Bugun...



'Türkiye bir koltuğa iki karpuz sığdırmayı ne kadar sürdürebilir?'

Sputniknews’ten Ceyda Karan’ın haberi: Fırat Kalkanı operasyonu , güvenlik analisti Metin Gürcan ‘ın yorumuyla; Türkiye'nin hem Suriye'nin gemenliğini tanıyıp hem de Rusya'nın nüfuz alanında hareket ettiğini anımsatan Gürcan, "Yani bir koltuğa iki karpuz sığdırmak gibi. Bu ne kadar sürdürülebilir? Araya sıkışabilir miyiz?" diye sordu.

facebook-paylas
Güncelleme: 01-03-2017 04:44:27 Tarih: 28-02-2017 10:15

'Türkiye bir koltuğa iki karpuz sığdırmayı ne kadar sürdürebilir?'

Fırat Kalkanı operasyonu, güvenlik analisti Metin Gürcan ‘ın yorumuyla

 

 

 

'Türkiye bir koltuğa iki karpuz sığdırmayı ne kadar sürdürebilir?'

 

"Suriye'de çözüm ancak tüm muhaliflerin katılımıyla mümkün"

 

Rusya Dışişleri Bakanlığı: Cenevre görüşmelerine bütün muhalif kesimlerin katılmı sağlanmalı

Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, Suriye krizinin çözüm yolunda gerçek ilerlemenin Cenevre görüşmelerine bütün muhalif kesimlerin katılmalarının sağlanması durumunda mümkün olacağı belirtildi.

 Açıklamada, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Gennadiy Gatilov'un, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Beşar Caferi'nin liderlik ettiği Suriye hükümet delegasyonu, Çoğulcu Toplum Hareketi'nin lideri Randa Kassis ve daha birçok Avrupa ülkesinin özel temsilcisiyle bir araya geldiği, görüşmelerde Suriye'deki çözümün tüm boyutlarıyla ele alındığı kaydedildi.

Açıklamanın metninde, "Rusya tarafından Suriye'deki siyasi çözüm konusundaki ilkesel tutumu teyit edildi. Staffan de Mistura'nın, görüşme gündeminin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına istinaden oluşturulmasına dair önerisi kabul edildi. Terörle mücadele konusunun devam eden Suriye müzakerelerinin gündeminde yer alması gerekliliğine vurgu yapıldı. Suriye krizinin çözüm yolunda gerçek ilerlemenin Cenevre görüşmelerine bütün muhalif kesimlerin katılmalarının sağlanması durumunda mümkün olacağı kaydedildi" ifadeleri yer aldı.

Fırat Kalkanı operasyonunu yorumlayan güvenlik analisti Metin Gürcan'a göre, Ankara istese bile Suriye'den çıkamayabilir. Türkiye'nin hem Suriye'nin gemenliğini tanıyıp hem de Rusya'nın nüfuz alanında hareket ettiğini anımsatan Gürcan, "Yani bir koltuğa iki karpuz sığdırmak gibi. Bu ne kadar sürdürülebilir? Araya sıkışabilir miyiz?" diye sordu.

Fırat Kalkanı operasyonunda ÖSO ile hareket eden TSK, 24 Şubat itibarıyla IŞİD’in çekilmesiyle El Bab’da kontrolü sağlarken, bundan sonraki yönelim tartışma konusu.

Güvenlik analisti Metin Gürcan ile El Bab sonrasında ne olacağı ve Rakka’da nasıl ilerlenebileceğini konuştuk.

 

'FIRAT KALKANI ETKİ ODAKLI'

Metin Gürcan’a göre, Türkiye’nın Suriye’de sürdürdüğü Fırat Kalkanı operasyonunu ‘etki odaklı’. "Bu harekat stratejik amaçları siyasi hedefleri net belirlenmeden başlayan bir operasyon. Aslında normal bir askeri harekatı yaptıktan ve ‘görev tamam dendikten sonra siyasi müzakereler ve diplomatik süreçler başlar’ şeklinde bir geleneksel yaklaşımımız vardır” anımsatması yapan Gürcan, “Burada böyle değil. Bir yanda siyasi müzakereler ve diplomatik görüşmeler devam ederken, diğer yandan harekatın da aynı anda doğasının değiştiği evrildiği bir süreç var" izahatı getirdi.

'EL BAB ARTIK ÖNEMSİZLEŞTİ'

Fırat Kalkanı’nı Türkiye’nin Suriye’deki pazarlık masasına dönüş operasyonu olduğunu anımsatırken “Türkiye 24 Kasım’daki Rus uçağının düşürülmesinin ardından oyun dışı kalmıştı. Fırat Kalkanı ile Türkiye geri döndü” diyen Gürcan, sıkıntılara ise şöyle dikkat çekti: “Bu operasyon ve onun sağladığı etki nedeniyle Türkiye pazarlık masasında hem gücünü yükseltmiş hem de diğer aktörler tarafından muhatap alınmaya başlamıştı. Şu anda Türkiye’nin, Suriye kuzeyinde kontrol altına aldığı bölgelerde kritik arazi arızası var. Cerablus ile Çobanbey arası ve Bab’dan oluşan kritik üçgende Türkiye, operasyonun etkisi sayesinde ABD, Esad, Suriye’deki Kürt gruplar, İran gibi aktörlerle ilişkilerinde güç elde etmiş oluyor. Ama El Bab artık stratejik önemini yi

tirdi. Yani önemsizleşti.”

'ANKARA DA EL BAB'IN SON NOKTA OLUP OLMADIĞINI BİLMİYOR'

Fırat Kalkanı operasyonunda son noktanın El Bab olup olmadığı sorusuna net bir cevabın olmadığını ve Ankara’nın buna verebilecek kesin bir cevabı olmadığını söyleyen Gürcan, “Tam da bu siyasi müzakereler ve masadaki kazanımlar neticesinde şekillenecek bir şey. Beni daha da korkutan durum da bu” vurgusu yaptı. “2017 yılı belki de El Bab’dan, şehitlerimize de saygı duyacak ve toplumsal vicdanı da incitmeyecek şekilde, belirli bir askeri varlıkla çekilme olabilir. Bu çekilme Türkiye’nin çıkarlarına da uygun olabilir” diye ekleyen Gürcan, “Ama tam da bu masadaki pazarlıklar devam ettiği için, Türkiye’nin Suriye’deki askeri gücünün bir kısmını Türkiye’ye çekmek, Türkiye’nin çıkarlarına uygun olsa da isteyip de çıkamadığı bir yıl olabilir” anımsatması yaptı.

'ÖSO'NUN SİCİLİ KONUSUNDA CİDDİ SORU İŞARETLERİ VAR'

Gürcan, Fırat Kalkanı’nda TSK’nın desteklediği ÖSO güçleri ile ilgili sıkıntılara da değinirken, bunun olası müttefiklerde de rahatsızlık yarattığına dikkat çekti: “Suriye’de eli silahlı gruplar arasında sahada halen emir komuta yapısında toplanamamış, belli bir güç projeksiyonu sergileyemeyen, dağınık ve genelde biraz yerel düzeyde maddi olaylara bakan, kriminal örgütlerle de ilişkilendirilen, ideolojisi karışık bir gruptan bahsediyoruz ÖSO deyince. Bu nedenle ÖSO’nun Suriye’deki eli silahlı gruplar içerisinde sicili konusunda çok ciddi soru işaretleri var. ABD’li karar alıcıların da var. Çünkü daha önce yaşanmış tecrübeler var.”

'ABD İLE RUSYA ARASINDA NÜFUZ MÜCADELESİ'

 

Temeldeki mücadelenin ABD ile Rusya arasında Suriye’nin kuzeyinin kime ait olduğu konusunda olduğunu söyleyen Gürcan şu değerlendirmede bulundu:

“Suriye’nin güney güneybatısı ABD’nin nüfuz bölgesi diyebiliriz. Bunu Rusya’nın kabullendiğini de söyleyebiliriz. Suriye’nin Batı’sına baktığımızda ise Rusya’nın nüfuz bölgesi olduğunu v e ABD’nin bunu kabullendiğini görüyoruz. Ama Suriye’nin kuzeyinde Rusya ‘Buranın tamamı benim nüfuz bölgem’ diyor ve ilişkilerini ona göre şekillendiriyor. Özellikle Rusya’nın PYD ile olan siyasi ilişkileri Suriye anayasa yapım çalışmaları, PYD-Şam arasında köprü kurma çabaları ve geçiş siyasi süreçleriyle alakalı Astana’ya paralel de bir süreç yürüttüğünü de biliyoruz Türkiye’yi dışlayıcı. Rusya Suriye’nin kuzeyi tamamen benim diyor. Aynı zamanda Moskova’da bir Kürt Konferansı düzenlendi. Bu konferansa çok ilginçtir, sadece Suriye’den değil, Türkiye, İran ve Irak’tan çok üst düzey temsilciler katıldı. Buradan da Rusya’nın Ortadoğu’daki Kürt perspektifinin bölgesel bir perspektif olduğunu ve böyle okuduğunu anlıyoruz. ABD’nin kafasında ise Fırat Nehri sınır. Suriye’nin doğusu ABD’nin, batısı Rusya’nın. Aslında ABD’nin kafasındaki bu bölünme, Suriye’nin kuzeyinin hava sahası üzerinden bölünme. Bakın ABD’nin IŞİD’le mücadelede bombaladığı yerler, Rusya’nın bombaladığı yerler net olarak gözükür. Fırat Nehri’nin aslında de facto bir sınır olduğunu ve doğusunda Rakka dahil olmak üzere ABD’nin borusunun öttüğünü, batısında da Rusya’nın öttüğünü görürsünüz.”

'MART AYINDA GELİŞMELER HIZLANACAK'

Trump yönetiminin Rusya’nın ve Türkiye’nin beklentilerinin aksine çok sürpriz bir şekilde yüzünü Suriye’ye hızlı döndüğünü söyleyen Gürcan, “Trump, Pentagon’a 28 Şubat’a kadar bana bir A ve B planı ile gelin dedi Trump. Obama planını kabul etmedi. Mart ayının ilk iki haftası yeni plan Trump yönetimine arz edilip, yönetim bunu onayladıktan sonra işletmeye geçmesi esnasında ben Suriye’nin kuzeyi ile ilgili gelişmelerin çok hızlanacağını düşünüyorum. Burada Türkiye’nin daha öncesine kadar bir Rus ekolüne yakın durduğunu görüyoruz. Çünkü geçiş süreci nedeniyle biliyorsunuz ABD’nin karar mekanizmalarında bir felç yaşanıyordu” diye konuştu.

'YENİ ABD YÖNETİMİNİN KÜRTLERLE İLGİLİ TAVRI ÇOK DEĞİŞMEYECEK'

Trump yönetiminin yeni dönemde Suriye’de PYD’yi dışlayacağına dair Türkiye’de özellikle bir kısım medyada çok ciddi beklentilerin olduğunu, ifade eden Gürcan, farklı görüşte. Gürcan, bu konuda “Ben Obama’nın planını çok da değiştirmediğini düşünüyorum. ABD’nin CENTCOM komutanı değişmedi. Brett McGurk da değişmedi. ABD büyükelçisi de değişmedi. Pentagon'un da bu yeni planı hazırlayacak. Askeri mantıkla bakılıyor, öyle bakınca da Rakka çok sayıda IŞİD militanın olduğunu IŞİD’in tıpkı Musul gibi son nefesine kadar savaşacağı bir konvansiyonel cephe havasında” dedi. Ancak Rakka’da savaş için zırhlı birliklere, mekanize araçlara, görmeyerek ateş sistemleri dediğimiz toplara ve roketatar sistemlerine gerek bulunduğuna dikkat çeken Gürcan, “YPG’nin elinde bu yok. Basit zırhlı araçlar var. Rakka’daki gelecek olan savaşı Kobani ile kıyaslayan yorumlara rastlıyorum. Bu çok yanlış bir yorum. YPG güçleri savunmadaydı ve Kobani düşük yoğunluklu bir cepheydi. Ama Rakka’da Kobani’nin 10 katı nüfus, 20-25 katı bir şehir büyüklüğünden bahsediyoruz. Şu anda YPG taaruzda ve Rakka konvansiyonel bir cephe. YPG’nin elindeki birkaç tane dışardan verilen hafif zırhlı aracı IŞİD 3 günde leblebi gibi yer” değerlendirmesini yaptı.

'ÖNEMLİ OLAN KİMİN ZIRLI DESTEĞİNİ VERECEĞİ'

ABD’nin Rakka operasyonu için zırhlı bir güce ihtiyaç duyduğunu söyleyen Gürcan, “Kim olacak bu? Türkiye olabilir mi? Suudi Arabistan şu aralar çok aktif duruyor. Bir Sünni karakteri ağır basan zırhlı birlik kurulabilir mi? Irak ilk kez bugün Suriye sahasındaki IŞİD’lilere yönelik bir hava sahası yaptı. Burada aslında Bağdat merkezi yönetiminin ve İran’ın da Rakka’da biz varız dediğini biliyoruz. Rakka’da sahadaki unsurların kim olacağı az çok belli ama bunlara konvansiyonel destek, yani zırhlı desteği kim verecek” sorusunu yöneletti.

'RAKKA İÇİN ORTADA BİR PİYADE AÇIĞI VAR'

Rakka’nın çok uzun soluklu bir operasyon olacağı öngörüsünde bulunan Gürcan, “Türkiye diyor ki ABD’ye ‘YPG’yi dışla, SDG’nin bana Arap unsurlarını ver. Ben ÖSO ile birlikte bu işi yaparım’. Ama ÖSO’nun sicili bozuk olduğu için ABD’nin çekinceleri var. Ortada bir piyade açığı var. Bu açığı nasıl kapatırız sorusu var. Bu piyade açığı, ya Türkiye komando taburlarını gönderir Rakka’ya, ki Rakka bana göre en iyi ihtimalle 1, en kötü ihtimalle 3-3,5 yıl sürecek bir süreçtir ve askeri maliyeti de olacak bir operasyondur, ya da taşımalı sistemle Irak kuzeyinden Peşmerge taşınabilir, eğer Türkiye piyade unsurlarında YPG’yi dışlayacaksa ABD’ye bu sefer Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, Körfez ülkelerinden unsurlar yeni bir askeri güç önerebilir” tespitinde bulundu.

'BİR KOLTUĞA İKİ KARPUZ SIĞDIRMAK GİBİ'

 

ABD’nin hızlı bir şekilde sahaya dönmesiyle Rusya’nın bekleyişe geçtiğini söyleyen Gürcan, bu cephedeki görünüme dair soruları da şöyle özetledi: “Rusya’nın ve Şam’ın Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki varlığı konusundaki tavrı net. Bab’dan daha güneye inmesini istemiyorlar. Hatta Bab’da temizleme devam ediyor ve ne kadar kalacağı de önemli. Burada Rusya’nın nüfuz bölgesi ve Esad güçlerine çok yakın bir yerden bahsediyoruz. Bu ne kadar sürdürülebilir? Aynı zamanda Moskova Deklarasyonu’na imza atmışsınız ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü, Şam’ın egemenliğini tanımışsınız. Yani bir koltuğa iki karpuz sığdırmak gibi. Bu ne kadar sürdürülebilir? Araya sıkışabilir miyiz?”

 

'ANKARA MİNİMUM ZARARLA AZAMİ FAYDAYI SAĞLAMAK İSTİYOR' 

Günün sonunda Ankara’nın tavrının önemine dikkat ve bu tavrın belirsizliği koruduğuna işaret eden Gürcan, güçlüklere de şu sözlerle dikkat çekti:

“Suriye’nin kuzeyinde hangi aktörle, yani ABD ile mi, Rusya ile mi ne şekilde bir süreçte, Suriye Kürtleri ve PYD ile ilişkileri nasıl şekillendireceği, Fırat Kalkanı operasyonunun neye evrileceği, Bab’da kalınıp kalınmayacağı, Rakka’ya gidilip gidilmeyeceği  önemli. Türkiye Rakka’ya giderken önerisi ‘Hemen Fırat’ın doğusundan Tel Abyad’dan gireyim Kobani’yi tanklarımın altında ezerek Rakka’ya ulaşayım’. Bu da aynı zamanda lojistik bir güzergah açmak demektir Türkiye’ye yaklaşık 30 kilometrlik. Bu güzergahta da aslında de facto bir şekilde Kobani’nin Türkiye’nin kontrolü altına girmesi demektir. ABD bunu istemiyor. Ama rasyonel akıl da oradan gidilmesi gerektiğini gösteriyor. ABD Bab’dan Rakka’ya güzergah öneriyor. Burası da zor bir arazi. Türkiye burada minimum zararla azami faydayı üretmeye çalışıyor ama dediğim gibi riskli bir süreç.”

 

'S-400 MESELESİ SİYASİLEŞMEMELİ'

Son dönemde yeniden gündeme gelen Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alması tartışmasına da değinen Gürcan, normalde ‘teknik bir mesele’ olsa da konunun siyasileştiğini söyledi. Gürcan, “Uzun süredir Türkiye yüksek irtifa füze savunma sistemi istiyor. Bu sistemler basit tabanca gibi şeyler değil. Bu konu çok politize olmuş durumda. Ankara’nın siyasi tercihleri nedeniyle karar değiştirdiğini biliyoruz. İlk önce Patriot diyorduk, ABD’nin Patriot’unu çok istiyorduk NATO ülkesi olarak. Sonra birden Çin’e yöneldik. Şu aralarda da Rusçu olduk. S-400’lere merak sardık. Küresel savunma ortamında bu kadar teknik bir konuyu siyasallaştırma çok iyi bir şey değil” dedi. Gürcan buna karşın “Şu anda ibrenin S-400’lere dönmesi teknik gerekçelerle açıklanamaz. Siyasi tercihler nedeniyle, ABD ile yakınlaşmaya karşı bir denge ihtiyacı, Rusya’ya bir göz kırpma olarak düşünülebilir" ifadelerini kullandı.

 
 



Kaynak: Sputniknew'

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 699 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Dünya Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI