Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ayşe Ayata:

Demokrasi kötü günlere gebe

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ayşe Ayata Türk demokrasisinin daha da kötü günler yaşayacağını belirtiyor. Ayata, darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kozlarını güçlendireceği görüşünde.

15 Temmuz gecesi yaşananlar Türk siyasi tarihi açısından ne ifade ediyor ve önümüzdeki bu tarihi süreçte bizi neler bekliyor? ODTÜ’den Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ayşe Ayata DW’ye yaptığı analizde “Önümüzdeki günler çok kritik ve endişe dolu” derken şöyle konuştu:

“Türkiye’de demokrasiye sahip çıkan bir iktidar ve muhalefet olduğu açıkça görülmüştür. Bu, işin iyi ve güzel tarafıdır. Ancak tüm bu yaşananlar iktidarı demokrat yapmayacaktır. Bütün bunlar olduğu için akademide, siyasette, yargıda, ekonomide, toplumsal hayatta gericiliği, yozlaşmayı, hukuksuzluğu öne çıkaran iktidar kendini aklayamayacak ve meşru kılamayacaktır. Endişem odur ki, hükümet önümüzdeki süreçte yapacağı her düzenlemeyi, hareketi 15 Temmuz gecesi yaşananlara dayanarak meşru kılmaya çalışacaktır. Ve Türk demokrasisi 15 Temmuz gecesi aldığı yıkıcı darbenin üstüne daha da kötü günler yaşayacaktır. "

"Erdoğan'ın kozları güçlenecek"

Ayata, darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eline önemli kozlar verdiğine dikkat çekiyor ve ekliyor:

"Bundan sonra herkes –Cumhurbaşkanımızın ve başkomutanımızın emriyle- diye hareket edecektir. Ne yazık ki Türkiye’de zaten var olan tek adam sistemi daha da oturtulmaya çalışılacaktır. Erdoğan her fırsatta –halk beni istedi- sözleriyle uygulamalarını meşrulaştıracaktır. –Halk mani oldu- diyecek, -Emniyet ve MİT orduya karşı savaştı- demeyecek ve –halk yaptı- diyecek olan Erdoğan, her hareketini meşrulaştırmış gibi kamuoyu önünde olacaktır."

Peki iktidarın, darbe girişimine karşı hükümetin yanında yer alan muhalefete karşı tavrında bir değişiklik beklenebilir mi? Prof. Dr. Ayşe Ayata'nın yanıtı şöyle:

"Türkiye'de muhalefet cephesini de zor günler beklemektedir. Onların da sağduyuyla hareket etmesi, gerçek demokrasinin ne olduğunu halka göstermesi gerekiyor. Ancak Türkiye’de her şey keskinleşmekte, kutuplaşmaktadır. Halk, -başka çaremiz kalmadı- noktasına sürüklenmektedir. Demokrasinin aldığı bu ağır yaranın iyileşmesi zor görünmektedir.”