Bugun...

Sovyetler Birliği'nde TEOG mu vardı?

Sovyetler Birliği'nde TEOG mu vardı?

Kapitalist üretim sisteminin kaçınılmaz bir sonucu yabancılaşmayla, işçiler daha sınırlı beceriye ihtiyaç duymaktaydı. İşçilerin sadece belirli yetenekleri gelişirken diğer yetenekleri körelmekteydi. 'Politeknik'le beraber insanlar, belli işlerde köle gibi çalışma zorunluluğundan kurtulup istediğinde çalışma dalını değiştirme yeteneği kazanmalıydı. Peki politekniğin pratikteki karşılığı neydi?

Kavel Alpaslan  kalpaslan@gazeteduvar.com.tr

Türkiye’de eğitim sisteminde kısa aralıklarla yapılan değişiklikler son olarak TEOG’un kaldırılmasıyla tekrar tartışılmaya başlandı. OKS gidiyor SBS geliyor, o gidiyor TEOG geliyor, şimdi o da gidiyor! Bütün bu ‘değişimler’ içinde değişmeyen temel durum parasını verip okuyanlardan çok dar gelirlilerin olumsuz etkilenmesi… Peki herkese eşit eğitim hakkı mümkün mü?

TEOG’un kaldırılmasıyla birlikte öğrencilerin ve velilerin rahatlayacağı en büyük vaatlerden. Ancak bu ‘rahatlayacak’ olanlar hangi veliler? Eğitim kâr amacı güden kuruluşların ihtiyaçlarına göre şekillenirken hangi veliler için rahatlama sağlanabilir?

 

.

FARKLI BİR ÖRNEK…

“SSCB yurttaşları eğitim hakkına sahiptir. Bu hak, evrensel, zorunlu ilköğretim; yüksek öğretim dahil olmak üzere ücretsiz eğitim; üniversite ve yüksek okullardaki öğrencilerin büyük çoğunluğu için devlet bursu; okullarda anadilde eğitim verilmesi… güvence altına alınmıştır.”

Dağılması ile birlikte ‘sosyalizm adına bir yenilgi’ olarak tarihe geçen Sovyetler Birliği’nde şüphesiz çok yanlış yapıldı. Ancak Ekim Devrimi’nin getirdiği belli konularda pek taviz verilmedi. 1936 Anayasası’nda yukarıda alıntıladığımız şekilde tanımlanan ‘eşit eğitim hakkı’ da bunlar arasındaydı. ‘Sosyalist eğitim’ anlayışının yegane temsilcisi elbette Sovyetler değildi ancak ‘piyasa eğitimi’ne karşı bir alternatif olup olmayacağını tartışmak için özgün örnekler içerdiği de su götürmez.

YABANCILAŞMA VE SOVYET EĞİTİM FELSEFESİ

Sovyetlerde eğitim, ‘Marksist bir bakışla’ bilimsel ve teknolojik devrimin ihtiyaçlarına göre şekilleniyordu. Eğitim anlayışının oluşumunda Marx’ın ‘yabancılaşma’ üzerine çalışmaları temeli oluşturuyordu. Bu anlayış ‘politeknikleşmede’ vücut buluyordu. Yunanca’dan ‘çok yönlü teknik ve beceri’ olarak çevirebileceğimiz politeknik eğitim, gençlere bütün üretim alanlarının ana ilkelerini tanıtıyor ve bu alanlarda basit araçların kullanılması imkanını sağlıyordu.

.

Kapitalizm merkezli eğitim sistemini sosyalist eğitim sisteminden ayıran en büyük farklardan olan bu anlayış sonucunda ‘kafa ve beden’ emeği arasındaki karşıtlık ortadan kalkarken ‘çocukların çok yönlü gelişimi’ hedefleniyordu. Çünkü kapitalist üretim sisteminin kaçınılmaz bir sonucu yabancılaşmayla, işçiler daha sınırlı beceriye ihtiyaç duymaktaydı. İşçilerin sadece belirli yetenekleri gelişirken diğer yetenekleri körelmekteydi. ‘Politeknik’le beraber insanlar, belli işlerde köle gibi çalışma zorunluluğundan kurtulup istediğinde çalışma dalını değiştirme yeteneği kazanmalıydı.

Peki politekniğin pratikteki karşılığı neydi? “Politeknik Eğitim Reformları Teori ve Uygulamaları” (Doç. Dr. Kemal Aytaç, Ankara Üniversitesi DTCF Yayımları 205,1971) eserinde konu şöyle tanımlanmakta:

A) İlkokul çağına gelmiş öğrencilere, daha sonraki kuramsal ve pratik yöndeki üretim çalışmalarına hazırlayacak biçimde el işi dersleri verilmektedir.

B) Ortaokul boyunca bütün öğrenciler, teknik resim gibi üretim içinde oldukça önemli bir yer tutan bilgileri almaktadırlar.

C) Öğrenciler ilk ve orta öğrenimde atölye ve üretim işlerinde pratik çalışmalar yapmakta, her öğrenim yılı sonunda endüstriyel ve tarımsal işletmelerde yapılan çalışmalarla üretim içi deney kazanmaktadırlar.

D) Ders programları her bölgenin yerel şartlarına göre hazırlanmakta, bunlar sık sık kontrol edilerek genel ilkelerle çelişki doğmaması sağlanmaktadır.

KADININ ÜRETİMDEKİ YERİ VE KREŞLER

Ekim Devrimi’yle birlikte 14 yaşından küçük çocukların çalışması yasaklanmıştı. Devrimden iki yıl sonra da 14 yaşına kadar tüm çocuklara ‘parasız beslenme hakkı’ tanındı. Sovyetler’de dikkat çeken bir diğer uygulama da dünyada kreş hizmetini yaygın biçimde kullanan ilk ülke olmasıydı. Elbette kreşlerin de ücretsizdi!

Peki çocuklara sağlanan bu avantajların nedeni neydi ve neden kreşler diğer ülkelere kıyasla daha önce Sovyetler’de yaygınlaştı? İşin ‘sırrı’ kadınların üretimdeki yerinde yatıyor. Ekim Devrimi’yle birlikte kadınların hayatlarında radikal değişiklikler oldu. Kilisenin, monarşinin ve sermayenin eve, yemek yapmaya, çocuk bakmaya mahkûm ettiği milyonlarca kadın, Sovyetler’de Avrupa ortalamasının çok daha üstünde bir oranda çalışan nüfusa katıldı.

EĞİTİM AŞAMALARI

​“Sovyetler Birliği’nde mecburi öğrenim 10 yıldı. 6 yaşındaki bir çocuk hazırlık sınıfına giriyor ve ondan sonra bizdeki ilk-orta-lise dönemini de kapsayan bir öğretim süresini tamamlıyordu. Bu sürenin sonunda mezun olanların yüzde 90’ı yüksek okula gidiyor, geri kalan ya bir teknik okula ya da iş yaşamına atılıyor.” İşte Sovyetler Birliği – Varlık Özemenek, Bilim Yayınları -1980 (syf: 24)

Varlık Özmenek’in aktardığı veriler ve istatistikler, elbette kitabın yazıldığı dönem için geçerliydi. Örneğin yüksek öğretime girenler ve mecburi eğitim yılı sayısı, özellikle Sovyetlerin ilk yıllarında aynı değildi. Ancak kuruluştan dağılmaya kadar -savaş yıllarında yavaşlasa da- bu veri ve istatistikler hep artış halindeydi. Varlık süresinin önemli bir bölümünde Soğuk Savaş’la mücadele etmesine rağmen Sovyetlerin spor, sanat, bilim gibi alanlardaki uluslararası üstünlüğünü de bu eğitim anlayışı getirmişti…

ASTRONOMİDEN ANADİLE SOVYET MÜFREDATI

Eğitimde uygulanan müfredatla özerk idari yönetim yapısı arasında da çok güçlü bir bağ vardı. Müfredatlar birliğin içinde yer alan cumhuriyetlerin kendi yönetimlerince belirleniyordu. Müfredatta göze çarpan bir diğer şey de çocukların çok erken yaşlarda pozitif ve sosyal bilimlerle tanışmasıydı. Sovyetlerde bir çocuk 7 yıl tarih, 6 yıl coğrafya ve yabancı dil, 6 yıl fizik, 4 yıl kimya hatta bir yıl da astronomi dersi görmüş olarak öğrenimini tamamlamaktaydı.

Anadil konusuna da değinecek olursak: Rusça Sovyetler’de en çok konuşulan dil olmasına rağmen nüfusun yalnız üçte biri (yaklaşık olarak) bu dili konuşmaktaydı. Bu da Rusça haricindeki yüzlerce dilde eğitim yapılması anlamına geliyordu. Örneğin Gürcistan’ı ele alalım… Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde (GSSR) temel eğitim dili Gürcüceydi. Birinci sınıftan itibaren Rusça da öğretiliyordu, Beşinci sınıfa gelince öğrenci istediği bir dili daha seçebiliyordu. Bu dil Azerice, Türkçe, Farsça ya da İngilizce olabilirdi.

Özellikle ilkokullarda ‘kolektivizim ve gerçek yaşam’, eğitimi de belirliyordu. Devrimin ardından Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne (RSSC) giden ABD’li gazeteci Anne-Louise Strong, bir Sovyet öğretmenle sohbetini şöyle yazıyor:

“Bunlara iş okulları diyoruz” dedi öğretmen bana, “Biz araştırmalarımızı çocuğun oyununu ve üretken çalışmayla olan ilişkilerini baz alarak oluşturuyoruz. Onun etrafındaki hayatla başlıyoruz. Yaşadığı çevrede insanlar nasıl yaşıyor? Ne üretiyorlar? Üretmek için hangi araçları kullanıyorlar? Yiyeceklerinin hepsini yiyorlar mı yoksa bazılarını değiştiriyorlar mı? Ne karşılığı değiştiriyorlar? Atlar nelerdir ve insan onları nasıl kullanıyor? Domuzlar nedir ve onları ne şişmanlatır? Aile nedir, üyeleri birbirlerini nasıl desteklerler ve yaşamı örgütleyen ve ailelere bakan bir köy nedir?”

.

Sovyet öğretmenin açıkladığı yöntemi, matematik alanında da görmek mümkündü. Matematik derslerinde gerçek durumlar hakkında gerçek problemler işlenmekteydi. Çünkü eski matematik sistemi çocukların yabancısı olduğu durumlarla ve artık görmedikleri parasal değerlerle doluydu. Böylece problemlerde ‘ineklerin sayısı’ ya da ‘mahalle sovyetinde kaç delege görevlendirildiği’ gibi örneklendirmeler yapılıyordu. İlkokullar da dahil olmak üzere öğretim kurumlarda ‘öğrenci hükümetleri’ vardı. Seçilen öğrenciler, öğretmenler ve okulda çalışan işçilerle beraber çalışıyordu. Bunun yapılmasıyla çocukların ‘kolektif hareketi’ öğrenmeleri ve böylece ‘devrimi pratiğe dökmeleri’ hedefleniyordu.

Eğitim sistemlerine yukardan bakacak olursak kapitalizmin farklı sınıflara tanıdığı farklı ‘şans’lar hemen göze çarpar. Yani ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın, özellikle Türkiye gibi ülkelerde emekçi ailelerin ve çocuklarının gönlü bir türlü ferahlamaz. Ancak neoliberal politikalarla imkansızlaştırılan, basitleştirilen parasız eğitim hakkı, geçmişte kalmış ‘tatlı bir masal’ değildir, olmamalıdır. Talep edilmesi çok doğal bir gereksinimdir. Her sınıftan her insanın yaratıcılığını ve yeteneklerini ortaya çıkaran bir eğitim sistemi düşleyin… İnsanlığım eğitim tarihinden bir şeyler öğrenebilirsek eğer, toplumun bu alandaki acil ihtiyaçlarına sağlıklı cevaplar da verebilir hale geliriz.

 

Kaynaklar:

1-Education in Soviet Russia, Anne-Louise Strong (New York 1922)

2-Foreign and Second Language Teaching in The USSR, E. Glyn Lewis (Londra, 1962)

3- https://www.wikisosyalizm.org/1936_SSCB_Anayasas%C4%B1

4- A Comparative Look at English French and Soviet Education, George Z. F. Bereday (1959)

5- Elementary and Secondary Education for Science and Engineering (Washington, 1988)

6- http://back-in-ussr.com/2015/07/sovetskoe-i-sovremennoe-obrazovanie.html



YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI