Tweet |
Ey Türkiye Cumhuriyeti devleti…
Çocuklarını korumak ZORUNDASIN!
Mehveş Evin
Öte yandan, PKK’nın Şırnak merkezde bir anaokuluna bomba yerleştirdiği, çocukları canlı kalkan olarak kullandığı haberi hemen AK gazetede manşetlerde… Yaşı yeten ve az buçuk okuyan, 90’larda benzer haberlerin nasıl servis edildiğini gayet iyi hatırlar.
Nitekim Eğitim-Sen Şırnak Şube Başkanı Serhat Uğur, “Gerçekten insanların akıllarıyla alay ediyorlar. Okullar zaten kapalı! Okulu karargah gibi kullanan özel harekat, jandarma…” diyor.
Koskoca devletin servis ve manipüle ettiği haberler dururken, kim inansın Eğitim-Sen başkanına?!
Şiyar’ın suçu sokakta olmaktı
►Mersin’in Tarsus ilçesinde sokağa çıkma yasağı protestolarına katılan 15 yaşındaki Davut Özer, karnından vurularak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. 23 Aralık 2015 DHA’nın haberine göre saat 20.30 sıralarında Fahrettinpaşa mahallesi Cemal Gürsel caddesinde doğu illerindeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar protesto edildi. Polisin ‘eylemin izinsiz olduğunu‘ savunarak yurttaşları dağılmaları yönünde uyarması üzerine çatışma çıktı. Polisin biber gazlı saldırısına eylemciler de molotof kokteyli ve el yapımı patlayıcıyla karşılık verdi. Çatışmalar sırasında 15 yaşındaki Davut Özer, DHA’ya göre ‘kim ve nereden ateşlendiği henüz bilinmeyen silahla’, DİHA’ya göreyse ‘polisin açtığı ateş sonucu‘ vuruldu. Karnına isabet eden kurşunla ağır yaralanan Özer, çevredeki vatandaşlar tarafından hastaneye kaldırıldı. Kan kaybeden Özer, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Özer’in cenazesi, Cumhuriyet Savcısı’nın incelemesinin ardından Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’na götürülürken, mahallede olaylar devam ediyor. Diyarbakır’daki çatışmalarda 16 yaşında bir çocuk hayatını kaybetti |
Sokakların, evlerin, okulların çatışma alanı olarak kullanıldığı bir savaş sözkonusu… ‘Sokağa çıkma‘ yasağı adı altında sürdürülen ablukada bağımsız basın mensupları çalıştırılmadığı; hatta işini yapanların ‘heyecanlı‘ göründü diye tutuklandığı için, doğru bilgiye ulaşmak her zamankinden zor!
Okullarda, manşetlerde, köşelerde, demeçlerde mevzilere yatılırken ne çabuk unutuluyor: Orada, hayatta kalmaya çalışan siviller var. Çocuklar ölüyor, yaralanıyor, travma geçiriyor…
Daha bu yazıyı yazarken bir çocuğun daha Diyarbakır Sur’da, göğsüne isabet eden bir kuşunla hayatını kaybettiğiniöğreniyorum.
Adı Şiyar Baran. Farklı kaynaklara göre 13 ya da 16 yaşında… Ne fark eder? Devlet onu korumakla mükellef! Kurşunu göğsüne saplamak veya çatışmanın ortasında bırakmakla değil!
Sen katledince alkışlayalım, başkası yapınca yuhalayalım!
Ulusalcı-miliyetçi-muhafazakar çizgisinde birleşenler, bu çocukları daha beşikteyken ‘terörist‘ ilan ediyor. Bu kafaya göre ister beş yaşında olsun, ister 15, Kürt çocukların katli vacip. Hem zaten sokakta ne işleri var, değil mi ya? Vur gitsin öyleyse, oh ne adil dünya!
Tuhaf olan, ABD, İsrail, Rusya veya Çin çocukları katletse, bunların ağzından ‘çocuk katili‘ lafının düşmemesi. Sen katledince alkışlayalım, başkası yapınca yuhlayalım. Yok öyle yağma!
Hani, bir zamanlar bu çocuklara ‘kandırılmış‘ diyordunuz… Kandırılmış olanı öldürmek midir sizin çözümünüz?
Dört ayda en az 44 çocuk öldürüldü
“Savaş İstemiyoruz! Çocukları Öldürmenizi İstemiyoruz!”girişimi adına Hümanist Büro, bir rapor hazırladı.
Dört aylık savaş sürecinde en az 44 çocuğun hayatını kaybetmesine sebep olan olaylara dikkat çeken rapor, sorumlu herkesi ‘Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmeye davet ediyor. Rapordan bazı başlıklar şöyle:
Kimse çocuklara sormuyor: Sen ne yaşıyorsun?
Savaş, sadece ölümü, yaralanmayı kapsamıyor. Çok daha geniş bir çerçevede yaşanan hak ihlalleri gözardı ediliyor. Raporda, çocukların görüşlerine hiçbir şekilde başvurulmadığına ve katılım haklarının tamamen yok sayıldığına dikkat çekilmiş.
Savaşta çocukların başka hak ihlallerine, ihmal ve istismara maruz kalma riski arttığını da hatırlatalım… Çocukların yaşam, gelişim, eğitim, sağlık, ailesi ile yaşam hakkı ihlal edilmekle kalmıyor. Maruz kaldıkları koşullar, ağır bir eşitsizlik içerdiği için gelecekteki hakları da ihlal ediliyor.
Ya kaç çocuk öksüz, yetim kaldı? Henüz bilmiyoruz.
Tatilde telafi eğitimi değil, çatışmasız ortam istiyoruz
Milli Eğitim Bakanlı Nabi Avcı, “Öğrenciler için kaybolan günlerin telafisi için sömestr ve tatil günleri telafi eğitimleri yapılacak” demiş. Bravo! Ne güzel düşünmüş!
Sanki savaş ortamında çocukların tek derdi, eğitim haklarının telafisi!
Türkiye Cumhuriyeti, acilen BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi ve Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusunda Seçmeli Protokol’den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeli. Nedir bunlar?
– Silahlı çatışma halinde uluslararası hukukun insanî kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak,
– 18 yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmaması için uygun olan bütün önlemleri almak,
– Silahlı çatışmadan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak amacıyla mümkün olan her türlü önlemi almak.
Bari kurumlara sorumluluklarını hatırlatın
Eğer bu toplumda bir damla vicdanı kalan insanlardansanız, lütfen sorumluluk alın. Ulusal ve uluslararası kurumlara görevlerini hatırlatın ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağırın.
Unutmayın ki yeni nesiller, amansız şiddet politikalarının esiri olduğu müddetçe hepimizin geleceği karanlık.
Önerilerinizi “Savaş İstemiyoruz! Çocukları Öldürmenizi İstemiyoruz!“ Facebook grubuyla paylaşabilirsiniz. Yeter ki sessiz kalmayın…
Çocuk haklarına dair sözleşme yükümlülüklerine uyma çağrısı için buradan imza verebilirsiniz.