Bugun...


Temel Demirer

facebook-paylas
KAPİTALİST İKTİDARIN EĞİTİM(SİZLİĞ)İ VE COĞRAFYAMIZ-) AKP PATENTLİ DEVLET VE EĞİTİM
Tarih: 09-12-2017 10:15:00 Güncelleme: 09-12-2017 10:21:00


III.1) AKP PATENTLİ DEVLET VE EĞİTİM(İ)

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Fiziki sorunları çözmeyi başardık ama zihinleri aynı düzeyde güçlendiremedik. Okullarımızdaki eğitimin içeriğinin kalitesinden, daha da önemlisi mantalitesinden memnun değilim,” dediği[41] Türk(iye) eğitim(sizlik)i AKP iktidarı döneminde, “yapboz tahtası”na dönüştü.

15 yıl boyunca Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı ve son olarak da İsmet Yılmaz Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı eğitim sistemi adeta yamalı bohçaya döndü.

 

AKP DÖNEMİNDE EĞİTİMDEKİ DEĞİŞİKLİKLER[42]

2003

Üniversitelere girişte kat sayı uygulamasındaki fark artırıldı...

2004

Müfredatta AKP dönemindeki ilk değişiklik yapıldı...

2005

Lise eğitimi 3 yıldan 4 yıla çıkarıldı...

2005

Liseye girişte LGS yerine OKS sınavı getirildi...

2007

OKS yerine SBS getirildi...

2009

Üniversiteye girişte ÖSS yerine YGS ve LYS getirildi...

2009

Üniversiteye girişte kat sayı uygulamasına son verildi...

2010

Liseye girişte tek sınavlı aşamaya dönüldü...

2012

5+3 temel eğitim, 4+4+4’e dönüştürüldü...

2014

Liselere girişte TEOG uygulaması başladı...

2017

Müfredat değiştirildi...

 

Bu elbette boşuna değildi. Çünkü her rejim tahayyül ettiği devlet, toplum ve birey ilişkini yaratmak için önce eğitim sistemine yönelir ve rejim değişikliğinin temeli eğitim yoluyla atılırdı. AKP tam da bu gerekçe ile “Yeni Türkiye” ve “Yeni Rejim” için toplum yapısına yöneldi. Eğitim politikasının merkezine mezhepçi bir rejimin kurumsallaşmasına sosyolojik zemin yarattı. Eğitim yoluyla emre itaat kulluk ilişkisine dayalı toplum…

Tek adama dayalı mezhepçi ve otoriter rejim inşasının temeli, tümüyle olmasa da bir ölçüde eğitim yoluyla atılmıştır. Geçmişten günümüze eğitimin dinselleştirilmesine katkı sunanlar bugünkü tablonun sorumlularıdır.[43]

AKP Milli Eğitim Bakanlığı da bu yolda İslâmcılığı referans alıp, eğitimin sistematik şekilde dinselleştirmiş ve kurumsallaştırmıştır.

Çocukların bu dünyada geleceklerini belirleme haklarını ellerinden alıp, öte dünyaya feda ettiren bir eğitim sistemini egemen kılmışlardır. AKP bunda ısrarlıdır. Bu eğitim anlayışı aynı zamandan hedeflenen mezhepçi rejimin inşasına zemin hazırlamaktır. Bu nedenle de hukukun, insan, çocuk ve eğitim haklarının evrensel değer ve ilkelerini ayaklar altına almaktadır.

Niteliksiz, mezhepçi, tekçi, paralı ve bilimsel olmayan dinselleştirilmiş eğitim ile çocuklarımızın geleceğinin gaspı kurumsallaştırılmıştır.

Bu süreç tamamlanırken, kamucu, laik, sosyal olan tahrip edilmektedir. Örneğin tüm kamu hizmetlerinde olduğu gibi, bir yandan kamu eğitimi yandaş İslâmcı piyasaya teslim ediliyor, diğer yandan din adamlarına ve din eğitimlerine zemin hazırlanıyor. Hem yeni rejimin kurucu ideolojisine, hem de yandaş İslâmcı sermayenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, eğitimde tahrip edici dönüşümler yaşanıyor.

Yani AKP eliyle 14 yıldır eğitim sistemi, kurumsal ve ideolojik olarak yeniden yapılandırılmış ve dinselleştirilmiştir.

AKP iktidarı, OHAL ve KHK’ler ile eğitim sisteminde, kadro değişimini de hedefleyerek, 30 bin 470 öğretmen meslekten çıkardı. MEB’deki kadrolu öğretmen açığının 150 bin civarında olduğu ifade ediliyor. Eğitim sendikalarının ifadesiyle “1 milyon 511 bin 200 öğrenci öğretmensiz” kalmış.

Çıkarılan eğitimcilerin yerine, kendi yandaşlarını atayacak mekanizmalar kurmuşlardır. Örneğin, yeni öğretmen atamaları ise, yazılı sınavdan daha çok sözlü sınav ile yapılarak, yandaşlık atamasına dönüştürülmüştür.

Eğitimciler İslâmcı kesimlerden, tarikatlardan, cemaatlerden takviye edilirken, okul kitapları bilimsel ve dünyevi olmaktan daha çok ideolojik ve uhrevi hâle getirilmiştir.

AKP, sadece bugünün değil, geleceğin toplum yapısını kuşatmak için, çocuk ve genç yaşa yönelmek için eğitim politikasının merkezine laiklik ve bilimsellik karşıtlığı olan, gerici ve dinci eğitimi koymuştur.

Bir yandan eğitimi piyasa merkezli tüccar anlayışa göre yönetirlerken, özellikle de yandaş cemaat ve tarikatlara ait vakıflara ve özel okullara doğrudan destek ve teşvik adımları atılmıştır. Merkezi hükümetin ideolojik koruması altındaki vakıflara arsa, okul ve benzeri teşvikler AKP’li yerel yönetimler tarafından hızlandırılmıştır.

Eğitim, bugün aklı ve kamuculuğu değil, vahiyleri referans alarak, İslâmcı vakıflara terk edilmektedir. Böylece laik, bilimsel ve kamucu eğitim alanı yok edilmektedir. İslâmcı sermaye ve vakıflara terk edilmiş eğitim alanı giderek daralmaya yüz tutmuştur.

Siyasal İslâmcıların kendi iç çatışmaları ve eğimde alan yaratma savaşlarının sonucu, AKP dershaneleri özel okullara dönüştürüyor. Bununla da kalmıyor, kamu okullarından esirgediği kaynakları, yandaş İslâmcı vakıflara ait özel okullara aktarıyor.

Kamu kaynakları hem eğitimin ticarileştirilmesi, hem de eğitim dinselleştirilmesine hizmet ediyor.

MEB’in 2015-2016 öğretim yılı verilerine göre, 1.149 imam hatip lisesi ve 1.961 İmam Hatip ortaokulunda toplam 1 milyon 201.500 öğrenci varmış. Şimdi bu sayı daha da artacak. Çünkü kapatılan okullar imam hatipleşiyor.

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası kapatılan 1060 okulun yüzde 80’inin, hiç de ihtiyaç duyulmayan ve talep olmayan imam hatip okuluna dönüştürülmesi başka nasıl açıklanabilir? Neden ihtiyaç duyulan Fen, Sosyal Bilimle, Güzel sanatlar okullarına dönüştürülmedi?

 

AKP’NİN 15 YILLIK EĞİTİM KARNESİ’NDEN VERİLER[44]

FETÖ 2009-2011’DE ARTTI

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 6 bakan değişti. 2002’de ilk bakan göreve geldiğinde, 1300 bakanlık yöneticisi bir gecede görevden alındı. AKP iktidarının özellikle 2009 ve 2011 yılları arasında milli eğitimde FETÖ’nün etkisinin oldukça artmış olduğu dikkat çekiyor.

4. BAKANLA BİRLİKTE

4+4+4 eğitim modeline geçildi.

5. BAKAN DÖNEMİ

Dershaneler kanunu çıkarıldı. 420 MEB merkez ve 40 bin taşra yöneticisi görevden alındı.

TAŞERON EĞİTİM

İsmet Yılmaz döneminde de Türkiye Maarif Vakfı kuruldu. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması getirildi, taşeronluk eğitim sistemine de girmiş oldu. Çok sayıda vakıf ve derneklerle protokoller imzalandı. Ortaokul düzeyinde özel yurt açılması için yasal düzenleme yapıldı.

OKULLAŞMA GERİLEDİ

İktidarın son dönemlerinde okullaşma oranı, okul öncesi eğitimde yüzde 9, ilkokulda yüzde 7.6 ve ortaokulda yüzde 3 geriledi. 2017 yılı itibarıyla okullaşamayan öğrenci sayısı, okul öncesinde yaklaşık 922 bin, ilkokulda 482 bin ve ortaokulda ise ne yazık ki 249 bin olarak gerçekleşti.

ÇOCUKLAR VAKIFLARA TESLİM

AKP iktidarında 13 bin 800 köy okulu kapatıldı. Yatılı ilköğretim bölge okullarının sayısı azaltıldı. Yoksul ailelerin çocukları vakıf ve derneklerin   eline teslim edildi.

ENSAR EĞİTİME GİRDİ

MEB 2017’nin temmuz ayında yaptığı protokollerle İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı ve Birlik Vakfı’nın eğitim alanına girmesine neden oldu. Protokollerle vakıfların istedikleri gibi eğitim alanlarında faaliyet yapabilmesinin önü açıldı.

 

Şunları da aktaralım:

• AKP’nin eğitimi dinselleştirme politikası kapsamında sürdürdüğü “aralıksız din eğitimi” büyük çoğunluğu 2017 yılında açılan 77 bin kursla devam ediyor. İlk dönemi sona eren yaz Kur’an kurslarına 2.5 milyon çocuğun katıldığı belirtildi. İkinci dönemde ise hedef 3 milyon çocuk…[45]

• AKP, talep olmamasına rağmen sayısı giderek artırılan, mezunlarına devlet kadrolarında iş vaadi olmak üzere birçok teşvike rağmen cazibe kazandırılamayan imam hatipler için makyaja gidiyor. Fiziki durumu uygun olan imam hatip okullarının bahçelerine cami yaptırılacak. İçinde özel Kur’an okuma odaları da bulunacak okullar, gece gündüz açık olacak…[46]

• AKP Hükümeti, başarısızlıkları sınavlarla tescillenen imam hatiplilere proje okulların kapısını sınavsız açıyor…[47]

• AKP hükümetinin 15 yıllık iktidarında liselere geçiş sistemi 6. kez değişecek. Sınavsız geçişi içeren sistemle ilgili sendikalardan imam hatip ve torpil uyarısı dile getiriliyor…[48]

• Bursa Orhangazi’de AKP’li belediyenin yaptırdığı Zafer Ortaokulu’nun yönetimi, velilere çocuklarının cuma namazına götürülmesi için izin vermeleri yönünde bir belge gönderdi. Tüm velilere gönderilen belgede “Çocuğumu cuma namazına göndermek istemiyorum” diye bir seçeneğin yer almaması dikkat çekti…[49]

Toparlarsak; üniversitelerde yaşananlar, atılan, konuşması yasaklanan, tartaklanan hocalar, postallar altında çiğnenen cüppeler, yerlerde sürüklenen öğrenciler bir yanda; öte yandaysa, “Dindar ve kindar bir nesil” hedefiyle AKP amaçladığı yolda ileri adımlar attı…

-İmam hatip ortaokulları 2012-2013’te 1.099 iken, 2017’de 1.961...

-İmam hatip liseleri 2002-2003’te 450 iken 2017’de 1.149…

-15 yıl içinde imam hatipli öğrenci sayısında artış, 20 katın üstünde!

-Zorunlu din derslerine eklenen seçmeli din dersleri muhafazakâr bölgelerde zorunluya dönüştü. Uzmanlar, “Dünyada 12 yıllık zorunlu eğitimde 33 din dersi bulunan başka ülke yok” diyor. İran’da bile bizimkinden daha az din dersi var.

-Kız çocukların okullaşması azaldı. Liseyi bitirmeden ayrılma oranı yüzde 35.

-Tüm müfredat çağdaş normlardan uzaklaşıp dincileşti. Fizik, kimya, biyoloji, astronomi, din dersi bilgileriyle çeliştiği için iktidar zihniyetine uyduruldu.

-Eğitim kadrolarında bilgi, liyakat dışlanıp yandaşlık ve siyasal tercihler etkili oldu.[50]

- “Proje okulları”yla neredeyse tümü Anadolu ve fen liselerinden olmak üzere binlerce öğretmen rotasyon listelerine alındı... Köklü başarılı okullardan deneyimli öğretmenler uzaklaştırıldı.

-15 Temmuz sonrasında FETÖ’cü diye tutuklanan “hoca”ların yazdığı, yanlış bilgiler içeren kitaplar yıllarca öğrencilere okutuldu.

-Müfredatta 2005, 2009, 2012, 2016’da ha bire “pardon” denilip değişiklikler yapıldı...

-Sonuçta: Matematik bilmeyen, kendi dilini konuşup yazamayan, soyut düşünemeyen bir kuşak yetişti...[51]

Özetin özeti “AKP bir yandan eğitimi dinselleştirirken diğer yandan da kendi yandaş sermaye kesimine proje sağlayan, eleman temin eden bir uygulamayı hayata geçirmek istemektedir.”[52]

AKP patentli devletin, eğitim ile ilişkisine gelince; bilmeyen yok: Kendi besledikleri iktidar ortaklarıyla birlikte... Kritik noktalarda konuşlanmalarına destek oldukları veya göz yumdukları FETÖ mensuplarının... Giriştikleri 15 Temmuz kalkışmasını bahane eden iktidar... ilan ettiği OHAL çerçevesinde... yayınladığı KHK’lerle... bütün bürokraside ve üniversitelerde geniş çaplı tasfiyelere devam ediyor…[53] Mahkeme kararlarına dayanmayan ve adalet mekanizması tarafından da denetlenmeyen bu tasfiyeler, sadece idari kararlarla yapılıyor.[54]

Fırsatı ganimet bilenler, açıkladıkları MEB zorunlu Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinin taslağıyla da niyet ve eğilimlerini net biçimde ortaya koyuyorlar! Dini devlet arzusunu ve ümmet esaslı bir toplum modelini hedefleyen taslak müfredatta cihat, tıpkı namaz gibi, oruç gibi bir ibadet olarak görülmektedir. Böylece namaz kılsan da, oruç tutsan da aynı zamanda cihat etmiyorsan ibadetlerini tamamlamış olmayacaksın gibi bir anlayışa zemin oluşturuluyor.

Hızla kimi verileri bir kez daha sıralarsak…

• MEB eğitimi dinselleştirme çalışmaları anaokuluna kadar indi. MEB’in eğitim alanında dini vakıflarla gerçekleştirdiği protokollerin ardından İl Milli Eğitim Müdürlükleri, yeni eğitim öğretim döneminde Türkiye’nin dört bir yanında müftülükler ile protokol imzalamaya hız verdi.

Eğitimi din görevlilerine teslim eden protokoller kapsamında, anasınıfından başlayarak anne ve babalarının adlarını bile hafızlarına almakta zorlanan çocuklar dini eğitim ile karşı karşıya kalacak. Zorunlu din dersi 4. sınıfta başlasa da MEB, il müftülüklerle protokol imzalayarak bu derslerin seviyesini 4 yaşına indiriyor.

Okulöncesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kreş sayısı artıyor. Okulöncesi eğitim alan tüm çocuklar arasında bu kurumlara devam eden öğrencilerin oranı geçen yıl yüzde 1.7 iken, 2016-17’de yüzde 3.6’ya yükseldi...[55]

• MEB yürüttüğü, “Evin Okula Yakınlaşma Projesi”nin Nisan 2015 itibariyle 141 imam hatip okuluna ulaştı…[56]

• Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki Cavit Çağlar Ortaokulu’nda 2016 Haziran’ında Konyevi tarikatından Seyda Muhammed Konyevi’ye ait “Ramazan Risalesi ve Üç Aylar” kitabı dağıtıldı. Kitapta, “Herhangi bir hayvan veya ölü ile cinsel ilişkide bulunarak, ya da istimna ile menisi akan kimsenin orucu bozulur, yalnız kaza gerekir” gibi skandal ifadeler yer aldı. Konuyla ilgili soruşturma başlatıldı, ancak okul müdürü Nurettin Köksal’ın Nilüfer ilçesinde Yolçatı Şehit Coşkun Çalı Orta Okulu’na okul müdürü olarak atandığı ortaya çıktı…[57]

• İki bakanlık arasında imzalanan protokolle izleme odaları oluşturulacak, şifreler emniyetle paylaşılacak… OHAL döneminde artırılan güvenlik önlemlerinin ardından, Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan işbirliği protokolü ile okullardaki güvenlik tedbirleri artırılarak yenilendi. Lise, ortaokul ve ilkokullar artık İçişleri Bakanlığı tarafından risk değerlendirmesi kapsamında üç farklı grupta derecelendirilecek, okullarda kamera sistemi ile izleme odaları oluşturulacak ve kameralar polis tarafından uzaktan takip edilecek. Bu protokol dışında, İçişleri Bakanlığı yayınladığı genelge ile okul binaları, yurt ve öğrenci pansiyonlarının dört cepheden resimleri ile krokilerini il milli eğitim müdürlüklerinden isterken, Milli Eğitim Bakanlığı da okullardaki güvenlik tedbirlerine ilişkin denetimlerini artıracak…[58]

• Yeni öğretim döneminde Ensar Vakfı okullarda daha etkin olacak. MEB’in yenilediği protokole göre Ensar, ülke genelinde ortaokul ve liselerde kültürel, sportif kurslar açabilecek. Ensar,      “kamuya yararlı” bir vakıf. Bundan beş yıl önce vergi muafiyeti kazanmış. Ona “kamuya yararlı” vakıf statüsü kazandıran Bakanlar Kurulu kararının altında, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın imzaları var. Vakfın, ekonomik aktörlerle bağlarının güçlenmesi de zaten bu statüden sonra yoğunlaşıyor. Kamuya yararlı vakıf olmanın iki önemli avantajı mevcut: İzin almadan yardım toplayabiliyor. Damga vergisi, KDV istisnası, veraset ve intikal vergisi, mülkiyetindeki gayrimenkullerin emlak vergisi gibi muafiyetleri var…[59] 

• Adalet Bakanlığı, zorunlu din dersinden muaf olmak isteyen öğrencinin velisinin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda tartışma yaratacak bir savunma yaptı. Bakanlık, AİHM’in zorunlu din dersi uygulaması nedeniyle Türkiye aleyhine verdiği kararlara rağmen zorunlu din dersini, AİHM’in İsviçre’ye karşı açılan “yüzme dersinden muafiyet” kararına dayanarak savundu…[60]

• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), daha çok Alevî yurttaşların başvurusu üzerine Türkiye’deki din dersinin bu hâliyle zorunlu okutulamayacağına dair kararlar almış, Türkiye’yi gerek müfredatı gerekse muafiyet koşullarını değiştirmeye çağırmıştı, ancak hükümet oralı olmamıştı. Hükümet son olarak ise müfredatta makyaj niteliğinde değişiklikler yapacağını açıklamıştı. Ancak Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, toplantıda kararı tanımadıklarını bir kez daha ortaya koyarak “Zorunlu din eğitiminin devam etmesi uygundur,” dedi…[61]

• MEB’in, milyonlarca çocuğun eğitimini, okuyacakları kitapları ve derslerin işlenişini belirleyecek müfredat taslaklarına göre, 7. sınıftan itibaren çocuklara cihat kavramı anlatılacak. Yeni müfredatta cihat, birçok dersin “değerler” başlığı altında sayıldı…[62]

• Cihad, zorunlu din dersi kapsamında da öğrencilere anlatılacak. Cihad, “İslâm dininde temel ibadetler” ünitesinde okutulacak...[63]

• Evrimin yer almadığı, cihadın eklendiği müfredatı savunan İsmet Yılmaz, “Cihat bizim dinimizde bir unsur. 15 Temmuz büyük cihadın bir parçasıdır” dedi ve evrim için de “Düşünsel felsefi altyapı yok” savunması yaptı…[64]

• Ayrıca yine İsmet Yılmaz, yeni müfredatta cihat kavramının bulunmasını savunarak şunları dedi: “Arapça’da ‘güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak’ mânasındaki ‘cihad’ kavramı günümüzde, bağlamından koparılarak ve farklı anlamlar yüklenerek tanımlanmakta, salt savaş ile özdeş hâle getirilmekte, böylece gençlerimizin zihnini bulandırma ve kavram kargaşası oluşturma yoluna gidilmektedir. Oysa ki anlam genişliği dikkate alındığında ‘savaş’, cihad kavramının anlamlarından yalnızca biridir. Savaş anlamında kullanıldığında ise cihad kavramı, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları gibi vatan savunması söz konusu olduğu zamanlarda motive edici bir işlev gördüğü göz ardı edilmemelidir. Öğretim programlarında cihad ve benzeri kavramlar anlam genişlikleri ve derinlikleri göz önünde bulundurularak verilmesi hedeflenmiş, böylece kavramı kötüye kullanma hevesinde olan yapıların (IŞİD, FETÖ, vb...) beyhude çalışmalarının boşa çıkarılması amaçlanmıştır”…[65]

• Temel Yeterlilik Testi (TYT)’nin 8 Kasım 2017 gecesi saat 22.00’de tarihi de içeriği de değişti. YÖK (Yüksek Öğretim Kurulu), daha önce açıklanan TYT’nin içeriği ve tarihinin değiştiğini açıkladı. 120 soruya 135 dakika verildi. Fen Bilimleri testi ile Felsefe ve Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi testleri yeniden sınavın içine alındı…[66]

• Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Eğitim Sen üyesi yaklaşık 1000 öğretmen okulların açılmasına günler kalan sürgün edildi. Sürgün edilen eğitimcilerden Rıdvan Polat, “Buradaki çocukları dinci, faşist ve gerici bir sistemle eğitmek istiyorlar,” dedi…[67]

• Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılını hedef alan “Öğretmen Strateji Belgesi”ne göre, öğretmenler dört yılda bir sınava tabi tutulacak…[68]

• Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara dağıtımını durdurduğu 57 kitabın düzeltme ve yeni baskılarının maliyetinin 43 milyon 741 bin TL olduğu ortaya çıktı. MEB verilerine göre; 15 Temmuz darbe girişiminin ardından okul kütüphanelerinden FETÖ bağlantılı yayınevlerine ait 216 bin 223 kitap tespit edildi. Bu kitapların kayıtlardan düşülmesi için çalışmalara başlandı. Söz konusu on binlerce kitap, kayıtlardan düşürüldükten sonra okul kütüphanelerinden tamamen kalkacak. 12 Eylül döneminde 39 ton kitabın imha edildiğini belirten Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, bu kitapların imhasının 70 tona yakın olacağını kaydetti…[69]

 

III.2) HÂL VE GİDİŞ YA DA DURUM

 

Söz konusu veriler ışığında Türk(iye) eğitim(sizliğ)inin hâl ve gidişine ya da durumuna gelince[70] yine somuttan hareket ederek sıralayalım!

• Türkiye’nin beşte biri İmam Hatiplere mahkûm…[71]

• İmam hatip lisesi açılması için gerekli olan 50 bin nüfus şartını, yayımladığı yönetmelikle 5 bine kadar düşüren ve Türkiye’nin 5’te birini bu okullara mecbur eden MEB, ilgili yönetmelikte 15 Eylül 2017’de yaptığı değişiklikle nüfus şartını tamamen kaldırdı. Bu değişiklikle bir bölgede imam hatip lisesi ihtiyacı olup olmadığına ilişkin kararı valiliklere bırakıldı. Yani bakanlığın istediği bölgeye imam hatip lisesi açabilmesi için valilikten teklif gelmesi yeterli olacak…[72]

• Kartal’ın en başarılı okullarından biri olan Mahmut Kemal İnal Ortaokulu’nun imam hatip olmasına karar verildi…[73]

• MEB’in din öğretimine ayırdığı bütçe yüzde 68 artırıldı. İmam hatip liselerine harcanacak bütçe, MEB’in toplam yatırım bütçesine denkken; 2018 bütçesinde de aslan payı imam hatiplere gitti…[74]

• YÖK, imam hatip liselerinin “dezavantajlı” duruma geldiği eleştirilerinin ardından yeni Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nı 3. kez değiştirdi…[75]

• Hükümetin bütün çabalarına karşın imam hatip okullarına giden öğrenci sayısı, iki yılda yüzde 9.34 azaldı…[76]

• Liselere yerleştirmede uygulanacak yeni sistemde sınavla girilecek 600 “nitelikli” okulun en az yarısının imam hatip liseleri olması öngörülüyor. Yüzde 10’luk dilimde yer alan en başarılı 120 bin öğrencinin en az yarısının -diğer okullarda kontenjan kalmayacağı için- imam hatip liselerine mecbur bırakılma riski bulunuyor…[77]

• Antalya Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüdai Vural, ilçedeki tüm imam hatip ortaokullarına gönderdiği talimat yazısında, “2017-2018 eğitim öğretim yılında mevcut ortaokullarımızdaki 5’inci sınıf öğrenci sayılarınızın en az yüzde 35’ini İmam Hatip Ortaokullarımıza kazandırmak için gerekli özenin ve hassasiyetin gösterilmesi hususunda gereğinin yapılmasını rica ederim” ifadelerine yer verdi…[78]

• Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı ve tartışmaya açtığı yeni müfredat içeriğine göre, “Ortaöğretim Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi” dersinde bilim eğitim başlığı altında öğretilecekler şöyle sayılıyor: Tekke, Zaviye, Sahnıseman, Darülmuallimat, Darülfünun, Enderun...[79]

• MEB yeni müfredatında sekülerizm ve pozitivizm satanizmle birlikte “inanç problemi” olarak gösteriliyor…[80]

• Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, tartışmalı projelerine göre, “4- 6 yaş grubu çocukların velilerine de değerler eğitimi verilmesi”, “din hizmetleri alanında radyo tiyatrolarının hazırlanması”, “Kur’an kurslarına devam eden öğrenci sayısının 200 binden 305 bine çıkarılması”, “üniversite kampuslarına yaz Kur’an kursu açılması” hedefleniyor. Vaaz ve hutbelerde, terör olaylarının “dini ve ahlâki eksiklikler” neticesinde ortaya çıktığı vurgulanacak. Birlik ve beraberliği tehdit eden unsurlar belirlenecek, sorunların çözümü için konferans ve sempozyum düzenlenecek. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2017 yılı performans programına koyduğu hedefler arasında “İslâmın toplumun tüm kesimleri tarafından doğru öğrenilmesine ve anlaşılmasına katkı sağlamak” amacıyla, yurtiçinde toplamda 15 bin 500 konferans, panel, sempozyum, seminer, çalıştay ve eğitim programı düzenlenmesi de öngörülüyor. Personel ve ailesine evlilik ve aile ile ilgili eğitimler de verilecek…[81]

 

EĞİTİM-İŞ’İN 2016-2017 ÖĞRETİM YILI DEĞERLENDİRME RAPORU[82]

OKULLULAŞMA DÜŞÜŞTE

İlkokul ve ortaokulda okullaşma oranlarında belirgin bir düşüş yaşandı. 2013-2014 öğretim yılında okullaşma oranı ilkokullarda yüzde 99.57 iken, bu yıl bu oran yüzde 98.13’e düştü. 2013-2014 öğretim yılında yüzde 99.61 olarak gerçekleşen kız çocuklarının okullaşma oranı ise geçen yıl yüzde 98.90’a bu yıl ise yüzde 98.19’a geriledi.

BİR DERSLİĞE 25 ÖĞRENCİ

Derslik başına düşen öğrenci sayısı geçen yıllara göre az da olsa düşmekle birlikte, özellikle göç alan illerde hâlâ ortalamanın üstünde bulunuyor. Resmi okullara bakıldığında, ilkokullarda derslik başına düşen öğrenci sayısı ortalama 21, ortaokullarda 25, liselerde ise 22 olarak görülse de birkaç öğrencili köy okulları, göç veren birçok şehirde boşalan sınıflardaki az öğrenci sayıları istatistiği aşağıya çekiyor, gerçekte birçok okulda sınıf mevcutlarının yüksek olduğu, ikili eğitime devam edildiği görülüyor.

ÖĞRENCİ AÇIK LİSEYE MAHKÛM

Mesleki açık öğretim lisesi de dahil olmak üzere açık öğretim lisesinde okuyan toplam öğrenci sayısı 1 milyon 287 bin 249. Bu sayı 2011-2012 öğretim yılında 940 bin 268’di. 4+4+4 düzenlemesinin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı yüzde 73 oranında arttı. Açık öğretim ortaokulunda kayıtlı 142 bin 557 öğrenci sayısı da dikkate alınınca, toplam 1 milyon 429 bin 806 öğrencinin örgün eğitimden koptuğu ortaya çıktı.

İMAM HATİP ÇOK, TALEP YOK

Darbe girişiminin ardından cemaate ait kapatılan 1061 okulun yüzde 80’i, en fazla kontenjan açığı imam hatiplerde olmasına rağmen, imam hatip okuluna dönüştürüldü.

BÜTÇEDE EĞİTİM YOK

MEB bütçesi, okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve altyapı sorunlarına rağmen 2017 yılı için sadece 85 milyar 49 milyon TL olarak belirlendi. MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderlerine (yüzde 79) ayrıldı. Mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 10, cari transferler yüzde 3, diğer giderler ise yüzde 8 oldu.

 

• MEB Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğü, Halk Eğitim’lerdeki “halkoyunları” kurslarının açılmasını durdurdu. “Pişmaniye Yapımı” kursunun da bulunduğu halk eğitim merkezlerinde verilen kurslardan bazıları şöyle: i) Kur’an-ı Kerim (Elifba) okuma; iii) Yabancılar için Türkçe; iv) İşaret dili; v) Kur’an-ı Kerim tecvitli okuma; vb’leri…[83]

• Nabi Avcı’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki son genelgesinin “sema ayini”nin doğru icra edilmesine yönelik oldu. Avcı, genelgesinde, ayinin icazet, elhiyet ve liyakat sahibi kişiler tarafından yapılmamasının rencide edici olduğunu belirterek, ayinin madde madde nasıl yapılacağını anlattı.[84]

• Fıkıh Okumaları kitabında kürtajın cinayet olduğu belirtilerek şöyle denildi: “Kürtaj, gayri meşru ilişki sonucu hamile kalan, hayat standardını düşürmemek için ikinci ya da üçüncü bebeği istemeyen kadınlar için bir kurtuluş yolu olarak gösterilmektedir. İslâm, çocuğun aldırılmasını kabul etmemektedir.”

Evrimin kaldırıldığı, cihadın okutulduğu,[85] kadına erkeğe itaatin emredildiği yeni müfredatta kürtaj da lanetleniyor. İmam hatip liselerinde okutulan Fıkıh Okumaları dersinin, Teknoloji ve Tıp başlıklı 6’ıncı ünitesinde yer alan kürtaj bölümünde “Kürtaj annenin veya bir başkasının maddi veya manevi müdahalesi ile ceninin henüz rahimdeyken veya rahimden dışarı çıkarılarak öldürülmesidir” denildi.

Kürtajın İslâm dinine göre cinayet olduğu belirtilen kitapta, “İslâm’a göre ana rahmindeki çocuğu (cenini) herhangi bir döneminde öldürmek, düşürmek, aldırmak cinayettir. Bu cinayeti kasten işleyenlerin cezası üzerinde eski fakihlerin farklı görüşleri olsa da “cezası yoktur” diyen bir fakih yoktur…[86]

• Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) Başkanı Alparslan Durmuş, müfredattan çıkarılması tartışma yaratan Evrim Teorisi’ne ilişkin “Evrim bir teori midir? Teoridir. Geçerli bir teoridir. Tornavidaya inanıyor musunuz, penseye inanıyor musun? Penseyi kullanıyorum diyorsun. Ben evrime inanıyor muyum? Hayır evrime inanmıyorum ama evrimi kullanıyorum” dedi.

Hz. Muhammed’in Hayatı dersine yönelik hazırlanan kitaplardaki evlilik ve kadının itaat etmesine ilişkin ilk soruda böyle bir tartışmanın olmadığını söyleyen, kitapta “eşlerin birbirlerine karşı sorumlulukları diye bir başlık var” yanıtını veren Durmuş, kitaptan bölümlerin gösterilmesi üzerine “İslâm dininden bahsediyoruz ve erkekler kadınlar üzerinde onların geçimlerini sağlamaktan kaynaklı bir üstünlüğe sahiptir” diyor. “İslâm’da genel bir ilkedir, ‘zamanın değişimine göre hükümler de değişebilir’. Orada diyor ki, zamanı itibariyle böyle bir işbölümü varsa, bunun gereği olarak kadın da ona itaat eder” ifadelerini kullandı. “Evin geçimini kadının sağlaması durumunda kadına mı itaat etmek gerekir” sorusuna Durmuş, “Görev ve sorumluluklar da değişirse roller de değişir. Bu aklın bir gereğidir” dedi.

Müfredattaki cihad kavramını da savunan Durmuş, “Geri adım atacak bir şey yok. Net bir şekilde cihadı, DAEŞ gibi, FETÖşistler gibi birtakım kendine dini isnat eden sözde dinsel gruplar var. Biz bütün derslerimizde, yanlışı temizlemeye ve doğruyu inşa etmeye çalışırız” diyen Durmuş ekledi: “… ‘Evrimi kaldırdık mı’ cümlesi ‘Siz Fransız İhtilali’ni, Osmanlı Devleti’nin yıkılışını programlardan kaldırdınız mı’ cümlesi kadar saçma bir cümledir. Evrim teorisine dair es geçtiniz mi diye sorabilirsiniz? Çünkü var olan bir şeyi kaldırmazsınız. Ya yeni bir model sunarsınız ya da bunu es geçersiniz”…[87]

• MEB tarafından hazırlanan 6. sınıf Kur’an-ı Kerim ders kitabında Kral Nemrut ile Nemrut Dağı’nın karıştırıldığı, Hz. İbrahim peygamberin Kral Nemrut ile mücadelesinin anlatıldığı bölümde Kommagene Krallığı’nın Nemrut Dağı’nda inşa ettiği heykellerin görsellerinin altında, “Nemrut ve halkı putlara tapıyordu (Nemrut Dağı-Adıyaman)” şeklinde bir ifade kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Tarihi kayıtlara göre Hz. İbrahim’i ateşe attığı rivayet edilen Nemrud ile Komagene Krallığı arasında yaklaşık 2200 yıllık bir fark bulunuyor…[88]

• İzmir’de MEB’e bağlı bir okulda fiili medrese eğitimine geçildi. Karabağlar Kestanepazarı İmam Hatip Ortaokulu’nda öğrenciler okula ayakkabılarını çıkarmadan giremiyor. Fiziki yapının okuldan çok camiye dönüştürüldüğü okulda kitaplık yok, ayakkabılıklar var. Girişte ayakkabılarını dolaplara bırakan öğrenciler, terlik ya da çoraplarla öğrenim görüyor. Üstelik okulda MEB’in haftalık öğrenim programının da kenara bırakıldığı iddia ediliyor. “Cuma günü” eğitime ara verilirken, o günkü eğitimlerin cumartesi günü öğrencilere aktarıldığı ileri sürülüyor…[89]

• Erdoğan’ın “Ders kitaplarından fazla şikâyet gelmeye başladı, tedbir alınacak” talimatının ardından MEB, kitaplardan FETÖ izlerini ve tartışmalı içeriği temizlemek için harekete geçti. MEB’in 518 farklı ders kitabını toplatıp baştan yazdırması, binlerce kitabın çöpe gitmesi demek…[90]

• Munzur Üniversitesi’nden KHK ile ihraç edilen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Candan Badem’in kızının din dersinden muaf tutulmasına yönelik açtığı dava reddedildi. Erzurum 2. İdare Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme heyeti, Badem ailesinin din dersi muafiyetiyle ilgili talebine yönelik ret kararını, müfredatın değişmesiyle gerekçelendirdi. Mahkeme ret gerekçesinde yeni müfredatla din dersinin “nesnel ve rasyonel” bir yapıya kavuştuğunu iddia etti…[91]

• Din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmenlerinin çoğu yönetici olarak atanınca bu ders için öğretmen açığı ortaya çıktı. Okullarda hem seçmeli hem zorunlu çok sayıda dini içerikli ders olunca, 400 bin öğretmen adayının atama beklemesine rağmen MEB çözümü, “ücretli öğretmen” adı altında mahalle imamlarına ders verdirerek çözüyor. Görevlendirme maddesinde, “MEB öğretmen ve yöneticilerin ders ve ek ders saatlerine ilişkin bakanlar kurulu kararının 9-(1)/a-1 maddesine göre öğretmen sayısının yetersiz olması sebebiyle ilçe müftülüğünün resmi din görevlisi ders ücreti karşılığında 4 saat din kültürü ve ahlâk bilgisi dersine girebilir” ifadesi yer alıyor…[92]

• Küçükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemal Yılmaz, okullarda yılbaşı eğlenceleri ve organizasyonlarının yapılmaması için “tedbir” alınmasını istedi. İstanbul Küçükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, öğrencilerin yılbaşı etkinliklerinin önüne geçmek için tedbir alınmasını istedi...[93]

• İstanbul Erkek Lisesi’nde (İEL) Noel etkinliklerinin ve Alman Konsolosluğu’nda öğrencilerin katılımıyla düzenlenen geleneksel Noel konseri iptal edildi. AKP milletvekili Mustafa Şentop, Twitter adresinden yaptığı açıklamalarda, İEL’deki Alman öğretmenlerin misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğunu iddia etti...[94]

• Isparta’da hizmete açılan erkek öğrenci yurduna Nurcuların fikir babası olarak bilinen Said Nursi’nin unvanı olan “Bediüzzaman” ismi verildi...[95]

• Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu, Bakanlar Kurulu tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıf ve kamu yararına çalışan derneklere ait yükseköğretim yurtlarına “beslenme ve barınma” yardımına ilişkin yönetmelik yayımladı. Bu kapsamda hükümetten dini vakıflara yeni bir bütçe kapısı yaratılmış oldu. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (KYK) yeni yönetmeliğiyle artık Ensar, TÜRGEV, TÜGVA ve İlim Yayma gibi dini vakıflara öğrenci başına bütçe aktarabilecek. Yönetmelikte ayrıca “devlet büyüklerine hakaret eden öğrenciler yararlanamaz” maddesi de yer aldı…[96]

• Cemaate ait yurtdışındaki okulları devralmak için MEB kadar geniş yetkilerle kurulan ve muhalefet tarafından “Paralel MEB” olarak eleştirilen Türkiye Maarif Vakfı’na Bakanlar Kurulu kararı ile 241 milyon TL aktarıldı…[97]

• Türkiye’de, “Marifet Derneği” adıyla birçok ilde öğrenci yurdu açan Nakşibendi geleneğinin ülkedeki en etkin grubu olan İsmailağa Cemaati’ne bağlı İlkseç Vakfı’nın İmam-ı Azam İslâmi İlimler Akademisi’nin yeni dönem ders müfredatı açıklandı. Cemaat lideri Ali Ulvi Uzunlar, okullarına kayıt olacak öğrencilerin yaşıtlarına oranla avantajlı olacağını iddia ederek, öğrencilere liseyi dışarıdan bitirme önerisinde bulundu…[98]

• Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesinde 2017-2018 eğitim öğretim döneminde açılması planlanan erkek öğrenci yurdu, ani bir kararla kapatılarak binası İlim Yayma Cemiyeti’ne devredildi. İlim Yayma Cemiyeti de bu binada kendi yurdunu açtı. Devlet yurduna kayıt yaptıran ve bir süre para ödeyen öğrenciler ise ortada kaldı. İlçede devlet yurdu olmaması nedeniyle erkek öğrenciler, tarikat veya özel yurtlara mahkûm oldu…[99]

• Konya’da Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği, “Din Öğretiminde Etkililiği Artırma ve İyi Örnekler Çalıştayı”nda “Dinden taviz vermeyen bir gençlik” yetiştirilmesi vurgusu öne çıktı. Dini etkinlikler daha da artacak…[100]

• Adana Seyhan’da tüm okullara gönderilen resmi talimatta, Diyanet’in “öğrenci, veli ve öğretmenlere özel” düzenlediği umre turlarının duyurulması emredildi. Seyhan İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Hakan Üstün, 30 Ekim 2017’de ilçedeki okulların yöneticilerine resmi bir yazı yolladı. Sadece devlet okullarının değil ilçedeki özel okulların yöneticilerine de gönderildiği öğrenilen 11095130/100-17982014 sayılı resmi yazının konu kısmı ise şuydu: “Öğretmen Öğrenci ve Veliler İçin Umre Turu.”

Söz konusu resmi yazıda, “Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 2018 yılında gerçekleşecek olan öğretmen öğrenci ve veliler için umre turu ile ilgili ilgi yazı ve ekleri ilişikte gönderilmiştir. Söz konusu yazının okulunuz öğrenci öğretmen ve velilerine duyurulması hususunda gereğini rica ederim” ifadeleri yer aldı…[101]

• Burdur’un Ağlasun’daki anaokullarında din eğitimi ve Arapça ders veriliyor…[102]

• Silifke’nin Narlıkuyu Köyü’nde devletin izni ve atadığı öğretmen ile cami içinde anaokulu sınıfı açıldığı ortaya çıktı…[103]

• İstanbul’da Eyüp Belediyesi, okula yeni başlayacak çocukların okul korkusunu yenmesinin çözümünü Osmanlı döneminde düzenlenen ‘Âmin Alayları’nda buldu. İstanbul Eyüp Belediyesi, Osmanlı döneminde “Sıbyan Mektepleri”ne başlayacak olan çocuklara yönelik uygulanan, Âmin Alayları etkinliğinin 2017-2018 eğitim-öğretim döneminde okula başlayacak çocuklara yönelik yeniden düzenleneceğini duyurdu…[104]

• Mersin Müftülüğü’nden 4-6 yaş grubu çocukların da eğitim göreceği Kur’an kursu seminerinde “Kendinizi sevdirmek için” başlığı altında eğitimcilere “Dokunmak, başını, yanaklarını okşamak, sarılmak, öpmek” gibi davranışlarda bulunmaları önerildi. Sunumda müftülüğün, çocuk gelişimi konusunda uzman olmayan din eğiticilerine yaptığı “dokunma” tavsiyesinin gerekçesi ise “Kendinizi sevdirmek için” denilerek açıklandı. Çocukların istismarının önünü açabilecek tavsiyeler içinde “dokunma” başlığı altında “yanaklarını okşamak, sarılmak, öpmek” gibi davranışlar da sunumda yer aldı…[105]

• TÜBİTAK yarışması kapsamında ortaokul ve liselerde “15 Temmuz Darbe Girişimi” konulu anket yapılmasına izin verildi. Ankette “Darbecilere karşı tavrınız nedir?”, “15 Temmuz gecesi milli iradenin kazandığını düşünüyor musunuz?” benzeri 15 soru yer alıyordu…[106]

• Uşak’taki Besim Atalay Güzel Sanatlar Lisesi’nde kadın din öğretmeni Öğretmen Ş.Ş. öğrencilerin bir sorusu üzerine, kız ve erkek öğrenciyi tahtaya çıkardı. Ardından iki öğrencinin arkasını dönmesini istedi ve devamında, “Eğer ben bir erkek olsaydım ve mıncıklamak istediğim birisi olsaydı, B.’nin kalçalarını mıncıklardım,” dedi...[107]

• Çorlu İmam Hatip Ortaokulu 8’inci sınıf öğrencisi M.E.A., müdür yardımcısı A.N.Y. tarafından dövüldü. Durum, çocuğun okulun yakınındaki büfeye sığınmasıyla ortaya çıktı. Büfenin sahibi Sediye Selçuk şunları anlattı: “Yüzünü görür görmez ‘Kiminle kavga ettin sen?’ dedim. O da ‘Abla Abdullah hoca dövdü’ dedi. Yalvarmasına rağmen çocuğu dövmeye devam etmiş. Boynunda kızarıklık ve kafasında da üç tane şişlik vardı. Abdullah hocanın sürekli öğrencileri darp ettiğini, çocukların ondan korktuğunu söyledi. ‘Abla artık dayanamıyorum ne olacaksa olsun, polisi arar mısın’ dedi. Ben de aradım. Polis geldi ve öğrenciyi götürdü”…[108]

• İzmir’de okul müdürünün tacizine uğradıkları iddia edilen ve yaşları 6 ile 11 arasında değişen 6 kız öğrenci için Adli Tıp Kurumu “ruh sağlıkları bozuk” raporu verdi. Uzmanlara yaşadıklarını anlatarak bir kez daha travma yaşayan çocuklar “Anlattıklarımızdan sonra o çıkmaz değil mi” diye sorduğu öğrenildi...[109]

• Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde lise öğrencisi bir kız çocuğuna cinsel istismar suçundan tutuklanan ve ifadesinde suçunu itiraf eden öğretmen Erdem Özdemir’in babasının AKP’li Gölbaşı Belediye Başkanı Yusuf Özdemir olduğunun ortaya çıkmasının ardından amcasının da İlçe Milli Eğitim Müdürü Ali Şeyh Özdemir olduğu ortaya çıktı...[110]

 

IV) ÜNİVERSİTE VE KIYIM GERÇEĞİ

 

Meryem Koray’ın, “Batı, ‘güneş değil dünya dönüyor’ diyen Galile’nin Kilise tarafından cezalandırılmasından bu yana çok yol aldı ama Türkiye’de yalnız yönetimler ve İslâm değil üniversiteler bile ezberi öne çıkarırken düşünmeyi hapseden medrese eğitimi ile güce tabi olmanın kolaycılığını üzerinden atabilmiş değiller. Bu gidişle akademide kıyımların bitmeyeceğini, ama asıl kıyımın topluma yapıldığını da söylemek durumundayım,”[111] notunu düştüğü Türk(iye) üniversiteleri, “Etliye sütlüye karışmaması tembih edilmiş, başını kuma gömmüş insanlar ile dolu”dur.[112]

Bu hâli Tayfun Atay, “Saraylı Üniversiteler,”[113] olarak yorumlarken; Aydın Engin de, “AK-ademisyenler,”[114] realitesinin altını çizer.

İş böyle olunca Türkiye, 77 ülkeden bin üniversitenin değerlendirmeye alındığı ‘Dünyanın En İyi Üniversiteleri’ sıralamasında 2017 yılına göre daha geriye düşmesinde şaşırtıcı bir şey yoktur. Evet Oxford’un birinci olduğu sıralamaya Türk üniversiteleri ancak 301-350 bandından başlayarak girebildi.

Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu ‘Times Higher Education’un (THE) 77 ülkeden bin üniversitenin yer aldığı ‘Dünyanın En İyi Üniversiteleri Sıralaması’nda Türkiye’den 16 üniversite bulunuyor ancak bu sayının yarısı 2016 yılına göre gerilere düştü.[115]

Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’nin, İslâmi İlimler Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’ne aradığı 11 yardımcı doçentin alımı için verdiği gazete ilanında, “Kur’an ve Sünnet rehberliğinde şeytanla mücadele edecek insan eğitimi üzerine çalışmaları olmak” şartını getirdiği[116] coğrafyamızda bu hâl şaşırtıcı değil; çünkü Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nin (CNRS), “siyasi tasfiye yapılıyor” diyerek eleştirdiği TÜBİTAK’ın o günlerde dikkat çeken projelerinden bazıları şunlardı: i) Cuma namazının sosyalleşmeye ve toplumsallaşmaya etkisi-Şarkikaraağaç ilçesi örneği; ii) Tebessüm ve selamın temiz dünyalara etkisinin araştırılması; iii) EKG önlüğü ile mahremiyeti korumak; iv) Milli karakterlerin çocuk ve gençlerin oyun ve kırtasiye objelerine yerleştirilmesi ile rol model alınmasını sağlamak…[117]

Evet, evet Türk(iye) üniversiteleri tam da burada ve böyleyken; işte birkaç örnek!

• OHAL ilanının ardından çıkarılan 672, 675, 677 ve 679 sayılı kanun hükmünde kararnamelerle üniversitelerde görev yapan toplam 4478 öğretim elemanı ihraç edildi. En çok akademisyen ihraç eden üniversiteler, Süleyman Demirel, İstanbul ve Gazi üniversiteleri oldu. Böylelikle kamu üniversitelerinde görev yapan akademik personelin yüzde 3.46’sının ihraç edildi…[118]

• Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak’ın, 2016 yılında OHAL ve KHK’leri bilimsel olarak değerlendirdiği “açık ders”e karşı üniversite yönetiminin başlattığı soruşturma 10 ay sonra sonuçlandı. 26 Ekim 2016’da gerçekleşen ders nedeniyle soruşturulan Altıparmak’a, dersten 2 ay sonra çıkartılan bir hükme dayandırılarak kınama cezası verildi…[119]

• Elazığ Fırat Üniversitesi’nde final sınavında sorduğu soruda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine hakaret ettiği suçlamasıyla açığa alınan akademisyen Tümer Coşkun, 28 Aralık 2016 akşamı gözaltına alındı. Coşkun hakkında soruşturma başlatıldı ve söz konusu sınav iptal edildi…[120]

• Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde 2015’de Roboskî Katliamı’nda yaşamını yitirenler için basın açıklaması yapan öğrenciler, haklarında açılan dava sürerken “mahkeme kararıyla kesinleşmiş olmak kaydıyla suç işlemek” gerekçesiyle üniversiteden atıldı. Üniversiteden atılanlar arasında mezun olan öğrenciler de vardı…[121]

• Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidara yakın kanallarda yaptığı dini sohbetlerle milyonlarca lira kazandığı iddia edilen Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’nu YÖK üyeliğine atadı…[122]

• Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, resmi twitter hesabı üzerinden “Parti içine sızan hırsızlar daha doğmadan ben siyasetin içindeyim ve ben genel başkanımızın Mardin temsilcisiyim, size geçit yok... Biz Milli Nizam’dan beri, 50 yıldır bu davadayız” ifadelerinin yer aldığı paylaşımlarda bulundu…[123]

• Bahçeşehir Üniversitesi eski Rektörü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Deniz Ülke Arıboğan, rektörlerin referandumda “Evet” diyeceklerini açıklamasına tepki gösterip, “Rektör kimlikleriyle siyasi açıklama yapamazlar. Yönetmeliğe göre disiplin suçudur,” dedi…[124]

• Adıyaman Üniversitesi’ne rektör yapılmış bir zat, “Bir erkek ve kadının, nikâhsız olarak ellerinin birbirine değmesi ve yalnız kalmaları caiz değildir. Bir kadınla tokalaşma ateş tutmaktan daha korkunç” diyor…[125]

• Denizli’de Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Bağ, İslâmi İlimler Enstitüsü’ne sekreter olarak atadığı öğretmen eşi Derya Bağ’ın, tepkiler üzerine devlet memurluğundan ve görevinden istifa etmesinin ardından Rektörlük personelinin görev yerini değiştirmesini, Twitter hesabında bir belge paylaşarak şöyle savundu: “Neden mi soruşturma açtım, yerini değiştirdim. İşte bir kanıt, çok gizli ibareli olarak eline verdiğim evrak aynı gün içinde basına verilmiş”…[126]

• Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü, sosyal medyada yaptığı ve tepkilere neden olan ‘Kadınla tokalaşmak, ateş tutmaktan daha korkunç’ paylaşımının ardından bugün yaptığı yazılı açıklamada, “Ülkemizin birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bu zamanda lüzumsuz bir meşguliyete sebep oldum,” dedi...[127]

• Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü’nde yaşanan ve hâlâ süren 2 ayrı taciz skandalıyla ilgili olarak mağdurlar konuştu. Darp raporu ve şikâyetlere rağmen duyarsız kalındı. Öğrenci olmamasına karşın mizah kulübünde eğitmenlik yapan A.S.’nin tacizine maruz kalan Ö.Ş. isimli öğrenci, “Dekanlık herhangi bir işlem yapmadı,” dedi…[128]

• 2017 ÖSYS sonuçlarında tercih yapma oranının kimi belirlemelere göre neredeyse yüzde 50 gerilemesi gündeme bomba gibi düştü. 214 bin 430 boş kontenjan var. Bunun ilk yerleştirmede daha da artacağı, 350 binleri bulacağı öngörülüyor. Eğer öyle olursa toplam 910 bin kontenjanın üçte birinden fazlası boş kalacak yani…[129]

• KHK ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ihraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter, sınavda Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünü kazanmıştı. Ancak Ankara Üniversitesi, 8 Ağustos 2017 tarihinde çıkardığı yönetmeliğin okula kayıtla ilgili bölümüne “kamu görevinden çıkarılmamış olması gerekir,”[130] maddesi ekledi…[131]

• Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (Mülkiye) 157 yıllık bir gelenek olarak kutlanan ‘İnek Bayramı’ etkinliği yasaklandı. Etkinlik günlerdir gericiler tarafından hedef gösteriliyordu. Sözlü olarak duyurulan yasak “resmileşti”. Dekanlık, yaptığı yasaklama açıklamasında bayramın, “güvenlik” gerekçeyle iptal edildiğini duyurdu…[132]

• OHAL döneminde ODTÜ yönetimi de “güvenlik uygulamaları” için harekete geçti. Rektörlük yayımladığı 17 maddelik genelgeyle ikinci bir düzenlemeye kadar güvenlik tedbirlerinin üst düzeye çıkarıldığını duyurdu. Alınan güvenlik önlemleri kapsamında üniversite girişlerinde tüm taşıt pulu olan araçlarda kimlik kontrolü yapılacağı, akademik ve idari personelin ziyaretçilerinin önceden ‘dahili hat telefon ile’ girişlere bildirilmesi gerektiği, diğer üniversitelerin akademik personelinin de misafir kartı ile giriş yapabileceği duyuruldu. Güvenlik personelinin gerekli gördüğü durumlarda araçların bagajlarını ve altını kontrol edebileceği, yayalara da üst araması yapabileceği bildirildi. Uygulama kapsamında derslerin ardından sabaha kadar bölüm binaları içinde çalışma imkânı olan akademisyen ve öğrenciler, artık sadece mesai saatleri içinde faaliyetlerine devam edebilecek. Mesai saatleri dışında çalışmaya devam edenler ise özel izne tabi olacak. Mesai dışı saatlerde ders yapılmayan amfi ve dersliklerin bölüm başkanlıkları tarafından kilitleneceğini belirten rektörlük, öğrencilerin bu alanlarda yaptığı etkinliklere de izin vermeyecek. Kültürel etkinliklerin mesai saatleri içerisinde yapılmasını isteyen Rektörlük, katılımcı listesinin de 3 iş günü öncesinden Genel Sekreterliğe gönderilmesini talep etti. Üniversite yönetimi ayrıca kütüphane kullanım izinlerinin de ihtiyaç hâlinde kısıtlanabileceğini duyurdu…[133]

• Türkiye’nin YÖK’ten bağımsız ilk üniversitesi olacak Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nin kurulmasına ilişkin kanun TBMM’de kabul edildi. Japonya ile yapılan ikili anlaşma neticesinde ‘özel statülü devlet üniversitesi’ olarak YÖK Yasası’ndan muaf tutulan üniversite, kendi akademik kadrolarının statüsünü belirlemek konusunda özgür olacak, YÖK ve Sayıştay tarafından denetlenemeyecek… İstanbul Pendik’te Sabiha Gökçen Havalimanı bölgesine kurulması planlanan üniversite için 1600 dönüm içinde yer alan orman vasıflılar dahil olmak üzere mülkiyeti hazineye ait taşınmazlar başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın bedelsiz olarak tahsis edildi…[134]

• Alternatif tıp’ adı altındaki sülüklü, hipnozlu tedavi merkezleri Bakanlığın desteği ile hızla yaygınlaşıyor. Bursa’da “sülük, arı ve müzik terapi” gibi 14 branşın yer alacağı ‘Tıp Merkezi’ kuruluyor. Bilim insanları “tıbbın alternatifi olmaz” dese de sülük uygulaması, kupa tedavisi, hipnoz gibi “alternatif tıp” yöntemleri Sağlık Bakanlığı’nın desteğiyle hızla kurumsallaşıyor.

Üç yıl önce bir yönetmelik ile uygulamaya konulan Geleneksel, Tamamlayıcı, Alternatif Tıp Uygulamaları ile sağlık alanında Ortaçağ’a dönüş yaşanıyor.

İstanbul Yeditepe Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi gibi köklü üniversitelerde Uygulama Merkezleri, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de Eğitim Merkezi açıldı. Sağlık Bakanlığı Bursa’da da “sülük, arı ve müzik terapi” gibi 14 branşta hizmetin verileceği “Tamamlayıcı Tıp Merkezi” kuruluyor. Emine Erdoğan’ın ilk günden bu yana hamiliğini üstlendiği bu uygulamalar, kamu desteği ile bilimsel tıbbın alternatifi olmaya başladı…[135]

Verilerde somutlanan hâl, üniversite kavramına hakaretten başka anlam taşımazken;        “Üniversitelerdeki özgürlük ortamını en başta savunması gereken akademik yöneticiler, meslektaşlarını korumak ve savunmak yerine, kıyıma çanak tutuyor. YÖK ve yöneticiler topu birbirlerine atarak bir “akademik faili meçhul” döneminin başlatıldığı izlenimi veriyor,”[136] diyor Fikret Şenses…

 

IV.1) BARIŞ İÇİN AKADEMİSYENLER

 

‘İhraç Edilen Akademisyenler, Çölleştirilen Üniversiteler’ başlıklı raporda, OHAL ile üniversitelerde yaratılan baskı ortamının 12 Eylül’ü aştığı, KHK’lerle üniversitelerdeki rektörlük seçimlerinin kaldırıldığı “rektör atamalarının Saray’a bağlandığı” vurgulandı.

Rapora göre AKP’nin 2002-2010 arası 10 yıllık döneminde YÖK Kanunu’nda 15, YÖK Personel Kanunu’nda 19 kez değişiklik yapıldı. Böylece zaten son derece sınırlı olan akademik, idari ve mali özerklikler daha da daraltıldı.

 

OHAL’DE 21 KHK İLE 8 FARKLI DALGA YAŞANDI

15 üniversite kapandı

191 üniversitenin 15’i KHK ile kapatıldı. Bunların tamamı AKP iktidarında kurulan, kapsamı, müfredatı ve kapasitesi sınırlı kurumlardı. Kapatılan üniversitelerde 64 bin 533 öğrenci ve 2 bin 805 öğretim elemanı vardı. 15 üniversiteden “ODTÜ’deki toplam akademik kadro kadar akademisyen” ihraç edildi ve ODTÜ öğrenci sayısının yaklaşık iki katı kadar öğrenci mağdur oldu.

4 bin 811 ihraç

112 üniversiteden toplam 4 bin 811 akademisyen ihraç edildi. 16’sı başka bir göreve iade edildi. “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayan 312 akademisyen ihraç edildi.

En çok imzacı Sosyoloji ve Siyasetten

Sosyoloji ve siyaset bilimi bölümlerinden 19’ar, gazetecilik bölümlerinden 14, iktisat bölümlerinden 13, hukuk bölümlerinden 10, kamu yönetimi bölümlerinden 10 akademisyen ihraç edildi.

Bölümler kapanma noktasında

Çok sayıda bölüm ihraçlarla birlikte fiilen kapandı. Ankara Üniversitesi Tiyatro, Eğitim Bilimleri fakülteleri, Ege Üniversitesi Felsefe ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin tüm bölümleri en ağır kayıpları veren bölümler oldu. Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ndeki 11 hocanın 7’si ihraç edilince, bölüm çalışmalarına devam edebilsin diye coğrafya dalından öğretim üyesi görevlendirildi. İletişim Fakültesi’nde 108 öğretim üyesinden 25’i ihraç edildi.

Emekli hocalara ders yok

İhraçlar sonrası üniversitelerde bütçe yetersizliği gerekçe gösterilerek çok sayıda emekli öğretim üyesinin dışarıdan verdiği dersler iptal edildi.

 

Özetle “OHAL KHK’leri ile üniversiteler tam anlamıyla çölleştirilmektedir” denilen raporda, ihraçların hiçbirinde herhangi bir soruşturmanın olmadığı vurgulandı. İsimleri rektörlükler tarafından YÖK’e bildirilen, YÖK tarafından da hükümete iletilen akademisyenlerin okullarından uzaklaştırıldığı belirtilen raporda, “Akademisyenlere savunma hakkı tanınmamış, en ufak bir delil önlerine konulmamış, Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne atılan imzalar gerekçe gösterilmiştir.[137] İhraçlar yargısız infaz niteliğindedir,” denildi.[138]

Konuya ilişkin olarak şunları da anımsatmadan geçmek olmaz…

• Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan ve Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde 2010-2016 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalışırken doktorası bitince işten çıkarılan Mehmet Fatih Traş intihar edip,[139] yaşamına son verdi…[140]

• ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız!’bildirisine imza atıp ihraç edildikten sonra kirasını ve borçlarını ödeyemeyen Cansever Güner (34), “KHK ile ihraç edilen tüm imzacı akademisyenler sadece kamu görevlerinden uzaklaştırılmamış aynı zamanda bir fişleme yöntemiyle nerdeyse sivil ölüme mahkûm edilmiştir. Bu sürecin en somut ve en acı örneklerinden birisi Mehmet Fatih Tıraş’ın intiharıdır. Buna intihar demek doğru değil, siyasi cinayettir. Özel sektörde işe giremiyoruz. Alanımız dışında sigortalı işe girmekte bile sıkıntı yaşıyoruz. SSK numaralarımıza kadar ihraç edildiğimiz belirtilmiş,” dedi…[141]

• Çok sayıda akademisyenin OHAL KHK’si ile ihraç edilmesinde sorumlu tutulan Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yeni bir tasfiye süreci başlattı. 886 milyon lira bütçesi olan Ankara Üniversitesi, saati 17 liraya ders veren Mülkiye’nin efsane hocalarının derslerine ‘bütçe yetersizliği’ nedeniyle son verdi. SBF yıllarca emek vermiş, duayen hocaların, dışarıdan ders vermesi engellendi. Emekli profesörler Bilsay Kuruç, Cevat Geray, Sina Akşin, Ruşen Keleş, Seyhan Erdoğdu, Gülay Toksöz ve Mesut Gülmez’in yüksek lisans ve doktora dersleri iptal edildi…[142]

• Mardin Artuklu Üniversitesi’nden ihraç edilen şair, yazar, akademisyen ve çevirmen Selim Temo, Artuklu Üniversitesi’nde akademisyen kıyımının KHK’lardan önce başladığını, 2 yıldır aralarında yabancıların da bulunduğu pek çok akademisyenin üniversiteden uzaklaştırıldığını, üniversitenin İhvancı kadrolarla doldurulduğunu, İhvan metinlerinin derste okutulduğunu kaydetti…[143]

• Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın’ın üniversitedeki 124 akademisyen hakkında hiçbir belgeye ve bilgiye dayanmadan hazırladığı fişleme dosyasını savcılığa gönderdiği ortaya çıktı. Akademisyenler hakkında “A”, “B” ve “C” kategorisinde oluşturulan listeyi TBMM gündemine taşıyan Millletvekili Mevlüt Dudu, “Taşaltın’a bu fişleme listesi siyasi baskı ile mi yaptırılmıştır? İtirafçı olması karşılığında görevde kalması yönünde bir zorlama yapılmış mıdır” diye sordu…[144]

• 689 sayılı KHK ile Mersin Üniversitesi’nde 21 akademisyen meslekten ihraç edildi…[145]

• ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisine imza attıkları için 14 akademisyenin işine son veren Mersin Üniversitesi, destek veren meslektaşlarına ve öğrencilere de soruşturma açtı. Akademisyen Esra Ergüzeloğlu Kilim’i şarkılarla uğurlayan akademisyenlere ve öğrencilere soruşturma açan rektörlük, uğurlama etkinliğini “izinsiz gösteri ve basın açıklaması” olarak niteledi…[146]

Elbette bu haksızlıklara “Hayır” deyip; itiraz edenler de var. Örneğin ve öncelikle Selçuk Üniversitesi’nde Edebiyat bölümünde okutman olarak görev yapan Nuriye Gülmen, KHK ile açığa alındıktan sonra, 7 Kasım 2016’da tek başına “İşimi geri istiyorum” eylemlerine başlaması gibi…

Bir kafede karton kâğıt üzerine yazdığı “Açığa alındım işimi geri istiyorum” yazısı ile eylemlerine başlayan ve daha sonra ihraç edilen Gülmen’in Ankara Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları önündeki tek kişilik direnişine, 14’üncü gün sınıf öğretmeni Semih Özakça, 29’uncu gün ise sosyal bilgiler öğretmeni Acun Karadağ katıldı.[147] Nuriye Gülmen ile Semih Özakça, eylemlerini bir süre sonra açlık grevine dönüştürdüler.

İhraç edilen Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, “Türkiye’de insan hakları ve demokrasinin, hukuk devleti ekseninde temellenmesi için son nefesime kadar, devam edeceğim,” demesi[148] gibi…

yazının devamı için



Bu yazı 3979 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI