Bugun...



Cumartesi Anneleri: “Darbe değil demokrasi, OHAL değil barış”

Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 591’inci haftasında darbe girişimi ve sonrasında getirilen OHAL kararına tepki gösterdi. “Darbeyi en iyi biz biliriz” diyen Cumartesi Anneleri, “Darbe değil demokrasi, OHAL değil barış istiyoruz. Herkes için her yerde insan hakları istiyoruz” dedi

facebook-paylas
Güncelleme: 24-07-2016 16:58:52 Tarih: 23-07-2016 16:40

Cumartesi Anneleri:  “Darbe değil demokrasi, OHAL değil barış”

Cumartesi Anneleri:

“Darbe değil demokrasi, OHAL değil barış”

Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 591’inci haftasında darbe girişimi ve sonrasında getirilen OHAL kararına tepki gösterdi. “Darbeyi en iyi biz biliriz” diyen Cumartesi Anneleri, “Darbe değil demokrasi, OHAL değil barış istiyoruz. Herkes için her yerde insan hakları istiyoruz” dedi

 

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 591’inci haftasında bir kez daha Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları ve Şırnak’ya gözaltına alındıktan sonra 58 gündür kendisinden haber alınamayan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Şınak İl Yöneticisi Hurşit Külter’in fotoğrafları taşındı. Eyleme CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Berkin Elvan’ın ailesi de katıldı.

OHAL uygulamalarının gölgesinde eylemin gerçekleştirildiği hatırlatılarak başlatılan eylemde ilk olarak 12 Eylül darbesinin ardından İstanbul’da gözaltında işkenceyle öldürülen ve cenazesi kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün ağabeyi Muzaffer Yedigöl konuştu.

Darbe dönemini en iyi kendilerinin bildiğini söyleyen Yedigöl, 12 Eylül’de çok can kaybettiklerini ve 12 Eylül’ün kendilerinin kalbini, ruhunu derinden etkilediğini ifade etti. Darbenin her türlüsüne karşı olduğunu belirten Yedigöl, “15 Temmuz darbecilerini yargıladığınız gibi yeniden 12 Eylül darbecilerini de yargılayın. Kenan Evren’i hastane odasında yargıladınız ama adam bizimle dalga geçiyordu”dedi.

Yedigöl’ün ardından 9 Ekim 1980’de gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kardeşi Mikail Kırbayır konuştu. 12 Eylül zihniyetinin halen devam ettiğini belirten Kırbayır, “Darbeyi en iyi 30 yıldır oğlu gelir diye evinin kapısını kilitlemeyen Berfo anne bilir” diye konuştu. 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren de, darbeye karşı olduklarını belirterek, darbenin ancak demokrasi ile ortadan kaldırabileceğini vurguladı.

“Demokrasi ve barış istiyoruz”

Kırbayır’ın ardından 16 yıl önce Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde kaybedilen Abdullah Canan’ın oğlu Tayyip Canan konuştu. Canan, Kürt kentlerinde köylerin yakılıp yıkıldığını, anılarının dahi yok edildiğini belirterek, “Babam bana kalem verdi. Kalemin silahın olsun dedi. Ancak kalemlerimizi bile kırdılar. Biz, OHAL’e de karşıyız darbeye de. Demokrasi ve barış istiyoruz” dedi.

Tanrıkulu: “30 günlük gözaltı süresi en ağır işkence”

Eyleme katılan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, darbelerin OHAL ile değil, demokrasiyi derinleştirerek gerçekleştirebileceğini söyledi. OHAL kararnamesiyle birlikte gözaltı sürelerinin 30 güne çıkartılmasına dikkat çeken Tanrıkulu, 30 günlük gözaltı süresinin en ağır işkence anlamına geldiğini söyledi. Tanrıkulu hükümete, “Darbe uygulamalarından vazgeçin” diye seslendi.

“Herkes için her yerde insan hakları istiyoruz”

Haftanın basın açıklamasını ise Avukat Gülseren Yoleri okudu. “Herkes için her yerde insan hakları istiyoruz” diyen Yoleri, “Önlenen darbenin yarattığı koşulları sürekli kılmak isteyen hükümet OHAL ilan etti. Ardından Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bilgi vererek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin askıya alındığını açıkladı. Darbe girişimi karşısında demokrasinin evrensel değerlerini değil, darbecilerin başvurduğu hak ve özgürlük karşıtı baskıcı yöntemleri seçti” dedi.

“Uçar’ı kaybedenlerden hesap sorulsun”

Bugünün karanlık noktasından çıkışın hak ve özgürlükleri askıya almak değil toplumun hukuk ve demokrasi etrafında birleşmesi ile olacağına dikkat çeken Yoleri, 1997’de gözaltında katledilen Ali Uçar’ın hikayesine değindi.

44 yaşındaki Uçar’ın Batman’ın Hermes (Yakıtlı) köyünde yaşadığını ve koruculuğu kabul etmediği için askerin ağır baskısı altında olduğunu hatırlatan Yoleri, bu baskılardan dolayı Ali Uçar ve ailesinin Gercüş’e taşındığını söyledi. Uçar’ın 9 Temmuz 1997’de alışveriş yapmak üzere Gercüş’teki evinden ayrıldığını ve bulunduğu dükkandan zorla kaçırıldığını söyleyen Yoleri, “Kendisinden bir daha haber alınamayan Uçar’ın kurşuna dizilmiş bedeni 13 Ağustos 1997’de Mardin Midyat’a bağlı Acırlı köyü civarında bulundu. Uçar’ın ölümünden sorumluluğu olanlar hakkında etkin soruşturma yürütülmedi. Dosya savcılığın tozlu raflarına terk edildi. Uçar dosyasındaki 19 yıllık cezasızlık sona ersin. Uçar’ı kaybedenlerden hesap sorulmalıdır” dedi.

Yoleri son olarak, “Darbe değil, demokrasi istiyoruz. OHAL değil barış istiyoruz. Herkes için her yerde insan hakları istiyoruz” diye seslendi.




Kaynak: DİHA

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1101 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Unutamadıklarımız Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI