Bugun...



Filipinler Devlet Başkanı Duterte Obama’ya neden ‘o… çocuğu’ dedi?

Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte'nin ABD Başkanı Barack Obama için söylediği sözler büyük tartışma yarattı. Peki, Duterte neden böyle bir çıkış yaptı ve "ilk taşı" o mu attı? soL Haber Portalı'ndan Tulga Buğra Işık yazdı;

facebook-paylas
Tarih: 12-09-2016 21:46

Filipinler Devlet Başkanı Duterte  Obama’ya neden ‘o… çocuğu’ dedi?

Filipinler Devlet Başkanı Duterte  Obama’ya neden ‘o… çocuğu’ dedi?

Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte'nin ABD Başkanı Barack Obama için söylediği sözler büyük tartışma yarattı. Peki, Duterte neden böyle bir çıkış yaptı ve "ilk taşı" o mu attı?

soL Haber Portalı'ndan Tulga Buğra Işık  yazdı;

Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, ABD Başkanı Barack Obama’ya “o… çocuğu” diyerek gündeme geldi. Duterte’nin bu çıkışı yaptığı günlerde, G20 zirvesi sebebiyle Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret eden Obama, diğer devlet başkanlarının aksine kırmızı halıyla karşılanmadı. İnişi sırasında protesto edilen Obama’nın yaşadıklarının “kazayla olamayacağı” vurgulandı. Olayın ardından Wall Street Journal’da çıkan bir yazıda, Çin’in ABD’nin “onuruna karşı”, “örtülü” bir savaş yürüttüğü öne sürüldü. Peki, Duterte neden böyle bir çıkış yapma “ihtiyacı” hissetti, bu cesareti nereden buldu ve yaşananlar Asya’yla mı sınırlı?

 

DUTERTE NEDEN OBAMA’YA KÜFRETTİ?

Küfrün kendisi kadar medyada yer almasa da, Duterte’nin çıkışının sebebi çok basit, Obama’nın Filipinler’in içişlerine karışmak istemesi. Seçimler sırasında uyuşturucuyla mücadeleyi merkeze alacağını ve bunun için “ne gerekiyorsa” yapacağını söyleyen Duterte, seçildikten sonra bu konuda seri adımlar attı ve gerçekten de çok sayıda insanın ölümüyle sonuçlanan operasyonlar yapıldı. Attığı adımı savunan Duterte, “önceden de insanlar ölüyordu, ancak eskiden ölenler masumlardı” dedi.

UYUŞTURUCU KARTELLERİ FİLİPİNLER'İN YENİ LİDERİNİN BAŞINA 1 MİLYON DOLAR ÖDÜL KOYDU

Obama’nın Duterte ile gerçekleştireceği görüşmesinde, Duterte’yi bu konuda eleştireceğinin söylenmesi üzerine, Duterte ABD’nin içişlerine karışamayacağını belirterek malum sözleri söyledi. Sonraki açıklamalarında da ABD’nin kendilerini “insan hakları” yönünden eleştiremeyeceğini vurgulayan Duterte, ABD’ye Filipinler’de gerçekleştirdiği katliamları hatırlattı.

DUTERTE, OBAMA'YA ABD'NİN MORO KATLİAMINI HATIRLATTI

 

The Conversation’da yayımlanan Shelton Woods imzalı bir yazıda, Filipinler’in sömürge geçmişine vurgu yapılarak, ülkenin egemenliğine büyük önem verdiği ve ABD’nin ülkeye karışmasının istenmediğine dikkat çekildi. The Philippine Star’ın yayımladığı, Duterte’ye desteğin %91’e ulaştığını gösteren araştırma da, bunu doğruluyor. Ancak Duterte’nin çıkışının yeni bir durum olduğunu söylemeliyiz. ABD’nin yakın bir müttefiki olan Filipinler, bölgede ABD’nin Çin karşıtı hamlelerinde de anahtar konumda.

 

ABD’NİN GÜNEY ÇİN DENİZİ STRATEJİSİ VE DUTERTE’NİN ÇIKIŞI

Bölgede kabaca “Çin karşıtı” olarak tanımlayabileceğimiz bir eksen kurmak isteyen ABD, buna Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Avustralya dâhil olmak üzere pek çok ülkeyi dahil etmek istiyor. Ancak söz konusu eksenin ABD’nin istediği haliyle oluşmasında zorluklar var.

 

Bölge ülkelerinde hâlihazırda büyük bir askeri varlığı olan ABD, Güney Çin Denizi kriziyle bile bunu ancak sınırlı miktarda artırabiliyor. Özellikle de bölgedeki ABD üslerine karşı hem Güney Kore’de hem de Japonya’da protestoların arttığı düşünüldüğünde, ABD Çin’e karşı askeri kuşatma gerçekleştirecek “vekiller” kullanmak zorunda kalıyor.

 

JAPONYA'DA ON BİNLERCE KİŞİ ABD ÜSSÜNÜ PROTESTO ETTİ

 

ABD KARŞITI PROTESTOLARIN ARDINDAN OKİNAWA ÜSSÜNÜN 40 KİLOMETREKARESİ BOŞALTILIYOR

 

BİNLERCE GÜNEY KORELİ ÜLKEYE YERLEŞTİRİLECEK ABD FÜZE SİSTEMİNİ PROTESTO ETTİ

 

Bunun için Japonya’nın gönüllü olduğu görülüyor. 2. Dünya Savaşı sonrasında silahsızlandırılan Japonya, halkın çoğunluğu karşı olmasına rağmen, yeniden başka ülkelere karşı müdahale gerçekleştirebilecek bir ordu kurmaya girişti. Bunun için gerekli yasal düzenlemeler de birer birer yapılıyor. Japonya’nın yeniden silahlanmasıysa, Asya ülkelerinde “tatsız” hatıraların canlanmasına sebep oluyor.

 

Her ne kadar Güney Kore ve Filipinler, “ABD müttefiki” olsa da, bu iki ülkede de Japonya kanlı katliamlar gerçekleştirdi. Örneğin 1945’te gerçekleştirilen Manila katliamında, Japon askerleri 100 binin üzerinde sivili öldürdü. Japon militarizminin acı hatıraları hala zihinlerdeyken, Çin karşıtı seferberlik, ABD’nin istediği “hevesle” yürütülemiyor. Bunda Çin’in bölge ülkelerine el uzatan diplomasisinin de rolü büyük. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin nükleer testlerini kınayan Çin, bölgede bir tür “denge” siyaseti yürüterek, kendisine karşı bir eksen oluşturulmasının önüne geçiyor.

 

JAPONYA'DA MİLİTARİZM HORTLUYOR, HALK SOKAKTA

 

ÜNLÜ JAPON ANİMASYON YÖNETMENİ MİYAZAKİ: DÜŞÜNCE YOKSUNLARI, ANAYASA'YI DEĞİŞTİRMEMELİ

 

GÜNEY KORELİ ADAM JAPON KARŞITI YÜRÜYÜŞTE KENDİSİNİ YAKTI

 

Durum böyleyken, Duterte’nin nereden cesaret aldığı da daha kolay anlaşılıyor. Mevcut ortamda ABD’nin bölgedeki “müttefiklerine” sırt çevirme ya da onların belirlediği çizgileri aşarak “içişlerine karışma” lüksü bulunmuyor. Duterte'nin açıklamasından sonra Obama-Duterte görüşmesi iptal edilse bile, ikili Duterte’nin dönem başkanı olduğu Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği zirvesinde kısa bir temas gerçekleştirdi.

 

OBAMA'YA KÜFREDEN DUTERTE, GÜNEYDOĞU ASYA ULUSLAR BİRLİĞİ BAŞKANI OLDU

DURUM SADECE FİLİPİNLERLE Mİ SINIRLI?

Filipinler ve Çin’in son adımları “sembolik” olarak görülebilecek olsa da, bu adımların öncesinde ABD’ye karşı yapılan daha “sert” bir hamle bulunuyor. Çin Halk Cumhuriyeti tarafından tasarlanan Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) ile bölgede yeni bir “uluslararası finansal yatırım” örgütü kurulmuş oluyordu. ABD, kendi müttefik ülkelerinden bu bankaya dahil olmamalarını istemiş, bu konuda yoğun bir diplomasi yürütmüştü.

 

ASYA ALTYAPI YATIRIM BANKASI ÖNÜMÜZDEKİ YIL ÇALIŞMAYA BAŞLIYOR

Ancak ABD karşı çıkmasına rağmen Avustralya, Almanya, Filipinler, Güney Kore, İngiltere, İsrail ve İtalya 25 Aralık 2015’te anlaşması imzalanan ve 16 Aralık 2016’da çalışmaya başlayan AIIB’ye dahil oldu. AIIB’nin kurulmasıyla birlikte ABD küresel ölçekte “oyun kurma” tekelini kısmen yitirmiş oluyordu. Bununla birlikte ABD karşıtı “popülist” söylemlerin de önü açıldı.

 

Buna bir örnek olarak İngiltere verilebilir. ABD’nin uyarılarına rağmen Avrupa Birliği’nden çıkma yönünde karar aldı ve hem Obama’ya hem de Hillary Clinton’a “hakaret etmiş” olan Boris Johnson’ı dışişleri bakanı yaptı. Obama’nın “yarı Kenyalı ataları” yüzünden İngiltere’yi sevmediğini savunan Johnson, ırkçı olduğu yönündeki yorumlara aldırmadan söylediklerinden dolayı pişman olmadığını belirtti. Johnson, Clinton içinse “boyalı sarı saçları ve sarkık dudakları ve çelik mavi bakışıyla akıl hastanesindeki sadist bir hemşireyi andırıyor” demişti. Johnson, Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesini de talep etmişti.

 

BORİS JOHNSON: İNGİLTERE VE RUSYA İLİŞKİLERİNİ NORMALLEŞTİRMELİ

Yürütülen diplomasi için “kalitesiz” denebilecek olsa da, Wall Street Journal’da belirtildiği gibi Obama’nın sert çıkışları muhatap ülkeleri rahatsız ediyor gibi görünmüyor. Bunda elbette Obama’nın başkanlığının sona erecek olmasının rolü olabilir. Ancak ABD yaptırımlarının “korkutuculuğunun” azalmış olduğu ortada.

 

YENİ DURUMUN SINIRLARI NEREDE?

Her ne kadar ABD karşıtı çıkışlar yükselişte olsa da, burada tarif edilen durum, yeni bir ittifak odağı oluşturulmasındansa, mevcut ilişkilerin biçimine dair pazarlıkları andırıyor. Henüz ABD karşısında “gerçek” bir askeri ve iktisadi alternatif yok.

 

ABD eksenindeki ülkeler, ABD’ye yalnızca kendilerinin ABD’ye “muhtaç” olmadığını, ABD’nin de kendilerine ihtiyaç duyduğunu göstermek istiyor. Bunu yaparken de Çin ve Rusya’nın açtığı çatlaklardan faydalanıyor. Yapılan silah anlaşmaları ve diplomatik anlaşmalar buna işaret ediyor. Bu ülkelerin ABD’yi ve ABD ile ilişkilerini ne kadar “test edeceğini” bekleyip göreceğiz. ABD’deki tartışmalarsa, mesajın kısmen de olsa alındığına işaret ediyor.

 

ABD'ye karşı kullanılan söylemler, zaman zaman "yüksek" de denebilecek dozajlarına rağmen, "ilkesel" bir karşı çıkış barındırmıyor.




Kaynak: SoL haber

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1228 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI