Bugun...



Burjuvazi ne kadar demokrat ve TÜSİAD bizi kurtarır mı? / Mahmut Üstün

TÜSİAD ile AKP iktidarı arasında yer yer ortaya çıkan sürtüşmeler, birçok “aydın” arasında tartışma konusu olmuştur. Bir kısım “aydın” TÜSİAD’ın demokratlığından,”demokrasi savunuculuğu”nu ndan bahseder olmuştur.Ülkede ileri gelen önemli kapitalistlerin örgütü TÜSİAD ne kadar demokratır, istedikleri demokrasi nedir? Bilindiği gibi 12 Mart, 12Eylül Askeri faşist darbeleri TÜSİAD desteklediğini unutuyormuyuz?

facebook-paylas
Tarih: 20-05-2019 03:16

Burjuvazi ne kadar demokrat ve TÜSİAD bizi kurtarır mı? / Mahmut Üstün

TÜSİAD ile AKP iktidarı arasında yer yer ortaya çıkan sürtüşmeler, birçok “aydın” arasında tartışma konusu olmuştur. Bir kısım “aydın”  TÜSİAD’ın demokratlığından,”demokrasi  savunuculuğu”nu ndan bahseder olmuştur.Ülkede ileri gelen önemli kapitalistlerin örgütü TÜSİAD ne kadar demokratır, istedikleri demokrasi nedir? Bilindiği gibi 12 Mart, 12Eylül Askeri faşist darbeleri TÜSİAD desteklediğini unutuyormuyuz?

Mahmut Üstün Duvar’da ki yazısında” Büyük burjuvazimiz AKP’yi iktidardan indirir mi? Evet indirebilir… Ama daha fazla demokrasi istediği için değil, sermayenin kriz koşullarında iyice acilleşen ihtiyaçlarına artık yanıt veremeyeceğine karar verdiği için…” demektedir.Yazının tamamı:

 

Burjuvazi ne kadar demokrat ve TÜSİAD bizi kurtarır mı?

Mahmut Üstün

Bu yazı biri tarihsel ikincisi güncel iki olay vesilesiyle yazıldı. İlki 19 Mayıs 1919, yani milli kurtuluş savaşının başlangıcı olarak kabul edilen simgesel tarihin seneyi devriyesidir. İkincisi de şu sıralar aralarında çatışma emareleri görülen TÜSİAD ve AKP iktidarı arasındaki gerilimdir. Birbirinden tarihsel bakımdan farklı önemde olsalar da her iki olayı anlamak ve yerli yerine oturtmak, burjuvazi denilen sınıfın evrensel ve yerel niteliği konusunda netleşmekten geçmektedir.

Bu yazının daha genel plandaki amacı bizim topraklarımızda dahil az ve orta gelişmiş ülke aydınlarında var olan yaygın burjuva seviciliği ile hesaplaşmaya kapı aralamaktır.

Gerçekten de sağ cenahı bir yana bırakalım bizim solcu aydınlarımızda da garip ve abartılı bir burjuva tutkusu vardır. Aslında bu özü itibariyle Avrupa gibi olmak tutkusu ve özlemidir. Bunun anahtarının da gelişkin bir burjuvazinin varlığında olduğunu düşünürler. Ama aynı zamanda kendi ülkelerinde giderek gelişen burjuvaziye rağmen bir türlü Avrupa gibi demokrasinin gelişmiyor oluşu bir tezat oluşturur. Bu durumu açıklamak için de kolay ve yanıltıcı bir cevap bulmuşlardır: “Bizdeki burjuvazi ‘burjuva’ sayılmaz. Bize Avrupa’daki gibi bir burjuvazi lazım…”

 

BURJUVAZİ NE KADAR DEMOKRAT?

 

Burjuvazi tarihte demokratik bir rol oynamıştır; bu yadsınamaz. Fakat bu rolün nedeni ve sınırları da aynıdır: Sınıfsal çıkar… Bu çıkarın koşulladığı demokratik çerçevede mülkiyet ve ticaret hakkı, seyahat hakkı ile bu hakkın realize edilebilmesi için feodalizmin kişisel bağımlılık ilişkilerinin yıkılması ve elbette laikleşmedir. Bunlar önemlidir ama unutmamak gerekmektedir ki bu çerçevenin dışında, örneğin liberal haklar arasında sayılan seçme ve seçilme hakkı ve temsili demokrasi bile burjuvazi açısından kolayından kabul edilebilir türden demokratik haklar arasında yer almamıştır.

 

Burjuvazinin az buçuk ekonomik çıkarların ötesine taşan “asil ve seçkin” görünme yeteneği varsa; bunun nedeni de gelişme evrelerinde aristokrat kesimlerle hemhal olmuşluklarıdır. Ve yine az buçuk kendi perspektiflerinin ötesine taşan demokratik icraatları olmuşsa bu da işçi sınıfı başta olmak üzere alt sınıfların mücadelesinden ve sosyalizm korkusundandır. Burjuvazi gerçek hayatın üzerindeki bütün kutsal, estetik ve soyluca örtüleri çıkarıp atmış ve bütün toplumsal ilişkilerin arkasındaki bencilce çıkar ilişkisini daha görünür kılmıştır. Her iki konuda, yani aristokratik gelenek ve alt sınıf mücadelesi alanlarında tarihsel bakımdan fukara olan ülkelerin burjuvalarıysa daha nobran ve pervasızdırlar… Örnek mi? İşte Türkiye… Zengin kabalığından yılmış bu zarafet fukaralığı içerisinde Eczacıbaşı ve Koç’u insanın omuzlarda taşıyası geliyor neredeyse…

AVRUPA’DAKİ BURJUVAZİ VE BURJUVA DEVRİMLERİ ÇOK MU FARKLI?

Aslında demokratikliği açısından örnek Avrupa burjuvazisi denirken gerçekte kast edilen de büyük ölçüde Fransız devrimci burjuvazisi ve İngiliz evrimci burjuvazisidir. Biraz devrimciyseniz ve alt sınıf duyarlılığınız varsa, Fransa; liberalseniz, İngiltere burjuvazisi ve demokrasisi örnek modelinizdir… Haydi buna Rönesans’ın ev sahipliği hatırına biraz zorlamayla İtalya’yı da dahil edelim, hepsi bu…

Almanya’sı, Hollanda’sı, İspanya’sı vb. Avrupa’nın diğer ülkelerinin burjuvaları ve burjuva devrimleri de bizimkine kıyasla pek matah değildir aslında. İngiltere ve Fransa’yı farklı kılan birinin ekonomide diğerinin de siyasette öne çıkmış olmalarıdır. Kapitalizmin güçlü ekonomik temellere sahip olduğu İngiltere’de gelişen liberal demokrasisi -yaşanmış ciddi devrimsel dönemleri ihmal etmeden- nihai aşama da eski rejimin, burjuvazinin ekonomik gücüne teslimiyeti ve bu teslimiyet karşısında eski rejimin güç ve sembollerine yaşama izni verilmesi gibi bir denge durumunun ürünüdür. Tabii güçlü işçi ve halk ayaklanmalarını maniple etmek amacının belirleyiciliğinde ve sömürgeci imparatorluk geleneğin gölgesinde…

Fransa’da ise burjuva devrim ve demokrasisinin arkasında siyasal faktörler daha öndedir. Fransa kapitalizmi daha geri, burjuvazisi daha zayıftır, bu durum yeni siyasal inşanın eski rejimin güçleriyle reformcu bir uzlaşma temelinde gerçekleşmesi imkanlarını zayıflatmıştır. Nispeten zayıf Fransız burjuvazisi, arkasına işçileri ve önemli bir köylü kitlesini alarak eski rejim güçleriyle nihai hesaplaşmadan galip çıkabilmiştir. Buradaki demokrasi de burjuvazi ve alt sınıf ittifakı nedeniyle daha halkçı ve radikal bir özelliğe sahip olmuştur.

Yani bu iki ülke deneyimleri özelinde örnek alınan demokrasi burjuvazinin “özsel” marifeti olmaktan ziyade farklı sınıflar arasındaki iç mücadelenin yarattığı denge ve uzlaşmanın dışa vurumudur.

YA AVRUPA’DAKİ DİĞER DEVRİMLER…

Bu devrimler eski rejimlerle daha uzlaşıcı ve bir o kadar da üstten devrimlerdir. Yani bu ülkelerde burjuva devrim süreçleri halk katılımları daha zayıf biçimde ilerlemiştir. Daha da ilginci eski devlet iktidarının unsurları, özellikle de bu kurumların en örgütlüsü ve güçlüsü olan eski ordu yapılanması bu devrimlerde özel bir rol oynamıştır. Bu aynı şey İngiltere ve Fransa için de geçerlidir. Almanya’nın Bismark’ı varsa, Fransa’nın da Bonapart’ı, İngiltere’nin de Cromwel’i vardır. Ve bu yapı elbirliği içinde devrimci sürecin özgürlük ve demokrasi havasını boğmuştur. Alttan gelen demokratik devrim eski ve yeni rejim unsurlarının iş birliği ile kadükleştirilmiş, doğal burjuva sınırlarına kadar çekilmiştir.

DEMOKRASİNİN DOĞAL BURJUVA SINIRLARI NE DEMEKTİR?

Yukarıda saydığımız mülkiyet, ticaret, seyahat hakkı ve kişisel feodal bağımlılıklardan kurtulmanın yanı sıra kendi tekil çıkarlarını maksimize etmeye endeksli tek tek burjuva fraksiyonların birbirlerini yememeleri ve bu rekabetin siyasal sistemi çökertmemesi için devletin bir kolektif burjuva olarak yeniden inşası ve halkın büyük ölçüde dışında bırakıldığı “şarta bağlı ve sınırlı” temsili demokrasi demektir bu…

Özellikle vurgulamak gerekir ki burjuvazi kural olarak genel seçme ve seçilme hakkının da karşısında olmuştur. Yalnızca sosyal ve ekonomik hakların değil, seçme ve seçilme hakkı başta “liberal haklar” olarak tanımlanan bireysel hakların pek çoğu alt sınıfların mücadelesiyle ve sosyalizm korkusuyla yaşam bulmuştur. Burjuvazi genel seçme ve seçilme hakkının kalıcılığını ancak bu hakkın kendi egemenliğini tehdit etmediğini ve hatta tersinden meşrulaştırdığını görmesiyle hazmedebilmiştir. Fakat hâlâ bu hak şarta bağlıdır. Kriz dönemlerinde ve/ya alt sınıfların mücadelesinin açık ve yakın bir tehdit haline dönüşmesi durumunda, temsili demokrasiyi lağveden ya da kadükleştiren tüm diktatörlük rejimlerinde burjuvazinin belirleyici rolü vardır. Elbette faşizmde de…

TÜRKİYE VE AVRUPA SÜREÇLERİ SÖYLENDİĞİ KADAR FARKLI MI?

Yaygın kanaatlerin aksine Avrupa’daki burjuvazi (devrimleri) alttan olduğu kadar ve hatta daha belirleyici anlamda üsttendir. Devlet aygıtıyla sorunları olmak bir yana burjuvazi (eski devlet aygıtı ve kurumları da dahil) devletle bütünleşik gelişen ve yaşayan bir sınıftır. Ve yine sanıldığının aksine burjuvazinin anti militer bir karakteri de yoktur. Burjuva devrimlerin oturtulmasında ordunun belirleyici rolü vardır. Kısacası bizdeki burjuva devrimle klasik (Avrupa) burjuva devrimi arasındaki açı yaygınca dillendirildiği (ve hatta üzerine -sol kesimler de dahil- koca koca teorilerin oturtulduğu) gibi çok geniş değildir.

Bu dediklerimizi daha da pekiştirmek için Türkiye’deki burjuva devrimin de sanıldığı gibi salt üstten bir devrim ve yine yaygın biçimde iddia edildiği gibi salt asker sivil bürokrasisinin marifeti ile gerçekleşen bir “burjuvazisiz devrim” olmadığını da hatırlatalım. M. Kemal’in 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığı dönemde ülkenin neredeyse tümünde emperyalist işgali sona erdirme hedefinin ötesinde bizzat cumhuriyeti ve uluslaşmayı hedefleyen “yerel şuralar” mevcuttu ve bunların çoğunun örgütlenmesinde yeni palazlanmaya başlayan burjuva unsurlar önemli bir rol oynamaktaydı. Ayrıca daha çok işçileri ve köylüleri temsil eden TKP, Halk İştiraküyun Fırkası, Yeşil Ordu ve çete türü örgütlenmeler de mevcuttu.

Türkiye ile Avrupa arasında burjuvaları (devrimleri) açısından bir düzey farkı olmasına rağmen kategorik bir bambaşkalık yoktur. Bu düzey farklılığı ayrıca bazı alanlarda eksiklik olduğu gibi bazı alanlarda da üstünlük nedenidir. Dünya kapitalist sisteminin oturmuşluğu ve Avrupa burjuva devriminin deneyimleri Türkiye’de bazı demokratik hakların kazanılması da dahil bazı süreçlerin çok daha hızlı ve sancısız geçilmesine neden olmuştur.

Türkiye burjuva devriminin devletle, militarizmle içli dışlı gelişinin nedeni ne burjuvazinin yokluğuyla ne bizim burjuvazimizin zayıflığıyla ne de bizdekilerin Avrupa burjuvazisinden demokrasi anlamında köklüce bir farklılığa sahip olmasıyla ilgilidir. Tüm bunlar devrimin burjuva karakterinin ve burjuvazinin sınıfsal tercihlerinin dolaysız sonuçlarıdır.

YANİ: BİZDEKİ DEVRİMİN DEMOKRASİ EKSİKLİĞİ BURJUVAZİNİN OLMAMASIYLA İLGİLİ DEĞİL

Yaygın burjuva seviciliği ve ondan demokrasi besleyiciliği yaklaşımına göre “Bizdeki cumhuriyet devrimi üstten ve otoriterdir. Çünkü burjuvazisi yoktur. Avrupa’da ise alttan ve demokratiktir; zira burjuvazisi vardır.” Bunun abartılı bir yaklaşım olduğuna dair temel tarihsel verileri yukarıda sıraladık.

Bu kaydı akılda tutmak kaydıyla elbette bizdeki Cumhuriyet Devrimi daha dar bir burjuva tabana sahip ve nispeten üstten (yani halk katılımının nispeten daha zayıf ve yüzeysel kaldığı) bir devrimdir. Elbette ki bu özellikler ülkemizdeki devrimi ve sonra inşa edilen rejimi demokrasi açısından daha dezavantajlı kılmıştır. Fakat bunda temel faktör burjuvazinin zayıflığından çok halk muhalefetinin zayıflığıdır. Yine demokratik bilinç ve kültür eksikliği açısından önem taşıyan ikinci faktörün de burjuvazinin zayıflığıyla hiçbir ilgisi yoktur. Aksine var olduğu kadarıyla burjuvazi bu anti demokratik kültürün oluşmasının ve derinleşmesinin en temel aktörlerinden biridir. Bu faktör ise bizdeki devrimin emperyalizme ve saltana karşı olan özelliğinin Yunan, Ermeni ve Rum karşıtlığına göre çok daha geri planda kalmasıdır. Bu da devrimin kaynaklık edeceği demokratik bilinçten yoksunluk ve hatta tam aksine anti demokratik bir bilincin kökleşmesi sonucunu doğurmuştur.

YANİ: OTORİTER REJİMLERLE YÜZ YÜZE KALMAMIZ BURJUVAZİNİN YOKLUĞUNDAN DEĞİL BİLAKİS VARLIĞINDAN…

Burjuva sevici yaklaşıma göre “Bizdeki anti demokratik her şeyin müsebbibi burjuvazinin yokluğu ya da zayıflığı; ilacı ise güçlü bir burjuvazidir.”

Oysa bizim burjuvazi büyüdükçe ülke daha demokrat, daha az devlet merkezli ve anti militer olmamıştır. 70’lere yaklaştığında epeyce irileşen ve TÜSİAD’ı kuran burjuvazinin ilk önemli icraatları 1971 ve 1980 askeri darbesini desteklemek olmuştur. AKP iktidarın, temsili demokrasinin giderek işlevsizleştirilmesinin ve örgütsüz bir toplum inşasının arkasında da büyük burjuvazimizin birinci dereceden dahli vardır.

Ama çok kararlı bir sevicilik bu. TÜSİAD’dan umduğunu bulamamak bu sevicilik düzeyine hiçbir zeval veremiyor. Bu kez de “bizdeki burjuvazi sayılmaz ah Avrupa’daki gibi burjuvamız olsaydı” yakınmaları başlıyor. Sonra birdenbire “TÜSİAD devlet beslemesi olduğu için burjuva olamadı; Anadolu’da aslan gibi, adını hak eden bir burjuvazi gelişiyor; çok şükür artık kurtulacağız” umutlanmaları başlıyor. AKP’nin arkasındaki güç olan ve AKP ile daha da semiren taşra burjuvazisi üzerine yazılan “yeni demokratik orta sınıf”, “milli burjuvazi”, “nihayet demokrat burjuvazimiz doğdu” güzellemeleri ortalığı kaplıyor… Sonra yine hayal kırıklığı… Yaşanan gelişmelerin ardından artık “demokrat taşra burjuvazisi” edebiyatını ayrıca ele alıp yanlışlama çabasına girmemize bile gerek yok.

VE YENİDEN ‘TÜSİAD BİZİ KURTARIR MI?’

TÜSİAD geçenlerde AKP’ye karşı tavır aldı ve aralarında bir gerilim yaşanmaya başladı ya… Bu kurtarıcı demokrat burjuvazi sevdası yeniden nüksetti… Sanki 12 Eylül belasını ve AKP’yi başımıza musallat eden, keseleri doldukça bırakın demokratik sorunlara zerrece ilgi duymak bir yana ve hatta bu anti demokratikleşmeyi açıkça destekleyen; demokrasi, laiklik, cumhuriyet elden gidiyormuş ne gam, bu konuda zerrece bir hassasiyet göstermeyen bunlar değilmiş gibi…

 

Neymiş “ülkemizdeki anti demokratikleşme ve hukuk tanımazlık yatırım iklimini etkiliyormuş, dünyayla ilişkimizin bozulmasına neden oluyormuş, dolar fırlıyormuş vb. vb.” Burjuvazi için sorun ülkemizdeki anti demokratik hukuksuzlukta değil, işin bu ikinci bölümündedir. Yani “dolar fırlıyor, maliyetler yükseliyor, karlar azalıyor, iflaslar çoğalıyor” kısmında… Ve aslında istedikleri tek şey var; uluslararası kapitalizmle uyum içinde krize karşı uyum politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi… Peki bu uyum politikaları demokrasiyi güçlendirecek türden mi? Hayır! Halkın ekonomik ve demokratik hayatını daha da kötüleştirecek ve/fakat sermayenin krizini hafifletecek politikalar bunlar…

 

Büyük burjuvazimiz AKP’yi iktidardan indirir mi? Evet indirebilir… Ama daha fazla demokrasi istediği için değil, sermayenin kriz koşullarında iyice acilleşen ihtiyaçlarına artık yanıt veremeyeceğine karar verdiği için…

Velev ki AKP ve Erdoğan’ın bu açıdan hâlâ işlevsel olacağına ikna oldular.

Aynen devam… Burjuvazimiz için demokrasi ne gam…

 




Kaynak: duvaR

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1178 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI