Bugun...


Sibel Özbudun

facebook-paylas
Devlet Maske Takar mı?
Tarih: 25-01-2022 01:40:00 Güncelleme: 25-01-2022 01:40:00


Devlet Maske Takar mı? [1]
 

 

 

“Bütün toplumlar
eninde sonunda
maske takar.” [2]

 
Bu yıl siyasal psikoloji konferanslarının yedincisinde tema olarak “maske”yi seçilmiş. Pandemi ile
birlikte giysilerimizin asli bir aksesuarına dönüşünce -umarım bu sonsuza dek sürmez-, hâliyle üzerine
düşündürtüyor. Giriş ba’bında bu düşüncelerden payıma düşeni, serbest nazım paylaşmak istedim…
Maskelerden söz ederken iki çarpıcı enstantane geliyor aklıma.
İlki, Haziran 2013’den: Tüm ülke sathında el ele vererek hayatımızı cendereye almak isteyen iktidara
karşı ayaklandığımız o müthiş günler… Sokaklarda, alanlarda olmaya doyamadığımız, hiç tanışmadığımız
başka direnişçilerle omuz omuza devlet güçlerine karşı direndiğimiz, düşeni kaldırdığımız, limonumuzu,
talsidimizi paylaştığımız günler…
O unutulmaz günlerin vaz geçilmezi, iki aksesuardı, anımsarsanız. Madenci bareti ve maske.
Copların etkisinden korunmak için baret, güvenlik güçlerinin üzerimizde bolca denediği biber gazına karşı
maske…
Maskenin koruyucu bir işlevi vardı, kuşkusuz. İki bakımdan: Bizi biber gazının boğucu, yakıcı
etkilerine karşı koruyordu, kısmen de olsa. Ama aynı zamanda kentlerin dört bir yanını sarmış güvenlik
kameralarına karşı güvenliğimizi sağlıyorlardı… Polis tarafından teşhis edilmemek için.
Bunlar fiziksel etkiler. Bir de simgesel olanlar var: Maskelerimizle birlikte, sokaklarda devinen
devasa anonimliğin bir parçasıydık. Kadın-erkek, Türk-Kürt, Alevî-Sünnî, genç/yaşlı, hatta ateist/seküler-
dindar, sosyalist/ anarşist, bizi ayıran, giderek bölen kimlik vurguları o maskelerin ardında eriyip gidiyor,
hepimizi giderek otoriterleşen bir iktidara karşı tek bir “Hayır!” etrafında birleştiriyordu. “Sıcak” anlardan
çıkıp da yaşadığımız kentin göreli “normal” alanlarına girdiğimizde, birbirimizi boynumuzdan sarkan
maskelerden tanıyor, karşılıklı gülümsüyorduk.
2013 Haziran’ında devletin aldığı ilk kararlardan biri, maske takmayı yasaklamak oldu. Bu yönde
çıkartılan kararnameler, 2015’de Terörle Mücadele Yasasına ek fırkaya dönüştürülerek yasalaşacaktı: “Terör
örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla
yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” (TMY, Ek
fırka 6638/10 md.)
Aslında Türkiye, “kimliği gizlemek amacıyla yüzün tümünü ya da bir kısmını kapatmayı
yasaklayan” tek ülke değil. Örneğin, New York eyalet yasaları herhangi bir anda, bir arada bulunan üç ya da
daha fazla kişinin yüzlerini kısmen ya da tümüyle kapatmalarını yasaklıyor. Zamanın başbakanı David
Cameron 2011’de benzer bir yasayı geçirmek üzere harekete geçtiğinde, Britanya parlamentosu zaten
polisin kamusal alanda yüz örtülerini çıkartma yetkisi olduğu gerekçesiyle yasa tasarısının geri çekilmesini
sağladı. [3] Fransız hükümeti ise 2011’de çok farklı bir gerekçeyle kamusal alanda yüzü tümüyle örten nikab
ya da burka gibi örtülerin kullanımını yasaklamıştı. Karar, 2004 tarihli, kamu okullarında dinsel simgelerin
taşınmasını yasaklayan yasaya dayandırılıyordu.
Gelelim, ikinci çarpıcı enstantaneye. Sanıyorum 2020’nin ortalarına doğruydu. Covid 19
pandemisinin kasıp kavurduğu günler… TV ekranlarına ve sosyal medyaya düşen bir görüntü, işlerin ne
kadar kısa zamanda nasıl tersyüz olabileceğini gösteriyor.
Yer Beyoğlu, İstiklal caddesi. Bir polis maskesini indirmiş, yüzü açık yürüyen bir kadını girdiği
mağazaya kadar kovalayıp gözaltına almaya çalışıyor. Kadın, direniyor… Polisin gözaltı yapma gerekçesi,
kadının kamusal alanda maskesiz boy göstermesi…
2010’lu yıllarda maske takmanın, 2020’lerin başlarında ise maske takmamanın adeta “suç” sayıldığı,
ilginç bir seyir izlemekte “devlet-maske” ilişkisi…
Ama bu ilişkiyi biraz daha irdelemeden önce, soralım: insanlar neden maske takar?
Bu soruya o kadar çok yanıt vermek mümkün ki…
Örneğin Üst Paleolitik’te yaşayan atalarımız Fransa’nın Dordogne bölgesindeki Mège sığınağının
duvarlarına, pek çok hayvan betimlemesinin yanı sıra, yaban keçisi post ve maskesine bürünmüş insan
figürleri de çizmişlerdi. Lascaux’da bulunan bizonun önünde yatan avcı figürünün yanında bir de kuş

2

maskesi resmedilmiştir. [4] Bir başka deyişle atalarımız, günümüzden en az 20-25 bin yıl kadar önce, belki
avlarına daha kolay yanaşabilmek, yani av hayvanını aldatmak için, belki de avın bereketli geçmesini
sağlayacak ayinlerde veya büyü amaçlı olarak maske kullanıyorlardı…
Etnografik gözlem araştırmalar, yeryüzünün geniş alanlarında insan topluluklarının ayinsel amaçlarla
maske kullana geldiği konusunda bolca veri sunar bize. Afrika, Amerika yerlileri, Avustralya Aborijinleri,
Okyanusya toplulukları, Asyalı şamanlar… Ata ruhları ya da doğa güçlerini temsilen, doğaüstü güçlerle
iletişime geçebilmek ya da sağaltım amacıyla, erginleme ya da cenaze ayinlerinde, tarımsal ürünlerin
bereketini sağlayabilmek için, savaş hazırlıklarında, gizli derneklerde… Bir başka deyişle hemen tüm
ayinsel etkinliklerinde maske kullana gelmişlerdir. Maske, ayin gereçlerinin vaz geçilmez bir unsurudur;
maske imalatçıları toplumları içinde saygın bir yere sahiptir, genellikle ayrıcalıklı bir lonca oluştururlar. Batı
Afrika, Mali Dogonlarında maske imal etmek ve takmak, erginlenmiş erkeklerin ayrıcalığıdır, örneğin.
Kadın ve çocukların genelde maskelere yaklaşması, yasaktır - maskenin kadınlar tarafından bulunduğuna
inanılsa da [5] … Maskeler, takılmadıkları zaman dahi saygı gören, giderek canlı varlıklar muamelesi gören
objelerdir; Rasmussen Alaska Eskimolarının maskelere yiyecekler sunduğunu kaydeder... Seneca yerlileri,
maskelerini “beslemek” için dudaklarına kavrulmuş mısır unu ve isfendan şekeri sürerler. Orta Amerika
Zunileri ata ruhlarını temsil eden Kachina maskelerini her öğünde beslemek zorundadır; aksi takdirde
maskenin kendini kenarlarından yemeğe başlayacağına inanılır… [6] Bu ise maske sahibinin ata ruhlarına
karşı yeterince saygı göstermediğinin belirtisidir.
Ama maske kullanımı Avrupa-dışı dünyaya özgü değildir; Avrupa toplumlarının hem üst hem de alt
sınıflarında maske kullanımı yaygın olarak görüle gelmiştir; “maskeli balolar”, 15. yüzyıldan itibaren
Venedik’ten başlamak üzere Avrupa saraylarını ve aristokratların şatolarının gözde eğlenceleri arasındaydı.
Batı Avrupa karnavallarının beşiği sayılan Venedik karnavalının başlangıcı 1268’e dayandırılır.
Başlangıçta Paskalya yortusundan önceki Kutsal Perşembe günü tek günlük bir şenlik olan Venedik
karnavalı, Venedik Doc’u, soylular ve loncaların öncülüğünde San Marco meydanında maskeli
kalabalıklarca kutlanırdı. Zamanla karnaval daha geniş bir takvim aralığına yayılarak Ocak ayından
Paskalya’ya dek uzandı. Karnaval ancak 1797’de Napoleon Bonaparte’ın Serene Cumhuriyeti’ni ele
geçirmesiyle yasaklanacaktı…
Karnaval zaman içerisine yayıldıkça, maske kullanımı toplumsal etiketin bir parçası hâline geldi. 18.
yüzyılda Venedik Docluğu yurttaşlardan kamusal alanda maskeyle dolaşmalarını talep ediyordu. Tarihçi
James H. Johnson bu ilginç durumu, karnavalın ilk ortaya çıktığı 13. yüzyıl sonlarında bir avuç aileden
oluşan Venedik aristokrasisinin izleyen beş yüzyıl içinde sayıca sınırlı kalsa da, ticaret, imalat, politik
kayırmalar vb. aracılığıyla zenginleşen ailelerin, soyluluğun siyaseten başat konumunu tehdit etmesiyle
açıklar. 18. yüzyıla gelindiğinde, toplumsal gerçeklikler 500 yıllık toplumsal-siyasal kategorilere
sığmamaktadır. Maske, Johnson’a göre her sınıftan Venediklinin yılın büyük bölümü kadim siyasal düzeni
tehdit etmeden toplumsal, iktisadi ve kültürel alanlarda kaynaşabileceği ortamı sağlamaktadır. [7]
Maske, sosyal statülere ilişkin rollerin geçici olarak tersyüz, her türlü yasak ve kısıtlayıcı kuralın ilga
olduğu ortaçağ karnavallarının da vazgeçilmezidir. Ortaçağ boyunca Büyük Perhiz’in hemen öncesindeki,
tüm Hıristiyan toplumlarının büyük şenliği karnavallarda halk sokaklara dökülür, maskeli geçitler
düzenlenir, çalgı çalınır, dans edilirdi. Karnaval ahlakçı toplumun tüm yasaklarının geçici olarak ilga
edildiği momentti: tıkabasa yenilir, alkollü içkiler bolca tüketilir, sevişilir, küfürler edilir, zenginlerle
yoksullar, soylularla köylüler arasındaki toplumsal farklar en azından sokakta ilga olurdu. Maske,
kolektivitenin anonimliğinin güvencesiydi, adeta; kimsenin kendisi olmadığı, gündelik rutinin dışına çıktığı,
yaşamını, davranışlarını düzenleyen gündelik kurallardan sıyrıldığı büyük altüstlüğün sigortası…
Bakhtin, maskeyi “folk kültürünün en karmaşık teması” olarak tanımlar. “Maske değişim ve yeniden
doğuşun sevinciyle, şen görelilik ve tek-biçimlilik ve benzerliğin neşeli inkârıyla bağlantılıdır. Kişinin
kendine uygunluğunu reddeder. Maske geçişle, dönüşümlerle, doğal sınırların ihlaliyle, dalga geçmeyle,
takma isimlerle ilişkilidir. Yaşamın oyunbaz unsurunu içerir, en kadim ayin ve gösterileri karakterize eden,
gerçeklikle imgenin özgün bir karşılıklı ilişkisine yaslanır. (…) Modern yaşamda dahi özel bir atmosfere
bürünmüştür ve başka bir dünyaya değginmiş gibi görünür. Maske asla nesneler arasında bir nesneden ibaret
değildir…” [8]
Maskenin yeniden görünürlük kazanması, 20. yüzyıl sonlarında, neoliberal kapitalizmin yıkımına
karşı küresel planda patlak veren kitlesel protesto gösterileriyle oldu. 1970-80’li yıllarda Alman ve İtalyan
otonomistlerin kullandıkları, ama pek yaygınlaşmayan maskeleri saymazsak, bu bağlamda ilk kez, 1994
yılbaşında, Meksika’nın ABD ile imzaladığı Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması NAFTA’nın

3

yürürlüğe girmesinden saatler önce, Meksika’nın Chiapas eyaletinde başgösteren Maya yerlilerinin Zapatista
ayaklanmasıyla sahne aldı. İsyancı EZLN gerillaları, sadece gözlerini ve ağızlarını açıkta bırakan kar
maskeleri ardında gizliyorlardı yüzlerini.
Yalnızca güvenlik güçlerinin gözetiminden korunmak için değil… Maske, bir bakıma küreselleşme
karşıtı hareketlerin çoğunun paylaştığı ilkeleri ifadelendiriyordu:
1. Parti ve devletin siyasal temsilinin reddi: Birinci tekil şahsın inkârı ve kolektivitenin içerisinde
erimesinin göstereni olarak maskeler, devletin yurttaşlarından talep ettiği bireysel açık ve meşru kimlik
temsilinin reddiydi.
2. Toplumsal hareketlerde ayrıştırıcı kimlik gösterenlerinin ilgası: Kimlikler kadın, siyah, LGBTI,
yerli, dindar vb. olarak ayrışabilirdi ama herkes Zapatista, Otonom ya da Anonymous olabilirdi.
3. Maske doğrudan demokrasi ve eşitlikçiliği desteklemekteydi: Temsili organlardansa bireylerin
karar alma süreçlerine doğrudan katılımını öngören yeni toplumsal hareketler için maske, yetke ve hiyerarşi
gösterenlerinin ilgasıydı. [9] “Marcos’un kim olduğunu görmek istiyorsanız, maskenin ardında kimin
gizlendiğine bakın, sonra da yüzünüze bir ayna tutup kendinize bakın. Orada gördüğünüz yüz Marcos’un
yüzüdür, çünkü hepimiz Marcos’uz.” [10] diyordu EZLN “alt-komutan”ı Subcommandante Marcos.
Mesaj, kısa sürede neoliberalizme karşı tüm protesto hareketlerince alındı, kabullenildi. 2008-2012
küresel krizinde halklara dayatılan yoksullaşma/ yoksunlaşma politikalarına karşı ABD’de Wall Street’in
işgaliyle başlayıp kısa sürede dünyaya yayılan “Occupy/ İşgal Et” eylemleri, Zapatist kar maskesine V for
Vendetta’nın Guy Fawkes maskelerini ekledi. Bu maske, kısa sürede küresel siber eylemci Anonymous
hareketi tarafından benimsendi. İkonografiye kısa sürede 2017 tarihli Casa de Papel dizisinin ünlendirdiği
Salvador Dali maskesi de eklendi… Ve Kürt/ Filistin poşileri hem uluslararası dayanışmanın, hem de yüze
sarıldığında eylemciyi anonimleştiren gizliliğin simgesi olarak yerküredeki, neoliberal yoksullaştırma/
yoksunlaştırma politikalarına karşı protesto eylemlerinin gözdesi olmayı sürdürdü…
Bakhtin’in karnavallara ilişkin sözleri protesto hareketlerinin yeniden güncelleştirdiği maskeyi
anlamlandırmada geçerli bir bağlam oluşturmaktadır: “Kalabalığın şenlikli örgütlenmesi, öncelikle somut ve
duyumsal olmalıdır. Güruhun sıkıştırması, bedenlerin fiziksel teması dahi belirli bir anlam yüklenir. Birey
kendini kolektivitenin ayrılmaz bir parçası, halk kütlesinin bir üyesi olarak hisseder. Bu bütün içinde
bireysel beden belirli ölçüde kendisi olmaktan çıkarak bedenleri mübadeleye sokar (kostüm değişikliği ve
maske aracılığıyla) yenilenir. Aynı zamanda, halk duyumsal, maddi, bedensel birliğinin ve topluluğun
ayırdına varır.” [11]
Buraya dek söylediklerimden, maskenin üstlendiği roller şöylece çıkarsanabilir.
1. Maske, koruyucudur. Taşıyıcısını sağlık risklerine (hava kirliliği, solunum yoluyla bulaşan
virütik hastalıklar, biyolojik/nükleer silahların etkileri…) karşı olduğu kadar, kitlesel eylemlerde otoriteye
karşı korur.
2. Maske bir “temsil”, kimliği değiştirme aracıdır. Küçük ölçekli toplumların kayda geçirilen
ayinlerinin pek çoğunda, maske kullanıldığı görülür. Maske kullanıcıları, ayin boyunca somut kişiler (X
klanının/topluluğunun Y isimli mensubu) olmaktan çıkarak bir başkası, genellikle klişe bir rol kalıbı içinde
kavranan bir “doğa ötesi varlık”a dönüşürler. Ata ya da hayvan ruhları, doğa güçleri, ilahlar, mitik kişiler…
Bu rolleriyle avın bereketli geçmesi, ürünün bol olması, sağaltım, yağmur sağlama, ölüm, kehanet… gibi
topluluğun kritik gündemlerinde aracılık yaparlar. Maskenin bir başkasına (somut kişi ya da soyut
kavram/güç) dönüş(tür)me işlevi, ya da bir başka deyişle “temsil” etkisi, seküler bağlamda, tiyatroda da
sürer.
3. Maske kimliği gizlemenin aracıdır. Maske izleyiciye yalnızca kişinin olduğundan başka bir kişi
ya da şey (doğaüstü güç, ata ruhu, hayvan vb.) olduğu kabulünü dayatmaz. O, aynı zamanda, özellikle
otoritenin sorgulandığı, protesto edildiği, meydan okumaya maruz kaldığı bağlamlarda, kişinin kimliğini
gizlemesine aracı olur. Güvenlik güçleriyle çatışan, yüzü poşiyle sarılı eylemci, 21. yüzyılın gözetim
teknolojilerine karşı önlemini almış sayar kendisini. Ama ortaçağ karnavallarında, maskeli balolarda, ya da
günümüz faşinglerinde gündelik yaşama hükmeden normları, ahlak kurallarını boşlayan katılımcı da,
maskenin kendisine sağladığı anonimlikten yararlanmaktadır. Ya da soyguncu, maskeyle gizler yüzünü. Bir
başka deyişle maske (siyasal, idari, dinsel, ahlaksal) yetkeye karşı güvenlik sağlar.
4. Maske anonimleştirici, eşitleyicidir. Kolektif eylemlerde maskenin, taşıyıcılarını
anonimleştirdiği kadar, eşitleyici bir etkisi vardır. “Ben”i “biz”e katarak eritir. Ortaçağ karnavallarında
taşınan maske, bir dülgerle bir kont arasındaki toplumsal uçurumu, geçici bir süreliğine de olsa, ilga eder.
Zapatistaların kar maskesi, Occupy’cıların ya da Anonymous’un Guy Fawkes maskesi, otonomların

4

yüzlerini gizlediği poşiler, sınırlarını devletlerin çizdiği meşruiyet alanının dışında devinen aktörlerde yatay
ve eşitlikçi ilişkilere dayalı bir anonimite yaratmaktadır.
Yeri geldi, sorayım: Durumsal olarak kimi zaman maske takmamızı yasaklayan, kimi zaman ise
(pandemi koşullarında olduğu üzere) teşvik eden, hatta zorlayan devletin kendisi maske takar mı?
Maskenin protesto hareketleri bağlamındaki anlamını tartışırken, “meşruiyet” sorunsalına
değinmiştim. Protesto eylemlerinde taşınan maske (eylemcilerin eylemleri şiddet içersin ya da içermesin)
devletin yurttaşlar için çizdiği meşruiyet sınırlarına itirazını ifade eder. Maskeli protestocu, kendisinden
kamusal alanda yüzünü gizlememesini talep eden devlete, başka şeylerin yanı sıra, “kendi irademle benim
için çizdiğin meşruiyet alanının dışına çıkıyorum” mesajını vermektedir. Bu ise bazı ülkelerde (hâlen) yasal
kovuşturmayı gerektiren bir “suç” sayıldığı için, kamusal alanda yüzünü örtenler hakkında işlem
yapılmasına yol açmaktadır.
Peki, devletlerin kendisi yurttaşlar için koydukları bu “açıklık ilkesine kadar uyarlar?
“Meşruiyet” kâğıt üzerinde, “devlet” olmanın olmazsa olmazı. Premodern devletler meşruiyet
kaynaklarını örflere, geleneklere, ilahi iradeye vb. dayandırırken, “modern” devletler meşruiyetlerini
“yasalar” ve yasal düzenlemelerden alır. Kaynağını Anayasa ve devletin imzacısı olduğu uluslararası
sözleşmelerden alan yasalar ve diğer mevzuat. Devletin “meşruiyet”i asgari olarak, kendisini bağlayan
yasaları çiğnemeyeceğine dair yurttaşa verdiği güvencede yatar.
Bu durumda, hiç kuşku yok ki bu mevzuat erişilebilir olmalıdır. Bir başka deyişle yurttaş(lar)
devletin hangi uluslararası ve ulusal yasa, yönetmelik vb. mevzuat ile kendini bağladığını bilme hakkına
sahiptir. Bilebilmelidir ki gerektiğinde devlete karşı yargıya başvurabilsin. (“Yargı denetimine açıklık”
ilkesi, “hukuk devleti”nin temel özelliklerinden biridir, öyle değil mi?)
Dahası, bir devletin “demokratiklik” iddiası varsa, yalnızca yasal mevzuata bağlılık da yeterli
değildir. Bu işleyişi yurttaş denetimine tabi kılmak için “açıklık/ şeffaflık ilkesi” de vazgeçilmezdir. Yard.
Doç. Dr. Mahmut Akpınar “demokratik yönetim anlayışı”nın üç temel unsurunu şöyle tanımlıyor: “İdarenin
karar alma süreçlerinin önceden belli olan usul ve esaslara göre belirlenmesi; idare dışında olanların idarenin
elinde bulunan ve gizliliği olmayan bilgi ve belgelere kolayca ulaşabilmesi, yani ‘bilgi edinme özgürlüğü’;
son olarak, vatandaşın katılımını kolaylaştıracak şekilde idarenin ‘aleni’, yani açık olması” [12] ...
“Aleniyet”, hiç kuşku yok ki yasal çerçevenin erişilebilirliğinin yanı sıra, yurttaşın muhatap olduğu
devlet görevlisinin açık kimliğini bilme hakkını da içerir. Bu nedenledir ki, örneğin, Polis Vazife ve
Salahiyetleri Kanunu’nun 4/A maddesi, “Polis, görevini yerine getirirken, kendisinin polis olduğunu
belirleyen belgeyi gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilir,” demektedir. Ya da, Emniyet Hizmetleri
Sınıfı Mensupları Kıyafet Yönetmeliği’nin 5/c maddesi polis şapkasının nasıl takılacağını belirlerken,
“Şapka ve kep, vizörünün ön kenar ile kaş arasında bir parmakla, en çok bir buçuk parmak mesafe
bırakılmak suretiyle kaşlara paralel olarak” giyilmesini düzenler. Aynı yönetmeliğe 2020 yılında yapılan bir
değişiklikle, kadın polislere başörtüsü serbestisi sağlanırken, yüzün örtülmemesi esası getirilmiştir: “Başını
örten bayan personel için başı örtecek ama yüzü örtmeyecek” bir örtü kullanılacaktır. (madde 17) Bunun
yanı sıra, her polis, görülebilir bir yaka (ya da kask) numarası taşımak zorundadır.
Bunların anlamı belli: devlet görevlileri, ama özellikle de devletin yurttaşla en sık muhatap olan
görevlisi, kimliği açık, teşhis edilebilir olmalıdır…
Tabii bu, kâğıt üzerinde böyledir… Devlet(ler)in “raison d’état” ile açıklanan, yurttaş denetimine
kapalı, gizli-kapaklı işleri vardır, ve bunlar “devlet sırrı” kisvesi altında “maskelenir”. Öyle ya, hükümetlerin
bütçenin askeri operasyonlar, istihbarat, “devletin güvenliği” vb. işler için kamu denetiminden kaçırdığı (ve
2021 yılının ilk yarısında yüzde 107 oranında artarak rekor bir rakama, 463,7 milyon TL’yi bulduğu
bildirilen [13] ) kısmının adı “örtülü ödenek” değil mi?
Ödeneğin “örtülüsü” olduğu gibi, devlet güçlerinin de “örtülü”sü vardır… “Terör”le ilişkilendirilen
suç isnatlarında mahkeme huzuruna çıkartılan tanıklar, SEGBİS’le katılmaktadırlar duruşmaya ve yüzleri ile
sesleri perdelenmektedir, örneğin. “İtirafçı”ların ya da devlet güçlerine “yardımcı” kişilerin, ettikleri
“yardım” ölçeğinde kimlikleri gizlenir, değiştirilir, başka bir hayat sağlanır kendilerine.
Ama “devlet ve maske” ilişkisinin en çarpıcı örneği, “maskeli devlet güçleri” ya da “Özel
Harekâtçılar”dır. Erişime kapalı bir yönetmeliğe, “Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Dairesi
Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilâtı Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği” (bu yönetmeliği internet
ortamında bulamazsınız…) hükümlerine göre görevdeyken maske takmaları “zorunlu” olan görevlilerdir
bunlar. [14]

5

Peki, “Özel Harekâtçılar” devletin yasalarıyla ne kadar bağlıdır? (Aklıma 2015 Aralık’ında tanıklık
için bir insan hakları savunucuları heyetiyle birlikte gittiğim Diyarbakır’da, çatışmaların yaşandığı Sur
bölgesinde bize “eşlik eden” kar maskeli özel harekâtçının sözleri geliyor: “Burada devlet de biziz, kanun
da!”)
Bunu teşkilâtın kurucusu Korkut Eken’in (Bozkurt Yarbay) TBMM Susurluk Komisyonu’na verdiği
ifadeden öğrenelim, dilerseniz:
“... Evet, bunlar, güneydoğunun tabiî efendim, bütün kırsal kesimlerini karış karış dolaşan, diyelim
ki, bir ay içinde yirmi günü dağda geçirip, üç beş gününü evde geçiren, basılması muhtemel en kritik arazi
ve arızalarını bekleyen, ilçeleri bekleyen özel yetişmiş birimler. Bunların çoğu, inanın ifade almayı bilemez
diğer polisler gibi. Bırakın pasaport işleri, bilmem ne şeyi, ifade almayı bilemez diyorum. Normal polisten;
bunlar, sadece kırsal kesimde, askerlerin özel timleri gibi, sırf kırsal kesimde ama mücadele etmek üzere
yetiştirilmiş, hazırlanmış birlikler. ... Özel tim personeli diğer polisler gibi yetişmemektedir. Bunlar dağda,
bayırda, gece ve gündüz her türlü iklim ve arazi şartlarında görev yapabilmesi, inisiyatifle hareket
edebilmesi için, böyle serdengeçti tipte yetiştirilmektedir. Eğer, diğer polisler gibi pısırık -karakol polisi-
sadece ifade almak için falan gibi yetiştirilirlerse, PKK ile mücadele etmeleri mümkün değil. Bunu yalnız
ben polis özel timleri için söylemiyorum, bütün genel anlamda, askerin de özel timlerinin böyle yetişmesi
gerektiğine inanıyorum. Ufak tefek bunların şeyi olacak tabii, başka türlü adam dağda aylarca kalamaz,
aylarca PKK ile mücadele edemez, başından kurşun geçmeyen adam da bunları bilemez. ...” [15]
Korkut Eken’in sözünü ettiği “ufak tefek şeyler”in ne olduğunu Kürt coğrafyasında yaşayan herkes
biliyor… Kürt halkına nelere mal olduğunu da… En yakın örnek, AKP hükümeti ile Kürt hareketi
arasındaki müzakerelere dayalı “Barış süreci”nin sona ermesi ardından Ağustos 2015-Şubat 2016 arasında
PKK’nin eylemleri gerekçesiyle estirilen “isyan bastırma” havasında gerçekleştirilen operasyonlardır. İlan
edilen sokağa çıkma yasakları boyunca TİHV’nin 22 Mart 2016 tarihli raporuna göre “en az 310 sivil”
yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi yaralanmış, yaralıların tıbbi yardıma erişimleri engellenmiş, mahalleler
yıkılmış, bölge halkı telafisi olanaksız maddi ve manevi kayıplara uğratılmıştır. Ayrıntılar için çeşitli insan
hakları kuruluşlarının olayların ardından hazırladığı Suç Duyurusu”na [16] ve İHD, TİHV, MHD, bölge
baroları gibi kuruluşların raporlarına bakılabilir. “Suç duyurusu”nda olan-bitenler “İnsanlık suçu” olarak
tanımlanmaktadır. Raporlarda sayılan eylemlerin faili ise, hemen tümüyle maskelerinin ardına gizlenmiş,
kimliklerinin tespiti mümkün olmayan, dolayısıyla da hiçbir zaman yargı önüne getirilemeyecek olan “Özel
Harekât”çılardır. Görevleri arasında, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tanıtım sitesinde, “Devletin varlığını ve
bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü kayıtsız ve şartsız korumak” bulunan [17] Özel
Harekât”çılar… Eli silahlı bir güvenlik “birimi”ni böylesi bir “misyon”la donatıp böylesine kontrol dışı
bırakırsanız, yapacakları “ufak tefek” şeyler, toplum nezdinde onulmaz yaralar açabilir…
Olasıdır ki bu sözlerin ardından, “Ya devletin güvenliği?” sorusu gelecektir.
Aslına bakılırsa sorun, elimizdeki en zengin örnek kaynağını oluşturan T.C. Devleti’yle sınırlı değil.
Genellikle miladı 11 Eylül 2001 tarihine yerleştirilen “küresel terörle mücadele” stratejisi, çubuğun “Temel
İnsan ve Yurttaş Hakları” ucundan “devletin güvenliği” ucuna doğru bükülmesini öngörmekte, devletlerin
tasarrufları artan ölçülerde şeffaflıktan, denetlenebilirlikten uzaklaşmakta.
Afganistan’da gelinen duruma bakıldığında, ne denli “başarılı” olduğu bir hayli su götürür hâle gelen
bu “güvenlik stratejiler”i, kanımca daha çok hem ulusal hem de küresel ölçekte büyüyen gelir uçurumuyla
ilgili. OXFAM verilerine göre, 2019 itibariyle en zengin yüzde 1’lik dilimin servetinin 6.9 milyar insanın
toplam servetinin iki katını geçtiği [18] bir dünyada, meşruiyeti de, yurttaş denetimini de, şeffaflığı da,
demokrasiyi de sürdürmek, olanaksız…
Bu nedenledir ki devlet(ler) eşitsizliğin devasa (ve sürdürülemez) boyutlara eriştiği bir düzeni
korumak adına maske taktıkça, yurttaşlar da maskelerine bürünüp sokaklara, meydanlara dökülmek zorunda
kalıyor…
 
30 Ekim 2021 09:45:53, Çeşme Köyü
 
N O T L A R
[1] 16-17 Ekim 2021’de on-line olarak düzenlenen “Maske” temalı 7. Siyasal Psikoloji Konferansı açılış konuşması… [*]
Kaldıraç, No: 246, Ocak 2022…
[2] Jean Baudrillard.
[3] Archivistpress, “An Anthropology of Masks in Modern Protest Movements”, 25 Şubat 2016,
https://archivistpress.wordpress.com/2016/02/25/an-anthropology-of-masks-in-modern-protest-movements/

6

[4] Gülfem Uysal, “Mağara sanatı”, 2016 https://www.researchgate.net/publication/ 291137009_Cave_Art_Magara_Sanati
[5] Polly Richards, “The Dynamism of Dogon Masks and Mask Performances”, https://www.menil.org/read/online-
features/recollecting-dogon/dogon-now/dynamism-of-dogon-masks-polly-richards .
[6] Doug Johnson, “Facing the Mask and Unmasking the Face, a Discussion of Masked Impersonation in North American
Indian Religious Traditions”, 1984.
[7] Jeffry S. Ravel, “Venetian Masks for Carnival and for finessing an archaic political order”,
https://shass.mit.edu/news/news-2020-pandemic-meanings-masks-venetian-masks-historian-jeffrey-s-ravel
[8] Mikhail Bakhtin, Rabelais and his World, Indiana University Press, 1984: 39-40.
[9] Bkz. Thomas Nail, “The Politics of the Mask”, http://www.huffingtonpost.com/thomas-nail/the-politics-of-the-
mask_b_4262001.html . Hiç kuşkusuz, politik arenada maske yalnızca sol hareketlerin eşitlikçiliğine işaret etmiyor. Ku Klux Klan
gibi ırkçı yapılanmalar da, kovuşturmalardan kaçınmak için taktıkları kukuletalı maskeleriyle son derece katı bir hiyerarşi
sergiliyorlar.
[10] Aktaran Erhan Özcan, “Unmasking The Power: A Short Genealogy of Political Mask”,
https://www.academia.edu/10203836/Unmasking_the_Power_A_Short_Genealogy_of_Political_Mask
[11] Bakhtin, a.g.y. s. 255.
[12] Mahmut Akpınar, “Gün Işığında Yönetim Açısından Türk Kamu Yönetiminde Açıklık ve Şeffaflık Sorunu”,
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Y.2011, C.16, S.2, s.235-261.
[13] Emre Deveci, “Cumhurbaşkanlığı’ndan Örtülü Harcamada Rekor”, Sözcü, 16 Temmuz 2021,
https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/cumhurbaskanligindan-ortulu-harcamada-rekor-6542418/
[14] “Özel Harekât Polisleri mesleğin gerektirdiği gizlilik kurallarına riayet edilmesi bakımından Özel Harekât Daire
Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilâtı yönetmeliği hükümlerine göre maske takmak zorundadır.”
( https://www.internethaber.com/ozel-harekat-polisleri-neden-maske-takiyorlar-foto-galerisi-1738276.htm )
[15] https://atin.org/newsdatabase_print.asp?pcmd=articleprint&articleid=245
[16] ÖDAV (Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu) “İnsanlığa Karşı Suça İlişkin Dilekçe Örneği”,
https://failibelli.org/wp-content/uploads/2016/06/%C4%B0nsanl%C4%B1%C4%9Fa-Kar%C5%9F%C4%B1-Su%C3%A7a-
%C4%B0li%C5%9Fkin-Dilek%C3%A7e-%C3%96rne%C4%9Fi-%C3%96DAV.pdf
[17] https://www.egm.gov.tr/ozel-harekat-polisi
[18] Uluslararası Şeffaflık Derneği, “Küresel Servet Eşitsizliği Raporu”, http://www.seffaflik.org/wp-
content/uploads/2020/02/Oxfam-K%C3%BCresel-Servet-E%C5%9Fitsizli%C4%9Fi-Raporu.pdf



Bu yazı 13629 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI