Hepimize geçmiş olsun. Post modern darbeden 19 yıl sonra,fiili askeri darbe girişimi ilk kez toplum ve demokrasi duvarına tosladı.
Bilinç değişimi, dönüşümü ve demokrasinin geleceği için umut verici toplumsal, siyasal bir karşı duruşu işaret eden güçlü emareler yaşadık.
Kuşkusuz birçok ilk yaşandı, yaşanıyor. Belki en önemli olanı Meclis’i terk etmeyen bütün partili milletvekillerinin, bombalamalara karşın, Meclis’i açık tutmalarıdır. İkincisi iktidar partisi, hükumet yetkilileri ve cumhurbaşkanının darbe karşısında, demokrasiyi savunan sözleri, üçüncüsü, dört muhalefet partisinin darbe karşısında, demokrasiyi savunmalarıdır.
İnsanlar ellerinde siyasi bayrak olmadan sokağa çıktılar ve taşkınlık yapmadılar. Demokrasi, toplumsal irade üstüne düşünenler bu durumu siyasi ve sosyolojik olarak değerlendirmeliler.
Sokağa çağrı
Cumhurbaşkanı, başbakan, iktidar partisinin yetkilileri ve iktidarı destekleyen medya, “halkı” önüne arkasına hiçbir sıfat koymadan meydanlara çağırdılar. İnsanların meydanlara çıkması, darbe teşebbüsünde bulunan ve sokaklara çıkan askerleri caydırıcı olmuştur. Abdullah Gül’de halkı sokağa çağırdı ve “sorumlu ve sağduyulu” olmayı da ekledi. Sokağa çağrı yapanların aynı hassasiyeti göstermeleri gerekiyor.
Cep telefonlarına “TC Devleti” adına “Tüm halkımızı milli iradeye, demokrasiye sahip çıkmak üzere meydanlara bekliyoruz” mesajı gönderildi.
Camilerden ezan (ben sala duydum) okunup, sokağa çağrı yapıldı.
Darbe girişimine karşı toplumun direnişe çağrılması, demokrasinin korunması için çok önemli. Şimdi zamanı değil ama, önümüzdeki günlerde, meşru direnme, protesto ve demokrasi ve demokratik hakları kullanmanın ne olup ne olmadığı bağlamında, özgürce konuşabilmeliyiz.
Sokağa çıkanlar ve çıkmayanların ruh hali
TV’lerdeki görüntülerden sokağa çıkanların ruh halini, hangi saiklerle sokağa çıktıklarını anlamak mümkün. Başbakan, Cumhurbaşkanı, hükumet yetkilileri ve iktidar medyasının sokağa çıkma çağrısına icabet edenler, sürekli tekbir getiriyor, Rabia ve Bozkurt işareti yaptıkları görülüyordu. Sokağa çıkanların demokrasi, özgürlük gibi sloganlarının olmamasını bir kenara yazıp, demokratikleşmenin geleceği üstüne düşünmek gerekiyor.
Bir başka altı çizilmesi gereken nokta, CHP, HDP ve sol ve sosyalistlerin sokağa çıkma çağrısı yapmamış olmaları. Bu duruma iki açıdan bakılabilir. Birincisi darbeyi desteklemiş olmaları ki böyle olsaydı sokağa çıkarlardı, ikincisi çok gerilmiş, kutuplaşmış zamanlar yaşandığı düşünülerek; sokağa çıktıklarında AKP’lilerle karşılaşmak istememeleri olabilir. Sonuç olarak CHP ve HDP’nin darbe girişimine karşı açıklama yapmaları ve partilileri sokağa çağırmamaları, pasif direniş olarak tanımlanabilir. Darbe girişimcilerine karşı sokağa çıkanlar arasında gerilimin yükselmesi ve başka mecraların ortaya çıkmasının önü kapatılmış oldu.
Bundan sonrası için
Her şey bitti mi? Darbe girişimi bastırıldı. 2000’li yıllarda “artık darbe olmaz, askeri vesayet bitti” deniliyordu. Neden bu noktaya gelindi sorusu karmaşık değil. “Askeri darbenin nesnel ve öznel ve hukuki koşullarını ortadan kaldıracak demokratik ortam” oluşturulmadığı sürece askeri darbenin her zaman tehlike olarak var olacağı görülmüş oldu.
Türkiye'nin temel meselelerini, barışçı, demokratik ve siyasal yollardan, TBMM yoluyla çözmenin (Askeri devreye sokmadan) önemi bir kere daha gözümüze sokulmuş oldu.
Şimdilik kısa bir not düşmek gerekirse: Yasal, hukuki durumu rafa kaldırıp, fiili durumu normal durummuş gibi devam ettirmeye çalıştığınızda, “durumdan vazife çıkartan” lar her zaman olacaktır. Faili saptarken/açıklarken, ruhu rahatlatacak açıklamalar yapma kolaylığı yerine, duvarın ötesine bakmak gerekiyor.
Askeri darbe tehlikesi geçmiş değil. Askeri literatürde "cephe kaybedilebilir, savaşı kazanmak, kaybetmemek önemli" sözünü unutmayalım. Yukarıda da söylediğim gibi, "askeri vesayet bitti..." sanılıyordu.
23 Şubat 1981’de dönemin jandarma yarbayı Antonio Tejero Molina İspanyol Meclisi'ne girerek, "Silahlı Kuvvetler'in yönetime el koyduğunu" açıklamıştı ve kısa sürede derdest edildiler. İspanya’da daha sonra siyasal ve hukuki ortamda neler oldu bir göz atmak gerekiyor.
Herkesin takkesini önüne koyup, demokrasi anlayışlarındaki nasıl bir demokrasi ve millet iradesi konularını yeniden düşünmeliler.
Düşmanlık, hasımlık, ötekileştirme… öyle veya böyle bela olarak geri dönüyor.
15 Temmuz kulaklara küpe olsun…
Darbe konusunda daha önce yazdığım bazı yazılar
http://kuyerel.org/yazarlarimizYaziGoster.aspx?id=2537&yazarId=29
http://kuyerel.org/yazarlarimizYaziGoster.aspx?id=2599&yazarId=29