Bugun...



Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç: 'Parasız, laik, bilimsel eğitim'

Evrensel gazetesinden Serpil İlgün'ün Pazartesi röportajı konuğu Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç. Çoğu Eğitim Sen üyesi 11 bin 285 öğretmenin açığa alınması, bugün başlayan yeni öğretim yılının önemli tartışma başlıklarından birini oluşturuyor. Önemli zira, açığa alınan öğretmenlerle birlikte öğretmen aç

facebook-paylas
Güncelleme: 21-09-2016 05:04:23 Tarih: 20-09-2016 03:57

Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç: 'Parasız, laik, bilimsel eğitim'

Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç:

'Parasız, laik, bilimsel eğitim'

Evrensel gazetesinden Serpil İlgün'ün Pazartesi röportajı konuğu Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç.

Çoğu Eğitim Sen üyesi 11 bin 285 öğretmenin açığa alınması, bugün başlayan yeni öğretim yılının önemli tartışma başlıklarından birini oluşturuyor. Önemli zira, açığa alınan öğretmenlerle birlikte öğretmen açığının 133 bini aşması bekleniyor. Böylelikle, okul yetersizliğinden müfredata, giderek ağırlaşan “eğitimin sorunları” başlığına bir de 1.5 milyon öğrencinin 2016-17 öğretim yılına öğretmensiz başlayacak olması eklenmiş oldu.
Eğitim Sen neden hedefte? Neden ağırlıkla Kürt illerinde görev yapan öğretmenler seçildi? Hükümetin Dersim’de attığı geri adım ne anlama geliyor? İhraçların ve açığa almaların öğrencilere ve topluma nasıl yansımaları olacak? Açığa almalara karşı nasıl bir yol izlenecek?
Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç yanıtladı.


Dersim’de açığa alınan öğretmenlerin büyük bölümünün göreve iade edildiği haberiyle başlayalım. Açığa alınanlar açısından kuşkusuz sevindirici bir gelişme ancak 400’ün üzerinde öğretmenin açığa alınıp, birkaç gün sonra da ‘yanlışlık yapılmış’ denilerek göreve iade edilmesi neyin ifadesi?
Dersim’deki arkadaşlarımızın iade edilmeleri iyi bir haber ama bu, yapılan işin ne kadar haksız, hukuksuz, keyfi ve gerçek dışı olduğunun da bir göstergesi. Bir hafta önce arkadaşlarımız hiçbir kanıt gösterilmeden açığa alındılar ve hiçbir soruşturma da açılmadı. Tabii gerek Dersim’deki -sayıları 85 civarında olduğu ifade ediliyor- gerekse diğer illerdeki arkadaşlarımız hâlâ açıktalar. Bunlarla ilgili de herhangi bir soruşturma açılmadı. Arkadaşlarımız tamamen milli eğitim müdürlüklerinin, valiliklerin ve bakanlığın niyetleri üzerinden açığa alınıyor. Dersim’deki gelişme, aynı zamanda arkadaşlarımızın tümünün görevlerine iade edilebileceğini ve soruşturmaların görevdeyken de sürdürülebileceğini gösteren bir gelişme. Çünkü bilgi, belge ne varsa -ki bunlar ortaya konulmuyor- milli eğitim müdürlüklerinin, bakanlığın elinde. Arkadaşlarımızın görev yapması, soruşturmanın yürütülmesinin önünde engel değil.

Gelelim genel duruma. ‘Terörle’ ilişkilendirilerek açığa alınan 11 bin 285 öğretmenin 9 bin 843’i Eğitim Sen üyesi ve büyük oranda Kürt illerinde görev yapan öğretmenler. AKP’nin KHK yoluyla yaptığı bu operasyonun hedefi ne? Hükümet ‘darbe temizliği’ne Eğitim Sen üyelerini dahil ederek, bir taşla kaç kuş vurmuş oluyor...
Birincisi AKP Hükümeti topluma bir mesaj veriyor; “Bugüne kadar eğitim alanında yapmaya, etmeye çalıştığım ne varsa önünde engel olanları temizliyorum. Bana muhalefet etmeyin, yapıp ettiklerime ses çıkarmayın” diyor. Açığa almaların ağırlıklı olarak Kürtleri hedef alıyor izlenimi vermesi ise eğitim emekçilerini ve toplumu ayrıştırmaya ve kamplaştırmaya dönük bir hamle. Bu hamleyle, izlediği “terörle mücadele” konseptine uygun bir mesaj veriyor. Bir başka şey, Hükümet bir esir alma politikası izliyor. Açığa alarak şunu diyor, “Bakın sizi işten çıkarmadım, açığa aldım, bazılarınızı geri döndürebilirim, bekleyin!”

Böylelikle gelişecek tepki ve eylemlerin önüne mi geçilmek isteniyor?
Evet. Nitekim bakanların bu yönlü açıklamaları var. Diğer eğitim emekçilerinin açığa alınan öğretmenlere sahip çıkması da önlenmeye çalışılıyor. Hükümetten “daha açığa alınacaklar var” mesajları da geliyor, 

biliyorsunuz. Bu da esir alma politikasının bir başka yönü. “Ses çıkarmayın, sizin de sonunuz böyle olabilir” denmiş oluyor. Tüm bu uygulamalar elbette ki, örgütlenmeye darbe vurma, bilimsel, laik, anadilde eğitim talebini zayıflatma hedeflerini de içeriyor.
Eğitim Sen neden hedefe konuluyor? Ne yapmıştır Eğitim Sen? AKP’nin iş güvencesini ortadan kaldıran sözleşmeli, güvencesiz çalıştırmaya yönelik  düzenlemelerine karşı durmuştur. Parasız, laik, bilimsel eğitim konusunda eylem, etkinlikler yapmıştır. Bu konularda hem Gülencilerle, hem AKP’lilerle ve onun ittifak yaptığı diğer cemaatlerle mücadele etmiştir. Kamuda, mülakata göre değil, liyakata göre çalışmanın olması için mücadele vermiştir. Eğitim Sen’in hedef alınmasının arkasındaki gerçek, AKP’nin kamuda ve eğitim alanında planlanan dönüşüm planlarının akamete uğramamasıdır.

Açığa almalara 29 Aralık 2015’teki eğitim hakkı ve barış eyleminin gerekçe edildiği söyleniyor. Bir öğretmenin sendikasının eylemlerine katıldığı için işinden olması nasıl mümkün oluyor? Diğer yandan kamuoyu şöyle bir soru soruyor: AKP, bu öğretmenlerin ‘terör örgütü üyesi’ olduklarını bir günde nasıl anladı?  
AKP’nin yaptığı hiçbir şey bir günde ortaya çıkmış değil. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında önce 15 bin, ardından 6 bin civarında öğretmen cemaatçi olarak nitelendirilerek açığa alınmıştı. Daha sonra bu sayı 33 bine çıkmıştı. Bu listelerin kısa sürede nasıl hazırlandığına baktığımızda, Aktif-Sen üyeliği, Bank Asya ve cemaatin dershane ve özel okul bilgileri üzerinden yapıldığını gördük. Yani 15 Temmuz öncesinde zaten böyle bir operasyona hazırlanıyorlarmış, darbe girişimi bu operasyonu erkene almalarına neden oldu. Bize gelince, biz de bu tür bir kıyımın hazırlığının yapılacağını tahmin ediyorduk. Buna yönelik mücadelemizi eylemsel, hukuki, diplomatik ve uluslararası dayanışma boyutuyla yürütüyorduk. Eğitim Sen’e yönelik saldırı hazırlığının bir yıldan beri sürdüğünü bizzat Eğitim-Bir-Sen’in Genel Başkan Yardımcısı Latif Selvi açık açık söyledi. Bu beyanlar, operasyonun kimlerle birlikte yapıldığını da ele veriyor.
Sadece 29 Aralık eylemi değil, 10 Ekim Ankara katliamı sonrasında yaptığımız 12-13 Ekim grevi de bu kapsamına alınmış. Hatta daha da geriye gidip bizim 13 Şubat 2015’te laik bilimsel eğitim, laik bilimsel yaşam temalı bir günlük grevimize katılan arkadaşlar da bu kapsama alınmıştır. Hükümet bunun hukuki alt yapısını da hazırlamaya çalışmıştı. Mecliste görüşülen maarif müfettişleriyle ilgili kanun tasarısı bunun alt yapısıydı. Ayrıca aynı torba yasa içerisinde yükseköğretimle ilgili bir yasa teklifi vardı. Orada da 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, memura ceza getiren fiillere yeni eklemeler yapılmıştı. Bir tanesi sendikaların yaptığı eylemdi; barış imzacısı akademisyenlerle hesaplaşmak için getirmişti. Darbe girişiminin ardından OHAL ilan edilmesiyle, engebeli yol düzeltilmiş oldu.

ARKADAŞLARIMIZ VE TALEPLERİMİZ İÇİN EYLEMDE OLACAĞIZ

Haber duyulduğu andan itibaren sadece açığa alınanların değil, tüm üyelerinizin gözü doğal olarak sendikalarına çevrildi. Hukuki mücadele işin önemli bir ayağı kuşkusuz, ancak başka nasıl bir yol izleyeceksiniz? Bugün üyeleriniz ne yapacak?
Hukuki mücadeleyi sendikamız zaten rutinde de yapıyordu, bunu yoğunlaştırarak devam ettireceğiz. Arkadaşlarımızın önemli bir kısmı okullarından ilişiklerini kesmediler. Bu arkadaşlarımız pazartesi okullarına gidecekler, velilerine ve diğer öğretmen arkadaşlarına neden açığa alındıklarını anlatacaklar. Bununla birlikte bütün il ve ilçelerde bizi destekleyen tüm emekçiler ve velilerle birlikte kitlesel eylemler yapacağız. “Açığa alınma gerekçelerimizi savunduk, savunacağız” tarzında kokartlar takarak teşhir edeceğiz, şehir merkezlerine dövizler, afişler stickerlar asılacak. Yine çarşamba günü arkadaşlarımız hazırladığımız itiraz dilekçelerini kitlesel olarak Milli Eğitim Müdürlüklerine verecekler. Ve cuma günü de arkadaşlarımızın açığa alınmasına neden olan ve bugüne kadar savunduğumuz bilimsel, laik eğitim, parasız, demokratik, ana dilde eğitim, mülakat değil liyakat; güvenli iş, güvenli gelecek gibi taleplerle alanlara çıkacağız. Eylemlerimizi büyüterek sürdüreceğiz ve tüm arkadaşlarımızı görevlerine iade ettireceğiz.
Sorunu uluslararası çapta gündemleştirme çabalarımız da var. Üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlara, örneğin dünyanın en büyük eğitim örgütü olan Eğitim Enternasyonali’ne (EI), yine KESK’in üyesi olduğu Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’na (ETUC) ve Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (ITUC) bu mesele taşındı.  
İkinci boyutu, Meclisteki ana muhalefet partisi CHP ve HDP’den destek istemiştik. Görünen o ki iki siyasi parti de bu işin teşhir edilmesi, durdurulması konusunda çaba içinde olacak. Tabii Meclis dışındaki diğer tüm kesimleri de buna katıyoruz. Hatta Hükümetle görüşmeyi de istedik. Bu çabaları sürdüreceğiz.

Eğitim alanındaki diğer sendikaların bu çapta bir kıyım yapılırken izledikleri tavrı nasıl değerlendirirsiniz? Eğitim Sen olarak onlara da mücadele çağrısı yapıyorsunuz ancak nasıl bir karşılık aldınız?
Tutumlarını olumlu olarak değerlendirmek ne yazık ki mümkün değil. Bu örgütlerin pozisyonları önceki KHK ile 28 bin eğitimcinin atılması karşısında da olumlu olmamıştı. Belirttiğim gibi Eğitim-Bir-Sen merkez olarak bu işin içinde. Üstüne üstlük bir sevinç hali de söz konusu. Ki atılan o 28 bin öğretmenin arasında bu sendikanın da üyeleri ağırlıktaydı.
Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-İş’e gelince, bunların merkezi açıklamalarında iktidarı hukuka davet eden vurgular var, ama yerellerdeki şubelerinin buna denk düşen bir duruşu yok. Tersine, açığa alınan öğretmenlere ve sendikamıza karşı bir saldırı söz konusu.

EĞİTİM SEN BU SÜREÇTEN KENDİSİNİ YENİLEYEREK ÇIKACAK

Sendika olarak bu süreçten nasıl dersler çıkarıyorsunuz? Bir süredir sendika üye ilişkileri sorgulanıyor ve üyelerin tartışma ve karar mekanizmalarına dahil edilmediği eleştirileri yöneltiliyordu. Çuvaldızı kendinize batırdığınızda neler söylersiniz?

Eğitim Sen’in hem mücadeleye dair, hem sendikal örgütlenme yapısı, hem de örgütlerin kararlaşma mekanizmaları ve yönetsel sorunları vardı. Zaman zaman genel kurullarımızda, temsilciler toplantılarında, kurultaylarda bu tartışmalar yapılıyor, herkes yaşanan sorunlara yönelik fikrini ortaya koyuyordu. Eğitim Sen bu süreçten bir örgütsel yenilenmeyle çıkmak durumunda. Aksi takdirde bu saldırılarla baş etmek çok mümkün değil. Bunun verileri var mı? Var. Şu anda arkadaşlarımız nelerin yapılmasına dair toplantıları en geniş katılımla yapıyor. Açığa alınan arkadaşlarımız, işyeri temsilcilerimiz, üyelerimiz toplantılara kitlesel olarak katılıyorlar. Bu tür olağanüstü durumlar bir yandan olumsuzluklar doğururken, bir yandan da örgütsel yapının zaaflarını sorgulamanın olanaklarını artırarak buradan çıkışın koşullarını da olgunlaştırıyor. Umuyorum ki, çabamız da bu yönde, Eğitim Sen bu süreçte karşılaştığı saldırıları püskürtürken, kendi örgütsel yapısını, üyeleriyle olan ilişkilerini yenileyerek, ülke genelinde birleşmiş, bütünleşmiş, mücadeleye dair azmi artmış, diğer eğitim ve bilim emekçilerini de etrafında toplamış bir pozisyonda çıkacaktır.

ÖĞRETMEN DE, ÖĞRENCİ DE CEZALANDIRILIYOR

Öğretmen yetersizliği zaten söz konusuyken, bir de 11 bin öğretmenin açığa alınması, öğrenci ve velileri nasıl etkileyecek? Bugün okula giden öğrenciler nasıl bir tabloyla karşılaşacak?
Eğitimdeki sorunlar başlığına ülke genelinde bir kitap sıkıntısı eklenecek. Çünkü basılı kitapların önemli bir kısmı Cemaatin yazarlarınca yazıldığı gerekçesiyle geri çekildi. Eğitim Sen olarak biz bu kitapların bilimsel olmadığını vs. söylemiş, ancak dinletememiştik. Şimdiyse kriter yine bilimsellik değil, yazarın Cemaatçi olması. İhraçlar ve açığa almalarla 1.5 milyona yakın öğrencimiz pazartesi günü boş sınıflarla karşılaşacak. Zaten kalabalık olan sınıflar daha da kalabalıklaşacak.

Bakan İsmet Yılmaz’ın açıklamalarına bakılırsa, öğretmen açığı abartılacak bir sorun değil. ‘Norm fazlası 40 bin öğretmeni değerlendirerek ve 20 bin öğretmen daha alarak sıkıntı olmadan dönemi atlatacağız’ diyor. Mümkün mü?
Mümkün değil. Bir kere 40 bin öğretmeni nereden bulmuş onu da bilmiyoruz ama daha çok büyük kentlerde olan norm fazlalarının yerlerini değiştirmek de o kadar kolay değil. AKP, toplumda bir rızalık oluşturmaya çalışıyor. Bu genel taktiklerinden biri. Önce sorunu ortaya çıkarıyorlar, sonra da bugüne kadar uygulamaya çalıştıkları ama uygulayamadıkları yöntemleri “bakın çözüm geliştiriyoruz” diyerek sunuyorlar. Rotasyonu bu vesileyle getiriyor. O arada 15 bin öğretmeni sözleşmeli yani güvencesiz olarak alıyor. Sözleşmeli oldukları için siyasal iktidarın ve milli eğitim müdürlerinin, okul idaresinin her dediğini yapma durumuyla karşı karşıya kalacaklar. Başka bir söyleyişle hükümetin öğretmeni olmaya zorlanacaklar.

Dolayısıyla bu da bir rehin alma?
Evet, aynı zaman da halk da cezalandırılmış oluyor. İyi bir şey yapıyormuş gibi görünerek, asıl olarak öğretmeni, öğrenciyi cezalandırıyor, öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmesinin önüne geçiyor. Toplumun geleceğini karartıyor.

EN ÇOK İHTİYAÇ DUYULAN ŞEY DAYANIŞMA

İşin bir de insani boyutu var. Açığa alınan ya da işten el çektirilen binlerce eğitim emekçisi maddi kaybın yanı sıra, endişeli ve moralsiz. Sendikanızın bu sıkıntıların onarılması yönünde nasıl bir çalışması olacak?
Belittiğiniz  gibi açığa alınan ya da ihraç edilen arkadaşlarımız önemli oranda mağduriyetle karşılaştılar. Beklemedikleri bir durum yaşıyorlar. Öğretmenler zaten kıt kanaat geçinen insanlar. Aldığımız maaş belli, enflasyon belli. Bir ay çalışmadığında, tabiri caizse aç kalacak insanlarız. Sendikalar, bir mücadele örgütü olduğu kadar, aynı zamanda dayanışma örgütleridir. Dayanışmadan sadece maddi boyutu anlamıyoruz, manevi olarak da dayanışmanın öneminin altını çiziyoruz. Barış imzacısı olduğu için işten atılan üyelerimizle dayanıştık. Onlara asgari oranda katkı sunduk. Bugün de ihraç edilen arkadaşlarımızın yaşamlarını sürdürebilmeleri için sendika olarak katkı sunacağız. Bunun için tüm üyeleri dayanışmaya çağırdık. MEB bünyesinde ve akademide çalışan 157 üyemiz ihraç edilmiş durumda. Önceliğimiz bu arkadaşlarımızla maddi ve manevi dayanışma. Bunun için yemekler, geceler de organize edeceğiz. Buradan bütün emek ve demokrasi güçlerine de dayanışma çağrısı yapıyoruz. Öğrenciler ve velilerimiz de öğretmenleri ile dayanışmalıdırlar. Bu bir mektup, bir telefon bile olabilir. Bu, bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey. Unutmayalım ki, mücadelede başarıyı getirecek şey de dayanışmadır.

SENDİKAL EYLEM SUÇ DEĞİLDİR

Hükümetin açığa almalarda öne sürdüğü ‘terörle, terör örgütüyle’ bağlantılı oldukları gerekçesinin hedef gösterme, itibarsızlaştırma gibi yansımaları da söz konusu. Bunlar, yol açacağı sonuçlar açısından oldukça tehlikeli, ne dersiniz?
Kesinlikle çok tehlikeli. Yapılan eylem ve etkinlikleri sendikal eylem olmaktan çıkarıp, arkadaşlarımızın toplumda bu şekilde teşhir edilmesi, hedefe konulması ve itibarsızlaştırılmaya çalıştırılması AKP Hükümetinin bugüne kadar yaptığı uygulamalara ters değil. Oysa sendikal eylem, gerek Anayasa’da, gerekse yüksek yargı organları ve AİHM kararlarıyla güvence altına alınmıştır. Yine ILO’nun 87 ve 151 sayılı maddeleriyle de sendikal eylem güvence altına alınmıştır. Kaldı ki daha önceki eylemlerde Milli Eğitim Bakanlığı hukuk müşavirliğinin “sendikal eylemlere ceza verilemez” şeklinde bir görüşü vardır. AKP bugüne kadar toplumu kamplaştırarak, ayrıştırarak yönetmişti, bugün de aynı taktiği uyguluyor. Fark şudur, bugün OHAL’in yarattığı rahatlıktan yararlanıyor.

Şunun da altını çizmekte yarar var; Başbakanın ilk açıklamasında bölgedeki 15 bin öğretmenin görev yerlerinin değiştirileceği belirtilmişti, bunun Türkçesi sürgündür. Bu insanların hedefe konulup, itibarsızlaştırılıp sürülmesi, gidecekleri yerlerde başka olumsuz sonuçlarla karşılaşmalarının önünü açacaktır. 


ÖĞRETMEN AÇIĞI KADROLAŞMA FIRSATI OLARAK GÖRÜLECEK

 

Bakan, yeni atanacak öğretmenlerin mülakatlarının sürdüğünü söylemişti. Kamuda ilişiği kesilenlerin yerlerine kimlerin, hangi liyakatla alınacağı, Gülen Cemaatinin yerini hangi tarikat ve cemaatlerin dolduracağı tartışmasına sizin yaklaşımınız ne?
AKP Hükümetinin bu durumu fırsata çevirerek, genel olarak kamudaki, özel olarak da eğitimdeki değişim ve dönüşümü başlatma çerçevesinde adımlar atacağından kuşkumuz yok. 
2014 yılında bütün okul müdürlerini ve müdür yardımcılarını mülakatlara göre (onlara göre puanlamayla) atadılar. Ancak mahkemeler bir bir bunları iptal etti. Şimdi işsiz öğretmenleri çağıracaklar, mülakata alacaklar vs. Mülakatı yapanlar zaten tartışmalıyken, onların yapacağı mülakatlar daha baştan tartışmalı olacak. Bu açıklar diğer cemaatlere mi, yoksa milli mutabakatın gereği olarak başkalarına mı dağıtılır, bilmiyorum, ama kesinlikle kadrolaşma fırsatı olarak görülecek. 

 



Kaynak: Evrensel Gazetesi-Damla YELTEKİ

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1120 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI