2017 yılının ilk yazısında keyifli şeyler yazmak isterdim, ama kabus gibi üzerimize çöken yaşananların ağırlığı bunu engelliyor. 2016 yılını Ahmet Şık'ın tutuklanması ile kapattık. Bu dahi insanın keyfini kaçırmaya yetiyor. Cumhuriyet Gazetesi'nin on yönetici ve yazarı ile birlikte 150'ye yakın gazeteci yeni yıla cezaevinde girdi.

Ahmet Şık'ın tutuklanması sürecinde sorulan soruları, isnat edilen suçlamaları, bu suçlamalara karşı Ahmet'in verdiği cevabı, soruşturmanın bir başka gazetecinin haberinin delil olarak ele alınması hukuksuzluğunu, avukatlarının savunmalarını haberlerde okuyabilirsiniz.[1]

Buraya Ahmet'in şu sözlerini almak istiyorum: "... 5 yıl önceki Ergenekon örgütü bağlamında suçlandığımda mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu olmuştu. Şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu edilmeye çalışılıyor, bu aşamada söyleyecek başka bir sözüm yoktur..." Bu sözler soruşturmayı anlatmaya yetiyor.

Ahmet Şık beş yıl önce Fethullah Gülen Cemaati'nin emniyetteki örgütlenmesini ele alan İmamın Ordusu adlı kitap çalışması nedeniyle tutuklanmıştı. Bununla kalmadı, kitabın taslaklarına yönelik sürek avı başlatılmıştı. Mahkeme kararı ile kitabı yayınlayacak İthaki Yayınevi'ndeki, Ertuğrul Mavioğlu'ndaki kitabın nüshaları toplatılmış, bilgisayarlarından silinmişti. Ayrıca disiplin hapsi tehdidi ile eşi Yonca Şık ile avukatı Avukat Fikret İlkiz'den ellerinde bulunan nüshalar istenmişti. Ahmet o gün daha sonra 'Dokunan Yanar' olarak basılan kitabında anlattığı FETÖ'cü polis ve savcıların kumpasıyla tutuklanmış, Oda TV davasından bir yıl hapis yatmıştı, şimdi de "FETÖ örgütünün propagandasını yaptığı" iddiasıyla tutuklandı. 2011'de Ahmet Şık'ın tutuklanması soruşturmasını yürüten polisler, savcılar, tutuklama kararı veren hakimler bugün FETÖ/PDY terör örgütü yöneticisi, üyesi olarak soruşturuluyorlar; ya yurt dışına kaçmış ya da tutuklu durumdalar.

Ahmet Şık'ı yakından tanıyorum, o yüzden ona tanıklık ederim. O insan haklarının yerle bir edildiği, başka gazetecilerin çekindiği pek çok olayı haber yapan, hak savunuculuğu çabalarımızda varlığıyla bize cesaret veren, bizimle birlikte dayak yemeyi bile göze alan bir gazetecidir. Şimdi de gerçeğin peşinde koşan, onları okuyucularına aktarmak için çabalayan özel bir gazetecidir. Terör örgütü propagandası yaptığı iddiasına bakın ne diyor: "... haklısınız benim bir örgütüm var, adı hakikat. Sırtımı dayadığım bir güç var, onların adı da hakikati bilmesi gerektiğine inandığım kendisi..." Ahmet bu sözleri ile herkese, hepimize ders veriyor. Basın özgürlüğü, gazetecilerin özgürce habercilik yapmaları onlardan çok bizi ilgilendirir. Gazetecilere ve basına yönelik baskılar, tutuklamalar aslında bizim olanlardan haberdar olma, doğru haber alma hakkımıza saldırıdır. Düşünün bir kere cezaevinde bulunan 150 gazetecinin aktarabilecekleri 150 kadar haberden yoksun kalıyoruz. Habersiz kalmak hayattan kopmaktır, haberi önemsiyorsak basını ve gazetecileri önemsemeliyiz.

Tek başına dilek dilemenin bir anlamı yok, ama dileklerimiz yolumuzu belirler. 2017 yılının 2016'nın kötü yanlarının yaşanmayacağı, sağlıklı, huzurlu, her türlü şiddetin sona erdiği, demokrasiye dönüleceği, insanın insanla, insanın doğayla barışının sağlanacağı, eşitlik, özgürlük, adalet ve geleceğe umutla bakabileceğimiz bir yıl olmasını diliyorum.

***

Bu ülkede yeni yıl için güzel dileklerde bulunmak dahi mümkün olmuyor. Yılbaşı gecesi, yeni yılın ilk saatleri icinde Reina adlı gece kulübüne saldırı oldu, şimdilik 39 ölü 65 yaralı var. Amacı ne olursa olsun, kim, hangi örgüt olursa olsun insanlık dışı bir terör eylemidir, lanetliyorum, yaralılara acil şifa, ölenler için başsağlığı diliyorum. Hükümet yetkilileri yine 'kökünü kazıyacağız, milletimiz rahat olsun' gibi sözler sarf ediyorlar. Bu sözlerin hiçbir anlamı olmadığını belirtmek istiyorum. Bu sözlerle katliamlar önlenemiyor. Hele hele terörle mücadele olarak Ahmet Şık'ların, gazetecilerin, yazarların, siyasetçilerin tutuklanması anlaşıldığı sürece işimiz zor.

[1] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/652945/FETO_nun_ipligini_pazara_cikaran_Ahmet