Bugun...


Kadın doğulmaz, kadın olunur - 1971’de kadınların yapamadığı dokuz şey
Tarih: 25-08-2019 02:09:03 Güncelleme: 25-08-2019 02:09:03 + -


“Kadın doğulmaz, kadın olunur. Bu oluş sürecinde, kadının insanlığı imha edilir. Şunun sembolü, bunun sembolü haline gelir: toprak ana, evrenin orospusu; ama asla kendisi olamaz çünkü bunu yapması ona yasaklanmıştır.”

facebook-paylas
Tarih: 25-08-2019 02:09

Kadın doğulmaz, kadın olunur -  1971’de kadınların yapamadığı dokuz şey

 

 

Kadın doğulmaz, kadın olunur.

 

“Kadın doğulmaz, kadın olunur. Bu oluş sürecinde, kadının insanlığı imha edilir. Şunun sembolü, bunun sembolü haline gelir: toprak ana, evrenin orospusu; ama asla kendisi olamaz çünkü bunu yapması ona yasaklanmıştır.”

 

“Sizden fuhuş yaptırılan, evsiz, dayak yiyen, tecavüz edilen, işkence edilen, öldürülen, tecavüz edilen ve sonra öldürülen, öldürülen ve sonra tecavüz edilenleri hatırlamanızı isteyeceğim; ve sizden fotoğraflananları, başına yukarıdakilerin herhangi biri veya tümü gelen ve bunlar olurken fotoğraflananları ve şimdi bu fotoğrafların özgür ülkelerimizde satılık olduğunu hatırlamanızı isteyeceğim. Başkalarının eğlencesi, başkalarının keyfi, başkalarının ifade özgürlüğü için incitilenleri; kar için, pezevenklerin ve girişimcilerin maddi çıkarı için incitilenleri hatırlamanızı istiyorum. Faili hatırlamanızı istiyorum ve sizden kurbanları hatırlamanızı isteyeceğim: sadece bugün değil, yarın ve ertesi gün de. Onları – failleri ve kurbanları – ne yaptığınıza, nasıl düşündüğünüze, nasıl hareket ettiğinize, neyi önemsediğinize, hayatınızın sizin için ne anlama geldiğine dahil etmenizi istiyorum.

 

Şimdi, biliyorum, bu odada, bazılarınız, burada sözünü ettiğim kadınlar. Bunu biliyorum. Etrafınızdakiler bilmiyor olabilir. Sizden, size ne yapıldığına dair hatırlayabildiğiniz her şeyi – nasıl, nerede, kim tarafından, ne zaman ve eğer biliyorsanız, neden yapıldığını – kullanarak eril tahakkümü paramparça etmeye başlamanızı, onu tarumar etmenizi, kırıp dökmenizi, düzenini bozmanızı, altüst etmenizi, onun ayağına dolanmanızı, onu mahvetmenizi isteyeceğim. Sizden direnmenizi, itaat etmemenizi, erkeklerin kadınlar üzerindeki iktidarını yok etmenizi, onu kabullenmeyi reddetmenizi, ondan tiksinmenizi ve size neye mal olursa olsun onu değiştirmek için gereken her şeyi yapmanızı istemek zorundayım.”

 

“Tecavüzün kaçınılamaz ya da doğal olduğuna inanmıyorum. Buna inansaydım, burada olmam için hiçbir sebep olmazdı. İnansaydım, siyasi pratiğim şu an olduğundan farklı olurdu. [Kadınlar olarak] size [erkeklere] karşı neden silahlı mücadele vermediğimizi hiç merak ettiniz mi? Sebebi bu ülkede mutfak bıçakları kıtlığı olması değil. Çünkü, aksini gösteren tüm kanıtlara rağmen, sizin insanlığınıza inanıyoruz.”

 

“Feminizmden nefret ediliyor çünkü kadınlardan nefret ediliyor. Feminizm karşıtlığı kadın düşmanlığının doğrudan bir göstergesi; kadınlardan nefret etmenin siyasi savunusu.”

 

“Birçok kadının feminizme direnmesinin sebebi, sanıyorum ki, kültüre, topluma ve tüm kişisel ilişkilere sirayet etmiş vahşi kadın düşmanlığının tamamen bilincinde olmanın getireceği ıstırap.”

 

“Korkaklığın tanımını isterseniz eğer, üzerlerinde yürüyebilmek için tüm bir insan sınıfını aşağı bastırmaya ihtiyaç duymaktır.”

 

“Bu dünyada dişi olmak, bizden nefret etmeye bayılan erkekler tarafından insani tercih potansiyelimizin çalınması demektir. Özgürce tercihler yapılmaz. Bunun yerine, eril cinsel arzusunun objesi haline gelmek için [gereken] beden tipine ve davranış ve değerlere uyum gösterilir. Bu ise, geniş bir aralıkta tercih yapabilme kabiliyetinin terk edilmesini gerektirir…

 

Erkekler de tercih yapar. Bizi hor görmemeyi ne zaman seçecekler?”

 

“Kadın, zekâsını kullanmanın daha kibar yollarını bulmaya çalışacaktır. Ama zekâ hanım işi değildir. Zekâ aşırılıklarla doludur. Keskin zekâ duygusallıktan tiksinir, ve kadınlar, etraflarındaki erkeklerin dehşetli aptallığına kıymet vermek için duygusal olmak zorundadır. Marazi zekâ, pozitif düşüncenin ve ebedi tatlılığın neşeli günışığından tiksinir; ve kadınlar günışığı ve neşeli ve tatlı olmak zorundadır, aksi halde kadının, rüşvet verir gibi gülücükler dağıtarak günün sonunu getirmesi mümkün olmaz. Yabani zekâ her türlü dar dünyadan tiksinir; ve kadınların dünyası dar kalmalıdır, aksi halde kadın sınır ihlal etmiş olur. Hiçbir kadın, sonunda kendini genelevde veya lobotomi yapılmış bulmaksızın, Nietzsche ya da Rimbaud olamaz. Her hayati zekânın, tutkulu soruları, agresif cevapları vardır; ama kadınlar kâşif olamaz; dişi aklına sahip bir Lewis ya da Clark olamaz.”

 

“Bir kadının bedeninin her türlü ihlali erkekler için seks olabilir; pornografinin özündeki hakikat budur.”

 

“’Kadınla yatar gibi erkekle yatmayacaksın; menfur şeydir.’ (Levililer 18:22). Bunun anlamı, basitçe, erkeklerin, adet olduğu üzere, gururla, erkekçe kadınlara yaptığı şeyi diğer erkeklere yapmasının, aykırı ve pis bir şey olduğudur: onları cansız, boş, içe bombeli şeyler olarak kullanmak; onları teslim alarak sikmek; onları sert seksle buyruk altına almak.”

 

“Tecavüz, dayak, zorla gebelik, tıbbi kasaplık, motivasyonu seks olan cinayet, zorla fuhuş, [kadın sünneti gibi] fiziksel kesip biçme, sadistçe psikolojik taciz ve dişi deneyimin geçmişten deşilip çıkarılan ya da günümüzdeki kurbanlar tarafından aktarılan diğer yaygın tanıklıklarının kalpleri sıkıştırması, zihinlere ıstırap vermesi, bilinçleri isyan ettirmesi gerek. Ama öyle olmuyor. Bu öyküler ne kadar sık, ne kadar net ya da etkili, acılı ya da kederli anlatılırsa anlatılsın, rüzgâra fısıldansa veya kuma yazılsa daha iyi: sanki hiçmişler gibi yok oluyorlar. Anlatıcılar ve öyküler görmezden geliniyor veya alay konusu ediliyor, çenelerini kapatmaları için tehdit ediliyor veya imha ediliyor ve dişi ıstırabının deneyimi, kültürel görünmezlik ve hakir görme içine gömülüyor… kadınların maruz kaldığı taciz gerçekliğinin ta kendisi, kahredici yaygınlığına ve sürekliliğine rağmen, yok sayılıyor, kenara itiliyor. Gündelik yaşamdaki işlemlerde yok sayılıyor ve tarih kitaplarında yok sayılıyor, dışarıda bırakılıyor, ve ıstırabı önemsediğini iddia eden ama bu ıstıraba kör olanlarca yok sayılıyor.

 

Sorun, basitçe ifade edilecek olursa, kadının ıstırabının hakikiliğini algılamak için, önce onun var olduğuna inanmanın gerekmesi. Kadınların kayda değer varlıklar olarak var olduğuna ne erkekler ne de kadınlar inanıyor. Tanımı gereği haysiyet veya özgürlük talep etme meşruiyetine sahip olmayan birinin, aslında bir şey, bir obje, bir yitiklik olarak görülen birinin ıstırabını gerçek olarak hatırlamak imkânsız. Bir kadın, milyonlarla çarpılan bireysel bir kadın, kendi ayrıksı var oluşuna inanmıyorsa ve bu nedenle kendi ıstırabının hakikiliğini teslim edemiyorsa, silinir, sıfırlanır ve yaşamının anlamı, her ne ise, her ne olmuşsa, kaybolur. Bu kayıp hesaplanamaz ya da akla sığdırılamaz. Muazzam ve korkunçtur ve yerini hiçbir şey dolduramaz, telafi edilemez.”

 

“Ezilmişliğin temelinde, kişinin, kendisini kendi seçtiği kriterlere dayanarak üstün olarak tanımlayanlar tarafından dışarıdan tanımlanması yatar.”

 

“Kadınlara zorla dayatılan şeyin kadınların özgürlüğünün bir standardı haline gelmesi ve tüm kadınların bunun böyle olduğunu söylemesi, dilin nakletme gücünün ötesinde bir trajedidir.”

 

“Biri, tam bir şahıstan daha azı olan birini nasıl sevebilir, aşkın kendisi tahakküm değilse eğer?”

 

“Nesneleştirilme konusundaki dişi bilgisi, gerekli ama yüzeysel [yeterli olmayan] bir kavrayışa kadar gelip durur: güzellik ödüllendirilmekte ve güzel olmamak cezalandırılmaktadır. Cezalar kişisel talihsizlikler olarak anlaşılır; sistematik, kurumsal veya tarihsel oldukları görülmez. Kadınlar, güzel oldukları için cinsel kullanım yoluyla da cezalandırıldıklarını anlamazlar; ve kadınlar, erkekler bu kadınları cezalandırmayı, ihlal etmeyi, veya imha etmeyi her şekilde becerse de, erkeklerin şehvetli bir cezalandırma, ihlal etme, veya imha etme arzusu uyandırmayan çirkin kadınların bulaşmasından kendilerini ve kendi toplumlarını korumak için her yola başvuracağını anlamazlar.”

 

“Erkeklerle eşit olmaya adanmış bir dava, fakir yerine zengin; tecavüz mağduru yerine tecavüzcü; maktul yerine katil olmaya adanmış bir davadır.”

 

“Bu erkek dünyasında orospu olmak, kadının kendisine konulan sınırları ihlal etmesi değildir; kadının kendisine konulan sınırları ihlal etmesi, kendisinin sahibi, kendi bedeninin ve onun kontrolünün sahibi olmasıdır, bedeninin bütünlüğüne erkeğin değil kendisinin sahip olmasıdır. Fuhuş kâğıt üzerinde yasa dışı olabilir ama hiçbir fahişe, bir sınıf olarak erkeklerin imtiyazlarına veya iktidarına fuhuş üzerinden karşı gelmiş değildir. Hiçbir fahişe özgür bir dünyada bir kadın tarafından zekâ ve bütünlükle kullanılabilecek hiçbir özgürlük veya eylem modeli sunmaz; model, sahte dişi cinsel devrimcilerin, avanak ‘özgür’ kızların aklını çelmek ve onlardan haz alan erkeklere hizmet etmek için vardır.”

 

“Eril üstünlüğü, dille kaynaşmıştır, o kadar ki, her cümle onu hem müjdeler hem de teyit eder. Esasen dil olarak deneyimlenen düşünceye, açıkça kadınları ikincilleştirmek için geliştirilmiş olan dilsel ve algısal değerler nüfuz etmiştir. Her konunun parametreleri erkekler tarafından tanımlamıştır. Tüm feminist argümanlar, niyet veya sonuç itibariyle ne kadar radikal olursa olsunlar, güvenilirliğini veya hakikiliğini erkeklerin adlandırma gücünden alan eril sistem içindeki iddialar veya öncüller ile birlikte ya da onlara karşıdırlar. Adlandırma gücüne erkekler sahip olduğu sürece, eril sistemin aşılması mümkün değildir… Prometheus’un tanrılardan ateşi çaldığı gibi, feministler de erkeklerden, umulur ki daha sonuç alıcı şekilde, adlandırma gücünü çalacaklardır.”

 

“O, kalbinde, kurtulamayanlar için yas tutuyor. Ruhunda, şu an eskiden kendisinin olduğu gibi olanlar için bir savaşıyor. Yaşamında, kadınların hayatta kalma, olma, eyleme, kendisini ve toplumu değiştirme kabiliyeti ve iradesinin hem öncüsü hem de kanıtı. Ve her yıl o daha güçlü ve ondan daha çok oluyor.”

 

“Trajedi şu ki, kadınlar hayatta kalmaya o kadar kilitlenmişler ki, intihar ettiklerinin farkında değiller.”

 

“Feministler, kadınlara eşit iş için eşit ücret ödendiğinde, kadınların ekonomik bağımsızlığın yanı sıra cinsel bağımsızlık da kazanacağını biliyorlar. Ama feministler, kadından nefret eden bir toplumsal sistemde, kadınlara asla eşit ücret ödenmeyeceği gerçeği ile yüzleşmeyi reddediyorlar. Erkekler, tüm o iktidar kurumlarında, kadınların cinsel emeği ve cinsel boyun eğdirilmişliği üzerinden güçlü kalıyor. Kadınların cinsel emeği devam ettirilmek zorunda; ve cinsiyet açısından nötr iş için sistematik düşük ücretler, kadınları hayatta kalmak için seks satmaya zorluyor. Kadınlara erkeklere ödediğinden daha düşük ücretler ödeyen ekonomik sistem, aslında kadınları evlilik veya fuhuş dışında çalıştığı için cezalandırıyor, çünkü kadınlar düşük ücretler için çok çalışıyor ve yine de seks satmak zorunda kalıyorlar. Kadınları yatak odasının dışında çalıştıkları için düşük ücretler ödeyerek cezalandıran ekonomik sistem, kadınların erkeklere cinsel olarak hizmet etmenin her kadının yaşamının gerekli bir parçası olduğu algısını ciddi şekilde pekiştiriyor: aksi takdirde, nasıl yaşayabilir? Feministler, eşit işe eşit ücretin basit bir reform olduğunu düşünüyor gibiler, oysa bu reform dahi değil; bu bir devrim. Feministler, erkekler kadınlara hükmettiği müddetçe eşit işe eşit ücretin imkânsız olduğu gerçeği ile yüzleşmeyi reddediyorlar, sağcı kadınlar ise bu gerçeği unutmayı reddediyorlar.”

 

“Erkekler çoğu zaman kadınların sözlerine—konuşma olsun, yazma olsun—sanki şiddet eylemiymiş gibi tepki verirler; erkekler bazen kadınların sözlerine şiddetle tepki verirler. Bu yüzden sesimizi alçaltırız. Kadınlar fısıldar. Kadınlar özür diler. Kadınlar çenesini tutar. Kadınlar olarak bildiklerimizi önemsizleştiririz. Kadınlar büzülür. Kadınlar geri çekilir. Birçok kadının, hiçbir tehdidin boş olmadığını bilecek kadar erkek tahakkümü tecrübesi—kontrol, şiddet, aşağılama, hakaret—vardır.”

 

“Kökü kız kardeşlikte olan değerler tesis etmemiz gerek derken, şiddetsizlik ile ilgili eril mefhumları bir an için bile olsun kabul etmememiz gerektiğini söylemek istiyorum. Bu mefhumlar bizlere yönelik sistematik şiddeti bir kez olsun kınamamıştır. Bu mefhumları benimsemiş erkekler, kendi başlarına kadına yönelik şiddet arz eden eril davranışları, ayrıcalıkları, değerleri ve ahkam kesmeleri asla kınamamışlardır.”

 

“Erkekler dişi cinselliğini inşa etmişlerdir ve bunu yaparak kadınlarda cinsel zekâ şansını yok etmişlerdir. Cinsel zekâ, erkeklerin kadınlar için uydurduğu sığ, mukadder cinsellikte yaşayamaz.”

 

“Aşağı olmak, kadınların başına geldiğinde bile banal ya da tesadüfi değildir. Kötü bir cilde veya gözlerin altında siyah halkalara sahip olmak gibi önemsiz bir dert değildir. Aksi halde mükemmel olan bir resimdeki yüzeysel bir kusur değildir. Küçük bir tahriş değildir, ne de eften püften bir sıkıntı, rasgele bir fenalık, ya da talihsiz ama (açık ki) zararsız bir adap eksikliği. Yumuşak ciltli bazı insanların ‘nahoş’ bulduğu bir ‘bakış açısı’ değildir. Bir kişinin yaşamda derin ve yıkıcı şekilde değersizleştirilmesidir, haysiyetinin ve özsaygısının tarumar edilmesidir, insan kıymetinden ve insan görülmekten zorla sürgün edilmesidir, bir kişinin, tamlık veya içsel bütünlük ihtimaline dahi, zorla yabancılaştırılmasıdır. Aşağı olmak, meşru özsevgiyi erişilemez kılar, onu hakaretle biteviye tekrarlanan bir kabusa parçalanan bir rüyaya dönüştürür; aşağı olmak, içten kırılmış ve aşağılanmış bir kişi yaratır. Döküntüler—asla bütün olamayacak birinin saçılmış parçaları ve sivri kıymıkları—daha sonra onun cinsi için neyin normal olduğunun standardı yapılır: kadınlar böyledir işte. Onu inciten hakaret—doğumundan bu yana devam eden, bir saldırı olarak aşağılama—onun sözde doğasının, aşağı bir doğanın sonucu olarak görülür, sebebi değil. Zarif bir dil olan İngilizcede, ona parça [piece] bile denilir. Şahsi deneyiminin muhtemel ki yeterince sevgi görmemek olacaktır. Onun öznelliğinin kendisi ikinci sınıftır, kendisi dünyada nasıl aşağı ise, deneyimleri ve algıları da dünyada aşağı olacaktır. Onun deneyimi psikolojik olarak aşağılayıcı bir yargıya indirgenecektir: hiç sevgi görmemiştir çünkü hep ilgiye muhtaçtır, nevrotiktir, hissettiği sevgi yetersizliğinin bizatihi kendisi, derinde yatan ve doğal bir bağımlılığın kanıtıdır. Kişisel deneyimlerine veya algılarına asla içinde bir gıdım gerçeklik payı varmış muamelesi yapılmaz. Ama o, asla yeterince sevilmez. Hakikatte; gerçekten; objektif olarak: asla yeterince sevilmez. Konrad Lorenz’in yazdığı gibi: ‘Birinden her bakımdan aşağı olan bir kimseye gerçek bir sevgi duymanın mümkün olduğundan kuşku duyarım.’ Ona verilmiş o kadar çok kirli ad vardır ki, bunların hepsini öğrenmek mümkün değildir, insanın kendi ana dilinde bile.”

 

“Meta orospu olduğunda kapitalizm kötü veya zalim olmuyor; yabancılaşan işçi dişi et parçası olduğunda kâr kötü veya zalim olmuyor; söz konusu şirketler amcık sattığında şirketlerin insanları iliklerine kadar sömürmesi kötü veya zalim olmuyor; siyah amcık veya sarı amcık veya kırmızı amcık veya Hispanik amcık veya Yahudi amcık bacaklarını erkeğin zevki için açtığında ırkçılık kötü veya zalim olmuyor; yoksulluk, kendilerinden başka satacak şeyi olmayan mülksüzleştirilmiş kadınların yoksulluğu olduğunda kötü veya zalim olmuyor; güçlülerin güçsüzlere karşı şiddeti, adını seks koyduğumuzda kötü veya zalim olmuyor; kölelik, cinsel kölelik olduğunda kötü veya zalim olmuyor; işkence görenler kadın, orospu, amcık olduğunda işkence kötü veya zalim olmuyor. Yeni pornografi solcu; ve yeni pornografi Solun ölmeye gittiği büyük bir mezarlık. Sol, hem orospularım olsun, hem de siyaset yapayım diyemez.”

 

“Kadınların özgürlüğü açık ki pezevenklerin özgürlüğünden daha fazlasını ifade etmeli bize.”

 

“Özgürlük bir soyutlama değildir, birazcığı yeterli bir şey de değildir. Biraz daha fazlası da yeterli değildir. Daha azına sahip olan, daha az olan, özgürlük ve haklardan yoksun olan kadınlar, böylelikle şaşmaz şekilde daha az özsaygıya sahip oluyor: insanın cesur ve dürüst bir yaşam sürmek için ihtiyaç duyduğundan daha az özsaygı.”

 

“Çoğu zaman, aileyi bir arada tutmak adına, kadın sürekli tekrarlanan dayağı, tecavüzü, duygusal işkenceyi ve sözlü aşağılamayı kabul edecektir; alçaltılacak ve utandırılacak ama buna dayanacaktır, aksi halde kaçarsa adam onu öldürür. Sözüm ona geleneksel aileyi savunurken kendinden geçen politikacılara, ailede erkek yokken kaç kadının dayak yediğini ve kaç çocuğun tecavüze uğradığını sorun. Sıfır, mükemmel ve cesaret verici bir sayıdır, ama eril üstünlükçü kültürlerdeki politikacılar arasında kim, sıfıra kadar saymayı biliyor ki?”

Kaynak:Makale/ Dworkin alıntıları
Çeviri: Serap Güneş
 
 
 

1971’de kadınların yapamadığı dokuz şey

 

 

Bu, 1971’de kadınların yapamayacağı dokuz işin listesidir – evet tarih doğru, 1971.

1880’den önce, yani bu mağrur hanımefendinin fotoğrafının çekilmesinden sadece birkaç yıl önce, cinsel ilişkiye rıza yaşı birçok eyalette 10 ya da 12 olarak belirlenmişti. Komşumuz Delaware Eyaleti hariç – orada 7’ydi!

1971’de bir kadın:

  1. Kendi adına kredi kartı alamazdı – Ancak 1974’te bir yasa, kredi kartı kuruluşlarını, kocasının imzası olmaksızın kadınların kart çıkartmasını sağlamaya zorunlu kıldı.
  2. Hamile kaldığı gerekçesiyle gayriresmî bir biçimde işten çıkarılmayacağının güvencesine sahip değildi – Bu, 1978’deki Hamileliğe Karşı Ayrımcılık Yasası’yla değişti!
  3. Bir jüride görev alamazdı – Eyaletlere göre çeşitlilik gösterse de (Utah, ta 1879’da, kadınların jüri görevine uygun olduğuna karar vermişti), kadınların jüri üyesi adaylarının oluşturduğu havuzun dışında tutulmasının esas nedeni, onların esas görevinin bakım verenler olarak evin merkezi olmak olduğunun düşünülmesiydi. Onların suçların korkunç ayrıntılarını duymak için fazlasıyla kırılgan ve suçlananlar hakkında nesnel kalabilmek için doğaları gereği fazlasıyla sempatik oldukları da düşünüldü. 1961’de Anayasa Mahkemesi, kadınları jürinin dışında tutan bir Florida yasasını destekledi. Kadınlar, 1973’e kadar 50 eyaletin tamamında herhangi bir jüride görev alamadı.
  4. Ön cephede savaşamazdı – Kadınlar 1976’da askeri akademiye kabul edilmeye başlasa da çatışmaya girmeleri konusundaki yasak 2013’te kaldırıldı. 1973’e dek, kadınların sadece hemşire ya da destek personeli olarak orduya girmesine izin verildi.
  5. Ivy League [ABD’nin ünlü üniversitelerine verilen ortak ad] düzeyinde üniversite eğitimi alamazdı – Yale ve Princeton 1969’a kadar kadın öğrenci kabul etmedi. Harvard (sadece kadın öğrenci kabul eden Radcliffe College’la birleştiği) 1977’ye dek kadın öğrenci almadı. Brown (kadınlara mahsus Pembroke ile birleşti), Dartmouth ve Columbia, sırasıyla 1971, 1972 ve 1981’e dek kadın öğrenci kabul etmedi.
    Barnard Üniversitesi kadın öğrencilerinin Columbia’dan ders alması gibi, bazı istisnai durumlarda, bazı kadınların Ivy League kurumlarında özel ders almasına izin verildi ama genel olarak, 1960’larda Ivy League hayalleri kuran kadınlar, hayallerini ertelemek zorundaydı.
  6. İşyerinde cinsel tacize karşı yasal yollara başvuramazdı. Gerçekten de bir mahkemenin, işyerinde cinsel tacizi hukuki eylemin konusu olarak kabul etmesi ilk kez 1977’de oldu!
  7. Kocaları istediği takdirde seks yapmıyorum diyemezlerdi – 1993’e dek, evlilik içi tecavüz, 50 eyaletin hiçbirinde suç olarak tanımlanmamıştı. Tekrar okuyun… 1993.
  8. Bir erkekle aynı miktarda ödeme yaparak sağlık sigortası elde edemezlerdi. Cinsiyet ayrımcılığı, sağlık sigortası alanında 2010’a dek yasaklanmadı ve günümüzde, Federal düzeyde seçilmiş makamlarda yer alanlar dahil, birçok kişi, kadınların biraz daha fazla ödemesini sorun etmiyor. Tekrar bakın, o tarih 2010’du.
  9. Doğum kontrol hapları: Üreme özgürlüğü ve çocuk sahibi olup olmamaya ve ne zaman çocuk sahip olacağına karar vermeye dair kadın hakları gibi sorunlar ancak 1960’larda açıkça tartışılmaya başlandı. 1957’de FDA sadece “ağır regl sıkıntısı” için hapı onayladı. 1960’da haplar gebelik önleyici olarak onaylandı. Buna rağmen haplar bazı eyaletlerde yasadışıydı ve sadece evli kadınlara aile planlaması amacıyla reçeteyle yazılabiliyordu ve tüm eczaneler bulundurmuyordu. Karşı çıkanların bazıları ağız yoluyla alınan gebelik önleyicilerinin “ahlaksızca olduğunu, fahişeliği teşvik ettiğini ve kürtajla eşdeğer olduğunu” ileri sürdü. Doğum kontrolünün, medeni hali ne olursa olsun tüm kadınların kullanımına izin verilmesi için yıllar geçmesi gerekti. Kısacası doğum kontrolü bir kadının eğitimini tamamlayabileceği, işgücüne katılabileceği ve hayatını planlayabileceği anlamına geldi.

Ah, bir şey daha, 1880’den önce, yani bu mağrur hanımefendinin fotoğrafının çekilmesinden sadece birkaç yıl önce, cinsel ilişkiye rıza yaşı birçok eyalette 10 ya da 12 olarak belirlenmişti. Komşumuz Delaware Eyaleti hariç – orada 7’ydi!

Feminizm hep başka kadınlar için değildir.
Tarihinizi bilin.

Kaynak

Çeviri: S. Erdem Türközü




Kaynak: Dünyadan Çeviri

Editör: Yeniden ATILIM

Bu haber 1946 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Kadın Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI