Bugun...


Temel Demirer

facebook-paylas
Kapitalizm, Ekolojik Yıkım Ve Marksizm -2
Tarih: 23-11-2018 23:05:00 Güncelleme: 23-11-2018 01:00:00


III) MARKSİZM VE EKOLOJİ

Ekolojik yıkım olarak tarif edebileceğimiz çevre sorunu, doğanın kendini yenilemesini, yeniden üretmesini engelleyen bir aşamaya gelmiştir. Bunu nedeni sürdürülemez kapitalizmin -doğası gereği- her şeyi metalaştırıp; kendisi için kâr elde etmenin bir aracı hâline getirmesidir. Çünkü doğa, kapitalizmde meta üretimi için burjuvazinin ihtiyaç duyduğu çeşitli hammaddeleri sağlayan en önemli ve en büyük araçtır ve kapitalizmin temel nitelikleri yıkım ile azami kâr hırsıdır.Kolay mı? Küçücük bir azınlığın büyük refahına, devasa bir çoğunluğun yaygın ve derinleşen yoksulluğunun eşlik ettiği bir dünyada yaşıyoruz.Kapitalizm insanlığa cehennemi yaşatıyor. “Öteki dünyada” cehennemî bir yaşamdan çekinmeye gerek yok, bu dünyada ona fazlasıyla alıştırıldık. Cennete çevirmek bal gibi de mümkünken neo-liberal kapitalist saldırı politikalarının artan ölçüde emekçilerin canını aldığı, doğayı katlettiği bir dünya bu!

Emeğin ve doğanın bu denli tahrip edilmesi ve yağmalanması kaçınılmaz olarak insanların ruhsal sağlıklarını da bozmaktadır. İnsanlığın büyük bir bölümü yoksulluk içinde yaşarken, dizginsizce pompalanan tüketim kültürü tüm toplumu cenderesi altına alıyor.Sürdürülemez kapitalizmin yarattığı çürümeye son verebilecek hiçbir çaresi kalmadı; siz bakmayın BM’in 1972 yılında Stockholm’de, 5 Haziranı “Dünya Çevre Günü” olarak ilan etmesine! Söylenenler ile yapılanlar arasında derin riyakârlık söz konusudur; yılda dünyada yaklaşık 5 milyona yakın insan çevre kirliliği nedeniyle yaşamını yitiriyor.Ayrıca insanlığı ve dünyadaki tüm yaşamı tehdit eden, ancak hâlâ yeteri kadar farkına varılmayan küresel ısınmanın tehlikeli etkileri XXI. yüzyılda daha da tırmanıyor. BM’nin 2001 tarihli raporunda bilim insanları, küresel ısınmanın XXI. yüzyılı aynı zamanda “açlık yüzyılı” kılacağının altını çizmişlerdi.Dedik; bir kez daha vurgulayalım: “Açlık yüzyılı” deyişi sınıfsal bir anlam taşımaktadır: 2003 yılınınsonlarında yapılan açıklamada, WFP’nin (Dünya Gıda Programı) 40 yılın en fazla yardım talebiyle karşı karşıya olduğu, açlığın pençesindeki 110 milyon kişiye gıda sağlayabilmek için örgütün en az 4.3 milyar dolara ihtiyaç duyduğu, ancak bu paranın tamamının henüz toplanamadığı belirtildi. Dünyada hâlen 300 milyondan fazla çocuğun sürekli aç olduğunu belirten WFP, bunlardan yaklaşık 170 milyonunun okula karnı aç gittiğini ve gün boyunca hiçbir şey yemediğini, 130 milyon aç çocuğun ise hiç okula gidemediğini kaydetti.Raporda yer alan bilgilere göre, küresel ısınma Asya’da tarım ürünlerinin üretiminde düşüşe neden olacak. Avustralya ve Yeni Zelanda’da su kıtlığına yol açacak olan küresel ısınma, Avrupa’da sel baskınlarını, Amerika’da ise erozyonları beraberinde getirecek. [97]

Şimdi tam da John Bellamy Foster’ın, “Ekoloji bu sistemin içinde kurtarılamaz,” [98]  diye tarif ettiğ ufuktayız ve Karl Marx’ı anımsamalıyız…

Marksizm-Leninizm’den umutlarını kesenlerin, “Marx’ın döneminin koşulları dikkate alındığında ekolojik tahribatın yıkıcı etkileri henüz ortaya çıkmamış olduğundan, ekoloji sermayenin genişletilmiş yeniden

üretiminin çözümlenmesinde dikkate alınmamıştır. Buradan hareketle ekolojinin aslında Marksizme içkin olduğunu iddia etmek ya da tersine Marx’ı ekolojiyi dikkate almadığı için eleştirmek de doğru değildir. Her şey tarihseldir. Bunu Marx-Engels de defalarca belirtmişler ve ‘bizim görüşlerimiz hariç’ diye bir ekleme de yapmamışlardır. Ama bilinen sözdür: Şeyh uçmaz, müritleri uçurur. Sosyalistlerin ‘kitapta yerini arama’ alışkanlığından bir an önce kurtulmaları gerekiyor. Aksi durumda onlar yerini ararlarken zaman geçiyor ve ekolojik hareket konusunda olduğu gibi büyük bir fırsat kaçıyor… XIX. yüzyıldan beri süregelen komünizmin bugünkü tanımı, herkes için geçerli ve sınırları olabildiğince geniş olan ve bu genişlemeyi de sürdüren bir tüketim toplumunu öngörür. Böyle bir toplum, başvurduğu kısıtlamalar ne olursa olsun, doğanın ekolojik dengesini gözetemez,” [99]  biçiminde hezeyanlarını ciddiye almak mümkün değilken; söz John Bellamy Foster’e bırakıyoruz:

“Geride bıraktığımız yirmi yıl içinde yapılan araştırmalar, klasik Marksizm’de güçlü bir ekolojik perspektifin mevcut olduğunu göstermiştir. Marx’a göre, insanın dünyayla ilişkisinin dönüşümü feodalizmden kapitalizme geçiş için gerekli bir önkoşul olduğundan, doğayla metabolik ilişkinin akılcı bir şekilde düzenlenmesi de kapitalizmden sosyalizme geçişin gerekli bir önkoşuludur. [100]  Marx ve Engels, kapitalizm ve genelde sınıflı toplumdan kaynaklanan ekolojik sorunlara ve bu sorunları sosyalizm aracılığıyla çözmeihtiyacına dair ayrıntılı yazılar yazmışlardır. Bunların içinde Marx’ı doğa ile toplum arasındaki metabolik çatlak teorisini geliştirmeye iten on dokuzuncu asır toprak krizi tartışmaları da vardır. Alman kimyager Justus vonLiebig’in çalışmasına dair analizine dayanarak Marx, toprak besleyicilerinin (nitrojen, fosfor ve potasyum) topraktan koparılarak suyu ve havayı kirletecekleri ve işçilerin sağlığını kötüleştirecekleri yüzlerce binlerce mil uzaklıktaki şehirlere taşınması sorununa dikkat çekmiştir. Doğa ile toplum arasındaki zaruri metabolikdöngüdeki bu kırılma Marx’a göre ‘sonraki kuşaklar’ın iyiliği için ekolojik sürdürülebilirliğin ‘restorasyonu’nuzorunlu hâle getirmişti. [101] Buna ek olarak, Marx ve Engels, insan toplumunun temel ekolojik sorunlarını da dile getirmişlerdi: şehir ve köy ayrımı, toprak bozulması, endüstriyel kirlilik, çarpık kentleşme, işçilerin sağlığının bozulması ve sakatlanmaları, yetersiz beslenme, toksik atıklar, parselleme, kırsal yoksulluk ve izolasyon, ormansızlaşma, insan kaynaklı seller, çölleşme, susuzluk, bölgesel iklim değişimleri, doğal kaynakların tükenmesi (kömür dahil), enerji korunması, entropi, sanayi artıklarının geri dönüştürülmesi ihtiyacı, türler ve çevreleri arasındaki karşılıklılık, aşırı nüfusun tarihsel koşullardan kaynaklanan sorunları, kıtlık sebepleri, bilim ve teknolojideki rasyonel istihdam sorunu.

Bu ekolojik anlayış, Marx’ın bakış açısının önemli bir kısmını oluşturan oldukça derin materyalist doğa kavramından ortaya çıkmıştı. ‘İnsan’ diye yazmıştı, ‘doğa sayesinde yaşar, yani doğa onun bedenidir ve ölmek istemiyorsa onunla kesintisiz bir diyalogu muhafaza etmelidir. İnsanın fiziksel ve ruhsal hayatının doğayla bağıntılı olması doğanın kendisiyle bağıntılı olduğu anlamına gelir, zira insan doğanın bir parçasıdır.’ [102]  Marx,hiçbir bireyin dünyaya sahip olmadığını ilan ederek kapitalizme doğrudan karşı çıkmakla kalmamış, hiçbir ulusun ya da halkın da yeryüzüne sahip olmadığını, onun birbirini takip eden kuşaklara ait olduğunu ve iyi hane halkı anlayışına uygun olarak gözetilmesi gerektiğini vurgulamıştır. [103]

Diğer erken dönem Marksistler de, her zaman tam anlamıyla olmasa da, ekolojik sorunları analizlerine eklemek ve genel bir materyalist ve diyalektik doğa kavramı geliştirmek suretiyle aynı yolu izlemişlerdir. William Morris, August Bebel, Karl Kautsky, Rosa Luxemburg ve Nikolai Bukharin Marx’ın ekolojik görüşlerinden faydalanmışlardır. Ukraynalı sosyalist Sergei Podolinsky’nin ekolojik bir iktisat geliştirme girişimi büyük oranda Marx ile Engels’in çalışmasından esinlenmiştir. Lenin, toprak besleyicilerinin geri dönüşümünü vurgulamış ve toplum ekolojisi alanında deneyler yapılmasını (nüfusların belli bir doğal çevrede karşılıklı çalışması) ve koruma konusunu desteklemiştir. Bu, Sovyetler Birliği’nde 1920’lerde ve 1930’ların başlarında o dönemin dünyasında belki de en ileri ekolojik enerjetik ya da besinsel dinamik kavramının(modern ekosistem analizinin temeli) geliştirilmesini sağlamıştır. Aynı devrimci-bilimsel iklim, V. I.Vernadsky’nin biyosfer teorisi, A. I. Oparin’in hayatın kökeni teorisi ve N. I. Vavilov’un dünya üreme hücreleri merkezlerinin keşfinin (dünyanın ürün bitkilerinin genetik kaynakları) önünü açmıştır. Batıda ve özellikle Britanya’da, 1930’larda, J. B. S. Haldane, J. D. Bernal, Hyman Levy, Lancelot Hogben ve Joseph Needham gibi Marksizm’den etkilenmiş bilim insanları doğanın diyalektiğini keşfetmeye yöneldiler. Hatta ekolojik bilimin ilk kıvılcımını tamamen soldaki düşünürlerin (sosyalist, sosyal demokrat ve anarşist [104] )çalışmalarında [105]  aldığını söylemek de mümkündür.” [106]

III.3.1) HATIRLAYIN, HATIRLATIN!

Devamla: “Tam anlamıyla gelişmiş bir natüralizm olan komünizm” diye yazar Karl Marx, “hümanizme

eşittir ve tam anlamıyla gelişmiş bir hümanizm olarak da natüralizme eşittir.” [107] Ayrıca 1845’de ‘Alman İdeolojisi’nde Karl Marx ile Friedrich Engels, “ “Her türlü insan tarihinin ilk öncülü, elbette ki canlı insan bireylerinin varolduğudur. Yani belirlenmesi gereken ilk olgu bu bireylerin fiziksel düzenlenişi ve bunun sonucunda doğanın geri kalan kısmıyla girdikleri ilişkidir. Tabiî ki burada insanın mevcut fiziksel doğasının ya da insanın kendini içinde bulduğu doğal koşulların (jeolojik, oro-hidrografik, iklimsel vb.) ayrıntılarına girecek değiliz. Bütün tarih çalışmaları bu doğal temellerden ve bunların tarihin akışı içinde insanların eylemleriyle dönüştürülmelerinden yola çıkmalıdır,” [108]  derler…

Evet Friedrich Engels’in ifade ettiği gibi, “Hiçbir şekilde, başka bir topluluğa egemen olan bir fatih, doğa dışında bulunan bir kişi gibi, doğaya egemen değiliz; tersine, etimiz, kanımız ve beynimizle ondan bir parçayız, onun tam ortasındayız.” [109] Özetle Marksistler için insan toplumu doğal dünyaya ayrılamaz bir şekilde bağlıdır, ancak insanlar da bu dünyayı etkilerler. İnsanların çevrelerine olan etkilerinin ölçüsü üretimin hangi yöntemle organize edildiğine bağlı olduğundan, doğal dünyada gerçekleşen değişimin büyüklüğü tarih boyunca değişim farklılaştı. İnsanın kendi etrafındaki tabiat ile olan ilişkisinin Marksist tarih anlayışında ne kadar merkezi bir rol oynadığı açıktır. Karl Marx, çevre ile olan bu ilişkinin kapitalizm altında sosyal hayatı nasıl şekillendirdiğine dair daha ayrıntılı yaklaşımlar geliştirmiştir. Bunu anlamak için, Karl Marx’ın geliştirdiği bir diğer konsepte, “yabancılaşma teorisi”ne göz atılmalıdır. Karl Marx’ın da dediği gibi: “İşçi sınıfı, zenginler için harikalar üretirken, kendileri için çıplaklık üretir. Onlar saraylar inşa ederken, isçiler için sadece kulübeler vardır; güzelliği üretirken, işçi sınıfı sakat kalır; işçi sınıfı yerini makinelere bırakırken, kalan işçileri barbar iş piyasasına atarlar ve makinenin parçaları hâline getirirler. Kültürü üretirken, işçiler için embesilliği ve psikolojik bozukluğu üretirler.”

‘1844 Elyazmaları’nda Karl Marx, yabancılaşmanın dört hâlinden bahseder; işçinin, kendi emeğinin ürününden ayrılması i) kendi iş sürecinden ayrılması; ii) insan tabiatından ayrılması; iii) her birinden ayrılmasıyla; iv) işçiler ürettikleri nesneye hatta hizmete yabancılaşırlar. Çünkü yaptıkları işin sonucu olan ürün ya da hizmet başkaları tarafından sahiplenilir ve kontrol edilir; kapitalistler tarafından.

Sonuç olarak, yabancılaşma işçileri kendi emeklerinden ve tabiatın değişiminde emeğin oynadığı aktif rolden ayırmaktan geçer. İşçiler, kapitalizm altında, tabiattan da yabancılaştırılmışlardır. Ancak, bugünkü toplumlarımız, tabiatın, doğal hayatın üzerine kurulmuştur. Ve Karl Marx ‘1844 Elyazmaları’nda şunu gözlemler: “Doğadan yaşayan insan, doğanın kendisinin vücudu olduğu ve o vücutla ölmemek için sürekli bir etkileşim hâlinde bulunan insan demektir. Bir insanın fiziksel ve zihinsel hayatı doğaya göre değişir; bu aynı zamanda şu anlama gelmektedir, doğa da kendisine göre değişir, insan ise o doğanın bir parçasıdır.” [110] Aynı konuda Karl Marx, ‘Kapital’de de şöyle der: “Toplumun daha yüksek bir ekonomik formundan bakıldığında, dünyanın, bireylerin özel mülkiyetinde olması, bir insanın diğer bir insanın özel mülkiyetinde olması kadar saçmadır. Hatta bütün bir toplum, bir ulus veya aynı anda var olan tüm toplumlar, gezegenin sahibi değildir. Gezegenin sadece maliki, intifa hakkı [geçici olarak yararlananlar] sahibidirler ve meskenin dost canlısı sakinleri [boni patres familias] gibi gezegeni gelecek nesillere iyi durumda devretmeleri gerekir.” [111]

Yine Kapital’in 1. cildinin “Büyük Ölçekli Endüstri ve Tarım” başlıklı bölümünde Karl Marx şöyle

devam eder: “Kapitalist tarımdaki gelişme sadece işçiyi değil, toprağı da soyma sanatıdır. Bu ‘gelişme’ belli bir zaman dilimi içinde toprağın verimliliğini aşırı artırarak, bu verimliliği yaratan ve çok uzun sürelerkullanabilecek olan, doğal kaynakların yok edilmesi anlamında bir ‘gelişme’dir. Bir ülke, Birleşik Devletler örneğinde olduğu gibi, gelişmesinin temelini ne kadar büyük ölçekli endüstrileşmeye dayandırırsa, yok olma süreci o kadar hızlı olur. Bu nedenle, kapitalist üretim sadece yeryüzündeki tüm zenginliğin kaynağı olan toprak ve işçiyi paralel olarak sömürecek teknikler ile toplumsal üretim süreçlerinin kombinasyon derecesini geliştirir…” 

Nihayet Friedrich Engels’in ifadesiyle: “Doğa üzerinde kazandığımız zaferlerden dolayı kendimizi pek fazla övmeyelim. Böyle her zafer için doğa bizden öcünü alır… Doğaya egemen değiliz; tersine etimiz, kanımız ve beynimizle ondan bir parçayız, onun tam ortasındayız, onun üzerinde kurduğumuz egemenlik, başka bütün yaratıklardan önce onun yasalarını tanıma ve doğru olarak uygulayabilme üstünlüğüne sahip olabilmemizden öteye gitmez.”

Doğa ve toplum aralarındaki karşılıklı ilişkiyle birbirini dönüştürürken; Karl Marx ile Friedrich Engels insan ve doğa birliğini ‘Alman İdeolojisi’nde şöyle ifade etmiştir: “Tarihi doğa tarihi ve insanların tarihi diye ikiye ayırabiliriz. Bununla birlikte bu iki yön birbirlerinden ayrılamazlar; insanlar var oldukça, insanların tarihiile doğanın tarihi karşılıklı olarak birbirini koşullandırırlar.”

Unutulmamalıdır ki Karl Marx ile Friedrich Engels zenginliğin kaynağı olarak emek ve doğayı gördükleri için ‘Alman İşçi Partisi Programı’nı doğanın önemini görmezden geldiği ve emeği doğaüstü bir güç olarak ele aldığı gerekçesiyle eleştirmişlerdir: “Emek bütün zenginliğin kaynağı değildir. Doğa da emek kadar, kullanım değerlerinin (ve elbette maddi zenginlik bunlardan oluşur!) kaynağıdır ki, emeğin kendisi de doğal gücün, insanın emek gücünün ifadesinden başka bir şey değildir.”

III.3.2) O HÂLDE?!

Unutmayın insanların ve kaynakların sömürüldüğü ekonomik tasarımların kapitalizmin ürünüdür…Milyonlarca mülteci, doğanın talanı, okyanuslara yayılan mikroplastik, atmosferdeki atomik testlerden kalan radyoaktif izotoplar, hava ve topraktaki kara karbon da!

Kapitalizmin egemenliğindeki yerküre eşitsizliklerle, savaşlarla, felaketlerle dolu…Üstüne üstlük dünya ısınıyor, tıka basa dolu, ormanlarını ciddi oranda kaybetmiş, hiç olmadığı kadarzehirli ve uçtan uca borularla, kablolarla örülü!

Kapitalist talanla Kanada’nın ortası bomboş görünse de altından binlerce boru hattı geçiyor. Ya daAntarktika çoğumuzun boş olduğunu düşündüğü bir yer. Oysa Antarktika’nın yüzeyi de epeydir insan tasarımı ve insan faaliyetleriyle biçimleniyor. Orada da sanayileşme var; ulaşım ve iletişim üzerinden bir tasarımımız var. Antarktika’da duyduğunuz rüzgârın sesi değil, mekanik sesler, endüstriyel ve askeri yapının çıkardığı sesler…

Petrol çıkarılan yerlerde, misal Ortadoğu’nun büyük kısmında ot bitmiyor!Sadece gezegen mi? Kapitalizm gök kubbeyi de sömürüyor. Uzayda da çöplükler oluşturuluyor!2008’de Nuh’un Gemisi misali Norveç’in kuzeyindeki bir adada buzulların altına tohum deposu kuruldu ve en erken 50 yıl sonra bir doğal afet veya kıtlıkta ihtiyaç olursa diye dünyanın her yerinden toplanan tohumlar burada biriktirilmeye başlandı…Sürdürülemez kapitalizmin icraatları iyi olabilir mi? Değilse, o hâlde?

7 Eylül 2018 10:41:44, Çeşme Köyü.

N O T L A R
[*] Newroz, Eylül 2018.
[1]  Nâzım Hikmet.
[2]  Gencer Çakır, “Doğa-İnsan-Toplum: Sonsuz İlişki ve Etkileşimler Üzerine Layıkıyla Düşünebilmek”, Birgün Pazar,
Yıl:14, No:541, 23 Temmuz 2017, s.8-9.
[3]  “Dünya Can Çekişiyor”, Cumhuriyet, 5 Ağustos 2018, s.14.
[4]  Hakan Kara, “Çölleşme”, Cumhuriyet, 17 Haziran 2018, s.10.
[5]  Jean-Jacques Régibier, “Kapitalizm Gezegenin Hayatta Kalmasıyla Bağdaşmaz”, 5 Eylül 2017…
http://sendika62.org/2017/09/kapitalizm-gezegenin-hayata-kalmasiyla-bagdasmaz-jean-jacques-regibier/?utm
[6]  Hakan Kara, “Uygarlığımızdan Geriye Ne Kalacak?”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2018, s.7.
[7]  “Bursa’nın Yeşili Griye Çalıyor”, 27 Mayıs 2017… http://marksist.net/okurlarimizdan/bursanin-yesili-griye-caliyor
[8]  “Kapitalizm İnsanlığı Tehdit Ediyor”, 23 Mart 2004… http://marksist.net/GUN/Kapitalizmyüzde 20insanligiyüzde
20tehdityüzde 20ediyor.htm
[9]  Julie Demansky, “Sızıntıdan 5 Yıl Sonra BP Durumu Düzeltemedi”, Birgün, 30 Mayıs 2015, s.16.
[10]  “Brezilya Tarihindeki En Büyük Çevre Felaketi”, Evrensel, 9 Aralık 2015, s.16.
[11]  “Dünya Limit Aşım Günü: 212 Günde Yedik”, Cumhuriyet, 24 Temmuz 2018, s.16.
[12]  “Gezegeni Yedik Bitirdik”, Cumhuriyet, 23 Mayıs 2018, s.16.
[13]  “İnsanoğlu Vahşi Yaşam Bırakmadı”, Cumhuriyet, 28 Kasım 2017, s.24.
[14]  “Dünyada Hayvan Soykırımları”, Gündem, 3 Mayıs 2016, s.16.
[15]  “Yeni Bir Yok Oluş Dalgası Başladı: İnsanlığı da Tehdit Ediyor”, Cumhuriyet, 13 Temmuz 2017, s.18.
[16]  “Kıyamet Senaryosu 2030’da”, Cumhuriyet, 28 Ekim 2016, s.18.
[17]  Hakan Kara, “Dünyayı Kim Kurtaracak?”, Cumhuriyet, 27 Mayıs 2018, s.13.
[18]  “Gezegeni Kim Yiyip Bitiriyor?”, 17 Temmuz 2018… http://marksist.net/okurlarimizdan/gezegeni-kim-yiyip-bitiriyor
[19]  Hakan Kara, “Yaşayan Gezegen”, Cumhuriyet, 30 Ekim 2016, s.13.
[20]  “İnsanlığın 1000 Yılı Kaldı”, Hürriyet, 17 Kasım 2016, s.6.
[21]  Tayfun Atay, “Ömrümüzün Son Demi, Son Baharıdır Artık!”, Cumhuriyet, 21 Kasım 2016, s.2.
[22]  Hazal Ocak, “Doğanın Çilesi... Suyuma, Havama, Toprağıma Dokunma!”, Cumhuriyet, 5 Haziran 2017, s.2.
[23]  “Küresel Çevre Anlaşması Türkiye’den Geçemedi!”, Birgün, 12 Mayıs 2018, s.13.
[24]  “Trabzon Valisi: Engel Olanın Kafalarını Koparacağız”, 29 Ağustos 2016… http://direnisteyiz3.org/trabzon-valisi-engel-
olanin-kafalarini-koparacagiz/
[25]  “Çevre Bakanı: Put Yapmışız Çevreyi, Sermayenin Önünü Açacağım, Gidip Yapsınlar”, 18 Ağustos 2016…
http://sendika10.org/2016/08/cevre-bakani-put-yapmisiz-cevreyi-sermayenin-onunu-acacagim-gidip-yapsinlar/
[26]  Doğu Eroğlu, “Yargıdan ‘Madene Geçit’ Kararı”, Birgün, 4 Ekim 2016, s.16.
[27]  Yaşar Aydın, “AKP’nin ‘Rant’ Hırsı: Ülkenin Yarısı Maden Sahası”, Birgün, 14 Nisan 2016, s.20.
[28]  Yusuf Özkan, “Parasını Veren Katliamını Yapacak”, Cumhuriyet, 25 Eylül 2016, s.3.
[29]  Mehveş Evin, “Vatan mı Dediniz? O ‘Kayıtsız, Şartsız’ Şirkete Teslim!”, 26 Ağustos 2016…
http://www.diken.com.tr/vatan-mi-dediniz-o-kayitsiz-sartsiz-sirkete-teslim/
[30]  “Cengiz, Cerattepe’de ÇED’e Aykırı Çalışıyor”, Birgün, 17 Aralık 2016, s.16.
[31]  “Altın Testere Ödülü Sahibini Buldu: Bu Toprakların En Acımasız Girişimcisi Cengiz Holding”, Birgün, 24 Ocak 2017,s.16.
[32]  Hazal Ocak, “Üsküdar’da Dolguyu ÇED’siz Yapacaklar”, Cumhuriyet, 4 Şubat 2017, s.3.
[33]  “Termik Santraldan ‘Cennet Köşeye’ Binlerce Ton Kül Yağacak”, Cumhuriyet, 3 Şubat 2017, s.3.
[34]  “Kazdağları’nın Eşsiz Doğasına Termik”, Birgün, 23 Haziran 2015, s.16.
[35]  “Kırklareli’de Maden Ocağı İçin 75 Bin Ağaç Katledilecek”, Cumhuriyet, 4 Ağustos 2017, s.2.
[36]  Ozan Çepni, “ODTÜ Talanı 3 Kat Daha Fazla”, Cumhuriyet, 12 Eylül 2017, s.5.
[37]  Yol çalışması ve kesilen ağaçlarla tartışma yaratan ODTÜ’nün rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, 3 bin 697 ağaç
kesilirken sadece 297’sinin taşındığını söyleyerek Gökçek’i yalanladı. Yine Rektör, imzalanan protokolün bir “başarı” olduğunu
savunurken, protokole imza attığı sırada yolun genişliğinin ne kadar olacağını bilmediğini itiraf etti. (Ozan Çepni, “Rektör İlk Kez
Konuştu: Savunma, İftira, Gökçek’e Yalanlama”, Cumhuriyet, 25 Eylül 2017, s.4.)
Ayrıca ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, üniversiteden geçmesi planlanan ve Malazgirt ile Bilkent bulvarlarını
birleştirecek 2,1 kilometrelik tünel yolun aç kapa yöntemiyle yapılmaması konusunda ısrarlı olduklarını vurguladı. Rektör Kök,
projenin 24 hektara yakın bir orman alanının yok olmasına yol açacağını söyledi.
Rektör Kök, şöyle devam etti: “ODTÜ arazisi, yüzde 87’si orman olan bir ekosistemdir. Aç kapa yöntemiyle yaptığımız
zaman büyük bölümü 1. derece doğal sit alanı statüsünde olan bu alan geri dönüşü olmayan bir zarara uğrayacaktır. Bunun yanı sıra,
burada aç kapa yöntemiyle yapılacak yol maliyeti 1 birim ise diğer teknolojiyle yaptığımız zaman maliyet 1.2 birim oluyor.
ODTÜ’den geçmesi planlanan, Malazgirt Bulvarı ile Bilkent Bulvarı’nı birleştirecek 2.1 kilometrelik tünel yolun aç kapa yöntemiyle
yapılmaması konusunda ısrarlıyız.” (“ODTÜ Rektörü: 24 Hektara Yakın Bir Orman Alanı Yok Olacak”, Cumhuriyet, 16 Ağustos2017, s.5.)
[38]  Ozan Çepni, “ODTÜ Talan Ediliyor”, Cumhuriyet, 20 Ağustos 2017, s.13.
[39]  Beril Çanakçı, “Kanal İstanbul Yıkım Projesidir”, Birgün, 29 Mart 2018, s.2.
[40]  Hazal Ocak, “Kanal İstanbul, İstanbul’un Felaketi”, Cumhuriyet, 29 Mart 2018, s.16.
[41]  “Uzmanlardan Korkutan Uyarı: Kanal Açılırsa Marmara Ölü Denize Dönüşecek”, Cumhuriyet, 17 Ocak 2018, s.3.
[42]  Hazal Ocak, “Altyapı Kanala Feda”, Cumhuriyet, 31 Mart 2018, s.2.
[43]  Hazal Ocak, “Kıymışlar Bile!”, Cumhuriyet, 23 Haziran 2018, s.3.
[44]  “Trakya’da 15 Yılda 25 Bin Hektar Orman Yok Edildi”, Birgün, 24 Haziran 2018, s.14.
[45]  “Toprağımız Evimiz”, Cumhuriyet, 17 Haziran 2017, s.18.
[46]  “15 Yılda İki İstanbul Kaybettik”, Cumhuriyet, 14 Ekim 2017, s.18.
[47]  Meltem Özgenç, “Her Yıl 106 Milyon Ton”, Hürriyet, 19 Kasım 2016, s.5.
[48]  Nurcan Gökdemir, “Okluk’ta Talan Büyüyor: Yazlık Saray İçin 45 Hektar Daha!”, Birgün, 7 Nisan 2018, s.16.
[49]  Aykut Küçükkaya, “Yazlık Sarayın Yolu İçin de 50 Bin Ağaç Kesildi”, Cumhuriyet, 6 Haziran 2018, s.16.
[50]  Hazal Ocak, “Hızlı Tren İçin Dümdüz Edecekler”, Cumhuriyet, 17 Kasım 2017, s.3.
[51]  Demet Sargın, “Görüntülerle 3. Köprü Talanı”, Birgün, 14 Haziran 2017, s.2.
[52]  Hazal Ocak, “Havalimanına ÇED Kıyağı”, Cumhuriyet, 31 Ocak 2018, s.2.
[53]  Hazal Ocak, “… ‘3. Havalimanı Ocağı’ Saray’ı da Bitirecek”, Cumhuriyet, 23 Haziran 2016, s.4.
[54]  Hazal Ocak, “Milletin Anasına Küfreden Cengiz’e Taş Yetmiyor”, Cumhuriyet, 27 Ağustos 2017, s.3.
[55]  Hazal Ocak, “5 Yıldızlı Onay”, Cumhuriyet, 16 Kasım 2017, s.3.
[56]  Hazal Ocak, “Bakır Madenine Vize”, Cumhuriyet, 22 Ekim 2017, s.3.
[57]  Yusuf Özkan, “Bakanlığın Acelesi Var”, Cumhuriyet, 12 Mart 2017, s.3.
[58]  “Tarım Arazilerini Otobana Çevirecekler!”, Özgürlükçü Demokrasi, 27 Şubat 2017, s.12.
[59]  Hazal Ocak, “Tarım Topraklarına Site Kondu”, Cumhuriyet, 10 Mayıs 2018, s.3.
[60]  “Bakir Koylara Villa Tehdidi”, Cumhuriyet, 11 Haziran 2018, s.3.
[61]  Hakan Dirik, “Urla Villaları Eski Eser Oldu”, Cumhuriyet, 14 Temmuz 2016, s.3.
[62]  “AKP SİT’leri Yağmalıyor!”, Özgürlükçü Demokrasi, 7 Kasım 2017, s.12.
[63]  Uğur Şahin, “Tarihi Yeşil Alanda İzinsiz Kazı Yaptılar”, Birgün, 22 Aralık 2016, s.16.
[64]  Hazal Ocak, “Beykoz Ormanları da Tehlikede”, Cumhuriyet, 11 Mart 2017, s.18.
[65]  Ezgi Atabilen, “Kültürel Soykırım”, Cumhuriyet, 28 Şubat 2017, s.15.
[66]  Göksu Güncü, “Dünya Mirası Efes’i Düğün Salonu Yaptılar”, Birgün, 29 Haziran 2017, s.3.
[67]  Zehra Özdilek, “Kapak Açıldı Baz Göründü”, Cumhuriyet, 14 Temmuz 2016, s.3.
[68]  “Karadeniz Dereleri HES Kuşatması Altında”, Cumhuriyet, 17 Ocak 2018, s.18.
[69]  Hikmet Çetinkaya, “HES Uğruna Dinamitlenen Dağlar...”, Cumhuriyet, 28 Mayıs 2015, s.5.
[70]  “HES’çilerin Boru Hattı Uyanıklığı”, Cumhuriyet, 22 Mayıs 2017, s.2.
[71]  “HES Projesini Yargı 4 Kez İptal Etti Ama İnşaat da Bitti”, Cumhuriyet, 12 Mayıs 2017, s.18.
[72]  “Yurttaş Kazım” lakaplı Kazım Delal, ahırdaki ineğini satarak ve bankadan kredi çekerek hukuk mücadelesi başlattı. Rize
İdare Mahkemesi, 14 Ağustos 2014’te projenin oy birliği ile iptaline karar verdi. Rize Belediyesi’nin itirazı üzerine Danıştay 14.
Dairesi kararı bozdu. Bilirkişi incelemesi yapılmasına karar veren Rize İdare Mahkemesi 2017 Mart ayında davacı Kazım Delal ve
köylülerden 6 bin 500 lira bilirkişi ücretini talep etti. Bu parayı toplayan köylüler bilirkişi incelemesi beklerken 2 ay sonra HES’in
açılışı yapıldı. (Ömer Şan, “Yurttaş Kazım: Bırakın Suyumuzun Yakasını”, Cumhuriyet, 15 Eylül 2017, s.3.)
[73]  “Danıştay: HES’ler Zarar Verir”, Birgün, 10 Aralık 2014, s.16.
[74]  “Norveçli Dev Gözünü Türkiye’ye Dikti”, Hürriyet, 26 Ağustos 2015…
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/29911625.asp
[75]  Oğuz Kurdoğlu, “Artvinlinin 25 Yıllık Baş Ağrısı”, Cumhuriyet, 19 Ekim 2016, s.13.
[76]  Yusuf Özkan, “Cerattepe’de Ağaç Katliamı Başladı”, Cumhuriyet, 19 Şubat 2016, s.2.
[77]  Yusuf Özkan, “Cerattepe’de 48. Madde Dayatması”, Cumhuriyet, 8 Ekim 2016, s.3.
[78]  “Bakan Eroğlu: Eylemcileri Tespit Edip Gerekli Cezayı Vereceğiz”, Hürriyet, 21 Şubat 2016…
http://www.hurriyet.com.tr/bakan-eroglu-eylemcileri-tespit-edip-gerekli-cezayi-verecegiz-40058243
[79]  Burcu Cansu, “Cengiz, Artvin’i Şimdiden Bozdu!”, Birgün, 15 Ağustos 2017, s.16.
[80]  Hazal Ocak, “Cerattepe’yi Öldürüyorlar... Maden Katliama Başladı”, Cumhuriyet, 14 Ağustos 2017, s.2.
[81]  Hazal Ocak, “Orman Bölge Müdürlüğü Ormanı Katleden Cengiz Holding’e Değil Tahta Kulübeye Dava Açtı”,
Cumhuriyet, 16 Ağustos 2017, s.18.
[82]  Serdar Kızık, “Yeşil Yol mu Yolsuzluk mu?”, Cumhuriyet, 7 Ağustos 2015, s.18.
[83]  Yusuf Gürsucu, “Ordu’nun Dereleri ve ‘Master’ Planlar!”, Gündem, 9 Şubat 2016, s.16.
[84]  Hazal Ocak, “Dozerler Hızlı, Yargı Çok Yavaş”, Cumhuriyet, 7 Haziran 2018, s.16.
[85]  Hazal Ocak, “Huzura Dinamit”, Cumhuriyet, 29 Haziran 2018, s.3.
[86]  “Mahkemenin Durdurduğu Yeşil Yol Planına İkinci Kez Onay”, Birgün, 21 Ekim 2016, s.6.
[87]  “Yeşil Yol Karşıtlarına Dava Açıldı”, Cumhuriyet, 15 Ocak 2017, s.18.
[88]  Serdar Kızık, “Su Yolunu Bulur!..”, Cumhuriyet, 28 Ağustos 2015, s.18.
[89]  “Kentin Ormana Tecavüzü”, Cumhuriyet, 21 Ağustos 2017, s.13.
[90]  “Soma’da Ağaç Nöbeti”, Cumhuriyet, 24 Nisan 2016, s.2.
[91]  Serkan Ocak, “İstanbul Marulsuz Kalabilir”, Radikal, 15 Nisan 2014, s.4-5.
[92]  Mehmet Menekşe, “Amasya’da 30 Köy HES’e Karşı Ayakta”, Cumhuriyet, 10 Nisan 2016, s.24.
[93]  Aydın Engin, “… ‘Bergama’ İkinci Gösterimi Fatsa’da”, Cumhuriyet, 23 Kasım 2014, s.8.
[94]  Pelin Cengiz, “Türkiye Çevre Koruma Ağı”, Taraf, 8 Haziran 2014, s.4.
[95]  İsmail Saymaz, “Bakanlık Geri Adım Attı, Zileliler Kazandı: HES İçin Kamulaştırma Kararı İptal”, Radikal, 13 Haziran2015… http://www.radikal.com.tr/cevre/bakanlik_geri_adim_atti_zileliler_kazandi_hes_icin_kamulastirma_karari_iptal-1378610
[96]  “Erdoğan Artvinlileri de Çapulcu İlan Etti: Bunlar da Yavru Geziciler”, Cumhuriyet, 28 Şubat 2016, s.4.
[97]  “Kapitalizm İnsanlığı Tehdit Ediyor”, 23 Mart 2004… http://marksist.net/GUN/Kapitalizmyüzde 20insanligiyüzde
20tehdityüzde 20ediyor.htm
[98]  John Bellamy Foster, “Ekoloji Bu Sistemin İçinde Kurtarılamaz”, 25 Eylül 2010…
https://bianet.org/biamag/dunya/125034-ekoloji-bu-sistemin-icinde-kurtarilamaz
[99]  Engin Erkiner, “Komünist Toplum Ekolojik Olabilir mi?”, 27 Nisan 2016…
http://enginerkiner.org/index.php?option=com_content&task=view&id=2945
[100]  Karl Marx, Capital, vol. 3 (New York: Vintage, 1981), p.959.
[101]  Karl Marx, Capital, vol. 1 (New York: Vintage, 1976), pp.636-39, Capital, vol. P.3, 754, 911, 948-949.
[102]  Karl Marx, Early Writings (New York: Vintage, 1974), 328. Paul Burkett, Marx and Nature (New York: St. Martin’s
Press, 1999); John Bellamy Foster, Marx’s Ecology (New York: Monthly Review Press, 2000); Paul Burkett and John Bellamy
Foster, ‘Metabolism, Energy, and Entropy in Marx’s Critique of Political Economy,’ Theory & Society 35 (2006): pp. 109-56. Marx
and Engels, MEGA IV, 31 (Amsterdam: Akadamie Verlag, 1999), pp.512-515.
[103]  Karl Marx, Capital, vol. 3, p.911.
[104]  “Çok uzak bir ideal olmayan anarşist toplum, ekolojik ilkelerin hayata geçebilmesi için önkoşuldur.” (Murray Bookchin.)
[105]  John Bellamy Foster, Marx’s Ecology, 236-54. Douglas R. Weiner, Models of Nature (Bloomington: Indiana University
Press, 1988). John Bellamy Foster and Paul Burkett, ‘Ecological Economics and Classical Marxism,’ Organization &
Environment 17, no. 1 (March 2004): pp.32-60.
[106]  John Bellamy Foster, “Ekoloji ve Kapitalizmden Sosyalizme Geçiş”, Monthly Review Türkçe, No:22, Ocak 2010.
[107]  Karl Marx, The Poverty of Philosophy (New York: International Publishers, 1963), 146; Early Writings (New York:
Vintage, 1974), p.348, 353.
[108]  Karl Marx-Friedrich Engels, Alman İdeolojisi [Feuerbach], Çev: Sevim Belli, Sol Yay., 1976.
[109]  Friedrich Engels, “Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Rolü”, Doğanın Diyalektiği içinde, Çev: Arif Gelen, Sol Yay.,1970.
[110]  Karl Marx, 1844 Elyazmaları- Ekonomi Politik ve Felsefe, çev: Kenan Somer, Sol Yay., 1976, s.139.
[111]  Karl Marx, Capital: Volume Three (Progress Publishers, 1978), s.776.


Bu yazı 7152 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI