Bugun...


Britanyalı kadınlar Cinsiyetin Tanınması Kanununda yapılması öngörülen değişikliği tartışıyor
Tarih: 18-10-2018 08:10:40 Güncelleme: 18-10-2018 08:10:40 + -


Geldiğiniz için teşekkürler… Bu sefer gerçekten sözümü sakınmayacağım çünkü cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayanmasının (self identification of gender) çocuklar ve gençler üzerindeki olası etkileri konusunda çok ama çok endişeliyim. Bunun olağan dışı ölçüde tehlikeli olduğunu düşünüyorum ve tüm salona da bu tehlike duygusunu bulaştırmak istiyorum

facebook-paylas
Tarih: 18-10-2018 08:10

Britanyalı kadınlar Cinsiyetin Tanınması Kanununda yapılması öngörülen değişikliği tartışıyor

Britanyalı kadınlar Cinsiyetin Tanınması Kanununda yapılması öngörülen değişikliği tartışıyor:

Michele Moore

 

Geldiğiniz için teşekkürler…

Bu sefer gerçekten sözümü sakınmayacağım çünkü cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayanmasının (self identification of gender) çocuklar ve gençler üzerindeki olası etkileri konusunda çok ama çok endişeliyim. Bunun olağan dışı ölçüde tehlikeli olduğunu düşünüyorum ve tüm salona da bu tehlike duygusunu bulaştırmak istiyorum. Bu, tartışmanın son derece zor olduğu bir konu. 30 yıldan uzun süre boyunca kapsayıcı eğitim konusunda çalıştım. İster cinsiyet, engellilik, yoksulluk, ister ırk veya toplumsal cinsiyetlerini nasıl ifade etmek istedikleri olsun… her kimlikten her çocuğun nasıl kapsanabileceği üzerine konuştum. Ama kendisini trans olarak tanımlayan çocuklarla ilgili ne olup bittiği konusunda özenli bir tartışma yürütülmesi için açıktan bir çağrı yaptığımdan bu yana, yaptığım her işte kesintisiz şekilde saldırıya uğruyorum; dışlayıcı bir TERF, bir transfobik olarak adlandırılıyorum, nefret körüklemekle suçlanıyorum. Gerçekten de kariyerimi bitirmeyi ve beni susturmayı amaçlayan sayısız örgütlü kampanyanın hedefindeyim. Bu yüzden bunun olmaması için çalışmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Tüm bunlar 2016’da, Heather Brunskell-Evans’la birlikte bu meseleler üzerine bir kitap (Transgender Children and Young People: Born in Your Own Body) yazmamla başladı. İngiltere ve Amerika’dan insanları bu konudaki endişelerini dile getirmeleri için bir araya getirdik ve aklıselim bir tartışma çağrısı yapan bu kitabı ortaya çıkardık. Bunu sadece kitaptan söz etmek için söylemiyorum; bu meseleler üzerine çok derinlemesine ve ciddi şekilde kafa patlattığımı ve araştırma yaptığımı, bu konuda epeyce bilgi sahibi olduğumu göstermek için söylüyorum. Ayrıca en başta şunu da net koymak istiyorum: benim hayatını trans olarak yaşamak isteyen yetişkinlere olan saygım ile cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayanmasının çocuklar ve gençler için zararlı olduğuna dair kanaatim arasında kesinlikle hiçbir çelişki yok.

Peki, ne biliyorum ben? Bildiğim şu: giderek artan sayıda ebeveyn, benden çocukları hakkında, birden bire kendini trans olarak tanımlayan kızları (bu akşam çoğunlukla kız çocukları üzerine konuşacağım) hakkında tavsiye istiyor. Bunu “rapid onset gender disphoria” [aniden başgösteren cinsiyet uyumsuzluğu] olarak tanımlamaya başladık. Birçoğu otistik spektrumda olan uyum sorunları yaşayan ergenler… Ve sürekli duyduğum öykü şu: Ebeveynlerinin rızası olmaksızın çocuklara cinsiyet geçişi yaptıran okullar. Ve ortaya çıkıyor ki, yapılan bu şey, okullara rehberlik eden Stonewall, Mermaids ve Gendered Intelligence gibi kuruluşların, bir çocuk kendini trans olarak tanımlıyorsa, çocuğun mahremiyetinin en üstte tutulması ve ebeveynlerine haber verilmemesi yönündeki zorlaması ile oluyor. Buradan çok da uzak olmayan bir okuldan konuştuğum bir ebeveyn, bana, ebeveyn toplantısına gittiğinde, okulun kızına cinsiyetini oğlan olarak değiştirttiğini ve kendisine kızının bu akademik yıl itibariyle bir oğlan olarak yeniden kaydolacağının söylendiğini anlattı. Bu okul buradan çok da uzak bir yer değil ve bu iş bütün ülkede oluyor. Benimle konuşan başka bir ailenin anlattığına göre, 15 yaşındaki kızları öğretmenine ebeveynlerinin onun “gerçekten” bir oğlan olduğunu kabul etmediğini söylüyor ve bu konuşma öyle bir yere varıyor ki, sosyal hizmetler okula çağrılıyor ve olay ailenin sevgili kızlarını yanlarında bir oğlan olarak yaşayabildiği koruyucu bir aileye kaybetmesiyle sonuçlanıyor. Ama yine bu olayın bir parçası olarak, bu müdür yardımcısı öğretmen o aileye, olaya müdahale etme yetkisi olmadığını söylüyor ve “laf aramızda, onun bir oğlan olmadığını ben de biliyorum ama o kendini öyle tanımlıyor, bu yüzden elim kolum bağlı” diyor. Bu gibi olayları ülkenin ya da aslında dünyanın her yerinden duyuyorum.

Bu kitap çıktıktan birkaç yıl sonra, bu on yıl içinde kendisini trans olarak tanımlayan kızların sayısında yüzde 4500’lük bir artış gördük. Bence neler olup bittiğini konuşmamız gerekiyor. Bu konuda bir hükümet soruşturması olacak ve bunu yakından takip etmeliyiz. Sanırım bugünlerde ergen bir çocuğu olan herkes bir trans çocuk tanıyordur, her okulda, her sınıfta bir tane vardır. Ama tüm bunlar benim için gerçekten ciddi sorular demek: bu kendini trans olarak tanımlama vakalarının bir geçerliliği var mı yoksa esasen arkadaş grupları içinde kendisini trans olarak tanımlayan çocuklar olduğu için bir sosyal bulaşma mı söz konusu? Bu benim, burada bir sosyal bulaşma faktörünün söz konusu olduğunu düşünmeme sebep oluyor.

Bir süre önce sosyal bulaşmaya dair epeyce kanıta sahip Lisa Littman tarafından yayınlanan bir araştırmaya danışmanlık yaptım ama Littman’ın verileri, çocukların cinsiyet kimliğinin kendi beyanlarına dayandırılmasının tartışma konusu edilemeyeceğini söyleyen aktivistler tarafından zorla sansür edildi. Royal College of Psychiatrists hariç, büyük öğretmen sendikalarımızın da içinde bulunduğu bu ülkedeki tüm büyük meslek kuruluşları, bir çocuğun kendisini trans olarak tanımlaması hakkında sorular sormayı “dönüştürme terapisi” ile bir tutan bir mutabakat zaptı imzaladılar. Bu bana Jean’in dediğini çok hatırlatıyor çünkü bu öğretmenlerin ve cinsiyet hekimlerinin çoğu, kendilerine gerçekten danışılmadığını ve bu mutabakat zabıtlarının nasıl geçtiğini bilmediklerini söylüyorlar. Yine de, bir cinsiyet hekimi veya öğretmen, bir çocukla kendisini trans olarak tanımlaması hakkında konuşmak isterse sorular soramıyor çünkü o zaman mutabakat zaptını ihlal etmiş oluyor. Mantraya uymak zorundayız, yani bir çocuk kendisini trans olarak tanımlıyorsa transtır, soru sorulamaz. Ama yine söyleyeyim, soru yok kısmına pek uyamayacağım doğrusu. Tina’nın da söylediği gibi, kimse bana ne soracağımı söyleyemez.

Çocuklar internetteki tumblr gibi sitelerde veya trans forumlarında, trans olup olmadıklarını soruşturuyorlar. “Sanırım trans olabilirim,” diyorlar. Aldıkları cevap, “Eğer trans olabileceğini düşünüyorsan muhtemelen transsın” oluyor. Ve trans kimliklerini açıklamayı geciktirirlerse intihar fikrine kapılabileceklerini düşünmeye alıştırılıyorlar. Genellikle NHS dahil tüm kuruluşların ailelere verdiği tavsiye, “çocuklarınızın kendini trans olarak tanımlamasını onaylamalısınız, aksi halde çocuk depresyona girer, intihar düşüncesi geliştirebilir, çocuklarınızı seviyorsanız ergenlik bastırıcılar dahil hormon almalarına, göğüslerini bastırmalarına ya da kaburgalarını kırmalarına izin verin, en kısa sürede ameliyata hazırlanın” oluyor.

Bu konuda bir diyalog olmayışından öylesine kaygılıyım ki… Sorular soramıyor oluşumuz, çocukların ve gençlerin körü körüne kendilerini trans olarak tanımlaması ve sonrasında bu durumu anlamalarına ve kim bilir belki de (Allah esirgesin!) – yüzde 80’inin yaptığı gibi – fikir değiştirmelerine yardımcı olabilecek kimseye danışamıyor olmaları ciddi bir risk yaratıyor.

Çocuğum öyle diyor ama, gerçekten trans mı acaba diye düşündüğü kesin olan ebeveynler var. Ama bu ebeveynlerdenseniz transfobik sayılıyorsunuz; trans olduklarını söylüyorlarsa siz de trans olduklarını söylemelisiniz. Ama biliyoruz ki, cinsiyet değiştirmek istediğini söyleyen ergenlerin üçte ikisinde daha önce ruhsal rahatsızlık belirlenmiş; biliyoruz ki Tavistock cinsiyet kliniğine başvuran çocukların yüzde 35’i otistik spektrumda; daha önce de söylediğim gibi, yüzde 80’i kendi hallerine bırakılmaları halinde sonrasında geri dönüyorlar [desist] ve genellikle lezbiyen veya gey genç insanlar oluyorlar. Ama bir çocuk herkese trans olduğunu ilan ederse, o zaman kendisini hızlı bir şekilde, ayrılma veya fikrini değiştirme ihtimalinin çok düşük olduğu bu tıbbi yola girmiş buluyor çünkü “cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılması” inanışı, verebileceğiniz her türden desteği “dönüştürme terapisi” olarak yaftalıyor. Bunun çok sorunlu olduğunu düşünüyorum. Cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılması, çocuklarımızı dönüşü olmayan bir yola mahkum ediyor.

Fikrim o ki, cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayanması, çocuklar ve gençler için güvenli bir öneri değil ve sorular sormaya başlamaya mecburuz. Cinsiyet kimliğinin kişi beyanına bırakılmasının özgürleştirici olduğu fikri, bence tehlikeli biçimde düşmanca çünkü olağan toplumsal cinsiyet özgürlüklerine erişemez hale geliyorsunuz: toplumsal cinsiyeti tanımlamak zorundasınız, toplumsal cinsiyet özgürlüğünüz yok.

Cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılması benim görüşüme göre, çocukların ve gençlerin üstün yararına hizmet etmiyor. Bunun yerine, transgender öğretinin, kendi doğal bedeninizle bağ kuramamanızı (dissociation) normalleştirmesine ve çocuğun ömrü boyunca sürecek bir tıbbi ve farmakolojik müdahale yoluna mahkum olmasına kapıyı aralıyor. Ben bunları anlatmaya başlayınca ne kadar çok insanın dehşete düştüğüne hayret ediyorum ama susturuluyoruz, bu sessizliği bir şekilde kırmamız lazım. Bunun kolay olmadığını biliyorum çünkü sessizliği bozduğunuz zaman siz de kendinizi İnsan Kaynakları komitesinin önünde bulacaksınız. Bunu yaşadım ben, başıma geldi ve hiç de eğlenceli değildi.

Dolayısıyla, acil kaygılarımdan bazıları şöyle:

Geçtiğimiz 10 yıl içinde, transgender ideolojisini ve cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılması fikrini yaygınlaştırmak isteyen insanlar, Britanya’daki okullara benzeri görülmemiş bir erişim imkanına sahip oldular. Gerçekten de başka hiçbir grup, çocuklara, bunların sahip olduğu kadar rakipsiz bir erişim imkanına sahip olmadı. Çocuklar, ilkokulda, belki de seks veya cinsiyeti daha hiç anlamamışken, toplumsal cinsiyetleri ile ilgili sohbetlere dahil oldu. Ve bu çocuklar, kendilerine davranışlarını veya hoşlandıkları şeyleri sorgulamak için herhangi bir sebep verildiğinde, acaba yanlış bedende mi doğdum diye sorgulamaya başlıyorlar. Ve bir çocuk, yetişkinlerin “diğer cinsiyete ait” olarak tanımladığı şeylerden hoşlanmaya devam ettiğinde, mesela futboldan hoşlanan, spor giyinen bir kız çocuğu, sosyal olarak cinsiyetini bir oğlan olarak yeniden belirlemesi gerektiği kaygısını hissetmeye başlıyor ve nihayetinde, uzun vadede bu, fiziksel cinsiyet değiştirmeye gidiyor. İşte bu beni gerçekten rahatsız ediyor. Bir çocuğun kendini trans olarak tanımlaması için tek gereken şey, onun yanlış bedende olduğunu kabul eden yeterli sayıda yetişkin. Öyleyse kimin cinsiyet beyanı oluyor bu?

Yetişkinlerin çocukların kendisini trans olarak tanımlamasında bir menfaati var. Trans savunuculuğu çok yoğun bir şekilde homofobiyle dolu. Şu an kendisini sil baştan bir trans erkek olarak tanımlayan o kadar çok genç lezbiyen var ki… çünkü heteroseksüel bir adam olmanın eşcinsel bir kadın olmaktan daha kolay olduğunu söylüyorlar. Bazı trans yetişkinler var, bunlar, çocuğun cinsiyet kimliğinin beyana dayandırılması için çok yoğun lobi faaliyeti yürütüyorlar, bunda menfaatleri var çünkü kendi cinsiyet tercihlerini ve toplumsal cinsel tercihlerini doğallaştırmış olacaklar. Cinsiyet kimliğinin beyana dayandırılmasının, çocukları ve gençleri gerici toplumsal cinsiyet kalıplarına ve yetişkinlerin cinsel haklarını arttırma gündemlerine hizmet etmeye itmenin ve kamuoyunda sempati yaratmaya çalışmanın bir aracı olduğunu düşünüyorum.

Bazı insanlar bana, “yapma ama, trans çocukların sorunları engellilerin sorunlarıyla aynı, insafsızlık ediyorsun,” diyorlar. Bu önermeyi kesinlikle reddediyorum. Engelli insanlar bize onlarca yıldır, istedikleri şeyin kendi bedenlerinde en asgari medikalizasyon ile yaşayabilmek olduğunu ve ömür boyu süren komplikasyonlara neden olan medikalizasyonu özellikle istemediklerini öğrettiler. Kendisini trans olarak tanımlayan çocukların ve gençlerin cinsiyet değiştirmesini savunanlar ise medikalizasyonda ısrar ediyor. Hem de sonuçların güvenli olduğuna dair hiçbir kanıt olmamasına rağmen. Örneğin ergenlik bastırıcıların uzun vadeli etkileri bilinmiyor. Testosteron almanın yol açtığı değişiklikler, örneğin sesinizin kalınlaşması, erkeklerde görülen kelliğin başgöstermesi, vajinal atrofi ve tüm o şeyler, testosteron almayı bırakınca tersine dönüyor mu, bilmiyoruz. Bu, çocuklarımızın bedenleri üzerinde yürütülen bir deney. Ama biliyoruz ki, doğurganlık riske giriyor, birkaç yıl sonra histerektomi gerekli oluyor, çayı çıkarmak diyor çocuklar, sanki önemsiz bir şeymiş gibi, ve ömür boyu kan transfüzyonu gerekiyor. Ve sonra ameliyatları olduğunuzda enfeksiyonlar, yara izleri, TSSB, bir sürü şey var. Dolayısıyla bu konuda çok özenle düşünmeniz lazım.

Beni gerçekten rahatsız eden, kendisini trans olarak tanımlayan yetişkin insanların yüzde 80’inin kendileri için medikalizasyonda ısrarcı olmaması. Allah Allah… Dolayısıyla cinsiyet değiştirmenin tıbben güvenle yapılabileceğinin hiçbir kanıtı yok ama bu konuda endişesi olan ebeveynler buna yine de izin vermek zorunda, çocukları için medikal bir yaklaşımı kabul etmek zorundalar. Engelli insanların 30 yıldan fazla süredir yürüttükleri kampanyalarsa bunun aksini söylüyor. Çünkü onlar çocukların bedenleri yüzünden ezilmediğini, onları ezen şeyin dahil olmalarının önündeki engeller olduğunu biliyorlar. Ve burada bizim cinsiyet konusunda kafası karışık bu çocukları hiçbir zarar vermeksizin desteklememize imkan verecek o kadar basit bir fikir var ki. Bana göre hiçbir çocuk yanlış bedende doğmaz. Cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılması aldatmacadır, toplumsal cinsiyet bir sosyal inşadır.

Ben bu kimlik beyanlarına, insanların söylediği şeylerin sebep olduğunu (iyatrojenik) savunuyorum, bunun arka planında medya var, internet var. Trans olumlayıcı fikirlerin okullarda çocuklar için artan rolü var, öğretmenleri, ebeveynleri etkilemesi var. Hatta tıbbın kendisi var. Çünkü eleştirisiz tıbbi pratik, uyumsuz toplumsal cinsiyetin kaynağının bedende olduğu fikrini kullanıma sokuyor. Yaşam boyu sürecek fiziksel ve psikolojik zorluklar getiren tıbbi müdahaleler aslında toplumsal cinsiyetten memnuniyetsizliği derinleştiriyorlar ve asla bir insanın biyolojik cinsiyetini değiştirmiyorlar. Ve sanki bunda bir sorun yokmuş gibi kafamızı eğip devam ediyoruz. Bence sorun var. Eğer haklıysam ve trans kimlik iyatrojenikse, yani ona insanların, özellikle de doktorların söylediği şeyler sebep oluyorsa, o zaman cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılmasının, çocukları ve gençleri olağan toplumsal cinsiyet özgürlüklerinden mahrum bırakan tehlikeli bir zorlama olduğunu söylerken de haklıyım.

Bence cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılması fikrinin çocukların menfaatini göz ardı ediyor olması tesadüfi değil. Bundan çıkarı olan ve çocukların kendilerini trans olarak tanımlamasını isteyen ama hiç kimsenin çıkıp mantıklı bir soru sormasını da istemeyen çok fazla sayıda taraf var, bunlara büyük ilaç şirketleri de dahil. İlk elden söylenebilir ki, ergenlik bastırıcılar ve hormon tedavileri, cinsiyet konusundaki kafa karışıklığını şiddetlendiriyor: önce akranlarının yaşadığı ergenliği kaçıran, sonra zaten kafası karışıkken bir vajinaya ve bir sakala sahip olan kız çocuğu için tek yol, sözüm ona cinsiyet uyumsuzluğundan kurtulmak için daha fazla, hep daha fazla tedavi oluyor. Ama pişman olup cinsiyet değiştirmekten geri dönen birlikte çalıştığım insanlar, bize cinsiyet uyumsuzluğunun tıbbi müdahale ile geçmediğini söylüyorlar. Çünkü kaynağı bedende değil, öyle değil mi? Ne kadar akıllıyım yahu!

Dolayısıyla benim eleştirimde dışlamak gibi bir şey söz konusu değil, kapsamak benim derdim. Her kız çocuğunun, kendi bedeninden ve kadın cinsiyet sınıfından dışlanmaksızın kendine has feminenliğini yaşamasına imkan sağlamak, kapsanmasını sağlamak. Okula pembe elbiseyle gitmek isteyen her oğlan da bunu yapabilmeli ve kendi bedeninden ve kendi cinsiyet sınıfından dışlanmamalı.

Sanırım her şey tek bir fikre gelip dayanıyor ve onunla bitireceğim. Bunun ciddiyetini anlamanın kritik önemde olduğunu düşünüyorum: Çocukların yanlış bedende doğduğu; toplumsal cinsiyetin biyolojik olduğu, cinsiyetin ise olmadığı; çocukların cinsiyetlerini ve toplumsal cinsiyetlerini kendilerinin belirlemesine izin verilmesi gerektiği fikri, yetişkinlerin kendi çıkarları için bir araç vazifesi görüyor. Çocukların kafası korkunç şekillerde karıştırılıyor ve kanunun, cinsiyet kimliğini kişi beyanına dayandıracak şekilde değiştirilmesi, bunu katmerlendirecek. Ben, trans aktivistlerin taleplerine boyun eğmeyeceğim. İşimi, kariyerimi, itibarımı elimden alabilirler ama cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılması zarar görür, cinsiyet değiştirme sürecine zarar verir diye kimse çocuklar adına konuşmasın taleplerine boyun eğmeyeceğim. Cinsiyet kimliğinin kişi beyanına dayandırılmasının tehlikelerinin çocuklarımızın yaşamlarına yerleşmesi için, insanların Cinsiyetin Tanınması Kanununda yapılması öngörülen değişiklikler konusunda hiçbir şey yapmaması yetiyor. Bu yüzden tüm bu baskılara karşı çelik iradenizi kuşanın ve lütfen sesinizi yükseltin.




Kaynak: Dünyadan çeviri-Serap Güneş

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1260 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI