Bugun...



Çocuk bedenlerin sessiz çığlığını kim duyacak? - Yasemin Çakıcı

Kim bilir ülkemizin hangi köşesinde daha kaç tane aynı acıları yaşayan S.A’lar vardır. Kim bilir kaç çocuk kadının sessiz çığlıkları yankı bulmadan içinde patlıyor ve kim bilir kaç çocuk taciz ve tecavüzü iki kişiyle oynanan bir oyun sanıyor

facebook-paylas
Güncelleme: 24-06-2015 06:14:58 Tarih: 22-06-2015 05:12

Çocuk bedenlerin sessiz çığlığını kim duyacak? - Yasemin Çakıcı

Çocuk bedenlerin sessiz çığlığını kim duyacak?

 

Yasemin Çakıcı

 

  • Kim bilir ülkemizin hangi köşesinde daha kaç tane aynı acıları yaşayan S.A’lar vardır. Kim bilir kaç çocuk kadının sessiz çığlıkları yankı bulmadan içinde patlıyor ve kim bilir kaç çocuk taciz ve tecavüzü iki kişiyle oynanan bir oyun sanıyor

 

Aile ve toplumun bizlere dayattığı toplumsal kadın rollerimizi bize zoraki uygulatma aşamalarında -ki bu aşamalar bebeklikten çocukluğa geçişte başlar- yaşadığımız travmaların büyüklüğü ve çokluğu yüzünden yaşamımızda acı tablolar oluşturur. Ne yazık çocuklukta başlayan baskı ve işkenceler hangi yaşta olursak olalım mahallemizde, okuduğumuz okullarda, çevremizde ve iş ortamlarımızda da devam eder. Birçok kadın çocukluk yıllarında tacize uğramak durumunda kalmıştır. Hatta tecavüze de. Bu durumu kadının toplumsal cinsiyet rollerinin, gericiliğin ve kadın bedeni üzerinden yapılan politikaların belirlediği açık şekilde ortadadır. Özgür iradesi yok sayılarak değersizleştirilen kadın cinsiyeti, henüz çocuk yaşlarda cinsel istismar, tecavüz, taciz ile baskı altına alınmakta ve kadının geleceği karartılmaktadır.

Taciz ve tecavüz kişinin bedeni üzerinde ve isteği dışında gerçekleştirilen bir müdahaledir ve birçok kişi için büyük bir travmadır. Mağdurla cinsel anlamda görsel, sözel ve bedensel temasla iletişim kurulmaya çalışılır. Sürekliliği halinde olası travmayı büyütür. Çocuk yaşta yaşanıldığında durumun anlamlandırılamamasından ve bedenine yapılan saldırı biçiminden kaynaklı çocuk büyük bir korku yaşamaktadır. Daha da vahimi yaşadığı taciz veya tecavüz sonrası bilmediği bir neden yüzünden ebeveyni tarafından suçlanması ve hatta şiddet görmesi olası travmayı daha da büyütmektedir. Taciz ve tecavüz evdeki bir bireyden, akrabadan ya da “güvenilir” aile dostları tarafından gerçekleştiği zaman daha da ağır sonuçlarla karşılanmaktadır. Bu durum altından kalkılamaz psikolojik rahatsızlıklara kadar giden ve belki de tedavisi mümkün olmayan hastalıklara, ölümlere yol açmaktadır.

Birçok çocuk gibi ben de tacizlerle karşılaşmak durumunda kaldım. 5-6 yaşlarımdaydım. Çağrıldığım karanlık odada gördüklerimin ne olduğunu o an hiç anlayamadım. Komşu amcanın ısrarı ve zorlamasıyla odada olmak ürkütücüydü. Kötü bir şeylerin korkusu üzerime çökmüştü. Ne olduğunu bilmediğim şeyler görmüş, birtakım zorlamalara maruz bırakılmıştım. Üzerimde kara gölgeler dolaşmış, isteğim dışında zorla bedenime dokunulmuştu. Hem de o sevdiğim, güvendiğim komşu amca tarafından. Annemin o beni çağıran kurtarıcı sesiyle irkildim ve kaçarak çıktım odadan. O korkuyla annemle karşılaşmak ama nedensiz bir şekilde medet umduğum annemden dayak yemek. Yaşadığım travma hangisi içindi bilemiyorum. Karanlık bir odaya çağrılmam mı, o an yaşadıklarımdan korkmam mı,  gördüklerimin ve yaşadıklarımın bir komşu amcaya ait olması mı ve tüm bunlara rağmen o yaşta o korkunun üzerine bir de nedenini bilmeden annemden yediğim dayak mı? Hangi korkum beni etkisi altına aldı da bir travmaya dönüştü bilemiyorum. Ama işin en acıklı en mazlum yanı, yaşadığım şeyin ne olduğunu bilememekten kaynaklı anneme hiçbir şey anlatamamaktı. Oysa suçlu değildim, kendi başıma ve sebepsiz yere ortadan kaybolmamıştım. Bildiğim tek şey o komşu amca yüzünden çok korkunç şeyler yaşamıştım. Sanırım o günden sonra sebepsiz yere suçlu olmayı, suçlu kalmayı öğrenmiştim ve bu suçluluğun bedeli ağır olmuştu. Çünkü üzerimde bıraktığı izlerden, suçluluk psikolojisinden kurtulmak epey zamanımı aldı.

Birçok insan bir şekilde baskı ve şiddeti yaşamaktadır ama taciz ve tecavüz insanların, en çok da kadınların, bedeninden kaynaklı maruz kaldığı en ağır en sarsıcı, en korkunç deneyimdir.

Elazığ’ın Karakoçan ilçesine bağlı bir köyde yaşayan S.A. da (8 yaşından 15 yaşına kadar) ne yazık bu korkunç deneyimi yaşamak zorunda bırakılmış bir çocuk.

S.A. 7 yıl boyunca abisi tarafından sürekli olarak tecavüz gören bir ensest kurbanı. Köyünde yaşayan 14 – 70 yaş arası amca ve abileri tarafından yıllarca tecavüze uğramış bir çocuk. Yaşadığı tecavüzleri söylemeye kalkıştığında ”aynısını arkadaşlarına da yaparız” tehditleriyle susturulmuş bir kurban. Annesine söylediğinde suçu kendinde bulunan bir evlat. Kime elini uzatsa hep darbelerle geri dönmüş bir çocuk. En çok güvendiklerinden aldığı yıkıcı darbeler yüzünden tecavüzleri bir yaşam biçimine dönüşmüş, hayatı değiştirilemez bir “kader” halini almış bir kurban.

Evet, annesinin dediği gibi kadın bedeniyle suçlu S.A’dır. Evet, kadın bedeniyle abisini ve köydeki erkekleri suça teşvik eden S.A’dır. Evet, kadın bedeniyle eksik ve değersizdir S.A. ve kadın bedeniyle suça teşvik ettiği erkeklerin de tahrik indirimi olacaktır S.A. Ama en korkuncu kadın bedeniyle, küçücük yaşında yalnızdır S.A.

Kim bilir ülkemizin hangi köşesinde daha kaç tane aynı acıları yaşayan S.A’lar vardır. Kim bilir kaç çocuk kadının sessiz çığlıkları yankı bulmadan içinde patlıyor ve kim bilir kaç çocuk taciz ve tecavüzü iki kişiyle oynanan bir oyun sanıyor.

Ülkemizde kadın bakanlığı yok. Çocuk bakanlığı da yok. Ama bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı var. Ancak kadına ve çocuğa sadece aile kapsamı içinde yer verildiğinden ne bir kadının ne de bir çocuğun sorunları bu bakanlığın sorunu olmuyor. Bir ailenin bireyi olmadığımız sürece tek başına bu ülkenin bireyi olamıyoruz yani.

Kadını bir anne veya bir eş statüsünde, çocuğu bir ailenin bireyi statüsünde gören bakanlık,  tek başına birey olan kadın ve çocuğu yalnızlaştırarak yok sayıyor. Böylece yaşanan acı tablolar karşısında kadın ve çocuklar değersizleştirilerek onurları zedeleniyor. Kadın ve çocuk uğradıkları taciz ve tecavüz şiddetinden sonra yaşadıkları travma sonrası sırasıyla aile şiddeti, toplum şiddeti ve daha sonra da devletin yalnızlaştırma, onursuzlaştırma şiddetiyle karşılaşıyorlar.

Bizler birer bireyiz. Bizler eşit ve onurluca bir yaşam istiyoruz. Bedenimiz üzerindeki bu işkence ve sömürünün derhal yok edilmesi gerekmektedir. Bunun için iktidarın dinsel sömürüsüyle kadını değersizleştiren ve kadın cinayetlerinin, taciz ve tecavüzlerinin artmasını sağlayan politikalarını ve bu politikaların uygulanmasına izin veren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı istemiyoruz.

Kadını birey statüsünde kabul eden, kadın erkek eşitliğini sağlayan ve bu konuda tüm yasal düzenlemelerini kadını koruyacak şekilde politikalar geliştiren ve pozitif ayrımcılık ilkesini hayata geçirecek bir Kadın Bakanlığı konusunda ısrar ediyoruz.

Aynı şekilde çocuğu birey statüsünde kabul eden, çocuk haklarını koruyan ve bu konuda tüm yasal düzenlemelerini çocuğu koruyacak şekilde politikalar geliştiren ve pozitif ayrımcılık ilkesini hayata geçirecek bir Çocuk Bakanlığı konusunda ısrar ediyoruz.

Ki, kadınlar, kadın erkek eşitliğini kabul etmeyen erkekler tarafından özgürce öldürülmesin.

Ki, çocukluğumuzdan başlayan baskı ve şiddet, cinsel istismarlar, taciz ve tecavüzler bir daha yaşanmasın.

Ki, taciz ve tecavüze uğrayan çocukların sessiz çığlıkları içlerinde patlamasın.

Ve yaşanabilecek en ağır travmaları yaşayan çocuklar için tecavüz, iki kişiyle oynanan bir oyun olmasın.




Bu haber 1082 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI