Bugun...


Türkiye Azerbaycan’ı Ermenistan’la savaşa nasıl itti / Seth J. Frantz
Tarih: 16-10-2020 04:10:30 Güncelleme: 17-10-2020 12:59:30 + -


Savaşın gelişimine göz attığımızda, arkasında Ankara’daki planlamanın ipuçlarını görmek mümkAzerbaycan’ı Ermenistan’a karşı savaşa iten Türkiye’nin rolüne dair kanıtlar artıyor. Ankara’nın Ermenilerle savaşmak üzere gönderdiği Suriyeli paralı askerlerin daha fazla videosu ortaya çıktıkça, bu savaşçıları göndermeye yönelik lojistik çabaların aylar öncesine uzandığı anlaşılıyor.

facebook-paylas
Tarih: 16-10-2020 04:10

Türkiye Azerbaycan’ı Ermenistan’la savaşa nasıl itti /   Seth J. Frantz

 Türkiye Azerbaycan’ı Ermenistan’la savaşa nasıl itti 

 

Seth J. Frantzman

 

Savaşın gelişimine göz attığımızda, arkasında Ankara’daki planlamanın ipuçlarını görmek mümkAzerbaycan’ı Ermenistan’a karşı savaşa iten Türkiye’nin rolüne dair kanıtlar artıyor. Ankara’nın Ermenilerle savaşmak üzere gönderdiği Suriyeli paralı askerlerin daha fazla videosu ortaya çıktıkça, bu savaşçıları göndermeye yönelik lojistik çabaların aylar öncesine uzandığı anlaşılıyor.

 

Ayrıca Türkiye medyası ve hükümeti, Bayraktar TB2 insansız hava araçlarının Ermeni zırhlı birliklerine karşı kullanımını abartılı bir şekilde vererek, Türkiye için bunun silah sanayisi açısından kârlı olduğunu da gösterdiler. Ankara’daki medya-sanayi kompleksi, savaşın başlamasıyla birlikte onu Türkiye’ye karşı “terör” ile ilişkilendirmek için bir yalan haber furyası da başlattı.

 

How Turkey pushed for Azerbaijan’s war on Armenia – analysis

It is possible to see hints of the planning in Ankara behind the war through a look back at how the war developed.

27 Eylül’de savaşın patlak vermesinden önce savaşın nasıl geliştiğine ve savaş seçeneğinin nasıl zorlandığına baktığımızda, Ankara’da savaşın ardındaki planlamanın ipuçlarını görmek mümkün.

 

İlk kanıt, Türkiye’de AKP iktidarının ve rejim medyasının, başka ülkelerin işgaline girişmeden önce “PKK” ile ilgili hikayeler uydurma alışkanlığına sahip olması. Türkiye 2018’de bölgeyi işgal etmeden önce, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Suriye’nin kuzeybatısındaki Efrin’den kendisini tehdit ettiğini iddia etti.

 

Gerçekte Efrin’den Türkiye’ye hiçbir saldırı olmamıştı ve bölge Ankara’nın PKK ile aynı olduğunu iddia ettiği Suriye Halk Savunma Birlikleri (YPG) tarafından kontrol ediliyordu. Bununla birlikte, aynı Ankara, IŞİD üyelerinin ve diğer aşırılık yanlılarının, denetimindeki bölgelerden geçmesine izin veriyordu. Dolayısıyla, Türkiye’nin motivasyonunun YPG’den gelen tehditler olduğu fikri, kanıtlarla desteklenmiyor.

 

Ankara, askeri operasyonları meşrulaştırmak için “PKK” tehditleri icat etme alışkanlığının bir parçası olarak, Ekim 2019’da Suriye’ye saldırmasını ve 2018’in ilkbahar ve yaz aylarında Irak’ı bombalamasını haklı çıkarmak için, ortada kendisine yönelik hiçbir saldırı olmamasına rağmen, birkaç ayda bir böyle tehditler uyduruyordu. Ankara’nın savaş suçları işlemek üzere Suriyeli paralı askerleri kullandığı işgalleri sırasında, 300 bin Kürt yerinden yurdundan kaçmak zorunda kaldı, birçok Ezidi köyü yakılıp yıkıldı ve kadınlar suikasta uğradı ve kaçırıldı. Ülke, bir “terör tehdidi” öne sürerek, bölgeyi etnik temizliğe tabi tutmuş ve Türkiye’ye tek bir terör saldırısı olmaksızın Suriye’nin kuzeyinin çoğunu boşaltmış oldu.

 

25 Eylül’de Ankara, hükümet yanlısı medyasına Ermenistan’daki “PKK” tehditlerine ilişkin haberler yapma talimatı verdi. Hükümet yanlısı pek çok gazeteden biri olan Daily Sabah, “Ermenistan, Suriye ve Irak’tan YPG / PKK teröristlerini milisleri eğitmek için işgal altındaki Dağlık Karabağ’a naklediyor” şeklinde manşet attı. Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi durumunda, bu nedenle bu hükümet söylemine karşı koyabilecek eleştirel medya yok. Böylelikle, 25 Eylül’de, Ankara kendi planladığı savaşa destek çıkmak için bir casus belli’ye sahipti.

 

Ankara’nın Azerbaycan’ı ihtilaflı Dağlık Karabağ’ın bölgesi konusunda Ermenistan ile savaşa itme girişimi, bu yıl yine çatışmaların olduğu Temmuz ayına kadar uzanıyor. Azerbaycan’ı desteklemenin anahtarı silah satışıydı. Azerbaycan, Haziran 2020’de Türkiye’den Bayraktar İHA’ları satın alacağını açıkladı. 12-16 Temmuz arasında çatışmalar yaşandı. 17 Temmuz’da Türkiye’nin Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, sanayinin Azerbaycan’ı destekleyeceğini açıkladı. İHA’lar bunun bir yönüydü ama haberler destek verilecek unsurlar konusunda cephane, füze, elektronik savaş sistemleri ve hatta araçlara da değiniyordu.

 

Türkiye modern ve başarılı bir silah endüstrisine sahip. Enerji ihracatından zengin olan Azerbaycan, para birimi değer kaybeden Türkiye ekonomisine yardımcı olacaktı. Türkiye cumhurbaşkanının damadı, Bayraktar İHA’larını yapan şirketi de yönetiyor. Yani hem Ankara hem de ülkenin lideri bundan kar kazanacaktı.

 

Demir, Temmuz ayında Azerbaycan Savunma Bakan Yardımcısı Ramiz Tahirov ile görüştü. Türkiye’nin devlet TRT’si Eylül ayı sonunda, “Azerbaycan ordusu Türkiye’nin giderek daha çok rağbet gören Bayraktar TB2 İHA’ları ile son zamanlarda filosunu önemli ölçüde genişletti” diyordu. Haberde, bu silahların “Ermenilerin mobil karadan havaya sahalarını ve tanklarını tahrip ederek halihazırda savaşta kendisini kanıtladığı” belirtiliyordu.

 

Aslında, Azerbaycan’ın insansız hava aracı filosu tarihsel olarak İsrail İHA’larından oluşuyordu. Türkiye’nin silah sanayisinin reklamını yapmak için savaşı kullandığı açıktı. Bakü ve Ankara, 2019’da 2 milyar dolarlık satışla son yıllarda savunma bağlarını derinleştirmişti zaten.

 

Savaştan önce Türkiye ve Azerbaycan, 29 Temmuz – 5 Ağustos tarihleri arasında ortak askeri tatbikat düzenledi. 13 Ağustos’ta Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bakü’ye gitti. Ortak tatbikat ve sonrasındaki ziyaret, yakın koordinasyonun altını çiziyordu.

 

Temmuz ayındaki çatışmalar, 27 Eylül’de çıkacak, her iki tarafta yüzlerce askeri aracın imha edileceği, binlerce can kaybının yaşanacağı ve her iki taraftaki şehirlerin bombalanacağı büyük çatışmaya kıyasla çok küçüktü. Kısacası, gerçek bir savaş yaklaşıyordu ve Ankara, Ağustos ve Eylül başında bunun için bastırıyordu.

 

Hulusi Akar, Ankara’nın “işgal altındaki toprakların kurtuluşu” mücadelesinde Azerbaycan’ı desteklemeye devam edeceğini söyledi. Türkiye’nin 83 milyonluk bir nüfusa sahip olduğunu vurguladı. Mesaj açıktı: Yalnızca üç milyon Ermeni ile Ermeni Ordusu rakip olamazdı. Askeri tatbikatlar ve İHA alımları savaşa zemin hazırladı.

 

Eylül ayında Türkiye, Suriyelileri Azerbaycan’da savaşmak için kullanma olasılığını araştırmaya başladı. Bu, yaklaşan çatışmada Ankara’ya alan açacaktı. NATO üyesi olan Türkiye, bunların sadece dostlarını desteklemek isteyen “gönüllüler” olduğunu iddia edebileceği için, kendi açık rolünü de inkar etmiş olacaktı. Türkiye, Suriye’den, halihazırda Türk destekli Suriye Ulusal Ordusu’na katılmış olan veya bir zamanlar Suriyeli muhalif gruplarla bağlantısı olan Türkmenleri almaya odaklanacaktı. Bu adamlardan binlercesini Libya’da savaşmaları için çoktan askere almıştı.

 

23 Eylül’de, Suriyelilerin Azerbaycan’a gönderildiğine dair ilk raporlar çıktı. Eylül ortasında veya daha önce askere alınmışlardı. Eylül ayında Türkiye, Doğu Akdeniz’de bir krizi bastırmakla meşguldü. Donanmasını Oruç Reis adlı bir araştırma gemisiyle Yunan adalarını taciz etmesi için göndermişti. Türkiye, karşısına aldığı Yunanistan, Kıbrıs ve Fransa ile gerilimi artırıyordu.

 

Ağustos ayının sonlarında Türkiye, Yunan hava kuvvetlerini taciz etmek için F-16’lar gönderdi ve raporlara göre 27 Ağustos’ta Yunan uçaklarını izlemek için Rus S-400’ü kullandı. Eylül ortasında Oruç Reis görevine ara verdi. İsrail, Mısır, Kıbrıs, Yunanistan ve Ürdün daha yakın çalışmaya başladıkça 22 Eylül’de EastMed Gaz Forumu daha fazla destek aldı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Eylül ayında Yunanistan ve Kıbrıs’ı ziyaret etti ve savaşın başladığı gün 12 Eylül’de Kıbrıs’a ve 27 Eylül’de Yunanistan’a geldi.

 

Pompeo’nun ziyaretinin zamanlaması ve Azerbaycan’ın hamleleri, Ankara tarafından körüklenmiş görünüyor. Suriyeli kaynaklardan Suriyelilerin 23 Eylül’de Azerbaycan’a gönderilmesiyle ilgili detayları aldım. Bunlar arasında gönüllülerin video ve fotoğrafları da vardı.

 

Suriyeli kaynağıma göre, gidenler Sultan Murad birliğinin parçasıydı ve Efrin üzerinden Türkiye’ye, oradan da Azerbaycan’a nakledildiler. Ayda 500 ila 1200 dolar arasında ödeme alacaklarını söylediler. Ankara, bir Azerbaycan askerinin öldürülmesinin ardından 21 Eylül’de açıklama yapmıştı.

 

Dört gün sonra, Türk hükümeti Azerbaycan’ı destekleyen koordine açıklamalar yaptı. Çatışmalar sabah erken saatlerde başladı ve Bakü, kuvvetlerinin saldırıya uğradıktan sonra misilleme yaptığını söyledi. Ancak birkaç gün içinde Azerbaycan amacının tüm Dağlık Karabağ’ı “kurtarmak” olduğunu açıkladı. Bu, çatışmanın kıvılcımının büyük olasılıkla yanlışlıkla ateşlenmediğini gösteriyordu.

 

Türkiye Bakü’yü destekleyeceğini ve hatta talep halinde askeri olarak da destekleyeceğini belirtti. Hem Türkiye Cumhurbaşkanının hem de Dışişleri Bakanının, 27 Eylül günü erken saatlerde Azerbaycan’a desteklerini açıklamaları, Ankara’nın ya hazırlıklı açıklamalarda bulunma konusunda son derece hızlı olduğunu, ya bu çatışmayı beklediğini ya da Bakü ile koordinasyon içinde olduğunu gösterdi. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu aynı gün mevkidaşlarıyla görüştü.

 

Askeri satışların koordinasyonu, paralı asker alımı ve hazırlıklı açıklamaların yanı sıra, Ankara’nın Ağustos ve Eylül başında Yunanistan ile kriz çıkarmaktan Bakü’yü savaşa itmeye geçişi, savaş çabasının en azından bir kısmının Ankara tarafından belirlendiğini göstermektedir.

 

Şimdi, Rusya arabuluculuk çabasına girdiğinden bu yana çatışmanın temposu azaldı ve Ankara artık Yunanistan’ı tehdit etmeye odaklandı.

 

Çeviri: Serap Güneş

 

Kaynak

 

 

How Turkey pushed for Azerbaijan’s war on Armenia

 analysis

It is possible to see hints of the planning in Ankara behind the war through a look back at how the war developed.

 

 

 

*****

 

 

 

Arap ülkeleri tarafından tanınması ve Artsakh Savaşı, İsrail’in Türkiye ve Azerbaycan’a bağımlılığını sona erdirebilir

 

 

Daha yaygın olarak Dağlık Karabağ olarak bilinen Artsakh’daki savaş, uluslararası ilişkilerin o kadar da siyah-beyaz olmayıp daha ziyade büyük gri alanlardan oluştuğunu bir kez daha gösterdi. Ermenistan çoğunlukla Sovyet ve Yugoslav döneminden kalma silahlara dayanıyor ve neredeyse tek başına, Azerbaycan ise iki bölgesel gücün, Türkiye ve İsrail’in desteğine sahip. Türkiye ve İsrail, Azerbaycan’la farklı şekilde işbirliği yapıyorlar, ama aynı derecede kararlı bir şekilde İlham Aliyev’i destekliyorlar.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, 2016 yılında Azerbaycan cumhurbaşkanı ile, İsrail yapımı sofistike insansız hava araçlarının tek bir hedefi olduğunu bilerek silah satış anlaşması imzaladı: Ermeniler. Kafkasya’da ortaya çıkan karmaşık ittifaklar oyununda, Şii Müslüman çoğunluklu Azerbaycan, özellikle de Yahudi Devletini Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazandıktan kısa bir süre sonra tanıdığı için, İsrail ile mükemmel ilişkilere sahip. İlişkileri o kadar yakın ki, Azerbaycan İsrail için büyük bir gaz ve petrol tedarikçisi. Hatta Tel Aviv ve Bakü, iki rakip ülke arasında bir savaş olması durumunda İsrail uçaklarının İran’ın nükleer tesislerine saldırıda Azerbaycan havalimanlarını kullanabileceği bir anlaşma bile imzaladı.

REPORT THİS AD

300.000 kişilik bir Ermeni topluluğuna sahip olan İran, 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu ve Jön Türkler örgütü tarafından işlenen Ermeni Soykırımını kısmen tanıyor. Ancak, İran’ın 15 milyon etnik Azeri vatandaşı da var ve bu da Azerileri en büyük azınlık grubu yapıyor. Azerilerin özerklik veya bağımsızlık talepleri öne sürmesi zor olmaz.

Tahran, hem Ermenistan’ı hem de Azerbaycan’ı müzakere edilmiş bir çözüm bulmaya çağırıyor, ancak bir yandan da “Dağlık Karabağ topraklarının Azerbaycan’a ait olduğunu” açıkça belirtiyor. İran, bir diğer büyük jeopolitik rakibi olan Türkiye’nin bölgede önemli bir oyuncu olma umuduyla güçlü bir şekilde ortaya çıktığı ve böylece Türk yayılmacılığına yeni bir cephe açtığı Kafkasya’daki hassas konularda diplomasisini dikkatlice ayarlıyor.

Türkiye’nin Azerbaycan’ı destekleyen müdahalesi, Ankara’nın hidrokarbonları kontrol etme konusundaki agresif arayışını genişletme hamlesi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Kıbrıs ve Yunanistan’a yönelik saldırısı, Libya’daki Müslüman Kardeşler hükümetini savunması ve Suriye ve Irak’ın geniş alanlarını işgal etme dürtüsü, özü itibariyle hidrokarbon sahalarına ve yollarına hakim olma hırsıyla bağlantılı. 85 milyonluk muazzam bir ülke olan Türkiye, çok az yerli enerjiye sahip ve tamamen dış kaynaklara bağımlı. 2023 yılına kadar dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içinde olma hırsıyla, enerji kıtlığı çekiyor ve enerjiyi uygun fiyatlarla güvence altına almak için agresif bir dış politika izlemeye karar vermiş durumda. O kadar ki, IŞİD ile petrol ticareti yapacak kadar ileri gitti.

Türklerle kültürel ve dilsel akraba olan Azeriler, Türkiye ile kardeşlik duyguları paylaşıyorlar. Bu nedenle hem Aliyev hem de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan ve Türkiye’nin “iki devlette bir millet” olduğunu söylediklerini duyuyoruz. Azeriler, Temmuz ayında kendi başlattıkları çatışmadan moral bozgunla çıkmıştı. Dört gün süren çatışmalarda, üstün insan gücüne, teknolojiye ve silahlara rağmen Ermeni kuvvetlerine karşı hiçbir kazanç sağlamayan Azerbaycan ordusunun bir generali ve iki albayı öldürülmüştü. Türkiye, Azerbaycan’dan gelen enerji yollarını korumak için çözülmemiş çatışmaya daha doğrudan dahil olmak zorunda kaldı. Aslında Ermeniler, Artsakh’tan sonra Azerilerin ve Türklerin bir dahaki sefere Ermenistan’ın Syunik vilayetini işgal etmek istediklerine ve böylece Türkiye ile Azerbaycan arasında engelsiz bir sınır amaçladıklarına inanıyorlar.

ADVERTİSEMENT

REPORT THİS AD

Uluslararası alanda Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanınan ancak 2500 yılı aşkın bir süredir Ermeni çoğunluğunu daima korumuş olan Artsakh’ı ele geçirmek için başlatılan mevcut Azeri saldırısı, Türkiye’nin “Azeri kardeşlerini” savunmak için doğrudan müdahalesine sahne oldu. Erdoğan, Suriye’de askere alma büroları açarak bir kez daha vekil paralı ordusunu kullandı. Suriye Ordusu’na karşı yapılacak savaşlarda gerekli olabilecek savaşçıların yurt dışına gönderilmesini Suriye muhalefetinin birçok fraksiyonu eleştirdi.

Temmuz ayındaki aşağılayıcı yenilginin ardından, Azerbaycan’ın uzun süredir “Rusya yanlısı” olarak görülen Dışişleri Bakanı Elmar Mammadyarov görevden alındı ​​ve yerine “Türk yanlısı” Jeyhun Bayramov getirildi. O andan itibaren, kamuoyunu Erdoğan destekli yeni saldırganlığa hazırlamak için Artsakh’ın “kurtarılmasını” destekleyen Türk propaganda kampanyası yerel basında vurgulandı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olarak Kuzey Kıbrıs’ı işgal ediyor olmasındaki ikiyüzlülük ise kimsenin dikkatinden kaçmıyor.

Türkiye ve İsrail, aralarındaki önemli düşmanlıklara ve gerilimlere rağmen, kendilerini Artsakh’daki çatışmanın aynı tarafında buluyorlar. Hem Türkiye hem de İsrail, Azerbaycan’ın en yakın askeri ortakları. Ermenistan, İsrail yapımı insansız hava araçlarının Azerbaycan’a satılmasını protesto etmek için, açıldıktan birkaç hafta sonra büyükelçisini Tel Aviv’den geri çekti.

İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin “petrol için silah” ticareti nedeniyle karşılıklı olarak faydalı olduğu tartışılsa da, İsrail’in Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile barış anlaşması oyun değiştirici bir gelişme. Türkiye, Yahudi Devletini tanıyan ilk Müslüman çoğunluklu ülke olmasına rağmen, Erdoğan’ın bu üç ülke arasındaki barış anlaşmasını en yüksek sesle eleştirenlerden biri olmasının nedenlerinden biri, İsrail’in artık Türkiye üzerinden gelen Azerbaycan petrolüne bel bağlamak zorunda olmaması. Aslında, İsrail için, İran’a baskı yapmak amacıyla Azerbaycan ile yaptıkları gibi hava üssü kullanım anlaşmalarını BAE ve Bahreyn ile yapma fırsatları var.

REPORT THİS AD

Aslında daha geçen hafta Erdoğan, “Kudüs bizim şehrimiz, bizden bir şehir” demişti ve bu kesinlikle İsrail’de öfke yaratmıştır. İsrail’in Azerbaycan ve Türkiye’ye olan güveninin zayıflamasıyla birlikte, daha fazla Arap ülkesi Yahudi devletini tanımaya başladıkça ilişkilerin daha da gergin hale gelmesi muhtemel. Ancak, bu gerçekleşene kadar, İsrail askeri teçhizatının Azerbaycan’daki hedefine ulaşması için hala Türk ve Gürcistan hava sahası üzerinden teslim edilmek zorunda olması nedeniyle, hem Türkiye hem de İsrail Artsakh’daki çatışmanın aynı tarafında buluyor.

İsrail’de Azerbaycan’a bu tür teçhizatların sağlanmasını durdurmak için baskı artıyor. Daha fazla Arap devletinin İsrail’i tanımasıyla birlikte, bu iki devlete olan bağımlılık azaldıkça İsrail’in hem Türkiye hem de Azerbaycan ile ilişkilerini zayıflatma ihtimali güçlü. Bunun için Erdoğan, abartılı diline ve İsrail’e yönelik tehditlerine devam edecek. Arapların tanınmasıyla birleşen Artsakh Savaşı, İsrail Türklere sırtını dönmeye ve Araplarla ileriye bakmaya devam edeceğinden Türkiye’yi çok daha izole edebilir.

Kaynak:  Greek City Times




Kaynak: Dünyadan çeviri

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 919 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI