işleyişe ilişkin iş bölümlerinde etkin görevler erkeklerin. Şu ana kadar kadın başkan olmadığı gibi başkan yardımcıları, genel sekreterler, saymanlar da erkek. Yani baro yönetimleri erkeklerden ve erkek egemen düşüncenin hakim olduğu kurullardan oluşmakta.

Bizim dışımızdaki grupların hiçbirinde kota uygulaması yok. Ancak biz tüm kurullarımızda  yüzde 50 kota sistemi uyguluyoruz.

Eşbaşkanlık söz konusu mu?

Eşbaşkanlık sistemi yasada yok. Şu ana kadar eş başkanlık sistemi önceki seçim döneminde bir kez Özgürlükçü Demokrat Avukatlar (ÖDAV) listesinde uygulandı. Ancak seçimlerde eş başkanlık sistemi bulunmadığından resmi olarak eş başkanlık sistemi ile seçime girilemedi.

 Daha önce baro seçimlerinde kadın başkan adayı oldu mu? Sonuç ne oldu?

İstanbul Barosu neredeyse 140 yıllık bir baro. İstanbul barosunun 1878 yılında ilk başkanı olan Alensandre Meryemkulu’dan Ümit Kocasakal’a kadar olan süreçte görev alan 29 başkanın tamamı erkek. Tüm bu süreçte sadece üç kez kadın baro başkan adayı ile seçime gidildi.  Artık değişim zamanı.

Şimdiye kadar hiç kadın başkan olmamasını/seçilmemesini neye bağlıyorsunuz?

Sadece İstanbul Barosu değil, Barolar Birliği ve diğer barolar da kadınların değil erkeklerin hakim olduğu, belirlediği, yönettiği bir anlayış var. Bu durum kadının bulunduğu toplumsal konumun olağan bir sonucu.

Kadınların toplumsal hayata katılımı, bulundukları alanlarda söz ve karar sahibi olmasının önünün açılması hatta engellenmemeleri beraberinde bulundukları alanların yönetiminde de söz sahibi olmalarını sağlayacaktır. Kadınları genel sorunlarına paralel sorunları kadın avukatlar da yaşıyor. Daha staja başlarken başlayan ayrımcı uygulamaların muhatabı olan kadınlar erkek egemen toplumda erkeklerin kurduğu sistemi kırmakta zorlanıyorlar.

Daha büyük çaba, daha büyük özveri ile erkeklerin daha kolay ulaştığı sonuçları elde edebiliyorlar. Böyle olunca erkeklerin yönettiği kurullara girmek de kolay değil. Ama kadın avukatların erkeklerin belirlediği bu sisteme hayır demesi ve daha eşitlikçi, daha paylaşımcı bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesi için yönetime talip olması ve bunun için mücadele etmesi gerekir. İnanıyorum ki o zaman baro genel kurulları daha verimli olacak, bu şekilde seçilen baro yönetimleri daha etkili olacaktır.

İstanbul Barosu seçimleri niye önemli?

Daha önce söylediğimiz gibi İstanbul Barosu sayısal olarak çok sayıda avukatın yer aldığı büyük bir baro. Gücüne uygun bir yönetim anlayışı baroyu Türkiye’nin ve dünyanın en etkili kurumlarından biri haline getirecektir.

Bu durumun demokrasi, insan hakları ve hukuk mücadelesi için son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan avukatlık savunma hakkının kullanımında iddia ve karar makamları yanında onlarla eşit ama işlevi itibari ile daha önemli bir makamdır.

Yasalarda avukatlarla ilgili bazı ayrıcalıklı hükümler yer almaktadır. Bu ayrıcalıklar ve avukatların sahip olduğu koruma tedbirleri avukatın kendisine değil temsil ettiği hakka ilişkindir. Ne yazık ki avukatlık ve savunma hakkı son derece önemli kısıtlama ve ihlallerle karşı karşıya. Bu duruma rağmen gerek Türkiye Barolar Birliği ve gerekse İstanbul Barosu bu konuda üzerine düşen görevleri / sorumlulukları yerine getirmemiş avukatları korumak konusunda çok yetersiz kalmıştır. Savunmanın ve avukatların haklarının korunması için İstanbul Barosu önemlidir. Bu nedenle seçimleri de önemli görüyoruz. Öte yandan İstanbul Barosu genel kurulunun ülkenin genel sorunlarının tartışılıp, değerlendirileceği bir demokrasi şölenine dönüşmesi gerekir. Biz genel kurulda ifade edilen görüşlerin ve çıkan çözüm önerilerinin sorunlara ışık tutmasını beklediğimizden sadece seçim gündemi nedeni ile değil belirttiğimiz nedenlerle de önemsiyoruz.

İstanbul Barosunun mevcut yönetimi laiklik için mücadele edeceği söylemi ile avukatların oyunu aldı. İktidarda oldukları süreç boyunca yaptıklarına bakıldığında kullandıkları söylemin çok uzağında bir pratik sergilendiğini görüyoruz.

Türkiye’nin geldiği aşama eğitim sisteminin ve devletin tüm kurumlarının sünni inancı doğrultusunda etki ve belirleyicilik altında olduğunu, resmi inancın dışındaki grup ve cemaatlerin baskı altına alındığını, insanların yaşamlarına, inançlarına ve inançsızlıklarına yönelik ağır bir müdahalenin bulunduğunu,  kadınların yaşamlarının kısıtlanarak eve hapsedilmek istendiğini, diyanetin resmi inancın temsilcisi olarak tüm toplumsal hayata müdahale etmeye kalkıştığını görüyoruz.

Böyle bir süreçte özgürlüğü ve gerçek laikliği savunmak son derece önemlidir. Mevcut İstanbul Barosu yönetimi bu konudaki vaatlerinin çok uzağında olduğu gibi laikliği savunduğu için gözaltına alınan avukatları savunma görevini dahi yerine getirmemiştir.

İç hukuk yollarının tükendiği birçok davada AİHM’den müvekkillerinizin lehine olumlu karar çıkmasını sağladığınızı biliyoruz. Türkiye’deki hukuksal işleyişi Avrupa’daki ile kıyaslandığınızda öne çıkan temel eksiklikler hakkında ne söylersiniz?

Türkiye AİHS’yi imzalayarak taraf olmuş ve AİHM’nin yargı yetkisini kabul etmiş bir ülke. Dolayısıyla sözleşme ve mahkeme kararlarını uygulamakla yükümlü. Sözleşmenin özellikle adil yargılanma hakkına, kötü muamele yasağı ifade özgürlüğü başlıklarına ilişkin ihlaller konusunda başvuru sayısı oldukça fazla.

Mahkemenin bu konularda vermiş olduğu çok sayıda ihlal kararı mevcut. AİHM'nin vermiş olduğu mahkûmiyet kararlarında,  tazminatla mahkûmiyet dışındaki kararların uygulanmasını sağlama konusundaki hükümetin taahhüdüne uygun davrandığını söyleyemeyiz. İhlale neden olan durumun giderilmesi konusunda kimi zaman yasal düzenlemeler yapılsa da aykırılıklar devam etmektedir.

Adil yargılamanın ihlali kararlarında yargılanmanın yenilenmesi prosedürü işletilmemekte. İçinde bulunduğumuz dönemde ise temel hak ve özgürlüklerden işkence ve kötü muamele yasağı, adil ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkı, savunma hakkı, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, basın özgürlüğüne, mülkiyet hakkına yönelik ağır ihlaller yaşanmaktadır. Mahkemenin bu başlıklara da yapılacak başvurularda mahkûmiyet kararları vereceğini düşünüyorum.

Şayet seçilirseniz Baroyla ilgili yapmak istedikleriniz neler?

Baroyu başkana endeksli yönetim anlayışına karşı ortak karar alma /ortak üretim  / ortak akıl yöntemi ile yöneteceğiz. Başta yaşama hakkı olmak üzere insan hakları, kadın hakları, çevre hakkı, örgütlenme / ifade hakları önündeki engellerin kaldırılması için,  kolektif bir çalışma yöntemi ile mücadele edeceğiz. 

İşçi avukatların, genç avukatların, kadın avukatların sorunlarını mutlaka çözeceğiz.  Kadın cinayetlerini engellemek, iş cinayetlerinin, çevre katliamlarının önüne geçmek için hukuki mücadelede bulunmak baro politikalarımızın önceliğini oluşturacaktır. Kimlerden gelirse gelsin Türkiye’nin her yerinde gerçekleşen haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı mücadele etmeyi kararlıkla sürdüreceğiz. İstanbul Barosu genel kurulu, seçimde İstanbul Barosunu yönetme görevini bizlere verdiği takdirde tüm organ ve kurullarımız ile birlikte avukata, hukuka ve yaşama sahip çıkan bir anlayışla baroyu yöneteceğimizin sözünü tüm ekibimiz adına bir kez daha vermek istiyoruz. Eşitlik, özgürlük, adalet için artık değişim zamanı. (FS/EKN)

Feryal Saygılıgil

Feryal Saygılıgil, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünde “Serbest Bölgelerde Kadın Emeği” konusunda doktora tezini yazdı. Güliz Sağlam’la birlikte “Kafesteki Kuş Gibiydik” (Desa Direnişinde Kadınlar)(2009), “Bölge” (2010) ve “Kadınlar Grevde” (2010) isimli belgeselleri çekti.  Duvar Dergisi yayın kurulu üyesidir. İstanbul Arel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün öğretim üyelerindendir. Ayrıca Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde ders vermektedir.




Kaynak: Gazete,ajanslar

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1251 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI