Bugun...

Ortadoğu’nun 2019 İsyan(lar)ı-3

II.6) CEZAYİR

 

Yıllar önce, 2015 yılında Adam al Sabiri, “Cezayir’in güneydoğusundaki çöl kumları halk eylemlerinin ritmiyle hareket ediyor ve hükümet partisi protestoların bir ‘Arap Baharı’na dönüşebileceği uyarısı yapıyor,”[141] saptamasını yaparken; 2019’daki halk hareketinden söz ediyordu sanki…

1 Mart 2019’da, Cuma namazı sonrası yüzlerce kişi, 20 yıldır iktidardaki mevcut devlet başkanı Abdülaziz Buteflika’nın beşinci kez devlet başkanlığına aday olmasını protesto etmek için sloganlarla yürüyüşe geçti ve göz açıp kapayıncaya kadar onbinlerce kişi bu kalabalığa katıldı. Uluslararası burjuva ana akım medya organlarının bildirdiğine göre, yürüyüşler ve protestolar Cumartesi ve Pazar günü yüz binlerce göstericinin katılımıyla devam etti. Gösteriler Pazar günü gecenin geç saatlerine kadar sürdü. Başkent Cezayir’de günün herhangi bir anında gösteri yapmanın yasak olduğu (başkent haricinde, anlaşılan, sadece Çarşamba günleri izin veriliyor) ve en az 20 yıldır herhangi bir gece gösterisi yapılmadığı göz önüne alındığında, gösterilerin olağanüstü karakteri anlaşılabiliyordu…

Cezayir ekonomisi korkunç bir kriz içindeydi. Ekonomik kriz, nüfusun yüzde 50’si gibi muazzam bir bölümünü oluşturan 30 yaşın altındaki gençler arasında, yaygın olarak uyuşturucu kullanımına ve Fransa kıyılarına ulaşıp bir yaşam kurmak için ölümcül kaçma girişimlerinin yaygınlaşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla bu aynı zamanda Üçüncü Büyük Depresyon’un doğrudan ürünü olan ulusal bir krizdi.[142]

Gösterilerde bir öğrenci “Hükümete ihtiyacımız var, mafyaya değil. Oyun bitti” yazılı döviz taşıyorken; sokaklar “Hırsızlar, memleketi yediniz”, “Maskaralığa son”, “Halk rejim değişikliği istiyor” sloganlarıyla çınlıyor, sloganlar futbol maçlarını da etkiliyordu.

“Cezayir yozlaşmış rejimden bıktı!”[143] gerçeğiyle müsemma protesto eylemlerinde, “Askeri değil sivil bir devlet”, “Generaller çöpe, Cezayir bağımsızlığa” şeklinde sloganlar atılırken;[144] ülkede 30 yaş altı işsizlik oranı, yüzde 25’i aşmış durumdaydı![145]

Ülkede ekonomik büyüme yüzde 3 sınırının altına inmiş durumdaydı.

İşsizlik genelde yüzde 11, gençler (16-24 yaş) arasında yüzde 30 düzeyinde. İşsizliğin daha da artmasını önleyebilmek için yeni iş olanakları yaratmak gerekiyor. Ancak Boutefilka rejiminin, “karanlık ve kanlı 90’lardan” sonra uzun yıllar toplumsal barışı, Hamid Saidi’nin deyimiyle “hatta vicdanları” satın almasına olanak veren petrol gelirleri hızla düşüyordu.

Cezayir’in hidrokarbon gelirleri, ihracatının yüzde 95’ini kamu maliyesinin gelir kaleminin yüzde 60’ını oluşturuyor. Hidrokarbon rantını canlı bir ekonomik yapı geliştirmek yerine bugüne kadar çarçur eden, kendini zenginleştirmekte kullanan iktidar, şimdi hızla sorunları derinleşmekte olan bir ekonomiyle karşı karşıya.

Döviz rezervlerinin 2013’de 170 milyar Euro düzeyinden, 2018 yılında 75 Euro düzeyine gerilemiş olması da, Buteflika rejiminin manevra alanının hızla daralmakta olduğunu gösteriyordu.

Cezayir parası Dinar’in 2014 sonrası yüzde 40 değer kaybetmesi, enflasyonist baskıları arttırarak bu daralmayı ağırlaştırıyordu. Bu koşullarda, bütçe ve cari açıkların 2019’da GSMH’nın yüzde 10’una ulaşması bekleniyordu.[146]

Nihayetinde altı hafta sokakları meydanları doldurup hep bir ağızdan “git” dediler, güçlerini gösterdiler ve “Adam” (Abdülaziz Buteflika) gitti![147]

Öncelikle Mısır ve Tunus ile Cezayir örneklerinden, “Adam”ı devirmeye niyetli hareketlerin, toplumsal patlama öncesinde inşa edilmiş siyasi örgütlerinin, kurumlarının, hatta yeni bir toplumsal mutabakat üzerinde yükselen projelerinin olması gerektiği anlaşılıyordu.[148]

Birçok örnek gibi Cezayir’de de eksik olan buydu!

 

II.7) BİR “EK”

 

İki hafta arayla devrilen 20 yıl boyunca iktidarda olan 82 yaşındaki Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika ile 30 yıl boyunca işbaşında olan 75 yaşındaki Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir arasında pek çok benzerlik olmakla birlikte onları deviren halk hareketleri de adeta ikiz kardeşler gibi. Tam 30 yıldır işbaşında olan, temel hak ve özgürlükleri yok sayan, halka sürekli yoksulluk dayatan, yakın çevresini besleyen her iki “tek adam”ın halk ayaklanmalarıyla devrilmesi, diktatörlüğe karşı mücadelenin sürdüğü dünyanın değer ülkelerinde umut yarattı.

Çok güçlü diktatörlerin de bir gün öfkenin sokağa taşmasıyla, halk hareketi karşısında çaresiz kalabildiğini Cezayir ve Sudan’daki gelişmeler ortaya koydu. Ancak aynı gelişmeler rejimin diğer kurumlarının, yükselen halk hareketinin devrime ulaşmasını engellemek için sürekli manevralar yaptığı, eski yüzleri yeni diye pazarladığı, böylece devrimi çalmaya çalıştığını da bir kez daha gösterdi.

“Devrimin çalınması” 2011’deki Arap Ayaklanmaları sonrasında yükselen ve diktatörleri deviren halk hareketlerinin amacına ulaşamadığı süreci tanımlamak için kullanılmıştı. Ayaklanmaların başladığı Tunus’ta 24 yıl boyunca iktidarda olan “tek adam” Zeynel Abidin bin Ali yurt dışına kaçarken yerine onun politikalarını sürdürenler geçmiş ancak ilerici, sol güçler birlik olarak mecliste güçlü temsiliyet kazanmış ve ülke politikalarında etkin duruma gelmeyi başarmışlardı. Ayaklanmaların en kitlesel ve kararlı olduğu Mısır’da ise Tahrir Meydanı’ndan yükselen halk hareketiyle 30 yıl boyunca aralıksız başkanlık koltuğunda oturan Hüsnü Mübarek devrilirken, önce Müslüman Kardeşler, sonra da Abdülfettah Sisi’nin öncülük yaptığı askeri darbe, devrimi çalmıştı.[149]

İyi de, bundan sonra ne olacaktı? Halk hareketinin tarihte açtığı sayfadaki yeni olasılıkları kim nasıl değerlendirecekti? Hareket hâlindeki tarih içinde tatmin edici cevaplar bulmak zor. Cevapları, bizzat halkın sokaklardaki hareketinin, karşısındaki güçlerle çatışması verecek.

Buna karşılık, “On yıllarca ülkelerini kendi mülkleriymiş gibi yöneten, zenginliklerine el koyan, el koyduklarının bir kısmını adamlarına dağıtan, ekonomiyi, siyaseti, halkın kaderini belirleyen, her şeyi bilen, her şeye kadir, her şeye burnunu sokan, ‘Adamlar’ nasıl gitti” sorusuna cevap vermek daha kolay.

Bu soruya, Cezayir ve Sudan’a şu klasik formülün merceğinden bakarak cevap vermeye çalışabiliriz: “Yönetenler artık eskisi gibi yönetemiyorlar. Yönetilenler de artık eskisi gibi yönetilmek istemiyorlar”.

“Yönetenler eskisi gibi yönetemiyorlardı”. Cezayir’de ve Sudan’da devletin başında, güç biriktirme (yükselme) sürecini, popülaritesinin zirvesini çoktan geride bırakmış “Adamlar” vardı. Derin bir ekonomik kriz toplumsal dokuyu seyreltiyor, sınıflar arası dengeleri sarsıyordu.

Yalnızca yönetenlerin kendi aralarında paylaştıkları pasta küçülmüyor, halkın rızasını satın almalarına olanak veren kaynaklar da hızla eriyordu. Bu durum adeta “bir mumu iki ucundan birden yakmaya” benziyordu. Uluslararası sermayenin, devleti yöneten hırsızların, yerli kapitalistlerin çıkarları arasında bir denge kurmak olanaksızlaşmıştı. Oligarşi (Cezayir), İslâmcı hareket (Sudan) içinde “Ya her şeyi kaybedersek” sorusu yankılanıyor, çatlaklar hızla derinleşiyordu. “Adam”ın yönetimine, ekonomi politikalarına karşı farklı seçenek arayışları başlamıştı.

“Yönetilenler de artık eskisi gibi yönetilmek istemiyordu”. Her iki ülkede de yaşam koşulları giderek ağırlaşırken, ülkenin nüfusu içindeki oranı sürekli yükselen genç nüfusun, özellikle bunların eğitimli ve işsiz, ya da tatmin edici işler bulamayan kesiminin huzursuzluğu, öfkesi giderek kabarıyordu. Güvenli bir gelecek, kendilerini rahatça ifade edebilecekleri, özgür, demokratik, kültürel yaşam istiyorlardı. “Adamın” ve rejimin özel yaşamlarına burnunu sokmasından bıkmışlardı. Sudan’da özellikle kadınlar her fırsatta kendilerini hedef alan İslâmcı rejime öfkeliydi. Devrimin simgesinin bir kadın olması boşuna değildi.

Her iki ülkede de bir öfke dalgası birikiyor, patlama noktasına doğru yükseliyordu. Cezayir’de, oligarşi Buteflika’yı beşinci kez devlet başkanı yapmaya kalkınca, Sudan’da temel malların fiyatları aniden artırılınca, yönetilenlerin öfkesi patlayarak sokaklar döküldü.

Evet, artık “Adam” beceremiyordu, ekonomik kriz vardı, “Adamı” iktidarda tutan ilişkiler zayıflıyordu. Ancak bir çıkarlar zinciri içinde birbirlerine kilitlenmiş olanların bir değişiklik yapmaya ne acelesi, ne cesareti ne de gücü vardı. Hep birlikte tarihin aynı sayfasına takılıp kalmışlardı.

Halk bu sayfayı çevirdi, tarihte dün olmayan, hatta olması bile hayal edilemeyen olasılıklarla dolu yeni bir sayfa açtı. Evet, “Adamları” kendi adamları vurdu, şimdi belki de türlü jeopolitik hesaplar da devreye giriyor. Ancak ne olursa olsun, sayfayı halkın sokaklardaki gücü, direnci çevirdi. Bu güç, direnç olmasaydı “Adamlar” hâlâ yerlerinde oturuyorlar, çalmaya ve insanlara yaşamı zehir etmeye devam ediyorlardı.[150]

Bu da ezilenlerin önünde aşması gereken, ikinci aslî barikattı!

 

III. AYRIM: BİR KAÇ ŞEY DAHA

 

Toparlarsak: Öyle ya da böyle, dünya ile Ortadoğu kritik bir süreçten geçiyor. Hiçbir yerde sürdürülemez kapitalizmin lanetli egemenlerden beklenebilecek herhangi bir şey söz konusu değil ve olamaz da!

Artık Walter Benjamin’in, “Kuşağımızın deneyimi: Kapitalizm doğal bir ölümle ölmeyecek,” uyarısındaki üzere tüm emperyalistler ve işbirlikçileriyle mücadele etmeden; barış isteyip, savaşa karşı olmak söylemi de yeterli değildir. Karl Liebknecht’in altını özenle çizdiği gibi, “Gerçek düşman kendi ülkemizdedir”!

“Neyi, nasıl yapacağımız”a ilişkin tüm soru(n)lar artık, -soyut tariflerden ari!-bir sınıfsal perspektifin mücadeleci inşasına mündemiçtir; kişilere değil…[151]

Politik ezen/ ezilen ilişkisinin hiçbir varyantını “es” geçmeden; sınıf(lar) mücadelesinin ekonomik saiklerini önemsemekle mükellefiz.

Evet “homo ekonomikus”, “ekonomik çıkarları (karnını doyurma, barınma) doğrultusunda, yani biyolojik gereksinimlerine göre, bunları rasyonel biçimde tanıyarak hareket eden” insan anlamına gelir.

Gerçekteyse insanlar, hayvanlardan farklı olarak, konuşan sosyal yaratıklar olarak biyolojik çıkarlarını, gereksinimlerini, her zaman kültür ve ideoloji içinde anlamlandırırlar. Haz ve acı ikilemine de tutsak olmazlar; bu ikileme tutsak oldukça da insanlıktan uzaklaşırlar.

Üstelik insanın “rasyonel” değil, “bölünmüş” bir yaratık olduğunu, rasyonel yanının ağır bastığı durumlarda bile farklı rasyonalite denklemlerine göre hareket ettiğini de biliyoruz. Örneğin açız diye bağırmak yerine kahrolsun seçkinler, enteller diyebilirler. Ekonomi batarken, Yahudi düşmanı kesilebilirler, şeriat isteyebilirler, göçmenleri suçlayabilirler, hatta “konu vatansa gerisi boştur” filan da diyerek birbirlerini boğazlamaya gidebilirler.

Yeniden vurgularsak: İnsan, salt biyolojik bir varlık değildir, ekonomiyi adalet ve inanç bağlamında konuşur. Bunu kavramadan bir seçim kampanyası kurulamayacağı gibi, sapla samanı, “iyi ile kötüyü” ayırmadan (bölmeden) da siyaset yapılamaz.[152]

Tam da bu çerçevede -V. İ. Lenin’in ifadesiyle-, “Teoriye son şeklini veren yığın hareketi”dir.

“Nasıl” mı? Başkaldıran Fransa’nın duvarlarında şöyle bir (uyarı) slogan var: “Un jour j’irais vivre en theorie parce qu’en théorie tout se passe bien/ Bir gün teoride yaşayacağım, çünkü teoride her şey iyi gidiyor”

Elbette devrimci teorik çaba önemli ve vazgeçilemezdir: Ancak “Teorisisizm”e dönüşmemek kaydıyla; duruşumuz ile teorisisizm arasına belirgin bir sınır olmalıdır.

Ahmet Telli’nin dizelerindeki üzere, “hangi dağ efkârlıysa ordayız./ perişan edilen her şey bizimdir./ yağmur oluyoruz, hangi ırmak kurusa./ gülüşümüz çocuk, adımız eşkıyaya çıkmıştır bizim,” diye haykıran devrimci Marksizm -nihai kertede-; son noktası konulmamış (sınıf mücadelesine bağlı) inşa hâlinde bir tarihtir.

Marcel Proust’un, anımsamanın unutmaya karşı koyan, ona direnç gösteren boyutuna dikkat çekmesi de boşuna değilken, eklemeden geçmeyelim: Geçmişi (“eleştirilerimiz özeleştirimizdir,” mantığıyla) anımsayıp, yerli yerine oturmadan, geleceği bugünden kurup, kazanmak mümkün değildir.

 

13 Şubat 2020 15:11:14, İstanbul.

 

N O T L A R

[1] 15 Şubat 2020 tarihinde AKA-DER Maltepe’nin düzenlediği etkinlikte yapılan konuşma… Kaldıraç, No: 224, Mart 2020…

[2] Karl Marx.

[3] “Türkiye Dahil 47 Ülkede Bu Yıl Ayaklanmalar Yaşanabilir”, 21 Ocak 2020… https://haber.sol.org.tr/dunya/turkiye-dahil-47-ulkede-bu-yil-ayaklanmalar-yasanabilir-278804

[4] https://www.reddit.com/…/global_1_now_owns_twice_as_much_…/…

[5] İbrahim Varlı, “Zengin Siyasileri Yiyeceğiz, Çünkü Açız”, Birgün, 21 Ocak 2020, s.4.

[6] Yeni küresel güç aktörü olan Çin’in ekonomik faaliyet alanı genişliyor. Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar dört bir tarafta ticari hamlelerle ABD’yi geride bırakan Pekin’in son dönemde Ortadoğu’ya yönelik ilgisi gözden kaçmıyor. (Ekin Akyaz, “Çin, Ortadoğu’nun Uzaktan Gelen Yeni Ülkesi”, Birgün, 26 Ekim 2018, s.5.)

[7] Doğan Ergün, “Ortadoğu: Bol Oyunculu Saha”, Cumhuriyet, 13 Nisan 2018, s.6.

[8] Ergin Yıldızoğlu, “Ortadoğu Yangınına Yeni Petrol...”, Cumhuriyet, 11 Aralık 2017, s.9.

[9] Ergin Yıldızoğlu, “Her Yerde Korku”, Cumhuriyet, 28 Ağustos 2017, s.9.

[10] Ergin Yıldızoğlu, “Uğursuz Miras”, Cumhuriyet, 13 Ocak 2020, s.11.

[11] Nuray Mert, “Katar Krizi”, Cumhuriyet, 30 Haziran 2017, s.5.

[12] Özgür Doğan, “Ortadoğu Savaşı, Kudüs ve Filistin Sorunu”, 16 Aralık 2017… http://marksist.net/ozgur-dogan/ortadogu-savasi-kudus-ve-filistin-sorunu.htm

[13] “Sungur Savran’dan 5 Soruya 5 Net Yanıt: ‘Emperyalizme Güvenenler Şimdi Utanıyor Olmalı’…”, Birgün, 3 Haziran 2018… https://www.birgun.net/haber-detay/turkiye-de-marksist-birikimin-onde-gelen-isimlerinden-sungur-savran-dan-5-soruya-5-net-yanit-emperyalizme-guvenenler-simdi-utaniyor-olmali-218223.html

[14] Ergin Yıldızoğlu, “Stratejik Zafer - Ateşten Gömlek”, Cumhuriyet, 10 Ekim 2019, s.11.

[15] “İngiliz basınında korkutan yorum! ‘Bu artık bir vekalet savaşı değil’…”, 10 Mayıs 2018… http://www.hurriyet.com.tr/dunya/ingiliz-basininda-korkutan-yorum-bu-artik-bir-vekalet-savasi-degil-40832125

[16] “Savaşa Neden Olsa Bile İran’ın Saldırganlığını Sonlandırmaya Kararlıyız”, 6 Mayıs 2018… http://www.hurriyet.com.tr/dunya/savasa-neden-olsa-bile-iranin-saldirganligini-sonlandirmaya-kararliyiz-40827792

[17] Ali Karataş-Yusuf Ertaş, “İran’a Saldırı Bölgesel Savaşı Ateşler”, Evrensel, 20 Mayıs 2019, s.10.

[18] Cenk Ağcabay, “Umman Körfezi’ndeki Saldırılar ‘Topyekûn Savaşın’ İşareti midir?”, 15 Haziran 2019… http://sendika63.org/2019/06/umman-korfezindeki-saldirilar-topyekûn-savasin-isareti-midir-551259/

[19] “Yaşananlar III. Emperyalist Paylaşım Savaşıdır”, Devrimci Duruş, No:82, Kasım Aralık 2019, s.19-23.

[20] Ergin Yıldızoğlu, “Yeni Ortadoğu’da, İkilemler ve ‘Gerçek Erkekler’…”, Cumhuriyet, 19 Nisan 2018, s.9.

[21] Ergin Yıldızoğlu, “Birden Taşlar Yerinden Oynadı...”, Cumhuriyet, 19 Eylül 2019, s.11.

[22] Mustafa Kemal Erdemol, “Vekiller Gitti Asiller Kapışıyor”, Cumhuriyet, 15 Kasım 2018, s.11.

[23] Fehim Taştekin, “Orta Doğu’da Eksen Arayışlarının Merkezi Suriye”, 11 Aralık 2018… https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-46516387

[24] İbrahim Varlı, “Pax Americana’dan Pax Rusya’ya mı?”, Birgün, 14 Ocak 2020, s.4.

[25] “Fatih Yaşlı: ABD, İran’ın Ekonomisini Zayıflatarak Nüfuzunu Azaltmak İstiyor”, Evrensel, 10 Mayıs 2018, s.11.

[26] Nuray Mert, “Trump’ın Yeni Ortadoğu Siyaseti”, Cumhuriyet, 29 Mayıs 2017, s.5.

[27] Sol Parti Federal Parlamento Grubu Dış Politika Çalışma Grubu Başkanı ve Grup Başkan Yardımcısı Heike Hansel, “İran konusunda ABD’nin hiçbir şekilde ortaya koymadığı sözde deliller kabul edildi. Böylece Ortadoğu’da Trump’ın belirlediği politika da onaylandı. Bu bize göre feci bir durumdur,” dedi. (“Heike Hansel: Almanya’nın Trump’ın Ortadoğu Politikasını Onaylaması Feci Bir Durum”, Evrensel, 18 Ocak 2020, s.9.)

[28] Ceyda Karan, “Trump ile Bibi’nin ‘Nükleer Oyunu’…”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 2018, s.9.

[29] “İran Mesaisi Hızlandı... Gözler İsrail-Suudi Arabistan Yakınlaşmasında”, Cumhuriyet, 7 Mart 2018, s.7.

[30] “ABD, Suriye’de Uzun Kalacak”, Hürriyet, 8 Eylül 2018, s.7.

[31] Hüseyin Kalkan, “Ömer Taşpınar: Trump, İran’ı Zayıflatarak Irak’tan Çıkmak İstiyor”, Yeni Yaşam, 11 Ocak 2020, s.4.

[32] Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, Çev: Yelda Türedi, İnkılap Kitabevi, 2005.

[33] Mustafa Balbay, “ABD Ortadoğu’dan Vazgeçemez!”, Cumhuriyet, 19 Eylül 2019, s.9.

[34] “Beyaz Amerika” 11 Ekim’i (1492) bu anakaranın “bulunuşu” diye kutlayadursun, aynı tarih yerliler için “özgürlüklerinin son günü”dür. Kolomb’a gemileri verenler, Koca anakara 100 milyona tırmanan ve 263 ulustan oluşan yerlilerin binlerce yıllık ülkesiydi. Avrupalılar geldikten sonra, sayıları yüzde birine düştü. Kolomb istediği gün altın getiremeyenleri asıyor, kesiyor, yakıyordu.

Kolomb’un başladığını Avrupa’dan gelen Beyazlar sürdürdüler. Öyle ki, 1900’lerde ABD’deki yerli sayısı 300 bin’e düşmüştü. Ancak, insanın gerçeği saklamak ve yanlışı öğretmek konusunda bir geçmişi var. Bunda Amerikalıların özel bir bastırması ya da yeteneği olduğu söylenebilir. Birtakım yüksek yerli uygarlıkları Avrupalılar yok etti. Galeano’nun “Latin Amerika’nın Kanayan Damarları” kitabı bu acımasızlığı iyi anlatır. Bolívar, Zapata, Castro ve Che halk adına önde gelen kurtuluş savaşçılarıydılar. ABD Albayı Chivington’ın buyruğu ise şudur: “Tümünü öldürün ve derilerini yüzün!” General Sherman’ın da sözü: “Savaşı kadınlarla çocukların olduğu yerli kamplarına değin götürün!” General Custer yazılı antlaşmaları çiğneyen bir görevliydi. 

29 Aralık 1890’da toplarla gelen bir üniformalı Amerikan atlı birliği Oglala Sioux grubunu son üyesine değin bombaladı ve kılıçtan geçirdi. Bu kanlı olayda görev alanlardan yirmisine ABD Kongresi’nin bir de şeref madalyası verdiğini kaç kişi biliyor? (Türkkaya Ataöv, “ABD’ye Uygun Soykırım Tarihi: 29 Aralık”, Cumhuriyet, 29 Ocak 2020, s.2.)

[35] Mustafa K. Erdemol, “Trump Çektiği Savunma Sistemini Satacak”, Birgün, 28 Eylül 2018, s.4.

[36] “ABD’nin Ortadoğu’da Nerede Ne Kadar Askeri Var?”, Yeni Yaşam, 9 Ocak 2020, s.10. (https://www.newsweek.com/where-us-troops-near-iran-1480617

[37] Ahmet Yavuz, “Golan Kararının Çağrıştırdıkları”, Cumhuriyet, 28 Mart 2019, s.2.

[38] Doğan Ergün, “Fiili Adımı Filistin Kabul Etmeyecektir”, Cumhuriyet, 31 Ocak 2020, s.7.

[39] Mustafa K. Erdemol, “İsrail Sağının Büyük Başarısı”, Cumhuriyet, 30 Ocak 2020, s.7.

[40] “Filistin-İsrail Çatışması Alevlenebilir”, Cumhuriyet, 1 Şubat 2020, s.7.

[41] Doğan Ergün, “2019’dan Kalanlar... İsyan Dalga Dalga”, Cumhuriyet, 2 Ocak 2020, s.7.

[42] Mehmet Ali Çelebi, “Dünyayı İsyan Ateşi Sardı”, Yeni Yaşam, 31 Aralık 2019, s.4.

[43] Ezgi Kardeş, “2019’dan Kalanlar... Kıvılcımı ‘İletişim Vergisi’ Çaktı”, Cumhuriyet, 3 Ocak 2020, s.7.

[44] İlario Salucci, Irak’ta Solun Tarihi, Çev: Osman Akınhay, Agora Yayınevi, 2005.

[45] İbrahim Varlı, “Nereye Gitti Bu Ortadoğu Solu?”, Birgün, 12 Aralık 2017, s.4.

[46] İbrahim Varlı, “Ortadoğu Solu Geri Dönüyor”, Birgün, 22 Mayıs 2018, s.4.

[47] Mustafa Kemal Erdemol, “Vekiller Savaşının Eli Kanlı Aktörleri”, Cumhuriyet, 17 Kasım 2018, s.6.

[48] Mustafa K. Erdemol, “… ‘Kutsalların’ Çatışması: Mezhepçilik”, Birgün, 20 Ekim 2016, s.4.

[49] Mustafa Kemal Erdemol, “Mezhep Değil Jeopolitik”, Cumhuriyet, 16 Kasım 2018, s.9.

[50] Şükran Soner, “Afganistan, Irak İşgali Onayından Kudüs’e...”, Cumhuriyet, 15 Mayıs 2018, s.11.

[51] Karl Marx, W. Cleon Skousen, The Naked Communist, https://www.goodreads.com/work/quotes/1059225-the-naked-communist

[52] Çünkü; “Kendi suretinde insanı yaratan tanrı değildir, aksine tanrıları kendi suret ve benzeyişlerinde yaratan insanlardır.” (Ludwig Andreas Feuerbach.)

“Din zamanımızın gücü değil, güçsüzlüğüdür. Tanrıyı kendilerine kılavuz yapanlar boş bir gururu tatmin edecek hâle gelmişlerdir.” (Friedrich Hegel.)

“Ve Tanrı’ya itaat ettiğimizi sanırken aslında insanlara itaat ediyoruz.” (Albert Caraco.)

“Din ihtiyacı, en çok fakir ve geri ülkelerin ezilen halk yığınlarında kalmıştır. Din tesellisinden daha kolay bulunur ilaç yoktur.” (Hikmet Kıvılcımlı.)

“Her din tahakküm isteğinden doğmuştur.” (Jean Meslier.)

“Her savaş her zaman din ile ilgili olmuştur.” (Antonio Gramsci.)

“Çağlar boyunca, güçlü zayıfı ezdi; kurnaz ve kalpsiz, aptal ve masum olanları tuzağa düşürdü ve köleleştirdi, ve insanlık tarihinde, hiçbir yerde, hiçbir tanrı ezilenlerin yardımına koşmadı.” (Robert Ingersoll.)

“Tanrı varsa, insan köledir; insan özgür olabilirse ve olmak zorundaysa, o zaman tanrı yoktur.” (Mihail Bakunin.)

[53] “Siyasal Kamplaşmamız Işığında İran’daki İsyan”, Yolculuk, No:21, 5 Ocak 2018, s.17.

[54] Saira Raife, “İran’ın Sessiz Karşı Devrimi”, Evrensel, 21 Eylül 2018, s.10.

[55] Yaman Törüner, “Çözüm”, Milliyet, 22 Aralık 2015, s.11.

[56] Özlem Yüzak, “İran Olaylarının Düşündürdükleri...”, Cumhuriyet, 5 Ocak 2018, s.9.

[57] Kakşar Oremar, “İran’da Kanlı Günler”, Yeni Yaşam, 1 Aralık 2019, s.4.

[58] “İran’da Yoksulluk Arttı”, Yeni Yaşam, 3 Eylül 2018, s.9.

[59] E. Ava, “İran’da İnternet Yasağı Kalktı, Katliamlar Ortaya Çıktı”, Evrensel, 5 Aralık 2019, s.9.

[60] Geçerken bir örnek: İran’da maaşları ödenmediği için 2018 yılında günlerce gösteri yapan Yedi Tepe Şeker Fabrikası işçileri ile protestolara katılan 7 kişiye 6 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası verildi. Eylemlere destek verenler 5 kişi ile 2 işçiye, “ulusal güvenliğe karşı faaliyetler”, “yasa dışı gruplara üyelik” ve “rejime karşı propaganda” gibi suçlardan 6 yıldan 18 yıla kadar hapis kararı verildi. İran’da süren işçi eylemlerinde öne çıkan talepler ise ödenmeyen maaşlarının ödenmesi, yasa dışı olan 9 saati aşan çalışma saatlerinin azaltılması, sağlık sigortası ve asgari ücretin artırılması. (“İran’da Hakkını Arayan İşçilere Hapis Cezası Verildi”, Evrensel, 9 Eylül 2019, s.9.)

[61] “Zam İsyanı Tırmanıyor”, Birgün, 18 Kasım 2019, s.4.

[62] Abdolsalam Salimipoor, “İran’da Büyük Kriz... “Demir Yumruğumuzu Gösteririz”, 31 Aralık 2017… http://www.hurriyet.com.tr/iranda-buyuk-kriz-batik-finans-sirketleri-mi-sebep-oldu-40695723

[63] Ersin Çaksu-Karwan Hewram, “İran’da Bir Haftayı Geride Bırakan Eylemlerde Neler Yaşandı?”, ANF, 3 Ocak 2018.

[64] “ABD Kanalından İran İddiası: ‘Allah Yardımcımız Olsun’…”, Hürriyet, 2 Ocak 2018… http://www.hurriyet.com.tr/abd-kanalindan-iran-iddiasi-allah-yardimcimiz-olsun-40697623

[65] “İran’da Protestoların Kaynağı Kemer Sıkma Politikaları mı?”, 1 Ocak 2018… http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42533086

[66] Yasin Kobulan, “Arif Keskin: İran’daki Ayaklanmanın Siyasi Talebi; Köklü Rejim Değişikliği”, Özgürlükçü Demokrasi, 5 Ocak 2018, s.10.

[67] “Ruhani’den Ters Köşe”, Cumhuriyet, 9 Ocak 2018… http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/901205/

[68] Mustafa Kuseyri, “İranlı Yazar Rahmani: İran’da Halk Hareketi Yeni Bir İvme Kazanacak”, Evrensel, 14 Ocak 2020, s.4.

[69] Ana akım medyadan bir hezeyanı eklemeden geçmeyelim: “İran’da zamları protesto için başlayan gösteriler yalan haberlerin ve dış güçlerin müdahalesi ile kısa süre içerisinde ülke geneline yayılan kanlı eyleme dönüştü. Yaşananlar Gezi provokasyonunu hatırlattı.” (“Gezi Provokasyonu Şimdi İran’da Sahnede”, Sabah, 3 Ocak 2018, s.12.)

[70] Anıl Ataş, “Benzin Zammı Sadece Kıvılcım”, Birgün, 6 Aralık 2019, s.5.

[71] 1941’de kurulan komünist TUDEH Partisi kısa zamanda 78 ilde örgütlenmiş, 50 bin üyesiyle önemli bir kitle partisi hâline gelmişti. Parlamentoda 6 temsilcisi, hükümette de üç bakanı bulunan TUDEH Partisi, 1 Mayıs ve Anayasa günü kutlamalarında 50 bine yakın insanla miting yapabilecek güce ulaşmıştı. TUDEH’in yan kuruluşu olan Birleşik Sendikalar Merkez Konseyi’nin 1946’da petrol iş kolunda yaptığı genel grev sonucu taleplerini işverene kabul ettirmişti. Bu grev Anglo-Iranian Oil şirketi yöneticilerini paniğe sürükledi. İngiltere’nin Abadan Konsolosu endişesini “Rafinerinin ve petrol sahalarının güvenliğiyle İngiliz personelin güvenliği TUDEH’in iyi niyetine ve iradesine bağlıdır” sözleriyle dile getirecekti. (Miyase İlknur, “İran Yürüyor: Küçük ve Büyük Hicret”, Cumhuriyet, 7 Ocak 2018, s.10.)

[72] Ergin Yıldızoğlu, “İran’ı Düşünürken”, Cumhuriyet, 4 Ocak 2018, s.9.

[73] Güray Öz, “İran’ı Anlamak Kolay Değil”, Cumhuriyet, 3 Ocak 2018, s.6.

[74] Mustafa Zeyn, “Irak Halkının Söz Hakkı Yok”, Hayat, 23 Ekim 2010.

[75] “400 Bin Belgede Tam 109 Bin Ölü”, Radikal, 24 Ekim 2010, s.32.

[76] “Irak’ta On Binlerce Kişi Kayıp”, Cumhuriyet, 30 Ağustos 2010, s.11.

[77] “Saddam’ın kimyasal silahları var, hepimizi öldürecek” yalanıyla 2003’te alçakça işgal edilen Irak üzerine yeni bir “savaş raporu” (Boston Tufts Üniversitesi’nden Barry Levy ve Albert-Einstein Tıp Koleji’nden Victor Sidel’in araştırması...) yayımlandı.

Tıp dergisi The Lancet’teki ayrıntılı araştırmaya göre, savaşta 190.000’e yakın insan öldürüldü, öldü. 5 milyon Iraklı yerinden yurdundan oldu... Binlerce Iraklı yaralandı, hastalandı. Ülkenin bütün altyapısı paramparça oldu! Ülkenin bizzat kendisi dahil!

Iraklılar için bu ölüm sayısı mutlak değil. Geleceğe yönelik sonuçları itibarıyla da potansiyel olarak yüz binlerce ölümü bu sayıya katanlar var. Tüm sağlık altyapısının çökertilmesi nedeniyle, tedavi edilemedikleri için ve benzer nedenlerle savaşın etkileriyle ölen ve hâlâ ölmekte olan Iraklılar var... Bir de 10 yıldır ülkede esen terörün kurbanları...

Savaşın ABD’ye bedeli 2.2 trilyon dolar! Gelecek 40 yılı hesap etmişler, faiziyle birlikte 6 trilyon doları bulmuşlar... 4.487 Amerikalı asker öldü, 31.000 asker de yaralandı...

Yazarlar anımsatıyor: O zamanki Bush Kongre’ye verdiği raporda “Bu işi en çok 60 milyar dolara bitiririz...” diyordu! (Orhan Bursalı, “Irak Savaş Raporu, Kader Ağını Örüyor”, Cumhuriyet, 18 Mart 2013, s.6.)

[78] “Obama Irak’ta Yeni Sayfa Açıyor”, Radikal, 1 Eylül 2010, s.13.

[79] “ABD ‘Moral Liderliği’ İçin Yeni Darbe”, Radikal, 24 Ekim 2010, s.32.

[80] “Irak’a Kaos ve Yıkım Getirdi”, Birgün, 21 Mart 2018, s.4.

[81] Ali Karataş-Yusuf Ertaş, “Irak’ta Yolsuzluk ve Yoksulluğa İsyan”, Evrensel, 17 Ağustos 2015, s.10.

[82] “Irak’ta Dinmeyen Öfke: Halk Rejimin Devrilmesini İstiyor”, Evrensel, 23 Ocak 2020, s.9.

[83] “Irak’ta İç Savaş Çıkabilir”, Yeni Yaşam, 21 Ocak 2020, s.9.

[84] Bağdat’ta ABD Büyükelçiliği binasının bulunduğu korunaklı Yeşil Bölge yakınlarına 5 füze düştü. Düşen 5 füzenin birinin, büyükelçilik binasına isabet ettiği bildirildi. (“Irak: ABD Elçiliğine Yine Füze Saldırısı”, Cumhuriyet, 28 Ocak 2020, s.7.)

[85] “ABD-İran Gerilimi Sürerken Halkların Gündemi Ortak: İnsanca Yaşamak İstiyoruz”, Birgün, 16 Ocak 2020, s.4.

[86] “Iraklılar Hükümeti Sokakta Uyardı”, Evrensel, 20 Ocak 2020, s.9.

[87] Hediye Levent, “Ya Hep ya Hiç ya da Hiçbiri”, Evrensel, 26 Nisan 2018, s.11.

[88] “Lübnan’da Devrim Sloganları: İnsanlar Aç Kalırsa Yöneticilerini Yiyecekler”, 19 Ocak 2020… https://sendika63.org/2020/01/lubnanda-devrim-sloganlari-insanlar-ac-kalirsa-yoneticilerini-yiyecekler-574738

[89] Nalan Yazgan, “ABD-İran Gerilimi Lübnan’ı Nasıl Etkiliyor?”, Cumhuriyet, 15 Ocak 2020, s.7.

[90] Elif Görgü, “Habib Fares: Lübnan’da Egemenlerin Balayı Uzun Sürmeyecek”, Evrensel, 7 Kasım 2016, s.11.

[91] Ömür Şahin Keyif, “James Petras: ABD İstediğini Alamadı, Lübnan Yeni Oyun Sahası”, Birgün, 15 Kasım 2017, s.5.

[92] “Lübnan’ın Bab Al-Tabbaneh semtinde Ortadoğu’daki çatışmanın toplumsal etkilerini izlemek mümkün. Çatışma sırasında görev alırsa 3 dolar kazanan çocuklar, mermiler arasında İnternet kafeye koşuyor. ‘Bir çocuğa 20 dolar verip bir savaş başlatabilirsiniz’ diyor Derviş. Halası da ekliyor: ‘Politikacılar birbirlerine bir mesaj göndermek istediklerinde burada çatışma finanse ediyorlar’…” (Oriol Andrés Gallart, “Bilgisayar Oyunları, Yoksulluk ve Çatışma”, Evrensel, 21 Ocak 2015, s.10.)

[93] Hediye Levent, “Kavuran Seçim Rüzgârları”, Evrensel, 24 Mayıs 2018, s.11.

[94] Faik Bulut, “Lübnan’daki Halk İsyanının Arka Planı”… https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/01/23/lubnandaki-halk-isyaninin-arka-plani/

[95] Selim Deringil, “Lübnan Ayaklanması: Hepiniz Defolun!”, 23 Aralık 2019… https://marksist.org/icerik/Dunya/13325/Lubnan-ayaklanmasi-Hepiniz-defolun!

[96] Ümit Fırat Açıkgöz, “Lübnan’da Mezhepçiliğin Sonbaharı”, Birgün, 30 Ekim 2019, s.5.

[97] Nalan Yazgan, “Lübnan ‘Bağımsızlığını’ Kazanabilecek mi?”, Cumhuriyet, 22 Kasım 2019, s.9.

[98] Ümit Fırat Açıkgöz, “Lübnan’da Mezhepçiliğin Sonbaharı”, Birgün, 30 Ekim 2019, s.5.

[99] Cena Yasmin Nahal, “Lübnan İntifadası ya da Anti-Kapitalist Bir Kitlesel Hareketin Gelişimi”, 4 Şubat 2020… https://umutgazetesi16.org/arsivler/24979

[100] “Ekonomik Krizin Vurduğu Lübnan’da İsyan Büyüyor”, Birgün, 19 Ekim 2019, s.5.

[101] Ishac Diwan, “Lübnan’da Kusursuz Fırtına”, Birgün, 13 Ocak 2020, s.5.

[102] Hediye Levent, “Lübnan’da Neler Oluyor?”, Evrensel, 27 Ocak 2020, s.9.

[103] “Lübnanlıların ‘Öfke Haftası’: Artık Barışçıl Değiliz, Çünkü Bizi Duymuyorlar”, Evrensel, 22 Ocak 2020, s.9.

[104] “Lübnan’da Meclis Binası Etrafında Protestolar: Polis Saldırdı, 220 Yaralı”, Evrensel, 20 Ocak 2020, s.9.

[105] Nalan Yazgan, “Siyasilerin Anladığı Dilden Konuşacağız”, Birgün, 25 Ocak 2020, s.5.

[106] Lübnan’da halkın WhatsApp’a yapılan vergi zammı ile başlayan ve neo-liberal politikalara, yolsuzluklara ve kapitalist sömürü düzenine isyana dönüşen eylemler sürüyor. Lübnan Komünist Partisi Öğrenci ve Gençlik Örgütü üyeleri, bir banka şubesini işgal etti. Halk isyanı, Lübnan siyasetinde tam bir krize neden olurken ekonomik olarak da Lübnan’ı sarsmış, bankalardan günlük çekilecek para miktarına sınırlama getirilmişti. Bu nedenle, halk paralarını çekemedikleri için faturalarını ödeyemezken, ödenmeyen faturalar nedeniyle, elektrik, su gibi temel hizmetler kesilmeye başlamıştı. (“LKP Üyesi Öğrenciler ve Gençler Banka Şubesini İşgal Etti”, 29 Aralık 2019… http://direnisteyiz27.org/lubnan-komunist-partisi-uyesi-ogrenciler-ve-gencler-banka-subesini-isgal-etti/)

[107] “Lübnan’da Banka İşgali Devam Ediyor: Sermaye Rejimi Devrilsin!”, 31 Aralık 2019… http://direnisteyiz27.org/lubnanda-banka-isgali-devam-ediyorsermaye-rejimi-devrilsin

[108] Nalan Yazgan, “Lübnan’da Öfke Dinmiyor”, Cumhuriyet, 17 Kasım 2019, s.7.

[109] “Yakıt Zammı Ürdün’ü Karıştırdı”, Cumhuriyet, 16 Kasım 2012, s.13.

[110]  “Kral’dan Bir Açılım Daha”, Taraf, 6 Ekim 2012, s.2.

[111] “… ‘Bahar’ Amman’ın Kapısında”, Cumhuriyet, 6 Ekim 2012, s.12.

[112] “Kardeşler, Kral Abdullah’a Süre Verdi”, Cumhuriyet, 26 Eylül 2012, s.12.

[113] “Ürdün’de Halk Reform Sözlerine Artık Kanmıyor”, Milliyet, 21 Eylül 2012, s.25.

[114] “Ürdün’de Protestolar Sonucu Başbakan Mulki İstifa Etti”, Evrensel, 5 Haziran 2018, s.11.

[115] Ergin Yıldızoğlu, “Bu Sırada Ürdün’de”, Cumhuriyet, 18 Haziran 2018, s.9.

[116] “Ürdün Halkı IMF Hükümetine Karşı Ayakta”, Evrensel, 11 Haziran 2018, s.10.

[117] Kıvanç Eliaçık, “Ürdün: İşçiler Çeliğe Su Veriyor”, Evrensel, 8 Ocak 2020, s.4.

[118] “Sudan’da ‘Ekmek İsyanı’!”, Kızıl Bayrak, No:2018/03, 19 Ocak 2018, s.16.

[119] Mehmet Ali Güller, “Diktatörlerin Sonu: Ya Devrim ya Darbe”, Cumhuriyet, 15 Nisan 2019, s.12.

[120] Ergin Yıldızoğlu, “O ‘Adam’ Gitti, Bu ‘Adam’ da Gidiyor”, Cumhuriyet, 11 Nisan 2019, s.11.

[121] Mustafa Balbay, “Sudan: Her Şey Petrol ve Sudan!”, Cumhuriyet, 14 Nisan 2019, s.9.

[122] Fehim Taştekin, “Sudan, 30 Yıldır Görevde Olan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’le Vedalaşıyor mu?”, 10 Nisan 2019… http://direnisteyiz25.org/sudan-30-yildir-gorevde-olan-devlet-baskani-omer-el-besirle-vedalasiyor-mu-fehim-tastekin/

[123] Nesrine Malik, “Sudan’ın Kahramanları: Her Diktatörün Görev Süresi Bir Gün Son Bulur”, Yeni Yaşam, 21 Nisan 2019, s.10.

[124] “Sudan’da Geçiş Dönemi: Başarı Şansı ve Belirsizlikler”, Evrensel, 30 Ağustos 2019, s.9.

[125] Zafer Yörük, “Sudan’da Kanlı Bayram”, Yeni Yaşam, 9 Haziran 2019, s.7.

[126] Ergin Yıldızoğlu, “Sudan’da Bahar”, Cumhuriyet, 7 Ocak 2019, s.11.

[127] Sungur Savran, “Sudan Devriminin İlk Zaferi: Halk ‘Düzenli Geçiş’i Aşabilecek mi?”, 11 Nisan 2019… https://gercekgazetesi.net/uluslararasi/sudan-devriminin-ilk-zaferi-halk-duzenli-gecisi-asabilecek-mi

[128] “Sudanlılar Darbeye Karşı Sabahladı: Devrim Yeni Başlıyor”, 12 Nisan 2019… https://www.evrensel.net/haber/377387/sudanlilar-darbeye-karsi-sabahladi-devrim-yeni-basliyor

[129] “Sudan’da Halk Ayaklanmasının Çatı Örgütünden 7 Talep ve Cuntaya Uyarı”, Evrensel, 15 Nisan 2019, s.9.

[130] Ekin Akyaz, “Sudanlılar Kavgaya Devam Edecek”, 12 Nisan 2019… https://www.birgun.net/haber-detay/sudanlilar-kavgaya-devam-edecek.html

[131] “Sudan’da Darbe: Ordu Yönetime El Koydu, Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i Görevden Alıp Tutukladı”, 11 Nisan 2019… https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47893272

[132] Imad K. Harb, “İki Ülkedeki Değişimi Askerler Yönetemez”, Birgün, 15 Nisan 2019, s.5.

[133] “Sudan’da Rejim Karşıtı Hareket Darbeyle Sonuçlandı, Beşir Tutuklandı”, 11 Nisan 2019… https://www.evrensel.net/haber/377302/sudanda-rejim-karsiti-hareket-darbeyle-sonuclandi-besir-tutuklandi

[134] “Sudan’da Halk Yönetimin Sivil Hükümete Bırakılması İçin Sokaklarda”, Evrensel, 16 Nisan 2019, s.9.

[135] “Sudan’da Sivil İktidar İçin Eylemler Sürüyor”, Cumhuriyet, 13 Nisan 2019, s.7.

[136] “Sudan’da Darbe: Ordu, Sivil Yönetim Çağrısı Yapan Eylemcilerden Barikatları Kaldırmalarını İstedi”, Cumhuriyet, 22 Nisan 2019, s.7.

[137] “Ordu El Beşir’in Yolunda: 8 Ölü”, Yeni Yaşam, 4 Haziran 2019, s.9.

[138] “Sudan’da Ölü Sayısı ‘113’e Yükseldi’…”, Cumhuriyet, 7 Haziran 2019, s.13.

[139] Yusuf Ertaş, “Sudan’da Genel Greve Karşı Gözaltı Dalgası”, Evrensel, 10 Haziran 2019, s.9.

[140]  “Sudan’da Anayasal Bildiri Anlaşması İmzalandı”, Cumhuriyet, 18 Ağustos 2019, s.7.

[141] Adam al Sabiri, “Cezayir’de Hükümetin ‘Gecikmiş Bahar’ Korkusu”, Evrensel, 21 Ocak 2015, s.10.

[142] Sungur Savran, “Cezayir: Zombi Devlete Meydan Okumak”, 5 Mart 2019… https://www.gercekgazetesi.net/uluslararasi/cezayir-zombi-devlete-meydan-okumak

[143] “Cezayir Yozlaşmış Rejimden Bıktı!”, Evrensel, 11 Mart 2019, s.9.

[144] “Cezayirli Öğrenciler, Generalin Ölümüne Rağmen Sokaklarda”, 24 Aralık 2019… http://direnisteyiz27.org/cezayirli-ogrenciler-generalin-olumune-ragmen-sokaklarda

[145] “Cezayir’de On Binlerce Kişi Neden Sokaklarda?”, 4 Mart 2019… https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47434962

[146] Ergin Yıldızoğlu, “Cezayir Protestoları: Rejim ve Halk ‘Tehlikeli Bir Yol Ayrımında’…”, 6 Mart 2019… https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47460421

[147] Ülkede bir bütün olarak toplumsal muhalefet zayıf olsa da sol, sosyalist muhalefet azımsanmayacak durumda. Sosyalist Güçler Cephesi (FFS), İşçi Partisi (PT), Kültür ve Demokrasi Birliği ilk akla gelen partilerden. FFS’nin Parlamento’da 27 sandalyesi var. Sol parti ve yapılar Buteflika’ya karşı olayların merkezindeydi. (İbrahim Varlı, “Cezayir’de Neler Oluyor?”, Birgün, 12 Mart 2019, s.4.)

[148] Ergin Yıldızoğlu, “… ‘Adam’ Gitti”, Cumhuriyet, 8 Nisan 2019, s.11.

[149] Yücel Özdemir, “Sudan ve Cezayir Dersleri: Zorbalar Kalmaz, Gider!”, Evrensel, 15 Nisan 2019, s.10.

[150] Ergin Yıldızoğlu, “… ‘Adamlar’ Nasıl Gitti?”, Cumhuriyet, 15 Nisan 2019, s.11.

[151] Abdullah Öcalan’ın avukatı Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, Ortadoğu sorunlarının Demokratik Modernite ile çözülebileceğine işaret edip, “Bu sistem sistem, hegemon güçlerin oyununu bozmaya yönelik” vurgusuyla ekliyor: “Sayın Öcalan, ‘Eğer ben bu komployla İmralı tecridinde değil de Ortadoğu’da kalmış olsaydım, Irak’ın ve Suriye’nin durumu böyle olmazdı. Çünkü Ortadoğu sorunlarına çözüm getirecek tek paradigmayı biz temsil ediyorduk’ diyor.” (“Önerilen Sistem Demokratik Modernite”, Yeni Yaşam, 14 Ocak 2020, s.6.)

[152] Ergin Yıldızoğlu, “Dost Acı Söyler”, Cumhuriyet, 16 Ocak 2020, s.11.

 



YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI