Gürkan: 16 Nisan 7 Haziran ve Gezi'de umudu gördük

 Baskın seçim kararının iktidarın sıkışmışlığından dolayı alındığını belirten EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, "Tarihte birleşen gücün nasıl bir siyasal atmosfer ve değişim yarattığını 16 Nisan, 7 Haziran ve Gezi'de şahit olduk" diyerek toplumun umutlu olması gerektiğini dile getirdi. 

Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, 24 Haziran baskın seçime ilişkin yaptığı değerlendirmelerde, iktidarın yaşadığı sıkışmışlık üzerine bu kararı aldığını söyledi. 

Sadece ekonomik göstergeler değil, iç ve dış politikada da iktidarın fazlasıyla sıkıştığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Gürkan, “Baskı, şiddet, kutuplaşma ve bunun yarattığı toplumsal gerilim artık gittikçe AKP’ye oy veren kesimi de rahatsız etmekte. Biz bu rahatsızlığı çalışma yürüttüğümüz emekçi mahallelerinde de görüyoruz. Türkiye dışarda da adaletin olmadığı bir ülke olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla bütün bu koşullarda hükümetin siyasi desteğinin azalmadan bir seçime gitmesinin yerinde olacağını düşündüler. Çünkü Erdoğan, sürekli kamuoyu yoklaması yaptıran, halkın eğilimlerini ölçen ve bunun üzerinden taktiklerinin geliştiren siyasi bir figür. Bu nedenle de bu sıkışmışlığı gördükleri için de erken seçim kararını aldılar" dedi. 

'EKONOMİ KÖTÜ GİDİYOR'

Hükümetin ekonomi politikalarının artık sınıra dayandığını ifade eden Gürkan, "16 yıldır bu ekonomiyi düze çıkarmak için memlekette ne varsa sattılar. Şimdi de en son şeker fabrikalarına kaldılar. 'İMF borçlarını ödedik' diyerek övünen bir hükümet var ama 16 yıllık hükümetin döneminde de ülkenin dış borçları katlanarak 340 milyara gelmiş bir borç söz konusu. Artan dış borç, yoksulluk, işsizlik, satın alma gücünün ve halkın yaşam koşulu standardının azalması gibi veriler ortada. Hükümet her ne kadar ekonomik büyümeden bahsederse etsin halk günlük hayatında sofrasına giren ekmeğe, cebindeki paraya, çoluğuna çocuğuna verdiği harçlığa bakıyor. Bütün bunlar da olmuyorsa onun için ekonomi kötü gidiyordur. Nitekim ekonomi halk açısından, emekçiler açısından kötüye gidiyor" diye konuştu. 

‘SEÇENEKLER ORTAYA KONULMALI'

OHAL koşullarında seçimlere gidildiğini ve eşitsiz koşullara dikkat çeken Gürkan, muhalefetin siyasi propaganda yapmasının önünde her türlü engellerin çıkarılacağı bir dönemde olduklarını dile getirdi. Gürkan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Seçim faaliyetlerinin yürütülmesi için uygun bir ortam olmadığı gibi olanaklar açısından eşitlik, hakkaniyet de söz konusu değildir. Bu koşulların değişmesi için mücadele önemli. Diğer taraftan AKP-MHP ve dışardan Büyük Birlik Partisi'nin desteklemiş olduğu bu Cumhur İttifakı siyasal özgürlükler bakımından en gerici güçlerin ittifakıdır. Erdoğan’ın karşısında parlamenter sisteme dayanan, görece demokratik gelişimi sağlayabilecek seçenekleri ortaya koyan bir seçenek ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Biz seçenek olarak diyoruz ki, demokrasi, halk güçlerinin, demokratik hak ve özgürlükler, siyasal özgürlükler temelinde bir araya gelebileceği bir mücadele ortaklığının gerekli olduğunu düşünüyoruz. Halkın içerisinde bulunduğu sorunlara cevap üretebilecek bir siyasal seçeneği ortaya koymak gerekiyor.” 

“Bu ekonomik yoksulluğa nasıl bir çare bulunacak? Demokratik hak ve özgürlükler nasıl güvence altına alınacak? Siyasi partiler yasasının değiştiği, barajın sıfırlandığı ve siyasi partiler yasasını da içeren bir anayasa düzenlemesi gündeme alınacak mı?” diye soran Gürkan, “O nedenle biz halkın karşı karşıya kaldığı sorunları temel alan, bu sorunlara cevap üretecek bir reçete ile seçimlere gitmek ve bu platformun ortak adayı ile seçime gitmenin yararlı olduğunu düşünüyoruz" diye belirtti.

'KÜRTLERİN OLMADIĞI İTTİFAK BAŞARILI OLMAZ'

Kürt halkının dahil edilmediği bir ittifakın AKP-MHP ittifakına karşı başarılı olamayacağının altını çizen Gürkan, şöyle devam etti: "Mevcut siyasi partiler kendilerine bir ittifak oluşturabilirler ancak Kürt halkı kendi demokratik talepleri için mücadele içerisinde olan bir halk. Dolayısıyla böylesi bir mücadeleci gücün Türkiye'nin demokratikleşmesinde önemli bir etkisinin olacağı aşikar. Biz bir demokratik ittifaktan bahsederken Kürt hareketinin de içerisinde olduğu bir demokratik ittifaktan bahsediyoruz. Burada temel olan şey halkın karşı karşıya kaldığı ekonomik, siyasal sorunlar, demokratik hak ve özgürlüklerin gittikçe kısıtlanmasının yarattığı baskı ortamıdır. Bütün bu fotoğrafı değiştirecek bir seçenekle ortaya çıkacak bir ittifaktan bahsediyoruz. Eğer o ittifakın platformu ortaya konulursa adayın kim olduğu çok önemli olmaz." 

'HALKLAR BİRLEŞİK GÜCE İNANMALI'

Şuan ülkede tek adam, tek parti rejiminin söz konusu olduğunu, bu rejimin inşasını engelleyebilecek çalışmaların önemli olduğunu vurgulayan Gürkan, şunları ifade etti: "Oluşabilecek ittifak sadece Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir ittifak değil. Bu ülkenin yaşamış olduğu temel demokrasi sorunlarına çözüm üretebilecek bir siyasal seçeneğin oluşturulması da önemlidir. Bu iki şeyi birlikte yürütmek gerektiğini düşünüyorum. Hem faşizme gidişin yolunu kapatmak hem de demokratik hak ve özgürlükleri kazanmak gerekir. Toplum, sandıklara sahip çıkılmalıdır. 'Biz ne yaparsak yapalım bu adam gitmez' gibi bir umutsuzluğun olmaması gerekir. Halkın birleşik gücünün değiştirmeye muktedir olduğunu biliyoruz. Tarihte de bunu, 16 Nisan referandumunda, 7 Haziran seçimlerinde ve Gezi'de gördük. Birleşen gücün nasıl bir siyasal atmosferi ve değişim yarattığına şahit olduk. Dolayısıyla bizim sarılacağımız şey, inancı, kimliği, siyasal görüşü ne olursa olsun emekçilerin, halk güçlerinin birleşik gücüne inanmasıdır." 

'İSİM ÖNEMLİ DEĞİL'

Son olarak partisinin izleyeceği yola ilişkin de konuşan Gürkan, şunları söyledi: “Ülkenin içerisinde bulunduğu sorunları düşünerek bir demokratik güç birliğinin daha doğru olacağı yönünde bir yönelimimiz var. İsimden ziyade, esas olan ilkelerde ve bir platformda güç ortaklığını, demokratik güç birliğini sağlayabilmek. Ve bu güç birliğinin adayı olarak bir isim çıkarabilmek önemlidir. Bunun üzerinde kafa yoruyoruz."