Bugun...



Cumartesi Anneleri/İnsanları 621’inci haftada kayıplarının akıbetini sordui:'Ey devlet senden alacağım var

Cumartesi Anneleri/İnsanları yazın sıcağı kışın soğu demeden kayıplarının akıbetini sormaya devam ediyorlar. 621’inci haftada kayıplarının akıbetini sormak için bir kez daha Galatasaray Meydanı'nındaydılar.

facebook-paylas
Güncelleme: 19-02-2017 04:40:55 Tarih: 18-02-2017 18:29

Cumartesi Anneleri/İnsanları 621’inci haftada kayıplarının akıbetini sordui:'Ey devlet senden alacağım var

Cumartesi Anneleri/İnsanları yazın sıcağı kışın soğu demeden kayıplarının akıbetini sormaya devam ediyorlar. 621’inci haftada kayıplarının akıbetini sormak için bir kez daha Galatasaray Meydanı'nındaydılar.

 

'Ey devlet senden alacağım var'

 

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 621’inci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde, üzerine kımızı karanfillerle “barışı” simgeleyen beyaz tülbentlerin bırakıldığı ve “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açıldı, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda yurttaş katıldı.

 

Bu haftaki eylemde 90’lı yıllarda Mezopotamya Kültür Merkezi kurucularından olan, Kürt sanatını ilerletmek için çalışmalarda bulunan ve 1994 yılında polisin fiziksel takibine alınan Rıdvan Karakoç gündeme getirilirken, 17 Aralık 2016 tarihinde oğlu Rıdvan Karakoç’un akıbetini sorarken yaşamını yitiren Asiye Karakoç anıldı.

 

‘İŞKENCE EDİLMİŞ ONLARCA RESİM GÖRDÜM’

 

Eylemde ilk söz alan Hasan Ocak’ın abisi Hüseyin Ocak, Rıdvan Karakoç’un işkence edilmiş resimlerine nasıl ulaştığını anlattı. Ocak, “ATK’den gördüğüm resimlerde işkence tipleri hep aynıydı. O zaman kayıp arama bilincimiz yoktu. İşkence edilmiş onlarca resim gördüm. Onlarca ceset resmine baktım. Onların çoğunu açığa çıkaramadık. O dönemin sorumlularına defalarca seslendik. Bugün o dönemleri yaşayan insanları tanıklığı çağırıyoruz. Bu gerçekler bu şekilde ortaya çıkar.  Kaç yıl geçerse geçsin Rıdvan gibi Hasan gibi kemiklerini buluncaya kadar, akibetleri ortaya çıkana kadar iki eliniz yakalarındadır. Asiye anne ahıyla aramızdan ayrıldı. Ahı bu devlettendir. Bu devlet Asiye Annenin katillerini bulup cezalandırmak zorundadır” diye konuştu.

 

'YARGI BU BÜYÜK SUÇUN AYAĞI'

 

Daha sonra eylemde bulunmayan Avukat Eren Keskin’in gönderdiği mektup okundu. Okunan mektupta, “1995 yılı ocak ayı idi. Mezopotamya Kültür Merkezinden tanıdığım, Rıdvan Karakoç bir gün telefonla aradı ve ‘mutlaka görüşmemiz lazım’ dedi. Büroya geldiğinde endişeliydi. ‘Beni takip ediyorlar’ dedi. Ardından, ‘Seni her gün arayacağım, eğer bir gün aramazsam bil ki beni aldılar’ diye ekledi. Vekalet çıkarttı ve gitti. Gerçekten her gün düzenli olarak arıyordu. Bir gün aramadı! Ve ben o gün anladım gözaltına alınmıştı. O günden sonra ne ben, ne ailesi ondan haber alabildik. Onu arama çalışmalarına katılamadım; çünkü ben de tutuklandım ve bir gün Avukat Selim Okçuoğlu, Rıdvan’ın işkence edilmiş cansız bedenine ulaşıldığı haberini verdi. Rıdvan biliyordu! Bir Kürt olarak özgürlük mücadelesine katılmasının bedelinin ağır olacağını biliyordu. Yargı tüm kayıp dosyalarında olduğu gibi, bu büyük suçun bir, ‘ayağı’ olarak görevini yapmadı. Dosya İHD’nin çabalarıyla kapanmasa da hâlâ Beykoz Savcılığının raflarında kalmaya devam ediyor” sözleri yer aldı.

 

’DOSYA TAMAMEN BOŞ’

 

Daha sonra Rıdvan Karakoç davasıyla ilgili İHD adına Avukat Gülseren Yoleri konuştu. Yoleri, “Rıdvan’ın kaybedilişinin üzerinden 22 yıl geçti. 22 yıldır açılmış bir soruşturma dosyası var. Devletin sorumlu olduğuna dair de kuvvetli bir iddia var. Devletin işlediği veya devlet güçlerinin işlediği suçların ortaya çıkması için etkin bir soruşturma yürütülmesi şart. Gerek iç hukukumuzda gerek uluslarası yargılamalarda buna ilişkin çok fazla değerlendirme yapılmış. Rıdvan’ın dosyasına baktığımızda bırakın etkin bir soruşturma yapılmasını, dosya neredeyse bomboş. Sadece ayda bir arandığına dair kişilerin yazışmaları var. Sonrasında bu da yok. Geçtiğimiz yıl ailenin özel çabalarıyla tanıkların isimlerini bularak soruşturmayı genişletmek istedik. Buna rağmen tanıkların ifadelerini tutanağa alana kadar savcılık herhangi bir şey yapmadi. Sonra savcılık dinledi ama bir şey olmadı” şeklinde dava sürecini anlattı.

 

‘DÖNEMİN BAŞBAKANI ANNEMİN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA YALAN SÖYLEDİ’

 

Son olarak konuşan Rıdvan Karakoç’un abisi Hasan Karakoç şunları söyledi: “22 yıldır feryat ediyoruz. 22 yıldır söylemediğimiz şey kalmadı ama karşımızdaki insanlar duvar. Sesimize kulaklarını tıkadılar.  İnsanım diyen, insanların sorunlarıyla ilgilenenler duydu ama bizim başımızdakiler sesimizi duymadı. Hiçbir gelişme yok. Bir tek biz değiliz binlerce Kürt genci var. Roboski’de, vahşet bodrumlarında katledilenler var.  Ama biz şanslı olanlardanız cenazemizi bulabildik. Çicek koyabileceğimiz dua edebileceğimiz bir mezarımız var. Dönemin başbakanı bizim gözlerimizin içine baka baka  yalan söyledi. 104 yaşındaki annenin yüzüne bakarak yalan söyledi.  Söz verdi, duygularımızla oynadı. Biz 22 yıldır insanlık mücadelesi veriyoruz. Biz bu toplumun vicdani ne derseniz oyuz.Yarın ki nesillerin yüzüne bakanabilmek için dik duracağız. Yaşanabilir dünya bırakmak için bu mücadeleyi ısrarla sürdüreceğiz.” Karakoç, "Ey devlet senden bir alacağım var bir ağabey,  bir kardeş, bir yoldaş alacağım var.  Başımızı aldın, canımı aldım, ömrümü aldın. Yanlız benim mi ? Anaların ahını aldın. Senden bir alacağım var. Ey devlet asla pes etmeyeceğiz” dedi.

 

’22 YILLIK HUKUKSUZLUK SON BULSUN’

 

Basın metnini okuyan İHD üyesi Nur Sürer, Türkiye’deki hukuk sistemine atıfta bulunarak, “Bu topraklarda gerçek anlamda kuvvetler ayrılığı olmadığı için, yargı bağımsızlığı olmadığı için, hukuk yerine keyfiyeti esas alan siyasal bir rejim olduğu için biz 621 haftadır Galatasaray’dayız. Talebimizi görmezden gelen iktidarın anayasa değişikliği ile bize getirdiği teklif ise denge denetleme mekanizmaları olmayan ve kuvvetlerin tek elde birleşmesi esasına dayanan ‘kuvvetler birliği hükümet sistemi’dir. Bu Türkiye’de fiilen mevcut olmayan kuvvetler ayrılığı ilkesinin resmen de ortadan kalkması demektir” dedi.  Sürer, 7 Aralık 2016 tarihinde yaşamını yitiren Asiye Karakoç’un, ‘Oğlumu kaybedenler, onu kaybeden iklimi yaratanlar hesap versin!’ sözlerini hatırlatarak, Rıdvan Karakoç’un nasıl kaybedildiğini anlattı. Nur Sürer, “Asiye Karakoç’un otuz dört yaşındaki oğlu Rıdvan Karakoç İstanbul’da yaşıyordu. 90’lı yıllarda Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürütmesi, aynı zamanda Kürt sanatı ve kültürünü tanıtmayı ve paylaşmayı amaçlayan Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarında da yer alması nedeniyle polisin takibindeydi. 1994 yılında gözaltına alınan bir kişinin ifadesi doğrultusunda hakkında  önce yakalama kararı çıkartıldı. Sonra,  arama kararı gıyabi tutuklama kararına çevrildi. Rıdvan Karakoç’u arayan polis,  ailesinin evini abluka altında tutuyordu. Sık sık evi basan polisler aileye  ‘Rıdvan gelip teslim olmazsa biz bulur öldürürüz!’ diyorlardı” diye konuştu. 

 

‘HASAN OCAK’I ARAYAN OCAK AİLESİ RIDVAN KARAKOÇ’A ULAŞTI’

 

Rıdvan Karakoç’un nasıl katledildiğini de anlatan Sürer şunları söyledi: “Gözaltında kaybedilen oğulları Hasan'ı arayan Ocak Ailesi, 1995 Mayıs ayında Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen Rıdvan'ın işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını buldu. Böylece işkence ile öldürülmüş Rıdvan Karakoç'un bedeninin 02 Mart 1995 tarihinde Beykoz’da ormanlık alana atıldığı gerçeği açığa çıktı. Onun gözaltına alındığını gösteren işaretler, polisin işkence yöntemlerinin uygulandığına dair izler olmasına rağmen, Rıdvan'ın cansız bedeni "kimliği meçhul kişi" olarak gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildi. 3 Haziran 1995 tarihinde Rıdvan'ın mezarına ulaşan Karakoç Ailesi onu bulunduğu yerden alarak Gazi Mahallesi Mezarlığı’na tekrar defnetti. Karakoç Ailesinin etkin soruşturma yapılarak hakikatin açığa çıkartılması ve faillerin yargılanması talebi 22 yıldır karşılıksız kaldı. Beykoz Savcılığı’nın açtığı 1995/805 esas sayılı soruşturma dosyasında, rutin yazışmalar dışında hiçbir işlem yapılmadı.

Rıdvan Karakoç kaybedildiğinde; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay’dı. İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’di. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dı. İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’ydu. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’ydi. Başbakan Tansu Çiller’di. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’di” diyen  Sürer, Rıdvan Karakoç dosyasındaki 22 yıllık hukuksuzluğun son bulmasını istedi.




Kaynak: Evrensel gazetesi

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 805 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Kadın Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI