Bugun...



Benlisoy: Cerablus macerası Türkiye için felaket olabilir

Türkiye'nin Rojava işgal girişimini, "felaketle sonuçlanabilecek" bir hamle olarak nitelendiren Foti Benlisoy, Cerablus bölgesine düzenlenen danışıklı işgali, "Cerablus harekâtı 'oyun kurucu', proaktif bir hamle olmaktansa reaktif, YPG güçlerinin ilerleyişine karşı verilmiş tepkisel ve dolayısıyla sonuçları öngörülemez bir hamle" olarak değerlendirdi

facebook-paylas
Güncelleme: 27-08-2016 18:05:31 Tarih: 27-08-2016 17:25

Benlisoy:  Cerablus macerası Türkiye için felaket olabilir

Benlisoy:

Cerablus macerası Türkiye için felaket olabilir

Cerablus reaksiyonu

 

Türkiye'nin Cerablus'a girme amacı nedir? Suriye'nin toprak bütünlüğünü ihlal eden bu girişimle Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanmasının amaçlandığı yönündeki değerlendirmeler için ne dersiniz?

Cerablus operasyonuna dair resmi açıklamalarda iki husus öne çıkıyor: Biri, harekâtın IŞİD’in bölgeden çıkartılması hedefini güttüğü. Diğeriyse, sizin de andığınız husus, yani Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması meselesi. Daha operasyon öncesinde Türkiye hükümetinden bu konuda benzer açıklamalar gelmişti zaten. Binali Yıldırım’ın “Esad’lı geçiş” konusuna dair o çok konuşulan Suriye beyanatında Suriye’nin toprak bütünlüğü vurgusu da vardı. Bununla söylenmek istenen şeyin ne olduğu açık. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin federasyon ya da başka bir isim altında uluslararası statü elde edecekleri bir siyasal oluşuma rıza göstermeyeceğini, bunun karşısında aktif tutum geliştireceğini ifade etmiş oluyor. Bu, yani Rojava’daki siyasal deneyin bastırılması, Türkiye açısından zaten uzunca zamandır kritik bir mesele olageldi. Ancak görünen, Türkiye Suriye’ye dönük rejim değişikliğini içeren daha büyük iddialarından geri bastıkça son günlerde çok sık kullanılan tabirle bir “Kürt koridorunun” oluşumuna müsaade etmeyeceği vurgusu daha da belirgin hale gelmiş durumda. Başka bir deyişle, günümüzde artık Türkiye’nin Suriye politikası, esas olarak güney sınırı boyunca kesintisiz bir biçimde uzanan bir Kürt siyasal biriminin oluşmasına mani olmakla sınırlı bir hal almıştır diyebiliriz. Bu anlamda Cerablus harekâtı “oyun kurucu”, proaktif bir hamle olmaktansa reaktif, YPG güçlerinin ilerleyişine karşı verilmiş tepkisel ve dolayısıyla sonuçları öngörülemez bir hamledir.      

Bu saldırı Türkiye'nin tek başına kendi iradesiyle uluslararası güçlere rağmen geliştirdiği bir operasyon olmadığına göre, neye dayanarak Türkiye'nin bu girişimine destek verildi. ABD ve Rusya Türkiye'ye destek vererek neyi amaçlıyor?

Harekâtın ardında uluslararası bir mutabakat olduğu açık. Operasyonun zaten ABD’nin bilgisi dahilinde ve uluslararası koalisyonun hava kuvvetlerinin desteğinde yürütüldüğünü biliyoruz. ABD bu harekâtla Türkiye’nin IŞİD karşısında daha aktif bir pozisyona çekmiş oluyor. Dahası operasyon, iki ülke arasında özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerginleşen ilişkilerde bir yumuşamaya yol açacak gibi görünüyor. Türkiye’ye gelen Joe Biden’ın YPG güçlerinin Fırat’ın doğusuna çekilmeleri gerektiği yönündeki açıklamaları da ABD yönetiminin Türkiye’nin “hassasiyetlerine” uygun tavır alacağını ortaya koyuyor. Rusya’nın da operasyona hiç değilse icazet verdiği açık. Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinin ardından Türk hava kuvvetleri Suriye semalarından adeta dışlanmıştı. Dolayısıyla bu operasyonun gerçekleşebiliyor olması bile Rusya’nın buna bir biçimde yol verdiğinin açık işareti. Operasyonla ilgili Rusya’dan gelen açıklamanın oldukça yumuşak oluşu da zaten dikkat çekici. Türkiye ile Rusya arasında yakın zamanda gündeme gelen yakınlaşma ve özellikle Türkiye’nin “Esad’lı geçiş” çizgisine geldiği noktasındaki açıklamalarını da hatırlayalım. Bütün bunlar, Rusya’nın yaygınlaşmaması ve uzamaması kaydıyla Türkiye’nin bu girişimine karşı durmayacağını gösteriyor.

Bu mutabakatı şöyle izah etmek de mümkün: “Neo-Osmanlıcı” alt-emperyal heveslerin kışkırttığı Suriye’ye dönük agresif dış politika, Türkiye açısından uluslararası alanda yalnızlaşmaya neden olan bir yük haline gelmişti. Suriye’ye dönük olarak (gerek iç savaşta siyasi çözüm gerekse IŞİD’le mücadele konularında) uluslararası aktörlerin önceliklerini gözeten daha “ılımlı”/pragmatist ve esas itibariyle Türkiye’nin ulusal güvenlik önceliklerini gözeten bir politikaya geçiş, Türkiye’nin bu alanda yaşadığı diplomatik yalnızlaşmadan çıkmasına ve Cerablus harekâtına açık ya da zımni desteğe neden oldu denebilir.  

Türkiye hedefin “Kürt koridorunu durdurmayı amaçladığını” belirtiyor. Bu saldırı amacına ulaşır mı, Kobanê ile Efrin'i birleştirme arayışları akamete uğrar mı? Kürtlere ‘Fırat'ın batısına geçmeyin’ söylemlerine karşı YPG'nin “çekilmeyeceğiz” restini nasıl değerlendirirsiniz. Türkiye Kürtlerle o bölgede karşı karşıya gelir mi? Gelirse uluslararası güçlerin tutumu ne olur?

Bunu söyleyebilmek için daha çok erken. Ancak ABD’nin sahada birlikte çalıştığı iki aktörün, yani Türkiye ve PYD’nin birbiriyle açıktan çatışır hale gelmemesi için iki tarafa muazzam bir basınç oluşturacağını tahmin etmek güç değil. Müttefikleri arasında böylesi bir askeri çatışma, ABD açısından felaket olur. Bu bağlamda ABD’den gelen ilk açıklamalar, YPG/J güçlerinin Fırat’ın doğusuna çekilmesi konusunda Türkiye’nin çizgisine uygun bir ısrarı ortaya koyuyor. YPG/J ya da PYD’nin ABD’den gelen basınca karşı, onun açıkça hilafına hareket edebileceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla hiç değilse bu aşamada YPG/J ya da DSG’nin ağırlığının Kobane ile Efrin’i birleştirmekten ziyade, mesela ABD’nin isteyeceği şekilde Rakka’ya yoğunlaşacağı tahmin edilebilir.    

TSK'nin Rojava veya Cerablus'ta kalıcı olur mu? Cerablus Türkiye için ikinci bir Hatay'a dönüşebilir mi?

Türkiye’nin Cerablus’taki varlığının Hatay misali bir irredantist muhtevaya sahip olduğunu söylemek güç. Diğer yandan buradaki askeri varlığın kimilerinin sandığı gibi kısa vadeli olacağını da düşünmüyorum. Türkiye’nin yerelde bağlaşığı olan güçlerin askeri kapasiteleri sınırlı ve tek başlarına bu alanda kalıcı olabileceklerini sanmıyorum. Hatırlarsanız benzer güçler, yine Türkiye’nin bu kez dolaylı desteğiyle Rai üzerinden IŞİD’e karşı sahaya sürülmüş ancak ilk aşamadaki kimi başarılarının ardından IŞİD karşısında tutunamamışlardı. Bu nedenle Türkiye’nin hava ve kara desteği kritik önemde olmaya devam edecek. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte o bölgede Başika tarzı bir askeri üsse ihtiyaç duyulabilir. Tabii böyle bir şey örneğin Rusya’nın tepkisini çeker mi o ayrı bir soru işareti.

Bu saldırının orta ve uzun vadede siyasi sonuçları neler olacak?

Türkiye (elbette geçmiş iddialarında ciddi bir revizyona ve iskontoya giderek) Suriye masasına dönmüş oluyor. Ancak Türkiye’nin Suriye politikasında yaşanan keskin dönüşün orta ve uzun vadedeki sonuçlarını şimdiden kestirebilmek mümkün değil. Henüz yanıtını bilemeyeceğimiz bir dizi soru var. Suriye rejimiyle çeşitli kanallardan dolaylı temasta bulunulduğu haberleri yalanlanmış değil mesela. Böyle bir temasın sonuçlarının ne olabileceğini, mesela Suriye ve hatta İran ile birlikte eski tipte bir Kürt karşıtı yakınlaşma ve birleşik tutum olup olamayacağını kesin olarak söylemek güç. Yine Rusya’nın Fırat Kalkanı operasyonuna verdiği rızanın mesela Halep cephesinde bir değişiklik yaratıp yaratmayacağını, yani bu alanda bu kez Türkiye’nin belli tavizlerinin söz konusu olup olmayacağını bilmiyoruz. Emin olabileceğimiz tek şey, Türkiye’nin Suriyeli Kürtlerin statü talebine dair itirazının daha da güçlü bir biçimde ortaya konacağı. Üstelik artık Türkiye’nin “IŞİD ile sahada mücadele eden güç” görüntüsüyle uluslararası kamuoyunda belli bir meşruiyet iddiasında bulunacağını da iddia etmek mümkün.

Bu saldırı Türk-Kürt ilişkileri açısından uzun vadede neye yol açar?

Cevabı cidden zor bir soru. Endişem, iki halk arasındaki siyasal ve psikolojik mesafenin giderek açılmakta, adeta bir uçuruma dönüşmekte olması. Bu eğilim tersine çevrilmez, barışı hedefleyen bir iklim tesis edilemezse bizi bekleyen bir felakettir.  

Türk askerinin Cerablus'a girdiği zaman herhangi bir çatışma olmadan IŞİD'in bölgeyi terk etmesi neye işaret ediyor?

IŞİD’in Cerablus’u mevcut koşullarda savunulamaz görüp geri çekildiğini, çatışmadan ziyade güçlerini toparlayabileceği bir taktik çekilmeyi seçtiğini. IŞİD güçlerinin zaten bir süredir bu alandan çekilmekte olduğuna dair kimi bilgiler var. Ancak bu durum Cerablus operasyonunun bir tür “danışıklı dövüş” olduğu anlamına gelmiyor. Türkiye bir dönem Kürtleri tehdit etmesi hasebiyle IŞİD’e hayırhah yaklaşmışsa da bu politikada bir süredir değişikliklere gidildiği açık. Uluslararası (özellikle ABD’den gelen) baskılar zaten böyle bir değişimi neredeyse zorunlu kılıyordu. Üstelik Türkiye’deki siyasal iktidardan apayrı bir siyasal aklı, çıkarları ve gündemi olan IŞİD de artık Türkiye için de bir güvenlik tehdidi haline gelmiş durumda. Yani koşullar, bir dönem için belli çıkarları (özellikle Suriyeli Kürtlerin bastırılması bakımından) ortak olan bu iki gücü çatışmaya itiyor.

(Sorular Seda Taşkın’a ait.)

Türkiye'nin Rojava işgal girişimini, "felaketle sonuçlanabilecek" bir hamle olarak nitelendiren Foti Benlisoy, Cerablus bölgesine düzenlenen danışıklı işgali, "Cerablus harekâtı 'oyun kurucu', proaktif bir hamle olmaktansa reaktif, YPG güçlerinin ilerleyişine karşı verilmiş tepkisel ve dolayısıyla sonuçları öngörülemez bir hamle" olarak değerlendirdi. Benlisoy, Türkiye ve Kürtlerin bölgede karşı karşıya gelmesinin ABD politikası açısından da felaket anlamına geleceğini söyledi. 

AKP, kendisine darbe yapmaya çalışan TSK'yı "Fırat Kalkanı" ismini verdiği işgal projesiyle Suriye'ye sokarak bir yandan cezalandırmaya bir yandan da itibarını kurtarmaya çalışırken, girişimin Türkiye açısından "felaketle" sonuçlanabileceğine ilişkin değerlendirme ve uyarılar artıyor. Türkiye, her fırsatta açık bir şekilde "Kürt koridoruna izin vermeyeceklerini" dile getirerek, aslında girişimin Kürtlere karşı bir "işgal girişimi" olduğunu da dünyaya deklere etmiş oldu. Türkiye'nin bu hamlesini değerlendiren Araştırmacı-Tarihçi Foti Benlisoy, "Türkler ve Kürtlerin arasında siyasal ve psikolojik mesafenin giderek açıldığına" işaret ederek, barışı hedefleyen bir iklimin tesis edilmediği taktirde "sonucunun bir felaket olacağı" uyarısında bulundu. 

'Rejim değişikliğini içeren büyük iddialardan, Kürt koridorunu engellemeye düştü'

DİHA'ya konuşan Benlisoy, Türkiye'nin, Suriye topraklarına girerek, "Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamaya çalıştığı" yönündeki değerlendirmelerinin "absürtlüğüne" işaret ederek şöyle konuştu: 

"Binali Yıldırım'ın 'Esad'lı geçiş' konusuna dair o çok konuşulan Suriye beyanatında Suriye'nin toprak bütünlüğü vurgusu da vardı. Bununla söylenmek istenen şeyin ne olduğu açık. Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin federasyon ya da başka bir isim altında uluslararası statü elde edecekleri bir siyasal oluşuma rıza göstermeyeceğini, bunun karşısında aktif tutum geliştireceğini ifade etmiş oluyor. Yani Rojava'daki siyasal deneyimin bastırılması, Türkiye açısından zaten uzunca zamandır kritik bir mesele olageldi. Ancak görünen, Türkiye, Suriye'ye dönük rejim değişikliğini içeren daha büyük iddialarından geri bastıkça son günlerde çok sık kullanılan tabirle bir 'Kürt koridorunun' oluşumuna müsaade etmeyeceği vurgusu daha da belirgin hale gelmiş durumda. Başka bir deyişle, günümüzde artık Türkiye'nin Suriye politikası, esas olarak güney sınırı boyunca kesintisiz bir biçimde uzanan bir Kürt siyasal biriminin oluşmasına mani olmakla sınırlı bir hal almıştır diyebiliriz. Bu anlamda Cerablus harekâtı 'oyun kurucu', proaktif bir hamle olmaktansa reaktif, YPG güçlerinin ilerleyişine karşı verilmiş tepkisel ve dolayısıyla sonuçları öngörülemez bir hamledir." 

Fırat Kalkanı harekatının ardından uluslararası bir mutabakat sağlandığına dikkat çeken Benlisoy, operasyonun ABD'nin bilgisi dahilinde uluslararası koalisyonun hava desteğinde yürütüldüğüne işaret etti. Benlisoy, ABD'nin yaklaşımlarını da şu sözlerle değerlendirdi: 

"ABD bu harekâtla Türkiye'yi IŞİD karşısında daha aktif bir pozisyona çekmiş oluyor. Dahası operasyon, iki ülke arasında özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerginleşen ilişkilerde bir yumuşamaya yol açacak gibi görünüyor. Türkiye'ye gelen Joe Biden'ın YPG güçlerinin Fırat'ın doğusuna çekilmeleri gerektiği yönündeki açıklamaları da ABD yönetiminin Türkiye'nin 'hassasiyetlerine' uygun tavır alacağını ortaya koyuyor. Rusya'nın da operasyona hiç değilse icazet verdiği açık. Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesinin ardından Türk Hava Kuvvetleri Suriye semalarından adeta dışlanmıştı. Dolayısıyla bu operasyonun gerçekleşebiliyor olması bile Rusya'nın buna bir biçimde yol verdiğinin açık işareti. Operasyonla ilgili Rusya'dan gelen açıklamanın oldukça yumuşak oluşu da zaten dikkat çekici. Türkiye ile Rusya arasında yakın zamanda gündeme gelen yakınlaşma ve özellikle Türkiye'nin 'Esad'lı geçiş' çizgisine geldiği noktasındaki açıklamalarını da hatırlayalım. Bütün bunlar, Rusya'nın yaygınlaşmaması ve uzamaması kaydıyla Türkiye'nin bu girişimine karşı durmayacağını gösteriyor." 

'Suriye'de Kürtler ile Türkiye'nin karşı karşıya gelmesi ABD için felaket olur'

ABD'nin Türkiye'nin Cerablus'a girmesine izin vermesine karşılık, "Kürtler ve Türkiye gibi ABD'nin birlikte çalıştığı iki aktörün karşı karşıya gelmesinin ABD siyaseti açısından felaket olacağını" belirten Benlisoy, "Türkiye ile Kürtlerin karşı karşıya gelmemesi için ABD'nin iki taraf üzerinde de basınç oluşturacağı" yönündeki öngörülerini paylaştı. 

'Cerablus'ta yeni bir Başika inşa edilebilir'

Türkiye'nin bölgede kalarak, Cerablus'u ikinci bir Hatay yapmaya çalıştığı yönündeki iddiaları da değerlendiren Benlisoy, "Türkiye'nin Cerablus'taki varlığının Hatay misali bir irredantist muhtevaya sahip olduğunu söylemek güç. Diğer yandan buradaki askeri varlığın kimilerinin sandığı gibi kısa vadeli olacağını da düşünmüyorum. Türkiye'nin yerelde bağlaşığı olan güçlerin askeri kapasiteleri sınırlı ve tek başlarına bu alanda kalıcı olabileceklerini sanmıyorum" dedi. Türkiye'nin desteklediği yerel unsurların DAİŞ karşısında tutunma şansı olmadığını daha önce girişilen kimi operasyon üzerinden hatırlatan Benlisoy, Türkiye'nin kendisini kalıcı hale getirmenin yollarını arayacağını belirterek, "Dolayısıyla önümüzdeki süreçte o bölgede Başika tarzı bir askeri üsse ihtiyaç duyulabilir" diye konuştu.

'Koşullar iki eski ortağı çatışmaya itiyor'

Benlisoy, IŞİD'in Cerablus'u "savunulamaz gördüğü için çekilmiş olabileceğini" dile getirerek ancak çekilmenin "iki taraf arasındaki danışıklı dövüş olarak nitelendirmenin zor olduğunu" söyledi. Türkiye'nin gelen baskılar karşısında IŞİD politikasını değiştirdiğini savunan Benlisoy, "Yani koşullar, bir dönem için belli çıkarları (özellikle Suriyeli Kürtlerin bastırılması bakımından) ortak olan bu iki gücü çatışmaya itiyor" diye konuştu.

Felaket uyarısı

Benlisoy, Türkiye'nin bölgeye müdahalesiyle Kürtler ile arasındaki mesafeyi iyice açtığını belirterek şunları söyledi: 

 

"Endişem, iki halk arasındaki siyasal ve psikolojik mesafenin giderek açılmakta, adeta bir uçuruma dönüşmekte olması. Bu eğilim tersine çevrilmez, barışı hedefleyen bir iklim tesis edilemezse bizi bekleyen bir felakettir." 




Kaynak: DİHA

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 839 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI