Tweet |
Yunan Halkı, küresel sermayenin dayatmalarına boyun eğmeyeceğini 5 Temmuz referandumuyla gösterdi
Yunanistan'da kritik kemer sıkma referandumunun ardından hükümetin desteklediği "hayır" oyunun açık ara kazanmasına rağmen Maliye Bakanı Yanis Varoufakis istifa ettiğini açıkladı. İstifasını Twitter aracılığıyla ve blogunda yayımladığı bir açıklamayla duyuran Varoufakis, "Yunanistan’da Pazar günü yapılan referandum sonuçlarının açıklanmasından kısa bir süre sonra bazı Euro Grubu katılımcılarının ve partnerlerinin benim 'olmamama' ilişkin belli 'tercihleri' ile ilgili haberdar edildim. Bu nedenle Maliye Bakanlığı’ndan ayrılıyorum" ifadelerini kullandı. Görevinden ayrılarak Başbakan Alexis Çipras’a destek olmanın kendisinin bir "görevi" olduğunu düşündüğünü söyleyen Varoufakis, ekledi: "Kreditörlerin nefretini de onurla üzerimde taşıyacağım!" Aslen bir ekonomi profesörü olan Varoufakis, müzakereler boyunca taviz vermeyen, katı ama renkli kişiliğiyle dikkat çekmişti. Varoufakis sonuçların ardından Twitter hesabında "hayır"ın zaferini "daha demokratik ve sağduyulu bir Avrupa için büyük bir Evet" şeklinde yorumladı. |
Hemen referandumun arkasında Maliye Bakanı Yanis Varoufakis istifa ettiğini Twitter aracılığıyla ve bloğunda yayımladığı bir açıklamayla duyurdu. Yerine Efklidis Tsakalotos getirildi. Sendika.Org yazarı E. Ahmet Tonak, seçimin arifesinde Efklidis Tsakalotos görüşmüştü. Efklidis Tsakalotos “Sol partiler ve hükümetler kendi rollerini daha büyük atılımların katalizörü olarak görmeli. Kesin olan tek şey, enteresan bir dönemden geçtiğimiz!” dediği söyleşiyi aynen yayınlıyoruz.
Yeni Maliye Bakanı Tsakalotos’un seçim öncesi mesajı:
‘Amaç, çatlaklar açarak daha radikal politikalara imkan sağlamak’
Ahmet Tonak (EAT): Avrupa Birliği’nin (AB) ne iktisadi ne de siyasi olarak umut verici bir gelecek vaat etmediği, kendi içinden birçok merkezkaç güç tarafından tehdit edildiği bir dönemde, Yunanistan için AB içinde kalmak niçin önemli? Ulus devletlere tek mümkün uluslararası alternatifi AB mi temsil ediyor? Avrupa genelinde bir sosyalist alternatif -Avrupa Sosyalist Birleşik Devletleri- için mücadele etmeye değmez mi?
Efklidis Tsakalotos (ET): Tam da birçok merkezkaç siyasi güç olduğu için! Syriza’da bizler ta başından beri avronun ilerici güçler tarafından değil, kemer sıkma politikaları tarafından tehdit edildiğini söylüyoruz. Hepimizin bildiği gibi her türlü sabit kur sistemi durgunluk ve kitlesel işsizlik dönemlerinde tehlikeye düşer. İlericiler, avro sistemi çöküşünün aynen 1930’lardaki gibi rekabetçi devalüasyonlara, milliyetçi çekişmelere ve daha kötü şeylere yol açmasından endişe duymalıdır.
Avro çökerse, bu çöküşten sonra ortaya çıkacak dönemin Avrupa entegrasyonu için daha uygun bir zemin sağlayacağı görüşü tarihsel destekten yoksun. 1930’ların hayaleti tüm ürkütücülüğü ile hatırlanmalı.
Bunların yanı sıra, alacaklılarla yeni finansman antlaşması pazarlığına girişerek faiz dışı fazla hedeflerini önümüzdeki birkaç yıl için ciddi bir biçimde azaltacağız.
Şu andaki faiz dışı fazla hedeflerini, hali hazırdaki program bağlamında Yunanistan’ın borcunu sürdürebilme stratejisi için merkezi önemde olmasına rağmen, neredeyse hiç bir iktisatçı, bırakınız toplumsal bakımdan kabul edilebilir olmasını, iktisadi açıdan da anlamalı bulmamaktadır. Eğer başarılı olabilirsek yatırım için kaynak yaratmış olacağımızdan ekonominin kriz sonrasındaki yeniden yapılanmasına girişebiliriz.
Syriza’dan sonra İspanya’da Podemos ve İrlanda’da Sinn Fein’in de kamuoyu yoklamalarında önde gittiğini hatırlayalım. Avrupa’da bazı şeyler değişiyor. Sermaye gibi emekçiler de Avrupa genelinde örgütlenmeli. Mücadele etmemiz gereken bir savaştır bu!
ET: Şüphesiz tehlike mevcut. Krizden ilerici bir biçimde çıkılmazsa otoriter bir kapitalizm sadece Yunanistan’da değil diğer ülkelerde de muhtemel bir alternatif olarak belirebilir. Yunanistan’ın Altın Şafak’ı bir bakıma bu uyuyan eğilimin aşırı bir versiyonunu temsil ediyor.
Avrupa’da bizlerin bunu başarıp başaramayacağı, bizim başından beri ilham kaynağımız olan toplumsal hareketlerin gündemi genişletmek için doğabilecek imkânlardan ne kadar yararlanacağına, daha katılımcı, kurumsal çeşitliliğe önem veren, toplumsal bakımdan adil bir ekonomiyi gerçekleştirme içinde olacağına bağlı. Sol hükümetlerin yapabilecekleri sınırlıdır. Toplumsal dönüşümler, özellikle modern dönemlerde milyonların aktif katılımını gerektiriyor. Sol partiler ve hükümetler kendi rollerini daha büyük atılımların katalizörü olarak görmeli. Kesin olan tek şey, enteresan bir dönemden geçtiğimiz!