Bugun...



Mehveş Evin yazdı:Akademisyen tecritte, avukatlar hapiste, bombacılar nerede?

Barış İçin Akademisyenler, dünyada yankı bulan bildiriye imza attıklarından beri işten atılmak, hedef gösterilmek, tehdit edilmek, soruşturulmak suretiyle lince uğradı. Lincin son halkası, üç akademisyenin tutuklanması. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya’nın bir bildiriye imza attıkları için tutuklanmasının ‘kabul edilemez’ olduğunu açıkladı:

facebook-paylas
Tarih: 23-03-2016 16:50

Mehveş Evin yazdı:Akademisyen tecritte, avukatlar hapiste, bombacılar nerede?

 

Akademisyen tecritte, avukatlar hapiste, bombacılar nerede?

Mehveş Evin

Üst üste gelen bombalı saldırılar, herkesi korku ve güvensizlik içinde yaşamaya zorluyor. Adalet duygumuz çoktan yerle yeksan.

Zaten Anayasa ve ceza kanunlarının dahi keyfi yorumlandığı bir ülkede, kim, nasıl huzur ve güven içinde olabilir ki?

Barış İçin Akademisyenler, dünyada yankı bulan bildiriye imza attıklarından beri işten atılmak, hedef gösterilmek, tehdit edilmek, soruşturulmak suretiyle lince uğradı. Lincin son halkası, üç akademisyenin tutuklanması.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya’nın bir bildiriye imza attıkları için tutuklanmasının ‘kabul edilemez’ olduğunu açıkladı: “Sadece şiddet içermeyen ifade özgürlüğünün kısıtlanması açısından değil, sözkonusu bildiriye imza atmayı hapisle cezalandırmak da Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’na aykırı.”

Öğretim üyelerini saçma sapan gerekçelerle hapse tıkmak, başlı başına bir hukuk skandalıyken Esra Mungan, 15 Mart’tan beri tecritte.

Mungan ‘ibretlik’ seçildi

Ancak ağırlaştırılmış müebbet cezalarında uygulanan tecrit cezasının Mungan’a verilmesi, belli ki birilerinin ‘ibret olsun’ kararı.

Erdoğan’ın ‘aydın gürühu’nun terbiye edilmesi ve terör tanımını genişletilmesi yönündeki çıkışlarına paralel.

Boğaziçi Psikoloji bölümü öğretim üyesi, kadın ve insan hakları savunucusu Esra Mungan, kişiliğiyle tanıyan herkesin hayran kaldığı, zarif bir insan. Tam da bu özellikleri nedeniyle ibretlik seçildiğine inanıyorum.

Kadınların daha adil ve barışçıl bir dünya talebini yüksek sesle dile getirmesi, birilerini fena halde korkutuyor. Silahlı, bombalı saldırganların değil, kültürlü, vicdan ve adalet duygusuna sahip kişilerin etki alanı çok daha geniş çünkü.

Saygın bir üniversitede, siyasi değil akademik ve insani kimliğiyle öne çıkan bir isme cezaevinde uygulanan fiziki ve psikolojik baskıların ardında, ‘Bakın, elimiz her yere uzanır. Sıradaki sensin!’ duygusunu yaygınlaştırmak var.

Ama yine yanılıyor devlet… Hoyratlık ve kanun tanımazlıktaki bu ısrar, eldeki gücün verdiği sarhoşluk, belki bazılarını bir süreliğine sindirip korkutabilir.

Sonuçta kaybeden, saygın bir akademisyene haksız yere bu insanlık dışı muameleyi reva görenler olacak.

Cizre’yi AİHM’e taşıyan avukatlar hapiste

Akademisyenlerin hapse atılmasını takip eden bir başka hukuk dışı uygulama, dört avukatın tutuklanması oldu. Gerekçe: Toplanamayan delillerin karartılabileceği…

Avukatlardan Ramazan Demir, Cumhuriyet’e söyle konuşmuştu: “Biz adliyedeyken İstiklal’de saldırı oldu. Ama TEM Şube’den polisler, İstiklal’de değil bizim için adliyedeydi. Dışarıda dolaşan bombacıyı değil bizi tehlike görüyorlar.”

Peki avukatların suçu neydi? Demir, sokağa çıkma yasakları sırasında çatışmaların arasında kalanları kurtarabilmek için AİHM’e sürekli başvurdu, beş kez tedbir kararı aldırdı. Çatışmalı bölgedeki hak ihlalleriyle ilgili AİHM’e 14 başvuru yaptı.

Avukatlar, 16 Mart’ta ‘PKK üyesi’ iddiasıyla gözaltına alındı, üç günde serbest bırakıldılar. Savcının itirazı üzerine şimdi tutuklular.

Psikolojik harekat ters teper

İfade özgürlüğü, tüm hak ve özgürlüklerin omurgasıdır… İfade özgürlüğünün olmadığı yerde ne yaşam, ne eğitim hakkını, ne de inanç özgürlüğünü savunabilirsiniz.

Türkiye’de hak ve özgürlüklerin keyfe keder yorumlanmasının pek çok örneğini gördük. Özellikle darbe dönemlerinde.

Bugün akademisyen ve avukatlar üzerinden yürütülen yeni ‘psikolojik harekat’ ne silahları susturuyor, ne bombaları engelliyor, ne de ülkeye bir değer katıyor. Aksine, kaos ve korku ortamının daha da derinleşmesine, uluslararası camiada ‘diktatörlükle, yolsuzlukla yönetilen cihat otobanı ülke’ imajını pekiştirmeye yarıyor.

Bu durumda kaybeden kim? Doğrudan bir saldırının hedefi olmaya gerek yok. Toplum olarak, hepimiz şu veya bu şekilde yaralanıyoruz. Değerlerimizi, ruhumuzu, evimizi, işimizi, özgürlüğümüzü kaybediyoruz.

Kızılay’da, İstiklal’de, Sultanahmet’te patlayan bombaların failleri, plancıları cirit atıyor.

Saldırıların önü kesilmiyor, devlet yetkililerinden anladığımız kadarıyla kesilmeyecek de… Çünkü alınan önlemler yetersiz, yetkililer samimiyetsiz, politikalar başkanlığa endeksli.




Kaynak: Diken

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 769 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI