Bugun...



KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat'tan 1 Kasım seçim değerlendirilmesi

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, “1 Kasım seçimleri AKP’nin gücünü değil, güçsüzlüğünü ifade ediyor 1 Kasım seçimleri derinliğine analiz edilirse, bu çok açık görülecektir. AKP kendi öz gücüyle bu seçimleri kazanmadı. Klasik ulus devlet refleksi, güncel uluslararası çıkarlar bu sonucu doğurdu. Fakat bu durum her an alabora olmaya müsaittir. AKP’nin gerileyişi ve çözülüşü durmamıştır. 1 Kasım seçimleri AKP’nin yalancı baharıdır” dedi.

facebook-paylas
Güncelleme: 10-11-2015 03:52:17 Tarih: 09-11-2015 18:27

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat'tan 1 Kasım seçim değerlendirilmesi

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat'tan,

1 Kasım seçim değerlendirilmesi

 

 1 Kasım AKP’nin yalancı baharıdır

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, “1 Kasım seçimleri AKP’nin gücünü değil, güçsüzlüğünü ifade ediyor

 

1 Kasım seçimleri derinliğine analiz edilirse, bu çok açık görülecektir. AKP kendi öz gücüyle bu seçimleri kazanmadı. Klasik ulus devlet refleksi, güncel uluslararası çıkarlar bu sonucu doğurdu. Fakat bu durum her an alabora olmaya müsaittir. AKP’nin gerileyişi ve çözülüşü durmamıştır. 1 Kasım seçimleri AKP’nin yalancı baharıdır” dedi.

 

*Seçim sonuçlarını değerlendirecek olursanız neler söyleyeceksiniz?

Türkiye 1 Kasım seçimlerine bir darbe sonucunda gitti. Türkiye’nin gerçek eğilimini yansıtan esas seçimler 7 Haziran seçimleridir, 1 Kasım seçimleri değil. 1 Kasım seçimlerinin meşruiyeti yoktur. Darbeci Erdoğan’ın aldığı tekrar seçim kararının normal bir durummuş gibi görülmesi sessiz ve çaresiz bir kabullenişle seçime gidilmesi belki de Türkiye tarihindeki en büyük utançlardan ve yanlışlardan biridir. İlk günden 1 Kasım seçim kararı meşru görülmeyip güçlü bir toplumsal muhalefetle 7 Haziran iradesine sahip çıkılmış olunsaydı gelişmeler çok daha olumlu bir seyir izleyebilirdi. Bu yapılmadı ve AKP bundan çok büyük bir güç aldı. İktidardan düşmüş fakat darbe yaparak zorla iktidarı gasp etmiş bir darbe hükümeti topyekün savaş, kaos ve korku siyasetiyle bir seçim kampanyası yürüttü, birçok hile ve komplo ile hiçte hak etmediği bir sonuç aldı.

AKP’nin 1 Kasım’da ulaştığı oy oranı Türkiye’nin gerçeğini yansıtmıyor. Sadece AKP’nin gaspçı, baskıcı, otoriter faşizan gerçeğini yansıtıyor. Bu konuda IŞİD’i etkili bir savaş-katliam aygıtı olarak kullandı. AKP IŞİD ile işbirliği halinde Suruç ve Ankara katliamını gerçekleştirdi. Kürdistan kentlerinde korkunç katliamlar yaptı. Mezarlıkları, ibadet yerlerini bombaladı. Katlettiği sivillere ve gerilla cenazelerine çok alçakça bir biçimde vahşice işkenceler yaptı. Bütün bunları IŞİD ile birlikte gerçekleştirdi.
 

 

 1 Kasım seçim sonuçları üzerinden değerlendirecek olursak, MHP’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

1 Kasım seçimlerinde MHP’nin AKP’ye çok büyük bir desteği oldu. AKP bu savaş konseptini MHP ile anlaşarak geliştirdi. AKP’nin topyekün savaşı yürütmesi karşılığında MHP 1 Kasım seçimlerinde AKP’yi destekleme kararı aldı. Aldığı bu kararı kamuoyundan gizledi. Devlet Bahçeli’nin 8 Haziran sabahı “erken seçim” demesi, meclis başkanlığında açıktan AKP adayına destek vermesi, MHP-AKP işbirliğiyle ilişkili gelişmelerdi. MHP, BBP, Perinçek vb siyasi partiler AKP’nin topyekün savaş konseptini uygulaması, Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmesi ve Kürtleri katletmesi karşılığında kendi tabanlarını AKP’ye yönlendirdiler. CHP ulus-devletçi refleksle hareket etti, AKP’nin savaş konseptine destek verdi, sınır ötesi operasyon tezkeresine evet diyerek AKP’nin iktidarına oy taşıdı. Yine Hüda-Par seçime girmeyerek doğrudan AKP’ye destek verdi.   

1 Kasım seçimlerindeki bu tablonun nedeni 7 Haziran seçim sonuçlarında gizlidir. 7 Haziran seçimleri HDP’nin, dolayısıyla demokrasi güçlerinin zaferiydi. 7 Haziran seçimleri Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yeni bir dönemi ve tarihi bir sürecin başlangıcını ifade ediyordu. Türkiye’nin demokratikleşmesi umut olmaktan çıkıp gerçeklik kazanıyordu.  Böylelikle sömürgeciye, rantçıya, hırsıza, işgalciye, savaşla-kanla iktidar yaratana alan daralıyor, yer kalmıyordu. 7 Haziran seçimleriyle çok belirgin bir hal alan bu toplumsal ve sistemsel dönüşüm inkarcı ve imhacı ulus devletçi yapıları harekete geçirdi ve AKP’nin etrafında ittifaka yöneltti. Bu ittifak sivil darbeyi meşrulaştırdı, 1 Kasım seçimlerinde AKP’yi tek parti olarak iktidara taşıdı.       

 

Davutoğlu ‘kışın da operasyonlar sürecek’ dedi. Savaşla iktidar olmuş bir parti, savaş ortamında ayakta kalabilir mi?

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê HozatAKP bu savaşı tırmandırarak ve derinleştirerek sürdürecek. Zaten Erdoğan ve AKP yetkililerinin yaptıkları açıklamalardan bunu görmek mümkün. Nitekim AKP’nin tekrardan iktidara getirilmesinin nedeni de tekçi-inkarcı ve imhacı ulus devletçi güçlerin savaşın sürdürülmesine olan talepleridir. 1 Kasım seçimlerinde AKP’ye bunun için destek verildi.

AKP Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etmek amacıyla bu savaşı sadece kışın değil, baharda da yazda da sürdürecek. Hem de şu anda yaptığı gibi devletin bütün imkanlarını seferber ederek. Çünkü AKP varlığını, iktidarının devamlılığını bu savaşın sürdürülmesinde ve başarısında görüyor. Fakat ne yazık ki bu savaş AKP’nin öngördüğü gibi gitmeyecek. Bu savaş AKP’nin sonunu getirecek. 1 Kasım seçim sonuçlarına aldanmamak lazım. 1 Kasım seçimleri AKP’nin gücünü değil, güçsüzlüğünü ifade ediyor. AKP kendi öz gücüyle bu seçimleri kazanmadı. Klasik ulus devlet refleksi, güncel uluslararası çıkarlar bu sonucu doğurdu. Fakat bu durum her an alabora olmaya müsaittir. AKP’nin gerileyişi ve çözülüşü durmamıştır. 1 Kasım seçimleri AKP’nin yalancı baharıdır.

Savaşı, tasfiyeyi çözüm belleyen AKP, halkın görkemli direnişi karşısında yaşam şansı bulamayacaktır. Gerçekler ve halkların direniş gücü yalancı baharlardan daha güçlüdür. Gerçek, hiçbir zaman darbeyle, savaşla, tasfiye konseptleriyle, ortadan kaldırılamaz.                 

 

Seçim sonuçlarına bakarak bazı çevreler HDP’nin gerilediğini değerlendirdi; bu konuda ne diyebilirsiniz?

 

Seçim sonuçları HDP projesi açısından bir zayıflamayı ve gerilemeyi ifade etmiyor. Varsa şayet bu tür yaklaşımlar yanlıştır, gerçeği yansıtmıyor. Belki bir uyarı olarak da anlaşılabilir; AKP’nin yürüttüğü özel savaşın etkisinde kalarak HDP’yi başarısız olarak değerlendirmek gerçeklerden kopuk bir değerlendirme tarzıdır. Bazı çevreler özel savaşın etkisinde kalarak bunu yapıyor. HDP Türkiye siyaset tarihinde ortaya çıkan en gerçek, en doğru ve en güçlü projedir.  

HDP projesi dünyanın en kirli ve en vahşi saldırıları karşısında bu başarıyı yakaladıysa, artık bu noktadan sonra HDP’nin önü sonuna açık demektir. HDP Türkiye’nin tek gerçek ana muhalefet gücüdür, demokratik çözüm ve barış şansıdır. İnanıyorum ki Türkiye halkları bu şansı çok iyi değerlendirecektir.

 

PKK’nin HDP projesine zarar verdiğini ifade eden hükümete yakın çevrelerin demeç ve yorumlarına ne diyorsunuz?

Hükümet ve hükümete yakın çevreler HDP’yi tasfiye etmek için her türlü kirli yolu ve yöntemi kullandılar. “HDP barajı aşarsa felaket olur, kaos çıkar” dediler. HDP’yi bu düzeyde tehlikeli ve kendilerine karşı büyük bir tehdit olarak gördüler. Toplumda da ‘HDP tehdit’ algısını yerleştirmeye çalıştılar. Nitekim 7 Haziran seçimlerinde HDP büyük bir zaferle çıktığında AKP topyekün bir savaşı HDP’ye ve tüm Türkiye toplumuna karşı başlattı. Adeta işte “Size demedim mi HDP barajı aşarsa kaos çıkar ve işte kaos çıktı” demeye getirdiler. Bu biçimde darbe ile girilen seçim sürecinde bu algıyı yöneterek HDP’ye giden oyları düşürmeye çalıştılar. Bu planlarında çok başarılı olamadılar. İşte HDP düşmanı böyle bir AKP anlayışı var ve bu anlayış şimdi çıkmış.” PKK, HDP’yi zayıflatmaya çalışıyor” diyor. Bundan daha alçakça ve rezilce bir zihniyet ve anlayış olabilir mi? Olamaz!

AKP, Türkiye cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en korkunç ve en tehlikeli özel savaş hükümetidir. Yani gerçekleri bu denli ters yüz eden, yalanı gerçek, kötüyü iyi, çirkini güzel gösteren ve bu anlayışa karşı çok duyarlı ve dikkatli olmak lazım. Özel savaş hükümeti AKP’nin, oluşturduğu her gündemin içine balıklama dalmamak, AKP’nin oluşturduğu gündemleri sönümlendirecek, boşa çıkaracak siyasetler üretmek çok önemlidir. Yoksa AKP’nin oyununa gelinmiş olunur. Şu anki başkanlık tartışmalarında da bunu görüyoruz. AKP kendi gündemini oluşturuyor, muhalefeti kendi gündemine çekerek siyasetsiz bırakıyor. Türkiye’nin şu anda acil yerel demokrasiye, demokratik özerklik modeli temelinde oluşturulacak çoğulcu, demokratik, özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı vardır. Bunun için de Önder Apo ile demokratik özerkliğin müzakeresi acil biçimde gündeme alınması gereken bir durumdur.

 

Bazıları AKP iktidar olursa çözüm sürecinin tekrar başlayacağını ifade ediyordu. AKP’nin gerçekten de çözüm isteyen bir kesimi manipüle ettiğini mi düşünüyorsunuz?

AKP iktidar olursa çözüm sürecinin yeniden başlayacağı söylemleri bilinçli bir algı operasyonuydu. Biliyorsunuz Türkiye toplumunun Kürt sorununun demokratik çözümüne ve barışa desteği çok yüksekti. Yüzde 70-75 oranında bir toplumsal desteğin olduğu ifade ediliyordu. AKP çözüm beklentisi ve talebi içerisinde olan toplumun oylarını kendisine çekmek için bu söylemi bilinçli geliştirdi. Erdoğan’ın, “çözüm süreci buzdolabındadır” söylemi de bu algı operasyonunun bir parçasıydı. Yani bir özel savaş argümanıydı. Yoksa ne AKP’nin buzdolabına koyduğu bir çözüm var ne de gelecek açısından böyle bir fikri ve öngörüsü var. AKP’nin çözümden kastettiği şey de tasfiyedir. AKP’ye göre PKK’yi tasfiye etmek, direnen Kürtleri teslim almak bir çözümdür. Çözümden anladığı şey savaştır, katliamdır, teslimiyettir. “Bu savaşı tek bir kişi dağda kalmayana kadar sürdüreceğiz” demelerinin nedeni de budur. Yani bunun tercümesi şudur: Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır. Bu sorun da savaşla, imhayla hal edilir. Müzakereyle, demokratik siyasi yöntemlerle değil.
 

 

KCK önümüzdeki dönemde nasıl bir mücadele yöntemi belirleyecek?

 

Hareket ve halk olarak topyekün bir savaş ile karşı karşıyayız. Buna karşı çok güçlü bir direniş geliştirip direneceğiz. Aktif bir özsavunma savaşı içerisinde olacağız. Kuzey Kürdistan’da demokratik özerkliğin inşası ve savunması için çalışacağız, mücadele edeceğiz. Direnişi her yere yayacağız. Topyekün savaşa karşı tek doğru yol ve seçenek topyekûn direnişi geliştirmektir. Mücadeleyi büyük bir iddia ve kararlılıkla sonuna kadar yükseltmektir. Özgürlüğün yolu direnişten geçiyor. Ne kadar çok direniş o kadar çok özgürlük ve demokrasi yeni dönemin temel şiarıdır. Yeni dönemin temel görevi direnişi topyekûn hale getirmektir. Bu dönemde hem toplumsal direniş, hem demokratik inşa ve hem de özsavunma iç içe gelişecektir. Önder Apo’nun özgürlüğüne bizi götürecek olan da budur, topyekün mücadele ve direniştir.

İmralı’da tecrit kırılmadan Türkiye’ye demokrasi gelmez

 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit devam ediyor. Bu konuda neler söylersiniz?

AKP, Önder Apo’nun düşüncelerinin dışarıya yansımasını istemiyor. Bundan korkuyor. AKP, Önder Apo’nun toplumu ve siyaseti etkileme gücünü çok iyi biliyor. Tecritle bunu engellemeye çalışıyor. Bundan kaynaklı Önder Apo’nun en doğal hakkı, ulusal ve uluslararası hukukun da gereği olan avukatları ve ailesiyle görüşmesine dahi izin vermiyor. Bu durum çok büyük bir hak ve hukuk ihlali olduğu kadar aynı zamanda çok büyük bir siyasi, ahlaki ve insani sorundur. Artık hiçbir biçimde Önder Apo üzerinde uygulanan bu zulme ve şiddete sessiz kalınamaz. Tam da kıyametin koparılacağı nokta burasıdır. Tecridin tamamen ortadan kaldırılması ve Önder Apo’nun özgürleştirilmesi için Kürdistan, Türkiye ve dünyada görkemli bir direniş ve mücadele süreci çok acil bir ihtiyaç ve görevdir.

Bu temelde Kürtler, kadınlar, gençler başta olmak üzere demokrasi, barış ve insanlık değerlerinden yana olan tüm güçleri, toplumsal kesimleri tecridin kaldırılması ve Önder Apo’nun özgürleştirilmesi için direnişi ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyorum.

İmralı’da uygulanan bu hukuksuzluk ve zulüm son bulmadan Türkiye asla bir hukuk devleti ve demokratik bir ülke olamaz. Bağırıp çağırıp, şikayet edip çırpınmakla hukuk ve demokrasi gelmez. Eşitlik ve özgürlük sağlanmaz. Hukuk da, demokrasi de, eşitlik de, özgürlük de cesurca yürütülecek amansız büyük bir mücadele ile sağlanır. Hukuksuzluğun, adaletsizliğin, köleliğin panzehiri her yerde ve her alanda mücadele etmektir. Direnmektir. Örgütlenmektir. Birlik olmaktır.

AKP Türkiye’yi Suriyelileşmeye götürüyor

 

Seçim sonuçları Rojava’ya nasıl yansır?

AKP’nin Kürtlere, Rojava Devrimi’ne düşmanlığı açıktır. IŞİD’in bu kadar gelişmesinde ve güçlenmesinde AKP’nin Esad’a düşmanlığı değil, Rojava Devrimi’ne düşmanlığı rol oynadı. AKP, El Nusra ve IŞİD ile işbirliği-ittifak geliştirdi, Rojava kantonlarını ortadan kaldırmaya çalıştı. Son günlerde El Nusra ile IŞİD’in birleşmesi AKP’nin çabaları sonucudur. Tüm işaretler AKP’nin Rojava’da Kürtlere karşı savaşı tırmandırarak sürdüreceğini gösteriyor. AKP farklı gerekçeler ve argümanlar üreterek ileri bir düzeyde ve açıktan Rojava’ya karşı savaşa girişebilir. Bu gözü karalığı gösterebilir. Bu defa IŞİD ile savaşacağım adı altında Suriye’ye girme senaryolarını devreye koyabilir. Erdoğan devleti ve AKP son derece pragmatiktir. IŞİD’i şimdiye kadar Kürtlere ve tüm demokrasi güçlerine karşı kullandı, IŞİD’ten istediği biçimde faydalandı, bu noktadan sonra da farklı biçimde IŞİD’i kullanabilir. Yöntem değiştirebilir. Bu defa da IŞİD’i uluslararası güçlere pazarlayarak Suriye’ye girme, Kürtlere katliam uygulama, PKK’yi tasfiye politikasını rahatlıkla yürütme temelinde pazarlık gücü haline getirebilir. Bu öyle çok uzak bir ihtimal değildir. Tabi AKP’nin böyle bir çılgınlık içerisine girmesi AKP’ye ve Türkiye’ye ne kazandıracak? Can alıcı soru budur. Böyle bir şey Türkiye’yi tamamen Suriyelileştirecektir. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Zaten AKP’nin Kürt düşmanlığı endeksli iç ve dış politikası Türkiye’yi Suriyelileşmeye doğru götürmektedir.

 




Bu haber 1091 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Kürt halkı Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI