Bugun...


Temel Demirer

facebook-paylas
Ekonomik Hâl(İimiz) Mi?!
Tarih: 21-11-2019 02:41:00 Güncelleme: 21-11-2019 02:41:00


Ekonomik Hâl(İimiz) Mi?![*]

  

“Biri size alın teriyle

zengin olduğunu söylerse,

ona şunu sorun:

‘Kimin alın teriyle’?”[1]

 

George Orwell’ın, “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa; gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder,” uyarısı ya da “Ahlâk ve üç kâğıtçılık, terazinin iki ayrı kefesinde yer alır; biri çıkarsa biri iner,” diyen Platon veya “Aldanmanın iki çeşidi vardır, biri doğru olmayana inanmak, diğeri ise doğru olana inanmayı reddetmek,” saptamasıyla Søren Kierkegaard günümüz Türkiye’sini anlatmaktadırlar sanki…

Ne acıdır ki, coğrafyamızda hayal gücünü aşan tüm “sürreel” olaylar; hiç sorgulanmadan doğallıkla içselleştirilirken; bir kesim de ekonomiden siyasete olanları korku filmi izlercesine ağızları bir karış açık izlemekle yetiniyor.

Örneğin, 2019’un Temmuz ayı itibariyle ülkede işsizlik oranı yüzde 13.9’a yükselip, işsiz sayısı 1 milyon 65 bin kişiye ulaşmışken AKP Milletvekili Halil Etyemez’in, “17 yıldır Türkiye’de işsizlik ve ekonomik krizin yaşanmadı,”[2] demesi gibi!

Yanlışlık olmasın Etyemez şaka falan yapmıyor; son derece “ciddi”!

İfade etmeden geçmemeliyim; bu “duruma” ilişkin yazıyı kaleme almayı düşünmediğim hâlde; yazmak zorundayım. Birilerine yarattıkları eserleri anımsatmak farz oldu artık.

Başlayalım o hâlde!

 

İKTİSADİ GÖRÜNÜM

 

Öyle bir iktisadi hâlden söz ediyoruz ki Prof. Dr. Aykut Lenger, “Yangının devam edeceğini öngörüyorum”;[3] Prof. Dr. Daron Acemoğlu, “Gelecek karanlık… Sert iniş riski var”;[4] Prof. Dr. Erinç Yeldan, “Ekonomi yeni bir dengesizlenme sürecine doğru ivmelenme hâlinde”;[5] Prof. Dr. Özgür Orhangazi, “Krizden kolay ve hızlı bir çıkış reçetesi de mevcut değil”;[6] Prof. Dr. Yalçın Karatepe, “Türkiye resesyona girdi… Ekonomisi maalesef küçülmeye devam edecek, biraz daha yoksullaşacağız,”[7] demeden edemiyorlar…

Elbette, “Kriz yok” yalanı için bunların “önemi” olmayabilir. Ancak, “İçinden geçmekte olduğumuz kriz, finans kapitale bağımlılığı, teslimiyeti nedeniyle bizzat AKP’nin eseridir.”[8] Ve “İktidar, bir türlü aşamadığı bir ekonomik krizle yüz yüzedir.”[9]

“Nasıl” mı?

AKP döneminde şekillenen “ahbap çavuş” kapitalizminin krizinin arkasındaki mantık basittir. AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, zaten yapısal olarak dış kaynak girişine bağımlı olan ülkenin dış borç stoku 130 milyar dolar düzeyindeydi. Borç stoku 2005’ten itibaren hızlanarak arttı, 453 milyar dolara ulaştı. AKP döneminin ekonomisi işte bu balonun üzerinde büyüdü.

Bir ülkeye veya bir kapitalist işletmeye verilen borç, “alıcı gelecekte bu borcun faizini, ana parasını ödeyecek kadar artık-değer üretebilecektir” varsayımına dayanır. Çünkü kâr, rant ve faiz artıkdeğerin içinden çıkar. Borçlar artıyorsa, borçlanmayı sürdürebilmek için, artık-değer üretimi de artmalıdır.

Hâlbuki, AKP döneminde inşaata, rant paylaşımına, proje komisyonlarına (yolsuzluklara) indeksli bir büyüme modeli şekillenmiştir.

Bu model ülkenin inşaat malzemesi, eşyası üreten sektörlerine talep sunarak onları beslemiştir ama kendisi yalnızca rant, komisyon üretmiş, diğer bir deyişle ülkede üretilen toplam artıkdeğerden beslenerek birikim yapmıştır, onu üreterek değil. Dahası Türkiye’nin ahbap çavuş kapitalizmi, ülkede üretilen artık-değerin çok üstünde bir büyümeyi dış borçlara dayanarak sürdürmüş, rant gelirleri artan oranda ülke dışından gelen kaynaklarla gerçekleşmiştir.

Söz konusu süreçte elde edilen rantın önemli bir kısmı da siyasal İslâmın yönetici sınıfı içinde paylaşılmak üzere servete dönüşerek ekonominin üretim ve tüketim devrelerinin dışına, bazı durumlarda da ülke dışında çıkmıştır.

Çok, kabaca betimlediğim bu manzara karşısında uluslararası sermaye, sürdürülemez bir borçlanma süreciyle yüz yüze olduğunu görmeye, bu piyasayı terk ederek, risk primi daha düşük piyasalara yönelmeye başlamıştır. Küresel finansal kriz içinde merkez ülkelerde, merkez bankalarının faizleri yeniden artırmaya başlaması süreci daha da hızlandırmıştır. Bu gidiş içinde bir döviz ve borç ödeme krizinin patak vermesi kaçınılmazdır.[10]

Borçlanmayla aşılmaya çalışılan büyük durgunluk bir noktada sürdürülemez bir hâle geldi. Yaşananlar bu sürece ivme katan tetikleyicilerdir artık.

Kolay mı? Türkiye ekonomisi uzun bir süredir en “kırılgan” ülkeler arasında ilk sıralarda yer alırken, ekonominin büyük ölçüde dış borçlanmaya ve sıcak paraya bağımlı olması, ülke ekonomisini kelimenin tam anlamıyla bir “borç ekonomisi” hâline getirdi.

2003’te Türkiye’nin brüt dış borç stoku 144 milyar dolarken, 15 yılda 3 kat artarak 2017 sonu itibariyle 453 milyar doları aştı. Toplam dış borcun milli gelire oranı ise yüzde 53.3 ile neredeyse 2001 krizi seviyesinde.

AKP döneminde ekonominin her alanda coştuğu iddia edilmesine rağmen kamunun dış borcunun yaklaşık 2 kat, özel sektör dış borcunun ise 6.5 kat artmış olması ise dikkat çekici.

AKP’nin ekonomi kurmayları, kamu borcunun milli gelire oranının düşük olduğunu, borçların büyük bölümünün özel sektör kaynaklı olduğunu söylese de, özel sektörün dış borcunun “hazine garantili” olduğu, başka bir ifade ile devletin özel sektörün borcuna kefil olduğu gerçeği görülmek zorunda.

Söz konusu dizaynda ‘AKP’nin Yıkım Tablosu, 16 Yılın Faturası’ başlıklı rapora göre, 16 yılda kişi başına 2 bin 677 TL olan kamu borcu, 10 bin 981 TL’ye ulaştı. 52 yılda verilen cari açık toplamda 43.7 milyar dolar iken, AKP’nin 16 yılında cari açık, 52 yılın toplam açığını 13’e katladı ve 561.6 milyar dolar oldu. 80 yıllık dış ticaret açığı 247 milyar dolardan, 960.6 milyar dolara fırladı. Karşılıksız çek yaklaşık 8 kat arttı, bu yüzden 8 yılda 929 bin kişi ceza aldı ve hapse düştü. Su, elektrik ve doğalgaz yaklaşık 3 kat artarken, 12 kilogramlık tüp 4 kat arttı. 2002’de 1 kilogram ekmeğin fiyatı 1.03 TL idi, ancak 2017’de aynı ekmek 4.19 TL oldu. Halk yoksullaşırken milyonerler arttı. Son 6 yılda milyonerlerin sayısı 32 binden 127 bine çıktı.

16 yılda tüketicinin banka borcu 6.6 milyar TL’den 499.5 milyar TL’ye, çiftçilerin banka borcu ise 5.1 milyar TL’den, 17 kattan fazla artarak 85.5 milyar TL’ye çıktı.

Benzin 1.66 TL’den 5.62 TL’ye, motorin 1.30 TL’den, 5.17 TL’ye çıktı. Yoksulluk sınırı 1155 TL iken, 5 bin 238 TL, açlık sınırı 380 TL iken 1608 TL oldu.[11]

İstatistikler yine aynı dönemde, boşanmaların yüzde 38, fuhşun yüzde 790, çocukların cinsel istismarının yüzde 434, kadına yönelik şiddetin yüzde 1400, cinayetlerin yüzde 261, cinsel tacizin yüzde 449, tutuklu ve hükümlü sayısının yüzde 285, uyuşturucu bağımlılığının yüzde 678 arttığını gösteriyor…[12]

 

KRİZİN GETİRDİKLERİ

 

Dahası mı? Kimi verileri hızla sıralayalım!

• AfrAsia Bank’a göre, 2018’de dolar milyonerlerinin yüzde 10’u Türkiye’yi terk etti. 2018’de Türkiye 4 bin milyoner göçüyle dünyada birinci oldu, son 4 yıldaki milyoner göçü 17 bine ulaştı…[13]

• Ekonomik kriz şirket bilançolarını vurdu. 2019’un ilk çeyreğinde Borsa İstanbul’da 401 şirket ve fondan 148’i net zarar açıkladı…[14]

• BİST’teki şirketlerin borçlarının öz sermayeye oranı yüzde 180’e dayandı. Gelişen ülke şirketleri için bu oran yüzde 100 oldu. Fark 11 yılın zirvesinde…[15]

• Firmalar peş peşe konkordato ilan ederken borç batağı da tırmanıyor. Takipteki kredi miktarı 2018’in Ocak-Ekim kesitinde 18.2 milyar lira artış gösterdi…[16]

• TOBB verilerine göre, Mayıs 2019’da kapanan şirket sayısı, 2018’e kıyasla yüzde 49.07 arttı…[17]

• Türkiye’de kriz nedeniyle 5.5 yılda yarım milyonun üstünde esnaf iflas bayrağını çekti. 2019 yılının ilk 6 ayında toplam işyeri sayısı 1 milyon 910 bine gerilerken, KOBİ’ler de borca battı. Takipteki KOBİ kredileri bir yılda yüzde 91’lik artışla 51 milyar TL’yi aştı…[18]

• Ekonomik kriz İstanbul’da yüzlerce esnafın hızla dükkân kapatmasına sebep oluyor. Türkiye’de 2019 başı itibariyle 1 milyon 753 bin esnaf bulunuyor. Kredi ve kefalet kooperatifleri aracılığıyla 2018’de esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredi miktarı 2017’ye göre, yüzde 44 artışla 18.7 milyar liraya ulaştı. Üstelik bu tutara esnafın geçmiş yıllardaki borcu dahil değil…[19]

• 5 yılı aşkın sürede Türkiye’de 545 bin 351 esnaf kepenk indirmek zorunda kaldı. İşyeri açan esnaf sayısı da hızla düşüyor. 2019’un ilk üç ayında 29 bin 214 esnaf kepenk indirirken kurulan işyeri sayısı da 2018’in aynı dönemine göre 3 bin 774 adetlik azalışla 70 bin 888’de kaldı. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) verilerine göre, dört yıllık verilere bakıldığında krizin derinleştiği 2018’de kepenk indiren esnaf sayısında ciddi artış var. 2015’te 97 bin 715 esnaf iflas ederken 2018’de bu sayı 106 bin 167’e fırladı. 2018 sonunda 1 milyon 772 bin olan esnaf sayısı ise, 2019’un ilk çeyreğinde 1 milyon 753 bine düştü…[20]

• İSO İkinci 500’ün her 100 TL’lik faaliyet kârının 52.6 TL’si finansman giderlerine gitti. Türkiye’nin ikinci 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam borcu 96.7 milyar TL’ye yükselirken, faiz giderleri bir yılda yüzde 86.5 arttı...[21]

• Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) verilerine göre, kartlı ödemeler tutarı 2018’in Ocak’ında yüzde 22 artarak 60 milyar lirayı aştı ve 60.7 milyar lira oldu…[22]

• 2018’in Ekim’inde, 2017’nin aynı ayına göre karşılıksız çek sayısı yüzde 103.2 artışla 94 bin 400 adete, miktarı ise yüzde 161.8 artarak 4.6 milyar liraya çıktı…[23]

• 2002’de icra dosyası sayısı 8 milyondu. 2016’da 13 milyon 500 bine çıktı. 2019’da ise neredeyse 20 milyona ulaştı…[24]

• Ekonomik kriz derinleştikçe yurttaşlar kredi kartına yükleniyor. Kredi kartı harcamaları Ocak 2019’da yüzde 15 arttı. Kart sayısında Avrupa’da birinci sırada yer alıyoruz…[25]

• Ticaret Bakanlığı’na göre, 2002’den 2019’un ikinci çeyreğine yana Eximbank’tan tüm sektörlere verilen krediler arasından “batık kredi”ye dönüşenlerin tutarı yaklaşık 300 milyon TL olurken; “donuk alacak” tutarı ise, 480 milyon 648 bin TL oldu…[26]

• Türkiye’de yabancıların servetinin milli gelire oranı yüzde 83’ü aştı. Bankacılık sektöründe yabancı payı yüzde 47’ye yükseldi. Borsada yabancı payı yüzde 65…[27]

• Devletin açığı büyüdü. 2016’da yüzde 1.1 olan genel devlet açığının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranı 2017’de yüzde 2.8’e yükseldi. Artış oranı yüzde 154 oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı ‘devlet hesapları’ verilerine göre, 2016’da 29.2 milyar 156 TL olan genel devlet açığı, 2017’de yüzde 195 oranında artarak 86.1 milyar liraya yükseldi…[28]

• Dış ticaret açığı 2018 Nisan’ında yüzde 35 artışla 6.6 milyar dolara, yine 2018’in Ocak-Nisan arasında yüzde 56 artışla 27.4 milyar dolara yükseldi. İthalat, ihracatın 1.5 katına ulaştı…[29]

• ‘Fitch Ratings’, Türkiye’nin zorlu ve uzun bir düzelme sürecine gireceğini, ekonomik büyümenin 2019’da yüzde 1.2’ye gerileyeceğini ve enflasyonun en azından 2020 sonuna kadar tek haneye çekilmesinin mümkün olmayacağını açıkladı…[30]

• Vergi uzmanı Ozan Bingöl’e göre, “Türkiye’de verginin vergisinin vergisi var. 1 TL’ye yurtdışından cep telefonu getirirseniz 180.80 TL’den aşağı satılmıyor. Maktu ÖTV var, ÖTV’nin KDV’si var, TRT payı var. Vatandaş sabah musluğa açtığında güne 5 adet vergiyle başlıyor. KDV, çevre temizlik vergi, atık su bedeli, katı atık bertaraf bedeli, katı atık toplama bedeli…[31]

• Emekçi yılda 2 ay sırf gelir vergisine çalışıyor. Metal işçisi yüzde 27, patronu ise yüzde 20 vergi ödüyor…[32]

• AKP’nin 16 yıllık iktidarında liranın değeri dolar karşısında yüzde 185 değer kaybetti…[33]

• 200 TL 10 yılda yüzde 60.5 değer kaybetti. Bu süre zarfında 200 liranın değeri 79 liraya geriledi. Başka deyişle 2009’da piyasaya çıkıp 200 liraya alınan tüketici fiyat endeksini oluşturan mal Temmuz 2019’da 506 liraya alabiliyor…[34]

• 2018’de uluslararası süt ve süt ürünleri yüzde 4.6 ucuzladı, Türkiye’de yüzde 30 zamlandı. Dünya 2018’de yüzde 2.3 daha ucuza et yerken, coğrafyamızdaki et fiyatları yüzde 23-38 arttı…[35]

• Milyonlarca kişi 60 TL’lik aylık GSS primini ödeyemiyor. Prim ödeyemeyenler sağlık hizmetinden yararlanamıyor.[36] Aylık GSS prim borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 6.4 milyon kişi oldu…[37]

• Şeker komasına girip 22 Ekim 2018’de ölen 17 yaşındaki Dilara Kılıçoğlu’nun ardından, genç kızın doktoru Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu, Kılıçoğlu’nun Zonguldak’ta yaşayan ailesinin maddi imkânsızlıklar nedeniyle kendisini kontrole getiremediğini açıkladı...[38]

• 2002-2017 arasında sağlık bakanlığı hastane sayılarında artış yüzde 13 iken özel hastanelerdeki artış oranı yüzde 110 olmuş. Bu artışa rağmen hastanelerde mevcut alt yapının yetersiz olmasına rağmen kışkırtılmış bir hizmet talebi olduğu için 25 OECD ülkesinde 1000 hastaya düşen MR görüntülemesi 70 iken Türkiye’de aynı sayı 174’e ulaşmıştır. Hekim başına düşen hasta sayısında korkunç bir artış var. Bu kışkırtmaya rağmen bir milyon kişiye düşen MR cihaz sayısı AB ve OECD ortalamalarının çok altında, 10.9 adet olmaktadır…[39]

• Verem nedeniyle 2017’de 1.3 milyon kişi yaşamını yitirirken, Türkiye’de 12 bin 46 hasta bulunuyor…[40]

 

BORÇ BATAĞI

 

İçinde debelendiği borç batağına gırtlağına kadar gömülmüş coğrafyamıza ilişkin olarak, “Küresel iflas riskinde ilk 5’e girdi,”[41] notu düşülmesi boşuna değildir! Çünkü…

• AKP döneminde hane halkı borç 30 kat arttı[42] ve 2002’de doğan her çocuk, bin 963 dolar borçla dünyaya gözlerini açarken, 2018’de rakam 5 bin 513 dolara çıktı![43]

• 2002’de borçların yüzde 26’sı hane halkına ve reel sektöre, yüzde 74’ü ise kamuya aitken; 2018’e gelindiğinde borçların yüzde 84’ü hane halkına ve reel sektöre, yüzde 16’sı da kamuya aittir![44]

• Hazine ve Maliye Bakanlığı’na göre, 2001’in son çeyreğinde Türkiye’nin toplam 113 milyar dolar dış borcu bulunurken, 2019’da 444.8 milyar dolara yükseldi. Mevcut dış borç tutarı Türkiye’nin 6 aylık toplam gelirinden fazlayken; bu borcun kişi başına düşen karşılığı ise 5 bin 424 dolar oldu![45]

• En büyük 500 sanayi kuruluşunun finans kuruluşlarına olan toplam borcu, 2018’de yüzde 35.3 artarak 242.9 milyar TL’den 328.6 milyar TL’ye yükseldi![46]

• Alınan kredilere ipotek olarak gösterilen gayrimenkullerin birer birer bankaların eline geçmesi, ekonomideki krizin göstergelerinden biri oldu. 2018 yılın ilk altı ayında batık krediler 74 milyar TL ile dramatik boyutlara ulaştı. Bankaların icra yoluyla el koyduğu gayrimenkuller arasında bina da bulunuyor bağ da. 13’ü özel, üçü kamu ve üçü de katılım bankası olmak üzere 19 bankanın elinde satışa hazır 13 bin 305 gayrimenkul bulunuyor. ‘Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin Haziran 2018 verilerine göre, batık kredi miktarı 74 milyar TL’ye ulaştı![47]

• Kredi ve kefalet kooperatifleri aracılığıyla 2018’de esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredi miktarı bir 2017’ye göre, yüzde 44 artışla 18.7 milyar liraya ulaştı. Üstelik bu tutara esnafın geçmiş yıllardaki borcu dahil değil. Türkiye’de 1 milyon 753 bin esnaf olduğu düşünüldüğünde esnaf başına borç yaklaşık 10 bin TL arttı![48]

• Firmalar peş peşe konkordato ilan ederken borçlar da tırmanıyor. Takipteki kredi miktarı yılbaşından bu yana 18.2 milyar lira arttı. ‘Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) göre, 8 Ekim’de 80.1 milyar TL olan batık kredi miktarı 12 Ekim 2018’de 81.9 milyar liraya, 16 Ekim’de ise 82.2 milyar TL’ye fırladı![49]

Yine BDDK göre, KOBİ’lerin bankalara olan nakdi borçları 1 yılda yüzde 17.7 arttı. 2018 yılının nisan ayında toplam 541 milyar lira nakdi borcu bulunan KOBİ’lerin 2019 Nisan ayındaki toplam 637 milyar liradan fazla nakdi borcu bulunuyor. Borç yükü altında ezilen KOBİ’ler ödemelerini yapmakta sıkıntı yaşıyor. 2018’in Nisan’ında KOBİ’lerin 26.2 milyar liralık takibe düşmüş kredi borcu bulunurken, 2019’un Nisan’ında bu tutar yüzde 84 artarak 48.1 milyar lira oldu![50]

Turgut Özal hükümetlerinde başlayıp, AKP döneminde zirveye çıkan özelleştirmeler sonucu elde edilen 68.2 milyar doların 47.1 milyar doları iç ve dış borçları kapatmaya harcanırken, 7.3 milyarı geçmişten kalan borçlara gittiğinin[51] altını çizip; Milli gelire oranı yüzde 56.7 ile rekor kırn,[52] “Dış Borç” alt başlığına göz atarsak!

 

TÜRKİYE’NİN EN FAZLA BORÇLU OLDUĞU ÜLKELER[53]

Birleşik Krallık

33.5 milyar dolar

Almanya

24.8 milyar dolar

ABD

20.4 milyar dolar

Hollanda

17.0 milyar dolar

Bahreyn

11.0 milyar dolar

BAE

10.9

YABANCI BANKALARIN TÜRKİYE’DEN ALACAKLARI

İspanya

82.3 milyar dolar

Fransa

38.4 milyar dolar

Birleşik Krallık

19.2 milyar dolar

ABD

18.0 milyar dolar

Almanya

17.1 milyar dolar

İtalya

16.9 milyar dolar

24 ülke toplamı

264.9 milyar dolar

• Türkiye’nin bir yılda elde ettiği gelirin yaklaşık yarısı kadar dış borcu var. Brüt dış borcu 448 milyar dolar olan Türkiye’de kişi başına yaklaşık 30 bin lira borç düşüyor…[54]

• 2017’de Türkiye’nin brüt dış borç stoku 30 Eylül 2017 itibarıyla 438 milyar dolar, net dış borç stoku ise 282.1 milyar dolara yükseldi…[55]

• 2018’de dış borç stoku bir yılda yaklaşık 50 milyar dolar artarak, 466 milyar dolara ulaştı. Kamu bankalarının Hazine garantili dış borcu 8 yılda 10’a katlandı…[56]

• Kriz derinleştikçe hükümet borçları da hızla artıyor. Sadece 2019’un Ocak’ında merkezi idare borcu 30 milyar TL’den fazla arttı. 2019’un Ocak ayı itibariyle merkezi idare brüt borç miktarı tam 1 trilyon 98 milyar TL’yi buldu. Dış borca ödenen faiz ise rekor seviyelerde…[57]

 

MERKEZİ İDARENİN TOPLAM BORCU

2017 Aralık

876 milyar TL

2018 Aralık

1 trilyon 66 milyar TL

2019 Ocak

1 trilyon 98 milyar TL

İç borç

598 milyar TL

Dış borç

500 milyar TL

DIŞ BORCA ÖDENEN TOPLAM FAİZ

2016

10.5 milyar dolar

2017

12 milyar dolar

2018

13.7 milyar dolar

GÜNLÜK FAİZ ÖDEMESİ

37.5 milyon dolar

 

• Özetle Türkiye’nin 30 Haziran 2019 itibarıyla brüt dış borç stoku 447 milyar dolar, net dış borç stoku ise 268.3 milyar dolar oldu. Kamunun net borç stoku ise 591.4 milyar lira… Stokun milli gelire oranı yüzde 61.9 olarak hesaplandı. Net dış borç stoku da aynı dönemde 268.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Stokun milli gelire oranı yüzde 37.2 oldu. Söz konusu dönemde Hazine garantili dış borç stoku ise 14.7 milyar dolara ulaştı…[58]

Bu arada 10 büyük bankadan 9’unun sorunlu[59] olduğu coğrafyamız bankalarına gelince…

Halk yoksullaşırken bankalar 2017’yi kârlı kapattı. TBB’ye göre, bankacılık sektörü, 2017’da yüzde 14.7 kâr etti.[60] Ancak 2017’de bankacılık sektöründe 1721 kişi işini kaybetti. 2018’in 10 ayında ise 87 bin işyeri kapanırken;[61] kamu bankalarının dış borcu 7 yılda yüzde 250 artarak 35 milyar doları aştı.[62]

Borçlan(dırıl)manın halk cephesine gelince; burada durum vahimin de ötesinde!

• Vatandaşın borcu katlanarak artıyor. Vatandaşların bankalar ve tüketici finansman şirketlerine olan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu 521.5 milyar lira oldu. Takibe alınan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ise 20.5 milyar lirayı buldu…[63]

• 16 yılda vatandaşların tüketici kredisi borcu 176 kat artarak 399.4 milyar TL’ye, bireysel kredi kartı borçları 24 kat artarak 104.8 milyar TL’ye ulaştı. Devletin, yurttaşın ve şirketlerin toplam borcu ise ülkenin gelirini aştı. 2002’de Türkiye’nin her 100 TL’lik gelirine karşı 94 TL borcu varken, 2018’in üçüncü çeyreği itibarıyla bu rakam her 100 TL gelire karşı 120 TL’ye çıktı…[64]

• ‘Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin güncel verileri, bankalara kredi borcu olan kişi sayısının dikkat çekici bir rakama ulaştığını ortaya koyarken; 1 yılda kredi borçlusu sayısı 700 bin kişi arttı. Borçlu kişi sayısı, konut kredilerinde 2 milyon 531 binden 2 milyon 443 bin kişiye ve taşıtta 719 bin kişinden 541 bin kişiye inerken, ihtiyaç ve diğer kredilerde 24 milyon 457 binden 25 milyon 80 bin kişiye çıktı…[65]

• Türkiye’de toplam 65 milyon 483 bin 891 kredi kartı bulunuyor. Bireysel kredi kartlarında toplam borç 102.4 milyar lira! Bunun 6.5 milyar TL’si (yüzde 5.7) izlemede... Kredi kartı borcunu ödemeyen, “dertleri uzayan” kişi sayısı Ekim 2018 itibarıyla 2 milyon 485 bin kişi. Kişi başına düşen ortalama kart borcu yaklaşık 4 bin TL... Kredi kartlarında toplam borç ise 102.4 milyar lira. 6.5 milyar lirası (yüzde 5.7) hakkında “yasal” kovuşturma var. “Kredi kartı borcunu öde-ye-meyen kişi” sayısı Ekim 2018’de 2.5 milyon! TBB, ‘Kredi Kartı Borcunu’ ödeyemeyen 684.360 kişi hakkında yasal işlem başlatıldığını açıkladı…[66]

• Ayrıca kredi borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşenlerin sayısı hızla artarken, 3.4 milyon kişi kredi borcunu ödeyemiyor…[67]

• TBB’ne göre, 2018’in Ocak-Şubat döneminde kredi kartı borcundan dolayı 264 bin kişi yasal takibe alındı…[68]

• Türkiye’de 31.5 milyon kişi bankalara borçlu, 3.4 milyon kişi icra takibinde, 600 bin kişi de icralık…[69]

• 2018 Ocak’ında bireysel kredisini ödeyemeyenlerin sayısının 2017’nin aynı ayına göre, 15 bin kişi artarken takibe düşen borçlu sayısını da 150 bin olduğunu gösterdi…[70]

• Genel Sağlık İş Sendikası’na göre, her 5 sağlık çalışanından dördü borçları yüzünden kredi kullanıyor. 69.7’lik bir kesim ise görev tanımları dışında iş yüküyle karşı karşıya…[71]

• Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısında büyük artış gözlemlenirken;[72] bankaların takipteki alacak tutarının en çok arttığı il yüzde 99.1 ile Manisa oldu. Manisa’yı yüzde 94.3 artışla Siirt (117.3 milyon TL) ve yüzde 92.2 artışla Kilis (68.6 milyon TL) izliyor. Batık kredi oranı Siirt’te yüzde 1.84’ten yüzde 2.53’e, Kilis’te yüzde 3.34’ten yüzde 6.1’e yükseldi…[73]

Ve nihayet 1975-2002 arasında işbaşına gelen hükümetler bütçeden toplam 251 milyar dolar faiz ödemesi yaparken, AKP döneminde bu rakam 456 milyar dolara çıktı; milyarca dolar faiz lobilerinin cebine aktığı en yüksek faiz veren 4. ülke[74] konumundaki Türkiye’de AKP döneminde hane içi borç da 30 kat arttı.[75] Ekonomisi kâbusa döndü. Borçla büyüyen ekonomide yolun sonuna gelindi. 10 yılda (2008-2018) icra dosyaları yüzde 150 arttı, toplam borç ikiye katlandı, vergiler arttı, milli gelir dolar cinsinden azaldı, enflasyon ve işsizlik ise cabası.

2008’den 2019’a dek, hazine her yıl artan hızda borçlandı. Hazine borcu artmakla kalmadı, özel döviz cinsinden borcu yüzde 62 artarak 305 milyar doları buldu. Kişi başına borcu ise 4 bin dolardan 5 bin 500 dolara yükseldi. Hazine giderleri arttı, kişi başına gelir azaldı, yurttaşın vergi yükü arttı. Enflasyon ise ikiye katlandı.[76]

 

HAZİNE’NİN TOPLAM DIŞ BORCU

2008

78.3 milyar dolar

2018

137 milyar dolar

ÖZEL SEKTÖRÜN DIŞ BORCU

2008

188.4 milyar dolar

2018

305.8 milyar dolar

TÜRKİYE’NİN TOPLAM DIŞ BORCU

2008

280.8 milyar dolar

2018

448.4 milyar dolar

KİŞİ BAŞINA BORÇ TUTARI

2008

4 bin dolar

2018

5 bin 500 dolar

DIŞ BORCUN MİLLİ GELİRE ORANI

2008

yüzde 36.2

2018

yüzde 53.8

HÜKÜMET HARCAMALARI

2008

227 milyar TL

2018

830.4 milyar TL

VERGİLER

2008

172.2 milyar TL

2018

644 milyar TL

BORÇLANMA İHTİYACI

2008

15.4 milyar TL

2018

101.1 milyar TL

GAYRİSAFİ YURTİÇİ HASILA

2008

765 milyar dolar

2018

714 milyar dolar

KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GELİR

2008

10 bin 692 dolar

2018

8 bin 716 dolar

ENFLASYON

2008

yüzde 10.1

2018

yüzde 20.3

 

Ve de coğrafyamızda Hazine’nin borç yükü artınca hükümet çareyi Varlık Fonu’nun borçlanmasında buldu. 12 Mart 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğde Varlık Fonu’nun da borçlanma senedi çıkarmasının önü açıldı. Böylece halkın kaynakları Varlık Fonu borçlanmasına teminat oldu![77]

 

İŞSİZLİK YANGINI

 

TÜİK’e göre 2018 Kasım’ında 12.3 olan işsizlik oranı, Aralık’ta 13.5’e yükseldi. İşsiz sayısı ise 4 milyon 302 bini bulurken işsizlik çemberi büyüyor. İşsizlik yaratan resesyonun ise daha ne kadar süreceği belirsizliğini koruyor ve ekonomi istihdam yaratma kapasitesini kaybediyor.[78]

4 milyon 300 bin kişilik “açık” işsizlikten söz ediliyor... Dikkat ediniz, genel geçer bir ifadeyle işi olmayan insanlardan bahsetmiyoruz. Sözünü ettiğimiz rakam, açık işsizler ordusunu ifade ediyor![79]

Ekonomik kriz, en çok emekçileri vuruyorken; mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı 4.5 milyona dayandı. İstihdam, Ağustos 2018-Nisan 2019 arasında 1 milyon 119 bin azaldı. Genç işsizliği 6.9 puan artarak yüzde 25.5’e yükseldi.[80]

‘Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) verilerine göre, Haziran 2019 itibarıyla İŞKUR’da kayıtlı işsizlerin 899’u doktora derecesine sahipken, 20 bin 592’si yüksek lisans ve 664 bin 507’si ise lisans mezunu. Ayrıca Haziran 2005’te 918 bin olan kayıtlı işsiz sayısı 2019’da 4 milyon 417 bine kadar yükseldi. Bu da kayıtlı işsiz sayısının 14 yılda 5’e katlandığını gösteriyor.[81]

Yine TÜİK’e göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019’un Mart’ında 2018’in aynı dönemine göre 1 milyon 334 bin kişi artarak 4 milyon 544 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 4 puanlık artış ile yüzde 14.1 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 4.2 puanlık artış ile yüzde 16.1 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta işsizlik oranı 7.5 puanlık artış ile yüzde 25.2 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 4 puanlık artış ile yüzde 14.3 olarak gerçekleşti.[82]

Bu çerçevede nüfus artıyor, istihdam düşüyor. 15-24 yaş arasında işsizlik bir yılda yüzde 7.5 artarak yüzde 26, tarım dışı işsizlik ise yüzde 17’ye çıktı.[83]

Devamla…

• TÜİK 2019’un Şubat’ında işsizlik oranı 2018’in aynı dönemine göre 4.1 artarak yüzde 14.7 seviyesinde gerçekleşti.[84]

• TÜİK, 2019 Haziran ayı işsizlik oranını yüzde 13 olarak açıkladı. Türkiye’deki toplam işsiz sayısı 4 milyon 253 bine ulaştı.[85]

• İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı, 2019’un Ağustos sonu itibarıyla 1 yılda yüzde 47 arttı.[86]

• Kasım 2018’de gerçek işsiz sayısı 6.4 milyona yaklaştı. 1 milyon 111 bin üniversite mezunu işsiz. Kayıtdışılık oranı yüzde 34’e çıktı, her 3 işçiden biri kaçak çalışıyor.[87]

• 2018’den 2019’a bir yılda 15-24 yaş arasında kayıtlı genç kadın işsizlerin sayısı yüzde 86, genç erkeklerin sayısı yüzde 75.5 arttı.[88]

• DİSK-AR’ın raporuna göre, Türkiye’de gerçek işsiz sayısı 7 milyon 552 bine, işsizlik oranı ise yüzde 22.1’e ulaştı.[89]

İŞSİZLİK

2017 Ekim

10.3

2018 Ekim

11.6

ERKEK İŞSİZLİK ORANI

2017 Ekim

8.5

2018 Ekim

10.1

KADIN İŞSİZLİK ORANI

2017 Ekim

14

2018 Ekim

14.7

İŞSİZ SAYISI

2017 Ekim

3.287 milyon

2018 Ekim

3.788 milyon

GENÇ İŞSİZLİK (15-24)

2017 Ekim

19.3

2018 Ekim

22.3

Tarım kesiminde işsizlik artışı

yüzde 23.6

Sanayi kesiminde işsizlik artışı

yüzde 16.2

İnşaat kesiminde işsizlik artışı

yüzde 53.5

Hizmetler kesiminde işsizlik artışı

yüzde 8

• 2019’un ilk 4 ayında işsizlik ödeneği almak için İŞKUR’a yüzde 59 artışla 716 bin 535 kişi başvurdu. 2018’in ilk 4 ayında toplam 1.5 milyar lira olan işsizlik ödeneği, 2019’un ilk 4 ayında 2.6 milyar lirayı aştı.[90]

• İşsizlikte Avrupa ikincisiyiz… Avrupa’da bizden daha berbat durumda bir tek yüzde 18’lik Yunanistan kaldı.[91]

• İşsizlik, zincirlerinden boşalmış durumda ve Türkiye, tarihinin en yüksek işsizliğini yaşıyor… Türkiye, tarihinin en yüksek işsizlik oranları ve işsiz sayıları ile yüz yüzedir.[92]

• İşsizlik Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından biri olmaya devam ediyor.[93]

• OECD verilerine göre, en yüksek boşta gezer genç oranıyla Türkiye, AB ülkeleri içinde genç işsizliğinin en yüksek olduğu beşinci, genç işsizlik oranının sürekli olarak arttığı ikinci ülke. 1.2 milyon genç işsiz. Bu sayı giderek artıyor.[94]

• 16 yılda Türkiye nüfusu yüzde 23 arttı. İş bekleyenler dörde katlandı. İŞKUR aracılığıyla iş arayanların sayısı 2.5 milyon kişiye fırladı.[95]

• Yüzde 48’i erkek, yüzde 52’si de kadın olmak üzere toplam 2 milyon 751 bin kişi İŞKUR’dan iş bekliyor.[96]

Ve nihayet her bir dakikada 17 kişinin İŞKUR’a kayıt yaptırdığı[97] ve ortalama işsizlik oranının yüzde 5.9 olduğu OECD ülkeleri arasında işsizlik oranıyla birçok ülkeyi geride bırakan Türkiye, işsizlik, istihdam oranı, emeğin eksik kullanımı ve reel ücret artışı alanlarında dünyada en kötü ülkeler arasında yer alıyor.[98]

Bunun sonucu da şöyle oluyor: İŞKUR üzerinden 6 aylığına geçici iş başvurularında yaşanan, uzun kuyruklar ve işsizlerin birbirini ezmesi görüntülerine her gün bir yenisi ekleniyor. Sonuncusu işsizliğin yoğun olduğu Kilis’ten geldi.

Kilis’te, ‘Toplum Yararına Program’ (TYP) kapsamında 6 ay süreyle çalıştırılacak 3 bin 250 kişilik iş için binlerce kişi, İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluşturdu.

Kilis’te uzun kuyruk görüntülerin oluşması hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10.8 iken Kilis’te, bu oran İstatistik Kurumunun verilerine göre yüzde 16.8.

Resmi verilerin dışında gerçek işsizlik ise yüzde 40’ı aşıyor.

Görüntüler sadece Kilis’e özgü değil. Hükümetin, seçim öncesi Türkiye’nin her tarafında 6 aylığına geçici işçi alacağını duyurması ile birlikte Rize’den Zonguldak’a, Trabzon’dan Diyarbakır’a aynı görüntüler oluştu.

İŞKUR Trabzon İl Müdürlüğü tarafından ‘Toplum Yararına Program’ kapsamında 3 bin kişiye iş imkânı sağlanacağı duyuruldu.

Sabahın erken saatlerinden itibaren İŞKUR önünde kuyruklar oluşturan işsiz vatandaşlar içeri girmek isterken izdihama yol açtı.

Rize’de belediyeler, özel idareler ve bazı kurumlarda 6 ay geçici süre ile çalıştırılmak üzere toplum yararına programlar kapsamında 2 bin kişiye iş imkânı sağlanacağı açıklanmasıyla birlikte, başvuru yapmak isteyenler geceden kuyruğa girdi.

Diyarbakır’da, İŞKUR tarafından 6 ay süreyle işe alımı duyan kurum önüne akın etti. 4 bin kişilik işe, 5 saatte 5 bin kişi başvurdu.

Kadın-erkek, genç-yaşlı binlerce kişi başvurdu. Zaman geçtikçe başvurular 30 bini aştı.

Zonguldak İŞKUR İl Müdürlüğünce kamu kurum ve kuruluşlarına toplamda 900 kişinin alınacağının duyurulmasıyla kurum önüne koşan işsizler metrelerce kuyruk oluşturdu. Bu durum günlerce sürdü.[99]

 

EŞİTSİZLİK(LER)

 

Tekelci kapitalist Türkiye, doğal olarak bir eşitsizlikler coğrafyasıdır; “Eşitsizlikte Avrupa ikincisi”dir;[100] ezenle ezilen arasında giderek derinleşen bir uçurum söz konusudur.[101]

Şöyle ki…

• ‘Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) hesaplamalarına göre, yoksul ile zengin enflasyonu arasındaki fark 21.5 puanı buldu. Yoksulların enflasyonu, zenginlerin enflasyonundan 21.5 puan daha yüksek çıktı.[102]

• Türkiye’de gelirin dörtte biri konut ve kira harcamalarına gidiyor. Oran, en yoksul yüzde 20’de üçte bire yükseliyor. Hanehalklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı yüzde 24.7 ile konut ve kira harcamaları alırken, ikinci sırayı yüzde 19.7 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları aldı. En düşük yüzde 20’lik gelir grubunda bu oranlar sırasıyla yüzde 31.9 ve yüzde 28.6 olarak açıklandı. En zengin yüzde 20’lik gelir grubunda ise en yüksek payı yüzde 23.9 ile ulaştırma harcamaları alırken, konut ve kira harcamaları ile yüzde 20.9, gıda ve alkolsüz içecek harcamalarında oranlar sırasıyla yüzde 20.9 ve yüzde 14.6 oldu. Yoksulların gıda harcaması payı, zenginlerin payının iki katı oldu.[103]

• 2018’de ücretlilerden 83.3 milyar lira Gelir Vergisi alınırken, şirketlerin ödediği vergi 78.6 milyar lirada kaldı.[104] Vergi uzmanı Ozan Bingöl, Kurumlar Vergisi’nde tahsilat oranının yüzde 77’ye gerilediğini açıkladı.[105]

• TÜİK’e göre, 2017’de kişi başına düşen gelirde başı çeken il 65 bin TL ile İstanbul olurken, İstanbul’u 64.5 bin TL ile Kocaeli, 52 bin TL ile Ankara takip etti. Kişi başına geliri en düşük iller ise 14.1 bin TL ile Şanlıurfa, 14 bin TL ile Van, 12.7 bin TL ile Ağrı oldu. Bu rakamlarla İstanbul’da yaşayan ortalama bir kişi, Ağrı’da yaşayan ortalama bir kişiden 5 kat daha zengin.[106] Uludağ Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Kayhan Pala, sağlığa erişim konusunda Türkiye’nin doğusu ve batısı arasında korkunç bir eşitsizlik olduğunu belirterek “Türkiye’de ölen her üç kişiden biri 65 yaşını göremiyor. Kastamonu’da yüz kişiden 19’u, Şırnak’ta ise ölen yüz kişiden 56’sı, 65 yaş altıdır,” dedi.[107]

Makalenin devamı için



Bu yazı 12109 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI