Bugun...



Tutuklu Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül için toplumsal muhalefetten tepkiler

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün MİT TIR’ları ile ilgili Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan haber nedeniyle tutuklanmasının ardından toplumsal muhalefetten açıklamalar geldi

facebook-paylas
Güncelleme: 28-11-2015 06:42:27 Tarih: 27-11-2015 19:33

Tutuklu Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül için toplumsal muhalefetten tepkiler

Tutuklu Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül için toplumsal muhalefetten tepkiler

 

 

Halkevleri: “Halkın haber alma hakkı engellenemez!”

Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada “İşten atarak, gözaltına alarak, tutuklayarak, coplayarak, kafasına silah dayayarak karanlığı korumaya çalışıyorlar. Ama çabaları nafile böyle böyle çıkacak karanlıklar aydınlığa” denildi.

Halkevleri’nin açıklamasının tam metni:

AKP faşizmi gerçeklerden korkuyor ve gerçekleri halka ulaştıran basını susturmaya çalışıyor. Gazeteleri havuz parasıyla ele geçirmenin ardından el koyarak başlarına yandaşlarını geçirmeye, hoşuna gitmeyen gazetecileri işten attırmaya, gazete binalarına boynukalın adamlarını yollayıp basmaya, gazetecileri evinin önünde dövdürmeye, internet haber sitelerini kapattırmaya kadar uzanan icraatlarının yetersiz kalmasıyla gerçekleri yazan gazetecileri tutuklamaya vardırdılar. Bu saydıklarımızın her biriyle ayrı ayrı birçok dönem karşılaşmıştık. Ancak hepsinin bir arada uygulanmasına hem de Cumhurbaşkanı makamından açıkça talimat verilerek yaptırılmasına ilk kez tanık oluyoruz.

Tutuklamalar, tüm özgürlüklerimizin de önemli bir kesişimi olan basın özgürlüğüne yani halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkına yapılmış bir saldırıdır. Halkı aldatmayı, gerçekleri tersyüz etmeyi başat bir iktidar aracı olarak kullanan tüm diktatörlükler gibi yıkılmaktan kurtulamayacaklar. İşten atarak, gözaltına alarak, tutuklayarak, coplayarak, kafasına silah dayayarak karanlığı korumaya çalışıyorlar. Ama çabaları nafile böyle böyle çıkacak karanlıklar aydınlığa.

Halkevleri olarak, tüm şube ve üyeleriyle faşizme karşı Cumhuriyet Gazetesi ile omuz omuza olacak, halkın haber alma hakkını sonuna kadar savunacağız.

DİSK, KESK, TMMOB, TTB : Sıra kimde? Türkiye nereye? 

 

DİSK, KESK, TMMOB, TTB yaptıkları ortak açıklamayla Can Dündarların tutklanmasıyla birlikte hapishanelerdeki tutuklu gazeteci ayısının 30’u bulduğunu belirtti. “Yasama, yürütme, yargı kalmadığı gibi bunların bağımsızlığından da söz edilemez artık!” diyen örgütler, Erdoğan’ın “”İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” sözünü hatırlattı. DİSK, KESK, TMMOB, TTB olarak tutuklanmasını kınadıklarını belirten emek örgütleri “İktidarın tüm baskı ve gözdağlarına rağmen, halklarına ve mesleklerine karşı duydukları sorumluluk ve kararlılıkla görevlerini yapan tüm onurlu gazetecileri desteklediğimizi, yanlarında olduğumuzu bildiriyoruz” dedi.

Açıklamanın tam hali:

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül “MİT TIR’ları” soruşturması kapsamında tutuklandılar. Bizzat Cumhurbaşkanı’nın, bu haberi (haberi yapılan suçu) kişiselleştirip suçüstü psikolojisiyle gazetecileri hedef göstererek “Bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu” demesinden beri beklenilen oldu. Böylece, bir kelepçe daha takıldı “basın özgürlüğü”ne ve bir kilit daha vuruldu halkın doğru haber alma hakkına.

Bu tutuklamalarla birlikte cezaevlerindeki gazeteci sayısı 30’u buldu. Gazetelerin bombalanıp gazetecilerin yargısız infazlarda, faili meçhullerde katledildiği; gazete/dergi/tv baskınlarının, sansürün, yasaklamaların, kapatmalarının, kayyumlarla el değiştirmelerinin artık “olağan” sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Yani durum bu anlamda “yeni” değil. Yani iktidar karşıtı her muhalif düşünce “tehlikeli” görülerek hep bastırılmaya ya da “nötralize edilmeye” çalışıldı. “Devlet” bunu hep yaptı ve devletin bugünkü sahipleri de bunu yapıyorlar!

“Vatan, millet, güvenlik” edebiyatı eşliğinde bizzat Cumhurbaşkanı’nın şikayetçi olduğu bir soruşturma sonucunda, hukukun da paspas yapılarak alınan tutuklama kararının ardından “Bu sır devlete ait bir sır mı? Kendi şahsi sırrı mı?” sorusu da sorulmaya başlandı. Bu sorunun altında yatan “ortak kabul”, kurumlarının ağır aksak da olsa işlediği bir devlet yapısının “yürütme”den göreceli bağımsızlığının ortadan kalkmış olduğunu görmektir.

Yine görülmesi gerekiyor ki, ortada yasama, yürütme, yargı kalmadığı gibi bunların bağımsızlığından da söz edilemez artık! Recep Tayyip Erdoğan’ın”İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” sözüyle bütünleşen gerçeklik parlamenter sistemin gömüldüğü, “başkanlık” rejiminin işlerlik kazandığıdır.

Bunun artık bir “ima” değil, “ilan” olduğu, “fiili başkan”ın habere konu olan MİT tırlarını kastederek “Silah olsa ne olur, olmasa ne olur” demesinde açıkça gözükmektedir. Yani şaşırmamız gereken şey, şeytanı utandıran hukuksuzluklarla gerçeklerin tersyüz edilmeye çalışılması, dünyanın gözünün içine baka baka “yalan” söylenmesi değil, aksine, tüm fütursuzluklarıyla “doğrunun” söylenmesidir. Bu, malumun ilanıdır ve adı da faşizmdir!

Kendisinin de her fırsatta belirttiği gibi, artık devlet O’dur, O, devletin kendisidir! Onun, devletin tüm yetkilerini elinde tutan, ağzından çıkanın yasa sayıldığı tek adam olduğunu Gezi’de, Roboski’de, Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta ve Ankara Katliamı’nda gördük. O’nun Ortadoğu halklarının kırıldığı savaştaki katkılarını ve “tarafını” da gördük.

13 yılda hukuksuzluğu, yolsuzluğu, adaletsizliği, yobazlığı, şiddeti, cinsiyetçiliği, mezhepçiliği, ötekileştirmeyi iktidarın vazgeçilmez karakteri haline getirerek devlet olanlar, sorumluluğuna ortak oldukları suçları açığa çıkarmayacakları gibi, bunu açığa çıkartanlarla da, hesap sorulmasını isteyenlerle de savaş halinde olacaklardır. Çünkü iktidarda kalmalarının tek dayanağı budur.

Fiili başkanlığın ilan edildiği, yasama, yürütme ve yargıyla birlikte basının da susturulup sindirildiği bir sistemde, özgür haberlere de, halkın haber alma hakkına da, demokratik muhalefete de nefes alma hakkı tanınmayacaktır. Dün başkalarımızı aldılar, bugün suçlarını teşhir edenleri aldılar, yarın da yine içimizden birilerine el uzatacaklardır.

“Hukuk tanımam, istediğimi yaparım, herkese dokunurum” pervasızlığına, tek adam diktatörlüğüne, Saray darbesine karşı demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesini yılmadan, usanmadan, kararlılıkla ve sıranın kime geldiğine aldırmadan sürdürmeliyiz. Demokratik toplumsal muhalefetin de tek dayanağı budur; birleşik bir mücadele!

DİSK-KESK-TMMOB-TTB olarak; Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın  Yönetmeni Can Dündar ve yazarı Erdem Gül’ün tutuklanmasını kınıyor, iktidarın tüm baskı ve gözdağlarına rağmen, halklarına ve mesleklerine karşı duydukları sorumluluk ve kararlılıkla görevlerini yapan tüm onurlu gazetecileri desteklediğimizi, yanlarında olduğumuzu bildiriyoruz.

 

Eğitim-Sen: Özgür Basın Susturulamaz!

Muhalif her sesin susturulmak istendiği bir dönemde, her güne yeni skandallarla başlar olduk. Her günümüz hukuk, adalet, yaşam hakkı gibi kavramlara nefes verip; hakkımız olanı ve geleceğe dair umutlarımızı diri tutmakla geçer oldu. Toplumun yalansız, dolansız, sansürsüz bilgiye ulaşma hakkı da dün itibariyle büyük bir yara daha aldı.

Bilindiği üzere Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, toplumun geniş kesimlerince AKP ile IŞİD arasındaki işbirliğinin tartışıldığı ve Ortadoğu’nun kan gölüne çevrildiği bir dönemde, yayınladıkları “MİT tırları ile eli kanlı cihatçı çetelere ilaç değil, silah taşındığı” içerikli haberle siyasi iktidarın hedefine oturmuştu. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından haklarında açılan dava sonucunda ise Can Dündar ve Erdem Gül, “terör örgütü” ile ilişkilendirilerek “casusluk” iddialarıyla tutuklandı.

Belirtmek isteriz ki söz konusu tutuklama kararı, gazetecilik mesleğine ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına tehditkar bir sınır çizmiştir! Bu sınırın açık anlamı, ancak ve ancak AKP’nin arzuları doğrultusunda haber yapılabileceği, AKP’nin bilinmesini istemediği şeylerin toplumla buluşturulmasının “YASAK” olduğu ve bu sınırı geçenlerin cezaevine kapatılacağıdır!

Can Dündar ve Erdem Gül’ün “terör örgütü” ile ilişkilendirilmesi ve “casusluk” iddialarıyla tutuklanması, her geçen gün daha fazla sayıda insanın canice katledildiği bir bölgeye devletin silah taşıdığı gerçeğini değiştirmemektedir! “Terör” ve “casus” arayışında olanlar, öncelikle bu gerçeğin hesabını vermelidir!

Söz konusu “YASAK” politikası ile sadece gazetecilere değil, muhalif tüm kesimlere de bir mesaj verilmek istenmiştir. Türkiye, hükümete muhalif tüm kesimlerin kendisini fiili bir gözaltında hissetmesinin hedeflendiği ve “YASAK” çemberlerinin her geçen gün daha fazla daraltılmak istendiği bir ülke haline getirilmiştir. Bu nedenledir ki söz konusu davanın hukuki değil, siyasi bir dava olarak değerlendirilmesi oldukça önemlidir.  Çünkü sorunu tespit etme biçimimiz çözüme dair kapıyı aralama imkanını da sunmaktadır. Böylesi kararlarla karşılaşmaktan kurtulabilmemizin yolu, yan yana gelerek örgütlü bir toplum yaratmaktan geçmektedir.

Baskıya, zulme, tehditlere boyun eğmeyerek emek mücadelesini kararlılıkla yürüten bir sendika olarak, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını kınıyoruz! Mesleğine ve onuruna sahip çıkan Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün nezdinde toplumun hakikati öğrenme hakkına sahip çıkan ve bu doğrultuda mesleğini icra eden tüm basın emekçilerinin yanında olduğumuzun bilinmesini isteriz!

 

EMEP: ‘AKP işlediği suçların hesabını verecektir’

EMEP Genel Başkan’ı Selma Gürkan’ın yaptığı açıklamada “AKP hükümetinin bu gerçekleri yazanları hedefe koyması ve kendi hukuklarını bile alt üst ederek Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasının son örneğidir” dedi.

EMEP’in açıklamasının tam metni:

Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, Adana’da durdurulan MİT TIR’larının içinde silah ve mühimmat bulunduğunu ortaya koyan haber ve görüntüleri yayımladıkları için “terör örgütüne yardım, askeri ve siyasi casusluk, devlet sırlarını ifşa etme” iddiasıyla tutuklandı. Oysa yayınlanan haberler, Türkiye’nin Suriye politikasının resmini gösterdiği gibi, AKP hükümetinin IŞİD başta olmak üzere radikal İslamcı terör örgütlerine yaptığı silah desteğini de ortaya koymuştu.

Bölgedeki Türkmen gruplar, o dönemde silahların kendilerine gönderilmediğini ifade etmiş, IŞİD, El-Kaide’nin Suriye kolu El-Nusra ve diğer terör örgütlerine gittiğini doğrulamıştı. Türkiye bu politika ve icraatlarıyla Diyarbakır, Suruç, Ankara, Beyrut ve Paris’i, elbette Irak ve Suriye’yi kan gölüne çeviren Ortaçağ zihniyetli insanlık dışı yöntemleri benimseyen terör örgütlerini destekleyerek, bütün bu suçların ortağı olmuştur. Dünyanın dört bir yanında Türkiye’nin IŞİD ile işbirliğine atıf yapılması bunun en basit göstergelerinden birisidir. AKP hükümeti uluslararası düzeyde bir insanlık suçu işlemiş ve işlemeye devam etmektedir.

İşte bu politik gerçekliğin ortaya çıkarılması, uluslararası bir insanlık suçunun ifşa edilmesi, “milli güvenlik” gibi gerekçelerle suç haline getirilemez. İzlediği Suriye politikasıyla “milli güvenliği” ortadan kaldıran, Türkiye’yi terör örgütlerinin cirit attığı ve her an, her yerde katliam olasılığının belirdiği bir ülke haline getiren AKP hükümetidir. Türkiye kamuoyunun ve dünyanın bildiği, gördüğü gerçek devlet sırrı olamaz.

AKP hükümetinin bu gerçekleri yazanları hedefe koyması ve kendi hukuklarını bile alt üst ederek Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasının son örneğidir. Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamalarla yargıyı istediği şekilde yönlendirmektedir. Ülkede ne yargı bağımsızdır, ne de basın özgürlüğü vardır. AKP hükümetinin eliyle basın kuruluşlarına kayyum atanması, gazetecilerin tutuklanması, demokratik eylemlere polis saldırıları, Kürt illerinde uygulanan OHAL ve gerçekleştirilen sivil katliamlarla, tam bir gericiliğe doğru gidilmektedir.

Bu gidişe dur demek için, başta Türkiye’nin gerçek sahipleri olan her milliyetten işçi ve emekçi olmak üzere tüm demokrasi güçleri, acil demokrasi ve özgürlükler için bir araya gelmeli, AKP ve sermaye gericiliğine karşı ortak mücadelede birleşmelidir.

ESP:AKP er ya da geç halklarımıza hesap verecektir

Saray ve AKP evrensel hukuk ve demokrasi adına ne varsa ona saldırıyor. Adalet mekanizmasını denetimi altına alan iktidar, muhalif ses çıkaran herkese önce parmak sallıyor, sonraysa faşist yargı faturası kesiyor. Bunun son örneği, IŞİD, El Nusra ve Ahrar ul Şam gibi katil çetelere gönderilen MİT silahlarını açığa çıkarıp haberleştiren Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül’ün düzmece suçlamalarla tutuklanması olmuştur.

Saray diktatörlüğü muhalif olanı ezme veya korkutma, bu sayede kendisine dikensiz gül bahçesi yaratma hesabındadır. Cizre’den Nusaybin’e Kürt kentlerini harabeye çeviren ırkçı saldırganlık da, Rus uçağını düşüren pervasız savaş kışkırtıcılığı da bunun içindir.

Can Dündar ve Erdem Gül yalnız değildir! Saray faşizminin basın üzerindeki despotizmine, her türlü devlet saldırısına ve tutuklama terörüne karşı özgürlük mücadelesi safları sıklaştırılmalıdır. AKP ve Erdoğan er ya da geç bu faşist baskı politikalarının hesabını halklarımıza verecektir.

EHP: Can Dündar ve Erdem Gül yalnız değildir tutuklama kararı AKP’nin ve Saray’ın savaş suçu işlediğinin itirafıdır

Can Dündar ve Erdem Gül dün çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Gerekçe ise 6 ay önce Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlıklı haber. Suçlama: Casusluk.

Bu tutuklama kararının bizlere anlattığı çok şey var. Öncelikle; eğer habere konu olan silahlar gerçekten bir ‘casusluk’ konusu ise, burada MİT tırları ile silah taşındığı açıkça itiraf edilmiş demektir. Casusluk, hukuken gizli olan doğru bilginin açığa çıkarılmasıdır. Yani AKP’nin Ortadoğu’da IŞİD’e silah yardımı yaptığı kanıtlanmış demektir.

Peki, devlet böyle bir suç işliyorsa bunu haber yapmak casusluk mu sayılmalıdır? Burada görülmelidir ki, hiçbir devletin suç işleme özgürlüğü yoktur. Devletin işlediği suçlar “devlet sırrı” denilerek üstü kapatılamaz. Dolayısıyla suçu ortaya çıkaranlara ‘casusluk yaptı’ denilemez.

Tutuklama kararı, açıkça işlenen savaş suçunun meşrulaştırılmasını amaçlıyor. Bu kararda bir hukuktan bahsetmek mümkün değil. Burada AKP iktidarının 7 Haziran’dan bu yana giderek pekiştirdiği ve çözüm olarak gördüğü baskı, savaş, dikta politikalarının bir devamını görüyoruz. Mevcut hukuk sisteminin devletin değil Erdoğan’ın sırlarını korumakla görevlendirilmiş olduğunu görüyoruz.

Erdoğan’ın “bedelini ağır ödeyecek” tehditlerine rağmen, gerçekleri açığa çıkarmaya devam eden Can Dündar ve Erdem Gül, yalnız değildir. İktidarın kuklası olmayı tercih etmemiş, halkın haber alma hakkını savunan onurlu gazetecilerin kalemi susturulamaz. Ancak onları susturmaya çalışanlar, yaptıkları onca haksızlığın hesabını vermeden, bir kez de işledikleri onlarca suç için o mahkemelere kendileri çıkmadan bu halkın ellerinden kurtulamazlar.

BHH: “Can Dündar ve Erdem Gül’ün sesini hep beraber çoğaltacağız”

Birleşik Haziran Hareketi tarafından yapılan açıklamada “Can Dündar’ın, tutuklanmasının ardından söylediği gibi ‘içerde ve dışarıda mücadelemiz devam edecek’. Bir milim bile geri adım atmayacağız. Birlikte zalimin üstüne yürüyeceğiz” denildi.

BHH’nin tam metni:

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, çıkarıldıkları nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.

Hukukun bittiğini, demokrasinin rafa kalktığını, anayasanın fiilen değiştiğini biliyoruz. Bunlara atıf yapmak dahi anlamsız artık.

Her şey tüm aleniyeti ile ortada. MİT tırlarıyla cihatçı çetelere silah taşıdılar. Silahların sahipleri, bunun haberinin yapılmasını suç saydı. Haber yapanları tutuklattı.

Kararı Erdoğan verdi. Erdoğan’ın mahkemesi kararı yazdı. İki onurlu gazetecinin kalemini kırdılar. Tüm topluma, ses çıkaran herkese gözdağı verdiler.

Bizim cevabımızda kısa ve net. Can Dündar’ın, tutuklanmasının ardından söylediği gibi ‘içerde ve dışarıda mücadelemiz devam edecek’. Bir milim bile geri adım atmayacağız. Birlikte zalimin üstüne yürüyeceğiz.

Sopayla, silahla, zorla sürdürülen bu iktidar elbet kaybedecek. Bu kararların altına imza atanlar tarih ve halk önünde mutlaka yargılanacak.

Bugün sesimizi birleştirme, karanlığa karşı omuz omuza verme günüdür. Can Dündar ve Erdem Gül’ün sesini hep beraber çoğaltacağız.

SES: “Gerçeği yazanların değil, çarpıtanların yargılandığı bir ülke için mücadele edeceğiz!”

SES Merkez Yönetim Kurulu’nın yaptığı açıklamada “Can Dündar ve Erdem Gül, bu ülkede tutuklu bulunan, öldürülen ve baskı altına alınmaya çalışılan tüm diğer gazeteciler gibi sadece gerçeği dile getirmişlerdir ve siyasal iktidar tarafından bu nedenle cezalandırılmışlardır. Akıl, mantık ve vicdanla bağdaşmayan bu tutuklama kararları hukuki değil siyasi kararlardır. Gerçeği yazanların değil, çarpıtanların yargılandığı bir ülke için mücadele edeceğiz!” denildi.

SES’in açıklamasının tam metni:

Türkiye’de hükümet, gelecek tasavvuru olmayan, günü kurtarmaya odaklı ve savaş koşullarını kendi kitlesini konsolide etmek için kullandığı bir siyasal yönetme biçimini hakim kılmaya çalışmaktadır. Bu yönetme biçimi gerçeğin manipüle edilmesi ve iktidarın elindeki tüm imkânları bu yönde seferber etmesi sayesinde devam ettirilebilmektedir. Ulusal ve uluslararası arenada iktidar tarafından farklı söylemlerin geliştirilmesi ve tüm farklı söylemlerin zor ve şiddet yoluyla bastırılmaya çalışılması, iktidarın baskı ve şiddete dayanarak kurduğu söylemin aslında ne kadar kırılgan olduğunu da bir kez daha ortaya koymaktadır.

7 Haziran seçimlerinin hemen ardından pek çok yerde ilan edilen özel güvenlik bölgesi uygulaması, medya kuruluşlarına el konulması, yandaş olmayan herhangi bir ifade kullananların zorbalıkla susturulmaya çalışılması ve zorbalığın toplumsal hayatın sıradan bir unsuru haline dönüştürülmesi ortada yönetmeye dair bir krizin varlığına işaret etmektedir.

Suriye’de baskı, şiddet ve tecavüzü bir savaş stratejisi olarak uygulayan silahlı gruplara Türkiye üzerinden tırlarla silah gönderilmesinin ortaya çıkması sonrasında, suçüstü yapılan bu olaya ilişkin siyasal iktidarın sözcüleri birbiriyle çelişen ifadeler kullanmış ve halkın bu olaydan haberdar edilmesinin önlenmesi için her türden zorbalığa başvurulmuştur. Bu olayı medya yoluyla halka duyuran Can Dündar ve Erdem Gül, dün Anayasa ve uluslararası sözleşmeler çiğnenerek tutuklanmışlardır. Bu iki gazetecinin tutuklanması Türkiye’de siyasal iktidarın gerçeklerin dile getirilmesine tahammülünün kalmadığını çünkü yalan ve manipülasyonla idare etme yönteminin artık eskisi kadar kolay devam ettirilemediğini bir kez daha tüm kamuoyuna göstermiştir.

Can Dündar ve Erdem Gül, bu ülkede tutuklu bulunan, öldürülen ve baskı altına alınmaya çalışılan tüm diğer gazeteciler gibi sadece gerçeği dile getirmişlerdir ve siyasal iktidar tarafından bu nedenle cezalandırılmışlardır. Akıl, mantık ve vicdanla bağdaşmayan bu tutuklama kararları hukuki değil siyasi kararlardır. Gerçeği yazanların değil, çarpıtanların yargılandığı bir ülke için mücadele edeceğiz!

TYS: ‘İktidarın kırmızı çizgisi yine karaya döndü’

Türkiye Yazarlar Sendikası yaptığı açıklamada; “Can Dündar ve Erdem Gül de  tutuklandı, iktidarın kırmızı çizgisi yine karaya döndü” dedi.

TYS’nin tam metni:

Başbakan, “Basın özgürlüğü, kırmızı çizgimizdir.” diyordu. Can Dündar ve Erdem Gül de  tutuklandı, iktidarın kırmızı çizgisi yine karaya döndü.

Bu tutuklamalar, sadece basın tarihimizde değil, hukuk ve demokrasi tarihimizde de kara bir leke olacaktır. Cumhurbaşkanın “bedel ödetme” öfkesiyle yargıyı yönlendirdiği,  gazetecileri tutuklattığı bir ülkede, adaletten ve yargı bağımsızlığından söz edilemez.

Biz yazarlar bu “kara olay”dan sonra da düşünce özgürlüğünün basının güvencesi, haber alma hakkının halkın temel özgürlüğü olduğuna inancımızı yineliyoruz. Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün yanında olduğumuzu, bu gözdağı ve baskı günlerinde de özgürlük savaşımımızı sürdüreceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.

TÜMTİS: ‘Dündar ve Gül derhal serbest bırakılmalıdır’

Tüm Taşıma İşçileri Sendikası’nın yaptığı açıklamada, “Dündar ve Gül’e yönelik ağır suçlamaları ve tutuklama kararını basın özgürlüğüne, gazetecilik görevine yönelik bir tehdit olarak görüyor; halkın haber alma özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak nitelendiriyoruz” denildi.

TÜMTİS’in tam metni:

Son günlerde basın ve yayın organları üzerindeki sansür ve basın emekçilerine yönelik saldırı, gözaltı ve tutuklamaları kaygıyla izlemekteyiz.

Bunun son örneği olarak Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması demokrasi, basın özgürlüğü ve haber alma hakkına yönelik kaygılarımızı artırmıştır.

Dündar ve Gül’ün tutuklanması demokrasi ve basın özgürlüğü açısından kara bir gün olarak tarihe kaydedilmiştir.

Gazeteci, “Basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanmak ve her türlü sansür ve oto sansürle mücadele etmek ve halkı bu yönde bilgilendirmekle” mükelleftir. Gerçekleri gün yüzüne çıkarmak suç değil, gazetecilik görevidir. 

Gazetecilik görevini yerine getiren Dündar ve Gül’e yönelik ağır suçlamaları ve tutuklama kararını basın özgürlüğüne, gazetecilik görevine yönelik bir tehdit olarak görüyor; halkın haber alma özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak nitelendiriyoruz.

Dündar ve Gül’e yönelik tutuklama kararını kınıyor, derhal serbest bırakılmalarını talep ediyoruz.

Sendikal hak ve özgürlüklerden, emek ve demokrasiden yana yayın politikası izleyen Cumhuriyet Gazetesi, Dündar ve Gül ile dayanışma içerisinde olacağımızı belirtiyor, gazetecilik görevini yerine getiren basın emekçilerine yönelik saldırılar karşısında tüm emek ve demokrasi güçlerini dayanışmaya çağırıyoruz.

TÜMBEL-SEN: ‘Gazetecilik tutuklandı, silahları gönderenler serbest’

TÜMBEL-SEN’in yaptığı açıklamada “Can DÜNDAR ve Erdal GÜL’ün tutuklanması şahsında hepimize yönelik bu son saldırı karşısında da aynı bundan önce yaptığımız gibi yılmayacağız, teslim olmayacağız, bağımsız yargı, özgür basın ve demokratik bir ülke mücadelesini her zamankinden daha çok yükselteceğiz” denildi.

TÜMBEL-SEN açıklamasının tam metni:

Türkiye demokrasisi açısından dün yine çok karanlık bir gün yaşadık. MİT tırları için arama talimatı veren savcılar ile tırlarda silah taşındığını haber yapan Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri Can Dündar ve Erdem Gül aynı gün adliyedeydiler. Müebbet hapisle yargılanan Adana eski Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık ve yargılanan diğer savcıların reddi hâkim talebi kabul edilmezken Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandılar.

Tutuklama kararını veren mahkeme heyetinin de çok iyi  bildiği gibi bu karar hukuki değil; Saray’dan gelen “bedelini çok ağır ödeyecekler” talimatları üzerine verilmiş siyasi bir karardır. Ve ülkemizdeki yargının iktidara biatının en net kanıtıdır.

Bu karar sadece Can DÜNDAR ve Erdem GÜL’ün kişisel özgürlüklerine yönelik değil; ülkemizin basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve bunlarla bağlantılı olarak halkın haber alma özgürlüğünü engellemeye yöneliktir. Can DÜNDAR ve Erdal GÜL’ün şahsında gerçekleşen dün ki tutuklamaları, en temel insan haklarımızın gasp edilmesi bağlamında hepimize yapılmış bir saldırı olarak görüyor ve kınıyoruz. 

Dün yaşanan bu tutuklamalarla bir kez daha görünmüştür ki Türkiye’de basına yönelik baskı ve saldırılar diktatörlük rejimlerini dahi geride bırakır düzeye varmıştır. Dün Musa Anter, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Onat Kutlar… gibi pek çok gazeteciyi siyasi suikastlara ve faili meçhullerle katledenler, bugün çok daha aleni bir şekilde toplumsal olayları izleyen gazetecileri hedefi almakta; pek çok gazeteciyi sabaha karşı evlerine baskın düzenleyerek yaka paça gözaltına almakta, haksız ve dayanaksız bir şekilde yıllarca cezaevinde tutsak etmektedir.

İfade ve haber alma özgürlüğünün teminatı olan özgür basına yönelik bu baskı, saldırı ve tutuklamalarla sadece bugün değil geleceğimiz tehdit edilmekte, ülkede sadece iktidar borazanlarının tek sesi hâkim kılınmak istenmektedir. Böylece iktidarın karanlık odaklarla işbirliği içinde ülkeyi sürüklediği tekçi, otoriter ve faşizan rejim karşısında toplum sessiz ve savunmasız bırakılıp bir bütün olarak esir alınmak istenmektedir.

Aynı dünün tiranları, firavunları, padişahları gibi bugünkü iktidar da savaşla, baskıyla, sansürle, ülkemizdeki emek, demokrasi ve barış mücadelesini durdurup, toplumu köleleştirebileceğini sanıyor.  Ancak tarih tanıktır ki bu büyük bir yanılgıdır. İktidar olmanın gücüyle yapılan bütün bu saldırılar bizleri yıldırmanın veya teslim almanın tam tersine öfkemizi büyüten cemrelerden öte bir işe yaramıyor.

Tutuklanan her bir gazetecinin kalemlerini binlercesi sahiplendiği gibi demokratik bir ülke ve aydınlık bir gelecekten yana olan genci yaşlısı milyonlarcamız her türlü baskı, saldırı ve katliamlara rağmen inadına çoğalıyor, inadına daha güçlü mücadele ediyoruz.

Can DÜNDAR ve Erdal GÜL’ün tutuklanması şahsında hepimize yönelik bu son saldırı karşısında da aynı bundan önce yaptığımız gibi yılmayacağız, teslim olmayacağız, bağımsız yargı, özgür basın ve demokratik bir ülke mücadelesini her zamankinden daha çok yükselteceğiz.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası: ‘Tutuklamalar kaldırılsın’

TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın yaptığı açıklamada, “Cezaevlerindeki tüm gazetecilerin tutukluluk hallerinin sonlandırılmalı ve ülkemizdeki ifade ve düşünce özgürlüğü, haber alma ve basın özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır” denildi.

Maden Mühendisleri Odası’nın tam metni:

Toplumun haber alma özgürlüğüne yapılan saldırılar hiçbir dönem meşru olmamıştır. Ülkemizde de bunu örnekleri özellikle darbe dönemlerinde ve sonrası süreçlerde sıkça görülmüştür. Türkiye haklarının demokrasi mücadelesi basın özgürlüğünün önündeki bu engelleri ortadan kaldırmayı başarmıştır.

Basına, haber alma özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne AKP iktidarı döneminde saldırılar sistematik olarak sürdürülmüştür. Ceza evlerindeki gazetecilerin gazeteci olup olmadığı hep tartışılmıştır. Basın; havuz medyası / yandaş medya tartışmaları içerisinde iktidarın borazanı olarak biçimlendirilirken bası emekçileri işten atılırken, basın organlarına el koymalar halen hızla sürmektedir.

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar‘ın MİT tırlarıyla silah taşındığını belgeleyen haberi ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül‘ün IŞİD kampına cihatçı taşındığına ait yaptığı haberi sonucu çıkarıldığı mahkemece tutuklanmışlardır.

Can Dündar ve Erdem Gül`ün halkımıza doğru haber verme çabası içerisinde sürdürdüğü çalışmaları sebebiyle tutuklanmalarını doğru bulmuyoruz.

Cezaevlerindeki tutuklu tüm gazetecilerin tutukluluk hallerinin sonlandırılmalı ve ülkemizdeki ifade ve düşünce özgürlüğü, haber alma ve basın özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. 

TMMOB Makina Mühendisleri Odası: Gün Can Dündar, Erdem Gül ve Cumhuriyet gazetesinin yanında olma günüdür

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, dün AKP iktidarının Suriye iç savaşını silahlı destek ile kışkırtan politikalarını kanıtlı bir şekilde deşifre ettikleri için tutuklandılar. Kamuoyunda “MİT tırları” olarak bilinen silah sevkiyatını, meslek ilkeleri doğrultusunda haberleştiren Cumhuriyet Gazetesi’ni hedefleyen bu tutuklama, iktidarın muhalif hiçbir ses istemeyen baskıcı politikalarının bir ürünüdür.

AKP iktidarı, bilindiği üzere demokrasinin olmazsa olmazlarından basının bağımsız ve özgür bir şekilde haber yapma ve halkın haber alma haklarını sürekli olarak ihlal etmekte ve tek sesli bir yandaş medya tekeli oluşturmayı hedeflemektedir. Basın ve haber alma özgürlüğünü baskı ve zor ile ortadan kaldıran bu politika, AKP’nin “yeni Türkiye”sinin emek, barış, demokrasi güçlerine, toplumsal muhalefete, siyasete, temel haklar ve özgürlüklere yönelik sistemli politikalarının bir parçasıdır. İktidar, kendisine karşı oluşan toplumsal muhalefetin iktidarı için birincil tehlike olduğunu bilmekte, bu nedenle basın dâhil herhangi bir muhalefet istememektedir. Bu politikalar Türkiye’nin yönetim erkinin açık faşizme yöneldiğinin göstergeleri olmuştur.

Siyasal iktidar, bilindiği üzere başından beri Suriye iç savaşına taraf olmuş, siyasal İslamcı-şeriatçı güçleri mezhepçi bir şekilde desteklemiş, emperyalist güçlerin politikalarının aktif taşeronu olmuştur. Suriye iç savaşı gerek mezhep gerekse etnik yönleriyle ülkemize taşınmış,  toplumsal atmosfer dinci-mezhepçi, milliyetçi politikalarla belirlenir olmuştur. Bu duruma, bir Rusya uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi ile birlikte, ülkemizin çok yönlü, çok boyutlu bir şekilde büyük uluslararası güçler arasındaki gerilim ve çatışmalarda açık bir taraf olması ve savaş riskleri de eklenmiştir.

Cumhuriyet Gazetesi ve toplumsal muhalefetin bu politikalara karşı çıkması, dün yapılan tutuklamanın gerçek nedenidir. Ve biliyoruz ki iktidarın bu politikası giderek daha fazla kesimi kapsayacaktır. Ancak bilinmelidir ki toplumsal muhalefet susturulamayacak, emek ve demokrasi güçleri AKP faşizmine karşı direnecektir.

Bugün başka bir Türkiye ve dünya özlemi ile AKP faşizmi karşı karşıyadır.

Can Dündar, Erdem Gül, Cumhuriyet Gazetesi ve baskı altındaki hiçbir demokratik kuruluş ve kişi yalnız değildir! Toplumsal muhalefetin dayanışma ve birliğinin büyütülmesi gereken bir dönemdeyiz. Gün emperyalizme, faşizme, gericiliğe, halkların birbirine kırdırılmasına dayanışma içinde karşı çıkmaya devam etme; eşit, özgür, laik, bir arada yaşamın hâkim kılınacağı demokratik bir Türkiye mücadelesine birlik içinde devam etme günüdür.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası: Halkın doğru haber alma hakkı temel haktır, engellenemez

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, dün çıkarıldıkları mahkemede, “Örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etme”, “Siyasi ve askeri casusluk”, “Gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” ile suçlanarak tutuklandı. Bu tutuklama kararının siyasi bir karar olduğu ve ‘halkın doğru haber alma hakkının` gasp edilmesinden başka bir anlama gelmediği açıktır.

Can Dündar ve Erdem Gül`ün tutuklanması, gazetecilik mesleğine ve halkın haber alma hakkının kullanımına yapılmış bir engellemedir. ‘Halkın doğru haber alma hakkı` çerçevesinde mesleklerinin gereği olarak eleştirel haberler yapan basın yayın kuruluşlarına yönelik sindirme, yıldırma ve baskı politikaları kabul edilemez.

Gazete binalarının taşlanması, gazetecilerin sokak ortasında darp edilmesi, basın kuruluşlarına el konması ve nihayetinde gazetecilerin tutuklanmasına varan bu olaylar dizisi, ülkemizin basın özgürlüğü konusunda içler acısı konumunu gözler önünü sermektedir.

Basın ve ifade özgürlüğünde alınan yol, bir ülkenin barış, demokrasi ve özgürlüğe olan bağlılığını gösterir. Ne yazık ki oldukça karanlık bir dönemden, katliamlardan, savaş gerginliklerinden geçtiğimiz bir süreçte, başta yaşama hakkı olmak üzere tüm temel haklar gibi basın ve ifade hakkı da engellenmektedir.

İnşaat Mühendisleri Odası olarak, insanlığın en temel değerlerinden olan basın ve ifade özgürlüğünün her zaman yanındayız. Basına yönelik baskı ve sindirme politikaları son bulana kadar bu hakkın savunucularından biri olmaya devam edeceğiz. Tutuklanan gazetecilerin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.

İHD Adana: İnsan hakları aktivistleri ve gazeteciler serbest bırakılsın

Dün olduğu gibi bugünde Türkiye’de basın özgürlüğü anlamında azami bir baskı olduğu açıktır. AKP hükümeti şahsında bugün varlığını devam ettiren baskıcı Devlet aklı,  Toplumsal muhalefete karşı acımasızca evrensel insan haklarını hiçe sayarak kendini koruma içgüdüsüyle hareket etmektedir. Aslolan bireyin temel hak ve özgürlükleri iken Kutsal Devlet, Kutsal iktidar ve kutsal semboller adına iktidarcı anlayışlar kendini yaşatma çaba ve gayreti içindedirler.
Kürt Halkının ağır bedeller ödeyerek verdiği  hak mücadelesine karşı Devlet aklı,  her zamankinden daha baskıcı ve şiddetle, hiçbir insani hak ve özgürlükler, yasa ve evrensel hukuk ilkeleri  tanımadan saldırmaya devam etmektedir.  Nusaybin’de, Silvan’da ve Birçok şehir ve kasabada hak ihlalleri artarak devam etmektedir. Bu gidişata dur diyen Toplumsal muhalefet ise gözaltı ve tutuklamalarla sindirilmeye
çalışılmaktadır.
Tam da bu noktada yaşanan hak ihlalleri konusunda  zor şartlar altında ve hayati tehlike altında,  kamuoyunu bilgilendirmeye çalışan Basın mensupları bizzati kendileri hak ihlallerine uğramaktadır. Bugün itibariyle Dünyada en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ve yargılandığı ülke Türkiye’dir. Toplumun haber alma özgürlüğü, kamu düzeni gerekçe gösterilerek ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. AKP hükümeti, Demokrasiyi, sadece 4 yılda bir yapılan seçimlere indirgeyerek, çoğunluğun iktidar anlayışı ile Yürütme erki üzerinden bir sistem oluşturma çabası ve gayreti içindedir. Oysa ki; Demokrasi, azınlığın ve muhalefetin varlığının, basın özgürlüğünün, bağımsız ve tarafsız yargının teminat altına alındığı bir sistemdir.  Bu sistem, Evrensel insan hakları değer yargıları ile bezendiği sürece Demokrasinin gelişimi ve özgürlükler mümkündür.
Bugün itibariyle İnsan hakları ilkelerinden tamamen uzak ,Yürütme erki dışında diğer tüm kurum ve ilkeleri hiçe sayan bir iktidar anlayışı mevcuttur.
Bu temelde;  Başta İHD MYK üyemiz Mesut Aslan olmak üzere Türkiye’de halen tutuklu bulunan İnsan hakları aktivistleri,  Cumhuriyet gazetesi Genel yayın yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilci Erdem Gül şahsında basın özgürlüğüne karşı yapılan bu hukuksuz uygulamaları kınıyor, tutuklanan tüm basın emekçilerini ve insan hakları aktivistlerinin serbest bırakılmasını talep ediyoruz.




Kaynak: Sendika.Org

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1032 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Siyasi Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI