Tweet |
Hasankeyf ve Sur Küresel Eylem Günü ilan edilen 28 Nisan'da, 20 ayrı ülkede bir dizi eylem ve etkinlik düzenlenecek. Mezopotamya Ekoloji Hareketi'nden Ercan Ayboğa, Dicle havzası boyunca Basra'ya kadar 123 canlı türü ile tarihi mirasın tehdit altında olduğunu vurguladı.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hendek ve barikatlarla başlayan, tarihi ilçenin 6 mahallesinin yıkılmasıyla son bulan bir dönem yaşandı. Şiddetin önüne geçmek için çok sayıda sivil kurum devreye girdi, ancak çabaları sonuç vermedi. Devlet ve silahlı gruplar arasında kimler aracılık yaptı? Görüşmelere kimler katıldı? Neler konuşuldu? 25 Kasım günü Dört Ayaklı Minare yakınlarında yaşanan çatışmalarda kentin simgesi sayılan minare zarar gördü. 28 Kasım sabahı ise Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ve avukatlar Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaparak, çatışmalarda tarihi ve dini yapıların zarar görmesine dikkat çekti. Burada konuşan Elçi “Tarihi Suriçi bölgesi 9 bin yıllık geçmişe sahip. Bu alan içerisinde surlar, camiler, kiliseler ve daha başta tarihi yapılar bulunmaktadır. Biz bir çok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz” dedi. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN ÇABASI 11 Aralık tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla birlikte başlayan, yüzlerce kişinin ölümüne neden operasyon ve çatışmalar ise 9 Mart 2016 tarihine kadar devam etti. Öte yandan sivil toplum kuruluşları yaptıkları toplantının ardından bir diyalog grubu oluşturmuştu. Sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan diyalog grubu hem Demokratik Toplum Kongresi (DTK) hem de Vali Hüseyin Aksoy ile görüşerek arabulucuk rolü üstlendiler. O dönemde devlet ve DTK arasında arabuluculuk yapan sivil toplum örgütü temsilcileri arasında yer alan alan Şahismail Bedirhanoğlu, bir döneme ışık tutmak amacıyla habercilerden.com’a, süreci, yaşananları, pazarlıkları anlattı. ‘SİLAHLARI ALIP GİTSİNLER’ Şahismail Bedirhanoğlu, hendenklerin kazılmasıyla birlikte dönemin Valisi Hüseyin Aksoy’un telefonla arayarak, ”Hendeklerle ilgili büyük büyük bir operasyon yapacağız” dediğini aktardı. İlk hendeklerin kazıldığı dönemde vali Aksoy’un bu işin sükunetle çözülmesine taraf olduğunu ve “Sizlerin yapacağı görüşmelerde fırsat vereceğiz. Gidin nasıl yapıyorsanız yapın. Silahlarını alıp gitseler biz görmezden geleceğiz” dediğini aktardı. Bedirhanoğlu, şöyle devam etti: DOLAYLI GÖRÜŞMELER Bunun üzerine tekrar DTK’ya gittiklerini kaydeden Bedirhanoğlu “Kamuran Yüksek bize ‘Sorumluluk bana aittir. orada bir daha hendek olmayacak’ dedi. Bu güvence üzerine biz tekrar valiliğe giderek durumu anlattık. Vali Aksoy ise ‘tamam’ dedi. Tekrar DTK görüşerek görüşmeleri aktardık. ‘Biz tekrar bu durumu Vali Aksoy’a aktardık. Vali Aksoy, ‘Karşıdan tek bir mermi sıkılmadıkça, bu taraftan sıkılmayacak’ dedi” diye konuştu. Hendekler kapatılmış aradan iki hafta geçmişti, sivil toplum örgütü temsilcileri, oynadıkları rolün gereği olarak ta Sur’da esnafları dolaşırken, Vali Hüseyin Aksoy’dan bir telefon geldi. Aksoy “Hendekler tekrar kazılıyor” diyordu. HENDEKLER YENİDEN KAZILIYOR Elde edilen sükunetin yerini yeniden çatışmaya bırakması olasılığı heyeti yeniden harekete geçirdi. Arabulucu rolü üstlenen diyalog grubu, Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’i aradı. Ancak Bedirhanoğlu Yüksek’e ulaşamadıklarını ve dolayısıyla da muhatap da bulunamadığını, artık konseptin değiştiğini söyledi ve ekledi: devam etti: BAŞBAKANI AŞAN SÜREÇ STK içerisindeki arabulucu diyalog grubu içerisinde yer alan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici de yaşadıkları diyaloğu şöyle anlattı: ÖCALAN’IN ROLÜ Raci Bilici, Öcalan ile görüşmeler sağlansaydı, hepsinin çıkabileceğini anlatarak, şöyle devam etti: “’Öcalan bize mesaj göndersin. Biz onun dışında kimseyi dinlemeyeceğiz’ gibi bir hassasiyet vardı. Bunu siyasetçilere de bize de söylüyorlardı. Şanlırufa’da Sayın Davutoğlu’na söyledik. 6-7 saatlik bir toplantı yaptık. Geçmişte yaşananları anlattık. Ya da 90’larda kaç bin köy yakıldığını, kaç milyon insanın yerinden yurdundan edildiğini, bu şekilde kamu güvenliği sağlanamayacağını anlattık. Onlarda doğrusunun bu olduğunu söylüyordu. Ama kamera önüne çıkıncada çok farklı şeyler konuşuyorlardı. Birçok konuşmalarda bakan, bürokratlar bizden farklı konuşmuyordu. Ama kamera önünde ‘taş üstünde taş bırakmayız’ diyorlardı…” |
Diyarbakır'ın önemli tarihi mekânlarından biri olan Sur ilçesi ve Ilısu barajı nedeniyle sular altında kalacak 12 bin yıllık geçmişi olan Batman’ın Hasankeyf ilçesi için Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, Sur'un Yıkımına Hayır Platformu ve Sur'la Dayanışma Platformu'nun 28 Nisan’da Hasankeyf ve Sur Küresel Eylem Günü dolayısıyla yaptığı çağrılar karşılık bulmaya devam ediyor. Yapılacak eylemler için çağrıcı hareketlerin sayısı 4’e çıkarken, Hasankeyf Yaşatma Girişimi ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi Uluslararası İlişkiler Sözcüsü Ercan Ayboğa, çağrının dünya genelinde yankı bulduğunu ve 20 ayrı ülkede birçok noktada eylem ve etkinlik hazırlıklarının sürdüğünü söyledi. Almanya'da 5 ayrı noktada eylem yapılacağını dile getiren Ayboğa, önceki yıllardan farklı olarak Sur'da yaşanan yıkımı da gündemleştirerek daha kitlesel eylemler beklediklerini ifade etti.
'DİRENİŞİN OLDUĞUNU GÖSTERECEĞİZ'
Almanya'dan ABD'ye, İran'dan Irak'a toplamda 20’yi aşkın ülkede yaptıkları çağrıların karşılık bulduğunu ifade eden Ayboğa, "Geçmiş yıllarda çok eylemler yaptık ve hepsi de etkili eylemlerdi. Geçmiş yıllarda yaptığımız eylemler sonrası hükümetler kredi teminatlarını geri çekmek zorunda kaldı. Geçmişte Hasankeyf için yaptıklarımız nasıl etkili oldu ise bu yıl da öyle olacak ve yıkımın durmasını sağlamayı hedefliyoruz. Son iki yıldır Hasankeyf Küresel Eylem Günü yapıyorduk ve iki yıllık tecrübemiz ile birlikte bu yıl ise 28 Nisan'da Hasankeyf ve Sur Küresel Eylem Günü için çağrılar yapıyoruz ve karşılık bulmaya devam ediyor. 28 Nisan'da Hasankeyf ve Sur'un direndiğini ve bu yıkıma karşı bir direşin olduğunu tüm dünyaya göstereceğiz" diyerek yapılacak eylemlere ilişkin bilgi verdi.
‘TÜRK BANKALARI KREDİ SAĞLIYOR’
2006-2009 yılları arasında Avrupa'da Hasankeyf için yapılan etkinlikler sonrası Avrupalı finansörlerin kredilerini çektiklerini, hükümetlerin de teminatlarını geri çekmek zorunda kaldığı hatırlatmasında bulunan Ayboğa, "Avusturya'da dünyanın en büyük hidroelektrik firmalarından birisi olan Andritz Group diğer tüm Avrupalı şirketlerin, yani Almanya ve İsviçre'nin hisselerini aldığı biliniyor. Avrupalı finansörlerin teminatlarını çekmesi ile birlikte finans ve kredileri Türk firmaları karşılamaya başladı. Akbank, Halkbank ve Garanti Bankası Hasankeyf'in yıkımı için gerekli kredileri sağladı fakat teminatların ise Türk Hükümeti mi veya hangi ülke olduğu ise sır gibi saklanıyor. Bu anlamıyla Avrupa'da ve dünyanın herhangi bir yerinde yapılacak eylemin etkisi önemlidir. Hasankeyf rant için kurban edildiğinin en somut göstergeleri bunlardır" dedi.
'HASANKEYF RANTIN SUR İSE SAVAŞIN YIKIMI’
Hasankeyf ve Sur'un aynı etkinlik kapsamında buluşması hem coğrafya hem de Kürt halkı için önemli bir yanı olduğuna dikkat çeken Ayboğa, "Kürtler açısından Sur ve Hasankeyf'in önem derecesi aynıdır. Hasankeyf nasıl ki rant için yok ediliyorsa yıkımın diğer tarafı Sur ise Kürtlere yapılan diğer baskı ve talan biçimi yani savaşı temsil ediyor. Nusaybin ve Cizre'de büyük yıkımlar yaşandı Sur'un bunlardan farkı ise Sur'da halen bir yaşam var ve insanlar yaşadıkları yerlerden evleri zorla el konulup yıkılıyor. Bu anlamıyla düşündüğünüzde ise Hasankeyf ve Sur'u aynı eylemde bir araya gelmesinin önemi Kürtlerin yaşadığı baskılardır. Kısacası Hasankeyf rantın Sur ise savaşın yıkımı temsil ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
'BASRA’YA KADAR TÜM SİSTEM BOZULACAK’
Barajla birlikte doğanın yanı sıra tarihin en büyük doğa tahribatlarından birinin yaşanacağına işaret eden Ayboğa, Dicle Nehri üzerindeki büyük yaşam alanına dikkat çekti. Bunu sadece nehrin yanı başı veya nehrin içinde yaşayan canlılar olarak düşünmemek gerektiğinin altını çizen Ayboğa, şu değerlendirmede bulundu: “Dicle Nehri boyunca dağlarda, tepelerde doğal yaşam var. Siz bir canlıyı yok ettiğiniz zaman eko sistem bozulur ve tüm canlılar bundan etkilenir. Fırat Nehri diye bir şey bugün kalmadı. Fırat Nehri'nde Fırat Kaplumbağaları yaşardı ve bugün bunlar Fırat Nehri'nde maalesef yok. Dicle Nehri'nde ise tek tük kaldılar. Ben Diyarbakır'da bir kaç yıl önce görmüştüm. Bu baraj ile birlikte yok olacak canlı türlerinden biri Fırat Kaplumbağası. Bakın size sadece Hasankeyf'e yakın bölgeden yapılan bir araştırmadan bahsedeyim. Sadece Hasankeyf'in bulunduğu 5-10 kilometrelik nehir yolu boyunca 123 canlı türünün yaşadığını biliyoruz. Dicle Nehri Basra'ya kadar uzanıyor. Ve bu baraj Irak Sazlıklarından tutun da tüm bölgeyi etkileyecektir. Bu barajın sadece tarihi değil büyük bir eko sistemi yok ediyor. Özellikle son yıllarda bölgede yapılan barajlar nedeni ile de kuraklık arttı. Nem oranlarında değişme var. Ilısu Barajı yapılırsa Cizre Barajı da yapılacak. Nehir boyunca göçmen kuşlar konaklıyor ya da nehir sayesinde yollarını buluyor. Bu kuş türleri nehir sayesinde hayattalar. Baraj sadece bölgede değil tüm dünyanın ekosistemine zarardır. Nehir aynı zamanda Musul ve Bağdat'ın da içme suyunu karşılıyor. İşte ortaya çıkacak tablo bu derece vahimdir.”
Yapılacak eylem ve etkinliklerin küçümsenmemesi gerektiğini vurgulayan Ayboğa, "Yapılacak her eylemi önemsiyoruz. Bu yüzden siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, çevre örgütleri kendisine duyarlıyım diyen herkesi Hasankeyf'e ve Sur'a sahip çıkmaya davet ediyoruz. Tüm dünyada bu eylemler yapılırken Türkiye'de özellikle de Hasankeyf ve Sur'da yapılması daha önem arz ediyor. O yüzden Türkiye'nin her noktasından eylem ve etkinlikler olması ne kadar önemli ise Hasankeyf ve Sur'da da olması o derece önemlidir. DSİ deyim yerinde ise sürekli Hasankeyf yıkıldı bitti, su tuttu algısı yaratıyor. Oysaki öyle değil, bu eylemler onlara mücadelenin bitmediğini gösterecek. Onların amaçları bir direnişin olmadığı algısını yaratmak. Biz ise önce bu algıyı yıkıp tüm dünyaya Hasankeyf için mücadelenin bitmediğini yeniden göstereceğiz. Hasankeyf için çıkartılacak her ses o yıkımın sesini durduracaktır" diyerek, mücadele çağrısında bulundu.