Bu seçimde en dikkat çekici olan, seçime ilginin yüksek olması, hem seçime katılma oranı bakımından, hem de sandıklara sahip çıkılması bakımından. Twitter fenomeni Fuat Avni seçimden önce hile yapılacak sandıkları, şüpheli sandık görevlilerinin isimleriyle yayınladı. Listede İzmir'den de pek çok sandık yer alıyordu. Bunun etkisi oldu mu bilemiyorum; sandıklar sıkı sivil denetimindeydi, hele hele Fuat Avni'nin ifşa ettiği sandıklar en güvende olanlardı. İsmi geçen sandık görevlileri makul şüpheli muamelesi gördü.

Seçim sonuçlarına geçmeden, seçim yapma biçimimiz, yöntemimizi dikkatinize sunmak isterim. Sandık bölgelerinde plakasız araçlar, kimi sandıklarda mühürsüz oy pusulaları, önceden imzalanan sonuç tutanakları, kimliksiz seçmenler, 7 Haziran'da seçmen kaydı olup da şimdi ismi çıkmayan ve oy kullanamayan seçmenler, pek çok usulsüzlük ihbarları ile bir seçimi daha yaptık. Bu çağda, bu teknolojinin olduğu çağda, halen iptidai yollarla seçim yapıyor olmamız utanılacak bir şey, sanki hile yapılsın diye düzeltilmiyor. Kısacası bu seçim yöntemi mutlaka değişmeli, hiç güvenli değil.

Yazıyı göndermek zorunda olduğum şu an saat 22:00 itibariyle sandıkların tamamının açıldığını haber verenlerin resmi olmayan verilerine göre oy dağımı;  AKP yüzde 49,1, CHP yüzde 25,3  MHP yüzde 11,9 , HDP yüzde 10,6. Milletvekili dağılım da AKP 316, CHP 134, MHP 41, HDP 59. Bu sonuçlar resmi olmayan sonuçlar olmasına rağmen, seçmen tercihi bakımından fikir vermeye yetiyor.

Tek başına iktidarı kaybeden AKP'nin yeniden tek başına iktidar olacak oya ulaşması, pek çok yönden değerlendirilebilir. Oy dağılımına bakıldığı zaman AKP, yaklaşık yüzde 8'lik oy artışının çoğunu MHP'den, geri kalanını da HDP'den almış gözüküyor.

Bu tablo, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 8 Haziran sabahı erken seçimi göstermesi ve görüşmeden kaçan, uzlaşmaz yaklaşımının, seçmeninin yaklaşık dörtte birinin en büyük parti olan AKP'yi tercih etmesi sonucunu doğurmuş gibi. Diğer yandan AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milliyetçi söylemleri ve politikalarının da bu sonuca etkisi olmuş olabilir. MHP seçmeninin AKP'ye yaklaşması en genel anlamıyla bu şekilde yorumlanabilir.

HDP seçmeninin AKP'ye yaklaşmasını ise daha derinlemesine değerlendirmek gerekecek. 7 Haziran'dan bugüne yaşananlara bakıldığında söylenebilecek en yalın değerlendirme, savaş konsepti AKP'ye yaramış durumda. Gerekçesi ne olursa olsun PKK'nin yeniden silaha başvurması bir kısım seçmenin HDP'den vazgeçmesine yol açmış görünüyor. Savaşı iktidarın ya da Saray'ın çıkardığı yönündeki ciddi iddiaların da seçmen nezdinde karşılığı olmamış.

Haziran sonrasında bugüne kadar 400'ün üzerinde insanımızı kaybettik. Sormadan edemeyeceğim; koalisyon hükümeti kurulsaydı bu ölümler olur muydu? Suruç ve Ankara katliamları yaşanır mıydı? Ölenlerin sorumlusu kim? Seçmen siyasi sorumluluğu iktidar partisine çıkarmamış gözüküyor ama ölümlerin, yaşanan acıların vicdani sorumluluğunu kim üstlenecek.

Bu seçim sonuçlarını daha çok tartışacağız. Bu sonuca göre AKP iktidarı devam edecek, bunun anlamı; sürpriz bir U dönüşü olmazsa, demokratik haklar sınırlandırılmaya devam edecek, Cumhurbaşkanı Anayasal yetkilerini dahi aşan başkanlık yetkilerini kullanacak, emeğin ve doğanın sömürüsü daha da artacak, gerilim ve savaş konseptinden vazgeçilmezse çatışmalar ve ölümler sürecek.

Bu karamsar tabloyu iyimser bir hale dönüştürecek tek yol demokratik siyasetin güçlendirilmesi. Bu noktada Meclis'te muhalefet partilerine çok önemli işler düşüyor, partilerin dışında tek tek bizlere de yurttaşlık görevi düşüyor. Şimdi kararlara daha çok katılmak isteyen, itiraz eden, protesto eden, şiddetin her türlüsünü reddeden, sürekli barış isteyen yurttaş olma zamanı. Sorumlu yurttaşlık sadece seçimde oy kullanmaktan ibaret değildir.