Bugun...



KHK ile ihraç edilen akademisyenler: Bir gün döneceğiz ve bizim olanı alacağız

Mersin Üniversitesi’nde “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan 14 akademisyen son KHK ile üniversiteden ihraç edildi. Geçen yıldan bu yana Mersin Üniversitesi’nde görevli, bildiriye imza atan 21 akademisyenin tamamı ihraç edilmiş oldu

facebook-paylas
Tarih: 08-05-2017 16:14

KHK ile ihraç edilen akademisyenler:  Bir gün döneceğiz ve bizim olanı alacağız

KHK ile ihraç edilen akademisyenler:

Bir gün döneceğiz ve bizim olanı alacağız

 

KHK ile ihraç edilmelerinin ardından 60 gündür açlık grevinde olan Akademisyen Nuriye Gülmen ve Öğretmen Semih Özakça'nın durumuna dikkat çekmek için Ankara Konur Sokak'ta basın açıklaması yapıldı.

 Açıklamada HDP Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu'nun Avrupa Komisyonu'na sunduğu mektup okundu. Mektupta “Bir ülkenin akademisyenlerinin açlık grevi başlatması o ülkenin ayıbıdır” ifadeleri yer aldı.

KHK ile ihraç edilmelerinin ardından Ankara Konur Sokak'ta başlattıkları açlık grevinin 60. gününe giren Akademisyen Nuriye Gülmen ve Öğretmen Semih Özakça için basın açıklaması düzenlendi.

 

KHK ihraçları sonrasında kurulan Sokak Akademisi'nden akademisyenler ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) de destek verdiği açıklamada, “Emekçiyiz haklıyız kazanacağız” sloganları atıldı.

Burada konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Gülmen ve Özakça'nın çok büyük bir sorumluluk üstlendiklerini, sadece kendileri için değil KHK'lerle mağdur olan herkes için böyle bir yönteme başvurduklarını söyledi. Türkdoğan, toplumsal muhalefetin bu duruma seyirci kalmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Sorumluluk üstlenmeliyiz. Hiçbirimizin yaşam hakkını tehlike altında bırakmadan, birlikte mücadeleyi büyütmeli ve çeşitlendirmeliyiz” dedi.

Türkdoğan'ın ardından HDP Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu'nun Avrupa Komisyonu'na sunduğu mektup okundu.

 Mektupta KHK'lerle binlerce kamu emekçisinin işlerinden edildiği, bu hukuksuz ve keyfi ihraçlara karşı iç hukuk yollarının önün tıkatıldığı ifade edildi. Mektupta Gülmen ve Özakça'ya destek olmak için çeşitli illerde açlık grevi başlatan akademisyenlere de değinilerek, “Bir ülkenin akademisyenlerinin açlık grevi başlatması o ülkenin ayıbıdır” denildİ

Mersin Üniversitesi’nde “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan 14 akademisyen son KHK ile üniversiteden ihraç edildi. Geçen yıldan bu yana Mersin Üniversitesi’nde görevli, bildiriye imza atan 21 akademisyenin tamamı ihraç edilmiş oldu. Akademisyenler yaşanan süreci Cumhuriyet’e anlattı. Mardin’in Derik ilçesinde 1980’de o zaman adı “Apocular” olan PKK’nin ilk silahlı eylemlerinden birinde şehit olan Yüzbaşı Beşir Bayraktar’ın oğlu Doç. Dr. Ulaş Bayraktar, medya tarafından linç edilen, hakkında soruşturmalar açılan ve en sonunda üniversiteden ihraç edilen akademisyenlerden. İhraç edilmesine şaşırmadığını belirten Bayraktar, “Üniversiteyle ilişkimiz birtakım unvanlar, makamlar değildi. Biz bilgiyi edinmeyi, dağıtmayı amaçlıyorduk. Wikipedia’nın başına gelenlerden farklı değil bizim başımıza gelenler. Üniversitenin cenderesinden kurtulmuş olduğumuz için heyecanlıyım. Hayallerimiz birikti. Soru ne yapacağız değil, nereden başlayacağız, hangisini yapacağız olacak” diyor.

 

İhraç edilenler içinde en kıdemli öğretim üyesi Pof. Dr. Ayşe Gül Yılgör. 1992’de kurulan üniversitede 1993’te göreve başlamış. “Benim sicil numaram 17. Benden seneler sonra gelen Ahmet Çamsarı (rektör) beni atamaz. Gerçekliği, meşruluğu olmayan bir uygulama bu. Günün birinde döneceğiz ve bizim olanı geri alacağız” diyor Yılgör. Barış bildirisine herkesin kendi bireysel iradesiyle imza attığını, ortak noktalarının ise “ölümlerin durması temennisi” olduğunu kaydeden Yılgör, “Bildirinin yayımlanmasının ardından hukuksuz uygulamalar başladı. 1,5 yıl oldu ortada bir dava yok ama genç arkadaşlarımız dava gerekçesiyle işten atıldı” dedi.

 

 

Üniversite yönetimi AKP’nin il örgütü gibi

 

Bildiriye imza attığı için işten çıkarılan genç akademisyenlerin durumunu konuşmak üzere Rektör Ahmet Çamsarı ile görüşen heyette yer alan Prof. Dr. Mustafa Kalay, “Görüşmede Rektör Bey’in içinden Cumhurbaşkanı çıktı. ‘Sizin gibilerin üniversitede işi yok’ dedi” sözleriyle anlatıyor görüşmeyi. “Ben Maraş katliamından kıl payı kurtulmuştum. Bugün Maraşlı bir rektör tarafından işimden edildim” diyen Kalay, “Geçmişte de buraya komünist üniversite dendi. MGK kararıyla 30 tabip albay buraya gönderildi. Ulusalcı kimliği önde olan bir yönetim dayatıldı. Nasıl ki askeri yönetim buraya Uğur Oral’ı gönderdiyse şimdiki iktidar da abartılı beklentilerle Ahmet Çamsarı’yı gönderdi” diyor.

 

3 kuşağı kaybettik

 

“Benim akademik maceram, Türkiye’de üniversitelerin son 20 yılının özeti gibi” diyen Prof. Dr. Atilla Güney de 20 yıl önce akademiye girişinin ”bölücü” olduğu gerekçesiyle engellenmek istendiğini hatırlatıyor. Güney, “Aradan 20 yıl geçti, ne değişti? Mahkeme kararıyla akademiye başlamıştım, bir başka hukuk metniyle, KHK ile akademiden atıldım. 2008’de Ulaş Hoca ile birlikte türbana özgürlük bildirisine imza koyduk. Bugünün muktedirleri o zamanın mağdurlarıydı. O bildiriyi hazırlayan şimdi sarayda danışman. Biz onların haklarını savunmuştuk, şimdi onlar bizim ipimizi çekiyorlar. 6 bin akademisyeni, 50 bin öğretmeni ihraç ettiler. Bu ülkenin 3 kuşağını kaybettik. Bu mu vatanseverlik” diyor.

 

Prof. Dr. Çetin Veysal da, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu “Türkiye despotlaşıyor, totaliterleşiyor” sözleriyle özetliyor. Veysal, “Aslında bu yaşananlar tasarlanmıştı. Tek dil, tek devlet, tek bayrak, tek şef adım adım gerçekleştiriliyor. Liberal politikalar, serbest piyasa adı altında yağma düzeni kuruldu şimdi de köleleştirmeye gidiyor. Kendinden olmayanı yoksul bırakmayı, aç bırakmayı hedefliyor. Bizim için vatan insandır, dildir, adalet, eşitlik, özgürlüktür. Biz vatanımızı ekmeğimizden fazla sevdik. Ekmeğimizi elimizden alacaklarını bildiğimiz halde herkese iş, herkes aş dedik. Bildiriye imza attığınız için pişman mısınız diye soruyorlar. Hayır. Bin kere önüme gelse o bildiri bin kere imzalarım” diyerek yaşananları anlatıyor. Doç. Dr. Metin Altıok, Mersin Üniversitesi’ndeki barış bildirisi imzacısı akademisyenlerin ihraç edilmesini, üniversitenin yeniden dizayn edilmesi olarak yorumluyor. Altıok, “1990’larda, Demirel’in ‘toplumsal uzlaşma’ politikaları gereğince Mersin Üniversitesi sosyal demokratlara verilmişti. Ama sonraki süreçte Kürt fobisiyle Mersin Üniversitesi’ni dizayn ettiler. 2017’de de Kürt fobisiyle dizayn ediyorlar” diyor.

 

Yrd. Doç. Dr. Hakan Altun ise Bülent Somay’ın “Bastırılanın geri dönüşü devrimdir” sözünü hatırlatıyor ve şöyle diyor: “Akademiyi sokağa saldılar, şimdi kendileri düşünsün. Arkamıza baktığımızda bir yıkım görüyoruz. Akademi de bu yıkımın küçük bir parçası. Ama bir şeylerin filizlenmesi için de bunların yaşanması gerekiyordu. Üzülecek değiliz. Bu bir sınavdı. Bizim için, arkadaşlarımız, kanımızda yıkanmak isteyenler için sınavdı. Biz bu sınavı alnımızın akıyla geçtik. Bildiriye imza attıktan sonra her yerde, emniyette, okulda bize ‘pişman mısınız’ diye soruyorlardı. Hiç kimse barış istediği için pişman olmasın.”

 

Özgür değilseniz sanat sizin neyinize

 

Yrd.Doç. Dr. Veli Mert, barış bildirisine imza atan tek Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesiydi. Yaşananlara sanatçı duyarlığıyla da baktığını kaydeden Mert, “Özgür değilseniz sanat sizin neyinize? Evrene, dünyaya tanıklık edeceksiniz ve tanıklığınızın söz hakkını kullanacaksınız. Eğer tanıklık ettiğime itiraz hakkım yoksa benim varoluş hakkım ortadan kalkar. Benim bu konuda kişisel öykülerim de var. Benim asistanımın babası öldü. Kimse bu öyküler üzerinden bakmıyor ‘Siz çetesiniz, örgütsünüz’ diyorlar. Buradaki akademik tavrı bir külli irade içinde görmek, cüzi iradeye hak vermemek adil değil” diyor.

 

Yrd. Doç. Dr. Tolga Tören de, hem işten atılmalarında, hem ihraç edilmelerinde Rektör Çamsarı’nın kininin etkili olduğu görüşünde. Tören, diğer akademisyenlerin yaşananlara sessiz kalmasını şöyle yorumluyor: “Üniversitede olup da, bildiriye katılmasa da, akademinin ahlakını savunmak için ‘böyle olmaz’ demesi gereken sessiz ve büyük bir kitle var. Sessiz kalarak kendilerini kurtaracaklarını düşünseler de tarih bize, başkasının haksızlığına sessiz kalanların kurtulduğunu söylemez. Her şeyden önce kendi çocuklarının okuyacağı üniversitelerin tarumar edilmesine sessiz kalarak kendi çocuklarının geleceğiyle oynuyorlar aslında. Kendi tasfiye süreçlerine sessiz kalıyorlar.”




Kaynak: Cumhuriyet

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 876 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Hak İhlalleri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI