Bugun...



PKK Yürütme Komitesi Üyesi Karayılan’dan, İstanbul Atatürk Havalimanı katliamıyla ilgili çarpıcı açıklamaları

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın Dengê Kürdistan radyosuna verdiği söyleşide; İstanbul’da gerçekleşen IŞİD saldırılarını değerlendirdiği bölümde;’ IŞİD’in merkezi olarak Türkiye’ye karşı savaş ilan etmediğini, AKP-IŞİD ilişkisinin devam ettiğini ve bu saldırının AKP’yi aklamak üzere yapıldığını’ İfade ediyor.

facebook-paylas
Güncelleme: 02-07-2016 02:14:50 Tarih: 01-07-2016 14:55

PKK Yürütme Komitesi Üyesi  Karayılan’dan,  İstanbul Atatürk Havalimanı katliamıyla ilgili çarpıcı açıklamaları

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’dan 

 

 İstanbul Atatürk Havalimanı katliamıyla ilgili çarpıcı açıklamaları

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın Dengê Kürdistan radyosuna verdiği söyleşide; İstanbul’da gerçekleşen IŞİD saldırılarını değerlendirdiği bölümde;’ IŞİD’in merkezi olarak Türkiye’ye karşı savaş ilan etmediğini, AKP-IŞİD ilişkisinin devam ettiğini ve bu saldırının AKP’yi aklamak üzere yapıldığını’ İfade ediyor.

Söyleşinin bu bölümü;

İstanbul Atatürk Havalimanı’nın dış hatları terminalinde yaşanan patlamanın faili DAİŞ olarak görülüyor. Fakat halen resmi bir açıklama gelmedi. Neden DAİŞ Türkiye’de yaptığı eylemleri üstlenmiyor?

Çünkü DAİŞ, merkezi bir şekilde Türkiye’ye karşı bir savaş kararı almamış. Bu eylemleri de merkezi kararla yapmıyor. Onun için merkezi olarak üstlenmiyor. Burada oyun içinde oyun var. Bu derin bir plandır. Öyle göründüğü gibi değil. Bakın, bu 2 gündür CIA Başkanı’ndan uzman-danışmanlara ve birçok tecrübeli gazeteciye kadar bu olayı yorumlayan herkes, ‘bu AKP’nin suçudur; AKP önce bunları güçlendirdi, onlara yol verdi, Kürtlere karşı kullandı; şimdi de AKP bunlara karşı tutumunu değiştirdi; bu yüzden de bunlar Türkiye’ye karşı eylemlere başladılar” diyor. Bu doğru bir yorum değildir. Bu eylemler, DAİŞ’in merkezi olarak Türkiye’ye karşı savaş açması temelinde gelişmiyor. Zaten DAİŞ bunun için Türkiye içindeki eylemleri üstlenmiyor. Bu eylemleri DAİŞ’in içinde bulunan bir kol yapıyor. Bir tür özgün durumda olan bu kol daha çok Türk Özel Harp Dairesi’nin etkisi altında olan bir koldur.

Bunlar Türkiye’de önce, AKP’ye karşı olan güçlere dönük eylemler yaptılar. Amed’de, Suruç’ta, Ankara’da sol kesimlere, HDP’ye, Kürtlere ve hareketimize dönük saldırılarda bulundular. Ardından İstanbul’da Yahudilere ve Almanlara karşı saldırıda bulundular. Fakat bunların ardından Antep’te polise karşı bir eylem yaptılar. Şimdi de İstanbul’da hava limanında, özellikle de dış hatlar terminalinde yaptılar. Hep yabancıların bulunduğu yerlerde yapmaları ilginçtir. Bu yüzden dış hatlar terminali bilinçli seçilmiştir.

Doğru; bu İstanbul’daki eylemle birlikte DAİŞ eylemlerinde bir karakter değişikliği gözlenmektedir. Fakat sonuç önemlidir. Sonuç olarak bu eylemler AKP rejimine hizmet etmektedir. Başlangıçta DAİŞ, HDP, vb. güçlere dönük yaptığı eylemlerle, AKP’nin 1 Kasım seçimlerinde yüksek bir oy oranıyla yeniden iktidara gelmesini sağlamıştır. Öyle ki HDP’yi miting yapamaz duruma getirdiler; insanlarda korku yarattılar. Bugüne kadar binlerce örnekle ispatlandı ki, AKP’nin ve Suudi Arabistan’ın desteğiyle DAİŞ güçlendi ve bu düzeye geldi. Yani bu devletlerin politikalarından yararlanan DAİŞ, bugün dünyanın başına bela olacak bir düzeye gelmiş bulunuyor.

Bu durum örtülü bir biçimde, bir şekilde devam ediyor. Güçler birbirine karşı savaşıyor gibi görünse de, birbirlerini kollama durumu da vardır. Mesela, DAİŞ’in Cerablus’ta Türkiye sınırında 90 kilometrelik bir alanda iktidar olmasını kim sağlıyor? AKP. AKP rejimi engel olmasa, Rojava Devrim Güçleri DAİŞ’i buralardan atacak ama AKP rejimi kıyameti koparıyor, ‘Kobanê’den Fırat Suyu’nun batısına geçilmesin’ diyor. Fırat Suyu’nun batısında kim var? DAİŞ egemenliği var. Yani bunlar açıkça DAİŞ’i koruyorlar. DAİŞ şimdi Türkiye’yle olan bu 90 kilometrelik sınırı hem İstanbul’a gitmekte, hem de orası üzeri Avrupa’ya geçmekte kullanıyor. Yani eylem kanalları açıktır. Bunun nedeni de Erdoğan’dır, AKP’dir. ABD ve diğer uluslararası güçler ise, ‘Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alıyoruz’ adı altında bu tür şeylere göz yumuyorlar. Bizce bu yanlıştır. Bunların Türkiye ile sınırları kesilmeden zayıflatılmaları mümkün değildir. Türkiye bu şekilde DAİŞ’e nefes veriyor. Rojava Devrimi’ne ve hareketimize DAİŞ’ten yararlanma ve kullanma adı altında bütün bunlar yapılıyor. Erdoğan ısrarlı bir biçimde bu çizgisinden vazgeçmiyor. Yöntem değiştiriyor, dil değiştiriyor ama aynı çizgiyi bir biçimde sürdürüyor. Bunlar, özel ve derin bir daire tarafından yürütülüyor. Bunun bilinmesi lazım.

Yani karşılıklı bir çıkar ilişkisi var...

AKP Kürtlere karşı DAİŞ’i kullandı ama DAİŞ de AKP’yi fazlasıyla kullandı. Bu gizli ilişkileri uluslararası düzeyde Erdoğan ve AKP üzerinde ciddi bir gölge yarattı. Şimdi bu gölgeyi kaldırmak istiyorlar. Çünkü mevcut durumda bütün dünyada DAİŞ’e yakın duran tek bir devlet kaldı; o da AKP devletidir. Öyle ki artık kimse Erdoğan’ı kabul etmiyor, adını da DAİŞ ile birlikte anıyorlar. İşte bu durumdan kurtulmak ve üzerindeki bu gölgeyi kaldırmak üzere bir plan devrededir. Bu eylemler bu çerçevede okunursa, daha erken sonuca ulaşılabilir. Diktatörlük ve iktidarcılık acımasızdır. Erdoğan iktidarını kalıcı kılmak isterken, 44 sıradan insan ölmüşse, bunun onun için pek de bir önemi yoktur. Bir talimatla Cizre’de bir anda 200 sivil insanın benzinle yakılarak öldürülmesi emrini veren bir anlayış, çıkarları için havaalanında 44 kişiyi de öldürür. Bunu bu çerçevede ele almalı. Bu gerçekliği doğrulayacak daha birçok şey vardır. Yani demek istediğim AKP tutum değiştirdiği için DAİŞ de AKP’ye karşı savaş ilan etmedi; DAİŞ böyle bir şey ilan etmemiş. Ortada DAİŞ içerisindeki derin yerlere bağlı özel görevli bir grup ile bir projenin yürütülmesi söz konusu.

Bu tür eylemler AKP’yi güçlendirmektedir. Zaten AKP de, Kürdistan’da yürüttüğü vahşetin üzerini örtmek için böyle bir şey arıyor. AB Bakanı’yla ilgili Türk bakanı hemen, ‘Avrupa bize yardım etmeli; bazı maddelerde gevşeme yapamayız, DAİŞ-PKK-PYD terörü”, bilmem ne diyor ve hepsini birbirine karıştırıyor. AKP rejimi, bu tür şeylerle kendisini DAİŞ’ten uzak göstermeye çalışmakta ve Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne karşı da elini güçlendirmek istemekte. Bu derin odaklar bunu gerçekleştirmek istiyorlar. Çünkü bunu gerçekleştiremezlerse, ‘büyük bir Kürdistan kurulur’ diyorlar. “Büyük Kürdistan Küçük bir Türkiye anlamına geliyor. Bunun için önünü almak lazım; uluslararası alanda haklı çıkmamız gerekiyor” diyorlar. Bu onların kurgusudur. “DAİŞ 44 insan öldürdü (ki bunların önemli bir kısmı yabancıdır); siz de teröre karşı bize destek olun ki biz Rojava Devrimi’ni boğalım ve Kürt halkının devrimini tasfiye edelim“ demek istiyorlar. Aslında Kürdistan’da yaptıkları ve yapacakları katliamların üstünü örtme çabası içindedirler. Amaçları budur. Hatta Rusya ve İsrail’in peşinde koşmaları ve U dönüşü yaparak yaltaklanmalarının temel nedeni de budur. Bunların hepsinin nedeni Kürdistan ve Türkiyeli sol güçlere karşı destek toplamaktır. Şimdi Erdoğan, AKP rejimi ve derin devletin bütün korkusu Kürdistan Devrimi’dir. Kürdistan Devrimi’ni engelleyebilmek için bunların satmayacağı şey yoktur. Her şeylerini satarlar, namuslarını bile satarlar. Yeter ki Kürt devrimi dursun. Kürt devrimi demek, aslında Türkiye’nin de dönüşmesi, demokratikleşmesi ve iktidarlarının da sonu demektir.

Bakın; şimdi Minbic’de Suriye Demokratik Güçleri tarafından DAİŞ’e karşı geliştirilmiş bir kuşatma var. Ama AKP devleti gizli kanallardan, Cerablus sınırı üzerinden DAİŞ’i destekliyor. Bu şekilde Suriye Demokratik Güçleri’nin Minbic üzerindeki hamlesinin yenilmesini istiyorlar. Nasıl ki DAİŞ Kobanê’de yenildiyse ve onunla AKP de yenildiyse; şimdi onlar da Minbic’de Suriye Demokratik Güçleri’nin yenilmesini sağlayıp AKP’nin kazanmasını istiyorlar. Yani burada AKP’nin gizli ve çok derin bir planı vardır. Bu bir komplo teorisi değildir. Pratik çabaları ortadadır:

Birincisi, DAİİ ile Suriye muhalefeti arasında bir savaş vardı; bu savaş sert bir savaştı; DAİŞ Marê’yi kuşatmış Ezaz hattında ilerliyordu. Ama Türkiye araya girdi; Suriye muhalefeti ile DAİŞ arasındaki savaşı durdurdu; DAİŞ, Minbic üzerindeki kuşatmayı kırmak için oradaki tüm gücünü Minbic hattına çekti. Şimdi o güçler Minbic üzerindeki kuşatmayı kaldırmak için sürekli saldırılar yapıyorlar.

İkincisidaha çok Türkiye’ye bağlı olarak hareket eden ve ÖSO adını kullanan El Nusra, Ehrar El Şam, İslam Ordusu gibi yapılanmalar var. Bunlar, Türkiye nasıl isterse öyle hareket eden güçlerdir. CIA’nın da bu kesimlerle belli bir ilişkisi vardır; fakat bunlar daha çok Türkiye’yi esas alıyor. Bu güçler, Türkiye’nin araya girmesiyle DAİŞ’le olan çatışmalarını bırakıp yönlerini YPG güçlerine çevirdiler. Şimdi bunlar Efrîn’de, Halep’te YPG’ye dönük saldırılar yapıyorlar ki, bu güçler Minbic hamlesine destek sunamasınlar. Şimdi her gün Şêx Meqsud’a dönük bombardımanlar yapıyorlar. Bugün de yapmışlar; 6’sı çocuk 12 sivil insan yaralanmış. Yine her gün Efrîn’de Cindirêsê hattına saldırıyorlar. Amaçları Efrîn ve Halep’teki güçleri oyalamak ve Daiş üzerindeki yükü hafifletmektir. Tüm bunlar Türkiye’nin talimatıyla oluyor.

Üçüncüsü ise, Türk devleti kendisi, şimdi her gün Kobanê ve Grê Spî sınır hattı boyunca orada bulunan Rojava Devrim güçlerine saldırı gerçekleştiriyor. Atışlar yapıyor, insanları yaralıyor. Bununla karşı tarafın da ateş açmasını ve yeni bir savaşın zeminini oluşturmayı amaçlıyor. En azından Rojava Devrim güçlerinin sınırı terk etmeyip Minbic’e gidememesini hedefliyor. Bunun tek bir amacı var: Daiş’e destek sunmaktır.

Şimdi Türkiye, DAİŞ’e resmi olarak bu yardımları veriyor. Bunlar sadece Minbic’de DAİŞ’in direnebilmesi içindir. Ayrıca geceleri tonlarca cephane geçiriyorlar. Daha ne yapsın!

Bu uygulamalar DAİŞ ve AKP devletinin ilişkilerini tamamıyla kesmediklerini gösteriyor. Bunun için de DAİŞ’in Erdoğan, AKP ve Türkiye’ye karşı savaş açtığı yönünde karar aldığı belirtilemez. Bu aşamaya ulaşmamıştır. Belki kendi aralarında bir sorunları var olabilir ama halen o düzeye ulaşmamış. Uluslararası güçler de bu gerçeği görmeli, uluslararası gözlemciler daha derin yaklaşmalıdır. Oyun derindir; bu oyunun derinliğini görmeliler.

Yine de kim yapmış olursa olsun; DAİŞ mi yapmış, DAİŞ içinde bir grup mu yapmış, AKP buna göz mü yummuş, her ne olursa olsun, orada savaşla hiçbir alakası olmayan masum insanlar öldürüldü. İnsan üzülüyor. Bu vahşi saldırıda yaşamını yitiren insanların ailelerine başsağlığı diliyorum. O insanlar suçsuzdular, orada bu faşist saldırganlar karşısında savunmasızdılar ve bu kirli savaşla alakası olmayan kişilerdir. Faşist zihniyete sahip kimseler böyle katliamcı ve ucuz yöntemlerle sonuç almak istiyorlar. Kan döküyorlar ve o kan üzerinden iktidarlarını kurmak istiyorlar. Kahrolsun, kirli iktidarları uğruna bu katliamı reva görenler! Bu gerçekten kirli bir şeydir. Biz bu eylemi sert bir şekilde kınıyoruz. İnanıyoruz ki er ya da geç gerçekler açığa çıkacaktır.

Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Kürt Özgürlük Mücadelesi bugün önemli bir aşamaya girmiş bulunuyor. Bu dönem fedakarlık dönemidir. Bütün Kürt yurtseverleri bunun farkında olmalı ve buna göre çok daha fazla görevlerine sahip çıkmalıdırlar. Her yerde örgütlülüklerini geliştirmelidirler. Özellikle de metropollerdeki Kürtler hem kendilerini savunmalı, hem de sessiz kalmamalı, örgütlenmeliler. Eğer bugün Lice’de böylesi bir zulüm yaşanıyorsa, bu zulmü kendilerine yapılmış olarak görmeliler. Yani herkes gerçekten bu dönemi doğru okumalı.

Bu dönem artık kazanma dönemidir. Bu dönem özgürlük yürüyüşünü zafer yürüyüşü yapma dönemidir. Bunun için de özellikle Kürt kadınları, Kürt gençleri bu dönemde kendilerini çok daha sorumlu görmeliler. Bu temelde Zîlanların çizgisinde hareket etmeli, mücadeleye daha aktif katılmalı, gerillayı ve YPS’yi daha da güçlendirmelidirler. Artık dönem, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin Türkiye demokrasi mücadelesiyle birlik olması ve kazanması dönemidir. Tüm Kürdistan halkı bu dönemin farkında olarak hareket etmeli, uyanık olmalı ve mücadele saflarında bir şekilde mutlaka yerini almalıdır. O kadar şehrimiz yıkılmış. Birbirimize yardımcı olalım. Kürdistanlılar olarak yekvücut olmalıyız. Herkes birbirine sahip çıkmalı. İmkanı olan maddi yardım sunmalı, imkanı olan katılım yapmalı, imkanı olan çevresini örgütlemeli ve ikna etmeli ama herkes mutlaka bu dönemde ülkesi, dili ve onuru için bir görevi mutlaka yerine getirmelidir.

Bilinmeli ki, AKP devletinin halkımıza karşı geliştirdiği topyekun savaş ve tüm entrikalarının amacı, özgürlük mücadelesinin yükselişinin önüne geçmektir. Çünkü onlar yenilmekten korkuyorlar. Ama Kürt ve Kürdistan gerçekliği karşısında, Kürdistan Özgürlük Davası’nın gerçekliği karşısında bunlar ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. Bugün Lice, Şırnak, Nusaybin halkımızın yürütmüş olduğu direniş gösteriyor ki Kürt halkı artık yolunu biliyor; yolu doğrudur, mücadelesi haklıdır ve kazanacaktır. Bu inançla tüm halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum, başarılar diliyorum.




Kaynak: ANF

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1277 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Güncel Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI