Bugun...



Hürrem Sönmez yazdı:Hainler Mezarlığı

Ekilen nefret tohumları öyle boy verdi ki, önce halkına hiç tereddüt etmeden silah doğrultanları, sivillerin üstüne bomba yağdıranları gördük, sonra da ölülerden dahi intikam almak isteyenleri.

facebook-paylas
Tarih: 28-07-2016 22:52

Hürrem Sönmez yazdı:Hainler Mezarlığı

Hainler Mezarlığı

 

Ekilen nefret tohumları öyle boy verdi ki, önce halkına hiç tereddüt etmeden silah doğrultanları, sivillerin üstüne bomba yağdıranları gördük, sonra da ölülerden dahi intikam almak isteyenleri.

Tarihsel tecrübemiz vardı ve hiçbir zaman barışın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir gül bahçesi olmamıştı toprağımız ama varacağımız nihai aşamanın bir “Hainler mezarlığı” olacağını da düşünmemiştik doğrusu.

“Hainler Mezarlığı”…Bu iki sözcüğü tekrarlamak bile içimizde ürperti yaratıyor. Mezarlık dediğimiz yer her ne suç işlemiş olursa olsun kişinin bu dünyadaki tüm hesaplarının kapandığına işaret eden bir mekan iken, ebedi bir intikam mahalline dönüşüverdi.

Hem de ölenden değil, o ölünün sevenlerinden intikam alınan bir mahal.  Ölülere husumet beslenmesi ve yakınlarının da cezalandırılması elbette ilk defa yaşadığımız şeyler değil, lakin son derece olağan ve meşru bir durummuş gibi resmi ağızlardan ilan edilmesi epey düşündürücü.

Eskiden idam cezasına mahkum edilen kişilerin cezası infaz edildikten sonra o idam mazbatası kişinin son ikametgahının kapısına asılırmış, gelen geçen görsün diye. “Sallandıracaksın bunları Taksim Meydanı’nda”sözünün kahvehanelerde iştiyakle kullanıldığı ülke için garip değil elbet.

Şimdi ‘Hainler Mezarlığı’ tabelasına bakıp soluğu kesilen biri olarak meraktayım; kim karar verecek oraya kimlerin gömüleceğine? Kim ayırt edecek ihanet edenle sadakat göstereni? Kim izah edecek babası hainler mezarlığına gömülü bir evlada ve evladını gömecek toprak parçası bulamayıp fındık bahçesine gömen bir anneye reva görülen bu eziyeti…

Kendisinde böyle bir kudret, böylesi bir takdir hakkı görenin kibirinden, insanın doğasındaki  insafa sığınırız.

Gelen geçen lanet okusun diyenler, “Yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin”hadisini bizden daha iyi biliyor olmalılar.

Yaşadığımız ve tanık olduğumuz bunca korkunç hadisenin, hakkaniyetli insan olmak yerine muzaffer olmayı seçmekle, husumeti adalete yeğ tutmakla bir ilgisi olmalı elbet.

“Hak yerini buldu” diyerek düşmanına var gücü ile saldıran bir güruh var şimdi karşımızda.

Öyle ki, “İşkence insan onuruna aykırıdır, işkenceciye dahi işkence yapamazsınız” dediğinizde “Hainleri savunan haindir” yaftasını yapıştırmaya hazır bekliyorlar, savunduğunuz şeyin aslında ‘insanlık onuru’olduğunu bir an dahi muhakeme etmeksizin.

“Sen önce darbelere karşı olduğunu hele bir ispatla bakalım”diyorlar, sonra da ekliyorlar: “Öyle ya önce biz bir karar verelim makbul insan mısın?”

Halbuki bu ülkede halis niyetle demokrasiye inanan, adaletten ve insanlıktan yana durmaya çalışan namuslu insanların tavrı da yeri de bellidir, sarihtir. Belki de daha küçücük bir çocukken, sandıktaki idam edilen başbakan fotoğrafına bakarak yerini tayin edenler vardır içlerinde.

Kiramen katiplerine öykünür vaziyette solculardan demokratlardan“Neredeler?” diye hesap soranlara, onların da soracak daha öncelikli soruları var elbet.

Roboski’de emri veren komutan darbeciymiş, şimdi tutuklandı diyorsunuz. 34 insan öldü Roboski’de çoluk çocuk.. Dizi dizi cenazelere bakıp isyan edenlere, “Bu insanlığa sığar mı?” diyenlere, adalet talep edenlere 5 yıl boyunca ne demiştiniz sahi?

Üzerine bomba yağdırılan insanların ölümünden hiç kimse sorumlu tutulmazken, hiç kimseye ceza verilmeden o dosyalar kapatılırken ne yazıyordu gazeteleriniz? Şimdi övünerek dosyalar yeniden açılacak diyenler, adalet timsali kesilenler, askeri savcılık ”TSK personeli TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra etmişlerdir” dediğinde neden sormadılar bu nasıl emirdir diye?

Hrant Dink sokak ortasında öldürüleli 9 yıl oldu, şimdi bakıyoruz ki apar topar beş kişi gözaltına alınmış. Dink’in katledildiği günden bu yana bıkmadan usanmadan cinayetin hesabını soranlara, dokuz yıl boyunca ne anlattınız? İnsanlar dokuz yıldır adalet beklerken siz neredeydiniz?

Binlerce hakim savcı tutuklu şimdi, kimin suçlu olup olmadığını bilmiyoruz ama iddia edildiği gibi onca yargı mensubu devlet içindeki hukuksuz bir yapılanmanın parçası olmuşsa, o hakimler bunca senedir hüküm tesis ederken, insanlar tutuklanırken, mahkum edilirken, binlerce insanın hayatı hukuksuz yargılamalarla karartılırken siz neredeydiniz?

Sahi neden hiç duymadık sesinizi?

Elbirliği ile suçluları aklamaya çalıştığınız anlar dışında.

Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de insanların evleri başlarına yıkılırken şehvetle alkışladığınız kahramanlara da hainler mezarlığından bir yer verecek misiniz?

Kahramanlar şehitliği ile hainler mezarlığı arasındaki mesafeyi kim nasıl ölçecek?

Bir vali gözaltına alınmış ki; biz o vali beyi Gezi günlerinden iyi biliriz. Lakin şimdi “Solcular, demokratlar nerede?” diye yoklama almaya soyunanlar, o insanlar sokaklarda polis şiddetine maruz kalırken cansiperane savunuyorlardı valilerini.

El kadar çocuk polis şiddetiyle ölürken şimdi şeytan taşlar gibi taşladıkları mevki makam sahiplerinden hesap sormak gelmiyordu  hiçbirinin aklına da annesini yuhalıyorlardı meydanlarda şevkle…

Ceylan Önkol paramparça olduğunda hiç vicdanları sızlamadı. Dosyası zamanaşımından kapatılıp tek bir kişi bile ceza almadığında, “Ailesi manevi zarar görmemiştir” dendiğinde hiç akıllarına bile gelmedi “Bu ne iştir?” demek, bilakis “Ne işi varmış orada?” dediler.

Şimdi maşallah herkes adaletin yılmaz savunucusu olmuş ama hidayete ermeleri için eski yoldaşlarının, sabık müttefiklerinin namluyu onlara ve hepimize doğrultması gerekiyormuş demek. Ne kadar zor ve sancılı bir idrak yolu imiş ve bir gecede de aydınlanıvermişler lakin!

Şimdi sosyal medya hesaplarından, gazete köşelerinden “Geziciler nerede?” diyenler, solculara, demokratlara laf çarptığını sananlar, hicap duygusu diye bir meziyetten haberdarlar mı acaba?

Zira o “Neredeler?” dedikleri insanlar bunca yıldır, farklı bir yerde değillerdi, ‘hakikatin ve sorumluların’ peşindeydiler. Daha önce Patagonya’da yaşıyormuş gibi tüm günahlara bir gecede vakıf oluverenler gibi çok yoğun bir husumet besledikleri için değil üstelik, bunca umutsuzluk arasında ısrarla adalet bekledikleri için.

Şimdi yine aynı insanlar, masumiyet karinesinden, savunma hakkından, insan onurundan söz ettiklerinde işbirlikçi ilan ediliyor, ‘darbeci’ damgası yiyorlar, tarafgirlik ve husumet duygusu kör etmeye devam ediyor birilerini…

Mahcubiyet insana has önemli bir haslettir oysa, insaf gibi, izan gibi…

Sağcı, solcu, inançlı, inançsız bu toplumun iyiliğini isteyen namuslu insanlar kötülük karşısında bir arada durabilecek ise, adalet isteyerek, mahcubiyet duyarak, hesap sorarak, birbirine kulak verip, elini uzatarak olacak bu…

Bir değerler sistemi oluşacak ise ancak böyle olacak, ölülere nefret kusarak değil…

Yoksa ‘Hainler Mezarlığı’nın sakinleri devirden devire değişiklik gösterirken, iyilik kötülük karşısında yıkılıp gidecek Babil Kulesi gibi…




Kaynak: Diken

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1192 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI