Bugun...



Putin’in eski danışmanı Gleb Pavlovsly’den Putin Hakkında

Putin’in dünya görüşü – Gleb Pavlovsky Putin sinik değildir. İnsanın günahkâr bir varlık olduğunu, onu iyileştirmenin anlamsız olduğunu düşünür. Adil, doğru düşünen insanlar yaratmaya çalışan Bolşeviklerin basit salaklar olduğuna ve öyle yapmamış olmaları gerektiğine inanır.

facebook-paylas
Tarih: 26-02-2022 16:02

Putin’in eski danışmanı Gleb Pavlovsly’den  Putin Hakkında

Putin’in eski danışmanı Gleb Pavlovsly’den  Putin Hakkında

 

Putin’in dünya görüşü – Gleb Pavlovsky

 

Putin sinik değildir. İnsanın günahkâr bir varlık olduğunu, onu iyileştirmenin anlamsız olduğunu düşünür. Adil, doğru düşünen insanlar yaratmaya çalışan Bolşeviklerin basit salaklar olduğuna ve öyle yapmamış olmaları gerektiğine inanır. Bir yığın para ve enerjiyi ona harcayarak yok ettik ve aynı zamanda da diğer ulusları özgürleştirmeye çalıştık. Neden böyle yapılsın ki? Buna gerek yok

Tom Parfitt’in Putin’in eski danışmanı Gleb Pavlovsly’yle yaptığı bu söyleşi Temmuz/Ağustos 2014 tarihli ve 88 sayılı New Left Review’da yayımlanmıştır.

 

Ocak 2012’de, o sırada Guardian için Moskova’da çalışmakta olan Tom Parfitt tarafından yapılan aşağıdaki söyleşi daha önce yayımlanmamıştır. Bu dikkate değer belge -muhtemelen Putin’in yönetme vizyonu ve [bu vizyonun] kökleri hakkında şimdiye kadar ortaya çıkmış, en açıklayıcı tek anlatımdır. Pavlovsky, 1999’un sonlarından 2011’e kadar, Rusya kamuoyunun fikrini yönetmekte Putin’in anahtar danışmanlarından biriydi; Vladislav Surkov ile birlikte rejimin en öndeki iki ‘siyasal teknologu’ndan biri. Bu ikilinin profilleri gayet ayrıktı. 1964 doğumlu, yarı-Çeçen, bankacılık ve iş hayatından yükselen, post-modern bir ideolog ve yarı-zamanlı romancı olan, Kremlin danışmanı Surkov, post-komünizmin saf bir ürünüyken, bir on yıl önce, 1951’de Odessa’da doğan Pavlovsky, geç 1960’larda ‘anarşizm ve aşırı solculukla’ itham edilmiş muhalif bir öğrenciydi. 80’lerin başlarında bir yeraltı dergisindeki rolü yüzünden tutuklanmış, yetkililerle işbirliği yaptığı için hapsedilmek yerine kuzeye sürgün edilmişti. Gorbaçov geldiğinde Moskova’ya döndü, zamanın demokratik mayalanması sırasında bir aktivist oldu, daha sonra kendisini Yeltsin’in yanına attı ve Yeltsin’i 1996’ya kadar Kremlin’de tutan şikeli seçimin örgütlenmesine yardım etti. Daha sonra, Putin’in altında ‘yönetilen demokrasi’nin [managed democracy] mimarı oldu ve on yıl boyunca onu yakından gözlemledi, ta ki 2011’de patronunun üçüncü dönem Başkanlık için geri dönmesine itiraz edip uzaklaştırılana kadar. Surkov’dan daha keskin bir zekâ ve tarihsel akla sahip olan (aynı zamanda, daha az sertlikle olsa da, kenara itilen) Pavlovsky, Putin’in evveliyatının, mizacının ve dünya görüşünün -her şeyden önce de sermayeye karşı tutumunun- çarpıcı bir portresini çiziyor. Aynı zamanda, Putin’in sahip olduğu, ama Medvedev’i kenara itip Kremlin’e geri dönmeye karar verdiğinde düşüşe geçen politik onayın içeriden birisinin verdiği anlatımını sunuyor; bu geri dönüş, Pavlovsky’ye göre, ‘bir sigorta şirketi ile bir kumarhanenin melezi’ haline gelmiş bir politik sistemin tam finansallaşmasını gerektiriyordu. Eleştirenlerin gözünde ‘fiyakalı sinisizmi ve şok ediciliğiyle’ ünlü olan Pavlovsky, kendisini bir ‘hükümet inşa etme ve koruma uzmanı’ olarak tanımlıyor. Bu söyleşiden beri rejimin Ukrayna’daki krizi ele alışını, kendisinin de inşasına yardımcı olduğu, sokağa salınmış kör duyguları bastırmak için dizayn edilmiş politik teknolojiyi, açık sözlülükle eleştirmektedir. Geçenlerdeki bir makalede, rejimin içindeki yarı-bağımsız ve istikrarı bozacak potansiyeli olan bir ‘patojenik’ güç olarak kırbaçladığı popüler histeriyi kendisine döndürebileceği kaygısıyla Rus televizyonunun rolünü hedef aldı.

 

GLEB PAVLOVSKY

PUTİN’İN DÜNYA GÖRÜŞÜ

Söyleşiyi yapan Tom Parfitt

Putin’in ideolojik dünya görüşünün kökleri nelerdir?

 

Putin bugün sahip olduğu fikirlerin hemen hepsini 1990’ların başında geliştirmişti. Tam St Petersburg’da çalışmaya başladığı zamandı, ama o zamanların belgesel kayıtlarına bakarsak, bir dizi tutuma zaten sahipti, örneğin, Rus idari sisteminin üniter, merkezileşmiş bir devlet olması gerektiği ve aynı zamanda, chinovniki’nin [bürokratlar] rüşvet almasını da onaylıyordu. Bu pek çok insanı şaşırttı, ama buna olumlu baktığı inkâr edilemez. Hatta, o zamanki Moskova Belediye Başkanı Gavril Popov’un, bürokratların verilen kontratlardan komisyon alma hakkına sahip olmaları, skandal tezini paylaştı; ve tekrarladı.

 

Tabiî, bir yandan da iktidarı serbestçe, mücadelesiz, sanki sokakta bulmuş gibi ele geçiren o yılların demokratlarına duyduğu ince aşağılama da vardı. Yani, bu dönemde Putin fikirlerinin pek çoğuna zaten sahipti, oportünizminin işaretleri de dahil olmak üzere -onun akışa karşı yüzmenin anlamsızlığı, aslında akışla birlikte gitmek gerektiği hissiyatı. Bir eğilime karşı savaşıp kaynaklarınızı niye harcayacaksınız ki? Eğilimin kaynaklarını alıp ulaşmak istedikleriniz için kullanmalısınız. Bu içgüdü başından beri Putin’de vardı. Ultra-milliyetçi Rusya Liberal Demokrat Partisi’nin başı Vladimir Jirinosky’den de Rusya’nın general-gubernatorstva’ya [genel valilikler] bölünüp her bölgenin başına da oradan sorumlu bir genel valinin getirilmesi fikrini almıştı. Yeltsin de böyle bir düzenlemeyi hayal etmişti ama gerçekleştirmesi mümkün değildi. Bu Rusya’da çok popüler bir fikirdir.

 

Bu fikirleri hangi anlamda Sovyetler Birliği’nin çöküşü şekillendirdi?

 

Putin,1980’lerin sonundan sonra Sovyetler Birliği’nin çöküşü bağlamında rövanş arayan, çok yaygın, ama politik olarak opak, temsiliyeti olmayan, görülmeyen bir katmana aittir. Ben de onlardan biriydim. Arkadaşlarım ve ben olup biteni kabul edemeyen insanlardandık: bunun devam etmesine müsade etmemeliyiz diyenler. Elitler içerisinde böyle yüzlerce, binlerce insan vardı, bunlar komünist değillerdi -ben mesela, hiçbir zaman Komünist Partisi’nin üyesi olmadım. Bu insanlar 1991’de olanların nasıl yapıldığından memnun olmayan insanlardı. Birbirine benzemeyen insanlardan oluşan, özgürlük hakkında çok farklı fikirleri olan bir gruptu. Putin, 90’ların sonuna kadar rövanş anı için pasif olarak bekleyenlerden biriydi. Rövanş’tan, geçmişte içinde yaşadığımız ve alışkın olduğumuz büyük devletin dirilişini kastediyorum. Şüphesiz bir başka totaliter devlet istemiyorduk, ama saygı duyulabilir olanı istiyorduk. 1990’ların devletine saygı duymak imkansızdı. Yeltsin hakkında iyi şeyler düşünebilir, ona üzülebilirdiniz. Ama benim için, Yeltsin’i farklı bir ışık altında görmek imkânsızdı: bir yandan onu ceza almaktan korumak gerekiyordu, diğer yandan, devlet için son umut olarak Yeltsin önemliydi, çünkü açıktı ki, eğer valiler iktidara gelirse bir diğer Belozhevsky Uzlaşması’nı kabul edecekler ve bu da Rusya’nın sonu olacaktı.

 

Putin, Rusya’nın çökmesinden ders almayan bir Sovyet insanıydı. Yani, ders aldı, ama çok pragmatik olanlardan. Kapitalizmin Sovyet biçimiyle geleceğini anladı. Hepimize, kapitalizmin, arkasında büyük paranın ve onun arkasında da bütün dünyayı kontrolü altına almaya özenen bir askeri makinanın durduğu, demagoglar krallığı olduğu öğretilmişti. Putin’in kafasındaki resmin çok sarih, basit olduğunu düşünüyorum; resmi bir ideoloji olarak değil, ama sağduyunun bir çeşidi olarak. Onun düşüncesine göre, Sovyetler Birliği’nde bizler aptaldık; para kazanmayı düşüneceğimize adil bir toplum inşa etmeye çalışmıştık. Batılı kapitalistlerden daha çok para yapmış olsaydık, onları satın alabilirdik veya onlarda olmayan bir silah yaratmış olabilirdik. Hepsi bundan ibaret. Bir oyundu ve biz kaybettik, çünkü en basit birkaç şeyi yapmadık: kendi kapitalist sınıfımızı yaratmadık, bizim tarafımızdaki kapitalist yırtıcılara gelişme ve onların yırtıcılarını yeme fırsatı vermedik.

 

Bu fikirler ne dereceye kadar Putin’in politik fikirlerinin hassasiyetinin ve onun ortaya çıkardığı Rusya’nın dayanağıdır?

 

Putin’in düşüncesinin o zamandan beri önemli ölçüde değiştiğini zannetmiyorum. Bunları sağduyululuk olarak görüyor. Bundan dolayı pozisyonundan rahat ve emin; fikirlerini savunmaktan korkmuyor. Putin şöyle düşünüyor: Şu Batı’daki insanlara bak, hem bunları bunları söylüyorlar hem de gerçekte şunları şunları yapıyorlar. İki partili şahane bir sistem var, biri diğerine devrediyor ve arkalarında bir ve aynı şey var: sermaye. Şimdi sermayenin bir fraksiyonu var, sonra bir başkası. Ve bu parayla entelijensiyanın hepsini satın aldılar ve hangi politikaya ihtiyaçları varsa onu örgütlüyorlar. Aynısını yapalım. Putin kendisine rövanş görevini vermiş bir Sovyet insanıdır, aptalca ve askeri anlamda değil, ama tarihsel anlamda. Bunu kendisine Sovyet dilinde verdi, jeopolitiğin dilinde, sinisizme yakın olan katı pragmatizmle ama son tahlilde sinik değildi. Putin sinik değildir. İnsanın günahkâr bir varlık olduğunu, onu iyileştirmenin anlamsız olduğunu düşünür. Adil, doğru düşünen insanlar yaratmaya çalışan Bolşeviklerin basit salaklar olduğuna ve öyle yapmamış olmaları gerektiğine inanır. Bir yığın para ve enerjiyi ona harcıyarak yok ettik ve aynı zamanda da diğer ulusları özgürleştirmeye çalıştık. Neden böyle yapılsın ki? Buna gerek yok.

 

Putin’in modeli Zuganov’unkinden (Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nden geriye kalan partinin lideri) tamamen farklıdır. Putin’in fikri bizim kapitalistlerden daha büyük ve daha iyi olmamız, bir devlet olarak daha konsolide olmamız gerektiğidir: devlet ve işin [business] tekliği maksimum düzeyde olmalı. ABD’deki gibi bir iki parti sistemi? Şahane, ondan da alalım. Putin bunu gerçekleştirmek için yıllarca çalıştı. Başarılı olmadığını kabul etse de hala istediğinin bu olduğunu düşünüyorum, tahayyül ettiğinden çok daha büyük bir görev olduğunun farkına varsa da. Politika partiler içinde yapılmalı. Mevcut düzenleme bir tek parti sistemi değildir, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne benzemez. Hükümet eden parti, Birleşik Rusya, devlet değildir. Sadece Kremlin’e asılmış bir çuval dolusu insandır; Kremlin’den bölgesel aygıtlar yoluyla aşağıya sinyal gönderen bir telefon sistemi. Eski SBKP’nin aksine, kesinlikle hiçbir bağımsızlığı yoktur ve kendi başına hareket edemez. Politik talimatları yerine getiremez. Tam talimat vermek gerekir, bir, iki, üç, dört ve beş. Eğer üç ve dört yoksa, durur ve ne yapması gerektiğinin söylenmesini bekler. Birleşik Rusya’nın SBKP ile hiçbir ortak noktası yoktur. Sistemin bir bileşeni olarak faydalıdır. Putin’in çıkardığı sonuçlardan biri buydu; halkın oyuna ihtiyacınız var, 1917’de Kışlık Sarayı ele geçirmekten gelen değil halkın verdiği meşruiyete ihtiyacınız var.

 

İktidara gelmek için gerçek bir politik rekabeti içeren iki partili bir sistemi gerçekten istiyor mu?

 

Putin, Batı’daki siyasal partiler arasında gerçek bir rekabet olduğuna inanmıyor. Onu bir oyun olarak görüyor, özel bir kulüpte oynanan bir raundluk golf gibi: oyunculardan biri biraz daha kuvvetli, biri biraz daha zayıf ama aslında gerçek bir rekabet yok. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya Federal Cumhuriyeti’nde, Konrad Adenauer’in liderliği altında olduğu gibi. İki parti var, biri iktidarda ve ikincisi bekliyor, belki uzunca bir zaman. Sosyal Demokratlar beklediler, 1945’ten 1970’e kadar galiba. Bir çeşit bir buçuk parti sistemi gibi. Putin her zaman, gelecek bir zamanda muhalefetin iktidarı alacağını ve o ana hazır olmamız gerektiğini söyledi. Hazır olmaktan, hem burada hem orada olmayı kastediyordu, yani iki partiyi de kontrol etmekten. İkinci parti Rusya’da henüz ortaya çıkmadı; ama Putin Komünistlerin sosyal demokratlara dönüşmesine karşı değildi. Partilerin hepsinin Başkan tarafından kabul edilmesi gerekirdi elbette. Başkanlığın gücünün diğer üç güçten daha yüksek olduğu fikri bizim anayasamızda vardır. Başkan’ın, yürütme gücüyle alakalı olmayan özel bir çeşit gücü var: yürütme gücü Başbakan’la biter. Başkan bunların hepsinin üstündedir, bir çar gibi. Putin için bu dogmadır. Eski toplumlarda ve devletlerde bir düzen anlayışı olduğunu (seçimlerden zaferle çıkan insanların muarızını yok etmek istemediğini) ama bizde bu düzen anlayışının olmadığını düşünür. Aynı zamanda da Rusya’da şimdiye kadarki bütün iktidar biçimlerinin tamamlanmamış olduğunu düşünür: kuvvetli, dayanıklı bir hükümet biçimi inşa etmek istiyor.

 

Yani Putin bilinçli olarak çar-gibi-başkan fikrinin propagandasını yapma gayretinde miydi?

 

Putin bir parti başkanı fikrinden hiçbir zaman hoşlanmadı. Ama ekibi içinde bu konu üzerinde hiçbir zaman tam bir konsensüs olmadı. Bir parti[li] başkanı tahayyül edenler, bu ifadeyi Batılı anlamında anlamadılar, ama daha çok bir süre iktidarda kalan ve bonuslarını (para, kariyer ve ün kazanma avantajları) toplayan ve sonra kenara çekilen bir elit grubun dönemsel rotasyonu olarak anladılar. İkinci grup iktidara gelir ama birbirlerini yok etmeyi istemezler. Putin her zaman şunu söyledi: biz kendimizi biliyoruz, biz daha henüz o aşamaya gelmedik; biz biliyoruz ki kenara çekilir çekilmez bizi yok edeceksiniz. Bunu çok açık olarak söyledi: bizi duvarın önüne dizecek ve öldüreceksiniz. Bu çok derin bir inançtı, Yeltsin’in Yüksek Sovyet’e ateş açtığı ve resmi olarak açıklandığından (Putin biliyor) çok daha fazla insanı öldürdüğü 1993’teki sert çatışmalara dayanıyor. 1999’daki çatışma da vardı, Yevgeny Primakov ve Yuri Luzhkov’un liderliğindeki grubun, Yeltsin’e direkt olarak, eğer iktidarı kendilerine gönüllü olarak devretmezse Nikolay Çavuşevsku’nun akıbetini beklemesini söyledikleri zaman.

 

Yani, bir ‘yönetilen demokrasi’?

 

Evet, yönetilen demokrasi hakkında konuşuyoruz, belki siz Batı’da unuttunuz ama 1950’lerde, faşizmi yaşamış Avrupa ülkelerinde, bu kavram çok yaygındı. Almanya’da, örneğin, aynı fikir vardı: Almanların totaliteryenizme eğilimleri vardır dolayısıyla siyasetin yanına yaklaşmalarına müsade edilmemelidir. Özgürce oylarını kullanma imkanları olmalı ama reel politikayı kontrol eden insanlar aynı kalmalı, geri çekilmemelidirler. Sıkı bir kontrol sistemi yaratılmalıdır. Rusya’daki her şey (Devlet Duması’na girmek için gerekli olan yüksek baraj, bir buçuk parti sistemi) Almanya’dan alınmıştır. Ancak, finans ve siyasetin bölünmesiyle, Rusya’da tamamen başarılı olmadı. Demokrasi teorisi açısından bu sinisizm midir? Muhtemelen, evet, ama burada sinisizm gibi görünmüyor. Belki Avrupa’da daha dikkatli yapıldı ama sizin sisteminiz daha eskidir, daha iyi yapmayı öğrendiniz.

 

Not etmek gerekir ki, içinde farklı pozisyonların birlikte varolduğu, belli bir ‘Putin konsensüsü’ gelişti: hem halkı hem de elitleri içeren bir konsensüs. Bu yönetici elit ile, bir dereceye kadar sosyal dağıtımın garanti edildiği, toplumdaki ana gruplar arasında bir pakttı. Bu yeterli değil, çünkü devlet yoksul, ya da en azından Putin’in başkanlığının başında öyleydi. Bu paktın merkezinde devlet bürokrasisinin çalışanları vardır; bunlar 1990’larda çok zayıf bir pozisyondaydılar, tabiî bakanlar hariç. Ama herkes bakan değil. Bu konsensüs bölgesel bürokrasiyi ve 1990’larda aşağılanan askeri yapıları içeriyordu, ama aynı zamanda, entelijensiyanın aşağı katmanının öğretmenler, doktorlar gibi bir kısmını ve nihayet her şeyin ve herkesin onlara dayandığı kadınları içeriyordu, çünkü erkekler yeni sisteme nasıl uyum sağlayacaklarını bilemiyorlardı. Korkunç yüksek bir ölüm oranı vardı ve kadınlar ailelerin reisi oldular. Geçmişte kaybeden halk katmanları ülkede en önemli hale gelme gerçeğine sıkıca sarıldılar.

 

Diğer yandan, bu konsensüs, kendisini özgür hissetmek isteyen ve sınırlar arasında hareket etmek için maksimum özgürlük talep eden elitleri de içermeliydi. Yeltsin için vize kısıtlamalarını gevşetmek öncelik değildi. Putin için, bu, başından beri önemiydi. Eğer oyunu terk etmek istiyorsanız, lütfen gidin. Hiçbir ideolojik baskı olmayacak; hiç de gerek yok. Bu fikirlerin olmadığı bir devlet olacak, sadece sağduyuya ve ortalama yurttaşa dayanacak. Bununla beraber, kitlelere güce erişim verilmemeli; insanlar totaliteryendir ve yönetmek için güvenilemezler. 2000 yılında başlayan depolitizasyon için hakiki bir isteğin olduğu ve Sovyet modeline daha yakın bir şeye geri dönmek için gerçek bir isteğin olduğu zamanlardaki Putin konsensüsü buydu ve bu sadece bir yıl önce (2011 kastediliyor) dağılmaya başladı. Putin, tek garantör olduğuna ve yalnızca kendisinin bütün durumu kontrole muktedir olduğuna karar verince aşınmaya başladı. Bu onun yanlışıydı. 2012’de başkanlığa geri dönme kararı büyüklük çılgınlığıydı. Konsensüs onu karizmatik bir figür yapmıştı ve o da buna inandı.

 

Yani, ‘Putin konensüsü’nün 2011’in sonlarından beri çöktüğünü mü ileri sürüyorsunuz?

 

2007’de iktidardan çekilince, Putin kosensüsün genişlemesini deneyimlemeye karar vermişti. Birincil fikri buydu; ülkenin değişmeye ihtiyacı var, generaller tarafından yönetilemez. Selef farklı birisi olmalıydı, yoksa bir stagnasyon olacak. Yani, bu bir konsensüsün modernizasyonuydu. Sonra açığa çıktı ki, en azından benim için, Putin bu süreci frenlemeye başlıyordu. Bazı büyük iç değişiklikler vardı. 2010’un baharında Putin bir çeşit depresyona girdi, bu çok farkedilebilir bir şeydi. Hatta konuşması bile kötüleşti; kâğıttan okumaya başladı. İnsanların önüne çıkınca bir belirsizlik, bir özgüven eksikliği vardı. Kameraya bakmıyordu, ki hiç öyle değildir. Kararlarından ve birlikte çalıştığı insanlardan şüphe duymaya başladı. Değişmeye başladı. Hep beraber yaptıkları bir şeyin tam doğru olmadığına, Dimitriy Medvedev de dahil olmak üzere yanlış kararlar verdiklerine karar verdi. Ve bunun üzerinde hiçbir etkisi yoktu. Yani, içinde bir çeşit korku derinleşti. Putin ve Medvedev’in yıllar önce Putin’in döneceğine dair anlaştıkları tamamen bir mittir, bu fikri yüzlerce defa tartışmış olabileceklerine rağmen. Politika böyledir. Bu her zaman açık bir soruydu. Medvedev ve Putin farklı bir şekilde konuşurlar. Eski arkadaştırlar, birbirleriyle şakalaşırlar. Pek çok şey imayla ifade edilir.

 

2008’de, iktidarın el değiştirmesinden sonra, insanların Medvedev’i nasıl karşılayacakları hakkında veya belki hiçbir şeyi beceremeyeceği hakkında Kremlin’de tedirginlik vardı. Çok gergin bir andı. Dolayısıyla, muhtemelen, işlerin doğru gitmemesi durumunda ne olacağı üzerine tartıştılar. Ne de olsa, Putin’in reytingleri Viagra alıyormuş gibiydi; her zaman büyüdüler ve pürüzsüz bir şekilde yükseldiler. Bu arada, Putin’in en yüksek reytingleri başkanlığı bıraktıktan sonra geldi, 2008’de. Putin muhtemelen dönüşü sorununu zaten karar verilmiş bir şey olarak gördü, Medvedev ise bunu bir opsiyon olarak, kaçınmaya yetecek gücünün olduğu bir şey olarak anladı. Putin muhtemelen, eğer senin reytinglerin beni geçerse, o zaman olur dedi. Ama resmi bir anlaşma olmuş olamaz. 2010’da hissiyat değişmeye başladı; ve paradoks, Medvedev’in kabul görüp görmeyeceği hakkındaki endişeler, yönetici elit Putin’in muhtemelen dönmeyeceğine inanmaya başlayarak Medvedev’e doğru dümen kırmaya başlayınca meydana gelmeye başladı. Putin’i gardını almaya sevkeden gerçek bu oldu. 2010 yazının sonunda Kremlin için bir araştırma yaptık, bu araştırma elitlerin, iktidar eliti de dahil olmak üzere, Medvedev’i desteklemeye doğru meylettiklerini gösterdi. Putin’in ana destek tabanı sayılan emeklilerin artık Medvedev’i tercih ettiklerini gösterdi. Bunlar çoğunlukla erkeklerdi, kadınlar aslolarak Putin ile kaldılar. Medvedev kendinden daha emin hissetmeye başlayınca Putin korktu. 2010’da reytinglerinin eşit olduğu bir an vardı, bu da Putin’i telaşlandırdı. 2010’un sonbaharından, Medvedev’in Luzhkov’un gitmesinde ısrar etmesinden ve amacına ulaşmasından (Putin bundan hiç hoşlanmadı çünkü bu çok güçlü bir işaretti) sonra Putin, ilk başta zor algılanır bir şekilde, henüz her şeyin kararlaştırılmadığını göstermeye başladı.

 

Neden Putin ‘ulusal lider’ olarak kalmadı ve Medvedev’in Başkan olmasına müsade etmedi?

 

‘Ulusal lider’ ne demek? Eğer Putin gibi görüşlerinizi Rus halkının herhangi bir anda yetkililerin üzerine atlayıp onları kanlı parçalara ayırmaya hazır oldukları fikrine dayandırıyorsanız, o takdirde ‘ulusal lider’ gibi hayali bir yapıta yaslanamazsınız. Soru şudur, gerçek güç nerede, düğmeler ve manivelalar nerede? Putin, Medvedev’in popülaritesini [Putin’in] aşındırdığını ve iktidara dönmenin zamanının geldiğini hissediyordu. Sosyologlar ona, geri geleceğine dair imada bulunur bulunmaz reytinglerinin göklere yükseleceğini söylüyorlardı. Ama o bunu söyleyemezdi, çünkü tandemin* kurallarına karşı gelmiş olacaktı; ayrıca, Medvedev yeteri kadar sıklıkla, kalmaya hazır olduğunu ima ediyordu. Dolayısıyla, 2010’un sonunda bu ilişkide büyük bir gerginlik vardı; ailelerde olduğu gibi bu konuda konuşmamaları gerçeği de bu gerginliği şiddetlendiriyordu; problem, problemin tartışılmamasıdır. Bu konu hariç her şeyi konuşuyorlardı. Putin, ‘Benimle konuşmuyor, çünkü bir planı olmalı,’ diye düşündü, Medvedev de Putin hakkında aynı şeyi düşünüyordu. Daha da öteye, o Başkan’dı, neden böyle şeyleri Başbakan’la konuşacaktı ki? Medvedev’in tutumuna bir çeşit öfke hâkim oldu, örneğin Libya konusunda Putin’i keskin bir şekilde eleştirdiğinde. Bu olay ortaya çıkan zor ilişkiyi vurguladı. Medvedev’in aniden hükümeti kovacağına ve bunun tamamen farklı bir durum yaratacağına dair sürekli bir korku vardı. Bu korku 2011’in baharında yüksek bir düzeye ulaştı.

 

Ben o zaman ayrıldım; 2011’in Nisan ayında. Moskova Beyaz Evi’nin doğrudan emri üzerineydi, yani, Putin’in kişisel emri. Yönetici elite verdiğimiz garantinin gerçek bir problemle karşı karşıya olduğu fikrini belirtmiştim. Modernizasyon iktidarın karakterini değiştirecekti; korkunun sistemden uzaklaştırılmasına ihtiyaç vardı, böylece elitlere dahil olanlarda, iktidardaki bir değişiklikle soluğu hapisanede alacakları korkusu olmayacaktı. Bir antlaşma olmalıydı. Ama problem şuydu ki, Medvedev Putin’le hiçbir şey tartışmak istemiyordu, diğer yandan Putin kendisinin tek garantör olduğunu düşünüyordu, artık hiçbir şeyi garanti edemeyecek olsa da. Çevresindeki insanlar, bak ne oluyor, hepimiz Lefortovo hapisanesine gideceğiz, diyorlardı.

 

Bu korku neden?

 

Yeltsin’in 1993’te Parlamento’ya saldırısından beri, Kremlin’deki müesses nizamda var olan mutlak kanaat şuydu ki, güç merkezi kayar kaymaz veya bir kitle baskısı olursa veya popüler bir lider ortaya çıkarsa, herkes yok edilecek. Bu çok büyük bir kırılganlık hissiyatıdır. Birisine bir şans verilir verilmez (illâ halka değil, belki valilere, belki bir başka fraksiyona) müesses nizamı yok edecekler veya onun yerine biz onları yok etmek için savaşmak zorunda kalacağız. Aslında, ülkenin çöküşü riskinin önüne geçilmişti; Putin’in rövanş’ı bunu başarmıştı. Bütün yolsuzluğa rağmen Kuzey Kafkasya’da ayrılıkçılık tehlikesi yoktu ve 1990’lardan beri olmayan bir birleşik devlet konsensüsü vardı. Bölgelerde ayrılmak ve ayrı bir devlet kurmak isteyen kimse yoktu; o istek kaybolmuştu. Putin meşru bir başkanlık yaratmıştı. İstikrar vardı. İnsanlar Sovyetler Birliği’ni yeniden kurmak istemiyorlardı; tabiî şüphesiz Putin hala büyük bir devlet yaratmak istiyordu.

 

Başkanlığı yeniden üstlenmesine hangi nedenlere dayanarak muhalefet ettiniz?

 

Putin’in dönüşü taktik bir hataydı. Ne halk ne de elitler tarafından kabul edileceğini o zaman söyledim. Rokirovka’nın (‘kaleye yerleştirme’, Eylül 2011’deki Medvedev/Putin değişimi) ilanından bir hafta sonra Putin’in reytinginin keskin bir şekilde düşmesi ve Medvedev’inkinin daha da keskin düşüşü bir tepkiyi gösterdi: daha önce Putin’i destekleyenler tarafından kabul edilmemişti. Böylece Putin konsensüsü dağılmaya başladı. Konsensüs sürdüğü sürece insanların seçimler hakkında belirli bir şikayetleri yoktu. Ya oy vermediler ya da iktidar partisi için oy verdiler. Ama rokirovka’dan sonra, hızla memnuniyetsizleştiler; Aralık 2011’deki yasama seçimleri negatif bir tepkiyi kışkırttı. Birleşik Rusya partisi bölgelerin ekonomisinde hiçbir zaman büyük bir rol oynamadı. Yerel elitlerin kulübüdür. Ama şimdi şamar oğlanı olmuştu. Felç oldu ve çökmeye başladı. 2011’in baharında, Birleşik Rusya’nın yapılarını sulandırarak Halkın Cephesi’ni yaratan Putin problemi karmaşıklaştırdı. Kişiselleştirilmiş bir sistem fikrini teşvik ederek, ülkeyi yönetmek için hiçbir şey yapmasına gerek olmadığını gösterdi; kendisi yapabilirdi. Bu bir hataydı, çünkü çok uzun bir zamandan beri sistem kişiselleştirilmemişti. Ve Putin’i de sevmeye hazır değildi. Tandem en azından bir çeşit plüralizmdi. Halk tek lider kalıp yargısına dönmek istemedi ve Putin ise istediklerini düşündü. Benim için sürpriz oldu. Normalde temkinlidir ve içgüdüleri iyidir ama burada bir risk aldı.

 

2011’in başında Vladislav Surkov’a ve yönetim içerisindeki diğerlerine Medvedev’in kalmasının daha iyi olacağını söyleyip durdum. Surkov bunu tercih edilebilir opsiyon olarak gördü. Surkov’un Putin’in dönüşü deneyimini istediği izlenimini asla edinmemiştim. Sistemin sınırlarını sezmişti. Kremlin’in neye dayanıp neye dayanamayacağını anlayan Kremlin’deki son kişiydi. Şimdi bunu hissedecek kimse kalmadı.

 

Putin artık bir garantör olamaz. On yıl önce, “Belli koşullar altında sana mülkünü garanti edebilirim” diyebilirdi. Ya da oligarklara, “Bunu yapabilirsiniz ama şunu ve şunu yapamazsınız” diyebilirdi. Şimdi bunu yapamıyor çünkü şimdi her talimat satın alınmalı ve karşılığı ödenmelidir; böylece biri sizi dinler, emriniz yerine getirilebilir. İktidarın dikey aksı bir akreditrasyon sistemidir: işlerin yapılması için ödeme yapmanız gerekir. On yıl içerisinde, insanların Putin’i sevmeye ve yaptığı her şeyle anlaşmaya hazır olması temelden değişti. Artık o yok. Önceden, kimse karşı karşıya gelme riskini göze alamazdı, (bir vali mesela), çünkü mutlaka kaybederdi. Herkesin kendi kaynakları var. Putin, sevilmek için para dağıtmaya devam edebilir ama her hayran kişiye ödeme yapmak gerekir. Ödemeden kastım, bir çeşit finansal bonustur. Bizim siyasetimiz tamamen finansallaşmıştır. Yetkili kurumlar sadece kredi verme sınırları içerisinde var olabilirler. Ve bu anlamda, bizim sistemimiz kesinlikle idealdir, küreselleşmiş dünyada gereken budur. Putin’in gücü emirler yayımlamakta yatmaz; her şeyi emredebilir. Rusya’nın engin doğal kaynakları adına dünya piyasasına gidebilen kişi olmasında yatar. Bu bir tekeldir. Ekonomik olarak Putin konsensüsü harikulade bir şekilde devam etmektedir.

 

Şimdi Putin’in altında hareket ettiği kısıtlamalar nelerdir?

 

Diğer bakımlardan konsensüs bitti. Herkes mülkü için bir garantör istiyor ama Putin’in garantileri ‘Putin çoğunluğu’ var olduğu sürece geçerliydi; liberal elitler, oligarklar, girişimciler, bürokratlar, daha yaşlı olan kadınlar, hepsi Putin’in her sözünü desteklediler. O durumda, konsensüsü bozmadıkları sürece, korunduklarını, sigortalarının olduğunu hissettiler. Pratikte, iktidarın dikey aksı aşağıdan yukarıya doğru işler. Eğer biri bir şey yapmak isterse ticarete başlar ve bunu yapmak için de en yüksek otoriteye, Kremlin’e veya onun temsilcilerine başvurur, bundan sonra harekete geçebilir ve sorun yoktur. Ama şimdi mülkünü kimsenin garanti edemeyeceği bir durum var. Konsensüs bitti ve aynı zamanda bütün bir gölge mülkiyet sistemi ortaya çıktı ve herkesin bildiğinin gerçekle ilişkisi yoktur. Ve kendisini koruyamaz. Putin nasıl korusun? İnsanlara rüşvet almamalarını söyleyin? Ülkedeki bir tek kişi bile dinlemez. Putin’e göre, Medvedev’in bununla başedememesi gerçeği, Medvedev’in Rusya ile başedemeyeceğine karar vermesinin kısmi sebeplerinden biriydi.

 

Geç 2011’de patlayan Kremlin karşıtı protestolarla nasıl başa çıktı?

 

Şimdiye kadar açığa çıktı ki, Putin’in stratejisi yoktur; tepkiseldir. Ama şu anda içgüdüleriyle davranıyor ve protestoların kendi kendine sönümlenmesini bekliyor. Noel için verilen arada bir dereceye kadar olduğu gibi. Demokratik hareketimize en büyük darbeyi Noel Baba indirdi, Putin değil. En önemli şey şudur ki, Putin konsensüsü dağılmıştır ama kalan bir dizi sosyal grup başka bir alternatif görmüyor ve garanti istiyorlar. Aslında, Putin’in bunu verebileceğine artık inanmıyorlar. Ama, o değilse, kim? Devletimiz bir sigorta şirketi ile bir kumarhanenin benzeri olmayan bir melezidir. Herkese belli bir seviyenin altına düşmeyecekleri garantisi verilmiştir, diğer yandan da paralarıyla dünya piyasasında büyük bir kumar oynanmaktadır. Ama insanlar bir sigorta şirketini yakmazlar, çünkü sigortaları da alevlere karışıp gider. İnsanlar Dmitry Bykov’a (protestolar sırasında sahnede yer alan popüler şair) bakıyorlar ve düşünüyorlar: ‘harikulade, şişko, neşeli biri, bir şair, ama bizim paramıza ne olacak?’ Ve bu düşüncelere sahip olanlar sadece silovikiler değil.

 

Sonucun ne olacağını düşünüyorsunuz?

 

Mart 2012’deki seçimlerde Putin Başkan olacak, muhtemelen ilk turda, ama kullanabileceği etkin bir sistem yok. Yeni bir partinin yaratılması lazım. Putin bir cins kolalisyonla -bundan nefret etmesine rağmen- yönetmeye mecbur olacak. Bu nedenledir ki, protestoculara göreli olark yumuşak bir tavır alındı ve Putin, Medvedev’in partileri reform önerisini, onlardan hoşlanmamasına rağmen reddetmedi. Ama, koşulların Putin’i bir koalisyon hükümeti kurmaya zorlayıp zorlamayacağını bekleyip göreceğiz. Kendisini bunu yapmaya razı edebilecek mi; bir koalisyonun başkanı olabilir mi? Bunu yapamazsa yakında büyük bir kriz çıkacak. Bir hükümet kurabilecek mi, çünkü çok açık ki, Başbakan olarak Medvedev bunu kendisi yapamayacak. Hükümeti kim kotaracak? Putin, kendisinin yarattığı sistemi yok eden komisyonun başkanı olmak zorunda kalacak ve bir yenisini kuracak. Bu ‘likidasyon komitesi’ni bir araya getirmekte başarılı olacak mı? Bilmiyorum.

 

*tandem: iki kişinin aynı bisikleti birlikte sürmesi

 

[New Left Review’daki İngilizce orijinalinden Sevil Kurdoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]




Kaynak: sendika org-Çeviri- Sevil Kurdoğlu

Editör: Yeniden ATILIM

Bu haber 844 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI