Bugun...



Mehveş Evin yazdı:Sessizliğin ardındaki Diyarbakır

"...Çatışma ve saldırılarla sarsılan Diyarbakır’da güvenlik önlemleri üst düzeyde: Neredeyse her kavşakta polis kontrolü, ortam dinlemeleri ve görüntüleme için sokaklara dikilen kameralar, devlet kurumlarının önüne kurulan beton bloklar, yükseltilen duvarlar ve teller göze çarpıyor… Kayyım atanan 51 belediyeden biri olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin önü barikatlarla çevrili..."

facebook-paylas
Güncelleme: 19-01-2017 04:34:28 Tarih: 18-01-2017 20:43

Mehveş Evin yazdı:Sessizliğin ardındaki Diyarbakır

Sessizliğin ardındaki Diyarbakır

Mehveş Evin

Son iki yılda, özellikle darbe girişimi sonrasında artırılan güvenlik önlemleriyle yaşıyoruz. Çevik kuvvet ekipleri, TOMA’lar, güvenlik aramaları artık gündelik hayatımızın bir parçası.

Fakat OHAL’in asıl etkisini Diyarbakır’a gittiğinizde hissediyorsunuz. Sur’un tahliyesi sırasında çekilen ancak yeni yayınlanan görüntülerden haberiniz olabildeyse, bir fikir edinmişsinizdir: Karanlıkta çocukların üzerine ışık tutularak, komutla soyunmak zorunda kaldığı, bazı yurttaşların hakarete uğradığı bu görüntülere dair HDP Diyarbakır milletvekilleri soru önergesi verdi.

Çatışma ve saldırılarla sarsılan Diyarbakır’da güvenlik önlemleri üst düzeyde: Neredeyse her kavşakta polis kontrolü, ortam dinlemeleri ve görüntüleme için sokaklara dikilen kameralar, devlet kurumlarının önüne kurulan beton bloklar, yükseltilen duvarlar ve teller göze çarpıyor… Kayyım atanan 51 belediyeden biri olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin önü barikatlarla çevrili. İki kez elle, bir kez elektronik arama sonrası kimliğinizi bırakarak ve sorgulanarak girebiliyorsunuz içeriye.

Kürtçe kurs gitmiş, Japonca gelmiş

 

Güvenlik önlemlerinin ötesinde, yerel yönetimlerin izini, varlığını silmek istercesine bir çaba göze çarpıyor: Barış sürecinde belediyelerin astığı çok dilli tabelalar (Kürtçe, Türkçe, Ermenice ve Arapça) indirilmiş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin önünde yeni bir tabela asılmış. Belediyenin Kürtçesi kullanılmış, ama ‘Amed’ kısmı atılmış. Tabelada kiliselerin, dört ayaklı minarenin de olduğu ‘eski Sur’ tasvir edilmiş; ancak o Sur bugün yok.

Binanın dış girişine yerleştirilen aslan heykellerinden geriye, kaidenin üzerinde bıraktıkları iz kalmış. Nerededir bu heykeller diye sorunca, “Kırmışlardır herhalde” yanıtını alıyorum. Geçen hafta Roboski için dikilen anıt ise kaidesiyle birlikte bir gecede yok oldu.

Kayapınar Belediyesi’ndeki kültür merkezinin önüne, Japoncadan İspanyolcaya, farklı dil kurslarının ilanı asılmış. Ama eskiden olduğu gibi Kürtçe veya başka bir yerel dil kurslarına artık yer yok! Benzer şekilde AKP hükümetinin gözbebeği ebru ve hat sanatı kursları da başlatılmış.

Belediye çalışanları diken üstünde. Daha geçen hafta belediyeye bağlı 31 Şehir Tiyatrosu oyuncusunun sözleşmesi iptal edildiği gibi, yeni işten çıkarmalar parça parça geliyor… Çıkarılan KHK’larla binlerce emekçi ihraç edildi. Bir sendikaya üyeyse, bir derneğe gidip geldiyse fişleniyor.

Halk neden tepkisini dile getirmiyor

Şehrin pek çok noktasında, Sur değil de herhangi bir belediyenin herhangi bir alanı görünümünde ‘yeniden’ planlanan Sur fonunda Başbakan Binali Yıldırım’ın sureti gülümsüyor. “Sur için Bismillah!” denmiş, altında da “Sur sevgiyle yükseliyor” sloganı göze çarpıyor.

Oysa sokağa çıkma yasakları sonrası pek çok mahallesi dümdüz edilen Sur’a hala girişler yasak, fotoğraf çekmek haşa… Esnafsa klişe tabirle kan ağlıyor, dükkanlar birer birer kapanıyor, devrediliyor.

Avukat Cihan Ünsal, “Sur büyük bir kırılma oldu. Halktan her iki tarafa da tepki var” diyor: “Ben 5-6 yaşındayken Sur’da yaşardık. Sokaklarda kaybolurdum, ama belediyeye gidip önünde oturduğumda birinin beni gelip alacağını bilirdim. İşte o güvenlik duygusu kalmadı. Çok zoruma gidiyor.” 

Güvenlik önlemlerinin artırılması, maalesef güven duygusunu tesis etmiyor. Aksine… Halk öfkeli ve mutsuz. Diyarbakır sokaklarında tepkiyi dile getirmek mümkün değil.

“Neden insanlar yürümüyor, hak aramıyor deniyor. Toplum bunları benimsediğinden değil. Düşünün ben insan hakları savunucusu olarak itiraz edemiyorum. Çünkü istese 30 gün gözaltında bekletebilir. Düşünüp taşınıyorsun ve susuyorsun. Çocuğunun eğitim sağlık konut hakkından mahrum kalması sözkonusu” diyor İnsan Hakları Derneği Diyarbakır şubesinin başkanı Raci Bilici.

Şimşek: Süreç 12 Eylül’ün parçası

22 Temmuz 2015’ten bugüne HDP ve bileşenlerine yapılan operasyonlarda ülke çapında toplam 8 bin 737 kişi gözaltına alındı, HDP eş başkanları, milletvekilleri, ilçe yöneticileri ve parti üyelerinden toplam 2.704 kişi tutuklandı.

Peki bu insanların ne kadarı 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında tutuklandı? HDP verilerine göre 1274 kişi. Eş başkan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 12 milletvekili, 750’yi aşkın il ve ilçe yöneticisi, 70 belediye eş başkanı şu anda demir parmaklıkların ardında.

DBP Eş Başkanı Kamuran Yüksek, geçen perşembe tüm tutuklu eş başkanların bırakılmasını talep ederken şöyle diyordu:

‘Tutuklamalar hukuki değil. Arkadaşlarımızın tamamı siyasi faaliyetlerinden dolayı tutuklu. Bu yanlış bir yöntemdir. Türkiye’de siyaset yapanların cezaevlerinde işi yok. Siyaset biçimi ve tarzı ne olursa olsun, siyasetin tutuklama ile engellenmesi Ortaçağ’da kaldı. Demokrasi usulü bu değildir. Türkiye’de cezaevi, yargı siyasetin bir aracı haline getirildi.” 

DBP Eş Başkan Vekili Gülcihan Şimşek ile ofisinde buluşuyoruz. 2009’da Van Bostaniçi Belediye Başkanı iken KCK operasyonları kapsamında tutuklanan ve beş yıl hapiste kalan Şimşek, sürecin son iki yıldan ibaret olmadığını, 12 Eylül 1980 darbesinin devamı olarak gördüklerini belirtiyor:

“Farklılıkları gözeten bir anayasa yapın diyoruz. Bölünme parçalanma korkusuyla tektipleştiren bir yaşam biçimi, en çok da Kürtlere dayatıldı. Bakıyoruz, bugün tartışılan Anayasada da kadın özgürlüğü ve düşüncelerine yer yok.. Biz, kadının olmadığı toplumun özgür olmadığını savunuyoruz.”

‘En büyük müdahale kadın kurumlarına’

Peki Kürt siyasetinin binlerce temsilcisi hapisteyken, siyaset yapabilecek ortam, imkan var mı? “İnanılan bir mücadele var. Bugün sizi alırlar yarın başkası devam ettirir. Onbinleri, yüzbinleri alın… Nereye koyacaksınız? Devam edecek” diye cevap veriyor Şimşek.

Eşbaşkanlık sistemi, sivil toplumda da karşılık bulduğu ve toplumsal cinsiyet eşitliğinde önemli bir eşikti. En çok müdahale de eş başkanlığa geldi:

“Türkiye yasalarına göre belediyeler teftiş edilir, DBP ve HDP’li belediyeler de yılda 4-5 kez teftişten geçirildi. İyi de kayyım neden atandı? Belediyelerde usulsüzlük bulamıyor, gidiyor eş başkanlık uygulamasına müdahale ediyor. Niye bunu kriminalize ediyorsunuz? Kayyım, devleti zarara uğratan yere atanır. En çok müdahale kadın kurumlarına. Van’da kadın daire başkanı alındı, yerine erkek getirildi. Burada kadın sığınma evi kapatılıyor, yetersiz diye. Madem yetersiz niye güçlendirmiyorsun?”

Şimşek, güvenlikçi politikalarla bir yere varılamayacağını görmek gerektiğini, herkesin kaybettiğini vurguluyor: “Demokratik çözüm sürecini dönüştürebiliriz, bunları aşabiliriz.”

‘Hukuk rafa kaldırılmadı, artık yok’

Avukat Ünsal, çözüm süreciyle hesaplaşıldığına inanıyor: “Barış süreci döneminde cemaat savcılarının başlattığı soruşturmaların tek tek çıkartılıyor. O dönemin polisi savcısı tasfiye edilirken! Bir tarafından bu yapıyla mücadele ediliyor, bir taraftan yaptıkları sahipleniliyor. Herkes biliyor hukuksuz olduğunu.”

Hukukçular ne yapacağını şaşırmış vaziyette. “Eskiden dosyalar üzerinden tartışırdık şimdi tartışacak birşey bırakmadılar. Neye dayanarak savunacağız bilmiyoruz, çünkü dosyada delil yok. Hukuk rafa kalktı diyorlar. Keşke hukuk rafa kalksa! En azından orada bir yerde durduğunu ve ulaşabileceğimizi bilirdik. Hayır hukuk yok, yerlere atıldı ve üzerinde tepinildi” diyor Ünsal.

Geçmişle, 90’larla kıyaslayınca dahi durum vahim: “Eskiden tutuklanınca eninde sonunda mahkemeye çıkar, iyi kötü yargı işler inancı vardı. Şimdiyse başından sonuna hukuksuzluk sözkonusu. Gri bölge kalmadı. İnsan hakları savunması açısından makul olmanın anlamsız olduğu bir dönem, her şey keskin çizgilerle siyah ve beyaz diye ayrıldı. Bu kör döğüşün ortasında herkesin bir adım geriye adım atması gerekiyor.”

‘Suç ve ceza hem orantısız hem şahsilikten çıktı’

Eylülde hem eşi hem kendisi öğretmenlikten ihraç edilen İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, ev baskınları, gözaltı ve tutuklamaların çok yaşandığını belirtiyor:

“Ailelerin bazıları geliyor ama gelmeye korkanlar da var. Biz de takip edildiğimiz için korkuyorlar. Hakkında soruşturma açılmış memursan, bürokrasi seni dışlıyor. İnsanlar tedirgin oluyor gelmeye, görüşmeye. Benim de başıma bir iş gelirse diye… Toplum ikiye bölünmüş, siyasal iktidardan yana olan ve olmayan. Kimse kimseye güvenmiyor. Çünkü keyfi uygulamalar var. Kimsenin can veya mal güvencesi yok. Suç ve ceza, KHK’ye göre bile çok orantısız.”

Suç ve cezanın şahsilikten çıkarıldığına dikkat çekiyor Bilici. Şöyle ki; biri suç işlerse veya bir suç isnat edilirse tüm ailesi cezalandırılabiliyor. Eşi yurtdışına çıktı diye mallarına el koyulan, emekli maaşına tedbir konan aileler var: “Yani geride kalan eş ve çocuklar da cezalandırılıyor, gelsin teslim olsun mantığıyla. Bunun benzeri dünyada yok. Şahsilikten çıkarmanın yanı sıra orantısızlık da var. Düşünce açıklama veya yürüyüş yapmayla ilgili suç olabilecek durumlar TCK’da bellidir. Ama bir twit yüzünden 1 yıl yersen 20 kere düşünürsün.” 

Bilici o kadar dolmuş ki bizim gibi kurumların faaliyetlerini durdursunlar noktasına gelmiş: “Bu dernek kuruluşunda üç bakanlığa tüzük verdi. Nedir görevimiz? Hak ve hukuksuzlukları raporlamak. Peki bu durumda nasıl raporlayacağım, işimi yapacağım?”

Diyarbakır’dan buruk ayrılıyorum. Evet hala insanlarda barışçıl, birarada yaşam için umut var, ama bu kadar yoğun baskı altında son umutlar da tükenmek üzere…




Kaynak: Diken

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 836 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI