Bugun...


Temel Demirer

facebook-paylas
“EVET”(İN EKONOMİSİN)E HAYIR!
Tarih: 12-04-2017 14:27:00 Güncelleme: 30-11--0001 00:00:00


“Biraz da dikiz aynasına bakın

Bakın gerinizde neler var

İşsizler

Yoksullar

Hastalar

Açlar.”[1]

 

Emekçiler için William Shakespeare’in, “Cehennem boş ve bütün şeytanlar burada,” betimlemesinde somutlanan bir ekonomik hâlle yüz yüzeyiz.

Kimleri “Olur mu öyle şey?” deseler de; siz, “Gerçekler görmezden geliniyor diye yok olmazlar,” diyen Aldous Huxley’in uyarısını kulaklarınıza küpe edin ve aklımızla alay edilen bugünlerde unutmayın: “Ipsa scientia potestas est/ Bilgi tek başına güçtür”…

Biliyorsunuz değil mi? Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) sayesinde, bir gecede yüzde 20’ye yakın zenginleştik.

Kurum’un ulusal hesaplarda yaptığı “güncelleme” ile: 720 milyar dolar olan milli gelir, 861 milyar dolara, 9 bin 257 dolar olan kişi başına gelir ise 11 bin 14 dolara yükseldi.

TÜİK’in revizyonu, sadece milli gelir değil, öteki verilerin üstüne de masalsı bir yıldız tozu serpti. Öylesine sihirli bir yıldız tozu ki bu, sadece milli gelirimiz değil, cari açık, bütçe açığının milli gelire oranı, tasarruflar, her şey daha olumlu hâle geldi.[2]

TÜİK Başkanvekili Mehmet Aktaş, “Biz olanı daha iyi ölçtük, yine revizyon olsa yine yukarı doğru olur,”[3] derken; bir gecede, bir kalem hamlesiyle (onlar milli gelir revizyonu diyor!) kişi başı milli gelirde 2 bin dolarlık artış yaşanıverdi.

Evet, evet TÜİK’e göre Türkiye’de halk olarak bir anda zenginleştik, hem de taş atıp da kolumuz yorulmadan... Müjdeler olsun zenginleşiverdik![4]

Ama ne ilginçtir ki TÜİK hesaplar sistemindeki revizyonla kişi başı geliri “artan” yurttaşların, aynı dönemde tüketim harcamaları yüzde 3.2 azalırken Türkiye 2016 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 1.8 küçüldü![5]

“Yalandan kim ölmüş” demek yetmez; “Bu dünyada birinin diğerini anlaması o kadar kolay bir şey değil,”[6] diyen Johann Wolfgang von Goethe ile Demokritos’un, “İnsanlığın yalnızca kendisinin konuşması, dinlemeye hiç yanaşmaması açgözlülüktür,” notunu anımsamak gerek!

 

I. AYRIM: GENELİYLE EKONOMİK HÂL(İMİZ)

 

“Çöken ekonomide varlık erimesi”nden[7] söz edilen ekonomik hâl(imiz)i Aslı Aydın, “İşsizlik artıyor, esnaf kepenk kapatıyor, borç batağı büyüyor,”[8] saptamalarıyla tarif ediyor.

“Lale Devri” nihayete ererken;[9] siyasi belirsizlik ve güvenlik endişeleri ile Türkiye’nin Kredi Temerrüt Riski (Credit Default Swap- CDS) 16 ayın zirvesine çıktı. ‘Bloomberg’in hazırladığı küresel iflas riski endeksinde Türkiye 10. sırada yer alıyor. Küresel risk sıralamasında ilk 10, Venezüella, Yunanistan, Ukrayna, Pakistan, Mısır, Kıbrıs, Rusya, Brezilya, Kazakistan ve Türkiye şeklinde…[10]

Özetle “Dışardan borç al, tüketimi besle, ekonomiyi büyüt” modeli artık bitti. Beş yılda ekonominin prodüktivite artış oranının sıfırda süründüğüne işaret ediyor Daron Acemoğlu… Dış kaynakla tüketimi körüklemeye devam etmek de olanaklı görünmüyor. Özel sektör net borcu 200 milyar doların üstünde seyrediyor. Borcu çevirme oranıysa yüzde 160 dolayında; 100 dolarlık borcu ödeyebilmek için 160 dolar borçlanmak ya da dolar bulmak gerekiyor.[11]

Para suyunu çekti, yıllardır dışarıdan gelen para ile Türkiye’yi yönettiler: Tamı tamamına 530.7 milyar dolar dış kaynak girdi ve kullandılar (2003’ten beri yıl yıl akan milyar dolarlara bakın: 7.1; 14.2, 37.3; 38.2; 45.3; 36.5; 9.2; 57.9; 64.3; 69.7; 72.2; 41.6; 11.2; 26 milyar dolar -2016-)

Para girerken hiç de dolar teröristliği söz konusu değildi, ama bu parayı har vurup harman savurunca, yollar-köprüler, tüketim tapınaklarına bol keseden harcanınca, ekonomi tıkandı, para damlamaya - geri çekilmeye başlayınca, bu kez “dolar teröristliği” gündeme geldi! Tabii bir de ülkenin mal varlıklarını satıp savurdular: 70 milyar.

Tepetaklak giden bir ekonomi var…[12] Reel sektörün döviz açığı 215 milyar dolar (2009’da 67). Toplumun tüketici kredi banka borcu: 250 milyar TL. Devlet + özel sektör dış borç toplamı: 416.7 milyar dolar.[13]

2004’ten başlayarak Tüketici Güven Endeksi’nin devamlı geri gittiği dikkati çekiyor. Endeksin yıllık ortalaması 2004’te 93.5 iken 2016 yılının ilk altı ayında 68.6’ya inmiş. Oran çok düşük ve normal sınır değeri 100. Bu sınırın üstü tüketimde iyileşmeyi, altı kötüleşmeyi gösteriyor.[14]

Bunlara bir ek daha: TL, 2016’da yüzde 20.89 düşüşle dolar karşısında en fazla gerileyen para birimi olurken iki yıllık düşüş yüzde 51’i geçti.[15] Paranın iki günde 9 kuruş değer kaybetmesinin sonucu da şu oldu: İki günde 60 milyon TL zarar…[16]

Erdoğan’ın Merkez Bankası’na yönelik sözlerinin yarattığı kur artışına dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Başka bir ifadeyse 60 tane saray yapılacak para havaya uçtu,”[17] derken; sadece kur farkından şirketlerin döviz borcu 81 milyar 875 milyon lira arttı. Bu rakam yaklaşık 60 Kaç-AK Saray’a denk geliyor.[18]

Türk Lirası’nın dolar karşısında uğradığı değer kaybı, kaçınılmaz olarak memur maaşlarını da eritti. Türkiye Kamu Sen’in yaptığı araştırmaya göre memur maaşları 2008 yılına göre aylık ortalama 130.4 dolar, 2015’e göre ise aylık ortalama 22.5 dolar değer kaybetti.[19]

Sanayide çalışılan saatin yüzde 1.3 arttığı[20] Türkiye’de,[21] ‘ITUC Global Poll 2014 Raporu’ başlıklı bir araştırmaya katılanların yüzde 85’i, hane gelirinin iki yıl içinde değişmediğini ya da geriye gittiğini söylüyor. Yüzde 99’u asgari ücretin insanca yaşamaya yetmediğini belirtiyor. Yüzde 86’sı gelecek nesillerin insan onuruna yakışır işler bulamayacaklarını düşünüyor. Yüzde 91’i ise Türkiye’nin işsizlikle ilgili politikalarını kötü veya çok kötü olarak değerlendiriyor.[22]

Ayrıca Türkiye Emekliler Derneği’nin (TÜ- ED), ‘Emekli Bireylerin Türkiye’de Yaşlılığa Hazırlık Durumları’ başlıklı araştırmasının sonucuna göre, Türkiye’de bulunan 8 milyon 77 bin 152 emekliden 1 milyon 801 bin 205’i hâlen çalışıyor, 3 milyon 301 bin 148 emekli ise iş arıyor.[23]

‘Sensormatic Güvenlik Hizmetleri’nin verilerine göre, perakende hırsızlığı Türkiye’de 2.1 milyar dolardan yüzde 25’lik artışla 2.5 milyar dolar civarına fırladı. Mağaza ve süpermarketlerde en çok çalınan ürünler ise bebek maması, bebek bezi, kazak ve et ürünleriyken;[24] emekliliğin “emeklilik” olmaktan çıktığı, yaşam yükünün ağırlaştı(rıldı)ğı[25] Türkiye’de sağlık da kanayan bir yaraya dönüştü.[26]

Bunlar elbette sömürge Kürt illerinde daha da ağır seyreder oldu. Örneğin TÜİK’in istatistiklerden hareketle yapılan bir hesaplamaya göre Kürt illerinde işsizlik artarken istihdam artışı ülke genelinin altında kaldı.[27]

AKP hükümetinin ‘Doğunun Paris’i diye Kürdistan illerine örnek gösterdiği G. Antep Türkiye’nin en borçlu ili oldu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinden yapılan derlemeye göre, 2014 yılında Türkiye’de nakdi kredilerin mevduata oranının en yüksek olduğu il G. Antep çıktı. Bu ilde, tasarrufların kredilere oranı yüzde 352.59 olarak gerçekleşti. Buna göre kentte yurttaşlar, 1 lirayı bankaya yatırırken, yaklaşık 3.5 lirayı da bankadan kredi çekerek harcadı.[28]

TESK Yönetim Kurulu üyesi ve ‘Diyarbakır Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği’ (DESOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu, 2016’da Kürt illeri genelinde 10 bin dolayında esnafın kepenk kapattığını ve 16 bin esnafın kredi başvurularının bankalar tarafından reddedildiğini söyledi. 2016 yılında Kürt illerindeki esnafın yüzde 12’i işyerini kapatmak zorunda kaldı.[29]

Çöküntünün yarı çapı genişliyor; 2016 yılın ilk sekiz ayında kredi kartı harcamaları yüzde 15.7 artarken, harcamalar içinde taksit yasağı olanlar başı çekti.[30]

Yine 2016 yılı Ekim’inde “batık” olarak adlandırılan tasfiye olacak alacakların toplam kredilere oranı yüzde 3.2’ye yükselirken kredi kartında oran yüzde 10’a yaklaştı.[31]

Özetle ‘Türkiye Bankalar Birliği’ (TBB) Risk Merkezi’nin Aralık 2016 verilerine göre, finans sektöründe batık krediler 16.7 milyar artışla 68 milyar lirayı bulurken bunun 21.8 milyar lirasını tahsil edilemeyen bireysel krediler oluşturdu. Tasfiye olunacak alacak tutarı bireyselde yüzde 23.4 artış gösterdi.[32]

Kredi kartları çevrilemezken; 2015 yılının ilk 5 ayında 276 bin adet çek için “karşılıksız çek” işlemi yapıldı. 10.8 milyar TL’lik çek ödenmedi. Karşılıksız çek ile ödenmeyen yükümlülüklerin toplamında 2014 yılının aynı dönemine göre yüzde 49 artış oldu.[33]

Bunun yanında 2016 Temmuz ayında, adet ve tutar bazında en fazla karşılıksız çek işlemi yapılan 5 il sırasıyla İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir ve Bursa oldu.

TBB Risk Merkezi’nin 2016’nın temmuz ayı çek raporuna göre, yılın ilk yedi ayında karşılıksız çeklerin adedinde 2015 yılının aynı dönemine göre yüzde 1 artış yaşandı. Bankalara ibraz edilen çeklerin sayısı 2015 yılına göre yüzde 8 azalarak 12 milyon adet olurken, bu çeklerin parasal tutarı yüzde 5 artışla 392 milyar TL’ye ulaştı.[34]

2017 Ocak’ında ibraz edilen çeklerin sayısı 2016 yılının aynı ayına göre yüzde 72 arttı. Karşılıksız çekin parasal tutarı 69 milyon liraya ulaştı. Ocakta karşılıksız çek adedi yüzde 44, tutarı da yüzde 30 oranında artış gösterdi. Bununla birlikte, çek kullanımı yüzde 73 oranında arttı.[35]

Bu tabloda yaklaşık 1.5 milyon kişinin çek verdiğini kaydeden ‘Kredi Kayıt Bürosu Genel Müdürü’ Kasım Akdeniz, “Bunlardan 310 bin kişinin hâlen ödenmemiş en az bir çeki var. Bu 310 bin kişinin elindeki çek defterinde hâlen keşide edilmemiş yaklaşık 4 milyon boş çek yaprağı var. Bu 4 milyon pimi çekilmemiş bomba demek,”[36] notunu düştü…

Böylelikle ilk elden ortaya çıkan sonucu Güngör Uras, “İflas erteleme kararları sayısı hızla artıyor. Ekonomideki yavaşlama sonucu zor duruma düşen şirketler mahkemelere başvurarak iflas erteleme kararı alıyorlar,”[37] diye formüle ederken; TOBB verilerine göre, 2016 Kasım’ında kapanan şirket sayısı 2015 yılına göre, yüzde 47.8 arttı.[38] Bir ayda 1073 şirket kapandı.[39]

‘Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun (TESK) verilerine göre 2016’nın tamamında 101 bin 614 esnaf işyerinin kapısına kilit vurdu. Bu sayı 2015’te 97 bin 715 civarındaydı. 2016 yılının son çeyreğinde her ay 10 bin esnaf kepenk kapattı. 2016’da 2015’e göre kapanan esnaf sayısı 4 bin civarında artış gösterdi.[40]

Yoksulluk büyüdü…

Evet Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın giderek zenginleştiğinden söz etmesine söz ediyor; ancak mutlak yoksulluğa mahkûm olan kesimden bahsetmiyor.

Cumhurbaşkanı, 14 yılda vatandaşın kredi borcunun 50 kat arttığına değinmiyor.

Dolar milyarderleri artarken 12.5 milyon insanın mutlak yoksulluğa mahkûm olduğunu belirtmiyor.

Banka hesaplarında en az 1 milyon lirası bulan mudilerin sayısı arttı. Örneğin 2016 yılının ilk 10 ayında 8 bin kişi artarak 100 bin 974’e kişiye ulaştı.

Milyonerlerin sayısı artarken aynı zamanda devlet yardımı almadan geçinemeyen aile sayısı da 6 milyonu aştı.

Gelir eşitsizliği her geçen gün artıyor. Gelir eşitsizliğinde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri içerisinde Türkiye ilk sıralarda.

Türkiye’de zenginler, yoksullar arasındaki uçurum büyüdü. En alttaki yüzde 10 ile en üsteki yüzde 10 arasında 12 kat fark bulunuyor.

TÜİK’e göre 12.5 milyon mutlak yoksul var.

Türkiye’de toplam istihdam içerisinde 2.5 milyon yoksulluk sınırının altında yaşıyor!

Toplumun yüzde 70’i ancak borçlanarak hayatlarını sürdürebiliyor![41]

DİSK Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan ‘Enflasyon ve Hayat Pahalılığı’ raporunun sonuçlarına göre, Haziran 2003-Haziran 2016 dönemleri arasında nüfusun en yoksul yüzde 20’lik kesimi için enflasyon yüzde 207, en zengin yüzde 20’lik dilim için ise yüzde 195 olurken;[42] Türkiye, milli gelirin dengesiz, düzensiz dağıldığı ülkeler arasında bulunmaktadır… Nüfusun yüzde 20’lik bölümlerine göre yapılan gelir dağılımında en az gelirli yüzde 20’lik kesim milli gelirin ancak yüzde 5.2’sinden pay almakta; bunu izleyen orta gelirliler grubunda 1.,2.,3., basamaklarda yer alan yüzde 20’lik gruplar sırasıyla yüzde 9.6; yüzde 14; yüzde 21 oranlarında milli gelire ortak olmaktadır.[43]

 

I.1) GİDİŞATIN YÖNÜ

 

Miguel de Cervantes’in, “Para her kusuru örter,” sözünü tashih eden gidişatta ekonomik hâl(imiz), “Gordiyon Düğümü”nü andırıyor…

Türkiye’nin dış ticaret açığı, 2016 Kasım ayı sonu itibarıyla, 50 milyar doları aşarak 50 milyar 403 milyon dolara çıkıp;[44] toplam (kamu artı özel sektör) borçlarının milli gelire oran olarak 2002’de yüzde 107.5 iken, 2015’te yüzde 129.5’e fırladığı[45] coğrafyamızda borçlar çevrilmezcesine ağırlaşıyor.

Soru(n)lar, kaynağı meçhul kara para ile “aşılmaya” çalışılıyor: Örneğin cari açık 2015’te 32.2 milyar dolar olurken, gizemli para girişi 2014 yılına göre 6 kat artarak 9.66 milyar dolara çıktı. Gizemli para en son 2011’de 8.3 milyar dolara çıkmıştı…[46]

Bunlara ek olarak “lokomotif” ilan edilen konut sektörü de teklemeye başladı. Örneğin 2016 Ekim’inde konut satışları 2015 yılına[47] göre, yüzde 25 artarken kredili satışlarda artış yüzde 72’ye yaklaştı. Yabancı alımlarında ciddi düşüş var. TÜİK 2016 Ekim ayı konut satış verilerine göre, “ipotekli satış” olarak ifade edilen kredili konut satışları yüzde 71.8 artış kaydetti. 130 bin 274 adet konut satışının 48 bin 119 adedi kredili satıldı ve böylece toplamdaki pay yüzde 36.9 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ise bir önceki 2015 yılın aynı ayına göre yaşanan yüzde 30 düşüş dikkat çekti. Yabancıya konut satışı 1.566 adede geriledi.[48]

Bu kadar da değil! Üretim teklerken,[49] ekonomideki daralma ve işsizlik tahsili gecikmiş alacakları büyütüyor. Yaklaşık 700 şirketin TMSF’ye devri batık kredileri daha da artıracak gibi…[50]

Bununla eş zamanlı kesitte ‘New World Wealth’in raporuna göre, Türkiye’yi terk eden dolar milyonerlerinin sayısı ise 2015 yılında yaklaşık bin iken, 2016 yılında bu sayı yüzde 500 artışla, 6 bini buldu;[51] yabancı sermaye akışı da aksamaya başladı…

Örneğin 2015’in ilk 11 ayında Türkiye’ye giriş yapan yabancı sermaye (35.2 milyar dolar) 2014’ün aynı dönemine göre 14.6 milyar dolar azalmıştır. Yabancı para girişi, milli gelirin yüzde 1.8’i oranında gerilemişti.[52]

İstihdam artışı için gerekli olan doğrudan yabancı yatırım girişi 2016 yılının ilk yarısında 2.2 milyar dolara inerken, kısa vadeli sermaye girişi 8.2 milyarla bu rakamı dörde katladı. Türkiye’ye döviz girişi 2015 yılın ilk altı ayında 8.6 milyar dolar iken, 2016 yılının ilk altı aylık döneminde 26 milyar dolara yaklaştı. Ancak ayrıntılara bakıldığında döviz girişinin büyük bir kısmı sıcak para kaynaklı oldu. Merkez Bankası verilerine göre, işsizliğin çift haneye çıktığı Türkiye’de istihdamın artırılması için kritik önem taşıyan doğrudan yabancı yatırımlar 2015’in yılın ilk altı ayına göre yüzde 57 azaldı.[53]

Türkiye’ye AB kaynaklı uluslararası doğrudan yatırım sermaye girişi, 2015 yılının ilk 5 ayında, 2014 yılının aynı dönemine göre yüzde 47.5 azalırken, Asya ülkelerinden gelen uluslararası doğrudan yatırım sermaye girişi ise yüzde 115 artarken;[54] yabancı yatırımcılar 2014’te elde ettikleri kazançlarından yaklaşık 13 milyar doları Türkiye’den transfer ettiler

11 Şubat 2015’de Merkez Bankası’nca açıklanan 2014’ün tamamına ait ödemeler dengesi verileri, yabancıların yaklaşık 13 milyar dolarlık kazançlarını resmi yollarla Türkiye’den transfer ettiklerini de ortaya koydu. Bu tutar 2013 yılında 13.5 milyar dolardı. Toplamı 13 milyar dolara yaklaşan ve resmi yollarla transfer edilen yabancı yatırımcı kazançları içinde faizler en önemli yeri tuttu. 2014’te 5.7 milyar dolara yakın faiz gelirlerini transfer eden yabancıların bu kazancı, toplamın yüzde 44’üne yaklaştı. Faiz transferlerinin 4.7 milyar dolarlık kısmı uzun vadeli alınmış kredilerin karşılığı olarak, 1.3 milyar dolarlık kısmı ise kısa vadeli kredi borçların faiz karşılığı olarak transfer edildiler. Yabancıların faiz kazançlarından transfer ettikleri miktar 2013’te de 5.8 milyar dolar dolayındaydı.[55]

Prof. Dr. Korkut Boratav’ın ifadesiyle, “Türkiye 2006-2014 arasında her yıl 10 milyar doların üzerinde faiz, kâr transferi ve borsa kazançlarını dışarıya pompalamış. Bazı yıllara bakıyorsunuz 50 milyara yaklaşan sermaye girişi yaşanmış. Dışarıya aktarılmayan sermaye kazancı, Türkiye’de tutuluyor. Türkiye’deki yabancı varlıkların milli gelire oranı 2007’de yüzde 74.6 idi. Kriz yüzünden 2008 yılında yüzde 52’ye düştü. Sonra adım adım çıkarak bugün yüzde 82.7’ye geldi. Bu ne demek? Ya dışarıya kar, faiz, borsa kazancı transferi ediliyor; ya da buradaki varlığın üstene varlık ekleniyor. Hisse senetleri arttırılıyor, eldeki devlet tahvillerinin hacmi, değeri artıyor. Kısaca Türkiye ekonomisi üzerinde emperyalizmin kontrolü artıyor. Bunu ya doğrudan kaynak aktararak ya da varlığını güçlendirerek yapıyor.

Bu yabancı varlıkların içinde anında, bugünden yarına çıkacak fonlar var. Bu sıcak varlıkların yabancı varlıkları içindeki oranı 2007-2014 yılları arasında yüzde 28’den yüzde 42’ye çıkmış.

Sonuç olarak Türkiye ekonomisinin emperyalist sistemdeki bağımlı konumu artmıştır. Dış dünyaya net kaynak transfer etmektedir. Bu durumun böyle olması kimi ilgilendirir? Burjuvazi ve sermaye açısından, hatta ‘bu vatana ne oluyor’ diyenler dışında sıradan insanlar açısından ‘yürüdüğü kadar yürür’ yaklaşımı var.”[56]

Bu kadar açmaz “OHAL ekonomisi”nin olağanüstü dayatmalarıyla aşılmaya çalışıldı…

Hurşit Güneş’in, “AKP iktidarının OHAL’i ekonomiyi de OHAL’e soktu!”[57] notunu düştüğü bu hâl; “Büyük servet transferi”[58] ya da gaspından başka bir şey değildi…

Örneğin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’in 6. ayında, FETÖ’ye finansal destek sağladığı iddiasıyla TMSF’ye devredilen şirket sayısı da 700’e yaklaştı. Fon bünyesindeki şirketlerin toplam değeri 60 milyar liraya, çalışan sayısının ise 40 bine dayanması gibi…[59]

OHAL gaspı, “Türkiye Varlık Fonu” (TVF) ile derinleştirildi…

Erinç Yeldan’ın, “Türkiye Varlık Fonu=Yandaş Kapitalizmi”[60] notunu düştüğü, TVF olarak adlandırılan garip bir “şey” var karşımızda… “TVF, kamu mallarının bir özelleştirmeyle (satılarak) sermaye sınıfına devredilmesi anlamına gelmiyor. TVF ile birileri devletin mallarına el koyuyor.

İlk atamalardan anlaşılacağı gibi, TFV’yi, ideolojik siyasi sadakatleri, siyasal İslâmı temsil eden AKP’nin liderine olan birileri yönetecektir. AKP’yi anlamaya çalışan yazılarımda, bilginin bir toplumsal kontrol ve ‘üretim aracı’, bu bağlamda da, artık-değere ulaşma aracı olduğuna; Müslüman entelijensiyanın, devlet iktidarını hedef alan İslâmcı bir hareketin egemen sınıfı olarak şekillendiğine birçok kez değindim. Bu sınıf, AKP döneminde, rant, ‘komisyon’ üzerinden biriktirdiği, bölüştüğü servetlerle bir kapitalist sınıfa dönüşmeye çabalıyor, devleti ve toplumu kendi gereksinimlerine göre dönüştürüyordu.

Ancak bir süredir bu dönüşümü destekleyen kaynaklar kuruyor. Bu durumda, bu sınıf, ‘mülksüzleştirerek biriktirme’ yöntemini benimsiyor. Önce, cemaatle ilişkili kapitalistleri mülksüzleştirdi. Şimdi de TVF ile de devleti mülksüzleştiriyor. Böylece de karşımıza bir “devlet kapitalizmi” değil, talancı bir ahbap çavuş kapitalizmi çıkıyor.”[61]

Çok önemli bir şey daha: TVF’nin Ticaret Sicili’nde yayımlanan içtüzüğü müthiş. 30 Ocak tarihli gazetedeki içtüzükte TVF harcamaları, 16 madde hâlinde listeleniyor:

“Tescil ve ilan giderleri, portföydeki varlıkların sigorta ücretleri, varlıkların saklama hizmetleri için ödenen ücretler, varlıkların nakde çevrilmesi ve transferinde ödenen ücretler, hukuki danışmanlık giderleri, pazarlama, portföydeki varlıkların satış ve dağıtım giderleri, alım satımdaki aracılık komisyon...” diye uzayıp gidiyor.

En şahanesi ise listenin sonundaki “t” maddesi “Yönetim kurulunca yapılması uygun görülen diğer harcamalar.” Hepsi bizim paramız biliyorsunuz değil mi? Şimdi daha iyi anlaşılıyor mu bu fon kurulurken neden Sayıştay denetimi istenmedi?[62]

I.2) KRİZ UYARISI!

 

Sürdürülemez kapitalizmin III. Büyük Bunalımı ile doğrudan ilintili olan kriz, konjonktürel görüngülerden bağımsız yapısal bir durumdur; tıpkı José Saramago’nun, “Gemin büyükse fırtınan da büyük olur,”[63] deyişindeki üzere…

“Krizin ayak sesleri”nden[64] söz edilen coğrafyamızdaki hâl, bu nitelemenin çok ötesindeyken; Prof. Hurşit Güneş’in, “Teknik anlamda bir kriz olmasa da koşulların olgunlaştığı”na dikkat çekmesi[65] kapitalist açmazın yumuşatılmasından başka bir şey değildir.

‘Oxford Economics’in “gelişmekte olan 13 piyasanın incelemesi”nde Türkiye’nin en kırılgan ülke çıktığı[66] unutulmadan; bu tür yanılgılardan uzak durmak gerek: Krizin ertelenmesi, onun olmadığı anlamını taşımaz; ekonomideki kriz gölgelense de, durumun sürdürülebilir olmadığı bir an dahi unutulmamalıdır.[67]

Alın size bir örnek: Alacak sigortası şirketi ‘Euler Hermes’in, ‘İflaslar: Buzdağının Görünen Ucu’ başlıklı raporuna göre, Türkiye iflasların güçlü artış gösterdiği ülkeler arasında… ‘Euler Hermes’, Türkiye’de iflasların 2017’de yüzde 5 artacağını belirtti. 2016 yılında 12 bin şirketin iflas ettiği tahmin edilirken 2017 yılında sayının 13 bine çıkacağı düşünülüyor.

Rapora göre Türkiye’de yıllık cirosu 50 milyon Avro’nun üzerinde iflas eden şirket sayısı 16 oldu. Bu şirketlerin toplam cirosu ise 2 milyar 233 milyon Avro’yu buluyor.

Raporda 2016’nın birinci çeyreği ve üçüncü çeyreği arasındaki büyük iflaslar şöyle sıralandı: Akfa Holding (189 milyon Avro ciro), Park Bravo (52 milyon Avro ciro), Hasırcı Tekstil (62 milyon Avro ciro), Yolbulan Metal (199 milyon Avro ciro), Çalışkan İç ve Dış Ticaret (106 milyon Avro ciro), Kablotek Kablo (57 milyon Avro ciro), Üçgül Çorapçılık (52 milyon Avro ciro), Real Hipermarket (283 milyon Avro ciro), Beğendik Mağaza İşletmeleri (180 milyon Avro ciro), Umt Yapı (50 milyon Avro ciro), Kurum Demir Sanayi (375 milyon Avro ciro), Dempaş Demirayak Grubu (81 milyon Avro ciro), Gold Teknoloji Market (196 milyon Avro ciro), Doğa Organik Gıda (174 milyon Avro ciro), Benlioğlu Yapı (90 milyon Avro ciro), Metro Elektronik (87 milyon Avro ciro).

Türkiye, iflaslarda 43 ülke arasında Güney Afrika, Hong Kong, Tayvan ve Britanya ile birlikte altıncı sırada yer alıyor. Bu ülkelerde de Türkiye’deki gibi 2017’de iflasların yüzde 5 artması bekleniyor.[68]

 

I.3) KARA PARA + MİLİTARİST BİRİKİM “PANZEHİRİ”

 

Kriz karşısında, egemen(ler)in panzehir(ler)i: (TVF benzeri iktisat dışı cebir ya da ceberut gasp yanında!) kara para + militarist birikimdir.

Mesela krizin ertelenmesinde -önemli bir faktör- olarak kara para…

Bilmiyor olamazsınız! AKP iktidarları döneminde ülkeye giren kaynağı belirsiz para 30 milyar dolara ulaştı. Bunun 20 milyar doları 5 yılda gerçekleşti. 2015 yılında kaynağı belirsiz para girişinde cumhuriyet tarihi rekoru kırıldı.[69]

Türkiye’ye kaynağı belirsiz para girişi, 2015’te 6 kat artışla 9.66 milyar dolara yükseldi. Merkez Bankası verilerine göre, kaynağı belirsiz para girişini ifade eden net hata noksan kalemi 2015’in tamamında 9,66 milyar dolar fazla verdi. Bu rakam 2014’te 1.56 milyar dolardı. Gizemli para girişinde bir yılda 6 katlık bir artış meydana geldi. 2015 yılında aylık bazda en yüksek kaynağı belirsiz para girişi 4.17 milyar dolarla şubat ayında gerçekleşti. Nisan ayında da 4 milyar doların üzerinde giriş oldu. En büyük para çıkışı ise 2 milyar dolarla ekim ayında görüldü.[70]

Kaynağı belirsiz para girişi 2016 Mayıs’ın da 1.85 milyar dolar fazla verdi. Yani Türkiye’ye Mayıs ayında 1.8 milyardan fazla kaynağı belirsiz para girişi yaşandı. Bu rakam beş aylık dönemde 2 milyar 622 milyon dolar oldu.[71]

Bunu bir diğer boyutu da Türkiye’den 11 bankanın vergi cennetindeki hesaplarda 142 milyar lirayı yönetiyor olmasıdır. Panama Belgeleri ile 11.5 milyon belgenin deşifre edilmesinin ardından ‘Derin Ekonomi’ dergisi, vergi cennetleri olarak bilinen Lüksemburg, Malta ve Bahreyn’deki hesaplarda 11 Türk bankasının 142 milyar lirayı yönettiğini açıkladı.

Panama belgelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen ve çocuklarına burs veren işadamı olan Gürmen Group’un sahibi Remzi Gür de var.

Erdoğan’ın, başbakan adayları arasında adı geçen damadı ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak’ın uzun yıllar yöneticilik yaptığı Çalık Holding de Panama belgelerinde yer aldı.

Çalık Holding’e önce Halk Bankası kredisiyle Sabah grubu satın aldırılmıştı. Sabah ve ATV zarar edince sattırılmış ve Çalık Holding’in sahibi olduğu Aktifbank’a “Passolig” kıyağı çekilmişti.[72]

 

PANAMA BELGELERİ’NDE YER ALAN İSİMLER (ALFABETİK SIRAYLA)

Abdülhamit Yurt

Abdülkerim M. Araz

Adan Tuncer

Adem Aykurt

Adil Kuralı

Adil Nazmi Özden

Adnan Polat

Ahmet Akyol

Ahmet Ali Ağaoğlu

Ahmet Fahri Yiğitbaşı

Ahmet Kibar

Ahmet M. Aydın

Ahmet Rasim Tükek

Ahmet Soybaş

Ahmet Toksöz

Ahmet Ünver

Ahmet Vefik Gözüm

Ahmet Yasin Çiftçi

Akbal Gündüz

Alaeddin Taman

Alain A. Danon

Ali Akman

Ali Altınbaş

Ali Can Verdi

Ali Cavit Akşehirlioğlu

Ali Cingillioğlu

Ali Fuat Ekşi

Ali İpeker

Ali Levent Orhun

Ali Öcal

Ali polat

Ali Somal

Ali Sulyak

Ali Ulvi Orhan

Alisdair G. Dündaş

Alon Ovadya

Alp Bülent Bulut

Alp Şenbay

Andre James Mullin

Arı Aslan Birol

Arif Kenenci

Arif Mehmet Madenci

Arif Özozan

Aslı Çetinceviz

Asuman Uygur

Atilla K. Köksal

Ayhan Karaosmanoğlu

Ayhan Mızrakçı

Ayhan Özdemir

Aykan Erdoğan Semizer

Ayşe Melis Börtcene

Ayşe Mina Bezmen

Aytek Savkan

Bahadır Teker

Barış Yiğit

Baysan Pamay

Behçet Kerem Ertan

Bekir Güreş

Benzat Yıldırımer

Beyazıt Özgan

Beyza Durmaz

Bilal Balcı

Birgül Akşehirlioğlu

Boris Gelman

Brad Langford

Buğra Kavuncu

Burak Başlılar

Burak Orucu

Burak Uygur

Bülent Dandin

Bülent Ferdağ Acar

Bülent Hakan Dülge

Bülent Karani

Can Ergenekon

Can Kadıköy

Can Senem Gürün

Caner Cevdet Akçalı

Cebrail Nakkaş

Celal Kölük

Cem Akçalı

Cem Şenbay

Cemal Metin Şekirden

Cenap Oğan Şengel

Cengiz Erdoğan

Cenk Küçük

Cihangir Vatandost

Cumhur Güzelçiftçi

Cumhur Kemal Turam

Cüneyd Yuzak

Cüneyt Özgümüş

Cüneyt Zencirci

Çalış Köroğlu

Çem Şirin

Daria Yurdaer

David Meen

Değer Şahbaz

Demir Birmek

Demir Girmek

Dezi Torel

Diloy Gülün Kılıç

Dupont Janti

Ece Özgümüş

Elif Güney

Elif Mirza

Elif Yakut

Eliza Nataşa İsrailyan

Emin Bitlis

Emine Bilge Baysal

Emine Neslihan Örnekal

????

Emir Evirgen

Emre Baysal

Emre Gürsel

Emre Kurttepeli

Emre Paksoy

Emre Yıldırım

Enver Eren Veral

Ercüment Gündem

Erdal Bastiyalı

Erdem Mirza

Erdi Bastiyalı

Eren Günhan Ulusoy

Erkan Erkek

Erkan Genç

Erkan Özmen

Erkut Mirza

Erkut Yücaoğlu

Erol Çarmıklı

Erol Kalkan

Erol Lodrik

Erol Sevimlisoy

Erol Tim Şahin

Erol Toksöz

Esat Kemal Denizeri

Esat Koray

Eser Tümen

Esin Günay

Esra Acar

Fatih Naci Yalçın

Fatma Tusgül

Feray Alpay

Ferhat Pazarbaşı

Fettah Tamince

Feyyaz Piroğlu

Fırat Tüzün

Fikret Has

Firuz B. Bağlıkaya

Frithjof Mathias Fuchs

Fuat Yalvaç

Geissler Cruz Graca

Gonca Yaprak Özdemir

Gökçen Adıgüzel

Gökhan Özdemir

Gökhan Şıkrak

Gül Delemen

Güldem Kurttepeli

Gülgün Akdağ

Gülsevin Çıtlak

Güneş Biray

Güray Zora

Gürsel Burak Öymen

Hakan Gönüllü

Hakan Murat Öztürk

Hakan Yabaş

Halis Demir

Halit Güran

Hamdi Karabulut

Harun Bayramoğlu

Hasan Burak Kaleli

Hasan Cansız

Hasan Özdemir

Hasan Semih Çıdam

Hasan Serdar Akçalı

Hasan Uçan

Hatem Duru

Hatice Cemre Birand

Hezi Darsa

Hüeyin Ayduk

Hünkar Karakaşlar

Hüseyin Başaran

 

Hüseyin Eden Mısırlı

Hüseyin Ersin Takla

Ian Connor

Indira Cruz Graca

İbrahim Betil

İbrahim Çelik

İbrahim Karakaş

İbrahim Kölük

İbrahim Romani

İbrahim Seyfettinoğlu

İbrahim Yetginler

İdil Yiğitbaşı

İdris Halil İbre

İhsan Çetinceviz

İhsan Metin

İlhan Kamış

İlhan Nejat Akdağ

İmre Barmanbek

İnan Altınbaş

İnan Kıraç

İpek Barbaros

İsmail Enes Algan

İsmail Erman Erdoğan

İsmail Öncel

İsmail Özek

İsmail Yalçın Delemen

İsmet Mura

İzak Alaluf

İzak Koenkaş

Jane Carolyn Robson

Jean-Marie Jegoux

Jeki Levi

Jose L. Suares Montano

Joseph Saso

Kadir Onur Lüleci

Kadir Surui Drin

Kazım Recai Ayanoğlu

Kemal Güleryüz

Kemal Tahir Güleryüz

Kenan Özkazım

Kerim Erben

Kerim Eren

Kerim Kumla

Kimmo Tapio Haapa

Kirkor Murat İsrailyan

Kora Haver

Korhan Akkok

Kurt Korkut Jolker

Levent Koper

Liya Düvenyaz

Lusintak Tüzün

Lütfü Küçük

Mahir Zra

Malatya Kohen

Maria L. R. Mazariegos

Marina Niermann

Matilde Venturi

Mazlum Hüseyin Utabay

Mehmet Ali Birand

Mehmet Ali Fincan

Mehmet Ali Kantar

Mehmet Aydın

Mehmet Aydınlıoğlu

Mehmet Burak Vardan

Mehmet Cem Bodur

Mehmet Dilber

Mehmet Duru

Mehmet Emre Zorlu

Mehmet Erden Kışlal

Mehmet Erkan Erkek

Mehmet Esat Uluveren

Mehmet Hattat

Mehmet Levent Küçük

Mehmet Necati Yağcı

Mehmet Satuk

Mehmet Sepil

????

Mehmet T. Karakaya

Mehmet Tolga Güney

Mehmet Turgut Ebrem

Mehmet Uğur Esin

Mehmet Yeşildere

Mehmet Yeşildere

Mahmut Levent

Merve Harzadin Saha

Mesut Sandıkçı

Mete Gürsel

Mete Kerimoğlu

İlyas Murat

Mine Ekal

Mine Kaya

Mordo Damon

Moris Algazi

Mualla Özdemir

Muharrem Turmuş

Murat Asal

Murat Barış Tansever

Murat Başer

Murat Doğan Erden

Murat Esen

Murat Koray

Murat Saner

Murat Saner

Murat Simaylı

Murat Sungur Bursa

Murat Türel

Murat Türel

Murat Tüzün

Musa Yahya

Mustafa Akgün

Mustafa Alp

Mustafa Arhan Kayar

Mustafa Doruk Yılmaz

Mustafa Ersan Sevdisan

Mustafa Ertan Sevdisan

Mustafa Halidun Pasin

Mustafa Lebib Mısırlı

Mustafa M. Günyeli

Mustafa Mirze

Mustafa N. Abacoğlu

Mustafa Necdet Bezmen

Mustafa Tatlıcı

Mustafa Tuna

Mustafa Uğur Demirci

Muzaffer Sumru Akçalı

Mükremin Altuntaş

Müslüm Fincan

Naci Pırlanta

Naime Kohen

Nazmi Canbaz

Neal Lindsey

Necmettin M. Ürgüplü

Necmi Alper Sümer

Nelson Kent

Nevzat Balkır

Nihat Cem Ertem

Nihat Yalvaç

Nilay Alpaslan

Nilüfer Sayder

Nur Delemen

Nurcan Yılmaz

Nurettin Baykara

Nurettin Çarmıklı

Nurettin Eroğlu

Nuri Güzel

Nuri Osman Akgül

Nusret Altınbaş

Oğuz Çarmıklı

Okan Bahşiş

Okan Yücel

Oktay Bıçakçıoğlu

Oktay Leblebici

Olgun Zorlu

Olivia E. Dara Thong

Onur Sait Aksu

Orhan Çelikkol

Orhan Eşref Çelikkol

Orhan Remzi Karadeniz

Orkun Özek

Osman Soybaş

Ömer Çelik

Ömer Sabancı

Ömer Tuğrul Bilhan

Öner Mahmut Tezcan

Özcan İşsever

Özcan Tahincioğlu

Özgecan Kızıldağ

Özkan Taman

Özlü Yalaza

Pakize Oya Narin

Prodromos Kürükoğlu

Raim Tabakoğlu

Refik Arif

Reful Saso

Remzi Gür

Rıfat Emre Sönmez

Rıza KaanFeratoğlu

Rıza Kutlu Işık

Rıza Oğuz Bozkurt

Rıza Kutlu Işık

Robert Bell

Ronald Cruz Graca

Rüksan Ürgüplü

Rüşdü Saracoğlu

Sabahattin Su

Sadık Burak Yahşi

Salahattin Bastıyalı

Salahattin Baysal

Sami Herman

Sarkis Semerciyan

Sebahattin Somal

Seda Gengörü

Sedat Uyar

Sedef Betil

Sedef Güven Gevrekyan

Sedef Öztürk

Selçuk Ilgaz

Selim Koray

Selim Salamon Koen 

Semih Özsoy

Semra Turgut

Senan İdin

Serdar Bilgili

Serdar Şaşman

Sermet Kolçak

Sermet Kolçak

Sibel Güler

Sibel Pensoy

Sinan Tülün

Sitare Leyla Acar

Sitare Leyla Eren

Sitare Önür

Sofu Altınbaş

Soner Yalvaç

Steven Chappell

Suat Çoban

Susanne Pape

Süha Bilal

Süleyman Bacalan

Süleyman Behiç Akerman

Sümer Tarhan

Süreyya Sarp Onataslan

Şahin Sezgin

Şerif Adıyaman

Taha Altaylı

Tijen Çıdam

Tolga Çayırlı

Tolga Işık

Tolga Moral

Tufan Aytekin Gültekin

Tuna İpekkan

Tuncay Özilhan

Tuncer Adnan

Tülay Ulusoy

Ufuk Koç

Uğur Sarıgülle

Uğur Türkmen

Uğur Yenal

Uruz Ersözoğlu

Ülker Mirza

Ümit Aykut Taftalı

Ümit Sandıkçı

Ümit Yener

Vakkas Altınbaş

Vasıf Uçular

Vedat Anjel

Vedat Güven

Vildan Güleryük

Virna Ender Levi

Virna Levi

Vitali Antebi

Volkan Coşkun

Vuslat Doğan Sabancı

Yanni Simanto

Yasin Aydın

Yasin Vural

Yervan Tüzün

Yervan Tüzün

Yıldız Gül

Yılmaz Hakan Karadayı

Yiğit Güler

Yusuf Çağlar Gözüaçık

Yusuf Önder Eren

Yusuf Ziya Çubukçu

Yusuf Ziya Kabaoğlu

Yüksel Tiryakioğlu

Zafer Tangil

Zahit Kırkan

Zeynep Berna Akgöze

Zeynep Sema Üçer

Zübeyir Akyol

Zübeyit Akyol

 

Ve Çiğdem Toker’in, ‘Bayraktar İHA’larının Bütçeye Maliyeti?’,[73] Güntay Şimşek’in, ‘Altay Tankı İhalesinde İpi Kim Göğüsler?’[74] başlıklı yazılarında altı çizilen militarist birikim meselesi…

Türkiye’nin toplam ihracatı 2014’te yüzde 4.3 artarken, savunma sanayi ihracatı yüzde 18.7 yükselerek 1.6 milyar dolara çıktı. Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir, 2023 yılı hedefimiz 25 milyar dolar, bu hedefe ulaşmak için yüzde 20’li artışlar gerekli,” dedi.[75]

2014’ü yüzde 18.7 artış ve 1.6 milyar dolarlık ihracatla bitiren savunma sanayi, 2015’te 2 milyar dolara çıkmayı hedefliyorken;[76] savunma sanayi giderek büyüyor. Yıllık 5 milyar dolarlık bir üretim gücüne sahip. Yılda 2 milyar dolara yakın ihracat yapıyor.[77]

‘Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın (SSM) verilerine göre 2014 yılı itibarıyla, 356 projenin maliyeti 59 milyar 323 milyon 973 bin 964 lira oldu. Projelerin bedeli, 21 bakanlıktan 19’nun 1 yıllık bütçelerini aşıyor.

Yurttaşların cebinden alınan vergilerle oluşturulan Müsteşarlık bütçesinden 59 milyarı aşan harcama yapılmış. Sadece 2014 yılı içerisinde sözleşmesi imzalanmış 10 projenin toplam maliyeti 7 milyar. Müsteşarlığın 2014 yılı savunma harcamaları içerisinde 5 milyar 891 milyon 589 bin 78 liralık bir tutar “stratejik amaçlar” başlığında yer alıyor. Yine aynı yıl 3 adet, yaklaşık 34 milyon lira bedelli olan AR-GE projesi imzalanmış. Özetle ‘Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ (SSDF) 2014 yılı geliri 3 milyar 347 milyon olmuş, gideri ise 3 milyar 607 milyon lira olarak gerçekleşmişti.[78]

Çok anlamlı bir şey daha: Toplumsal olaylara müdahale aracı (TOMA) üreticisi Katmerciler, 30 yıl önceki kuruluşundan bu yana en yüksek gelir ve kârını 2015 yılında elde ettiğini açıkladı. Katmerciler’den yapılan açıklamada, “Katmerciler, gelirlerini yüzde 83 artırarak 310 milyon liraya, esas faaliyet kârını yüzde 153 artırarak 45.7 milyon liraya yükseltirken şirketin net kârı yüzde 103’lük artışla 18.6 milyon lira oldu” denildi. 2014 Ekim ayında da Emniyet Genel Müdürlüğü ile 65 adet TOMA için 13.68 milyon euro ve kasım ayında da 50 adet TOMA için 11.78 milyon euro olmak üzere toplam 115 TOMA için 25.46 milyon euroluk sözleşme imzalamıştı.[79]

Sakın ola unutulmasın: Kriz dönemlerinde, militarist birikim dalı kapitalizmin can simididir.

Yazının devamı için



Bu yazı 2596 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI