Emekçi Hareket Partisi:Sarayın Savaşına Hayır 

Emekçi Hareket Partisi  Merkez Komitesi’nin  “Sarayın Savaşına Hayır” açıklaması;

Erdoğan'ın bu savaştan galip çıkması mümkün görünmüyor. Mercedes'e "çekirdek parası deyip milyonları cebe indirenlerin, evlatlarımızı feda edip kendi koltuklarını kurtarma peşinde olanların, yönetim sistemini 'fiilen' değiştirenlerin sonu yaklaşıyor.

1. "Vatan sağolmasın" diyenlerle "barış" diyenler Erdoğan'ın sonunu getirecektir

Seçimlerde Erdoğan'ı başkan yaptırmayan halk, savaşa karşı Erdoğan'ın kabusu olmaya devam etmektedir. Erdoğan'ın elini koyduğu o tabut, asker aileleri için; yerlerde sürüklediği Ekin Wan'ın bedeni Kürt halkı için bardağı taşıran son damla olmuştur. Artık asker cenazeleri Erdoğan için şov alanı değil birer protesto alanı haline gelmiştir. Bu durum, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anlamına gelmektedir. "Çözüm diyenler şimdi neden sonuna kadar savaş diyor?" sorusunu soranlar şimdiye dek hep muhalefette olanlardı. Bu sefer bu soruyu bir askerin soruyor olması kategorik bir farktır. Erdoğan'ın sonunu getirecek olan da işte bu fark olacaktır.

2. Erken seçim Erdoğan'ı zafere götürmeyecektir

Erdoğan'ın tek avuntusu seçimin tekrarlanacak olmasıdır. Ancak bu durum da başarıya ulaşamayacaktır. Çünkü Erdoğan'ın zulmettiği Kürtler artık AKP'ye asla geri dönmeyecektir. Erdoğan'ın faşizmi yükselterek gelmesini umduğu oylar ise aslına rücu edecek yani MHP'ye gidecektir. 1 Kasım günü sandığa gitmesini beklediği halk, istikrar için AKP'ye oy vermeyecektir. Çünkü Erdoğan artık kendi tabanının gözünde bile sarayında 30 koruma ile gezerken şehit ailelerine "ne mutlu" diyen kişidir. Halk 400 milletvekili vermediği için huzuru bozan kişidir. Erdoğan'ın istikrar palavrası bu seçimlerde de tutmayacaktır.

3. Erdoğan Başkanlık için savaş planını devreye sokmuştur

Şu günlerde herkesin tespit edebildiği, Bakan Müezzinoğlu'nun bizzat dile getirdiği gibi Erdoğan başkan olmak için bu kanlı savaşı planlamış ve başlatmıştır. Savaşın ardından Erdoğan, yine öngörebildiğimiz gibi savaş atmosferinin getirdiği bütün imkanlardan yararlanmaktadır. Yönetim sisteminin fiilen değiştiğini ilan etmiş ve yıllardır taktığı 'darbe karşıtı' maskesini çıkararak darbeyi bizzat kendisi indirmiştir. Erdoğan durdurulmadığı takdirde Türkiye'yi eşi benzeri görülmemiş felaketlere sürüklemeye de hazır bir vaziyettedir. Çünkü bu artık Erdoğan için sarayından ülkeyi yönetme ile 12 yıldır yaptıklarının bedelini ödeme arasındaki savaştır ve Erdoğan kaybetmekten korkmaktadır.

4. Erdoğan’ın korkusu, muhaliflerin %13 almış olmasıdır

Erdoğan'ın kabusu başkanlık rejimi karşısında birleşen muhalefettir. Bu ülkenin ezilenlerinin; Diyarbakır'daki yoksul halk çocuklarıyla, Tekirdağ'da asgari ücrete talim edenlerin aynı partiye, HDP'ye oy vermiş olmasıdır. Bu birleşme ile Türkiye tarihinde muhalefet eşi benzeri görülmez bir kazanım elde etmiştir. Seçim sonuçları ile Kürt Kürde, Türk Türke değil AKP'ye karşı el ele olabildiğimiz kanıtlanmıştır. Erdoğan'a savaş çıkartan işte bu büyük değişimdir.

5. %13 başarısı Kürt Hareketi ve sosyalistlerin dayanışması ile sağlanmıştır

Seçim öncesi yürütülen siyaset ve alınan sonuçlar bizleri çok açık bir gerçeğe ulaştırmaktadır. Kürt hareketi Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinden beri sürdürdüğü; bölgesel değil ülke çapında siyaseti ile başarıya ulaşmıştır. Yoksulla zenginin kavgasını anlatmak, tüm toplumu kucaklamak, yalnız ezilen halkların değil ezilen kadınların, LGBTİ toplumunun, gençlerin sesi olma çabasına düşmek ve bunu merkezi ve akılcı bir siyasette birleştirmek başarı getirmiştir. Kürt hareketinin ve sosyalistlerin bu gerçeği görerek yoluna devam etmesi elzemdir.

6. Barış için örgütlü, politik, devrimci mücadele elzemdir

Bizler için patronlara karşı yürütülecek savaş yani sınıf savaşımı esastır. Ancak kardeş halkların egemenlerin çıkarları doğrultusunda savaşa sürüklenmesinin karşısında mücadeleyi yükseltmeliyiz. Kardeş Kürt halkı yıllardır karşı karşıya olduğu siyasi ve askeri dayatmalar karşısında hiç bir koşulla sosyalistler tarafından yalnız bırakılamaz. Bu mücadeleyi en geniş zeminleri örgütleyerek yükseltme göreviyle karşı karşıyayız.

Kurulan Barış Blokları bu anlamda önemli bir zemindir. İhtiyacımız olan şey barışı savunan merkezi ve birleşik güç olan Barış Bloku'nu bulunduğumuz her yerde var etmektir. Barış Bloku ile açılan her bir stant, dağıtılan her bildiri bizler için yaşam kıymetinde olmalıdır. Blok, bunun bilinci ile siyaset yürütmeli ve tüm toplumu kapsamaya devam etmelidir. Barış Bloku içinde yer alan her bir kardeşimiz; örgütlü, politik ve devrimci bir biçimde barış davasına sahip çıkmalıdır.

7. Gezi'yi ve %13'ü görmüş halk Erdoğan'a yenilmez

Erdoğan ülkeyi 90'lı yıllara götürmeye çalışsa da bu halk 90'lardan bu yana birçok yol katetmiş bir halktır ve tarihin tekerleği asla geriye dönmez. Bizler Gezi'de ayaklanmayı, seçimlerde örgütlenmeyi başardık. 90'larda bile yenilmeyen Kürt hareketi, 90'lardan bu yana ayaklanmayı öğrenen Geziciler yani bizler yani bu halk, Erdoğan'a asla yenilmeyecektir. Hem Gezi'nin hem Kürt hareketinin yıllardır yürüttüğü politik mücadelenin deneyimi ile yürüyecek ve kazanacağız.

8. Kendi gemimizi değil bütün denizi savunarak başarılı olacağız

Bu sebeple yapılması gereken kendi gemimiz, kendi ilçemiz, kendi yerelimiz değil tüm ülkeyi hedeflemek ve ülke çapında eşi benzeri görülmemiş diktatörlüğe karşı eşi benzeri görülmemiş barış mücadelesini ortaya koymaktır. %13'te ısrar etmektir. Çünkü AKP'yi bir kez yendik ve bu sefer bir arada ve organize hareket etmenin zeminine sahibiz. Sarayın savaşına karşı halkların barışı için, Erdoğan'ın bütün planlarını suya düşürmek için kolları sıvayalım.

Bizlerden canımızı alanlara, emeğimizi çalanlara, doğayı talan edenlere, kadınları öldürenlere, gençlerin geleceğini mahvedenlere, halkları savaşa mahkum edenlere sonlarının yaklaştığını gösterelim.