Bugun...



Kürt Açmazı Edward Hunt

Orta Doğu’daki en gelecek vaat eden demokratik deneyimin hayatta kalmasına izin verilecek mi? Yanıt, giderek artan bir şekilde Trump yönetiminin jeopolitik heveslerine bağımlı hale geliyor.

facebook-paylas
Tarih: 16-04-2018 03:16

Kürt Açmazı Edward Hunt

Kürt Açmazı

Edward Hunt

Orta Doğu’daki en gelecek vaat eden demokratik deneyimin hayatta kalmasına izin verilecek mi? Yanıt, giderek artan bir şekilde Trump yönetiminin jeopolitik heveslerine bağımlı hale geliyor.

IŞİD’e karşı savaş boyunca ABD’li askeri yetkililer, defalarca Suriye’deki Kürtlerin önderliğindeki milisleri savaş alanındaki mücadeleleri için övdüler.

The Kurdish Dilemma

BY
 
EDWARD HUNT

Will the most promising democratic experiment in the Middle East be allowed to survive? The answer increasingly depends on the geopolitical whims of the Trump administration.

 

İslam Devleti’ne (IŞİD) Karşı Özel Operasyonlar’ın komutanı olan Tümgeneral James Jarrad, geçen sene coşkulu bir şekilde “Yılmaz bir iradeleri var. Korkusuz savaşçı ve kusursuz lider ve oldukça inanılmaz taktisyenler oldular” dedi.

 Geçtiğimiz Şubat’ta, ABD Merkez Komutanlığı komutanı General Joseph Votel, bir kongre komitesine Kürtlerin önderliğindeki savaşçıların “Suriye’de, IŞİD’e karşı sahadaki en etkili güç” olduğunu söyledi.

İslam Devleti’nin, 2014’te Irak ve Suriye’de korku krallığını kurmasından bu yana, –iki ana grup olan Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birlikleri’nden (YPJ) oluşan- Kürtlerin önderliğindeki güçler, gerçekten de IŞİD’in kazanımlarını tersine çevirmekte merkezi bir rol oynadılar. Ama ABD’li yetkililerin sürekli övgüleriyle ilgili şaşırtıcı olan şey, Kürtlerin aynı zamanda kuzey bölgesi olan Rojava’da, ABD’li siyaset yapıcıların ilgi göstermesi pek de mümkün olmayan bir proje, bir sol toplumsal devrim için savaşması.

Beklenildiği gibi seçkin çevrelerde, herkes ABD ordusunun Kürt devrimcilerle müttefik olmasını desteklemiyor. Ortaklık ilk şekillenmeye başladığında, Wall Street Journal “IŞİD’e Karşı Amerika’nın Marksist Müttefikleri” diye uyarı yaptı.

Geçen yıl, ABD’li eski diplomat Stuart Jones, Kongre’den, ABD’nin Kürtlerin önderliğindeki güçlerle ilişkisinin “ABD değerleri ve ideolojisine kesin olarak düşman olan bir siyasi örgüt için siyasi tekel yaratmayacağı”ndan” emin olunmasını talep etti.

Washington’daki bir önemli endişe, Kürt devrimcilerin, ABD önderliğindeki küresel düzenin temel dayanaklarını kesin bir şekilde reddeden antikapitalist bir alan oluşturması. Diğer bir önemli kuşku, Kürt devrimcilerin, ABD hükümetinin terörist örgüt olarak sınıflandırdığı Kürdistan İşçi Partisi’yle (PKK) tarihsel bağlarının olması. ABD’li askeri yetkililer tekrar tekrar Kürtlerin önderliğindeki güçlerle PKK arasında herhangi bir devam eden bağlantı olduğunu inkâr ederken, Washington’da YPG’nin PKK’ye bağlı olduğu geniş bir kabul görüyor.

IŞİD’in Irak ve Suriye’de tamamen yenilgiyle karşı karşıya olmasıyla birlikte, ABD’nin ilişkisi üzerine tartışma doruk noktasına ulaştı: Washington, Kürtlerin önderliğindeki güçleri desteklemeli mi yoksa onları, devrimlerini yok etmeye çalışan bir sürü güçle karşı karşıya mı bırakmalı?

ABD’nin Yaklaşımı

Obama yönetimi Suriyeli Kürtlerle ortaklığa ilk karar verdiğinde, bunu sol bir devrimi desteklemek için değil, sadece IŞİD’e karşı savaşacak müttefik bulduğu için yaptı.

Dışişleri Bakanlığı yetkilisi David Satterfield bu yılın başında, Kürtlerin önderliğindeki güçler “bu savaşta ortak olarak öne çıktılar. Bunu yapan sadece onlardı. Tekliflerimize ve ısrarlarımıza rağmen başka hiçbir devlet, hiçbir taraf bu savaşı yürütmeye razı olmadı.” diye açıkladı.

Tek sorun, Türk hükümetinin ABD’nin Kürtlerle ortaklık yapmasının istememesiydi. NATO müttefiki Türkiye, YPG’yi, PKK’nin bir uzantısı ve Kürt ulusal kurtuluşunun bir partizanı, Türk devletinin bir düşmanı olarak görüyor. Bu sorunla karşı karşıya kalan ABD’li yetkililer basit bir çözüm ürettiler: Kürt savaşçılara güçlerini Arap savaşçılarla birleştirmelerini ve kendileri için yeni bir isim bulmalarını önerdiler.

ABD Özel Operasyonlar Komutanı Raymond Thomas “Onlara gerçekten isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söyledik, yani, YPG dışında kendinize ne demek istersiniz dedik. Ve neredeyse bir gün içinde Suriye Demokratik Güçleri olduklarını duyurdular” diye hatırlattı.

İsim değişikliğiyle birlikte ABD, Kürtlerin önderliğindeki güçlere, IŞİD karşısında sayısıza başarıya ulaşmalarına yardım eden yoğun askeri destek sağlamaya başladı. Kürtlerin önderliğindeki güçler; Kobanî bölgesini uzun bir kuşatmaya karşı korudular, Minbiç’i ele geçirmek için büyük bir saldırı başlattılar ve IŞİD’in başkentinden atılmasına yardım eden Rakka saldırısına önderlik ettiler.

Yine de ABD’li yetkililer, bir takım şerhlerle destek verdikleri konusunda net oldular. Kürtlerin önderliğindeki güçler savaş alanında ne kadar kahramanlık gösterirlerse göstersinler, ABD’li yetkililer, Suriyeli Kürtlerin Rojava’da öncülük ettikleri toplumsal devrimi desteklemeyi reddettiler.

Suriyeli Kürtler, Mart 2016’da, Suriye içerisinde yeni bir özerk bölge kurduklarını duyurarak önemli bir adım attıklarında, ABD’li yetkililer karşı olduklarını açıkladılar. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby “Suriye içerisinde öz yönetimi, yarı özerk bölgeleri desteklemiyoruz” dedi.

Birkaç ay sonra ABD’li yetkililer daha somut bir adım attı. ABD’li özel kuvvetlerin –Amerikan ve Kürt askeri güçler arasında artan dayanışmanın bir işareti olarak- YPG armalarını taktığı haberlerinden sonra, özel operasyon kuvvetlerine bu armaları çıkarma emri verdi.

ABD’li askeri yetkililerin Suriyeli Kürtleri övmeye devam etmelerine rağmen, esas tartışma konusu yerinde duruyor: ABD’nin, Kürtlerin öncülük ettiği radikal öz yönetim ve toplumsal adalet deneyimini desteklemekte bir çıkarı yok. Suriyeli Kürtleri, Suriye’ye çok sayıda olumlu toplumsal değişimi taşımalarıyla ilgili öven Özel Operasyonlar Komutanı Raymond Thomas dahi Kürtlerin önderliğindeki milis güçleri için “sahadaki temsilcilerimiz”den daha farklı bir şey söylemiyor. Thomas, Kürtlerin önderliğindeki güçler için “bizim için çalışan ve üzerimize düşeni yapan 50.000 kişilik vekil güç” demişti.

Yeni Stratejik Değerlendirmeler

IŞİD’de karşı savaşın sona yaklaşmasıyla birlikte, ABD’li yetkililer, Suriye’deki savaşın sonucunu şekillendirmeye yarayabileceklerini düşünerek Kürt müttefiklerini kullanmanın yeni yollarını arıyorlar.

Yüz binlerce insanın hayatına mâl olan Suriye’deki çatışma 2011’den beri şiddetleniyor. İran ve Rusya tarafından desteklenen Suriye lideri Beşar Esad, çoğu ABD ve diğer bölgesel güçler tarafından desteklenen birçok isyancı örgüte karşı yıkıcı bir savaş yürüttü. On binlerce sivil iki ateş arasında kaldı ve milyonlarcası yerinden oldu.

IŞİD yenilmesi ABD liderliğindeki koalisyonu savaşta daha doğrudan bir rol oynayacakları iyi bir konuma getirdi. O zamanın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, bu yılın başında “Amerika Birleşik Devletleri ve IŞİD’i yenmek için bizimle çalışan koalisyon güçleri bugün Suriye topraklarının yüzde 30’unu, nüfusunun büyük bir kısmını ve petrol yataklarının büyük bir kısmını kontrol ediyor” diye konuştu.

Birçok yetkili, ABD liderliğindeki koalisyonu muhafaza ederek, Rusların ve İranlıların Suriye’de faaliyet göstermeye devam etmesini çok daha zorlaştırabileceklerini söylüyorlar. Aslında, savaşa daha doğrudan müdahil olabilmek için Kürtlerin önderliğindeki güçlerle bağlarını devam ettirmek istiyorlar.

Dışişleri Bakanlığı yetkilisi David Satterfield, bu yılın başında “İran’a karşılık verirken” yeni Suriye devleti için yeni siyasi yapılar yaratmanın önemini vurgulayarak “Çeşitli nedenler için kalacağız” diye açıkladı.

ABD’li eski diplomat James Jeffrey de benzer hedefleri tanımladı: “Türklere, Kürtlerin IŞİD’i yenmek için geçici, taktiksel ve iş görmek için olduklarını söyledik” dedi. Devam ederek, ABD’nin Kürtlere “İran’ı sınırlamak” ve Ruslara baskı yapmak için gerek duyduğunu söyledi: “Bunun tüm amacı, Suriye’de siyasi bir çözümü zorlamak için kalacağız diyerek Rusları Suriyelilerden ayırmaktı.”

O zamanlar ABD’li yetkililer, Kürtlerin önderliğindeki ortaklarını Kuzey Suriye’de 30.000 kişilik bir sınır gücüne dönüşmeye başlayacaklarını açık ettiler. Savunma Bakanı James Mattis’e göre, koalisyon güçleri Kürtlerin önderliğindeki güçleri, bölgeyi daha etkin bir şekilde korumaları için eğitip donatarak yardım ediyorlardı. Mattis “Yani silahlandırılacaklar. En azından tüfekler ve makineli silahlar gibi şeylerle” diye duyurdu.

Trump yönetimi anında ciddi bir direnişle karşılaştı. Türk hükümeti bu hareketi kınadı ve Suriyeli Kürtleri, Rojava’da devrimlerine devam ettirme niyeti olmadığını söyledi. Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürtlerin önderliğindeki güçleri “ortadan kaldırmakla” tehdit etti.

Trump yönetimi, Türk güçlerinin, Rojava’nın üç kantonundan biri olan Afrin’i işgal edip ele geçirmesine izin vererek kısmen Türk hükümetine teslim oldu. Ocak’tan Mart’a, Türk güçleri, yüzlerce sivilin öldüğü ve 200.000 Kürdün bölgeden kaçmasına neden olduğu bir kuşatma başlattı.

Ne zaman ki Türk hükümeti saldırılarını, ABD güçlerine saldırı çağrısında bulunacak kadar, Rojava’nın diğer parçalarına genişletme tehdidinde bulundu, o zaman Trump yönetimi geri püskürttü. Türk yetkililerle buluşan Tillerson, Amerikan güçlerinin, geçmişte Kürtlerin önderliğindeki güçlerin IŞİD’in elinden kurtarılması için yardımcı olduğu Mınbiç kentinde kalmaya devam edeceğini duyurdu.

ABD ve Türk hükümetleri arasında gerilimler artarken Trump yönetimi bir başka ciddi sorunla karşı karşıya kaldı. Şubat ayında Rus paralı askerlerin desteklediği Suriye rejimi yanlısı güçler, Doğu Suriye’de Kürtlerin önderliğindeki güçlere karşı bir saldırı başlattılar. Rusların olası dahlinin farkında olan ABD’li yetkililer, hava saldırısıyla yanıtlamaya karar verdiler ve onlarca Rus dahil yüzlerce kişiyi öldürdüler.

Rahatlıkla tırmanabilecek bu olay, çatışmanın ne kadar çabuk bir şekilde ABD ve Rusya’yı doğrudan savaşa çekebileceğini gösterdi. Ve Suriyeli Kürtlerin toplumsal devrimlerini yürüttükleri sürece boğuşacakları varoluşsal tehditleri açığa çıkardı. Sadece Türk hükümeti tarafından ortadan kaldırılmakla tehdit edilmiyorlar, aynı zaman Esad’ın da devrimi başarıya ulaştırma niyeti olmadığını biliyorlar. ABD ordusunun sınırlı desteği olmasaydı, birçok cepheden istilalarla karşı karşıya kalmışlardı bile.

Şimdi Ne Olacak?

Türk güçleri ve Suriye rejimi yanlısı güçler, Trump yönetiminin Suriyeli Kürtlerle işbirliğine olan bağlılığını test ederken Washington’daki yetkililer şimdi ne yapacaklarına dair ateşli bir tartışma içindeler. IŞİD’e karşı savaşın büyük ölçüde hafiflediği konusunda anlaşmakla birlikte, Suriye’deki savaşa doğrudan müdahil olmaya devam edip etmemek konusunda anlaşamıyorlar.

Ocak ayında, Dışişleri Bakanlığı yetkilisi David Satterfield, bir kongre komitesine “Başkan, stratejik olarak, Suriye’yi terk etmeyeceğimiz kararına bağlı. Zaferi ilan edip gitmeyeceğiz” dedi. Dışişleri Bakanı Tillerson, ABD “Suriye’de askeri varlığını koruyacak” diyerek bu kararı teyit etti.

Aynı zamanda, birçok yetkili, Suriye’den çıkmak için hazırlanma zamanının geldiğinde ısrar etmeye başladı. Şubat ayında, ABD’nin Suriye eski büyükelçisi Robert Ford, bir kongre komitesini herhangi bir uzun vadeli ABD askeri taahhüdüne karşı uyardı: “Sonuçta, Suriyeli Kürt ve Suriyeli Arap müttefiklerimiz Esad’la bir anlaşma yapmalı. Süresiz bir askeri varlık için hazırlıklı olmadıkça, bu anlaşma Esad’ın koşullarına göre olacak çünkü Esad çıkmamızı bekleyecek.”

Ford, özellikle Amerikan-Kürt ittifakının, ABD’nin Türkiye’yle olan ilişkilerini ve ABD’nin İran’a karşı siyasetini nasıl etkileyeceği konusunda endişeliydi. Kongreye, ABD’nin bölgedeki önceliklerini dikkatli bir şekilde değerlendirmesini tavsiye etti: “Eğer ABD’nin önceliği Suriyeli Kürt güçleri İslam Devleti’ne karşı kullanmaksa, o zaman Türkiye’yle İran sorununa dair çalışmak çok daha güç olacak. Diğer yandan önceliğin İran olmasına karar verirsek, o zaman da Türkiye’yle bir tür anlaşmaya nasıl varabileceğimizi çözmemiz gerek.”

Trump yönetimi içerisindeki yetkililer aynı konular üzerinde düşünüyorlar. Bazı üst düzey yetkililer, Amerikan güçlerinin bölgeden çekilebilmesi ve Türkiye’yle bir yakınlaşma için Suriyeli Kürtlerin Esad’la anlaşma yapmasını istiyor. Diğerleri, İran ve Rus müdahalesiyle daha doğrudan mücadele ederken Esad üzerindeki baskıyı muhafaza etmek için Kürtlerin önderliğindeki güçlerle çalışmaya devam edilmesi gerektiğini düşünüyor.

Şimdiye dek sertlik yanlıları, Trump’ı, ABD güçlerinin bölgede kalması gerektiğine ikna ederek üstün geldiler. Ama bu pozisyonlarını ne kadar koruyabilecekleri belirsiz.

Nihayetinde esas soru, Trump yönetiminin IŞİD’i yenmekte kilit rol oynayan güçleri desteklemeye devam edip etmeyeceği ve Kürt özgürlük mücadelesinde ciddi bir ilerlemeyi kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağı. Sonuçta Trump’ın kararı, Orta Doğu’daki en gelecek vaat eden demokratik deneyimin hayatta kalmasına imkân verilip verilmeyeceğini belirleyecek.




Kaynak: Jacobin / Kontra Salvo

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1131 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI