Bugun...



Sadık hizmetkârların bönlüğü ve kamyonet kasasında ölen işçi kadınlar

Memleketleri insanmışçasına ideolojilerine göre tasnif etmek mümkün olsa, Türkiye için herhalde‘ziyadesiyle sağcı’ teşhisi konulabilirdi. Uluslararası ilişkiler ve iktisat konularında dünya ve Türkiye’deki güncel gelişmeleri, SYRIZA örneği dahil olmak üzere güvendiği uzman, akademisyen ve gazetecilerden takip etmeye çalışan biri olarak, SYRIZA’nın ekonomi siyaseti hakkında uzun ya da kısa boylu laf edebilecek halim yok.

facebook-paylas
Güncelleme: 08-07-2015 02:30:25 Tarih: 07-07-2015 23:51

Sadık hizmetkârların bönlüğü ve kamyonet kasasında ölen işçi kadınlar

Memleketleri insanmışçasına ideolojilerine göre tasnif etmek mümkün olsa, Türkiye için herhalde‘ziyadesiyle sağcı’ teşhisi konulabilirdi.

Uluslararası ilişkiler ve iktisat konularında dünya ve Türkiye’deki güncel gelişmeleri, SYRIZA örneği dahil olmak üzere güvendiği uzman, akademisyen ve gazetecilerden takip etmeye çalışan biri olarak, SYRIZA’nın ekonomi siyaseti hakkında uzun ya da kısa boylu laf edebilecek halim yok. Ama burjuvazi ve kapitalizmin, genel ve ülkeler tarihi hakkında bir iki satır okumuşluğum var. Dolayısıyla hiç olmazsa, burjuvazinin günümüzde ‘başlangıçtaki’ ilerici rolünü yitirdiğini, devletinin yurttaşa sunabileceklerinin neredeyse tükendiğini ve bu nedenle hemen yerde büyük sosyal hareketlenmeler yaşandığını, ayrıca artık her tür otorite ile derdi olan yeni bir yurttaş tipi doğduğunu fark edebiliyorum.

Hâkim ideolojinin üreticisi burjuvazi

Peki burjuvazinin ilerici niteliğinden eser kalmamışken, tarihsel olarak bürokrasiye bağımlı/asalak gelişip palazlanmış ve pek azı burjuvalaşabilmiş, kahir ekseriyeti hödüklüğünden ödün vermemiş Müslüman-Türk sermayedar ile onların siyasi alandaki temsilcilerinin, bugünün herhangi bir derdine derman olması mümkün mü? Değil ve olamıyor da zaten. Ancak hala hâkim ideolojinin üreticisi konumundalar.

Öylesine bir hâkimiyet ki başka bir dünyanın mümkün olmadığına iman etmesini istiyorlar her birimizin. Ve tabii tek bir farklı ‘olasılığın’belirmesi dahi çileden çıkmalarına yetiyor. Şu aralar SYRIZA konusunda döküyorlar içlerini. Sol siyasete karşı bitip tükenmeyen kinlerini.

SYRIZA uzun süredir canına okunup küçük düşürülmüş Yunan halkının iltifatıyla hükümet oldu. Olduğu günden bu güne, irili ufaklı sermaye saldırısı altında. Uluslararası ve ulusal sermaye (aslında üç beş aile!) böylesi bir girişimin nasıl da‘çaresizlik’le malul olduğunu kanıtlamaya çalışıyor aylardır.

‘Önce ulusal onur’

SYRIZA, bir yandan kendinden öncekilerin hata, dalavere ve yolsuzluklarıyla perişan edilip berbat özelleştirme hamleleriyle soyulup soğana çevrilmiş ülkeyi ayağa kaldırmaya, diğer yandan yurttaşın çiğnenmiş onurunu yüceltip onarmaya çalışıyor. Türkiye için de hayli tanıdık bir muamele söz konusu aslında: Borç/kredi ver, krediyle ithalat yapıp biraz daha borçlansınlar, faiz işlet, reform adı altında kemerlerini sık, nefes alamasınlar, şantaj yap ve diz çöktür.

İşte SYRİZA Pazar günü seçmenine özetle ‘Diz mi çökelim?’ yoksa ‘Zorlukları göze alıp onurlu bir çözümde mi diretelim?’ sorusunu yöneltti? Yurttaşın yüzde 60 küsuru ‘Hayır’, yani ‘Önce ulusal onur’ dedi.

Uzun süredir tembellikle, becerisizlikle, beleşçilikle itham edilen ve uluslararası borç‘çeteleri’nin şantajına maruz kalmış Yunan halkından söz ediyoruz. Yurttaş çoğunluğunun ‘Hayır’ kararının kısa vadede hangi sıkıntılara neden olacağını, sermaye saldırısının daha da azgınlaşacağını hep birlikte izleyeceğiz. Buna mukabil, ‘Hayır’ diyebilmenin değerinin ve şantaja direniyor olmanın orta ve uzun vadede sol mücadele açısından ‘hayırlı’ sonuçları olacaktır.

Zehirli ve küçümser dil

İşin bir yanı, SYRIZA’nın AB’nin finans sermayesi karşısında aldığı yürekli ve AB patronlarını hiç olmazsa ‘insanca yaklaşıma davet eden’ tavır. Bu yazı bağlamında önemi olan diğer yanıysa, İspanya’da, Yunanistan’da ve hatta HDP dolayımıyla (diğerlerinden farklı içerikle de olsa) Türkiye’de filizlenen sol hareketlere bizim memlekette yöneltilen zehirli ve küçümser dil.

Türkiye’de son bir iki haftadır SYRIZA üzerinden yürütülen tartışmada, gerek sağın gerekse sağcı olmadığı iddiasındaki kimi münevverin kullandığı‘sağ ve sığ’ dil, hakikaten ibret verici. İçinde öfke ve aşağılama barındırmaya ‘özen gösteren’ bir yazı çizi faaliyeti sürdürülüyor. Bir yandan, insana aşağılanmaktan zevk alınmasını öğütleyen kapitalist sisteme iman edilmesini telkin ederken diğer yandan bir başka dünyanın belirme olasılığından dahi ölesiye ürken bir zihniyet.

Çok bildik klişeler

Bu zihniyet temsilcilerinin çok bildik klişeleri var. Bir tartışma başlamayagörsün, hemen açıyorlar bohçalarını ve başlıyorlar içindekileri dökmeye.

Önce ‘istikrar’ı çıkarıyorlar. Ardından ‘reel’politika. Sırasıyla, ‘hayalci olmamak’tan, ‘alternatifsizlik’ten’, ‘maceraya atılmanın yeri ve zamanı olmadığı’ndan’ vs. dem vuruyorlar. Milyonlarca yoksulun varlığıyla değil, o milyonların hep aynı düzeyde yoksul kalabilme potansiyelleri ve bu durumu gönül rahatlığıyla kabullenmeleri için ‘uygun’ koşulların yaratılması gerekliliğini anlatıyorlar, büyük arzuyla.

Hemen istatistiklere yöneliyorlar örneğin. Malum, kapitalist iktisadın en sevdiği araçlardan biri istatistik. İçinde insan yok. Rakamlarla çözümleniyor dünya ve isteyen farklı yöntemler uygulayarak istediği sonucu çıkarıyor. Pek‘bilimsel’ bir iş anlayacağınız!

İstatistik ve bikini

Sanırım Fransızlardı (değilse de onlara yakışır), istatistik ile bikiniyi karşılaştıran meşhur sözün sahibi. Diyorlar ki ‘İstatistik bikiniye benzer; karşınızdaki çıplaktır ama asıl görülmek istenen yerleri görmenizi engeller!’ İşte açlıktan nefesi kokan milyonlarca insanın yaşadığı memleketlerin iktisadını ‘rakamlara boğarak’ ele alıp herkesi işlerin ne kadar da iyi gittiğine ikna etmeye çalışan o sağ ve sığ dille her karşılaşmada, bu söz geliyor aklıma.

Uşaklık yapmayı öğütleyen bir dil bu. Çıkarcı, gerçekleri çarpıtan bir dil. Hepimizi yaşadığımız hayatın, yıllarca taksiti ödenecek nohut odaların, her an atılma riski taşınan işlerin, modeli yenilenmek istenen teneke arabaların değerine ikna etmeye çalışan bir dil. Sola dair her tartışmayı çapsız bir üslupla küçümsemeyi adet edinmiş, kifayetsiz ve kibirli bir dil. Memlekette 2015’in ilk altı ayında (kayıtlara geçen) yaklaşık 700 işçi ölümü oluşuyla pek ilgilenmeyen bir dil.

Bu zihniyetin devlet şiddeti, yolsuzluk, ahlaki çöküntü, dizginlenemez kadrolaşma, idarenin yurttaşa böcek muamelesi yapmasıyla ilgisi ise olup bitenin faiz hadleri ve enflasyon rakamlarına etkisiyle sınırlı. Bir ömür tanık olduğumuz sağcı dil, dayatılan dışında bir yaşam olasılığı bulunmadığını, bu kısacık hayatta Borsa’nın açılış ve kapanış saatinden, hangi zırva siyasetçinin kiminle koalisyon düşündüğünden, kur hesaplarından gayrı bir derdimiz olmaması gerektiğini telkin ediyor, arsızca.

Sadık hizmetkârlığın getirilerini kaybetme korkusu

Okuduğunuz satırlar yazılırken gazeteler Manisa’daki trafik kazasında, açık kamyonet kasasında yolculuk ettiği için ölen 15 mevsimlik işçinin haberini veriyordu…

Çoğunluğu kadın. Komşu köylere asma yaprağı toplamaya gidiyorlarmış. Günlük 40 lira kadar kazanıyorlarmış. Bayram öncesi ev bütçesine katkı olsun diye heves etmişler bu işe.

İki gün önce aynı gazetelerde, Bodrum’da 40 liraya satılan ‘lahmacun’ haberi yer almıştı.

Adları ‘mevsimlik işçi’ değil vefat edenlerin. Azize, Nesrin, Seydi, Ayşe, Kezban, Dürdane, Burak, Zeynep, Ümmühan, Fadime, Zekiye, Yıldız…

Başlıca kaygısı sermayedarın sadık hizmetkârlığı olan, cezasızlığın, vurdumduymazlığın, denetimsizliğin müsebbibi sağ siyasetin eseridir işçi ölümleri. SYRIZA ve muadillerinden böylesine ürküp değersizleştirmeye gayret etmelerinin ve haraca kesilmiş bir halka ‘Tefeciye borcunu ödeyeceksin’ buyurabilmelerinin nedeni de, sadık hizmetkârlığın getirilerini bir gün kaybetme korkusudur.

Haklı ve dürüst değiller çünkü. Haliyle kızgın, küçümser ve telaşlılar.

 




Bu haber 1093 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI