Bugun...



Sorun Avrupa Birliği değil Avro

2016: Referandum Felaketlerinin Yılı 2016’da Avrupa Birliği hem bir örgüt hem de daha iyi ve barışçıl bir gelecek umudu olarak ciddi ve de ölümcül olabilecek en az iki darbe aldı: İngiliz “kalma/çıkma” referandumu doğrudan bir darbeydi; beş ay sonra İtalya’da yapılan anayasa referandumu ise şimdilik ucuz atlatılsa da avro bölgesi üyeliği üzerine bir “kalma/çıkma” referandumuna (Italexit) giderse ölümcül bir darbe haline gelebilir

facebook-paylas
Tarih: 10-01-2017 14:29

Sorun Avrupa Birliği değil Avro

Sorun Avrupa Birliği değil Avro

John Weeks

 

2016: Referandum Felaketlerinin Yılı

2016’da Avrupa Birliği hem bir örgüt hem de daha iyi ve barışçıl bir gelecek umudu olarak ciddi ve de ölümcül olabilecek en az iki darbe aldı: İngiliz “kalma/çıkma” referandumu doğrudan bir darbeydi; beş ay sonra İtalya’da yapılan anayasa referandumu ise şimdilik ucuz atlatılsa da avro bölgesi üyeliği üzerine bir “kalma/çıkma” referandumuna (Italexit) giderse ölümcül bir darbe haline gelebilir. Fransa’da bir halk oylaması (Frexit) vaat eden Marine Le Pen’in iktidarı alması durumunda, AB’yi yönetmeyi beceremeyen elitler, ulusal seviyedeki bu doğrudan demokrasi deneyimleri karşısında acı acı dizlerini dövmek durumunda kalacaklar.

Rakamların söylediği

Görünürde çözümsüz olan mülteci krizinin aksine, İtalya ve Fransa’daki avro karşıtı politik güçlerin en azından net bir sebebi var: durgun ekonomiler. Kanıtlar, avro bölgesi üyeliğinin deflasyonist düşük büyüme etkisi yarattığını gösteriyor.

Brüksel karşıtlığının yükselişi, ekonomilerin ve bu ekonomilerde çalışan halkın, avro bölgesinin dışındayken, içinde olduğundan daha iyi durumda olacağına dair büyüyen bir algıyı yansıtıyor. Kilit göstergeler bu algıyı destekleyen kanıtlar sağlıyor.

“Avro etkisi”ni incelemek için AB-27’yi (son giren Hırvatistan’ı dışarıda bırakıyorum) avro bölgesi içinde olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayırdım ve 2008 küresel resesyonundan bu yana ekonomik göstergelerini değerlendirdim. 19 para birliği ülkesinin üçü avroya 2009’dan sonra geçmiş – Estonya (2011), Letonya (2014) ve Litvanya (2015). Bunları diğer 16’sına ekledim çünkü para birliğine katılmak, bunların avro öncesi ekonomi politikalarının avro bölgesi kurallarına bu sekiz yılın çoğunda uyduğu anlamına geliyor.

Aşağıdaki diyagram, 2008 ekonomik çöküşünden başlayarak 2016’nın üçüncü çeyreğine kadar (salt mevsimsel etkileri dışarıda bırakmak için hareketi bir ortalama kullanarak) ülkelerin büyüme oranlarını gösteriyor. Bu sekiz yıl boyunca, 19 ülkedeki ortalama büyüme hızı ulusal para birimine sahip ülkelerden tutarlı biçimde daha düşüktü.

AB ülkeleri, Avro Bölgesi üyeleri (19) ve Avro Bölgesi dışındakiler (8), GSMH Büyüme Oranı, 2008-2016

 

Not: Yıllık esasa indirgenmiş dört çeyreklik hareketli ortalama (her çeyrek önceki yılın aynı çeyreği ile karşılaştırıldı)

Kaynak: Eurostat

Bazı Avro üyesi olmayan ülke hükümetleri “mali konsolidasyon” için kemer sıkma politikaları uygulasa da hiçbiri bunu avro bölgesi hükümetleri kadar gayretkeş şekilde yapmadı. Çoğu zaman Avrupa Komisyonu ve Alman hükümetinin, maliye bakanları üzerinden (“Avro grubu”) yaptığı baskı yüzündendi.

Daha az kemer sıkma uygulayan avro dışı ülkeler tutarlı bir şekilde daha yüksek mali dengeler tutturdu (aşağıdaki diyagrama bkz.). Avro ülkeleri arasındaki ortalama denge, avro dışı ortalamadan iki yıl sonra, 2014’ün ikinci çeyreğinde eksi yüzde üçlük Maastricht kriterinin üzerine çıktı. İlk diyagramdaki yüksek büyüme oranları, bu sekiz ülkedeki düşük açıkların en önemli sebebiydi.

Avro ülkelerinin ortalaması, İrlanda (2011’in 3. çeyreğinde GSMH’nin yüzde 25’i), Slovenya (2013’ün 4. çeyreğinde yüzde 40’ı) ve Kıbrıs (2014’ün 1. çeyreğinde yüzde 25’i) için ekstrem tek çeyrek değerleriyle şişti. Bu çok büyük açıkların sebebi banka “kurtarmalarıydı”. Avro bölgesi üyesi olmak, bu hükümetlerin banka yeniden sermayelendirmelerini, kendi merkez bankalarının kendilerinden borç alması üzerinden finanse edememesi anlamına geliyordu. Oysa kendi bağımsız para birimleri olsaydı bunu yapabilir ve son derece ağır koşullara sahip Troyka tipi kredi programlarından kaçınabilirlerdi.

AB ülkeleri, Avro Bölgesi üyeleri (19) ve Avro Bölgesi dışındakiler (8), Genel Hükümet Mali Dengesi, 2008-2016

Açıklama: weeks_graph02

(GSMH yüzdesi)

Not: Dört çeyreklik hareketli ortalama

Kaynak: Eurostat

Son yıllarda Komisyon, AB “rekabet edebilirliğine” (AB antlaşmalarında sık geçen bir kavram) ulaşılmasına büyük bir vurgu yapıyor. Örneğin Avrupa Birliği Antlaşması Madde 3, “rekabet edebilirliği yüksek bir sosyal pazar ekonomisi”ni merkezi bir politika hedefi olarak tanımlıyor. Antlaşmaların, protokollerin ve bilançoların AB makamlarınca incelenmesi, “rekabet edebilirliğin,” cari denge ölçüt kabul edilerek, “ihracatta rekabet edebilirlik” anlamına geldiğini gösteriyor.

Ulusal cari işlemlere ilişkin istatistikler, avro ve avro dışı ülkeler arasında çok az fark olduğunu gösteriyor (bkz. alttaki diyagram). 2008-2016 yılları arasında cari hesap GSMH yüzdesi olarak avro ülkeleri için sıfır ortalaması yaparken avro dışı AB üyeleri için -%0,3 oldu. 2010’dan bu yana iki grup sırasıyla 0,5 ve 0,4 ile neredeyse aynı çıktıyı elde ediyor.

Cari hesap fazlaları “rekabet edebilirlik” için uygun bir ölçüyse, avro dışı ülkeler bunu ciddi şekilde daha kolay artırabiliyorlar. Onlar devalüe edebilirken avro bölgesi ülkeleri nominal üretim maliyetlerini azaltmak zorundalar. Üretim maliyetlerini düşürmek ise pratikte ücretlerin bastırılmasını gerektiriyor.

AB ülkeleri, Avro Bölgesi üyeleri (19) ve Avro Bölgesi dışındakiler (8), Cari Hesap, 2008-2016

(GSMH yüzdesi)

Not: Dört çeyreklik hareketli ortalama

Kaynak: Eurostat

Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın girişi, üye ülkelerin “ekonomik bütünleşmesi/yakınlaşması” vaadinde bulunuyor. Bazı makamlar ve politikacılar bunu dar anlamda Maastricht “yakınlaşma kriterleri” olarak yorumlasa da, Philippe Monfort’nun 2008 tarihli bir AB çalışma belgesinde belirttiği üzere, Antlaşma açık bir şekilde daha geniş bir vizyona göndermede bulunuyor:

Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma, ekonomik ve sosyal uyumu Birliğin ana işleyiş önceliklerinden biri olarak tanımlıyor. Uyuma ana olarak büyümeyi geliştiren şartların teşviki ve AB bölgeleri ve Birliğin gelişme seviyeleri arasındaki farklılıkların azaltılması üzerinden ulaşılacak … (S3)

Avronun yürürlüğe girişinin, antlaşmanın gelişme seviyelerinin yakınlaştırılmasına dönük bu hedefine yardımcı olup olmadığı sorusu sorulmayı hak ediyor. Son diyagram olmadığını ortaya koyuyor. Her iki grup – avro ve avro dışı ülkeler – için değişim katsayısı ile ölçüldüğü üzere, AB-27 için kişi başı gelirdeki nispi farkı gösteriyor.

2000-2015 arası 16 yılda, avro dışı ülkeler arasında değişim, düzenli bir şekilde düşüş gösterdi. 19 avro bölgesi ülkesi içinse, değişim 2000-2008 arasında düşüş gösterirken sonraki iki yıl boyunca çok az değişim gösterdi ve ardından, 2010-2011’de kemer sıkma politikalarının uygulamaya konması ile birlikte yükselmeye başladı ve on yıl önceki seviyesine geri döndü. Daha çarpıcı olanı ise, 2007’den başlayarak kişi başı gelir dağılımının avro dışı ülkelerde daha az ve avro bölgesinde daha çok eşitsiz hale gelmesi.

AB ülkeleri, Avro Bölgesi (19) ve Avro Bölgesi dışındakiler (8), Kişi başı GSMH’de yakınlaşma & uzaklaşma, 2000-2015

 

(Değişim katsayısı)

Not: Kişi başı GSMH “alım gücü paritesi” olarak ölçüldü. Değişim katsayısı, kişi başı gelirin standart sapmasının ortalama ile bölünmesi (“ortalama”). Eurostat yerine Dünya Bankası istatistikleri kullanıldı çünkü DB mutlak seviyeleri rapora dahil ederken Eurostat etmiyor.

Kaynak: Dünya Bankası

Sorun ne?

Geçtiğimiz on yılda avro ve avro dışı ülkeler arasındaki farklar giderek daha fazla göze batar hale geldi ve bu AB’nin tuhaf biçimde işlevsiz olan antlaşma bazlı ekonomik kurallarından kaynaklanıyor, en çok da mali kurallarından.

Pratikte Komisyon’un bu kuralları dayatma gücü avro bölgesi sınırında ciddi şekilde zayıflıyor. AB antlaşmalarında bir ülkenin üyelikten çıkarılmasına dönük hüküm yokken, avro dışı ülkelerin hükümetleri, AB kurallarına siyaseten uygun buldukları ölçüde uyabilirler ve uyuyorlar (Britanya ve Danimarka açıktan dışarıda kalmayı tercih etmiş ülkeler).

2016 referandumlarına geri dönüp baktıktan sonra bu yıl yapılacak seçimlere döndüğümüzde, Avrupa’nın birliğinin ve AB’nin kendisinin altını oyan temel sorunun, ortak para birimi olduğu giderek daha aşikâr hale geliyor. AB’nin demokratik bir reforma ihtiyacı var. Avro ve onunla ilişkili birçok kural ve kısıtlama, bu reformun önünde aşılmaz bir bariyer teşkil ediyor.

 

Çeviri: Serap Şen

 

 



Kaynak: çeviri.Sorun Avrupa Birliği değil Avro ,

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1592 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI