Bugun...


Arif Ali CANGI

facebook-paylas
Nükleersiz gelecek
Tarih: 14-11-2016 04:12:00 Güncelleme: 14-11-2016 04:12:00


İçişleri Bakanlığı tarafından 370 derneğin faaliyetinin durdurulmasıyla yeni bir boyuta geçtik. Antidemokratik yönetimlerin ortak özelliği ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü tanımamaları, muhalif gördükleri örgütleri kapatmaları, kişileri hapse atmaları. 12 Eylül darbe yönetimi de 23 bin 677 derneğin faaliyetini durdurmuştu. Yaşananların darbe dönemlerinden bir farkı kalmadı. 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesi bunun için miydi?

***

Demokrasi sorunlarının yanı sıra ne pahasına olursa olsun kalkınma politikaları yüzünden yoğun çevre sorunları da yaşıyoruz. Fosil yakıtlı termik santraller, siyanür yöntemiyle çalışan altın madenleri, derelerin ekosistemini bozan hidroelektrik santraller, çok enerji tüketen eskimiş teknoloji ile çalışan endüstri tesisleri, inşaat yoğunluklu yatırımlar ile kontrol edilemeyen atıklar Türkiye'nin doğal varlıklarını kirletiyor, yaşam alanlarını bozuyor. 
Bütün bu tehditlerin yanı sıra nükleer tehlike ile de içiçe yaşıyoruz. Ortadoğu'da yaşanan bölgesel savaşlarda kullanılmasından korkulan atom silahları ciddi bir tehdit oluşturuyor. NATO üssü olan İncirlik'te 100'e yakın atom başlıklı silah var.

Diğer yandan nükleer enerji santrali yatırımlarına hız verilmiş durumda. Biz Çernobil felaketinden doğrudan etkilenmiş bir ülkeyiz ve çevremiz eski Sovyet ülkelerinde eskimiş teknoloji çalışan nükleer santrallerle kaplı. Ben de nükleer santral kuracağım demek tehlikeyi daha da büyümek anlamına geliyor. Fukuşima felaketinden sonra dünyada nükleer enerji yatırımlarından vazgeçilirken, bizim yöneticilerimiz tam tersi istikamette nükleer kıyamete doğru koşar adım gidiyorlar.
En sıcak gündemimiz Rusya'nın Rosatom firması tarafından yapılması kararlaştırılan Akkuyu nükleer enerji santralı. Projenin çevresel etki değerlendirmesi, planlama ve lisanslama izinlerine ilişkin yargı süreçleri tamamlanmadan inşaata başlandı bile. Önüne geçilemez ise Akdeniz, nükleer çöplük haline gelecek. ikinci nükleer santral de Karadeniz'in kıyısında Sinop'a kurulmak isteniyor. Bu projede Fukuşima felaketini yaşamış Japonya'nın bulunması acı veriyor. Üçüncü nükleer santral ise dünyanın üç longoz ormanından birisine sahip İğneada'ya yapılmak isteniyor. Çocuklarımıza yaşayabilecekleri bir ülke, bir dünya bırakmak istiyorsak önce kendi ülkemizdeki bu kabus projelere karşı çıkmamız gerekiyor.
Daha bitmedi; geçmişte işletilmiş rehabilite edilmeden terk edilmiş uranyum madenleri, santral kurulmadan kaçak yollarla gelen nükleer atıklarla başımız dertte.
İşte böyle bir ülkede yaşıyoruz. Diğer yanda yaşamı koruyabilmek için meşru yollarla direnenler var. İyi ki yaşam savunucuları var, ben de iyi ki onlarla birlikteyim.
Bu çabalar ülkemizde pek değer bulmasa da dünyada önemseniyor, hatta ödüllendiriliyor.
Nükleer karşıtı çalışmalar için her yıl Nükleersiz Gelecek adlı ödüller veriliyor. Bu yıl ödüle layık görülenlerin arasındayız. Uranyum madenleri, Akkuyu Nükleer Santrali ile İzmir Gaziemir'deki nükleer santral atıklarına ilişkin çalışmalarımız ödüle değer görülmüş. O yüzden bu haftaki yazımızı tören için geldiğim Güney Afrika'dan gönderiyorum. Ödül töreni 17 Kasım Perşembe günü olacak.

(Ayrıntı için )
Yaşam biçimi halini alan çabalarımız, nükleer karşıtı çalışmalarımız nedeniyle ödüllendirilmek moral verici. Direnişçi olarak ödüllendirilmekten şahsen onur duyduğumu da ayrıca belirtmek isterim. Bu ödülü, Türkiye'nin nükleer karşıtları ile diğer çevre ve ekoloji direnişçileri, yaşam savunucuları adına alacağım.
Yaşamı savunma mücadelesinde yalnız olmadığımızı görmek moral veriyor.
Nükleer lobilerin ve bunlarla işbirliği içinde olan iktidarların tüm çabalarına rağmen dayanışma ile nükleersiz geleceği mutlaka kuracağız.

*****

Kocaoğlu'na arzuhalimiz;
İzmir'in su havzası için ciddi risk oluşturan Efemçukuru altın madeni kapasite artırımı ÇED olumlu kararının iptali davası sürüyor. Ağır metal kirliliğinin başladığı mahkeme denetiminde yapılan bilirkişi raporuyla kanıtlandığı halde maden çalışıyor. 
Bu olumsuzluklara karşı olumlu gelişmeler de var. İZSU davacılar yanında davaya katıldı. Her ne kadar görevi olsa İZSU'nun bu dönemde davaya katılması çok önemli. Katılma konusunda karar veren yöneticilere teşekkür ediyorum. 
Buradan bir beklentiyi daha ifade etmek istiyorum. Mahkeme yeniden keşif için davacılardan 10 bin TL yatırmalarını istiyor. Davacıların bu parayı yatırması mümkün değil. Yaşam savunucularının keşif parasını İZSU'nun karşılanması beklentileri var. 
Su havasını koruma görevi olan İZSU'nun havzayı korumak için açılan dava masrafını karşılaması son derece yerinde ve hukuka uygun bir hareket olacak.
Sayın Kocaoğlu'ndan dileğimizdir.



Bu yazı 7571 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI