Bugun...


Aylin Topal yazdı:Brezilya seçimlerinin tanıdık hikâyesi…
Tarih: 01-11-2018 13:02:33 Güncelleme: 01-11-2018 13:02:33 + -


Sol partilerin, sendikaların güçsüzleştirilmesiyle birlikte işçi sınıfının örgütsüzlüğünün yerini din almaya başlıyor. Evangelizm kitleleri bir araya getiren en önemli merkez haline geliyor

facebook-paylas
Tarih: 01-11-2018 13:02

Aylin Topal yazdı:Brezilya seçimlerinin tanıdık hikâyesi…

Aylin Topal yazdı:
      Konuk yazar 

Brezilya seçimlerinin tanıdık hikâyesi…

Sol partilerin, sendikaların güçsüzleştirilmesiyle birlikte işçi sınıfının örgütsüzlüğünün yerini din almaya başlıyor. Evangelizm kitleleri bir araya getiren en önemli merkez haline geliyor

Brezilya’da başkanlık seçimlerinin ikinci turu beklendiği gibi Jair Bolsonaro’nun zaferi ile sonuçlandı. İlk akla gelen soru bu seçimler Brezilya tarihinde bir dönüm noktası mıdır? Eğer bir dönemleme yapacaksak, takvimde 2016 yılının Ağustos ayını işaretlemek lazım. O tarihte gerçekleşen Dilma Rousseff’in azli ile başlayan sağa kayma süreci Bolsonaro’nun oyların yüzde 55.2’sini alarak başkanlığa seçilmesiyle tamamlanmış oldu. Dolayısıyla seçimler bir dönüm noktası değildir. Ama sağa kayışın tamamlanışına işaret eder.

2016’dan bu yana Brezilya’da liberal demokrasinin en temel prensipleri çiğnendi, kurumları meşruluğunu kaybetti. Hemen hatırlayalım, bu yılın Nisan ayında Brezilya İşçi Partisi’nin kurucu lideri, 2003-2011 yılları arasının karizmatik devlet başkanı Luiz Inácio Lula da Silva’ya 12 yıl hapis cezası verildi. Öyle görünüyor ki, en önemli suçu bu seçimlerin açık ara favorisi olmasıydı. Zira kendisine istinat edilen suçlara dair tahmin edici hiçbir kanıt olmamasına rağmen yüksek yargı hâkimleri verilen cezayı onadılar. 15 Nisan tarihinde bu konuya ilişkin BirGün’de yaptığım değerlendirmede sağ siyasetin yüksek yargı üzerinden kendisine yeni bir siyasi mücadele mecrası açtığını iddia etmiştim.

“Bu ülkede seçimler hiçbir şeyi değiştirmez. Bir gün iç savaş çıkarsa askeri rejimin yapamadığı işi yapacağız. 30.000 kişiyi öldüreceğiz. Bazı masum insanlar da arada ölebilir. Bu normal, savaşlarda masumlar ölür.” Bolsonaro’nun gençlik konuşmalarından bu pasaj faşizm ideallerini açıkça ortaya koyuyor. Eğer demokratik seçimler, liberal demokrasinin temel ilkelerini benimsemiş adaylar arasında oluyorsa, Brezilya’da yaşanan bu seçim sürecini nasıl değerlendirmeliyiz?

 

YENİLGİYİ REDDEDECEKTİ


Çok değil bir ay önce kendisiyle yapılan bir mülakatta seçimleri kaybederse, seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğini duyurmuştu. Hatta böyle bir durumda ordunun duruma el koyması gerektiğini savunmuştu. Bolsonaro’nun “vatansever bir mücadele için uyanış” sloganıyla kampanyasını yürüten başkan yardımcısı adayı General Hamilton Mourão da ordunun yolsuzlukla mücadele için gerekirse darbe yapması gerektiği konusunda hem fikir. Ordu emeklisi Bolsonaro’nun kadınlara, LGBTİ’lere, yerlilere, Afrika kökenli Brezilyalılara ve göçmenlere karşı nefret suçuna varan hakaretlerle dolu onlarca konuşması yayımlandı. İkinci tura günler kala Bolsonaro karşıtı eylemler polis ve ordu zoruyla engellendi. Üniversitelerde etkinlikler yasaklandı.

Tüm bunlar dikkate alındığında sandıktan çıkan sonuç basitçe seçmenin özgür iradesinin yansıması mıdır, yoksa kazanması muhtemel adayın hapse atılması, darbe tehditleri, propaganda engelleri gibi faktörlerin bileşimi midir?
Her şeye rağmen Bolsonaro’ya verilen desteğin analizini yapmak gerekir. Bolsonaro kampanyasını iki temel eksen üzerine kurmuştu: Yolsuzluklar ve güvenlik korkusu.

Yolsuzluk iddialarının ortaya çıkışıyla Brezilya ekonomisinin makroekonomik göstergelerinin durgunluk belirtileri vermesi arasında ilişki var gibi görünüyor. Lula hükümetlerinin Enerji Bakanı Dilma Rousseff, Ocak 2011’de yüzde 56 oyla Brezilya’nın ilk kadın başkanı oldu. Devrimci gençlik yıllarına rağmen iş çevrelerinin de desteğini aldı. Piyasalarda 2008 Krizi’nin ilk şokunu başarılı atlattığı kabul edilen Lula yıllarının verdiği olumlu bir beklenti vardı. Ancak Rousseff kabinesinin uyguladığı para, enerji ve sanayi politikaları başarılı bulunmuyordu. Lula’nın Merkez Bankası başkanını değiştirip kendi pozisyonuna daha yakın birini ataması çok eleştirildi. Sosyal politikalara ağırlık vermesi beğenilmedi.

2014’teki seçimlerde Rousseff’in desteği yüzde 52’ye düşerken, 2010’dan beri düşme eğilimi gösteren ekonomik büyüme oranları 2014’te daralma ile sonuçlandı. İşte büyük sermayenin kontrolündeki medyanın yolsuzluk haberlerini manşete çıkarmaya başlaması bu zamanlara denk gelir. Finans ve sanayi çevrelerinin Dilma Rousseff hükümetine verdikleri koşullu desteği çekmesine paralel olarak PT’nin siyaset sahnesinden indirilme operasyonu başladı. 2016 yılında 13 yıllık sol iktidar koalisyonunun sonunu getiren yolsuzluk değil, hâkim sınıfların taktik değiştirmesiydi. Ancak yolsuzluk yalnızca sol koalisyonla sınırlı değildi. Seçimlere yaklaşılırken sağ koalisyonun adayı olacağı düşünülen birçok isim ve hatta kongrenin büyük bir kısmı söz konusu yolsuzluk ağlarının parçası olduğu için siyaseti bırakmak durumunda kaldı. Bolsonaro’nun seçimlerden görece kısa bir süre önce sürpriz olarak nitelenen adaylığının ardında böyle bir arka plan var.

Güvenlik sorunları Bolsonaro’ya verilen desteğin ikinci ekseniydi. Suç oranlarının artışı ve güvenlik sorunu istatistiklere de yansıyan bir olguydu. Çünkü Lula ve Rousseff hükümetleri döneminde de uygulanan neoliberal reformların güvencesizlik, işsizsizlik, yoksulluk, dışlanma gibi suça zemin hazırlayacak sonuçları oldu. Ancak sağın bu tip sorunlara getireceği “çözüm” suçun zeminini değil, suçluyu (hatta potansiyel suçluyu) ortadan kaldırmaktır. Askeri çözüm ile şiddeti tırmandırmaktır. Nitekim Rousseff’in azlinin ardından başkanlığa gelen yardımcısı Michel Temer şubat ayında Rio de Janerio’nun ordunun idaresine geçmesine dair bir kararname çıkardı. Bu 1988 Anayasası’nın ruhuna tamamen aykırı olan ve eyaletin özerkliğini lağveden bu kararname, Rio’da orduyu polisten de sorumlu hale getirildi. Rio’nun çevre mahalleleri, favelalar artık bir savaş alanı. Şubat ayından beri ordunun 1000 kişiyi öldürdüğü haberleri paylaşılıyor.

Kısacası, silahlı kuvvetler Brezilya’da yeniden siyasetin merkezi aktörlerinden biri oldu. Bir General’in Anayasa Mahkemesi hâkimlerinden birinin danışmanı olarak atanması, eski ordu mensubu olan Bolsonaro’nun silah doğrultan el jesti tesadüf değil. Yaratılan korkunun boyutu ve savaş söylemi halkı önümüzdeki yıllarda askeri önlemlerle kontrol altına almanın bir yolu olacak gibi.

***

Hikâye böyle mi bitecek?

Bir yandan yolsuzluk söylemleriyle PT ve sol suçlanarak, halk desteğini tamamen kaybetmesi, diğer yandan güvenlik korkuları salınarak sokakları muhaliflerden ve toplumsal hareketlerden temizlemek amaçlanıyor. Yoksulların, göçmenlerin, dini azınlıkların sorumlu tutulduğu kriz ortamından çıkmak için düzenin tesisinin gerekliliği vurgulanıyor. Sol partilerin, sendikaların güçsüzleştirilmesiyle birlikte işçi sınıfının örgütsüzlüğünün yerini din almaya başlıyor. Evangelizm kitleleri bir araya getiren en önemli merkez haline geliyor. İşte Breziya’da sınıf temelli siyasetin sonunun hikayesi.

Tanıdık geliyor, değil mi?
Bolsonaro’nun “zafer”inin hemen ardından Trump’tan destek tweeti geldi. Bolsonaro’yu kutlamak için aradığını, çok güzel bir sohbet olduğunu ve bundan böyle ticaret, ordu ve diğer her konuda Brezilya ve ABD’nin yakın mesai içinde olacağını duyurdu.

Trump gibi para piyasaları da sonuçlardan oldukça memnun. Pinochet askeri rejiminin meşhur ettiği “Şikago çoçuklar”ından yani Chicago Üniversitesi’nde Milton Friedman’ın rahle-i tedrisatından geçmiş iktisatçılardan biri Bolsonaro’nun kabinesinde ekonomiden sorumlu olacak. Paulo Guedes özelleştirmelerin, madenlerin işletme imtiyazlarının, Amazon ormanlarının ekonomik büyüme için kullanılmaktan çekinilmeyeceğinin, kamu harcamalarının kısılacağının müjdesini vermekte gecikmedi.

Peki hikâye böyle mi bitecek? Umarım hayır! 105 milyon kişinin oy kullandığı seçimlerde sağ ve sol koalisyon arasında yalnızca 10 milyonluk bir fark var. PT adayı Fernando Haddad’ın yüzde 44.9 aldığı, boş ve geçersiz oyları da sayarsak 76 milyonun Bolsonaro’ya destek vermediğini vurgulamak lazım. Sermayenin parçalı yapısı ve kendi iç dengeleri de değiştikçe, Brezilya’da önümüzdeki dönemde sarkacın yeniden sola salınması oldukça muhtemel. Yani Brezilya’da topraksız köylü hareketi MST, feminist hareket ve işçiler tarih yazmaya devam edecek.




Kaynak: Bir Gün

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1415 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Dünya Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI