Bugun...


Fikret Başkaya

facebook-paylas
"Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok"
Tarih: 05-05-2015 01:59:00 Güncelleme: 09-08-2015 04:02:00


Başlık, Alman yazar Eric Maria Remarque'ın 1929 yılında yayınlanan ve 1933 de Naziler tarafından yakılan kitabının adı. O başlık, ilerleyen dönemde şeylerin, olayların ve süreçlerin sürekliliğini ima eden bir deyim haline geldi. Afrika'dan Avrupa'ya geçmeye çalışırken, Akdeniz'de boğulup ölen yoksullarla ilgili haberler ve görüntüler, bana o romanı hatırlattı. Nitekim sadece geçtiğimiz hafta içinde 1100 göçmenin sulara gömüldüğü bildiriliyordu. 2014 yılında Akdeniz'i geçmeye çalışan 170 bin göçmenin 3 300'ü boğulup öldü. Uluslararası Göçmen Ofisi, o maceraya katılacak göçmen sayısının 2015 yılında 500 bine ulaşacağını bildiriyordu...

İnsanları o ölüm yolculuğuna çıkmaya zırlayan şey yoksulluk, savaş ve terör. Ve bu durumun sorumlusu da Batı Avrupa ve ABD, daha doğrusu kolonyalist, emperyalist, kapitalist ülkeler... O ölümlerin gerçek failleri beş yüz yıldır dünyanın geri kalanının yaşam kaynaklarını sömüren, yağmalayan, talan eden, halklara soykırım uygulayan "uygar dünya" denilip, yere göğe konulmayanlar! O kanlı ve karanlık tarih 1492'de Kristof Kolomb'un macerasıyla başladı. Başlarda "Hristiyanlaştırıyoruz" [évangélisation] daha sonraları da " uygarlaştırıyoruz" dediler. İkinci emperyalist savaş (1939-1945) sonrasında sıra "kalkındırmaya" gelmişti. Şimdilerde, neoliberal küreselleşme çağında dayeryüzünün lânetlilerine "insan hakları ve demokrasi" taşımakla meşguller. Velhasıl durum tam da Eric Maria Remarque'ın dediği gibi: Garp Cephesinde Yeni bir Şey yok!

 

Katolik dünyanın ruhani lideri Papa François, geçtiğimiz ay XX. yüzyılın üç soykırımından (Ermeni, Yahudi, Stalin katliamları, Rwanda, Burundi ve Kamboç) söz etti. Elbette Papa'nın işlenen insanlık suçlarına dair duyarlılık yaratma niyeti olumlu bir şey ama zahmet edip geride kalan yaklaşık beş yüz yılda Katolik Kilisesinin de dahli, özendirmesi ve meşrulaştırması sonucu Hristiyan Avrupalılar tarafından yapılan yüzlerce soykırımı da hatırlatıp lânetlemesi gerekmiyor muydu? Mesela ABD'nin soykırım sicilini hatırlatması gerekmiyor muydu? Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD)  bağımsız ülkelere 2000 doğrudan askeri saldırı yaptığını, 402 barış antlaşmasını ihlâl ettiğini, beş kıtada 50 milyon insanın katlettiğini de... Kaldı ki, soykırımdan söz etmek için illâ sayının belirli bir rakamı aşması gerekmez. Derisinin rengi, dini, inancı, inançsızlığı, ırkı, düşünceleri yüzünden tek bir insanın bile öldürülmesi basbayağı soykırımdır... 1,6 milyon Iraklının baba-oğul Bushların açtıkları saldırı savaşları sonucu katledilmesi soykırım değil miydi? Keza Siyonist İsrail, ABD ve gericiliğin timsali Suudi Arabistan ortaklığında Filistin halkının katledilmesi, aç, susuz, ilaçsız bırakılması, Irakta gıda ve ilaç ambargosu yüzünden yarım milyon çocuğun ölmesi soykırım değil de nedir? Şimdilerde İŞİD'ci onbinlerce fanatik katil sürüsünü eğitip, endoktrine edip, silahlandırıp, finanse edip masum insanları katletsinler diye saha sürmek de soykırım değil midir?

 

Amerikaların (kuzey- orta-güney) İspanyollar, Portekizliler, İngilizler, Fransızlar, Hollandalılar... tarafından işgal  edilmesi (fetih diyorlar) milyonlarca insanın, hayvanları, hasatları, evleri, barklarıyla,  birlikte yok edilmesinden daha büyük soykırım olur muydu? "12 Ekim 1492'de, Kristof Kolomb Amerika toprağına ayak bastı. 3 Mayıs 1493'de Papa VI. Alexandre şu fetvayı yayınladı: Keşfedilen ve keşfedilecek dünyalar İspanya ve Portekiz arasında paylaşılmalı, din ve Katoilk îmanı yüceltilip  yayılmalı (...) ve barbar halklar boyunduruk altına alınıp Hristiyanlaştırılmalıdır." (1) 'Barbar halkları' Hristiyanlaştırma ve boyunduruk altına alma süreci hızlı başlamıştı. Kolomb, Amerikan adalarına ayak bastığında, kıtanın nüfusu yaklaşık 80 milyondu, 16. yüzyılın ortasında (60 yıl sonra) Amerikalar'da yaşayan nüfus 10 milyona inmişti... Hristiyan 'Batılılar' yaklaşık yarım yüzyılda 70 milyon insanı 'Hristiyan Cennetine' göndermeyi başarmışlardı. XVI'ıncı yüzyılın başında dünya nüfusunun yaklaşık 400 milyon civarında olduğu düşünülürse, yarım yüzyıllık bir dönemde 70 milyon insanı yok etmek 'büyük bir başarı' olmalıydı". (2)

Velhasıl izleyen üç yüzyılda Sioux'ların, Apaches'ların , Navarro'ların, Cheyenne'lerin, Cherokee'lerin Creeks'lerin Iroquois'ların , Eskimo'ların, daha nicelerinin kökü kazınacaktı... Konkistatörler tarafından katledilmeyenler de açlıktan ve hastalıklardan yok olacaklardı... Tabii katliamdan hayvan sürüleri, yakılan hasatlar da nasibini alacaktı... Namı değer Katolik Kilisesi tarafından  planlanıp desteklenen bir etnik kırımdı  (éthnocide) söz konusu olan... Lâkin Hollywood sinemasının Far West destanlarının anlattığı hikaye farklıydı...

Uygar Beyaz Adam Yeni Dünya'nın birikmiş hazinelerini yağmaladı, uygarlıkları tarihten sildi, o topraklar üzerinde yaşayan halklar, soykırımlar, hastalıklar ve açlık yüzünden yok olmanın eşiğine geldi. Fakat keşif ve icat şampiyonu Beyaz Adam bir keşif daha yapacaktı... "Yeni Dünya" toprağının altı zengin madenlerle (altın, gümüş...) doluydu ve işlenmeyi bekleyen devasa verimli topraklar vardı. Ve fakat çalışıp üretecek insan kalmamıştı. O halde köleleştirme ve soykırım sırası Afrika'ya gelebilirdi ve geldi. Afrikalı Siyahlar avlanıp Atlantik Okyanusu sahilindeki bazı merkezlerde toplanıyor, oradan gemilere yüklenerek Yeni Dünya'ya taşınıyordu... Köleler Amerika'ya, yarattıkları zenginlik de Avrupa'ya taşınıyordu... Beyaz adam Afrikalı Siyahları insan saymıyordu, onu "insan altı" bir yaratık olarak görüyordu, çünkü derisi siyahtı... Köle ticaretinde vahşi havyanlar gibi avlanıp, soykırıma uğratılan insan sayısı kaçtı? 20, 30, 40 milyon mu, yoksa daha fazla mı?

Kibarca traite denilen köle ticareti sayesinde emek açığı kapatıldı. Tarihçiler sadece gemilerde ölüp denize atılan Siyah köle sayısının 2 milyondan fazla olduğunu yazdı. XVI-XIX yüzyıllar arasında Afrika toprağından sökülüp Yeni Dünya'ya taşınan Afrikalı Siyah köle sayısı on milyonlarla ifade ediliyor... Afrika için ikinci yıkım, Kıtanın Batı Avrupalılar tarafından kolonize edilmesi, sömürge statüsüne indirgenmesi olacaktı. Şimdilerde Afrika'daki yoksulluğun, açlığın ve sefaletin gerisinde, sömürgeci-emperyalist tahakküm var. İleri sürüldüğü ve sanıldığı gibi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kolonyalizm tasfiye edilmedi. Sadece yeni sömürgecilik (neo-colonialisme) statüsüne terfi etti.

Soykırımlar sadece Siyah Afrikalıları hedef almıyordu elbette. Bir fikir vermek için Fransızların Cezayir'de yaptıkları soy kırımı, işledikleri insanlık suçunu hatırlamak yeter: Fransız askerlerinin kara çizmeleri Cezayir toprağına bastığında (1830), ülkenin nüfusu yaklaşık 7-8 milyondu. Sömürge yönetimi 90 yıl sonra, 1920 yılında ülke nüfusunun 7 milyon olduğunu bildirmişti. Oysa, ortalama bir nüfus artışı durumunda ülke nüfusunun en az 11 milyon civarında olması gerekirdi... Geride kalan dönemde yapılan talan, su kuyularının ve nehirlerin zehirlenmesi, hasadın ateşe verilmesi, toplu katliamlar, bulaşıcı hastalıklar, akıl almaz baskı ve zulüm, ülkeyi harabeye çevirmişti... En büyük katliamları gerçekleştiren Fransız generallerinin adlarının Paris'teki büyük bulvarlara verilmesi de tuhaf bir ironi olmalıydı... Ünlü Fransız yazar, düşünür ve politikacıları ( Victor Hugo, Jules Ferry, Alexis de Tocqueville, vb.) gerçekleşen yıkımı  "Uygarlığın vahşiliğin üzerine yürümesi" olarak adlandırmışlardı. Emir Abdülkadir de cevaben: "Hayır sefil efendiler, asıl bizim medeniyetimizin üzerine yürüyen sizin vahşetinizdir. Yakılmış kitaplarım ve kütüphanem, izinizi sürmemi sağlıyor" diyecekti...

Tarihsel olarak Afrika'daki açlığın, yoksulluğun ve sefaletin geri planında, sürüp giden kolonyalist- emperyalist sömürü, şiddet, savaşlar ve soykırımlar var. Son dönemde insanları ölüm yolculuğuna çıkmaya zorlayan ilave bir unsur da bu ülkelere açılan savaşlar ve toplumların dokusunun parçalanması. Açlık, yoksulluk ve terör yüzünden üzerinde yaşadıkları toprakların yaşanamaz yerler haline gelmesi... Zengin Avrupalıların ölüm yolculuğuna çıkan çaresiz insanlara reva gördükleri muamele, ateşe verilmiş evden canhıraş kaçmaya çalışanları eve yeniden sokmaya zorlamak gibi bir şey... Vaktiyle siyasi ve fiziki zorla Afrikalılar ölüm yolculuğuna çıkarılıyorlardı, şimdilerde aynı şeyi ekonomik zor yapıyor... Aksi halde şimdilerde Akdeniz'in bir cehennem kapısı haline gelmesi nasıl mümkün olabilirdi? Öyleyse "garp cephesinde yeni bir şeyin  olabilmesinin" koşulu, emperyalizmi, kapitalizmi ve bölgedeki emperyalizm uşağı, halk düşmanı gerici rejimleri sepetlemekten geçiyor demektir...

 

Yazarın, Sitenin önceki yüzünde yayınlanmış yazıları

Fikret Başkaya'nın Korkut Boratav ile Söyleşisi - 25/05/2015
Şu rektör atamalarına dair kısa not - 17/04/2015
T.C.A.Ş - 17/04/2015
Örtülü ödenek, 17/04/2015
ı
“ Muhalifin düşman, farklı düşünenin hain sayıldığı bir rejim” - 16/03/2015
Hastalıklı toplumun hasta insanları... - 16/03/2015
Siyasi Partiler Ve Seçimlere Dair Retorik Ve Realite - 11/02/2015
Siyasette laiklik olmazsa olmazdır - 02/02/2015
1915- HRANT VE ADALET - 02/02/2015
“ Türkiye son 200 yılın en gerici dönemini yaşıyor - 25/12/2014
Kadavra medeniyeti - 25/12/2014
İŞİD Neyin İşareti? - 25/12/2014
Fikret Başkaya'dan Osmanlıca “tartışmalarıyla” ilgili kısa not - 25/12/2014
Sermaye, Devlet ve İşçi Katliamları Üzerine... - 15/11/2014
TİHC (Türkiye İmam Hatip Cumhuriyeti) - 08/10/2014
Samir Amin, Fikret Başkaya söyleşisi - 23/09/2014
85=3.500.000.000 dünyasında “demokrasi” oyunu ! - 17/09/2014
“Yeni Türkiye”den sevgilerle..!* - 17/09/2014
Filistin veya neden söz ettiğini bilmek! - 12/08/2014
Fikret Başkaya Rojava Devrimini ve Kobani Direnişini değerlendird - 12/08/2014
KÖLE İSYANLARINDAN İŞÇİ SINIFI BAŞKALDIRILARINA - 12/08/2014
Üretmek, tüketmek, yok etmek! - 02/07/2014
Fikret Başkaya ile Korkut Boratav söyleşisi - 02/07/2014
Bu katliamın faili kim? - 16/05/2014
Bir yıkım ve katliam aracı olarak araba (otomobil) - 16/05/2014
Kapitalizm Neden Sürdürülebilir Değildir? - 20/04/2014
Sosyalizme Doğru Halk Hareketlerinin Birliği ve Çeşitliliği - 20/04/2014
Emperyalizmin son hamlesi: Ukrayna üzerinden Rusya’yı vurmak. 03/04/2014
Kişi başına düşmeyen milli gelir 03/04/2014
“Milli irade” diye bir şey var mı? - 25/01/2014
Muz Cumhuriyeti Değil, Büyük Hırsızların Cumhuriyeti 08/01/2014
“AKP’nin yerine CHP etrafında yeni bir koalisyon partisi hazırlanıyor” 08/01/2014
Neden zenginlerin yoksullara ihtiyacı vardır? 18/12/2013
Dersaneleri nasıl bilirsiniz? 18/12/2013
“Mali sermayenin gücü, tüm kamusal müdahaleleri etkisizleştiriyor” - 11/11/2013
 - 11/11/2013
“ Neoliberal Küreselleşme Çağında Bilim ve Sanat” - 30/10/2013
“Nice paketler gördüm boştular!” 12/10/2013
Suriye’yi neden çökertmek istiyorlar? 04/09/2013
Sürdürülemezlik, savaşlar devrimler ve direnişlere dair -söyleşi - 19/08/2013
Mısır ve devrim/darbe tartışmasına dair - 17/07/2013
Mısır: Devrimin ikinci raundu 08/07/2013
Demokrasi değil, oligarşi [I] 01/07/2013
Polis devleti... 01/07/2013
Oligarşi Dünyayı ve Yaşamı Yok Ediyor... 01/07/2013
Devrimi Bugün Yeniden Düşünmek… 01/07/2013
Serdar Şahinkaya ile söyleşi*. - 01/07/2013
Emperyalist Savaşlar veya Kolonyalizmin Üçüncü Aşaması 01/07/2013
Oligarşinin, oligarşi tarafından, oligarşi için iktidarı=Temsili demokrasi [II]. 01/07/2013
Gezi Parkıyla başlayan itiraz: Sonlar ve başlangıçlar... 01/07/2013
Havayı Ne Zaman Özelleştireceksiniz? 08/05/2013
Emperyalist Savaşları Anlama Kılavuzu - 13/03/2013
“ Türkiye ekonomisi bir “AVM ekonomisidir.” - 13/03/2013
Türkiye'nin "İhracat başarısı" bir efsanedir.. - 25/02/2013
Politik İslam, İslâmi soslu bir teokrasidir! - 25/02/2013
"Reel" Demokrasi - 10/02/2013
Eleştirel Düşünceye Dair - 10/02/2013
Komprador rejimin mezhepçi dış politikası... - 28/01/2013
YÖK'den TYK'ya "bir reformun anlamı!" - 07/01/2013
Resmi Tarihin Ağırlığı 07/01/2013
ABD başkanlık seçimi, medyatik şov veya seyirciyi oyalamak! 01/12/2012
Gazze: Direnme hakkının terör sayıldığı bir dünya! - 01/12/2012
“İlan edilmemiş savaş”, gizli oturum, Örtülü ödenek. - 10/11/2012
YÖK’lü 30 yıl veya “Akademiyi” nasıl bilirsiniz? - 10/11/2012
Rio 2012, Sürdürülebilir Kalkınmadan “Yeşil Ekonomiye”: Garp Cephesinde yeni bir şey yok! - 10/07/2012
Rio 2012, Sürdürülebilir Kalkınmadan “Yeşil Ekonomiye”: Garp Cephesinde yeni bir şey yok! 04/07/2012
Yalan - 14/06/2012
Türkiye soluna soldan bakmak - 14/05/2012
“Örgüt” ve “Örgütlü olmaya” dair bir kaç not - 14/05/2012
Netekim... bugünkü dersimizin konusu:“Hukuk Devleti” - 14/05/2012
Eğitim Reformu: Neden Ve Kimin İçin? - 14/05/2012
Zenginlik, yoksulluk ve özel mülkiyete dair II 16/01/2012
Zenginlik, yoksulluk ve özel mülkiyete dair [I] 08/12/2011
Devrim üzerine söyleşi - 08/12/2011
Bu bir uygarlık krizidir... - 10/11/2011
Somali’de açlık veya “gayri insânî” yardım - 10/10/2011
Üniversite vadedilen cennet (mi?) - 10/10/2011
“ Kapitalizm başka türlü yapamaz” - 14/08/2011
Neden Kapitalizmde Ahlâk İstisna, Ahlâksızlık Kuraldır? - 16/07/2011
'Emperyalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz' - 14/05/2011
Libya’ya Emperyalist Saldırı: Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok... 29/04/2011
Orta Doğu ve Arap Dünyasında Yeni Dönem 01/04/2011
Nükleer Santrallere Dair Gerçeği Söylemek... - 01/04/2011
Çokuluslu Şİrketlerİn Dünyasi - 02/11/2010
Özelleştirme - 08/10/2010
Bir Referandumun Ardından... - 27/09/2010
Demokrasiyi Nasıl Bilirsiniz? 20/08/2010
Futbol, Güney Afrika ve Ekranlara Yansımayanlar... - 15/07/2010
CHP, ‘Sosyal Demokrasi’ ve Yanılsama... - 10/07/2010


Bu yazı 1727 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI