Bugun...


Mahmut BALPETEK

facebook-paylas
Barzani unutma ki, sen de bir “Kılıç artığı” sın
Tarih: 15-03-2017 15:47:00 Güncelleme: 15-03-2017 15:47:00


 

Geçtiğimiz günlerde MHP genel başkanı Devlet Bahçeli, Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi için “Kılıç artığı” ifadesi kullandı. Kılıç artığı; Düşman bilinen bir toplum,  inanç gurubu ya da ordunun kılıçtan geçirdikten sonra, geriye kalan kısmı, bakiyesi, için kullanılan bir ifadedir. Sarayın kalemşürü, Selvi için, koalisyon ortağı Bahçelinin, sarf etiği  sözler, uzak ve yakın tarihimizde yaşanmış kimi katliamların inkarından, kabulüne doğru bir geçişin olduğuna işaret etmektedir. Bugüne kadar tarihimizde zinhar hiçbir katliam yapılmamıştır diyen ırkçı kanattan, aşağılamak ya da tehdit amaçlıda olsa ilk itiraf niteliğindedir.

Saray’ın fedaisi, bir “yazara” koalisyon ortağı Bahçeli tarafından, sarf edilen bu sözlere Sarayın hiçbir tepki vermemesi düşünmeye değer bir başka noktaya işaret etmektedir. Daha da düşündürücü olan Selvi’nin cevaben kaleme aldığı yazıda, katliamı övmenin suç olduğunu ifade etmesi beklenirken, “Osman dedem, Ruslara karşı savaşmış, aslımız Oğuz Türkü’dür” mealinde ki yanıtıdır.

Bahçeli’nin sözleri, tarih boyunca bu ülkede farklı olanlara karşı katliam yapıldığının kabullü, Selvi’nin yanıtı ise  farklı olanlara karşı gerçekleşen kıyımları kabul eden bir yerden, katliama uğrayan bilcümle ötekilerine mensup olmadığını Bahçeli’ye anlatma gayreti olmuştur. Yani,“Oğuz Türküyüm” diyerek, mağdur olma ihtimali olmayan, olsa olsa katliamı yapan topluluğun ferdi olduğunu anlatmaya çalışmıştır.

İktidarın amiral gemisinde bulunan bu iki zatın, karşılıklı salvoları tarihteki katliamları teyit eder nitelikte iken, Alevi, Ermeni, Nasturi, Kürt katliamı oldu diyen demokratlar, sosyalistler ve bilim insanları, iktidar gemisi sakinleri tarafından, neden vatan haini ilan edildikleri ise kocaman bir soru olarak orta yerde durmaktadır. Katliamı tehdit amaçlı zikretmek serbest, toplumun kendisi ile yüzleşmesi ve tarihsel gerçeklere, insan merkezli yaklaşılması yasak.

Tamda  bu salvoların havada uçuştuğu günlerde, Irak Kürdistan bölgesi başkanı Mesut Barzani çeşitli temaslar için Türkiye’ye mutat ziyaretlerinden birini gerçekleştirdi. Kürdistan bayrağını göndere çekerek Kürtlerin oylarını kazanmaya çabalayan Saray ile ırkçı oyların renginin değişme ihtimaline karşı baraj kurmak isteyen, koalisyon ortağı Bahçelinin, Kürdistan bayrağını “paçavra“ olarak nitelemesi bir hayli tartışmaya neden oldu. Bir oyun gibi, salya sümük uçuşan salvoların her saat ekranlar aracılığıyla, salonlarımıza taşındığı anlarda, ekran arkasında farklı gerçekler yaşanıyordu. 

Gerçek göründüğü kadar basit olsaydı, insanlık bilime ihtiyaç duymazdı sözünü doğrular şekilde, ortaklar arasında  yaşanan gölge oyununun perdesi seyirci olan bizlere, Şengal’de yaşanan çatışmalar vesilesi ile  inmiş oldu.           

Barzani, Saray AKP’si neler görüştü, hangi konuda anlaştılar!

Basından edinebildiğimiz kadarıyla, Rojava, Musul /Şengal ve Roj Peşmergelerinin Rojava’ya geçişleri, başlıkları görüşme konuları arasında yer almaktaydı.

Cumhurbaşkanı’nın  “El-Bab’tan sonra, rotamız Minbiç olacak”   açıklamasının ardından seçilen görüşme başlıklarının son derece çarpıcı oldukları, gözlerden kaçacak gibi değildiler. Ancak, her iki başkanın da meclisi ve hükümetlerini devre dışı bırakarak yaptıkları bu görüşmede vardıkları mutabakattan, kendileri ve aveneleri dışında kimse bilgi sahibi değildi. Tak ki, dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 2 Mart günü yaptığı basın açıklamasında Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi (IKBY) için“ PKK’ya karşı en önemli müttefikimiz şu andaki yönetimdir. Dolaysıyla PKK’ya yönelik bizim  önemli ortak adımlarımız, operasyonlarımız olacak” ifadeleri kullanarak görüşmelerde varılan mutabakat noktalarını bizimle paylaşıncaya kadar.

Çavuşoğlu’nun bu açıklamasına mukabil, TSK destekli ÖSO güçlerinin Minbiç’e saldırısına, Barzani Peşmergelerinin, Şengal’da Ezidi Direniş Birliklerine (YBŞ) saldırısı eşlik etti. Böylece bir dizi olması planlanan operasyonlardan ilki devreye sokulmuş oldu.

Yaşanan kısa süreli bu çatışma, geçici ateşkes ile sonuçlanınca, Başbakan yardımcısı Veysel Kaynak “Barzani yapmasa, gereğini YSK yapar” açıklaması anlaşmanın içeriğini daha da netleştiren içerikteydi. Açıklamaya bakılırsa bir anlaşma yapılmış ve bu anlaşmada Barzani’ye Şengal’e saldırı görevi tevdi edilmiş gibi görülmektedir. Barzani, Başbakan yardımcısı Veysel Kaynak’ın açıklaması karşısında suskun kalmayı tercih etiği sürece bundan farklı düşünmemizi gerektirecek bir neden yoktur. 

Barzani suskunluğunu koruya dursun, Roj Peşmergeleri komutanı Şervan Deriki, “Aslında öldürdüğümüz Ezidilerin sayısı 7 değil daha çoktur. 4 tanede Kuzeyli Kürt savaşçı öldürdük. En az 20 ölüleri var gizliyorlar. Savaşı Şengalle sınırlı tutmayacağız. Bütün Rojava’ya yayacağız.”  Diyerek Saray, Barzani arasındaki anlaşma vesikasını daha net okumamıza  ve Çavuşoğlu’nun bir dizi operasyondan kastının ne olduğu daha iyi anlamamıza yardımcı oldu.

Operasyonun ilk fişeği; Şengal ve El Baba

Roj peşmergeleri eğer (YBŞ) güçlerini bertaraf edip, Hanesor bölgesinin kontrolünü ele geçire bilmeleri durumunda, Rojava ile Şengal arasındaki bağlantıyı kesmiş olacaktılar. Zira, YPG’nin 2014’te Ezidileri, IŞİD’in katliamdan, kurtarmak için açtığı koridor, şu an Rojava ile Şengali arasında bulunan yegane bağlantı yoludur.

TSK destekli ÖSO’nun Minbiçe saldırısına, Peşmergenin eş zamanlı gerçekleştirdiği Şengal saldırısı Rojava’ya yönelik bir kuşatma hamlesi olduğu çok açıktır. Şervan Deriki’nin savaşı “bütün Rojava yayacağız” ifadesi Roj Peşmergeleri ile TSK destekli ÖSO’nun sahada Özgür Suriye Güçleri (ÖSG) karşı ittifak içinde olacaklarının beyanıdır.

Rojava’ya geçecek olan Roj peşmergelerinin, TSK destekli ÖSO güçleri ile ÖSG saldırarak güçlerini bölme hedefledikleri daha bir belirgin görünmektedir. Bu aynı zamanda  senaryosunu Sarayın yazdığı, Rakka operasyonunda rol almak girişimdir. Bir başka ifade ile Şengal saldırısı, Sarayın Rojava’da  tek başına başaramadığını kadim müttefiki Barzani ile sahnelemek istediği filmin sadece bir fragmanıdır. Prodüksiyonun tamamı, bütün Rojava coğrafyasında, YPG’yi imha etmeye yönelik bir dizi operasyondan müteşekkil bir kurgu içermektedir.

Saray ile Barzani arasında gerçekleşmiş görünen anlaşma, bana 90’lı yıllarda yaşanan bir hikayeyi anımsattı; TSK ile koruyucular, PKK karşı bir operasyon gerçekleştirirler. Çatışmanın bir yerinde korucular, PKK ile TSK’nın  atış mevzisinin ortasında kalırlar. Bunun üzerine korucu başı telsizle operasyonu yöneten komutana bağlanarak, iki ateş arasında kaldıklarını, askerin de kendilerini hedef aldığını, bu durumun düzeltilmesini ister. Komutan, ne fark eder, sizde Kürt değimlisiniz diye yanıt vererek, çatışmayı aynı seyirde sürdürür. Operasyonu yöneten komutanın bu yaklaşımı, kişisel, münferit bir davranışın ötesinde, devletin ötekilere karşı, içinde bulunduğu algının davranış kalıplarına pratiğe tercümesidir. 

Yukarıdaki örneğin bize söylediği, Çavuşoğlu’nun Barzani için en yakın müttefikimizdir, nitelemesi, onun bir Kürt olduğu gerçeğini, muktedirlere unutturmayacağıdır. Bahçeli’nin Selvi için sarf etiği niteleme ise, kendileri için ne kadar fedailik yaparsa yapsın, öteki olmanın bir milim ilerisine gidilemeyeceğinin hatırlatılmasıdır. Unutma ki, başkan bile  olsan sen bir “Kılıç artığısın” Sayın Barzani. Bu gerçeği değiştirmek için,başkasının kılıcını sallaman, onlara yaranmaya çalışman beyhude bir çabadır.Hele ki, bu çaba Kürt coğrafyasında  iç çatışmaya dönebilecek bir potansiyel taşıyorsa, dümeni barışçıl ortama çevirme görevi öncelikle sana aittir. CZira, Kürtlerin bir daha iç kavga (Bıraküji) yaşamalarına izin vermeyeceğinin sözleri size aittir. Kürt halkının sizden talebi, sözlerinizin gereğini yapmanız, sorunları çatışarak değil diyalogla çözmenizdir.

Kürt siyasi dinamikleri arsında görüş ayrılığının var olduğu bir sır değildir. Bu görüş ayrılıkları nedeni ile tarihte çatıştıkları da bir gerçektir. İnançları gereği, hem Müslüman, hem de Hıristiyanların gazabına uğramış, dünyada en çok katliam mağduru olmuş Ezidilerin  üzerinden , sorunları çatışarak, çözmeye çalışmak kabul edilebilir değildir. Ezidilerin, vatanları Şengal’da kendilerini güvercin tedirginliğinde his etmelerinin nedeninin, esareti iyi tanıyan, Kürtler olma fikri bile, içinde bulundukları özgürlük mücadelesini gölgelemeye, inandırıcılıklarını yitirmeye yeter. Kendi topraklarında onlara parmak salmak, onların üzerine iktidar kurmaya çalışmak, tutsağın, işgalciden rol çalışma çabasıdır. Ezidilerin, yaşadıkları topraklarda, kendilerini güven içinde  his etmelerinin sorumluluğu orda bulunan Kürt siyasal güçlerin omzundadır. Bu gerçeği ıskalayan her kim olursa olsun, ne bu gün, ne de yarın, tarih önünde yargılanmaktan kurtulamaz.



Bu yazı 11945 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI