Bugun...


Belaruslu Marksist-Leninist Aktivisti İle Protestolar ve Ülkesindeki Durum Üzerine Söyleşi
Tarih: 02-09-2020 13:02:51 Güncelleme: 20-09-2020 15:32:51 + -


Belaruslu M-L Aktivisti İle protestolar ve ülkesindeki durum üzerine yapılan söyleşide Busel ;"Ben Busel, Belarus’tanım, komünistim, Marksist-Leninistim. Bir sol parti veya örgüt üyesi değilim" diyen Busel ülkesindeki sol hakkında;"Busel: Birkaç resmi sol partimiz ve siyasi örgütümüz var, bunlar aslında Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin kalıntılarıdır diyebiliriz. Çoğu Lukashenko’yu ve Belarus’taki kapitalist sistemi tamamen destekliyorlar. Güçsüzler ve halk içinde yaygın bir desteğe sahip

facebook-paylas
Tarih: 02-09-2020 13:02

Belaruslu  Marksist-Leninist Aktivisti İle Protestolar ve Ülkesindeki Durum Üzerine Söyleşi

Belaruslu  Marksist-Leninist Aktivisti İle Protestolar ve Ülkesindeki Durum Üzerine Söyleşi 

Belaruslu Marksist-Leninist Aktivisti İle protestolar ve ülkesindeki durum üzerine yapılan söyleşide Busel ;"Ben Busel, Belarus’tanım, komünistim, Marksist-Leninistim. Bir sol parti veya örgüt üyesi değilim"  diyen Busel ülkesindeki sol hakkında; "Birkaç resmi sol partimiz ve siyasi örgütümüz var, bunlar aslında Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin kalıntılarıdır diyebiliriz. Çoğu Lukashenko’yu ve Belarus’taki kapitalist sistemi tamamen destekliyorlar. Güçsüzler ve halk içinde yaygın bir desteğe sahip değildir" dedi.

 

Belaruslu  Marksist-Leninist Aktivisti İle Protestolar ve Ülkesindeki Durum Üzerine Söyleşi de;

 

: 1. İdeolojiniz ve aktivizminiz konusunda (güvenliğinizi de gözeterek) biraz kendinizden bahseder misiniz?

Busel: Ben Busel, Belarus’tanım, komünistim, Marksist-Leninistim. Bir sol parti veya örgüt üyesi değilim ama komünist örgütlerden bazı aktivistlerle ve komünistlerle iletişim halindeyiz.

: 2. Belarus seçimlerden sonra bir hafta içinde hakkında çok konuşulan bir ülke haline geldi. Bize bu durumun arka planından bahsedebilir misiniz? İnsanlar neden kızgın? Ne istiyorlar? Siyasi seçenekler neler?

Busel: Belarus devlet gücünün yüksek olduğu, hammaddeler ve satış pazarı olarak dış piyasalara muhtaç, küçük bir kapitalist ülke. Kapitalist dünyanın her yerindeki gibi, çıkarları devlet tarafından temsil edilen bir büyük kapitalist sınıfı mevcut. Büyük burjuva, ağırlıklı olarak ulusal burjuvadır, Lukashenko ve onun beraberindekilerle yakın ilişki kurmaktadır. Bu ulusal burjuva grubu ve ona hizmet eden devlet mekanizması, hem devlet hem de özel sermayeye ait fabrikalardan, santrallerden ve zirai işletmelerden artı değere el koymaktadır.

Böylelikle emekçiler kapitalistler ve burjuva devlet tarafından sömürülmektedir. Bunun sonucu olarak düşük ücretlerle çalışmaya zorlanmanın yanı sıra, siyasi ve sosyo-ekonomik hakları yıllardır engellenmekte, zenginler zenginleştikçe, fakirler fakirleşmektedir.

Siyasi hakların, sosyo-ekonomik haklara göre  daha çok sınırlandırıldığını söylemek daha doğru olacaktır. Sosyal yardım ödemeleri düzenli ödenirken, iş bulmak da pek zor değildir. Ama çoğunlukla düşük ücretli bir işte çalışmak durumunda kalınır. Maaşların ödenmesinde ise genelde bir gecikme olmaz. Aynı zamanda ifade özgürlüğü, gösteri yapma ve örgütlenme hakkı yasaklara tabidir.  Bir örgütün kurulmasının, kitleye hitap eden medya ya da etkinliklerin düzenlenmesinin her aşamasını regüle eden kanunlarımız var, günün sonunda planlanan hiçbir şeyin hayata geçirilmesi mümkün değil. Bunun da ötesinde insanlar, yetkilileri eleştirdikleri için, adalet aradıkları için baskılanmaktadır.

Halkın siyasi cehaleti ve on yıllardır süren liberal propaganda nedeniyle, hayat kalitesinin gerilemesi, kanunsuzluk ve adaletsizlik bir kişiyle özdeşleştirilir oldu – Başkan Lukashenko.

Birkaç ay önce, seçimlere giden süreçte, yurt dışında bulunan liberal güçler, Lukashenko’ya karşı liberal adayları destekleyen güçlü bir kampanya başlattılar. (Bu liberal güçlerin ana propaganda ve örgütlenme “karargahı” Telegram’daki Nexta ve Nexta Live kanalları, yine yurt dışında, yani Polonya’da bulunuyor). Adaylar açıklandıktan sonra, liberal güçler bir aday etrafında, yani Tikhanovskaya çevresinde toplandılar ve birçok insanı ona oy vermeye ikna etmeyi başardılar. Tikhanovskaya değişimin, yani birçok insanın istediği şeyin, sembolü haline geldi.

Bu durumda, bardağı taşıran son damla seçimlere karışan hile ve çevik kuvvet polislerinin eylemcilere karşı uyguladığı şiddet oldu. Unutmamamız gereken, bu şiddet eylemleri, parayla tutulmuş agresif eylemciler tarafından başlatıldı; polise ilk saldıran ve hükümet binalarını ilk yağmalayan onlardı. Bunu halkın öfkesi, Lukashenko’dan kurtulma ve şiddetin son bulması talebi takip etti. Bu talepler liberaller tarafından tamamen destekleniyor, yoğun olarak teşvik ediliyor ve halka aşılanıyor.

Şimdi tanıklık ettiğimiz şey, Amerikan-Avrupa emperyalizminin çıkarları adına hazırlanan ve uygulamaya sokulan, tipik bir ‘renkli devrim’dir diyebiliriz. Karşımızda iki siyasi seçenek var: ya emperyalizm bir darbe yapmayı başaracak, ya da Belarus devleti Rus desteğiyle bu darbeyi geri püskürtecek. Bu iki seçenek de, Belarus emekçilerinin yararına değil.

Birinci senaryoda, Belarus Amerikan-Avrupa emperyalizminin yeni-sömürgesi haline gelecektir ve Belarus halkı bunun getirdiği yeni sorunlarla yüzleşecektir.  İkinci senaryoda ise,  Rusya, devlete ettiği yardımın karşılığı olarak, Belarus’a karşı muhtemelen daha agresif bir tavır takınacak, Belarus’a şeklen bir egemenlik tanıyıp, onu kendi bölgesi haline getirecektir. Bu da haliyle Belarus halkının yararına değildir.

: 3. Peki ya Belarus solu? Ne kadar güçlü ya da nüfuz sahibi? Belarus solunun Lukashenko’yla ilişkisi nedir?

Busel: Birkaç resmi sol partimiz ve siyasi örgütümüz var, bunlar aslında Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin kalıntılarıdır diyebiliriz. Çoğu Lukashenko’yu ve Belarus’taki kapitalist sistemi tamamen destekliyorlar. Güçsüzler ve halk içinde yaygın bir desteğe sahip değiller.

Ne var ki, bu sol partilerin ve örgütlerin hain konumları (hatta bir tanesi kendisini “komünist” olarak adlandırmaktadır), halkın komünistlere güvenmemesine neden oluyor; halkın bir kısmı Lukashenko’yu sosyalist, Belarus’u da bir tür Sovyet ülkesi sanıyor.

Birkaç sene önce, Belarus’ta birkaç Marksist kulüp kuruldu. Sayıca fazla değillerdi, amaçları Marksist-Leninist yazınları incelemek ve benzer düşünen insanları birleştirmekti. Lukashenko’yu desteklemiyorlar, ama liberal muhalefetin yaptığı gibi onu şeytanlaştırmıyorlar da. Bu marksist kulüpler için Lukashenko sadece egemen burjuva sınıfının bir temsilcisi.

Gerçek komünist hareketimiz çok genç ve küçük, kitle ile iletişimi yok. Bunun da ötesinde, bir komünist örgüt olarak birleşmiş de değil. Marksist kulüpler birbirleriyle iletişime geçiyorlar ama anlaşmadıkları noktalar da var.

: 4. Belarus’un dışındaki sol hareketler, Belarus’ta neler olduğunu daha yeni öğreniyor. Konu hakkında pek fikirleri olmamasına rağmen, Belarus’taki Marksistler onların onayını beklermiş gibi, onlara kendi çözüm önerilerini sunuyorlar. Peki Belarus solunun şimdiye kadarki faaliyetleri nelerdir?

Busel: Belirttiğim gibi, solun (Marksist kulüpleri kast ediyorum) ana faaliyetlerinden biri, Marksizm-Leninizm’i öğrenmektir. Bunun yanı sıra, ekonomik ve siyasi analizler, makaleler yazmak, başka ülkelerden, ağırlıklı olarak Rusya’dan yoldaşlarla iletişim kurmak da solun faaliyetlerindendir.

Ve anlamış olacağınız üzere, resmi sol parti ve siyasi örgütlerin faaliyeti mevcut burjuva hükümetini ve Lukashenko’yu savunmaktır.

: 5. Muhalefetin amacının Belarus’u emperyalist dünya ekonomisine, neoliberal bir şekilde entegre etmek olduğu aşikar. Lukashenko bundan daha iyidir diyebilir miyiz? Onun güttüğü siyaset Belarus emekçisinin mi yoksa burjuva sınıfının mı yararına? Özelleştirme ve kemer sıkma politikaları uyguluyor mu?

Busel: Eğer kötünün iyisini seçeceksek, o zaman Lukashenko daha iyi bir seçenektir diyebilirim. Ama Marksistler sadece bu iki seçeneği kabul etmiyorlar. Biz, iki tarafın da burjuva kampları olduğunu, sadece kapitalistlerin çıkarlarını savunduklarını anlıyoruz. Bu burjuva kamplar, bugün Belarus’un serveti, piyasaları ve siyasi güç için birbirleriyle mücadele etmektedir.

Lukashenko’nun siyaseti, temelde Belarus burjuva sınıfını gözetmektedir. Her sene, yetkililer satışa sunulan devlet kurumlarına ve işletmelerine ilişkin yeni listeler hazırlıyorlar. Lukashenko, kendi ağzıyla söylediği gibi, devlete ait herhangi bir işletmeyi satmaya hazır, onun derdi fiyatla. Lukashenko pahalı satışlar yapmanın peşinde, alıcılar ise sıklıkla o fiyatları reddediyorlar.

Belarus’ta birçok sınai işletmeye ait binalar ve ekipmanlar eskimiş durumda, idare ise çoğu zaman alet ve koruyucu ekipman konusunda tasarruf ediyor. Mevcut işletme idare sistemi, yolsuzluk, Lukashenko’ya yakın iş insanlarına ve ve yetkililere tanınan imtiyazlar – bunların hepsi üretimin gelişmesinin zayıf kalması, düşük ürün kalitesi ve bunun da sonucu olarak işçiler için düşük ücretler ve işletmelerin aşamalı olarak yok olması sonuçlarını doğuruyor.

Mevcut hükümet, emekçilerin Sovyetler Birliği’nde kazandığı sosyal ve ekonomik hakları, çok yavaş ama istikrarlı şekilde, 26 yıldır budamaktadır.

Dünya emperyalizmi şartlarında var olan bir burjuva ülkesiyiz ve halkın hayat kalitesinin azalması, gelirlerinin düşmesi, burjuva demokrasinin askıya alınması ve gerici siyasetin güçlenmesinden kaçmak gibi bir seçeneğimiz yok.

: 6. Bugünkü konuşmasında, Lukashenko, Belarus’ta oligarşinin olmadığını söyledi. Gerçekten de Belarus’un neoliberal barbarlığı aşabildiği söylenebilir mi?

Busel: Hayır, bu doğru değil. Bu Lukashenko’nun artık alıştığı “halkın başkanı” oyunu. Sıradan emekçinin ve köylünün koruyucusu, kapitalistlere karşı bir savaşçı… Şu an yetkililerle bağlantılı büyük kapitalistlerimiz var. Ama bizim ülkemizde, mesela Rusya’da olduğu gibi, zenginliğini sergileme alışkanlığı henüz yok. Belarus’taki oligarklar gölgelerde yaşıyorlar, çoğu Belarus’lu belki birkaç oligark ismi biliyordur. Bunun da ötesinde, bazı büyük kapitalistler burada yaşamıyor ama yine de büyük mülklere sahipler.

: 7. Bu koşullar altında ortaya çıkan, işçi sınıfının içinde bulunulan duruma karşı tutumunu şekillendirmeye çalışan sol bir kolektif var. Onun hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce eylemlerin kontrolünü liberallerden alacak kadar güçlü mü? İşçi ve emekçiler, neoliberal karşı devrimi sınırlandırabilir mi?

Busel: Sol güçleri bir kolektif altında toplama girişimi, bence komünist hareket için muhteşem bir adım. Bu kolektifte görev alan bazı solcuların, ülkemizde bir “renkli devrim”in gerçekleşme ihtimaline şüpheyle yaklaştıklarını, seçim sürecini sadece uzaktan izlediklerini biliyorum. Fakat, halkın büyük protestosu ve özellikle fabrika işçilerinin süreçteki faaliyetleri, bizi olaylara müdahil olmaya itti. Marksist çevrelerin kişisel bağlantıları sayesinde, hızlı bir şekilde yapılanmak mümkün oldu. Şu an dünyanın her yanından insan, bize yardım etmek için aramıza katılıyor.

Belaruslu Marksistler’in bu kriz durumunda birbirleriyle hızlıca işbirliği yapabilecek hale gelmesine, uluslararası destek ve yardıma rağmen, illüzyona kapılmamalıyız. Kolektif şimdilik birkaç gündür var, Belaruslu Marksistler’in tümüyle iletişim bile kuramadık. Daha da önemlisi, işçilerle bir ilişkimiz yok, onların içinde nüfuzumuz yok.

En önemlisi ise, bu duruma teorik olarak hazır değildik ve hatalar yapmamız fazlasıyla mümkün.

Belarus’taki kitle eylemleri, grevler dahil olmak üzere, liberal bir darbeyi mümkün kılmak amacıyla, liberal muhalefet ve Batılı efendileri tarafından uzun süredir hazırlanıyordu. Karşımızda çok deneyimli, iyi örgütlü ve  varlıklı bir düşman var. Kısa süre önce, henüz doğrulanmamış bir bilgiye göre, liberallerin örgütsel ve propaganda karargahları, Nexta ve Nexta Live’ın arkasında, Polonya Ordusu’nun bir birimi olan Psikolojik Eylem Merkez Grubu ( Centralna Grupa Dzialań Psychologicznych) olabilir.

Yani bu yaşananlar, halkın yerel bir faaliyeti olmanın ötesinde, bir savaş. Bu savaşa atılmadan önce, kendi gücümüzü ve düşmanın gücünü değerlendirmek zorundayız. Olumlu yaklaşabilmek isterdim, ama gerçekçi olmak zorundayım. Güçlerimiz küçük ve iyi örgütlü değil. Bu nedenle, bu eylemlerde liderliği liberallerden, en azından şimdilik, devralmamız mümkün gözükmüyor. Ama Marksistler, birlik kurma imkanına sahip ve diğer kolektiflerle, yurt dışından yoldaşlarla iletişim kurabilecek konumda.

Aynısı işçiler için de geçerli. Ülkemizdeki işçi sınıfı örgütsüz, ne kendi partisi var, ne de sendikaları (devletin uzlaştırıcı sendikalarını saymazsak), “bağımsız” Belarus tarihi boyunca da (SSCB’nin yıkılışından sonraki süreci kast ediyorum) asla hakları için mücadele etmedi.

Bunun yanında, elimizdeki bilgilere göre, Lukashenko’dan sonra daha iyi bir hayatın kendisini beklediğini düşünen az sayıda işçi, aktif olarak söz almaktadır, ana amaçları da Lukashenko’nun istifasını sağlamaktır. Bu emperyalistlerin bizi sömürgeleştirme planlarıyla tam uyum halindedir.

Bu nedenle, işçilerin de neoliberal karşıdevrimi durdurabileceklerini düşünmüyorum. Bunun tek yolu, Lukashenko liderliği altındaki mevcut hükümetin, Rusya’dan yardım almasıdır. Ne var ki, işçiler birlik halinde hareket etme, kolektif halinde mücadele etme konusunda önemli deneyimler elde edeceklerdir. Bu kazançlar boşa gitmemeli, Belarus’taki işçi hareketinin başlangıcını oluşturmalı. Tabii ki, komünistler kenarda durup izleyici konumunda kalmayacak, işçi hareketini bilimsel komünizm ışığında birleştirmek için bilfiil çalışacaktır.

: 8. İşçi sınıfı kolektifler halinde örgütlü, ama görünüşe göre bunlar muhalefetin etkisi altında ve lidersiz hareket ediyorlar. Doğru mu?

Busel: Evet, haklısınız. Birçok sanayi işletmemiz var, orada çalışanlar ise bölünmüş durumda. Bu işçiler çıkarlarını savunmak için birlik olmaya, kolektif halinde hareket etmeye alışık değiller. Liberal muhalefet, işçileri çok etkiledi. Bunun ilk nedeni, yetkililerin sürekli hale gelen yalanları, adaletsizlik ve hukuksuzluk nedeniyle, halkın yetkililere güvenmemesi diyebiliriz. İkinci olarak ise, güçlü ve yaygın bir komünist propaganda mevcut değil. Komünist ideolojinin aşağılanması, burjuva ideolojisinin güçlenmesi anlamına gelir. Bu nedenle, Belarus’taki pek çok insanın aklı şimdilik liberal ideoloji tarafından esir alınmış durumda.

Milliyetçi muhalefetin liderleri, şimdiye kadar çok az kişiyi bir araya getirebilmişti. 2010 Başkanlık Seçimleri’nden sonra iktidarı ele geçirmeyi denediler; bu girişim başarısız oldu. Bu seçimlerden önce veya seçimler sırasında, bu liderlerin hepsi tutuklandı. Sonra başka liderler ortaya çıktı  liberal görüşleri olan iş adamları, banker Babariko ya da üst düzey yönetici Tsepkalo gibi-, ama onların da seçime katılmalarına izin verilmedi, muhalif blogger Sergei Tikhanovsky’nin eşi Svetlana Tikhanovskaya yeni lider oldu. Başkanlık için aday olduğunda, liberaller onu desteklemek için güçlü bir PR kampanyası yürüttüler. Tabii ki o, ne geçmişte ne de şu an protestoların gerçek lideri değil; sadece hareketin “adı” ve “yüzü”.

Şunu belirtmeliyim ki, Belarus’taki insanların çoğu iktidarı kimin ele geçireceğini -Lukashenko hariç- önemsemiyor. Bu nedenle, eğer liberaller bir darbeyi hayata geçirebilirlerse, Belarus’lular muhtemelen parlatılan herhangi bir lideri kabul edecektir.

: 9. Sizin görüşünüze göre, Belarus’lu Marksistlerin kendilerini neoliberal saldırılardan koruyabilmeleri için benimsemeleri gereken doğru strateji ve taktikler neler olmalıdır?

Busel: Bence Marksistler, her şeyden önce, liberalleri ve arkalarındaki Batı Avrupa ve ABD’li güçleri ifşa etmeliler. Onların Avro-Amerikan emperyalizminin çıkarları için bir darbe teşebbüsünde bulunduklarını halka her aşamada kanıtlamak, bu darbenin halka ve ülkeye etki edecek sonuçlarını açıklamak zorundayız. Aynı zamanda, ülkenin mevcut liderine koşulsuz destek olacağımız bir pozisyondan kaçınmalıyız, çünkü o, emekçilerin değil, ulusal burjuvanın yararına çalışmaktadır.

Ülkemizde devrimci bir durum yok, yani bazı solcuların hayallerinde var olan, devrimin mümkün olduğuna ilişkin düşünceleri görmezden gelebiliriz. Darbe halinde iktidarda rol oynayabilecek, kapitalizm içinde demokratik reformları uygulayabilecek, güçlü komünist ve işçi örgütlerimiz de yok. Eğer darbe başarıya ulaşırsa, iktidara sadece gerici güçler gelecektir. Bu şu anlama geliyor: Marksistler kesinlikle liberaller ile birlik olmamalı, doğrudan ve dolaylı olarak, fabrikalardaki destek grevleri dahil, hiçbir stratejilerine destek vermemeli. Bu grevler, sadece liberallerin çıkarları için yürütülüyor. Bu eylem ve grevlerin ana talebi, Lukashenko’nun istifa etmesidir. Bazı Marksistler ise işçilere, grevler sırasında ekonomik çıkarlarını savunmalarını öğütlüyorlar. Mevcut durumda ise bu, en iyi ihtimalle, işçilerin Lukashenko’nun istifasının yanına birkaç ekonomik talep koyabilmesini sağlar, bu da darbe durumunda zaten anlamsız hale gelecektir.

Bu sebeple, Belarus’taki mevcut durumda, Marksistlerin önünde, kitlelerin politik olarak aydınlatılması, benzer düşünen insanları bir araya getirmesi ve işçi kolektifleriyle bağlantı kurulması için müthiş fırsatlar vardır. Bütün bunlar, Marksistlerin gelecekte yürütecekleri devrimci mücadelenin temelini oluşturacaktır.

: 10. Uluslararası komünistler ve anti-emperyalistler, Belarus halkına yardım etmek için ne yapabilir?

Busel: Öncelikle, Belarus’ta gerçekleşmekte olan süreçleri ifşa edebilirler. Batı burjuva medyası olayları, alışık olduğumuz üzere, çarpık yansıtıyor.  Bir çok emperyalist ülke, Belarus’taki eylemleri destekliyor ve Lukashenko’ya diktatör diyor, ne var ki, burada bir kişinin diktatörlüğü sözkonusu değil, sermayenin diktatörlüğü ile karşı karşıyayız. Yurt dışındaki yoldaşlar, ülkemizde darbeye girişen Avrupa-Amerika emperyalizmini ifşa etmek konusunda yardım edebilirler. Bizim için, emperyalistlerin ülkemizi, daha önce pek çok ülkeye yaptıkları gibi, sömürgeleştirmelerine izin vermemek çok önemli.

: 11. Sizce Belarus solu, hatta uluslararası sol, Yugoslavya, Ukrayna ve Gürcistan’daki gibi “renkli devrim”lerden gerekli dersleri çıkardı mı?

Busel: Sol hareketten pek çok kişi, şu an Belarus’ta bir tür “renkli devrim” girişimi olduğunu görüyor. Başka ülkelerdeki “renkli devrim”lerin tarihi ve sonuçları üzerine çalışmalar yürütüldü. Tabiri caizse, kuşu uçarken görüyorlar diyebiliriz. Öte yandan, bazı solcular Lukashenko’nun diktatörlüğüne karşı bir halk ayaklanmasının gerçekleştiğini savunuyorlar. Yüzeysel olarak bu böyle gözüküyor olabilir, zaten liberaller de olayları spontane ve lidersiz bir halk ayaklanması olarak takdim ediyorlar. Biraz daha derinden bakınca ise finansörler, organizatörler ve liderler karşımıza çıkıyor. Bu eylemlerden doğrudan çıkarları olanlar var. Bunlar tabii ki Belarus halkı değil, derin bir kriz yaşayan Avrupa-Amerikan emperyalizmi.

: 12. Sizce Türkiye’deki Gezi Ayaklanması, Belarus Solu’nun ders çıkarması için iyi bir örnek olabilir mi?

Busel: Doğruyu söylemek gerekirse, Gezi Ayaklanması ve modern Türkiye Devrimci Hareketi hakkında çok az bilgimiz var. Ama şüphesiz, bu hareketin geçmişini araştırmak zorundayız. Anti-emperyalist mücadelede etkileyici bir tarihi olan Türkiye’li devrimcilerden öğrenecek çok şeyimiz var.

: 13. Türkiye’li devrimci ve ilericilere bir mesajınız var mı?

Busel: Kapitalist sistem, dünyadaki tüm ülkeleri tek bir iktisadi yapıda birleştirdi, artık her şey birbirine bağımlı. Kapitalizm, insanlığın kuracağı komünist toplum için gerekli olan maddi temeli bütünüyle hazırladı. Gelinen noktada, emperyalizm mezarının önünde duruyor. İşçilerin emperyalizmi yok edip, enternasyonal komünist toplumu kurmasında itici güç, tüm dünyadan komünistler olacaktır. Bu nedenle, Türkiye ve başka ülkelerden devrimcilerle ve kapitalizmin miadını doldurduğunun farkında olan ilericilerle daha yakından ilişki kurmak istediğimizi belirtiyorum. Haklıyız ve kazanacağız!




Kaynak: Kesintisiz kolektifi

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 633 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI