Bugun...



Hürrem Sönmez yazdı:Kimse adınızı anmayacak bile, sadece bir utanç vesikası olarak geçeceksiniz tarihe

"Bir fotoğrafa bakıyoruz örneğin birkaç gündür, Meclis’te takım elbiseli kravatlı adamlar, oy kullanıyorlar ve kahkahalarla gülüyorlar poz verirken… Her gün ölüm haberleri gelen koca bir taziye evine dönmüş memlekette onları bu kadar eğlendiren şeyin ne olduğunu kestiremiyoruz. 6 milyon insanın iradesini Meclis’ten kapı dışarı etmenin coşkusu ve sevinci olmalı."

facebook-paylas
Güncelleme: 24-05-2016 03:11:17 Tarih: 23-05-2016 21:10

Hürrem Sönmez yazdı:Kimse adınızı anmayacak bile, sadece bir utanç vesikası olarak geçeceksiniz tarihe

Kimse adınızı anmayacak bile, sadece bir utanç vesikası olarak geçeceksiniz tarihe

Hürrem Sönmez

Günlerdir düşünüyorum; yazmak neyi halleder, sözün kıymeti kalmamışsa söylemek hangi derde çare olur. Bozuk bir düzen, yazıyla düzelmez ve söylemek ruhumuzu dahi kurtarmayabilir bu saatten sonra, kaldı ki ruhlarımız da darmadağın nicedir, nerede duracağımızı tayin edemediğimiz günler bitmek bilmiyor.

 

Ama yazmak not düşmeye karşılık geliyor yine de. ‘Sizi görüyoruz, yaptığınız her şeyin de farkındayız’ işareti veriyor yazılıp çizilenler. O kadar çok söz ve görüntü birikiyor ki hafızamızda, bu âlemdeki var olma sebebimiz sadece hatırlamakmış gibi hissediyoruz bazı zamanlar.

Bir fotoğrafa bakıyoruz örneğin birkaç gündür, Meclis’te takım elbiseli kravatlı adamlar, oy kullanıyorlar ve kahkahalarla gülüyorlar poz verirken… Her gün ölüm haberleri gelen koca bir taziye evine dönmüş memlekette onları bu kadar eğlendiren şeyin ne olduğunu kestiremiyoruz. 6 milyon insanın iradesini Meclis’ten kapı dışarı etmenin coşkusu ve sevinci olmalı.

 

O unutulmaz poza bakarken başka bir fotoğraf geliyor hatırımıza; 2015 yılı ocak ayında, Yüce Divan oylaması sırasında oy kullanan Egemen Bağış’ın o unutulmaz oy verme pozu. Hani elindeki zarfı, ‘Kaç paralık yer ulan bu yüce divan dedikleri, aldınız mı ağzınızın payını’ edasıyla fırlattığı an.

 

Fotoğraf: DHA

 

O gün yolsuzluklara karşı yargı yolu kapatılmıştı, bugün ise çoğulcu demokrasinin tabutuna çivi çakıyorlar poz verenler. O gün yetim hakkına el uzatanlar aklanmıştı, bugün çocukları yetim bırakacak bir ateşin üstüne benzin dökülüyor o gülüşlerle…

 

Geçen 1,5 yıl içinde bu beyleri epey hırslandıran bir şeyler yaşanmış olsa gerek ki bu defa daha kalabalık poz verme gereği duymuşlar. Tolstoy’un meşhur cümlesine nazire yaparak şunu söyleyebiliriz belki “Bütün zalim gülüşler birbirine benzer, mazlumların ise binbir farklı hâli var; öfkeli, kederli, mağrur.”

 

İradeleri yok sayılan, ‘Buralarda size yer yok’ denilen milyonlarca insanın gözüne baka baka ve Anayasa’yı ihlal etmek pahasına oylarını göstere göstere kutlama yapan hanımlar ve beyler, barış içinde yaşama ihtimalimizi o Meclis çatısı altında karanlığa gömdüğünüz anlardaki bu gamsızlığınızın mesnedi nedir, biz bilemeyiz. Ama o gülüşün pek de parlak harflerle anılmayacağına dair hatıralarımız var yakın siyasi tarihten.

 

1994 senesinde yaka paça, ensesine bastırılarak Meclis’ten atılan Orhan Doğan, henüz milletvekiliyken, dönemin MHP lideri Türkeş’le katıldığı bir TV programında şöyle diyor: “Biz şiddetten yana olsaydık bugün parlamentoda olmamamız gerekirdi, asıl ülkeyi bölmek isteyenler 1984 senesinde üç-beş çapulcu deyip PKK’yı ordulaştıran zihniyettekilerdir… Bu sorunun 15 senedir devam eden yöntemlerle çözülme şansı yok. Bu sorun demokrasiyle çözülür.” Devamında Türkeş ısrar ediyor, “Devletle beraber olun, ordumuzla beraber olun.” Orhan Doğan cevap veriyor: “Biz halkla beraberiz.” Sonrası malum yıllarca sürecek hapislik günleri…

 

O günden bugüne aktörler değişti belki ama adaletsizlikte ve çözümsüzlükte ısrar edenlerin söylemleri değişmedi ve muzaffer gülüşleri hiçbir zaman sonsuza kadar sürmedi.

 

Artık Orhan Doğan bu dünyada değil. Bugün dokunulmazlıkları kaldırılan HDP’li vekillerin bir kısmı o günlerde 20’li yaşlarındaydı. Şimdi o yaşlarda kimi gençler içleri öfkeyle kavrularak bakıyorlar sizin o kahkahalar attığınız fotoğrafınıza. Tıpkı bugün Meclis’te olanların o gün Orhan Doğan’ın götürülüşüne baktıkları gibi. O gün de DEP milletvekilleri Meclis’ten kovulurken, terörün kökünü kazımaktan söz ediliyordu, bugün 22 yıl geçmiş aradan ve aynı sözler tekrar ediliyor.

 

Kürt siyasetçiler o gün, “Biz rahatız, her platformda hesap vermeye de hazırız” diyorlardı. Bugün de farklı değil kurdukları cümleler. Peki sizler hanımlar beyler, siz hazır mısınız? Bir gün devran döner de sorarlarsa ne diyeceksiniz? “Biz emirlere uyduk, bize söyleneni yaptık” mı diyeceksiniz? “Başımıza inzibat vekilleri diktiler oylarımızı kontrol ettiler” mi diyeceksiniz? Bütün geçmişi şaibeliler gibi, “Vatan için yaptık” mı diyeceksiniz?

 

Ya da bir gün ‘gözden düşenler’den olursanız soracak mısınız, “Ne istediniz de vermedik?” diye. “Aklımızı, vicdanımız, şahsiyetimizi verdik size yaranmak için, Meclis çatısı altında pişkin kahkahalar attığımız pozlar verdik, yetmedi mi” diye…

 

Dönüp dönüp aynı berbat filmi izler gibiyiz. Milyonlarca insana acı veren demek size coşku veriyor. Gülün efendiler; sokağa çıkma yasaklarında ölen sivillerin ana-babalarına, ölen askerlerin arkalarında bıraktıkları yetimlere bakarak gülün, açlık grevindeki madencilere karşı gülün, yerinden yurdundan olanlara karşı gülün…

 

Devlet dediğin insan öğütme makinesidir, kullanır ve işi bittiğinde atar. Bu toplumun vicdanına ve yargısına bir parça güvenim olsaydı, gün gelir hesap sorulur da diyebilirdim ya diyemiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Kimse adınızı anmayacak bile, sadece bir utanç vesikası olarak not düşüleceksiniz tarihe.

 

Yeri gelmişken bir fotoğraf daha var hatırımda; maça götürüp eline bir oyuncak tutuşturdukları şehit çocuğunun mahzun bakışı ve yanında gole sevinen ‘eski’ başbakan.

O başbakan ki ekoseli ceketi elinden alındı, kendisi bugün itibarıyla çoktan tozlu arşive kaldırıldı bile. Ama o fotoğraf hep hafızamızda kalacak, sayfalar dolusu da yazsak hiçbir sözcük yaşadığımız şu günleri bu fotoğraflar kadar berrak anlatamayacak.

 

“Gülmek bir halk gülebiliyorsa gülmektir” dizeleriyle büyüyenleriz, en iyi biz biliriz gülmenin ideolojik bir eylem olduğunu ve en iyi biz biliriz utanmayı bilmeyenler adına dahi utanmayı, başkalarının faili olduğu haksızlıklara mahcubiyetle bakmayı.  Tıpkı şu an sizin o kötücül gülüşlerinize, itaatkâr saygı duruşlarınıza utanarak baktığımız gibi…




Kaynak: Diken

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 985 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI