Bugun...


Çürüyen kapitalizm – Aktüel Gündem(Sendika.org)
Tarih: 18-10-2017 22:28:08 Güncelleme: 18-10-2017 22:45:08 + -


Büyük Ekim, Sovyet Devriminin 100. yıldönümünde Lenin’e saygıyla… Lenin 100 yıl önce emperyalizmi, kapitalizmin en yüksek aşaması ve çürüyen kapitalizm olarak nitelemişti. Emperyalizm, Lenin’den bu yana çeşitli değişimler, gelişmeler gösterdi ancak bir niteliği değişmeden devam ediyor: çürüyen kapitalizm.

facebook-paylas
Tarih: 18-10-2017 22:28

Çürüyen kapitalizm – Aktüel Gündem(Sendika.org)

Çürüyen kapitalizm – Aktüel Gündem
(Sendika.org)

 

Büyük Ekim, Sovyet Devriminin 100. yıldönümünde Lenin’e saygıyla…

 

Lenin 100 yıl önce emperyalizmi, kapitalizmin en yüksek aşaması ve çürüyen kapitalizm olarak nitelemişti. Emperyalizm, Lenin’den bu yana çeşitli değişimler, gelişmeler gösterdi ancak bir niteliği değişmeden devam ediyor: çürüyen kapitalizm. AKP Türkiye’si emperyalizmle girilen ilişkilerin fazlasıyla derinleştiği ve iç içe geçtiği dönem oldu. Neoliberal politikalara eşlik eden bölgenin yeniden sömürgeleştirilmesi stratejisine ortaklık çabaları bu iç içeliğe paralel olarak çürümeyi had safhaya vardırdı. Lafı uzatmamak için iki örnekle yetinelim: kardeş kardeşe borç parayı dolarla verir oldu; iktidardakilerin yolsuzlukları, “çalıyor ama çalışıyor” denerek meşru görülmeye başlandı. Çünkü kapitalizmin en yüksek aşaması başka türlü olamazdı: çürümüşlük.

TÜİK istihdam ve işsizlik sayılarını açıklarken rakamlarla oynuyor. 1 milyon 304 bin artan stajyer, kursiyer ve çırak sayısını istihdam artışı olarak sunuyor. Aynı ‘el çabukluklarını’ büyüme, milli gelir, enflasyon rakamlarında da yapıyor. İktidarın başarılı olduğu algısını yaratmaya dönük bu tür el çabuklukları işsizlerin gerçek sayısını değiştirmiyor.

Başta eğitimde dinselleştirmenin asli ayağı olan okulları imam hatipleştirme operasyonlarının başarısızlığı olmak üzere eğitim politikalarının iflas ettiği, sınav sistemini defalarca değiştirmelerine rağmen başarısız oldukları gerçeği ortalığa saçılmış durumda. Tüm zorlama ve özendirmelere rağmen imam hatip kontenjanları doldurulamadı, bunun üzerine sınavlarda bu okulların başarısızlığını gizlemek üzere (sınavları kaldırıyoruz, herkes istediği okula gidebilecek cilasıyla) kendilerinin de açıklayamadıkları yeni yöntemler ileri sürdüler. Şimdilik görüldüğü kadarıyla, herkese mahallesindeki okula gitme zorunluluğu getirerek imam hatiplere gidişi zorlayacaklar. Dershaneleri kaldırma, Fethullahçıların eğitimdeki etkisini kırma bahanesi ile lise son sınıfların tamamını dershaneye çevirdiler. Okulların arazilerinin yüksek rantına göz dikip, öğrencilerin mağduriyetlerini umursamadan arsalarına el koydular. Bir örnek: Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin astronomik rantına AKP’nin en büyük komisyoncusunun doğrudan el atmasıyla 4 bin öğrencinin, eğitimlerinin aksayacağı hiç umursanmadan, 2 bin kişi kapasiteli Kurtuluş Ortaokulu’na taşınması; bu öğrencilerin de, yine eğitimlerinin aksaması umursanmadan Mahmut Şevket Paşa Ortaokulu’na taşınması (ve tabii bu okulun kalabalıklaşan sınıflarının yaratacağı sorunlar da umursanmamıştır), rant karşısında kamu yöneticilerinin nasıl bir gözü dönmüşlüğe kapıldığını gösteren sadece bir örnek. Velilerin ve öğrencilerin tepkileri, yöneticileri bu gözü dönmüş çürümüşlükten caydırmamakta sadece hızlarını kesmektedir. Üniversiteye yeni giriş sınav yöntemi daha açıklanmadan, ortakları AKP’li ve TBMM eğitim komisyonu üyesi olan yandaş yayınevi YKS deneme sınav kitapçığı kitabı basıp rakiplerini elemekte bir sakınca görmüyor. Milyonlarca çocuğun eğitimi ve geleceği, AKP’lilerin kâr ve rant sevdasına kurban ediliyor.

Bir yandan kalkınma, refah, işsizliğin azalması masalları anlatılırken diğer yandan vergi oranlarına tarihin en yüksek zamları yapılmakta, borçlanma miktarı arttırılmakta. Halka tasarruf ve tasarruflarını ekonomiye kazandırma çağrıları yapılırken Saray, arttırılan bütçesini de aşmakta ve “itibardan tasarruf olmaz” denerek ek bütçeler kullanmakta. Diğer yandan tüm bakanlıklar kamu ihale kanununu hiçe sayarak yandaşlara milyar dolarlık müteahhitlik işlerini peşkeş çekmekte. Geçen yılın (2016) dokuz aylık (ocak-eylül) müteahhitlik gideri 4 milyar 750 milyon TL iken bu yılın aynı döneminin müteahhitlik gideri 22 milyar TL’ye çıkarılmış; 17 milyar 150 milyonluk artış. Hem yandaşa kaynak hem de büyüme rakamlarına önemli katkı böyle sağlanıyor. Sayıştay’ın denetim raporları değiştirtiliyor, değişmiş hali dahi gizleniyor.

Dış politikanın, iç politika malzemesi olarak kullanılmasına dayanan çürümüşlüğün bedeli Türk askerinin kanıyla ödeniyor. Cihatçı terör örgütlerini destekleyerek Esad’ı devirme planı, Esad için cihatçıları Suriye’den temizlemek amacıyla asker göndermeye dönüştü. Ellerinde bir tek, “Kürt devleti kurulmasını engelliyoruz” yalanı kaldı. Irak Kürtlerinin bağımsızlık referandumunda ve sonrasında yaşananlar müdahale olanaklarının kalmadığını ortaya çıkardı. Dışarıda açık olan yanlış dış politikalarının sonuçları, içeriye “aldatıldık” mazeretleri eşliğinde kabadayılık ve anti-emperyalizm palavralarıyla pazarlanmaya devam edilmekte. Perinçek ve başkaca miyop ulusalcılar da bu anti-emperyalizm palavralarına yalancı tanıklıkla inandırıcılık kazandırmaya çalışmaktalar.

Şaibeli referandumun sonuçlarına dayanarak AKP’nin başına geçen Erdoğan, şimdiye kadar partiyi kendisi tek seçici olarak yönetmiyormuş gibi “yenilenme” operasyonlarını doğrudan yürütüyor. İstanbul, Ankara başta olmak üzere belediye başkanları tehditle, şantajla görevden alınıyor. Ya istifa ederler ya da yolsuzluktan veya terör örgütü üyeliğinden hapse girerler. Ayyuka çıkmış yolsuzlukların üzeri istifa ile kapatılıp yeni gelecek iştahlılara alan açılıyor. Alenileşmiş bütün bu çürümüşlükler de tabandaki “çalıyor ama çalışıyor” felsefesine ve “bu sıra bize de gelebilir” beklentisine güvenilerek sürdürülebiliyor.

Din, iktidarın suçlarını, günahlarını aklayan, gizleyen bir ideoloji olarak yeniden formatlanıyor. Diyanet kurumunun, ilahiyat okullarının, tarikatların başındaki ‘koca koca adamlara’ sabah akşam fetvalar verdiriliyor.  Hepsinin odağında ise iktidarın, sermayenin kutsallığı; kendinden olmayana korku ve düşmanlık; taciz ve tecavüzlerin normalleştirilmesi, kadının ve cinselliğin kontrol altına alınması. Çürüyen kapitalizm el attığı, kullandığı her şey gibi dini de çürütüyor.

Çürüyen kapitalizm ve onun iktidarı, meşruiyetini iki temel şey üzerinden sağlıyor. Geniş yığınların tek taraflı ideolojik bombardımana tabi tutulması ve muhalefetin ezilmesi. Bu da faşizme karşı mücadelenin iki temel ayağını ortaya koyuyor: teşhir ve direniş.

Eğitimin ve tüm sosyal yaşamın dinselleştirilmesi uygulamalarının çürümüşlüğünün teşhiri; kadın hakları, laik bilimsel eğitim, toplumsal yaşamda laiklik mücadeleleri bu dönemin öne çıkan mücadele başlıklarıdır. Bu konularda her adımın teşhir edilmesi halk yığınlarına yapılmakta olanların anlatılması önemlidir, çünkü gerçekleri gizlemektedirler. Attıkları her adıma karşı ‘aşağıdan’ geliştirilen her direniş, ‘yukardan’ siyasi kamplaşmayla kurulmuş dengeyi sarsarak, diktatörlük inşasının en büyük korkusunu oluşturmaktadır.

*             *             *

Çürümüşlük bunlarla sınırlı değil! ABD ile ekonomik ve siyasi bedeli ağır olan vize krizinin asıl nedeni, Erdoğan’ın “Benim bankamın genel müdür muavinini hiçbir şey olmadan tutuklayacak, vatandaşımı yargılayıp itirafçı olarak kullanmak isteyeceksin” demeciyle ortaya çıktı. Daha önce F. Gülen’in iadesi için yapıldığı söylenen görüşmelerin daha çok Zarrab’ın kurtarılmasına yönelik olduğu ABD’li muhataplarınca açıklandı. İddialar, gerilimin büyüklüğünü açıklıyor: Zarrab dava dosyasına Emine Erdoğan’ın adı eklenmiş. Henüz Erdoğan’a dair illegal bir şey yokmuş ama gelişmeler o doğrultuda ilerliyormuş vs vs. Zarrab’ın itirafçılığı Erdoğan için ciddi tehlike! Çünkü İran’ın petrolü ABD ambargosu delinerek satılırken bedelinin üçte biri kadar para birilerinin cebine girmiş. İran bu nedenle Zarrab’ın ortağı ve İran adına Türkiye ile altın karşılığı petrol ticareti yapan Babek Zencani’yi İran’ın parasını zimmetine geçirme suçlamasıyla idama mahkûm etti. (İdam cezası infaz edilmedi, donduruldu.) İran’ın elinde Zencani’nin paraların kimlere gittiğine dair itirafları mevcuttur. Bu da Türkiye-İran ilişkilerinde ‘koz’ (şantaj da denebilir) oluşturuyor. Şimdi aynı ‘koz’ların ABD’nin eline geçmesi Türk dış politikasını şantajla baş etmeye çalışırken boğulmaya götürebilir. İçeriyi tehdit, şantaj, yargılama teknikleriyle yöneten AKP, dışarda aynı şekilde yönetiliyor. İşte, AKP’nin anti-emperyalizminin kaynağı!

Çürüyen kapitalizmin halkta yarattığı yıkıma karşı soldan devrimcilerden gelen muhalefetin yetersiz kalması, kitlelerin sağ siyasi seçeneklerden medet ummasına neden olabilmektedir. Meral Akşener’in kuracağı partiye az da olsa çeşitli sol kesimlerden de oluşan ilginin kaynağı budur. Aynı şekilde az da olsa sosyalist kesimlerde de CHP’nin sağlayacağı çıkış olasılığına angaje olma halinin kaynağı da budur. Oysa ne CHP sosyalistlerin umduğu bir çıkışa yakın durmaktadır ne de Akşener sosyal demokratların umduğu bir çıkışı amaçlamaktadır. Diğer yandan Meral Akşener’in AKP’nin oylarını böleceği beklentisine sahip olanları büyük hayal kırıklığı bekliyor. Zira Akşener, parti programını AKP’nin oylarını bölmekten çok MHP küskünlerini ve CHP’nin ulusalcılarını hedefleyecek şekilde oluşturmaktadır. Akşener’in önemli destek kuvvetlerinden olan eski kontrgerilla şebekesinin AKP ile anlaşması durumunda Akşener’in Kurtulmuş ve Soylu benzeri manevralar yapmasını, Ataol Behramoğlu’nun desteğinin engellemesi pek mümkün görünmüyor. Çürümüş kapitalizmin atıklarından siyasi çıkış hayalleri, fena halde muhalefeti de çürütme tehlikesi barındırmaktadır, uzak durulmalıdır.

Egemen sınıfların derdine deva olma misyonunu yitirmiş kurumlar ve yapılar halkın dertlerine deva olmaktan çoktan çıktılar. Bırakalım ölüler kendi cesetlerini gömsünler. Devrimcilerin ne demokratlıklarını, ne özgürlükçülüklerini, ne anti-emperyalistliklerini, yüzyıllık işbirlikçi sağcılara ispat etme sorunu yoktur (o Perinçekgillerin sorunudur). Sosyalizm çürüyen kapitalizme karşı mücadele içinde her gün yeniden ve yeniden üretilmekte olan şeydir. Hayat direnişin olduğu yerde sürüyor. Tıpkı kadınların TBMM önünde Erdoğan’a meydan okumaları gibi; tıpkı velilerin kupon arazi sevdasına feda edilen çocuklarının geleceği için meydan okumaları gibi. Ancak çürüyen kapitalizme karşı direnenler, halkların kurtuluşunun yolunu açabilirler.




Kaynak: Sendika.org

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1007 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER G.yorum Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI